Hukuk Yüksek Lisans Programı / Law Master's Degree Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/509
Browse
Browsing Hukuk Yüksek Lisans Programı / Law Master's Degree Program by Title
Now showing 1 - 20 of 33
- Results Per Page
- Sort Options
Item 4857 Sayılı İş Kanunu'nda Geçersiz Sebeple Yapılan Feshin Sonuçları(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) KONT, ÖZGE; Ender Demirİşveren, iş güvencesinden yararlanan işçinin, iş sözleşmesini ancak geçerli bir sebeple sona erdirmelidir. İşçiden kaynaklı geçerli sebepler, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından doğmaktadır. İşin, işyerinin veya işletmenin gereklerinden kaynaklanan geçerli fesih sebepleri ise ekonomik, teknolojik veya yapısal değişikliklerdir. Geçerli fesih sebebinin varlığı dışında, işverenin ayrıca feshi yasada öngörülen usule uygun olarak yapması gerekmektedir. İşçi, fesih bildiriminde bir sebep gösterilmediği ya da gösterilen sebebin geçerli olmadığı iddiasıyla feshe itiraz edebilecektir. İşe iade davasının sonunda, fesih sebebinin geçerli olmadığı veya feshin şekli şartlarına uyulmadığı anlaşıldığı takdirde, feshin geçersizliği tespit edilerek, işçinin işe iadesine karar verilecektir. Aynı zamanda, kararın kesinleştirilmesine kadar işçinin en çok dört aylık boşta geçen süre ücreti ile diğer haklarına ve işverenin işe başlatmaması halinde ödeyeceği, en az dört, en fazla sekiz aylık işe başlatmama tazminatına da hükmedilecektir. Boşta geçen süre ücreti ve diğer sosyal haklar, dört aylık süreyle sınırlıdır. Dört aylık boşta geçirilen süre, işçinin kıdemine eklenecektir. Dolayısıyla, boşta geçen sürenin, kıdeme bağlı haklara etkisi de önemlidir. İşe iade davası sonucunda, işçi işe başlatıldığı takdirde, geçersiz fesihle kendisine ödenen kıdem ve ihbar tazminatının iadesi gerekir. Kanun koyucu, peşin ödenen bu tazminatların dört aylık boşta geçen süre ücretinden mahsup edilmesi gerektiğini belirtmektedir.Item 4857 Sayılı İş Kanununda Devamsızlık Nedeniyle İş Sözleşmesinin Feshi(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) ŞAHİN, ÖZDEN; Ender DemirBu çalışma T.C İstanbul Kültür Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Çalışmamızın konusu, işçinin işvereninden izin almaksızın ve herhangi bir mazeret de bildirmeksizin, Kanun'da belirtilen sürelerle işe devamsızlığı halidir. İşçi ve işvereni ile arasında kurulu iş sözleşmesinden doğan en temel ve asli borcu, iş görme borcu olup, işe devamsızlık yapması halinde, söz konusu bu borcun ve yan edimlerin ihlali durumu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, somut olayın özelliklerine göre hukukumuzda, iş sözleşmesinin işveren tarafından bildirimli veya derhal fesih nedeni olarak değerlendirilmektedir. Devamsızlık aynı zamanda, geçmişten bugüne, iş hukuku uygulamasında oldukça sık karşılaşılan temel problemlerden biridir. Bu nedenle devamsızlık kavramının tam olarak ne ifade ettiği, kapsamı, hangi hallerde devamsızlık olgusunun ortaya çıktığının kabul edilebileceği, iş sözleşmesine etkileri ve benzeri hususların açıklanarak netleştirmesi önem kazanmaktadır. Bu çalışmada ise, işçinin işvereninden izin almaksızın ve herhangi bir mazeret de bildirmeksizin işe devamsızlığının hangi hallerde işveren tarafından iş sözleşmesinin bildirimli veya haklı nedenle derhal feshine yol açabileceği, Yargıtay kararları ve doktrinsel veriler ışığında bir bütün halinde ele alınmaya çalışılmıştır.Item Anonim Şirketlerde Rüçhan Hakkı(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) DİNDAR, KORAY; Muharrem Tütüncü6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda anonim şirketlerdeki hissedarlara, dış kaynaklı sermaye artırımının sonucunda ortaya çıkabilecek yeni hisselerden öncelikli olarak edinme hakkı veren rüçhan hakkına dair düzenlemeler yapılmıştır. Hem mali hem de kişisel hak sağlayan rüçhan hakkıyla sermaye artırımının neticesinde, yeni hisselerin 3. şahıslara satılmasının önüne geçilip hissedarların zarar görmeleri engellenmektedir. Rüçhan hakkı hissedarlara verilmekle beraber esas sözleşme ya da genel kurul kararı ile başka insanlara da verilebilir. Mutlak nitelikteki müktesep bir hak vermeyen rüçhan hakkı esas sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerde genel kurul, kayıtlı sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerdeyse yönetim kurulunca sınırlandırılabilmekte ya da kaldırılabilmektedir. Rüçhan hakkının kısıtlanabilmesiyle ilgili olarak haklı bir nedenin bulunmasının yanı sıra yasada bulunan öteki koşulların da bulunmazı gerekmektedir.Item Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulunun Mali Hakları ve Genel Kurulun Bu Haklar Üzerindeki Yetkisi (Say on Pay)(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) AKIŞ, EDA; Muharrem TütüncüTürk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca anonim şirketlerin yönetim kurulu üyelerinin ücretleri esas sözleşme hükmü veya genel kurul kararı ile belirlenmektedir. Bu kapsamda halka açık anonim ortaklıklarda yönetim kurulu üyelerinin ücretleri belirlenirken şirketin ücret komitesine danışılması zorunludur. Türk hukukunda yönetim kurulu üyelerinin ücretlerinin belirlenmesinde hissedarların söz sahibi olduğunu söylemek mümkün olsa da bu durum gelişmiş birçok ülkede yer alan Say on Pay uygulamasının Türkiye'de benimsendiği anlamına gelmemektedir. Zira Say on Pay uygulaması özü itibarıyla hem şirket yöneticilerin ücretlerinin hem de şirketlerin ücretlendirme politikasının hissedarların bağlayıcı veya güçlü tavsiye niteliğindeki oyları sayesinde sürekli bir şekilde denetlenmesini temin eden bir uygulamadır. Hissedarların yönetici ücreti üzerindeki oylama yetkisinin ücret belirlenmesinin yanında bu ücretin nasıl belirlendiği, ücretlendirme esaslarının neler olacağı, özellikle performans bazlı ödemelerde hakkaniyetin ve şirket menfaatlerinin nasıl dengeleneceği hususları önem taşımakta olup bu belirleme detaylı bir analiz ve değerlendirme gerektirmektedir. Bu sebeple çalışmamızda Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Almanya, Avustralya, Belçika, Fransa, İsveç, Hollanda, Hindistan, Singapur ve Hong Kong gibi ülkelerin Say on Pay uygulamaları da incelenerek bu ülke sistemlerinin kendi ticaret uygulamalarında ne şekilde dönütler aldığı değerlendirilmiş ve olumlu sonuçlar veren sistemlerin Türk hukuk sistemine ne şekilde dâhil edilebileceği araştırılmıştır. Bu kapsamda çalışmamızda Türkiye'deki mevcut düzenlemeler incelenerek diğer ülkelerle farklılıkları noktasına özellikle değinilmiştir.Item Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Üçüncü Kişiler Tarafından Açılan Tapu İptal ve Tescil Davaları(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) GÖKPINAR, MERT; Güler Gümüşsoy KarakurtArsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile yüklenici, finansı kendisi tarafından sağlanarak arsa sahibinin arsası üzerine bina yapım işini üstlenmekte; arsa sahibi ise bedel olarak yapılacak binadan bir kısım bağımsız bölümün mülkiyetini yükleniciye devretmeyi vaat etmektedir. Çalışmamızda, üçüncü kişilerin; yüklenici ya da arsa sahibinden bağımsız bölüm edinirken karşılaştıkları hukuki meselelere değinildikten sonra mülkiyet kazanımına ilişkin açmış oldukları tapu iptal ve tescil talepli davalarının görünümleri ve bu davanın özüne ilişkin açıklamalar getirilmeye gayret gösterilmiştir. Çalışmamızın ilk bölümünde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi genel çerçevesiyle ele alınmış olup konuya ilişkin ayrıntıya girilmemiştir. İkinci bölümümüzde üçüncü kişinin bağımsız bölüm edinme yolları, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin temerrüt nedeniyle sona ermesi ve bunun üçüncü kişilere olan yansıması ve son olarak hak kazanılan bağımsız bölümlere ilişkin üçüncü kişiler tarafından açılan tapu iptal davalarının uygulamadaki görünüm biçimlerine yer verilmiştir. Son bölüm olan üçüncü bölümümüzde ise üçüncü kişi tarafından açılan tapu iptal ve tescil talepli davanın özüne ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur.Item Bağımsız İdari Otorite Olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) BALABAN, ESRA ZÜLFİYE; Elif Altınok ÇalışkanBu çalışmanın konusu, bağımsız idari otorite çerçevesinde olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun incelenmesidir. Yürütülen çalışmada, mevzuat ve uygulamalar çerçevesinde ilgili yargı kararlarına da değinerek konunun aktarılmasına çalışılmıştır. Çalışmanın amacı, özellikle son yıllarda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun değişen mevzuatı ve güncel uygulamaları çerçevesinde Kurumun hukuki statüsü ile uygulamada tartışmalı olan kimi zaman da mevzuatta yer almayan hususlara yer verilmek suretiyle çözüme yönelik öneriler sunabilmektir. Bu çerçevede iki bölümden oluşan çalışmamızın birinci bölümünde bir bağımsız idari otorite olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun hukuksal statüsü ve işleyişini daha iyi kavramak adına öncelikle bağımsız idari otorite kavramına ve özelliklerine ayrıca karşılaştırmalı hukukta bağımsız idari otorite örneklerine yer verilerek dünyadaki ve Türkiye'deki bağımsız idari otoritelere ilişkin düzenlemeler ele alınmıştır. .İkinci bölümde ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ele alınmış; genel anlamda bağımsız idari otoritelerin özelliklerini taşıyan bu kurumun düzenlediği piyasalar itibariyle önemine değinilmiştir. Türkiye'de önemli bir yere sahip olan enerji sektöründe düzenleme ve denetleme yetkisi Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'ndadır. Çalışma kapsamında bu kurumun kuruluşu, amaçları, teşkilat yapısı, görev ve yetkileri, çalışma usulleri, denetimi, bütçesi ve kurumun karar ve temsil organı olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun kararlarına yönelik yargı yolu incelenmiştir.Item Bilgisayar Programlarının Korunmasının Fikri Hukuk Çerçevesinde Değerlendirilmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) TAPCI, ELİF NUR; Özlem Acar ÜnalTeknolojinin hızla gelişmesiyle beraber bilgisayar programları da hayatımızın her alanına dahil olmuştur. Bilgisayar programlarının korunmasına ilişkin izlenmesi gereken yol, bilgisayarların ilk ortaya çıktığı zamandan beri tartışma konusu olmuştur. Bilgisayar programlarının korunmasına yönelik ortak görüş, programların fikir ve sanat eseri olarak korunması yönündedir. Bilgisayar programları mevzuatımızda da Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser olarak koruma bulmuştur. Bu çalışmada ilk olarak bilişim ve bilgisayar teknolojisi kavramları açıklanacak, peşinden fikri mülkiyet hukukunun tarihsel gelişimi incelenecektir. İkinci bölümde bilgisayar programlarının eser niteliği tartışılıp fikri mülkiyet korumasının kapsamı açıklanmaya çalışılacaktır. Son bölümde ise bilgisayar programları üzerindeki fikri hakların ihlal edilmesi durumunda başvurulabilecek hukuki yollar ifade edilecektir.Item Bilişim Sistemlerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) BAYAM, YAĞMUR; Özge Sırma GezerBu tez çalışmasında Türk Ceza Kanunu'nun 158/1-f maddesinde düzenlenen bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu incelenmiştir. Bu bağlamda öncelikle bilişim ve bilişim sistemleri kavramları derinlemesine incelenmiş, takip eden bölümlerde ise dolandırıcılık suçunun temel haline ilişkin açıklamalardan sonra inceleme konumuz nitelikli hal ele alınmıştır. Gelişen bilişim teknolojileri diğer suçlarda olduğu gibi dolandırıcılık suçunu da yöntem ve etki alanı açısından etkilemiştir. Sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, elektronik ticaretin hızla artması, bankacılık işlemlerinin internet temelli hale gelmesi dolandırıcılık fiillerinin yaygınlaşmasına da sebebiyet vermiştir. Bu tez çalışmasında bilişim sistemleri ile bağlantılı diğer suçlar da karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bilişim sistemlerinin sağladığı imkânlar dolandırıcılık suçunda büyük önem arz eden "hile" unsurunun başka bir boyuta taşınmasına da sebebiyet vermiştir. Bu durum ceza adaleti uygulamacılarına teknolojik gelişmeleri takip ve bu gelişime uyum sağlama sorumluluğu doğurmaktadır.Item Blockchain Sözleşmelerinin Türk Özel Hukukundaki Yeri(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) TAŞ, ŞEREF; Özlem Acar ÜnalBu çalışmanın amacı blockchain sözleşmelerinin Türk Özel Hukukundaki yerinin incelenmesidir. Bu kapsamda borçlar hukukunda, veri koruma hukukunda, Türk vergi mevzuatında ve ceza hukukunda, blockchain sözleşmelerinin konumu incelenmiştir. Dijital dönüşümün tüm birimlerde hatta konuyu ciddiye alan şirketlerde bile eşit şekilde uygulanmadığı görülmüştür. Bazı şirketler dijital dönüşümün bir parçası olarak kullanıcılarına online ve mobil hizmetler sunarken, iş süreçlerini dijitale dönüştürürken günlük iş süreçlerinin dönüşümünü ihmal etmekte ya da reklam ve yeni müşteri kazanımında geleneksel yöntemleri kullanmaya devam etmektedir. Blok zincirinin akıllı sözleşmelerinin bağlantısı, daha genel olarak borçlar hukuku ve sözleşmeler hukuku için temel bir zorluğu temsil eder. Geleneksel olarak, yasa her zaman kendi yönetim kurallarını sağlar.Item Boşanma Davalarında Nafaka Türleri ve Şartları(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) SHUKOR, TOBA; Özlem Acar ÜnalTez çalışmamızın konusunu "Boşanma Davalarında Nafaka Türleri ve Şartları" oluşturmaktadır. Boşanma davalarındaki nafaka türleri; tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakasıdır. Bu nafakaların temeli, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanmaktadır. Evlilik birliği süresince eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğü ile ebeveyn olma sorumluluğu, boşanma davası sırasında ve sonrasında mahkeme tarafından takdir edilecek nafakalarla devam ettirilmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda eşler arasında "eşitlik" ilkesi benimsenmiştir. Bu kapsamda 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medeni'sinde yer alan eşitliğe aykırı düzenlemeler yeniden ele alınmıştır. Bu nedenle nafaka alacaklısı ya da borçlusu olma konusunda kanun koyucu, kadın veya erkek arasında herhangi bir ayrıma gitmemektedir. Çalışmanın amacı, uygulamada sıklıkla karşılaşılan ve tarafların menfaatleri ile çocukların korunması açısından oldukça önemli olan nafakalar konusuna literatüre katkı sağlayacak şekilde açıklamalarda bulunmaktır. Çalışmada genel olarak literatür taraması yöntemi kullanılmıştır. Nafaka konusunda Türk Medeni Kanunu'nda yer alan düzenlemeler haricinde doktrindeki görüşlere yer verilerek farklı bakış açıları gözler önüne serilmiştir. Ayrıca Yargıtay'ın önemli kararları ile güncel kararlarına yer verilerek uygulamadaki durum yansıtılmaya çalışılmıştır. Yargıtay'ın bazı durumda konulara çözüm getiren bazı durumlarda ise kafa karışıklığına neden olan kararları yeri geldikçe aktarılmıştır. Çalışma kapsamında nafakalar konusunda mevcut düzenlemelerin genel anlamda yerinde olduğu görülse de yoksulluk nafakasına süresiz şekilde hükmedilmesi gibi bazı hususlar halen aydınlatılmaya muhtaçtır. Bu konuda gerekli olan kanuni değişikliklerin yapılması önem taşımaktadır.Item Ceza Hukuku Boyutuyla Çevrimiçi Çocuk Cinsel İstismarı(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2021) TUNA, GÜLBİKE NİLAY ELVERDİ; Efser Erden TütüncüÇocukların çevrimiçi cinsel istismarı başlığı altında yer alan birinci bölümde; siber uşaklaştırma (cyber grooming), uşaklaştırma sürecinde kullanılan teknikler; çocukla cinsel içerikli mesajlaşma (sexting), çocuğa cinsel amaçlı şantaj (sextortion), çocuk cinsel istismar materyali, gerçek zamanlı çocuk cinsel istismarı canlı yayını (live streaming of child sexual abuse in real time), uşaklaştırmanın (grooming) siber alanda nasıl gerçekleştiği ve yabancı hukuklarda bu suça ilişkin düzenlemeler aktarılmaya çalışılacaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise siber uşaklaştırma suçu ve bu süreçte oluşan diğer suç tiplerinin Türk Ceza Hukuku ve Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirmesi yer almaktadır.Item Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüphe(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) EPÖZDEMİR, MUHAMMED MERTCAN; Yasemin Filiz Saygılar KırıtToplumların antidemokratik veya demokratik olarak ayrılmasında en önemli yeri teşkil eden olgulardan biri olan ceza muhakemesinin, teorik oluşumunun ve uygulamadaki işleyiş sürecinin en önemli kavramları arasında "şüphe" yer almaktadır. Toplumsal sözleşmesi olan Anayasası ve tarafı olduğu hukuka uygun uluslararası sözleşmeler gereği bir hukuk devleti olan Türkiye, ceza muhakemesi sürecinin işleyişindeki her noktada "şüphe" kavramına yer vermekle mükelleftir. Çünkü ceza muhakemesi sisteminin işleyişinde şüpheden tamamen ari kalan bir süreç söz konusu değildir. Bu nedenle şüphe kavramını, ceza muhakemesi sisteminin çekirdeği olarak nitelendirebiliriz. Nitekim ceza muhakemesi; somut olgulara dayalı suç şüphesi ile başlayıp, şüphe kavramının kovuşturma aşamasında, maddi gerçeklik içerisinde kaybolarak hakimin vicdani kanaati doğrultusunda hüküm verilmesi sürecini kapsamaktadır. Çalışmamızda "şüphe" kavramı detaylıca ele alınacak olup; şüphe kavramı, etkisi altında kaldığı tüm somut hukuki kavramlarla ve süreçlerle birlikte değerlendirilecektir. Çalışmamızın ilk bölümünde, ceza muhakemesinin içeriğine, genel hukuk ilkelerinin şüphe kavramı ile ilişkilendirilmesine, mukayeseli hukukta şüpheye, ceza muhakemesinde şüphenin yeri ve önemine değinilecektir. İkinci bölümde ise soruşturma ve kovuşturma aşamalarında şüphenin rolüne, şüphe derecelerine, şüphe doğrultusunda alınacak kararlara ve delil kavramına yer verilecektir.Item Franchising Sözleşmesinin Haklı Sebeple Feshi(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2021) SARAÇ, MEHMET AKİF; Cüneyt BellicanGelişen teknoloji, ulaşım ve iletişim imkanlarının artması gibi etkenler dünyada serbest piyasanın gelişmesine neden olmuştur. Bu durumla doğru orantılı olarak artan rekabet nedeniyle üretici firmalar varlıklarını devam ettirebilmek ve tüketicilerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına çeşitli sürüm teknikleri geliştirmek mecburiyetinde kalmışlardır. Üretici firmaların bu doğrultuda geliştirmiş oldukları etkili sürüm tekniklerinden birisi de franchise sistemidir. Franchise sistemi ile birlikte, üretici firmalar aynı kalitedeki mal ve hizmetlerini çeşitli pazarlarda, düşük maliyet ve az risk ile franchise alan olarak isimlendirilen bağımsız tacirlere yaptırma imkanına sahip olmuşlardır. Üretici firma malının sürümünü yaparken düşük maliyet ve az risk durumundan avantaj sağlarken, franchise alan da başarılı olmuş, tanınmış bir markanın çatısı altında, sert rekabet koşullarına karşılık ticari faaliyette bulunma imkanına sahip olur. En etkili sürüm tekniklerinden olan franchise sistemini düzenleyen sözleşmeler ise franchising sözleşmeleridir. Kanunda düzenlenmemiş isimsiz sözleşme niteliğinde olan franchising sözleşmesini incelediğimiz bu çalışmamız altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, çalışmamızın ana konusu olan francihisng sözleşmesinde haklı sebeple fesih konusunun anlaşılabilmesi adına, franchising terimi, franchising sözleşmesinin tarihi gelişimi ve tanımı üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulmuştur. İkinci bölümde, franchising sözleşmesinin unsurları, hukuki niteliği, şekli, türleri ve benzer sözleşmeler ile karşılaştırılması teferruatlıca incelenmiştir. Çalışmamızın üçüncü bölümünde, haklı sebeple fesih konusunun daha iyi anlaşılması adına tarafların yükümlülükleri değerlendirilmiştir. Çalışmamızın dördüncü bölümünde franhising sözleşmesinin sona erme halleri üzerinde durulmuştur. Çalışmamızın beşinci bölümünde çalışmamızın ana konusunu oluşturan franchising sözleşmesinin haklı sebeple feshi konusu detaylı biçimde ele alınmıştır. Bu kapsamda fesih kavramı, haklı sebep kavramı, haklı sebep oluşturabilecek hâller gibi hususlar doktrinde mevcut farklı görüşleri de tartışmak suretiyle incelenmek franchising sözleşmesinin haklı sebeple feshi konusu tüm yönleriyle açıklanmaya çalışılmıştır. Altıncı ve son bölümde ise, franchise sözleşmesinin sona ermesinin sonuçları ve tarafların sözleşme sonrası borçları incelenmiştir.Publication Geçici iş ilişkisi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı, 2007-12) Erdem, Onur; Turhan EsenerBu çalışmanın konusu, Türk iş hayatı uygulamasında önceden var olan ve 4857 sayılı İş Kanunu ile düzenlenen geçici iş ilişkisi kurumunun bütün özellikleri ile ortaya konulmasıdır. Araştırma üçlü bir ilişkiye sahip karışık bir kurum olan geçici iş ilişkisinin tarafları yönünden incelemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada geçici iş ilişkisi benzer kurumlarla karşılaştırılmış, geçici iş ilişkisinin bu kurumlarla fark ve benzerlikleri ortaya konulmuştur. Ayrıca bu çalışmada özel istihdam bürolarına yer verilmiş ve ülkemizdeki uygulama incelenmiştir. Yine bu çalışmada geçici iş ilişkisindeki tarafların hak ve borçlarına değilmiş, geçici iş ilişkisinin toplu iş hukuku yönünden de incelemesi yapılmıştır. Araştırmada, geçici iş ilişkisi kurumunun temel nitelikleri ele alınmıştır. Bu araştırmada geçici iş ilişkisi konusunda uygulamada ortaya çıkan sorunlar da ele alınmıştır. Araştırma geçici iş ilişkisinin temel özelliklerine ışık tutma amacı taşımaktadır.Publication Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı, 2009-04) Yılmaz, Davut; Mustafa Ruhan ErdemBu çalısmanın konusu, Türk hukukunda yeni bir kurum olan Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi ve bu ertelemenin hukuk sistemimize etkileridir. 2005 yılına kadar Türk hukukuna yabancı olan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, hukukumuzda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile girmistir. Çocuk Koruma Kanununun yanında 5560 sayılı Kanunla 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan degisiklikle, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, güncel halini alarak, çocukların yanında yası büyük olan kisiler hakkında da uygulanmaya baslamıstır. Bu çalısmada, 5560 sayılı Kanunla yapılan degisiklikler kapsamında kamu davasının açılmasının ertelenmesi, benzer diger müesseselerle karsılastırılarak, hukuki nitelendirilmesi yapılmıs, uygulama ve uygulamada görülen aksaklıklar ele alınmıstır. Bu tez giris, tartısma ve sonuç olmak üzere üç bölümden olusmaktadır. Giris bölümünde, genel olarak Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi kurumu, tartısma bölümünde, birinci kısmında, erteleme kavramı ve ertelemenin çesitleri, ikinci kısmında,kamu davasının açılmasının ertelenmesine iliskin ilkeler, üçüncü kısmında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı. Sonuç bölümünde ise Kurumun geregi gibi uygulanması için yapılması gerekli teknik ve hukuki düzenlemeler incelenmistir.Item Kat Mülkiyeti Hukuku Kapsamında Yönetim(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) KAYADUMAN, FATİH; Fatih GündoğduBu çalışmayla, yıllar içinde yapılan değişiklikler de göz önünde tutularak, Kat Mülkiyeti Kanununda Yönetim konusu işlenmiştir. Kat Mülkiyetinde Yönetim kavramı ve yönetim organları, yönetime ilişkin hukuki kaynaklar ve yönetimin istikrarlı şekilde çalışabilmesi için yapılan düzenlemeler ile alınan önlemler irdelenmiştir. Sonuç olarak ise, Kat Mülkiyeti Kanununa, değişen ve gelişen toplum yapısına uygun olarak getirilmesi gereken yenilikler ile yapılması gereken değişiklikler belirmiştir.Item Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) AYDEMİR, ECE TAŞÇI; Efser Erden TütüncüKişisel veri; kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda 2010 yılında yapılan değişiklikle kişisel verilerin korunması hakkı bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda da kişisel verilerin ve dolayısıyla kişisel veri sahiplerinin korunmasını amaçlayan suç tiplerine yer verilmiştir. Çalışmamızda bu suç tiplerinden biri olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 135'inci maddesinde yer alan "kişisel verilerin kaydedilmesi suçu"na ilişkin düzenleme, kişisel verilerin korunmasına yönelik güncel mevzuat hükümleri ışığında değerlendirilmiş, kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun konusunu oluşturan "kişisel veri" kavramının unsurları irdelenmiş, kaydetme fiilinin hukuka uygunluğunun değerlendirilebilmesi için göz önünde bulundurulması gereken 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile düzenlenen kişisel verilerin işlenme şartları ve kişisel verilerin işlenmesine ilişkin genel ilkelere de bu kapsamda yer verilmiş, kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna ilişkin düzenleme ile korunmaya çalışılan hukuki değer olan kişisel verilerin korunması hakkının ulusal ve uluslararası hukuktaki gelişimi araştırılmış ve kişisel verilerin korunmasının önemi aktarılmaya çalışılmıştır. Çalışmamız iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde kişisel veri kavramı, kişisel verilerin korunması hakkı ve kişisel verilerin korunmasının hukuki temellerine yer verilmiş,ikinci bölümde kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun unsurları, özel görünüş biçimleri ve muhakemesi suç inceleme metoduna uygun olarak güncel mevzuat ışığında spesifik olarak incelenmiştir.Publication Marka hukukunda sessiz kalma yoluyla hak kayb(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2019) Efendioğlu, Ezgi; Bellican, CüneytBugün marka adı verilen ayırt edici işaretler ilk çağlardan itibaren kullanılmış olsa da marka hukuku bakımından kanunlaşma dönemi 19. yüzyılda başlamıştır. Marka hukuku, fikri mülkiyet hukukunun bir parçası olmakla birlikte gelişimi 20. yüzyıla kadar dayanmaktadır. İlgili kesim, satın alacağı markanın kullanıldığı mal veya hizmetleri tanıyarak ona göre satın alma tercihlerini kullanmak istemektedir. Satın aldıkları mal veya hizmetin kalitesi ve kullanım amacı ilgililer nezdinde önemlidir. Böylece işletmeler, mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt edilmesini temin etmekle birlikte ilgililer nezdinde bu markalarını tanıtmış olmaktadırlar. Markanın, ayırt etme, reklam ve tanıtım ile garantiyi temin etme gibi işlevleri bulunmaktadır. Tüm bu işlevler marka sahibinin ciddi emek ve yatırımları sonucu oluşur. Ülkemizde fikri haklara ilişkin ilk düzenleme 1857 tarihli Fransız Fabrika ve Ticaret Markaları Kanunu kaynak alınarak 1872 tarihli nizamname ile yapılmıştır. Bu nizamname 1888 tarihli Alameti Farika Nizamnamesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ülkemizde çağdaş hukuk normlarına göre düzenlenen ilk kanun 551 sayılı Markalar Kanunu olmuştur. Tez çalışmamamızın konusunu oluşturan sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilk kez 551 sayılı Kanun döneminde dolaylı olarak ortaya atılmıştır. 06.03.1995 tarihinde Avrupa Birliği ile alınan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararıyla birlikte Türkiye, marka hukuku mevzuatını AB mevzuatıyla uyumlu hale getirmeyi taahhüt etmiştir. Bu sebeple 27.06.1995 tarihinde 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır. Fikri ve sınai haklar alanındaki hızlı gelişmeler karşısında yürürlükte olan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri işlevsiz hale gelmiştir. Öte yandan mülkiyet hakları, kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğinden Anayasa Mahkemesi'nin peş peşe verdiği iptal kararları da yeni bir yasal düzenleme yapılmasını zorunlu kılmıştır. Böylelikle 22.12.2016 tarihinde kabul edilen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, 10.01.2017 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve hukukumuzda ilk defa sınai mülkiyet haklarını birlikte düzenleyen bir kanun yaratılmıştır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile marka hukuku alanındaki düzenlemeler yalnızca kanun halini almakla kalmamış, bunun yanı sıra özellikle marka hukuku alanında yeni düzenlemeleri de beraberinde getirmiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile marka tanımında, mutlak ve nispi ret nedenlerinde, marka hakkına tecavüz sayılan fiillerde, markanın kullanma koşullarında ve marka sahibince yasaklanacak fiillerin kapsamında değişikliğe gidilmesinin dışında, markanın kullanımın ispatlanması yükümlülüğü, muvafakat verilmesi, uzlaşma ve bir hükümsüzlük hali olan sessiz kalma yoluyla hak kaybı gibi yeni düzenlemeler de getirilmiştir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, ülkemizde 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile ilk defa pozitif hukukta yerini almasına rağmen 551 sayılı Markalar Kanunu döneminden itibaren içtihatlar ışığında hukukumuzda uygulanmaya başlamıştır. Esasen bunun sebebi, sessiz kalma yoluyla hak kaybının medeni hukukta yer alan hakkın kötüye kullanılması yasağı ve dürüstlük ilkesinin özel bir görünümü olmasıdır. Bu sayede marka hukuku alanında sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin pozitif bir düzenleme olmamasına rağmen Yargıtay tarafından verilen kararlar, marka hukukunda hak kaybının temelini oluşturmuştur ve sonrasında verilen kararları da etkilemeyi başarmıştır. Buna karşılık marka hukukunda sessiz kalma ilkesi uyarınca hak kaybı kavramı ile Medeni Hukuk bakımından hak kaybı birçok noktada birbirinden ayrılmaktadır. Her ne kadar 6769 sayılı yasa tamamıyla olmasa da kaynağını AB Marka Yönergesi ve Topluluk Marka Tüzüğünden almasına rağmen 6769 sayılı yasada sessiz kalma yoluyla hak kaybına geniş kapsamlı yer verilmemiştir. AB mevzuatında sessiz kalma yoluyla hak kaybı kurumuna kapsamlı ve diğer hükümlerden bağımsız olarak ayrı şekilde yer verilmiştir. Türk hukukunda bu kurum, sınai mülkiyet hukukunun tüm alanında uygulanabilecek genel bir hüküm olarak düzenlenmemiş, yalnızca markanın bir hükümsüzlük hali olarak ele alınmıştır. Bu bağlamda sessiz kalma yoluyla hak kaybının diğer sınai mülkiyet alanlarından ziyade yalnızca marka hukukuna özgü olarak getirildiğini söylememiz mümkündür.Publication Medeni Usul Hukukunda ön inceleme(2016-10) Tangal, Abdülaziz; Taş Korkmaz, Hülya6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda yargılama faaliyetlerindeki kronolojik sıra gözetilerek bir düzenleme yapılmıştır. Yargılama, davanın açılması ile başlayıp belirli aşamalardan geçerek hüküm verilmesi ile sonuçlanacaktır. Yargılama düzenli bir şekilde ilerlemeli ve makul süre içinde sonuçlanmalı ki, usul hukukunun en önemli amaçlarından biri olan kişilerin maddi hukuktan doğan haklarının korunmasına, saptanmasına ve gerçekleştirilmesine hizmet edebilsin. Ön inceleme, yargılamayı gereksiz şekilde uzatabilecek unsurların ayıklanacağı, tahkikat ve hüküm için davanın olgunlaştırılmasına yönelik hazırlık işlemlerinin yapılacağı bir aşama olarak 6100 sayılı HMK ile getirilen yeniliklerden birisidir. Ön inceleme aşamasında öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve varsa ilk itirazlar incelenip karara bağlanacaktır. İddia ve savunma kapsamında uyuşmazlık konularının tespit edilmesi ve üzerinde serbestçe tasarruf edilebilen davalarda tarafların sulhe veya arabulucuya teşvik edilmesi için ön inceleme duruşması açılacak ve daha önceden bildirilen ancak toplanmayan deliller toplanacaktır. Taraflar sulh olmadıklarında veya arabulucuya gitmeyi kabul etmediklerinde ise tahkikat için tüm hazırlıklar yapılmış olduğundan tahkikat aşamasında, deliller tartışılıp dosya tekemmül ettirilerek yargılamanın bir sonraki aşamasına geçilip hüküm verilebilecektir. Böylece yargılamanın işleyişi daha da hızlanacak ve gereksiz zaman kayıplarının önüne geçilmiş olacaktır. Ancak ön inceleme aşamasının en iyi şekilde sonuçlandırılması için gerek tarafların ve gerekse davaya bakan hâkimin sürekli hazırlıklı olmaları, yapılması gereken işlemleri zamanında yapmaları ve dosyayı -davayı- çok iyi bir şekilde takip etmeleri gerekmektedir. İşte bu çalışmada, Medeni Usul Hukukunda yeni bir kurum olan ön inceleme aşaması, kanuni sistematiğe bağlı olarak ve uygulamaya yönelik tüm detayları ile incelenmeye çalışılacak, getiriliş amacına uygun işletilmesi halinde yargılamayı hızlandırabileceği üzerinde durulacaktır.Item Mülkiyet Hakkı Sınırlamalarından Zorunlu Geçit Hakkı(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) HAKYEMEZ, GÖKSU DUYGU CANTEPE; Cem AkbıyıkÇalışmamızda zorunlu geçit hakkının kurulma amacını, kurulma yollarını, niteliğini, sona erme hallerini ve geçit bedelini açıklamaya çalıştık. Çalışmamız 5 ana bölümden oluşmakta olup, çalışmamızın birinci bölümünde geçit hakkının tarih boyunca kullanım biçimi ve tarihsel süreci incelenerek geçit hakkı ile benzerlik arz eden diğer hukuki müesseselerle karşılaştırması yapılmış ve genel olarak irtifak hakları açıklanmış ve irtifak haklarının hukuki niteliği incelenmiştir. İkinci bölümde ise zorunlu geçit hakkının tanımı yapılarak hukuki niteliği ve tarafların hak ve borçları açıklanmış ve yararlanan ve yükümlü taşınmazın bölünmesi haline ne olacağı incelenmiştir. Üçüncü bölümde geçit hakkının kurulması şartlarına ilişkin inceleme yapılarak geçit hakkının kurulma yolları açıklanmıştır. Nihayet çalışmamızın dördüncü bölümünde geçit hakkının sona erme halleri ile birlikte geçit bedelinin iadesi husuus incelenmiş ve son olarak uygulamada geçit hakkına ilk derece mahkemesi kararları ve yüksek mahkeme kararları ışığında değinilmiştir.