Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü / Department of Radio, Cinema and Television
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6824
Browse
Browsing Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü / Department of Radio, Cinema and Television by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 40
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access Tasarım ve Teknoloji Olguları Bağlamında “Avatar” Filminin Çözümlemesi(Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 2010) Ormanlı, Okan; 108048Sinema filmleri belirli bir tasarım aşamasından geçerken, teknolojiyle de bire bir bağlantılı olan sanat eserleridir. Birçok kişinin aynı anda ya da farklı zamanlarda görev aldığı, çalıştığı kolektif bir sanat olan sinema matematiksel bir biçimde tasarlanmaktadır. Üç boyutlu sinema, teknolojik gelişmelere bağlı olarak genellikle Hollywood sinemasında sıkça gündeme gelen bir olgudur. Sinema perdesinde olup bitenleri daha gerçekçi biçimde yansıtan bir teknoloji olan Üç boyutlu sinemanın ve teknolojinin günümüzdeki yetkin ve başarılı örneklerinden biri 2009 yılı yapımı “Avatar” adlı filmdir. “İçerik analizi” yöntemiyle ele alınacak filmin, tasarım ve teknoloji olguları bağlamında sinema sanatının ve bilimine nasıl bir katkıda bulunduğu ortaya çıkarılacaktır.Publication Metadata only Son Dönem Türk Dizilerinde Psikolojik Öğeler: "EZEL" Dizisi Örneği(Akdeniz Üniversitesi / İletişim Fakültesi, 2010-12) Ormanlı, Okan; 108048Sinema filmleri, televizyon dizileri kitleleri etkilerken içinde bulunulan toplumun birtakım kodlarını da ortaya koyarlar. Psikoloji bu kodları anlamada ve çözümlemede en uygun disiplinlerden biridir. Sigmund Freud‟un “kişisel bilinçaltı” kuramına karşı geliştirilen ve aynı zamanda bu kuramı tamamlayan “kolektif bilinçdışı” kuramı C.G.Jung‟un “analitik psikoloji” çalışmalarında önemli yer tutar. Psikolojinin ve psikanalizin ana temalarından baba-oğul ilişkisi sinema ve edebiyatta da sıkça ele alınan bir konudur. Bu bağlamda baba arketipi evrensel anlamda bir arketiptir. Bireyin bilhassa erkek çocuğun ve geniş kapsamda toplumun erginleşmesinde baba figürü ve modeli ayrı bir önem taşımaktadır. Son dönemlerin başarılı, popüler ve ilgi gören televizyon dizilerinden “Ezel” adlı dizi bu kapsamda, Jungcu Yaklaşımda ön plana çıkan baba-oğul ilişkisi açısından çözümleme anlamında zengin malzemeler içermektedir. Bir aylık dönem içinde izlenilen dizi, “psikanalitik çözümleme” yöntemiyle ele alınacaktır. “Ezel” dizisi bir yandan Türkiye‟deki dizi sektörünün biçim ve içerik bağlamındaki gelişimi hakkında ipuçları verirken, diğer yandan da Jungcu Yaklaşım bağlamında Türk toplumunun kolektif bilinçdışını arketipler, persona ve gölge kavramları açısından çözümlemeye olanak sağlamaktadır.Publication Open Access Başlangıç Filminde Psikanalitik Öğeler Ve Rüya Olgusu(Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 2011) Ormanlı, Okan; 108048İnsan beyninin bir ürünü olan rüya olgusu birçok sanat dalını olduğu gibi sinema sanatını da etkilemiştir. Çoğu zaman, sinema sanatının rüyalardan etkilendiği ya da sinemanın kendisinin bir rüya fabrikası olduğu yorumları yapılmıştır. Rüya olgusunun bilimsel ve kapsamlı bir biçimde ele alınması ancak 19.yüzyılın sonunda bilim adamı Sigmund Freud ve onun psikanaliz kuramıyla mümkün olmuştur. Freud’un rüya yorumları alanında ağırlık verdiği, kişisel bilinçaltıyla ilgili görüşleri birçok kuşağı derinden etkilemiştir. O tarihten günümüze neredeyse her rüya çalışması, yorumu veya analizi, Freud’a yapılan referanslarla gerçekleştirilmiştir. Freud sonrası çalışmalarda da çok sayıda anti tez ileri sürülmüş ve Freud sıkça eleştirilmiştir. Bu çalışmada 2010 yılı Hollywood yapımı Başlangıç filmi ve filmdeki rüya olgusu ele alınacaktır. Bu bağlamda film üzerinden sinema-rüya ilişkisi sorgulanacak, eser psikanalitik çözümleme yöntemiyle irdelenecektir.Publication Metadata only Sinemasal Anlatının Yapılandırılma Sürecinde Sinema Dilinin Önemi: “Vavien” Örneği(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2012) Taş Öz, Perihan; 111982Bu çalışmanın amacı yüzyılımızın en önemli sanat formlarından biri olan sinema sanatında; sinemasal anlatının yapılandırılması sürecini incelemektir. Nasıl ki herhangi bir düşüncenin açıklık kazanması ve etkili olması ancak onun etkili bir dille ifade edilmesiyle mümkünse, bir sinema filminde de senarist ya da yönetmenin düşüncesinin açıklık kazanıp etkili olmasının tek koşulu, bu düşüncenin doğru bir sinema dili aracılığıyla yapılandırılmasıdır. Sinemasal anlatıyı oluşturan temel öğelerin, anlatının içeriği ve estetik bütünlüğü doğrultusunda bir araya getirilmesi süreci, sinema dilinin etkili yapılandırılmasına koşut bir süreçtir. Kamera hareketleri, çekim ölçekleri, renk, ses ve kurgu gibi başlıklar altında toplayabileceğimiz bu temel öğeler, sinematografik alfabenin temel yapı taşı işlevini gördüğünden, sinemasal anlatı içerisinde tartışmasız bir öneme sahiptir. Film estetiğinin en önemli göstergelerinden olan sinematografik biçim ve etkinin ilk kuralı, sinema dilinin ustalıkla kullanılmasıdır. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak değişen anlatım olanakları, sinema dilinin zenginleşmesi anlamında büyük katkı sağlamış ve buna paralel olarak her sinematografik tercih, daha da önemli hale gelmiştir. Çalışmanın kuramsal zeminine açıklık getirmesi bağlamında, son dönem Türk Sinemasına ait 2009 yılı yapımı; Yağmur Taylan ve Durul Taylan’ın yönettiği “Vavien” isimli film incelenecektir. Filmin sinema dilinin nasıl yapılandırıldığı, bu dilin anlatıya olan katkısı bağlamında ele alınacaktır. Sinematografik estetiğin etkili bir biçimde yapılandırıldığı bu filmden verilecek örneklerle, sinema dilinin etkili kullanımının film anlatısındaki katkısının açıklık kazanacağı düşünülmektedir.Publication Metadata only Türkiye’de Televizyon Dizilerinde Bir Arka Fon Olarak “Üniversite” Ve “Üniversiteli Gençlik” Kurgusu(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2012) Taş Öz, Perihan; 111982İletişim alanında şimdiye dek yapılan çalışmaların birçoğunda, bir kitle iletişim aracı olarak televizyonun genç nesil üzerindeki belirleyici rolüne sık sık değinilmiştir. Toplumun önemli bir dinamiği olan genç nesilin sosyal kimliğinin oluşmasında televizyonun etkisi oldukça büyük olup, televizyon dizileri bu bağlamda ayrı bir öneme sahiptir. Televizyon dizilerinin birçoğunda, anlatıya konu olan genç karakterlerin çoğunun sosyal çevresi üniversite olarak çizilmesine rağmen; bu karakterler arası ilişkilerde, bir sosyal alan olarak “üniversite”nin, ya da bir sosyal kimlik olarak “üniversiteli” olmanın kurgulanış biçiminde birçok nokta sorunlu ve tartışmalı görünmektedir. Üniversiteler bilimsel, kültürel ve felsefi var oluş amaçlarının dışında, standardize edilmiş birer “meslek edindirme kurs”ları ve popüler kültürün başat özelliklerinin hâkim olduğu “eğlence alanları” olarak sunulmakta; “üniversiteli gençlik” kimliği de bu paralelde kurgulanmaktadır. Bu çalışma bu temel problemden yola çıkarak Türkiye’de televizyon dizilerinde sunulan “üniversite” olgusunun ve “üniversiteli gençlik” kimliğinin çelişkilerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.Publication Metadata only The Function And Important Of The Narrator In Film : Narrative(Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2012-01) Taş Öz, Perihan; 111982The relationship between audience and film narrative, as well as methods used in film narrative are changing according to the increasing possibilities born in film narration, in parallel with the developments in motion picture. Hence, the function and status of the narrator as a key element in film narrative takes on importance. The narrator, not only gives information on the world of the film to the audience, but also directs them. The narrative is formed according to the point of view of the narrator and the audience views and understands the film in accordance with this point of view.Publication Open Access Dijitalleşme Ve Türk Sineması(The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2012-04) Ormanlı, Okan; TR108048Until the 1990’s Turkish cinema was considered as a less developed and insufficient cinema in terms of technology. With the rise of private TV channels, the advances in the advertising industry and with the sponsorships and funds of local and foreign foundations, Turkish cinema was able to use the latest technology in the field of cinema. In this context the technical equipments which were used in western cinema were put in to use in the Turkish cinema and with this oppurtunity, even special effects were applied in some big budget movies. Changes in the classical production style led to changes in distribution and viewership trends. This change caused a discussion about how to deal with the old and how to adapt to the new. Now, there is an environment in the cinema industry where analogue technology has nearly completely been replaced by digital technology. Some filmmakers suggest that digital tehnology has led to the democratisation of the Turkish cinema, whereas some cinema critics believe that due to the cheapness of this technology has led to an increase in interest in the film industry and made people believe that anyone could be a filmmaker. The aim of this study is to evaluate the effects of digitalisation in Turkish cinema in terms of production, distribution and spectatorship.Publication Open Access Pelikülden Dijitale Sinemada Seyir Kültürü Ve Seyircinin Değişen Konumu(The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2012-04) Öz - Taş, Perihan; TR111982In parallel with technological advances, the rapidly changing nature of the motion picture where each new mode of production brings with it a new kind of viewership. Each new kind of viewership leads to the re-definition of the cinema audience. Before digital technology was developed and took over, the relationship between the audience and film was passive; with the passage to digital technology, however, this situation changed, and the audience took on a more active role, becoming “subject”. In the development of digital technology, television, video, 3-D cinema and “interactive cinema” the position of the audience gradually shifted, thus the need for new definitions. Audiences today are no longer “just anyone in the crowd” – which was the case during the film era. Now, they hold a much more active role; they have become an “interactive cinema audience”. However, it is important to reflect on the changed viewership and see how an active audience positiong hasd influence the experience of watching a film. The aim of this study is to look at the changing production structure of cinema and see how digitalization has influenced viewership.Publication Open Access Küreselleşme Ve Yerellik Bağlamında Günümüz Türk Sineması(The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2013-04) Ormanlı, Okan; TR108048The Art of Cinema, which has a past of more than a century long, is frequently discussed in terms of globalization and localization. Cinema started in Europe (France) but became a worldwide phenomenon due to the US (Hollywood). And today Hollywood, which generally represents the American cinema industry and commercial cinema, is the leader in terms of spectator and profits with billions of dollars. It constantly tries to enter every corner of the world to show / sell American movies after the rise of the globalization and sometimes makes concessions in terms of national values. Turkish cinema which is on the way to create a renaissance after the fall of Yeşilçam in terms increasing number of films and spectators by beating Hollywood’s big productions has the most percentage with its local admissions in Europe. Turkish cinema is successful at home and receives international awards almost every year but not as widespread comparing with other successful European cinemas. In this study, the reasons for the failure of Turkish, which has remained local yet also aims at taking on a more global nature, will be analyzed.Publication Open Access Sinema Ve Televizyonda Görsel Haz Ve Sinemasal Çözümlemeler(The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2013-07) Atasoy, Ayşe DuyguIn this paper, tragic pleasure is handled from the perspective of independent cinema compare to popular media perspective. In this context the works of directors who can be named as Antagonist directors such as Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Lars von Terier, Park Chan-Wook are the main subjects.Publication Open Access Sinemada Edebiyat Uyarlamaları Ve Göstergeler: Muhteşem Gatsby (2013) Filmi Örneği(The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2014-04) Ormanlı, Okan; TR108048The cinema and literature are two different branches of the arts that have on occasion collaborated with one another over the past 120 years. The Hollywood film industry, along with many other national cinemas have taken best sellers or important literary sources and turned them into films. Although some novels are fictional, they nonetheless are able to give information regarding the socio-economic and cultural setting in which they take place. The Great Gatsby written by F. Scott Fitzgerald is set in 1920s America and was published in 1925. The novel, which has today become a classic in literature, holds parallels between the life of the main character Jay Gatsby and the life of the writer of the novel, Fitzgerald. The novel was first adapted to the cinema in 1970’s. The second version of the novel was filmed in 2013 and was directed by Baz Luhrmann. Although the film, which will be the subject of this study, stays true to the storyline of the novel, it has visual and auditory elements that signal differences. By taking full advantage of today’s technology, the film is able to successfully reflect the period’s flamboyance and craziness. The film highlights the dance and music of the time, but still makes room for some of today’s songs. Furthermore, the costumes and hair styles also reflect the times in which the events unfold. The green light emphasized in the novel holds its place in the film in the signifiers of the Valley of Ashes and Dr. T.J. Eckleburg’s advertisements boards, and comes to mean dreams, the inability to come together, class difference and society of surveillance. The Great Gatsby is a film that stays true to the original novel; however, even so, it bears a new, updated, postmodern approach that has a stylized and spectacular style in terms of form and content.Publication Metadata only SANATTA YARATICILIK: “SEVMEK ZAMANI” BİR VE ÜÇ SANDALYE(İstanbul Kültür Üniversitesi / İletişim Sanatları Bölümü, 2015) Ormanlı, Okan; 108048Publication Metadata only YEŞİLÇAM HOLLYWOOD VE İSTANBUL ÜÇGENİ(İstanbul Kültür Üniversitesi / İletişim Sanatları Bölümü, 2015) Ormanlı, Okan; 108048Publication Open Access Facebook ta Güvenlik Davranışı Ve Mahremiyet Kaygısı İstanbul da Yaşayan Kullanıcılara İlişkin Bir Araştırma(2015) Zengin, İbrahim; Zengin, Melis Oktuğ; 107349; 1413572004 yılında Harvard Üniversitesi öğrencilerinin sanal yıllığı olarak Mark Zuckerberg tarafından kullanıma sunulan Facebook, günümüzde gerek özel yaşamda gerekse iş yaşamında etkin bir iletişim aracına dönüşmüştür. Sosyal ağların dünyada ve Türkiye’de yaygınlaşması, arkadaşlarla, aile bireyleriyle kimi zaman da hiç tanımadığımız kişilerle yoğun bir bilgi ve içerik paylaşımını da beraberinde getirmiştir. Çalışmanın konusunu, İstanbul’da yaşayan kullanıcıların, Facebook kullanma amaçlarının, güvenlik davranışı üzerindeki ve Facebook’a ilişkin algılarının mahremiyet kaygısı üzerindeki etkileri oluşturmaktadır. Bu amaçla, 514 kişiye çevrimiçi anket uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, İstanbul’da yaşayan kullanıcıların Facebook’u mesaj gönderme amacıyla kullandığını ve arkadaş listelerinin daha çok önceden tanınan kişilerden oluştuğunu; bu nedenle, mahremiyetin öncelikle seçicilik yöntemiyle korunduğunu göstermektedir.Publication Open Access Hegel’de Etik Yaşam (Sittlichkeit) ve Toplumsal Hareketlerin İmkânı Üzerine(FESATODER YAYINLARI, 2015-03-31) Salman Sakızlı, Selda; 260940Publication Open Access Bir Star Olarak Cüneyt Arkın’ın Reklam Filmlerine Yansıyan İmajı(Istanbul Medeniyet Universitesi, 2017) Akdaş, Cangül; 250968Reklam pazarında önemli bir paya sahip olan televizyon reklamları, özellikle ünlü isimleri kullanarak hedef kitle üzerinde etkili bir yöntem izlemeye çalışmaktadır. Star imgesi, sinema sektöründe reklamın kendisi olarak yorumlanmaktadır. Reklamın kendisi olan starın edinmiş olduğu imajın, televizyon reklamlarına yansıması, hedef kitleyi ürünün satın alınmasıyla ilgili olumlu yönde etkilemektedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde; reklamların, sinema filmlerindeki star oyuncuları kullanarak hedef kitleyi etkilemeye çalışması oldukça önemli unsur teşkil etmektedir. Araştırmanın sınırlılığı; Türk sinemasında yaşayan ve aktif olarak sinema ve reklam filmlerinde rol alan en eski jönlerimizden biri olan Cüneyt Arkın’a odaklanmaktadır. Arkın’ın araştırmanın merkezine alınmasının öncelikli nedenlerinden biri, soyadını marka olarak kullanan ilk sanatçı olmasıdır. Bununla birlikte oyunculuğunu yapmış olduğu filmlerde canlandırdığı karakterler ile televizyon reklam filmlerinde canlandırmış olduğu karakterler arasında paralellik de bulunmaktadır. Bu bağlamda araştırma; Cüneyt Arkın’ın oynamış olduğu tarihi kostüme avantür filmleri ve yine oynamış olduğu televizyon reklamlarını karşılaştırarak, sinemada edinmiş olduğu imajın reklam sektörüne nasıl yansıdığını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Film ve reklamlar metinlerarasılık yöntemi kullanılarak çözümlenmiştir. Sonuç olarak; Cüneyt Arkın’ın rol aldığı tarihi kostüme avantür filmleri ile oynamış olduğu televizyon reklamlarında ürünü tanıtırken, beyazperdede edinmiş olduğu star imajını yansıttığını söylemek mümkün görünmektedir.Publication Open Access Kentte Sinema Salonlarının Evrimi: İzmit Örneği(JOURNAL OF SOCIAL AND HUMANITIES SCIENCES RESEARCH, 2017) Akdaş, Cangül; 250968Kentler de tıpkı insanlar gibi yaşamaktadır. Kentler nasıl yapısal bağlamda var olduğu coğrafyaya uyum sağlıyorsa, aynı şekilde yaşadığı çağa da uyum sağlamaktadır. Bu bağlamda düşünüldüğünde çalışmanın konusu, sinema salonları ile kent yapısının birbirleriyle örtüşebileceği varsayımından yola çıkarak, sinema salonlarının kentte evrimi olarak belirlenmiştir. Araştırma Kocaeli’nin merkez ilçesi olan İzmit’te, sinema salonlarının kentin evrimine paralel bir şekilde yapılaşma gösterdiği çerçevesinde ele alınmıştır. İzmit kentinin sinema salonlarının evrimi ile ilgili olarak ele alınmasının nedeni, öncelikle İstanbul’a yakın olması ve bu sayede İstanbul’a gelen filmlerin izlenme olanağının bulunmasıdır. Bununla birlikte, tarihsel süreç içerisinde doğal afetler nedeniyle değişimi en hızlı yaşayan kentlerden biri olmasıdır. İzmit’te gerçekleşen depremler, kentleşme bağlamında yıkılanın yerine yenisinin –çağa uygun olanının- yapılmasıyla filmlerin hangi mekanlarda gösterileceğine dair değişimi de yaşamasına neden olmuştur. Gelişen kent yapısı ile birlikte toplum değişmiş ve sinema salonları da bu değişime paralel bir değişimle kendilerini yenilemiştir. Önceleri tek başına sinema salonu olarak adlandıracağımız yapılar modernleşen kentle birlikte alışveriş merkezleri adı verilen ticari kurumların çatısı altında yerini almıştır.Publication Metadata only Heidegger’in Kant okuması: Hayalgücü, zaman ve sonluluk(Pinhan Yayıncılık, 2017) 260940Martin Heidegger’in özellikle Immanuel Kant’ın Kritik der reinen Vernunft’una (Saf Aklın Eleştirisi) odaklanan Kant und das Problem der Metaphysik (Kant ve Metafizik Problemi) ve Phänomenologische Interpretation von Kants Kritik der reinen Vernunft (Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’nin Fenomenolojik Yorumu) eserlerinde ortaya konulan Kant yorumu felsefi alanda pek çok tartışmaya neden olmuştur. Bu tartışmaların merkezinde ise Heidegger’in Kant’ın felsefesine ne denli sadık kalarak Kant’ı incelediği yer alır. Açıktır ki Heidegger Kant’a sadık kalma iddiası taşımamakta, Kant’ı bir başlangıç ve Saf Aklın Eleştirisi’ni de yeşertilmesi gereken felsefi bir nüve olarak görmektedir. Bu anlamda Heidegger Kant’tan bir ontoloji çıkarmak ister ve SAE’nin birinci ve ikinci basımları arasındaki farkın altını çizerek birinci basımda Kant’ın hayalgücü yetisine (Einbildungskraft) verdiği “ayrıcalığı” kendi felsefi projesi lehine değerlendirir. Bu çalışmada öne sürülen, Heidegger’in bu okumadan hayalgücü yetisi üzerinden zamanın kökenselliğini temel almasının kendi felsefesinde Dasein’ın sonluluğu ve ölüme yazgılılığıyla doğrudan bağlantılı olması ve zamanın “her türlü varlık anlayışının ufku” olarak ortaya konmasına dayanak sağlamış olmasıdır.Publication Open Access Sinemada İspanya İç Savaşı'nın Yeniden Kurgulanması Üzerine: Land And Freedom - 1995(JOURNAL OF SOCIAL AND HUMANITIES SCIENCES RESEARCH, 2017) Akdaş, Cangül; 250968Toplumları derinden etkileyen olaylar ya da olgular birer tarihi nitelik kazanmaktadır. Tarih, ilkel zamanlarda mağara duvarlarında, kâğıdın icat edilmesi ile de yazılı olarak muhafaza edilmiştir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte geçmiş sadece kitaplarda değil aynı zamanda sanatın içinde de varlığını korumaktadır. Fotoğraf makinasının icat edilmesi anı ölümsüzleştirilmektedir. Kameranın icat edilmesiyle de geçmiş an durdurulmamakta hareket halinde yakalanıp saklanmaktadır. Bu ilerleme teknolojinin gelişmesi paralelinde sanat alanının da gelişimini sağlamıştır. Çekilen anın tarih olmasının dışında, tarihi bir konu da sinemaya konu olmuştur. Böylece geçmiş, sinema ile birlikte şimdiki zamanda harmanlanarak kendisini muhafaza etmektedir. Çalışma, İspanya’da iç savaşın sadece sağ ve sol olmak üzere iki cephede değil, aynı zamanda solun kendi içindeki ayrılıklarının da olduğu varsayımı çerçevesinde oluşturulmuştur. Çalışmanın evreni, İspanya İç Savaşı’nı konu alan filmlerdir. Sınırlılığı ise, Ken Loach’ın yönetmenliğini yaptığı Land and Freedom (1995) filmidir. Araştırmanın hipotezi; çalışmanın sınırlılığı dâhilinde, İspanya iç savaşını konu alan Land and Freedom filminde iç savaşın sol cephesinde yaşanan ayrılıklar, tarihsel boyutundan kopmadan o dönemin koşullarını yeniden kurgulamaktadır. Çalışma, İspanya iç savaşını konu alan Land and Freedom filminde, iç savaşın tarihsel bağlamından kopmadan sinemaya nasıl yansıdığını, yönetmenin tarihi aktarırken nasıl bir kurgu ile filmi çevirdiğini, tarihsel eleştiri yaklaşımı ve söylem analizi yöntemi ile incelemeyi amaçlamaktadırPublication Open Access “A AY” VE “BAL” Filmlerinde Çocuğun Ölüm Kavramını Nasıl Anlamlandırdığı Üzerine(Kesit Akademi Dergisi, 2017-03) Akdaş, Cangül; 250968Ölüm, insanlığın var oluşundan bu yana onu tıpkı bir gölge gibi takip etmektedir. Bu gölge, yaşamla aynı olmasına ve yaşamın ardında kalmasına rağmen kişinin bir bütün olmasını sağlamaktadır. İnsanoğlu, yaşamın anlamını aslında tam tersini yani ölümü düşünerek sorgulamaktadır. Bu sorgulamayı da yaşamının çeşitli dönemlerinde ölüme farklı bakış açısı sunarak gerçekleştirmektedir. İnsanoğlunun yaşam ve ölümü anlamlandırma çabasını, yaşamı yansıtan sinemada da görmek mümkündür. Bu çalışma; A Ay (Reha Erdem, 1988) ve Bal (Semih Kaplanoğlu, 2010) filmlerini ele alarak çocuğun ölümü ne şekilde algıladığı ve ölüm kavramını nasıl anlamlandırdığını açıklamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda araştırmada incelenen A Ay ve Bal filmleri, göstergebilimsel metodoloji ve söylembilim yöntemi kullanılarak çözümlenmiştir. Sonuç olarak; araştırmanın sınırlılığı kapsamında, her iki filmde de ölüm kavramının, çocuk tarafından gitmiş olma olarak algılandığını söylemek mümkündür.