Kamu Hukuku Yüksek Lisans Programı / Public Law Master's Degree Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/86
Browse
Browsing Kamu Hukuku Yüksek Lisans Programı / Public Law Master's Degree Program by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 75
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access Türk spor yönetiminde kendine özgü bir yapılanma: Türkiye Futbol Federasyonu(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı, 2007-08) Özelçi, Mustafa Aytaç; Mustafa Tayfun AkgünerTez çalışmasında amacımız, günümüz Türk spor yönetimine gelinceye kadar geçen süreçte yer alan spor örgütlerini hukuksal açıdan ve kurumsal yönden inceleyerek, Türk spor yönetiminin gelişiminin nasıl bir süreç izlediğini ortaya koymak, günümüzde ise Türk spor yönetiminde yer edinen kuruluşları özellikle Türkiye Futbol Federasyonu’nu hukuksal açıdan ayrıntılı biçimde incelemektir.Publication Open Access Avrupa insan hakları sözleşmesinin 7. maddesi ışığında suç ve cezada kanunilik ilkesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı, 2007-11) Sade, Ümit; Durmuş TezcanBu çalışmanın konusu Ceza Hukukunun anayasası ve evrensel nitelikte olan suç ve cezada kanunilik ilkesidir. Bu amaç için kavram olarak ilkenin açıklanması, tarihsel süreç, karşılaştırmalı hukukta ilkenin görünümü, Türk Hukukunda ilkenin gelişimi, ilkeye yönelik eleştiriler, AİHS ilkenin düzenlenişi, Uluslararası Ceza Hukukunda ilkenin düzenlenişi, ilkenin unsurları, ilkeye ilişkin ulusal ve uluslararası yargı içtihatları, ilkenin ceza hukuku ile ilgili diğer hukuk dallarında görünümü araştırılmıştır. Hedef suç ve cezada kanunilik ilkesi denince ne anlaşılması gerektiğinin araştırılmasıdır. Araştırma, suç ve ceza kanunilik ilkesinin anayasal bir ilke olduğunu ve ceza hukukunun en temel konusu olduğunu, ceza hâkimin önüne gelen somut olayda ilk önce eylemin suç olarak düzenlenip düzenlenmediğini araştırmak olduğunu, ilkenin yargı kararlarında uygulamasının neler olduğunu tartışmayı ve uygulayıcıya bu konuda ışık tutmayı amaçlamıştır. Bu gerçekleştirirken yazılmış bilimsel eserler, Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatları irdelenmiş, ilkenin ceza hukuku ile ilgili yansıdığı diğer alanlara özet halinde değinilmiştir. Bu çalışma, suç ve cezada kanunilik ilkesinin uzun tarihsel süreçten geçerek bugünkü anlamını kazandığını, ceza hukukunun özü ve omurgası olduğunu, temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olduğunu, ulusal ve uluslararası hukukta yargı denetimi ile güvence altında olduğunu, ceza hukuku ile bağlantılı diğer alanlara da yayıldığını ve uygulanmaya başladığını, Uluslararası Ceza Hukuku'nun da temel ilkesi haline geldiğini göstermiştir. Amaç insan haklarına saygılı, insanların kendilerini hukuki güven içerisinde hissettikleri bir hukuk düzeninin oluşturulmasıdır.Publication Open Access İdari yargıda iptal kararlarının sonuçları(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı, 2008-08) Altınok, Elif; Tayfun AkgünerHazırlamış olduğumuz bu yükseklisans tez çalışmamızın konusu, “idari yargıda iptal kararlarının sonuçları”dır. Bilindiği gibi hukuk devletinin geçerli olduğu bir ülkede, idare edilenlerin, kamu gücü ile donatılmış idare karşısında, tek korunma yolu, hukuka aykırı olduğu mahkemece tespit edilmiş idari işlemlere ilişkin yargı kararlarının, idarece uygulanmasıdır. İdarenin yapmış olduğu tek taraflı, kesin ve yürütülmesi zorunlu ve yapıldıkları an hukuka uygunluk karinesinden yararlanan, yani hukuka uygun olduğu kabul edilen işlemleri karşısında, bu işlemlerin muhattapları açısından, hukuka aykırı olmaları halinde meydana gelen zararların ortadan kaldırılması ya da en azından meydana gelen zararların bir bölümünün giderilmesi için tek yol bu işlemlerin iptalini gerçekleştirme aracı olan, mahkemelerce verilen iptal kararlarıdır. Ancak bu kararların sadece mahkemelerce verilmesi yeterli değildir. Burada önemli olan, verilen kararların gereğinin idarece yerine getirilmesidir. Aksi takdirde, hukuk devleti ilkesinin en önemli unsuru olan, idarenin yargı kararlarına uyma zorunluluğu zedelenmiş olur. Bugün uygulamada, hala idarenin, yürütmenin durdurulması kararlarını ve ilk derece mahkemelerince verilen iptal kararlarını henüz kesinleşmediği gerekçesiyle yerine getirmediği, hatta bazen uygulamakla birlikte, akabinde bu kararın içini boşaltacak yeni işlemler yaptığı ve fiilen uygularken aslen uygulamadığı görülmektedir. Böylece idare, İdari Yargılama Usulü Kanununun “Kararların Sonuçları” başlıklı (28)’inci maddesini ihlal etmektedir. Konuyla yakın ilgisi olması nedeniyle, bu çalışmada, sadece iptal kararlarının sonuçları irdelenmekle yetinilmeyip aynı zamanda kararların uygulanmaması halinde sorumluluk konusuna da kısaca değinilmiştir.Publication Open Access Ormanların idare hukuku açısından korunması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı, 2008-09) Bilgin, Sakine Nilüfer; Tayfun AkgünerTez çalışmasında amacımız, idare hukukunda çevre konusunun gittikçe önem kazanmasıyla, doğal kaynaklarımızdan biri olan ormanların korunmasına ilişkin hukuksal düzenlemelere idare hukuku açısından bakmak ve ormanların kamu malları arasındaki yeri doğrultusunda konuyu kamu hukuku açısından incelemektir.Publication Open Access Kamulaştırmada bedel tespiti(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı, 2008-10) Pehlivan, Cihan; Oğuz Sancakdar1982 Anayasası herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğunu belirtmekle beraber, mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceğini de öngörmüştür. (m. 35) Bu çerçevede, özünde kamu yararı bulunan kamulaştırma işlemi, bireyin yasalarla güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına doğrudan bir müdahale niteliği taşımaktadır. Kamulaştırma işlemi ile idare, ihtiyacı bulunduğu özel mülkiyetteki taşınmaz malı temin etmek için, özel mülkiyete tabi taşınmazı kamuya ilişkin mal statüsüne dahil eder. Kamulaştırma işlemi, kamu yararının özel mülkiyet hakkına üstün geldiğini gösteren en önemli örneklerdendir. Ancak unutulmamalıdır ki kamulaştırma, ülkemizde Anayasa ve yasalarla öngörülmüş, hukuki ve meşru bir yoldur. Bu nedenle kamulaştırmanın yapıldığı durumlarda, mülkiyet hakkının sahibine tanıdığı istihkak davası, el atmanın önlenmesi gibi hukuki imkanlara başvurulamaz. Kamulaştırma, mülkiyet hakkını sınırladığından hukuksal açıdan yerine getirilmesi zorunlu olan sıkı şekil şartlarına ve kurallarına tabi kılınmıştır. Özel mülkiyetin ve mülkiyet hakkının sağladığı geniş yetkilerin ortadan kalkması gibi bir sonuç doğduğu için, mülkiyet hakkını elinde bulunduran açısından bir mağduriyetin doğacağı muhakkaktır. İşte bu bağlamda, uğranılan veya ileride doğabilecek olan bir mağduriyeti gidermek adına, kamulaştırma işleminin, içeriği itibariyle en önemli noktalarından birisi olan bedel tespiti, işlemle ilgili hukuki uyuşmazlıklar ile bilimsel ve teorik tartışmaların merkezi konumundadır. Bedel tespitinin bu denli hayati bir konumda bulunmasının nedenini, tespitin yapılması usullerindeki çeşitlilikte aramak gerekir. Gerçekten de, kamulaştırma işleminde tek bir bedel tespit usulü bulunmamakta, konuya göre kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin usuller farklılık arz etmektedir. 2 Kamulaştırma bedelinin tespiti hususu, kamulaştırma işleminin hem ilgili kuruluş, hem de taşınmazları kamulaştırılacak olan malikler bakımından son derece önemlidir. Özellikle taşınmazı üzerindeki mülkiyet hakkı, bir zorla el atma hareketiyle elinden alınan mal sahibinin, zorla el atma nedeniyle uğradığı zararın hukuka ve hakkaniyete göre tazmin edilmemesi veya öngörülenden daha geç bir zamanda tazmin edilebilmesi durumunun, kamu vicdanı üzerinde olumsuz bir etki yaratacağı şüphesizdir. Bu nedenle, kamulaştırılacak taşınmaza, günün şartlarına göre tutarlı, geçerli ve de adil bir bedelin takdir edilmesi gerekmektedir. Bedelin tespitinde başlıca gayrimenkulun alt yapı durumu, arsanın değeri, tarım arazisi olup olmaması, ağacın meyveli olup olmaması gibi hususlar başta olmak üzere objektif, subjektif ve karma yöntemlerden yararlanılmaktadır. Anılan kriterlerin, gerek kamulaştırmayı yapacak olan idarenin bünyesinde kurulan kıymet takdir komisyonunca, gerekse de bedel üzerinde uyuşmazlık söz konusu olursa ve bu uyuşmazlık mahkemeye intikal ettiğinde mahkeme safhasında yapılacak bedel tespitinde gözetilmesi son derece önemlidir. Son derece hassas bir konu olan “ Kamulaştırma Bedelinin ”, nasıl bir yöntem ve usul izlenerek tespit edileceği, bedel üzerinde hangi etkenlerin rol oynadığı hususları üzerinde yoğunlaştığımız çalışmamızın kısmen de olsa bir ihtiyacı karşıladığı oranda kendimizi mutlu sayacağız.Publication Open Access Yeni Türk ceza kanununda bir güvenlik tedbiri olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2008-10) Karaosmanoğlu, Mustafa; Mustafa Ruhan ErdemYüksek lisans tezi niteligindeki bu çalısmanın konusu 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanununun 53. maddedesinde düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin incelenmesidir. Bu maddede kisinin isledigi suç nedeniyle mahkumiyeti durumunda hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacagı düzenlenmistir. Çalısmamız, güvenlik tedbirleri ve bir güvenlik tedbiri olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma konuları olmak üzere iki ana bölümden olusmaktadır. Birinci bölümde; güvenlik tedbirlerinin tanımı, tarihçesi ve hukuki niteligi, güvenlik tedbirleri ile cezaların karsılastırılması, uygulanma sartları ve hukuk sistemimizde yer alan güvenlik tedbirlerinin türleri incelenmistir. ikinci bölümde, 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanununun 53. maddesinde düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirine iliskin açıklamalar, yorumlar ve öneriler degerlendirilmistir.Publication Open Access Olağan kanun yolu olarak istinaf ve bölge adliye mahkemesi cumhuriyet savcısının istinafta rolü(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009-05) Bağcı, Bülent; Bahri ÖztürkTürk ceza hukukunda 26.09.2004 tarihinde kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı ilk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kurulus, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ve 04.12.2004 tarihinde kabul edilen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile istinaf olagan bir kanun yolu olarak öngörülmüstür. Yüksek lisans tezi niteligindeki bu bilimsel çalısmamızda, Türk ceza hukukunda kabul edilen ancak uygulaması ertelenen istinaf kanun yolu ile Cumhuriyet Savcısının istinaf kanun yolundaki rolü irdelenmistir. Çalısma, iki ana bölümden olusmaktadır. Birinci ana bölümde; istinafın tanımı yapılarak, hukuki niteligi, amacı, çesitleri, tarihsel gelisimi, leh ve aleyhine ileri sürülen görüsler açıklanmıstır. Birinci ana bölümün kinci kısmında; istinafın konusu, istinafa basvurmanın etkileri, istinafa basvurabilme sartları, istinaf nedenleri ve istinaf yargılaması açıklanmıstır. Birinci ana bölümün üçüncü kısmında; istinaf yargılaması sonrasında basvurulabilecek muhtemel kanun yollarından temyiz ve yargılamanın yenilenmesi açıklanmıstır. kinci ana bölümde; Cumhuriyet Savcısının tanımı yapılarak, hukuki niteligi, tarihsel gelisimi irdelenmistir.kinci ana bölümün ikinci kısmında Cumhuriyet Savcısının görev ve yetkilerine yer verilmis olup üçüncü kısımda istinafta Cumhuriyet savcısının rolü irdelenmistir.Publication Open Access Kamu hukukunda ecrimisil(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2009-06) Katipoğlu, Yılmaz; Oğuz SancakdarBu çalışmada kamu hukukunda ecrimisil uygulaması incelenecektir. Çalışmada önce kavram olarak ecrimisil üzerinde durulacak, hukuki rejimi ve uygulamada var olan durumlar çerçevesinde ecrimisilin sona ermesi incelenecektir . Ecrimisil özel hukukta (eşya hukuku) geniş bir uygulama alanı bulur. Ancak bu çalışmada konunun kamu hukuku boyutu incelenecektir.Publication Open Access İdari yargıda ehliyet(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2009-10) Coşkun, Şenol; Sancakdar, OğuzDoktrinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenen genel ehliyet (genel yetenek) kurallarına objektif ehliyet, İdari Yargılama Usulü Kanununda düzenlenen idari yargılama hukukuna münhasır ehliyet kurallarına ise sübjektif ehliyet adı verilmektedir. Gerek idarenin denetlenmesinin önünde bulunan yasal ya da yargısal kısıntılar ve gerekse iptal davası açma ehliyetinin sınırlı yorumları, hukuk devletinin tesisini engellemektedir. Bu yüzden, bu davalarda menfaat ilişkisinin dar yorumundan ziyade, geniş yorumlanmasında fayda vardır.Publication Open Access İmar mevzuatına aykırı yapı kavramı ve denetimi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı / Hukuk Bilim Dalı, 2010) Şaşmaz, Canbulut; Oğuz SancakdarÇalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde imar ve imar hukuku kavramları ile imar hukukunun kaynakları ve imar hukukunda idari tedbir uygulama hak ve yetkisine sahip idareler ele alınmıştır. İkinci bölümde ise, yapı ve imar mevzuatına aykırı yapı kavramı incelenmiştir. Üçüncü bölümde, idarenin imar hukuku alanındaki denetim ve kolluk yetkisi üzerinde durulmuş, dördüncü bölümde ise imar yaptırımları kavramı ele alınmıştır. Birinci bölüm iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda imar kavramı genel olarak ve yasal tanımıyla birlikte tanımlanmaya çalışılmış, imar hukuku kavramının tarihsel gelişim süreci ve hukuk disiplinleri içerisindeki yeri ortaya konulmaya çalışılmış, imar ve imar hukuku kavramları ile imar hukukunun kaynakları incelenmiş, ikinci kısımda ise ülkemizdeki merkezi idarenin imarla ilgili başkent ve taşra teşkilatı ile imarla ilgili yerel idareler olan il özel idaresi, belediye idaresi ve köy idaresi 3 başlık altında incelenmiştir. İkinci bölümde ise genel olarak yapı ve imar mevzuatına aykırı yapı kavramı ele alınmış, İmar Kanunu açısından yapı kavramı kanun koyucunun yaptığı sınıflandırmalar çerçevesinde imar hukuku açısından değerlendirilmiş, imara aykırı yapı kavramı teorik olarak ele alınarak bu teorik kavramın yargı kararları ışığında somutlaştırılmasına çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise, idarenin imar mevzuatına aykırı yapılar üzerindeki kolluk yetkisi ve bu yetkiyi kullanmayla görevli kılınmış idareler ele alınmıştır. Dördüncü bölümde ise imar yaptırımları kavramı ele alınmış, imar yaptırımları kavramının tanımı yapılmış, ardından idari yaptırımların türleri ortaya konulmaya çalışılmış, son kısımda da parasal idari yaptırımlar ele alınmıştır.Publication Open Access CMK'da Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2010-08) Öztürk, Burhanettin; Öztürk, BahriPublication Open Access İdari yargının görev alanının belirlenmesi sorunu(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2011) Çeken, Mesut; Sancakdar, OğuzGörev konusu; genel olarak bir yargı yerinin dava konusu yönünden uyuşmazlığın çözümünde yetkili olması anlamını taşımaktadır. Yargı sisteminin ya da bir yargı sistemi içinde yer alan yargı yerinin görev alanının belirlenmesi kamu düzeni ile ilgilidir. Bu nedenle de hiçbir yargı yeri görev alanı içinde olmayan bir davaya bakamayacağı gibi, kendi görev alanı içinde olan bir davaya bakmaktan da kaçınamaz. Uygulamada en fazla idari yargı ile adli yargı arasında görev uyuşmazlığı çıkmaktadır ki bu çalışmanın konusunun da ?idari yargının görev alanı? olması sebebiyle bu çalışmada idari yargının görev alanının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu yapılırken ağırlıklı olarak başta Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere yargı yerlerinin görev ayrımını yaparken geliştirdikleri kriterler üzerinde durulmakta ve sorunun temelinin anlaşılabilmesi bakımından ayrı bir yargı düzeni olarak idari yargının anayasal bir temelinin bulunup bulunmadığı tartışmasında başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yargı yerleri ile öğretideki görüşlere yer verilmektedir. İdari yargının görev alanının konu bazında tümüyle ortaya çıkarılmasının pek mümkün olmaması bir yana çalışmanın boyutlarını aşması nedeniyle görev uyuşmazlıklarına sebep olan belli başlı konular ele alındıktan sonra görevli yargı yerini gösteren yasaların buna ilişkin hükümleri ve son yıllarda idari yaptırımlar alanında görevli yargı yerinin belirlenmesi konusunu karmaşaya yol açan yasal gelişmeler -başta 5326 sayılı Kabahatler Kanunu olmak üzere- yargı kararları ışığında incelenmeye çalışılmaktadırPublication Open Access Kamu İcra Hukukunda ödeme emrine karşı dava(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı / Hukuk Bilim Dalı, 2011-04) İhtiyar, Önder; Gülsen GüneşBu tezde ödeme emrinin tebliği, idari işlem niteliği, ödeme emrine karşı açılan davalarda yetki, şekil, sebep, konu, amaç öğeleri bakımından hukuka aykırılıklar, ödeme emrine karşı açılan davalarda dava açma süresi, itiraz mercii ve kararlara karşı kanun yolları ile davanın kaybedilmesi halinde ortaya çıkabilecek hususlar yargı kararları ve bilimsel görüşler çerçevesinde değerlendirilmiştir.Publication Open Access İdari yargıda ispat(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2011-07) Göztaş, Kenan; Oğuz SancakdarÇalışmamızda, öncelikle idari yargılama usulünde ispatın konusu, idari yargıda ispat yükü kavramı, ispat yükü için genel kurallar ve istisnaların neler olduğu açıkalmış ve ispat yükünün yargılama usullerinde karşılaştırılması yapılmıştır. Daha sonra ispat vasıtası olan delillerin özellikleri ve nitelikleri açıklanmış, idari yargıda kullanılan ve kullanılamayan delillerden bahsedilerek resen araştırma ilkesi ile yazılı yargılama usulünün çatıştığı alanlar ortaya konulmuştur. Bu iki ilke arasında tercihte bulunulmasının gerekmesi halindeki tercihlerin neler olması gerektiği incelenmiştir.Publication Open Access Memur disiplin hukukunun genel ilkeleri(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2011-07) Orman, Harun; Mustafa Ruhan ErdemKamu hizmeti, toplum düzeninin içinde ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç gösteren özel bir alandır. Kendine özgü kurumları ve kuralları vardır. Hedefi toplumsal düzenin işlemeyen yönlerini tamir ederek topluma düzen getirmek olan hukukun toplum düzenini sağlayan ceza kuralları kamu hizmeti düzenini koruma için yeterli değildir. Kamu hizmetinin aksamadan işlemesi için ayrı kurallara ihtiyaç vardır. Kamu hizmetinin aksamasına sebebiyet veren kamu görevlilerinin hangi davranışlarının hangi disiplin cezasını gerektirdiğini belirleyen, kamu hizmetlerinin etkin bir biçimde görülmesini sağlayan, disiplin suçlarını ve cezalarını belirleyerek çeşitli idari yaptırım ve ödüller ile bunların uygulanmasına ilişkin kuralları koyan disiplin hukukuna ilişkin mevzuat çeşitliliği, mevzuatla tanınan takdir yetkileri ve mevzuatın güncel olmaması gibi hususlar disiplin cezalarının muhataplarını bazen haksız yere mağdur edebilmektedir. Kamu görevlilerinin kariyerinde ve özlük haklarında kısıtlamalar, görevine son verilmesi gibi neticeler içeren disiplin cezalarının bu denli önemli sonuçları ve niteliği gereği, uygulanırken kanunlarda öngörülen esas ve usullere riayet edilmesi bazen yeterli olmamaktadır. Bu yaptırımların uygulayıcıları, mevzuatta tanınan yetkileri kullanılırken, mağduriyetlere neden olunmaması, disiplin cezalarının amacına hizmet edebilmesi ve disiplin cezalarının tehdit aracı olarak kullanılmasının önüne geçilmesi için ceza hukukuna ilişkin hukukun genel ilkelerinden kaynaklanan temel esasları, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülükleri, yargı kararları ile ortaya konulmuş içtihatları ve yargı mercilerince verilen kararlarda genel kabul görmüş doktrin ve prensipleri dikkate almak zorundadırlar. Bu durum hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Bu çalışmada disiplin cezalarının önemli sonuçlarından dolayı ve cezaların amacına hizmet etmesi, idarecilerin maiyetindeki memurlar üzerinde baskı unsuru olarak kullanmasının önüne geçilebilmesi için, uygulayıcıların dikkat etmesi gereken usul, esas ve ilkeler örnek yargı kararları ile birlikte incelenecektir.Publication Open Access Kolluğun zor ve silah kullanması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2011-12) Güner, Selda; Durmuş TezcanDevlet; toplumda asayişi sağlama, her yönü ile huzur ve güven ortamını yaratma ve koruma, suçları önleme görevini kolluk aracılığıyla yerine getirir. Kolluğun bu görevinin kaynağı ise yasalardan aldığı yetkidir. Kolluk; genel anlamda polis ve jandarmadan oluşmaktadır, ancak görev alanı daha dar olan özel kolluk türleri de bulunmaktadır. Kamu düzeninin işler halde tutulması için, hukukun zorla uygulanması devlet kurumlarında bazı kişilere verilmiştir. Kolluk, devletin icra ve inzibat gücü olduğundan diğer kamu görevlilerinden farklı olarak zor kullanma yetkisi ile donatılmıştır. Kolluk görevlileri, adli ve idari faaliyetlerini yerine getirirken bir direnişle karşılaşabilirler. Zor kullanma; direnme ve saldırı karşısında, bu fiilleri etkisiz hale getirecek derecede, direnişin niteliğine göre, kademeli şekilde artan ölçüde, bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları oluştuğunda silah kullanma yetkisidir. Demokratik, insan haklarına saygılı bir hukuk devletinde, kolluğun zor kullanma yetkisinin, koşulları ile birlikte hukuk tarafından düzenlenmesi gerekir. Bu sınırlar ulusal ve uluslararası mevzuatta ve çeşitli içtihatlarda belirtilmiş olup; karşılaştırmalı hukukta her somut olayı içeren açık bir düzenleme yerine, somut olaylara uygulanabilecek genel ilkeler belirtilmiştir. Zor kullanma yetkisine birtakım sınırlamalar getirilmesi, bu yetkinin suiistimal edilmemesi ve keyfi olarak kullanılmasının önlenmesi içindir. Ulusal ve uluslararası mevzuata göre; kendilerine direniş gösteren kişilere karşı zor ve silah kullanan kolluk görevlilerinin bu yetkisi kanundan kaynaklanmalıdır, zor kullanmaktan başka çaresi kalmamış olmalıdır, zor kullanırken ölçülülük ve kademelilik şartını yerine getirmelidir. En son aşama olan öldürücü atış ise, ancak kolluğun kendisi veya başkasının yaşamı tehlikede iken mümkün olabilir. Ölüme sebebiyet verecek derecede güç kullanılma ihtimali olan güvenlik operasyonları da çok iyi planlanmış olmalıdır. Zor kullanma; temel hak ve hürriyetlere, insan onuruna, beden bütünlüğüne, yaşama hakkına ve özgürlüklere fiili bir müdahaledir. Bu nedenle kolluğun zor ve silah kullanması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesinde yer alan yaşama hakkı ve 3. maddesinde yer alan kötü muamele görmeme hakkı ile doğrudan bağlantılıdır. Söz konusu haklar Anayasamızın 17. maddesi ile birlikte mevzuatımızın çeşitli hükümlerine de yansımıştır. Bir hukuka uygunluk nedeni olarak zor ve silah kullanma; yerine göre kanun emrinin yerine getirilmesi, yasal savunma veya zaruret durumlarında söz konusu olabilir. Kolluk, kaynağını yasalardan aldığı yetkilerini kullanmak suretiyle görevini yerine getirirken; hem kendini korumak hem de toplumdaki fertlerin temel hak ve özgürlüklerine zarar gelmesini önlemek için, ulusal ve uluslararası mevzuatı iyi bilmeli, demokratik toplum olabilme bilinci ile hareket edebilmeli, keyfi davranmamalıdır. Kolluk görevlileri bu şartlar çerçevesinde söz konusu yetkiyi kullanmazlarsa, ?kanunun ve zaruretin tayin ettiği sınırı? aşarlarsa, suç işlemiş olurlar, haklarında adli ve idari soruşturma yapılır. Bu durumda, işlenen fiilin vasfına göre, kolluk görevlilerinin ceza kanununda düzenlenmiş bulunan işkence ve zor kullanmada sınırın aşılması suçlarından birisi ile yargılanması ve cezalandırılması yoluna gidilecektir.Publication Open Access Türk Ceza Kanununda dava zamanaşımı(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2012) Cihangir, Canip; Öztürk, BahriPublication Open Access Ceza Hukuku açısından tıbbi müdahalede mağdurun rızası(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2012-06) Yıldız, Ceren; Durmuş TezcanHukuka uygunluk nedenlerinden olan rıza kavramı son zamanlarda tıp biliminin gelişmesiyle beraber gerçekleşen tıbbi müdahaleler açısından ceza hukuku ile beraber doğabilecek olumsuz sonuçlar karşısında sorumluluk doğmasının önüne geçebilen bir hukuka uygunluk nedeni haline gelmiştir. Yaşam hakkı başta olmak üzere kişinin kendi geleceğini belirleme ve vücut bütünlüğü haklarının yanı sıra sağlık hakkı açısında da tıbbi müdahalelerde rıza, gerekli düzenlemelerin yapılmasına ve var olan düzenlemelerin yeniden yapılandırılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Çalışmamızın temelinde öncelikle rıza kavramını genel olarak bir hukuka uygunluk nedeni olarak değerlendirildikten sonra tıbbi müdahaleler açısından özelleştirerek, rızanın alınabilmesi için öncelikle konuya ve kişiye özel aydınlatmanın önemi ortaya konularak, ceza hukuku çerçevesinde yapılacak müdahalelere ilişkin değerlendirmeler ortaya konmaya çalışılmıştır.Publication Open Access İmar planlarına karşı açılan davalarda ilk inceleme(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2012-07) Ulusoy, Murat; Tezcan, DurmuşBu çalışmamızın konusunu, imar planlarına karşı açılan davaların ilk incelemesi oluşturmakta olup, çalışmamızın temelini idari yargıda ilk inceleme müessesesi teşkil etmektedir. Bununla birlikte çalışmamızda ilk inceleme müessesesi, imar planlarına karşı açılan iptal davaları özelinde incelenecektir. Bu çalışmayı gerçekleştirebilmek için, öncelikle ilk inceleme müessesesi ve plan kavramlarına yönelik genel açıklamalara yer verilecek, ardından 2577 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde tek tek sayma yoluyla belirlenen ilk inceleme unsurları imar planları özelinde inceleme konusu yapılacak, bu yapılırken de ilk derece ve temyiz yargı yerlerince konuya ilişkin verilmiş bulunan emsal kararlar da incelemeye dahil edilecektir. İdari Yargılama Usulü Yasasında ilk incelemeye ilişkin usul ve esaslar, asıl olarak 14 ve 15. maddelerde düzenlenmiş olduğu görülmekle birlikte, Yasanın 2-15. maddeleri arasında yer alan düzenlemelerin hepsi aslında ilk inceleme müessesesini yakından ilgilendirmektedir. İdari yargı mercileri, önlerine gelen dava dilekçelerini, öncelikle 2577 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde sayılan ve davanın ön kabul şartları olarak adlandırılabilecek şartlar yönünden gerekli koşulları taşıyıp taşımadığını saptamak adına, re'sen, ilk inceleme olarak adlandırılan bir usulle incelemekle yükümlü tutulmuşlardır. Bir davanın tekemmül ettirilebilmesi ve işin yargı mercileri'ce esasından incelenebilmesi için, dava dilekçelerinin ilk inceleme aşamasında yasada belirlenen ön kabul şartlarını taşıdığının ortaya konulması gerekmektedir. Bu da ilk inceleme müessesenin, yargılama hukukundaki önemini açıkça göstermektedir.Publication Open Access Yargı kararları ışığında hukuka uygunluk bakımından yapılaşma ve sonuçları(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2012-10) Yıldız Doğan, Aslı Ceren; Çolak, Nusret İlkerİmar Hukuku genel anlamıyla yapıların hukuka uygunluğu konusunda kamu adına denetim ve gözetim sağlayan bir hukuk dalıdır. Son yıllarda, gerçekleşen hızlı nüfus artışı, büyük kentlerin sürekli olarak kırsal alanlardan göç alması, kentsel yerleşim alanlarının bu nüfusu karşılamaya yönelik olarak değişen planlama faaliyetleri doğrultusunda yenilenmesi mecburiyeti, planlama faaliyetleri yapılırken çevresel faktörlere özen gösterilmesi gerekliliği ve aynı zamanda estetik bir mimari anlayışın gelişmesi gibi sebeplerle İmar Hukuku uygulamada artık daha çok önem kazanmıştır. Bu gelişmeler karşısında hem bireyler açısından ve hem de idareler açısından planlı ve hukuka uygun yapılaşmayı sağlamak oldukça zordur. Bu çalışmanın konusunu oluşturan hukuka uygun yapılaşmaların sağlanabilmesi için yapıların öncelikli olarak İmar Kanunu ve ilgili yönetmeliklere uygun olarak yapılması, bazı şartlar altında İmar Kanunu dışındaki özel kanun uygulamalarına dikkat edilmesi ve aynı zamanda idarelerin yapılar üzerinde denetim ve gözetim yetkisini doğru kullanması gerekmektedir. Bu çalışmada; genel anlamıyla yapı ve yapılaşma kavramı, hukuka uygun yapılaşmanın gerçekleşebilmesi için uyulması gereken kurallar, hukuka aykırı yapılaşma ve aykırı yapılaşmanın sonuçları incelenecektir. Anahtar Sözcükler: İmar Hukuku, Yapı ve Yapılaşma Kavramı, Hukuka Uygun Yapılaşma, Hukuka Aykırı Yapılaşma, İmar Yaptırımları