Kamu Hukuku Yüksek Lisans Programı / Public Law Master's Degree Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/86
Browse
Browsing Kamu Hukuku Yüksek Lisans Programı / Public Law Master's Degree Program by Publisher "İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı"
Now showing 1 - 14 of 14
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu Kapsamındaki İhalelerin İdari ve Yargısal Denetimi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2018) Seyhan, Serkan; Tezcan, Durmuş; 1142374734 sayılı Kanun ile düzenlenmiş olan kamu ihalelerinin idari ve yargısal denetimi konusu bu çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı, serbest piyasa ekonomisinde kamu kaynaklarının verimli kullanımı ve yolsuzlukları önleme aracı olarak kurgulanan ihale sistemine ilişkin idari ve yargısal denetimin Türk hukukundaki düzenleniş biçimini, mevzuat hükümleri, öğreti ve yargısal içtihatlar ışığında incelemektir. Ayrıca bu çalışmada 4734 sayılı Kanun, ilgili Yönetmelikler, Kamu İhale Kurulu ve Danıştay kararları arası farklılıkları saptayarak ideal bir ihale denetim mekanizmasının oluşturulması için çeşitli öneriler ortaya koyulmaya çalışılmıştır.Publication Open Access Ceza Muhakemesinde Alternatif Uyuşmazlık Çözümü Olarak "Uzlaştırma Kurumu''(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2018) Bıkmaz, Raif; Özaydın, Özdem; 174318Ceza sistemleri uzun süre, cezalandırıcı adaleti esas alan bir uygulama içerisinde iken, mağdur haklarının korunması yönünde yaşanan gelişmeler ve akabinde onarıcı adaletin ön plana çıkmasıyla alternatif uyuşmazlık çözüm sistemleri batılı hukuk sistemlerinde yerini almıştır. Bu gelişmelere paralel olarak Türk hukuk sisteminde de tartışılmaya başlanan onarıcı adalet uygulamalarından olan Uzlaştırma kurumu, Ceza uygulamamıza ilk olarak 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu m.73/8 ve Ceza Muhakemesi Kanunun 253. maddesinde yapılan düzenleme ile fiilen sistemimize girmiştir. Uygulama sonuçlarına bağlı olarak değişikler yapılmış, 5560 sayılı yasa ile yapılan bu kurum tamamen Ceza Muhakemesi kanunu kapsamına alınmıştır. Ancak Ceza muhakemesi Kanununda düzenlenmiş olmakla beraber sonuçları itibariyle maddi ceza hukuk hükmü olarak nitelendirilebilecek bir karma bir kurum olduğu kabul edilmektedir. Uzlaştırma, Uzman Uzlaştırmacı aracılığıyla fail ile mağdurun özgür iradeleri ile bir araya gelerek iletişimleri sağlanmakta, özgür ortamda aralarındaki yürütülen müzakereler sonucunda mağdurun mağduriyetinin giderilmesi ve failin de yargılama ortamına sokulmaksızın husumetin giderilmesini sağlayan alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Bu itibarla yargının iş yükünü azaltan bir etkiye sahip olduğu gibi toplumsal barışında sağlanmasına katkı sağlayan bir kurumdur. 6763 sayılı yasa ile Ceza Muhakemesinde yapılan değişikliklerle uygulamada yaşanan aksaklıklar dikkate alınarak Uzlaştırma kurumunda radikal değişiklikler yapılmıştır. Hukuk sistemimizde Uzlaştırmanın en son düzenlenmiş şekli yazımızda inceleme konusu yapılmıştır. Bu yazımızda, Uzlaştırma kurumunun hukuki niteliği, tarihsel gelişimi ve mukayeseli hukukta uzlaştırma kurumu açıklandığı gibi, Türk Hukuk sisteminde Uzlaştırma, Uzlaştırmaya tabi suçlar, Uzlaştırmanın koşulları, Uzlaştırma Usulü, Uzlaştırma teşkilatı ve Uzlaştırmanın sonuçları tüm hatları ile tartışılarak çözüm önerilerine yer verilmiştir. Anahtar Sözcükler, Uzlaşma, Uzlaştırma, Onarıcı Adalet, Uzlaştırmacı, mağdur hakları, çocuklarda Uzlaşma, uzlaşmaya tabi suçlarPublication Open Access Elektronik Haberleşme Hukukundaki İdari Yaptırımlar ve Yargısal Denetimi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2018) Yüksel, Aytaç; Tezcan, Durmuş; 114237Bu çalışmanın konusu, elektronik haberleşme hukukundaki idari yaptırımlar ve bu yaptırımların yargısal denetimidir. Bu kapsamda çalışmamızda, elektronik haberleşme sektöründe uygulanan kanunlar ve ikincil düzenlemelerde yer verilen idari yaptırım türleri incelenmiş ve bu yaptırımların yargısal denetiminin nasıl yapılacağı sorusunun cevabı araştırılmıştır. İdari yaptırım türleri ve bu yaptırımların yargısal denetimi incelenirken güncel gelişmeler, doktrindeki farklılıklar, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu kararları ve Danıştay kararlarından yararlanılmıştır. İdari yaptırım türlerini incelenmeye geçmeden önce, sektörün genel yapısı, yapılan hukuki düzenlemeler, elektronik haberleşme hizmetlerinin görülme usulleri ve sektördeki yetkili kurumlar üzerinde durulmuştur. İstisnaları olmakla birlikte, elektronik haberleşme hukukunda uygulanan idari yaptırımların yargısal denetimi idari yargı organları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu sebeple, idari yargı organları tarafından yapılan yargısal denetim ayrıntılı şekilde incelenmeye çalışılmıştır.Publication Open Access Haberleşmenin Engellenmesi Suçu(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2018) Hacıfazlıoğlu, Tuğçe; Sırma Gezer, Özge; 142306Haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin engellenmesi suçu geniş bir perspektifle ele alınmaktadır. Haberleşme, toplumsal yaşamda olmazsa olmaz bir unsur olarak yer alır. Haberleşme hakkı, anayasa ile güvence altına alınmış, devletin müdahalesinin belli çerçevede olduğu kişinin özel sınırlarını çizen koruyucu haklardandır. Günümüzde küreselleşmenin yaygınlaşmasından ötürü; toplumlar arasındaki haberleşme şekilleri de büyük bir değişiklik göstermektedir. Buna bağlı olarak da, farklı ülkelerin vatandaşları daha çok internet aracılığıyla e-posta ve sosyal medya üzerinden birbirleriyle iletişim kurmaktadırlar. Hal böyle iken, devletler haberleşme özgürlüğünü güvence altına alacak uluslararası hukukla uyumlu kanunlar ile sağlamaları gereklidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda hürriyete karşı suçlar ana başlığı altında 124.maddesiyle haberleşmenin hukuka aykırı şekilde engellenmesi ile ceza yaptırımı öngörüleceği düzenlenmiştir.Publication Open Access İdarenin Yargısal Denetiminde Laiklik İlkesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2018) Selçuk, İhsan Enes; Özelçi, Mustafa Aytaç; 141896Bu çalışmada, laiklik açısından idarenin yargısal denetimi incelenmeye çalışılmıştır. Bu çalışma içerisinde konunun insan hakları boyutu da ele alınmakta; Danıştay kararlarının yanı sıra Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da değinilmektedir. Yargı organlarının, denetim yaparken laikliği ne şekilde ele aldıkları ve idareyi bu konuda nasıl bir denetime tabi tuttukları tezimizin ana meselesini oluşturmaktadır Anahtar kelimeler: laiklik, idare, yargısal denetim, eşitlik, tarafsızlıkPublication Open Access İdari yargının görev alanının belirlenmesi sorunu(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2011) Çeken, Mesut; Sancakdar, OğuzGörev konusu; genel olarak bir yargı yerinin dava konusu yönünden uyuşmazlığın çözümünde yetkili olması anlamını taşımaktadır. Yargı sisteminin ya da bir yargı sistemi içinde yer alan yargı yerinin görev alanının belirlenmesi kamu düzeni ile ilgilidir. Bu nedenle de hiçbir yargı yeri görev alanı içinde olmayan bir davaya bakamayacağı gibi, kendi görev alanı içinde olan bir davaya bakmaktan da kaçınamaz. Uygulamada en fazla idari yargı ile adli yargı arasında görev uyuşmazlığı çıkmaktadır ki bu çalışmanın konusunun da ?idari yargının görev alanı? olması sebebiyle bu çalışmada idari yargının görev alanının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu yapılırken ağırlıklı olarak başta Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere yargı yerlerinin görev ayrımını yaparken geliştirdikleri kriterler üzerinde durulmakta ve sorunun temelinin anlaşılabilmesi bakımından ayrı bir yargı düzeni olarak idari yargının anayasal bir temelinin bulunup bulunmadığı tartışmasında başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yargı yerleri ile öğretideki görüşlere yer verilmektedir. İdari yargının görev alanının konu bazında tümüyle ortaya çıkarılmasının pek mümkün olmaması bir yana çalışmanın boyutlarını aşması nedeniyle görev uyuşmazlıklarına sebep olan belli başlı konular ele alındıktan sonra görevli yargı yerini gösteren yasaların buna ilişkin hükümleri ve son yıllarda idari yaptırımlar alanında görevli yargı yerinin belirlenmesi konusunu karmaşaya yol açan yasal gelişmeler -başta 5326 sayılı Kabahatler Kanunu olmak üzere- yargı kararları ışığında incelenmeye çalışılmaktadırPublication Open Access İmar planlarına karşı açılan davalarda ilk inceleme(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2012-07) Ulusoy, Murat; Tezcan, DurmuşBu çalışmamızın konusunu, imar planlarına karşı açılan davaların ilk incelemesi oluşturmakta olup, çalışmamızın temelini idari yargıda ilk inceleme müessesesi teşkil etmektedir. Bununla birlikte çalışmamızda ilk inceleme müessesesi, imar planlarına karşı açılan iptal davaları özelinde incelenecektir. Bu çalışmayı gerçekleştirebilmek için, öncelikle ilk inceleme müessesesi ve plan kavramlarına yönelik genel açıklamalara yer verilecek, ardından 2577 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde tek tek sayma yoluyla belirlenen ilk inceleme unsurları imar planları özelinde inceleme konusu yapılacak, bu yapılırken de ilk derece ve temyiz yargı yerlerince konuya ilişkin verilmiş bulunan emsal kararlar da incelemeye dahil edilecektir. İdari Yargılama Usulü Yasasında ilk incelemeye ilişkin usul ve esaslar, asıl olarak 14 ve 15. maddelerde düzenlenmiş olduğu görülmekle birlikte, Yasanın 2-15. maddeleri arasında yer alan düzenlemelerin hepsi aslında ilk inceleme müessesesini yakından ilgilendirmektedir. İdari yargı mercileri, önlerine gelen dava dilekçelerini, öncelikle 2577 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde sayılan ve davanın ön kabul şartları olarak adlandırılabilecek şartlar yönünden gerekli koşulları taşıyıp taşımadığını saptamak adına, re'sen, ilk inceleme olarak adlandırılan bir usulle incelemekle yükümlü tutulmuşlardır. Bir davanın tekemmül ettirilebilmesi ve işin yargı mercileri'ce esasından incelenebilmesi için, dava dilekçelerinin ilk inceleme aşamasında yasada belirlenen ön kabul şartlarını taşıdığının ortaya konulması gerekmektedir. Bu da ilk inceleme müessesenin, yargılama hukukundaki önemini açıkça göstermektedir.Publication Metadata only Irak Hukukunda kamu mallarına yapılan tecavüzlerin kaldırılmasında yönetimin araçları(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2017) Mahmood, Laween; Sancakdar, OğuzBu çalışmada kamu mallarının maruz kaldığı tecaüvü kaldırmak için Yönetimin başvurduğu yöntemler konusunu işledik. Ayrıca, günümüzde ve ülkemizin içinde bulunduğu şartlar dahilinde tecavüzlerin artışından sonra bu çalışmanın önemi bizce anlaşıldı.Konunun önemi tecavüzün karşılaştırmalı kanunda incelenmesi ve çözüm yöntemlerinin tespit edilmesinin gerekli olduğunu bize gösterdi. Nitekim bazı işlem farklılığı olmakla beraber biz bu yöntemlerin ülkemizdeki Yönetimin elinde bulunan yöntemlerden farklı olmadığını bulduk.Bulduk ki çağdaş yasamanın yönü özellikle kamu malının haczedilmemesi ve zaman aşımıyla iktisap edilememesiyle ilgili devletin kamu malları ile özel malları arasındaki arayı daraltma yönündedir. Çalışma ayrıca bize şunu göstermekte; devlet mallarına yapılan tecavüzleri kaldırmak için Yönetimin yaptığı işlemlerde dayandığı yasal temel kamu malının korunması için benimsenen koruma türleridir. Bunlar; anayasal koruma, kriminal koruma ve medeni korumadır. Medeni koruma ise üç kuraldan ibarettir: kamu malda tasarruf edilememesi, zaman aşımıyla iktisap edinilememesi ve üzerine haciz konulamamasıdır. Bütün bunların amacı söz konusu malın amacını yani kamu amaçlarının gerçekleştirilmesi ve topluluğun ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu mallar önemli olduğundan, kamu malları hakkında işlenen suçlar devletin benliğine ve ekonomik politikasına dokunan suçlardan sayıldı ki özellikle resmi onay ve yasal dayanak olmadan devlet emlakine tecavüz suçunu işleyenler hakkında en ağır cezaların verilmesi gerekmektedir. Nitekim tecavüzle ilgili mevzuat tecavüz suçunu işleyen bireylerin yanı sıra tecavüzü kaldırmakta ihmalkâr davranan memurlar hakkında da cezalar içermektedir.Bu çalışmada üç bölümde araştırma yaptık. Birincisi; Tecavüzün Mahiyeti bölümü.İkincisi; Tecavüzü Kaldırmak İçin Yönetime Verilen Yasal Araçlar bölümü.Üçüncüsü, Tecavüzü Kaldırmak İçin Maddi Araçlar bölümüdür.Tezimizi bir takım öneri ve sonuçları içeren Sonuç bölümüyle tamamladık.Publication Open Access Kamu hukukunda ecrimisil(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2009-06) Katipoğlu, Yılmaz; Oğuz SancakdarBu çalışmada kamu hukukunda ecrimisil uygulaması incelenecektir. Çalışmada önce kavram olarak ecrimisil üzerinde durulacak, hukuki rejimi ve uygulamada var olan durumlar çerçevesinde ecrimisilin sona ermesi incelenecektir . Ecrimisil özel hukukta (eşya hukuku) geniş bir uygulama alanı bulur. Ancak bu çalışmada konunun kamu hukuku boyutu incelenecektir.Publication Open Access Kolluğun zor ve silah kullanması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2011-12) Güner, Selda; Durmuş TezcanDevlet; toplumda asayişi sağlama, her yönü ile huzur ve güven ortamını yaratma ve koruma, suçları önleme görevini kolluk aracılığıyla yerine getirir. Kolluğun bu görevinin kaynağı ise yasalardan aldığı yetkidir. Kolluk; genel anlamda polis ve jandarmadan oluşmaktadır, ancak görev alanı daha dar olan özel kolluk türleri de bulunmaktadır. Kamu düzeninin işler halde tutulması için, hukukun zorla uygulanması devlet kurumlarında bazı kişilere verilmiştir. Kolluk, devletin icra ve inzibat gücü olduğundan diğer kamu görevlilerinden farklı olarak zor kullanma yetkisi ile donatılmıştır. Kolluk görevlileri, adli ve idari faaliyetlerini yerine getirirken bir direnişle karşılaşabilirler. Zor kullanma; direnme ve saldırı karşısında, bu fiilleri etkisiz hale getirecek derecede, direnişin niteliğine göre, kademeli şekilde artan ölçüde, bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları oluştuğunda silah kullanma yetkisidir. Demokratik, insan haklarına saygılı bir hukuk devletinde, kolluğun zor kullanma yetkisinin, koşulları ile birlikte hukuk tarafından düzenlenmesi gerekir. Bu sınırlar ulusal ve uluslararası mevzuatta ve çeşitli içtihatlarda belirtilmiş olup; karşılaştırmalı hukukta her somut olayı içeren açık bir düzenleme yerine, somut olaylara uygulanabilecek genel ilkeler belirtilmiştir. Zor kullanma yetkisine birtakım sınırlamalar getirilmesi, bu yetkinin suiistimal edilmemesi ve keyfi olarak kullanılmasının önlenmesi içindir. Ulusal ve uluslararası mevzuata göre; kendilerine direniş gösteren kişilere karşı zor ve silah kullanan kolluk görevlilerinin bu yetkisi kanundan kaynaklanmalıdır, zor kullanmaktan başka çaresi kalmamış olmalıdır, zor kullanırken ölçülülük ve kademelilik şartını yerine getirmelidir. En son aşama olan öldürücü atış ise, ancak kolluğun kendisi veya başkasının yaşamı tehlikede iken mümkün olabilir. Ölüme sebebiyet verecek derecede güç kullanılma ihtimali olan güvenlik operasyonları da çok iyi planlanmış olmalıdır. Zor kullanma; temel hak ve hürriyetlere, insan onuruna, beden bütünlüğüne, yaşama hakkına ve özgürlüklere fiili bir müdahaledir. Bu nedenle kolluğun zor ve silah kullanması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesinde yer alan yaşama hakkı ve 3. maddesinde yer alan kötü muamele görmeme hakkı ile doğrudan bağlantılıdır. Söz konusu haklar Anayasamızın 17. maddesi ile birlikte mevzuatımızın çeşitli hükümlerine de yansımıştır. Bir hukuka uygunluk nedeni olarak zor ve silah kullanma; yerine göre kanun emrinin yerine getirilmesi, yasal savunma veya zaruret durumlarında söz konusu olabilir. Kolluk, kaynağını yasalardan aldığı yetkilerini kullanmak suretiyle görevini yerine getirirken; hem kendini korumak hem de toplumdaki fertlerin temel hak ve özgürlüklerine zarar gelmesini önlemek için, ulusal ve uluslararası mevzuatı iyi bilmeli, demokratik toplum olabilme bilinci ile hareket edebilmeli, keyfi davranmamalıdır. Kolluk görevlileri bu şartlar çerçevesinde söz konusu yetkiyi kullanmazlarsa, ?kanunun ve zaruretin tayin ettiği sınırı? aşarlarsa, suç işlemiş olurlar, haklarında adli ve idari soruşturma yapılır. Bu durumda, işlenen fiilin vasfına göre, kolluk görevlilerinin ceza kanununda düzenlenmiş bulunan işkence ve zor kullanmada sınırın aşılması suçlarından birisi ile yargılanması ve cezalandırılması yoluna gidilecektir.Publication Open Access Sermaye Piyasası Kurulu'nun İdari Yaptırım Yetkisinin İdarenin Takdir Yetkisi Kapsamında Değerlendirilmesi ve Yargısal Denetimi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2018) Alan, Bayram Volkan; Altınok Çalışkan, Elif; 202820Hızla gelişen teknoloji karşısında kamusal hayatın hassas sektörleri olarak nitelendirilen sermaye piyasaları, medya, bankacılık, enerji, haberleşme gibi alanlarda ortaya çıkan sorunlara klasik idari yapının cevap vermede yetersiz kalması bağımsız idari otoritelere duyulan ihtiyacı gündeme getirmiştir. Türk sermaye piyasasının otoritesi olması sebebiyle SPK'nın görev ve yetkileri hususunda 6362 sayılı SPKn ile pek çok yenilik yapılmıştır. SPK'nın görev ve yetkilerinin artması ve bu otoritenin sermaye piyasasına daha çok müdahale etmesi sebebiyle SPK'nın işlemleri üzerinde bir denetimin varlığı da bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu denetim ise, yargısal denetimdir. SPK tarafından tesis edilen idari işlemlere karşı başvuru yapılacak kanun yolu idari yargı yoludur.Publication Open Access Türk Ceza Hukukunda Teşebbüs(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2018) Boncuk, İsmail; Özaydın, Özdem; 174318Oluşu bakımından suç birdenbire değil, zaman içinde meydana gelmektedir. Bu kapsamda, suçun aşamaları kural olarak düşünce, hazırlık, icra ve tamamlanma aşamaları olarak sıralanabilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uyarınca teşebbüsü, bir suç işleme kararı alan ve suç yolunda ilerleyen failin, icra hareketlerini gerçekleştirmesine rağmen elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerini tamamlayamaması veya icra hareketlerini tamamlamasına rağmen sonucun gerçekleşmemesi olarak tanımlamak mümkündür. Her ne kadar icra hareketleri tamamlanmamış veya icra hareketleri tamamlanmasına rağmen sonuç gerçekleşmemiş ise de, failin o aşamaya kadar yaptığı eylemlerin cezasız kalması düşünülemez. Zira toplum düzeni bakımından somut bir tehlike söz konusudur. Bu nedenle, doktrinde teşebbüsün cezalandırılma nedenini açıklayan çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. Bu teorileri objektif, sübjektif ve karma teoriler olarak belirtmek mümkündür. Buna karşılık, kişiler hakkında ceza müeyyidesi uygulanması, işlenen fiilin ceza kanununda yasaklanan suç tipine uygun olmasına bağlıdır. 5237 sayılı TCK uyarınca hiç kimse kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı, bir fiil için kanunda gösterilen ceza dışında bir ceza ile veya kanunda gösterilen cezadan daha ağır bir ceza ile cezalandırılamaz. Bu nedenle, icra hareketlerinin tamamlanamadığı veya icra hareketleri tamamlanmasına rağmen neticenin gerçekleşmediği durumlarda da cezalandırmaya imkan tanıyan düzenlemelere ihtiyaç vardır. Teşebbüse ilişkin hükümler, suçun tamamlanmış haline nazaran teşebbüs aşamasında kaldığı hallerde de cezalandırmaya imkan tanıdığı için genişletici bir etkiye sahiptir. Teşebbüs, diğer suç tiplerinde olduğu gibi maddi ve manevi olmak üzere iki unsurdan oluşmaktadır. 5237 sayılı TCK hükümleri uyarınca teşebbüs derecesinde kalan suçun maddi unsuru elverişli hareketlerle doğrudan doğruya suçun icrasına başlama ancak tamamlayamama, manevi unsuru ise suç işleme kastıdır. Öte yandan, teşebbüse ilişkin düzenlemeler "Genel Hükümler" bölümünde düzenlendiğinden, kural olarak bütün suçlara teşebbüs mümkün olmakla birlikte, yapıları ve yasal düzenlemeler gereği bazı suçlara teşebbüs mümkün değildir. Anahtar Kelimeler: Suç yolu, teşebbüs, objektif ve sübjektif teori, icra hareketlerine başlama, hareketin elverişli olması, icra hareketlerinin tamamlanamaması.Publication Open Access Türk Ceza Kanununda dava zamanaşımı(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2012) Cihangir, Canip; Öztürk, BahriPublication Open Access Yeni Türk ceza kanununda bir güvenlik tedbiri olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2008-10) Karaosmanoğlu, Mustafa; Mustafa Ruhan ErdemYüksek lisans tezi niteligindeki bu çalısmanın konusu 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanununun 53. maddedesinde düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin incelenmesidir. Bu maddede kisinin isledigi suç nedeniyle mahkumiyeti durumunda hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacagı düzenlenmistir. Çalısmamız, güvenlik tedbirleri ve bir güvenlik tedbiri olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma konuları olmak üzere iki ana bölümden olusmaktadır. Birinci bölümde; güvenlik tedbirlerinin tanımı, tarihçesi ve hukuki niteligi, güvenlik tedbirleri ile cezaların karsılastırılması, uygulanma sartları ve hukuk sistemimizde yer alan güvenlik tedbirlerinin türleri incelenmistir. ikinci bölümde, 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanununun 53. maddesinde düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirine iliskin açıklamalar, yorumlar ve öneriler degerlendirilmistir.