Uluslararası İlişkiler Bölümü / Department of International Relations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6794
Browse
Browsing Uluslararası İlişkiler Bölümü / Department of International Relations by Title
Now showing 1 - 20 of 138
- Results Per Page
- Sort Options
Publication 21. Yüzyılda Tarih Yazımı ve Tarihçilik Üzerine Bir İnceleme(A Kitap, 2021) PAPUÇÇULAR, HAZALPopülizm, otoriterleşme ve sağın yükselişiyle dünya siyasetinde gerçekleşen dönüşümler, günümüzde sosyal bilimcilerin en sık tartıştığı meseleler haline gelmiştir. Öyle ki, sosyal bilimcilerin birçoğu dünya siyasetinin, iktisadının, toplumlarının ve dolayısıyla da bunları inceleyen bilimlerin yeni bir paradigmanın eşiğinde olduğu konusunda hem fikir görünmektedir. Buradan hareketle bu makale böylesi bir dönemde ortaya çıkan veya önem kazanan tarihyazımı akımlarını analiz etmektedir. Bu bakımdan, bu çalışma küresel düzen ve tarihyazımı arasındaki bir tezadı da ortaya koymaktadır. Zira, son on yıllık dönemde tarih yazımı, dünyaya damgasını vurmakta olan ideolojilerin aksine, parçalanmadan ziyade 1990’larda dahi görülmeyen bir globalleşme trendi göstermektedir. Küresel tarih (global history) ve ulus-ötesi tarih (transnational history) alanında verilen eserler giderek artarken, bu alanlar uluslararası ilişkiler tarihi (international history) ve/veya diplomasi tarihi (diplomatic history) gibi geleneksel alanları da dönüştürmektedir. Tarihçiler bir taraftan bir devleti, toplumları ya da devletler arasındaki ilişkileri ortaya koymaya devam ederken, diğer taraftan giderek daha fazla araştırmacı daha geniş kavramlarla ve sınırları aşan meselelerle uğraşmaya başlamıştır. Çevre tarihi (environmental history), duygular tarihi (emotional history) ve nöro-tarih (neuro-history) de son dönemde daha çok önem kazanan alanları oluşturmaktadır. Bu çalışma, tüm bu alanların gelişimini mevcut literatür üzerinden aktarırken aynı zamanda son yıllardaki teknolojideki ilerlemelerle tarihin yönteminde de birtakım değişiklikler olduğunu belirtmektedir. Bu gelişmelerin yanında, gerçek sonrası dönem olarak adlandırılan bu dönemin ve içinde bulunulan Covid-19 pandemisinin tarihyazımına ne derece etki edebileceği analiz edilmektedir. Sonuç olarak bu makale, tarihyazımı literatüründeki dönüşümleri ve yeni tartışmaları ortaya koymayı hedeflemektedir.Publication 21. Yüzyılın dönüşen dünyasında tarihçilik ve tarih yazımı(2019-11) PAPUÇÇULAR, HAZAL; 180376Otoriterleşme, popülizm, aşırı sağ ve yükselen milliyetçilikler dünya siyasetinde gerçekleşen dönüşümler sonucunda bugün sosyal bilimcilerin en sık tartıştığı meseleler hâline gelmiştir. Öyle ki, sosyal bilimcilerin birçoğu dünya siyasetinin, iktisadının, toplumlarının ve dolayısıyla bunları da inceleyen bilimlerin yeni bir paradigmanın eşiğinde olduğu konusunda hem fikir görünmektedir. Bu yeni paradigmaya göre, 1990’ların sıkça tartışılan globalleşme ve demokratikleşme fikri yolun sonuna gelmiş ve dünya bir nevi 1930’ları andırır şekilde sağın ve milliyetçiliğin yükselişini, otoriter rejimlerin geri dönüşünü deneyimlemektedir. Buradan hareketle bu makale böylesi bir dönemde ortaya çıkan yeni tarih yazımı akımlarını analiz etmektedir. Bu bakımdan, bu çalışma küresel düzen ve tarih yazımı arasındaki bir tezadı ortaya koymayı hedeflemektedir. Zira son on yıllık dönemde tarih yazımı, dünyaya damgasını vurmakta olan ideolojilerin aksine, parçalanmadan ziyade 1990’laıda dahi görülmeyen bir globalleşme ve tarihte incelenen özneler düşünüldüğünde de demokratikleşme trendi göstermektedir. Örneğin, uluslararası tarih (international history) ismi yerini giderek küresel tarihe (global history) ve ulus-ötesi tarihe (transnational history) bırakmaya başlamıştır. Artık bir devletin, bir toplumun ya da devletler arasındaki ilişkilerin ortaya konmasından ziyade tarihçiler giderek daha geniş kavramlarla ve sınır içermeyen meseleler ile uğraşmaya başlamıştır: çevre tarihi (environmental history), nöro-tarih (neuro-history), şeylerin tarihi (history o f the things), insan-ötesi tarih (post-human history) bunlardan sadece birkaçını oluşturmaktadır. Üstelik küresel ölçekte tarih yazımı değişirken aynı zamanda metodolojisi de son yıllarda ortaya çıkan dijital dönüşüm ile değişmektedir. Dijital tarih (digital history) hatırı sayılır bir biçimde desteklenmektedir. Kısacası tarih yazımı, dönüşen 21. yüzyılın bugün çokça konuşulan siyasi niteliğinin aksine bir rotada ilerler görünmektedir. Tabii, tüm bu gelişmelerin yanında, gerçek sonrası dönem olarak adlandırılan bu dönemin tarih yazımına ne derece etki ettiği ya da edeceği de bir başka soru işaretidir. Tüm bu dinamiklerden hareketle bu çalışma, tarih yazımı literatüründeki dönüşümleri ve yeni tartışmaları ortaya koymayı hedeflemektedir.Publication A Forgotten Promise Ending the Isolation of Turkish Cypriots(2010) Akgün, İbrahim Mensur; Tiryaki, Sylvia; 103810; 107197Publication A Precarious Relationship: The Alevi Minority, The Turkish State And The EU(Routledge Journals, Taylor & Francis Ltd, 4 Park Square, Milton Park, Abingdon Ox14 4Rn, Oxfordshire, England, 2011) Bilgili, Nazlı Çağın; Çarkoğlu, Ali; TR112265; TR125588Over the last decade, the political significance of the Alevis, the largest sectarian Muslim minority in Turkey, has notably changed. This article aims to evaluate the Alevi community's changing stance as a sectarian minority within an increasingly conservative Turkish society facing European Union (EU) membership negotiations. We first of all summarise the characteristics of the Alevi community and contextualise the changing role of the Alevi minority in Turkish politics. We focus on Alevi demands as part of the EU adjustment reforms and negotiation process, and present the official responses from the Justice and Development Party (AKP) government as well as the EU authorities.Publication A Transnational Account of Turkish Foreign Policy(2020) Kuru, Deniz; PAPUÇÇULAR, HAZAL; 180376This book offers an analysis of Turkish foreign policy based on transnational(ist) perspectives. In order to counterbalance the state-centric accounts that dominate this area of study, the authors provide theoretical frameworks as well as historical and contemporary case studies that emphasize transnational dynamics. The content is divided into four complementary sections that explain and exemplify transnational (f)actors in the context of Turkish foreign policy. The first addresses theoretical and ideational frameworks that illustrate the relevance of a transnational account, while the second demonstrates the possibility of developing transnationally oriented approaches even in historical cases, going beyond a presentist focus. In the third and fourth sections, the book focuses on two prominent non-state actors, namely diaspora communities and non-governmental organizations, which operate at the interstices of the domestic and the international. This allows the authors to highlight the significance of transnational dynamics in Turkey’s foreign policy. Hazal Papuççular is an Assistant Professor at the Department of International Relations, Istanbul Kültür University, Turkey. She completed her Ph.D. in Modern Turkish History at Boğaziçi University’s Atatürk Institute for Modern Turkish History and has written several books, articles and book chapters on Turkish foreign policy. She is the author of Türkiye ve Oniki Ada (1912-1947) (Türkiye İş Bankası Yayınları, 2019) and is currently focusing on Turkey’s transnational diplomatic history. Deniz Kuru is a Lecturer of Political Science at Goethe Universität Frankfurt in Frankfurt am Main, Germany. He received his Ph.D. from the University of Southern California. His current research areas include the intellectual history and sociology of International Relations, German and French foreign policies, Turkey’s global position, global intellectual history and global International Relations. He has published articles in Review of International Studies, International Relations, All Azimuth, Global Affairs and Mediterranean Politics.Publication After the Protest: Istanbul Park Forums and People's Engagement in Political Action(Routledge Journals, Taylor & Francis Ltd., 2022) RAMAZANOĞULLARI, HANDEThis article presents an overview of the Istanbul park forums that emerged in parallel with the Gezi events - social protest movements that took place in summer 2013. Despite the criticism that Gezi events were short-lived, impulsive, and ineffectual I argue that they have a long-lasting influence on democratic consciousness and new forms of political action. Istanbul park forums, the street and urban squares have become an important link between those who wish to transform the qualities of both democracy and the regime at large with efforts to create influence over local and national policy-making processes through engagement in political action. Drawing from the political theory of Hannah Arendt, this study assigns the capacities of 'deed and speech' to redefine 'politics'. Analyzing the politics of the park forum process through the lens and concepts of Arendt's political theory suggests an alternative way of evaluating the eventual dissolution of the Gezi events: rather than suffering from the inability to organize themselves within the conventional format of party politics, I show that the Gezi community deliberately created a new manner of engagement through political action, and thereby cast its influence as a historic landmark in the future of Turkish politics.Publication Alevis in Turkish Politics(2011) Bilgili, Nazlı Çağın; Çarkoğlu, Ali; 112265; 125588Publication Anlatı, Analiz ve Teori: Siyasi Tarih Araştırmalarına Farklı Yaklaşımlar(Pamukkale Üniversitesi, 2021) PAPUÇÇULAR, HAZALBu makalenin amacı günümüzde farklı yaklaşımlarla ele alınan siyasi tarih alanında bir araştırmanın nasıl yapılabileceği vebir makalenin nasıl yazılabileceği ile ilgili araştırmacıya genel bir kılavuz oluşturmaktır. Bu bağlamda çalışma siyasi tarihingeçirdiği dönüşümleri inceleyerek günümüzde alanın yekpare bir yapıda olmadığını göstermekte, dolayısıyla bu alanda farklısoru tipleri ve araştırma yöntemleri kullanılarak çeşitli eserler verilebildiğini ortaya koymaktadır. Makale genelde betimselanlatıya dayanan siyasi tarih çalışmalarının teorik/kavramsal yaklaşımlarla da yapılabileceğini, her iki biçimde de analiz vesebep-sonuç ilişkisinin önemli olduğunu vurgulamaktadır. 21. yüzyılda siyasi tarihin kaynaklarının çeşitliliğini ve ulaşılabilirliğinigösteren bu çalışma, bu kaynakları kullanırken ve sonrasında bir makale yazarken özellikle dikkat edilmesi gereken hususlarıda ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, günümüzde farklı yaklaşımlarla siyasi tarih yazını üretilebileceğini, anlatının hâkim yerinikorusa da analizin ve farklı alanlardaki teorilerin giderek önem kazandığını belirtmekte ve bu konuda çalışma yapmak isteyenaraştırmacı için bir çerçeve oluşturmaktadır.Publication Anthony Giddens and international relations: structuration, modernity and globalization(Uluslararası İlişkiler Konseyi Derneği, Söğütözü Cad No 43, Tobb-Etü Binası, Oda No 364, Söğütözü, Ankara 06560, Turkey, 2015) EMRE, YUNUS; 141804This paper aims to examine the subjects which are pertaining to International Relations in the works of Anthony Giddens and also to evaluate different uses of such issues in the International Relations literature. As one of the prominent social theorists of the 20th century, Giddens had. significant influence on International Relations in terms of his structuration theory, modernity and nation-state approach and his views on globalization. The article is organized in four parts. In the first part, Anthony Giddens' structuration theory is examined. In the second part, Giddens' historical and theoretical interpretations on modernity, nation-states and the relations among nation-states are scrutinized. The third part is about the globalization approach of Giddens. In the fourth part, the use of Giddens' contributions with regard to International Relations studies are evaluated.Publication Askeri Darbeden Milenyuma: Türkiye’de Popüler Kültür Tarihi(2018-12-07) Aydın, Ali MuratPopüler kültür, 1990 sonrası Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile birlikte kapitalist zaferin yeni yaşam tarzının bir ifadesi olarak zihinlere yansımıştır. Kültürel ana temanın tüketmek, başarının zenginlikle ölçülebildiği yeni bir dönemdir insanlık tarihinde... İdeolojik güdülenmenin yerini sahip olmanın dayanılmaz ağırlığının yaşandığı 20. Yyın sonu ve 21. Yyın başı olan yeniçağ, pop-kültiirün, tek arzunun yani tüketmenin çağıdır artık... Her gün mesai saati gerekçesiyle sabahın 6’sında kalkıldığı, şehrin keşmekeşinden bin bir güçlükle nerdeyse 12 saate varan, mesai ücretsiz ağır iş koşullarının yaşanmış olduğu yeni kapitalist düzende renkli dünyalar, kişinin kendisini yeniden üretmesinin tek çıkar yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüketim toplumunun pratiğinin bir diğer ifadesi de gösteri toplumu olmuştur. Gösteri metası, tamamen normal ve sıradan şeyleri-bir araba, ayakkabı, sosyoloji doktorası-olağanüstü eşyalar gibi, üstün ve belki de elitist bir varoluşun anahtarı gibi sunmuştur. Başarılı olmanın tek algısı Debord’un belirttiği şekilde gösteri metasına indirgenmiştir. Yani paraya... Seçkinliği birkaç saatliğine tatmak, aldığı (güvencesiz) ücreti harcayarak konformizmin içerisinde kişilik bulduğunu düşünen beyaz yakalı için aşırılık çağı sona ermiştir artık. Üretim araçları içerisinde kendisini metalaştıran emekçi yığını için tüketim sistemin hegamonik yapısını kabulleniş biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüketim toplumunun içerisine kavuşmak, -pop- olanı tüketmek bireyin tecrit koşullarını, kolektif olandan uzaklaşmasını pekiştirmektedir. Kişi edilgen kalıp başkalarının yaşam imajlarını izleyip tükettikçe kendi varoluşunu ve kendi arzularını o kadar az anlar. Bir yüzyıl öncesinin komple olan bireyi artık uzmanlaşmıştır. Uzmanlaşan birey kendi seçkinliğine ulaşmak adına toplumun geri kalanını kendisinden uzaklaştırır. Seçkinliğin ana bekçisi ise bu uzaklaştırmanın ta kendisidir. Günümüzde, Türkiye’nin alt ve üst kültürel değerlerinde birbirine karşıymış gibi görünen kutupsal değerlere sahip gruplaşmalar tespit edilmektedir. Her kültür grubuna ait bir semt, tercih edilen mekân ve tüketim malzemeleri mevcuttur. Bu ayrışmanın nedenlerinin, dinamiklerinin tespiti bir yana; aslında her ne kadar farklı gibi görünse de Türkiye’de seçkincilik, süreklilik gösteren bir nitelik arz etmektedir. Yukarıda bahsedilen kültürel anlamdaki kutuplaşmanın kaynaklarını, 12 Eylül 1980 sonrası dönemde Turgut Özal iktidarıyla başlayan Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisine eklemlenme sürecinde aramak mümkün müdür? Bu çalışma,, popüler kültürün Türkiye’de tarihsel olarak nasıl geliştiğini(kapitalistleşme sürecine paralel olarak), daha sonra da bu gelişimin aktörlerini, Türkiye’nin sosyo-ekonomik dönüşümünde oynadıkları rolleri içerik analizi yöntemiyle açıklamaya çalışacaktır. Çalışmanın çıkış noktası ve gelişimi, Rıfat Bali’nin “Tarz-ı Hayat’tan Life Style’a Yeni Seçkinler, Yeni Mekânlar, Yeni Yaşamlar” adlı eserine dayandırılmıştır. Çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Türkiye’nin 80’li yıllardan itibaren piyasa ekonomisine geçişi konu edilir. İkinci bölümde serbest piyasa sisteminin temel aktörlerinin Türkiye’de göstermiş olduğu gelişim; üçüncü bölümde bu aktörlerin oluşturmuş olduğu neo- elitlerin temel görüşleri açıklanmıştır. Dördüncü bölümde siyasal İslam’ın yükselişi karşısında elitlerin takınmış olduğu durum aktarılmıştır. Son bölümde ise organik aydınların basında nasıl zemin edindikleri belirtilmiştir. 12 Eylül 1980 darbesi soması serbest piyasa ekonomisi ile tanışan Türkiye toplumu batılı anlamda tüketmeyi öğrendi. 80 öncesi tasarruf yapan ve yerli malı kullanmaya hükümetlerce, sendikalarca, sivil toplum kuruluşu ve aydın olarak nitelendirilen entelektüelleriyle Türkiye toplumu 80 soması hayattan zevk alan ve tüketim ile kendisini yeniden üreten bir imaja büründü. 80 darbesinin politik ortamında gençler siyasetten uzak durdular. Apolitik bir toplumsal alt zemin içerisinde gençler seçkin elitlerin arasına katılmak için ya özel sektörü ya da siyaset arenasını kullandılar.Publication Avrasya Ekonomik Topluluğu, Enerji Politikası ve Ukrayna Krizi(Beta Yayınları, 2014) YESEVİ, ÇAĞLA GÜL; 140841Publication Publication Avrasya'da işbirliği ve bütünleşme sürecinde uluslararası örgütlerin rolü(İstanbul Aydın Üniversitesi Yayınları, 2013) Yesevi, Çağla Gül; 140841Orta Asya’da değişen sisteme uygun olarak çok taraflı artan işbirlikleri görüldü. 11 Eylül olayı ve ardından gelen Afganistan operasyonuyla, bölge ülkeleri, teröre karşı işbirliğinde bulunmuşlardır. 11 Eylül’den sonra, Orta Asya ülkelerinin Rusya ile askeri bütünleşmesi arttı. Orta Asya ülkeleri, Afganistan operasyonu bağlamında, ABD’nin, askeri üslerini kullanmasına izin verdiler ve farklı alanlarda işbirliğini geliştirdiler. Bölge ülkeleri, bağımsız dış politika ve ülkeler arası birlik fikirlerini, sorgulamaktadırlar. Bu çalışma kapsamında, Şangay İşbirliği Örgütü ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün bölgesel işbirliğine katkıları incelenecektir. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu’nun bünyesinden çıkan bir örgüttür. Örgütün temel amacı, üye ülkelerin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü konusunda ortaya çıkabilecek olan askeri tehditleri önlemek ve çıkabilecek tehditleri, ortak çabalarla, ortadan kaldırmaktır. KGAÖ, üye ülkelerin ulusal güvenliklerini sağlamak için, askeri-siyasi çok yönlü karşılıklı işbirliğini koordine etmeyi, amaçlamaktadır. Şangay İşbirliği Örgütü ise Avrasya coğrafyasında Rusya ve Çin’in öncülüğünde kurulan, tek-kutuplu dünya düzenini sorgulayan bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde, devletler büyüyen sorunlarını çözümleyebilmek için bölgesel ve küresel işbirliğinde bulunma ihtiyacı içindedirler. Karşılıklı bağımlılık, ulusal kimlik oluşturma süreçleri devam eden Orta Asya ülkeleri açısından, sorunlara yol açmaktadır. Bu çalışmada, Şangay İşbirliği Örgütü ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün gelişim süreçleri incelenecek ve gelecekte oynayabilecekleri roller üzerinde ayrıntılı bir analiz sunulacaktır.Publication Avrupa’da Seçmen Davranışı: Bölgesel Farklılıkların Analizi(2014) Bilgili, Nazlı Çağın; 112265Elections are central elements of democratic systems as they provide the public with the opportunity – with some restrictions established by legal arrangements such as quotas – to make their voices heard. In other words, it is through election results that we learn a great deal about the social and political circumstances in a country. This paper follows the electoral trends in European countries since the beginning of the 1990s as far as the data makes it possible. In order to create a comprehensive analysis, turnout rates, voter preferences and other major determinants shaping preferences – whether influential economic or identity factors – are considered. Europe is defined, in this research, as all of the EU member states, making a highly complicated and heterogeneous collection. As the trends in these different countries can be expected to diverge, a regional comparison between Western, Northern, Southern and Eastern Europe is provided so that the similar and different electoral trends in these regions are presented clearly.Publication Balancing democracy(Millennium-Journal of International Studies, 2003) Rumford, C.Publication Birinci Meclis’te Dış Politika Yapım Süreçleri (1920 1923)(2021) PAPUÇÇULAR, HAZAL; 180376Bu çalışma, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Nisan 1920 - Nisan 1923 arasındaki süreyi kapsayan birinci dönemindeki dış politika yapım süreçlerine odaklanmaktadır. Türk tarihyazımında çoğunlukla Birinci Meclis olarak anılan bu meclisin kuruluş amacı ve en önemli görevi kuşkusuz Millî Mücadele’yi yönetip zafere taşımaktı. Bu bağlamda dış politika da meclisin amaçları açısından önemli bir alanı oluşturmaktaydı. Buradan hareketle bu makale, Birinci Meclis çatısı altında İcra Vekilleri Heyeti’nin yürüttüğü dış politikanın mecliste ne şekilde tartışıldığını analiz edip meclisin hangi noktalara özellikle önem atfettiğini ortaya koymaktadır. İlgili literatürde Birinci Meclis, milletvekillerinin kompozisyonu ve meclis hükümeti sisteminin yapısı itibariyle dinamik ve aynı zamanda içinde birçok tartışmanın yaşandığı bir meclis olarak ortaya koyulmaktadır. Bu çalışma da dış politika alanının bu tartışmalardan azade olmadığını, aksine bu alanın meclis içi tartışmalarda önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Bu noktada araştırmanın özellikle ortaya koymak istediği üç husus bulunmaktadır. Birincisi, Birinci Meclis’te milletvekillerinin dış politika meselelerini ciddi bir biçimde tartıştığı ve genel olarak siyasette daha küçük bir grup tarafından yönlendirildiği düşünülen dış politika alanında meclisin tamamının aktif görüş bildirdiğidir. Makalenin ortaya koyduğu ikinci husus, meclisin dış politikaya bu denli aktif katılımının dönemin olağan dışı şartlarına ek olarak siyasal sistemin kendisi ile yakından ilgili olduğudur. Bir başka deyişle, meclis hükümeti sistemi yasamayı diğer erklerin üzerinde tuttuğundan dış politika yapımı da – diğer alanlara benzer bir biçimde – milletvekilleri ve İcra Vekilleri Heyeti arasında bir yetki mücadelesine dönüşmüştür. Makalenin altını çizdiği üçüncü husus da dış politikanın meclis içinde bulunan farklı gruplar arasındaki güç mücadelesinden ayrı tutulamayacağıdır. Tartışmaların içeriği ve tarafları meclis içi siyaseti ve muhalefeti özetler niteliktedir.Publication Birleşmiş Milletler Barışı Koruma Operasyonları ve Güç Kullanma Olgusu (1946-1996)(Akdeniz Üniversitesi, 2006) DEMİRDÖĞEN, ÜLKÜBu makalede Birleşmiş Milletler barışı koruma operasyonlarının ilk elli yılda (1946-1996) geçirdiği evrim ana hatları ile incelenmekte ve bu operasyonların güç kullanmaya ne kadar uygun oldukları bir örnek olay olarak ele alınan UNPROFOR çerçevesinde tartışılmaktadır. Soğuk savaş sonrasında ortaya çıkan ikinci nesil operasyonlar, siyasal ve insani yeni işlevler kazanarak, birincilere göre çok daha karmaşık ve çok boyutlu/çok işlevli bir niteliğe bürünmüşlerdir. İkinci nesil operasyonların tipik bir örneğini oluşturan UNPROFOR deneyiminde güç kullanma olgusu ve yarattığı sorunlar irdelenmektedir.Publication Bölgesel Liderlik Arayışı ve Suudi Arabistan: Farklılaşan Tehditler ve Yeni Dış Politika(2020) BAYRAKTAR, BORA; 265645Suudi Arabistan Arap Baharı da denilen, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da etkili olan bir dizi isyan dalgasından bu yana daha iddialı bir dış politika izlemektedir. Yeni ittifaklar kurarak, askeri güç kullanarak, kendi içinde gerçekleştirmeye çalıştığı siyasi ve sosyal reform denemeleriyle Suudi Arabistan dış politikasını yeniden biçimlendirmeye ve bölgede liderlik etmeye çalışmaktadır. Bahreyn’deki ayaklanmaya doğrudan müdahale, Yemen iç savaşına asker göndererek katılma, Katar’a yönelik abluka denemesi ve İsrail-Filistin sorunu ile arasına mesafe koyma, silahlanma politikası bu yeni politikanın uygulanmasına bazı örnekler olarak gösterilebilir. Bu makalede Suudi Arabistan’ın değişmekte olan dış politikasının gerekçeleri ve bunun bölgeye olası etkileri sistemdeki değişiklikler, iç siyasi faktörler ve gerçekçi seçim teorisi üzerinden açıklanmaya çalışılmıştır.Publication Bridging the Gender Gap in Turkish Politics: The actors promoting female representation(2011) Bilgili, Nazlı Çağın; 112265Gender gap is still persistent in Turkey in diff erent areas despite the fact that policies and measures pertaining to gender equality have been improved in the past couple of years. Believing in the prominence of gender gap in politics due to the authority of decision-making that belongs to the political fi gures, this article focuses on the increase –although slow- in female representation in the Turkish Parliament with a special focus on the last two general elections that were held under the infl uence of massive campaigns by women’s organizations. The last general elections held on June 12, 2011 marked an approximately 60% increase in the number of women parliamentarians which rose from 48 to 78. The article argues that three actors –civic actors, international actors namely the EU and the representatives of the Kurdish movement- have been infl uential in this increase by raising media and public attention on the topic. The campaigns that attracted great attention in the media, the emphasis of the EU progress reports on gender equality and the 40% gender quota applied among the Kurdish parliamentarians are some of the topics discussed with regard to their infl uence on the recent increase in female representation in Turkey.Publication Challenges to accession of Turkey to the European Union(Wiley-Blackwell Publishing, Inc, Commerce Place, 350 Main St, Malden 02148, Ma USA, 2009-05) Akkaraca Köse, Melike; 114549