Eğitim Fakültesi / Faculty of Education
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11413/16
Browse
Browsing Eğitim Fakültesi / Faculty of Education by Rights "http://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/3.0/us/"
Now showing 1 - 20 of 37
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access An Examination of cartoons watched by preschoolers in terms of gender stereotypes: The case of Niloya(2017) Ay, Aylin; Saray, Filiz; Kılıç, İsmihan; YAĞAN, SEVCANThis is a basic interpretive qualitative research as it aims to examine the cartoon named Niloya in terms of the gender stereotypes. 50 episodes of the cartoon were watched and the data collected were subjected to a content analysis. It has been emerged that the characters found in the cartoons have proper behaviors and appearances in terms of gender stereotypes and that the cartoon contributed to the production of gender stereotypes. It was seen in the cartoon that housework such as cooking, cleaning, childrearing is always done by the mother and work such as driving, gardening and keeping the animals is done the father and the grandfather. In the episodes watched, it was observed that female characters wear pink and purple dresses while male characters have colors like blue, yellow, green on their clothes. It was also found that play and toy preferences of girls and boys in the cartoon are conformed with the gender stereotypes. When considering that majority of children watch cartoons and identify themselves with this character, it can be said that the problem of gender inequality needs to be solved in the cartoon and the messages within the content should be reorganized to achieve women-men equality.Publication Metadata only Autonomy and Teacher Training for the 21st Century Skills(2018-05) Tütüniş, Birsen; 6808Publication Metadata only Beliren Yetişkinlerde Toplumsal Cinsiyet Algısı ile Özyeterlik ve Kendini Sevme Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(2019-10-24) Erol, Sena; 302592Amaç: Bu çalışma beliren yetişkinlerin toplumsal cinsiyet algıları ile öz-yeterlik ve kendini sevme düzeyleri arasındaki ilişkiyi saptamaya yönelik olarak planlanmıştır. Bunun yanında çalışmada beliren yetişkinlerin toplumsal cinsiyet algılarının, cinsiyete ve annenin aktif olarak çalışma durumuna göre farklılaşıp farklılaşmadığı da incelenmiştir. Yöntem: 2018-2019 öğretim yılının bahar döneminde gerçekleştirilen çalışma, uygun örnekleme yöntemi ile ulaşılan 18-24 yaşları arasındaki 177 beliren yetişkini kapsamaktadır. Araştırma, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel araştırma desenine uygun olarak tasarlanmıştır. Verilerin toplanmasında Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği, İki Boyutlu Benlik Saygısı: Kendini Sevme/Özyeterlik Ölçeği ve Demografik Bilgi Formu kullanılmıştır. Elde edilen verileri analiz etmek için SPSS 25.0 istatistik paket programından yararlanılmıştır. Beliren yetişkinlerin toplumsal cinsiyet algıları ile kendini sevme ve öz-yeterlik düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemek üzere Pearson Momentler Çarpım Korelasyon Katsayısı Tekniği ve toplumsal cinsiyet algısının cinsiyete ve annenin çalışma durumuna göre farklılaşması durumunu belirlemek için ise Bağımsız Gruplar t-Testi uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan beliren yetişkinlerin %36,8’i erkek, %63,2’si ise kadınlardan oluşmaktadır. Bu bireylerin %38’inin annesi çalışmakta olup, %62’sinin annesi aktif olarak çalışmamaktadır. Çalışmada toplumsal cinsiyet algısının cinsiyete göre kadınların lehine anlamlı düzeyde farklılaştığı (p<0.05) görülmüştür. Kadınların Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği puan ortalaması 111.18, erkeklerin ise 92.87’dir. Çalışmaya katılan bireylerin toplumsal cinsiyet algıları puanları ortalamasının annenin çalışma durumuna göre anlamlı bir farklılık (p<0.05) gösterdiği bulunmuş, annesi çalışan bireylerin toplumsal cinsiyet algısı puan ortalamasının 112.38, annesi çalışmayan bireylerin ortalamasının ise 99.56 olduğu görülmüştür. Çalışmaya katılan bireylerin toplumsal cinsiyet algıları ile kendini sevme (r= -,038) alt boyutu arasında negatif yönlü düşük düzeyde ve öz-yeterlik (r= 0,058) alt boyutu ile pozitif yönlü düşük düzeyde ilişki bulunduğu görülmüştür. Sonuç: Yapılan çalışma sonucunda, hayatlarının önemli alanlarında deneyimlerde bulunması beklenen beliren yetişkinlerin toplumsal cinsiyet algıları üzerinde cinsiyet ve annenin çalışma durumunun anlamlı bir etkisinin olduğu ortaya konmuştur. Bunun yanında bu bireylerin toplumsal cinsiyet algıları ile öz-yeterlik ve kendini sevme düzeyleri arasında anlamlı ilişkiler bulunmamıştır. Sosyal olgunlaşma süreci içindeki beliren yetişkinler için, sosyal bir kavram olan toplumsal cinsiyet algısının anlamın saptamak önemli görünmektedir. Bu çalışma literatür ile uyumlu olarak, beliren yetişkinlerde kadınların toplumsal cinsiyet algısının erkeklere göre daha olumlu olduğunu ve annenin beliren yetişkinlikte de bir rol model olarak toplumsal cinsiyet algısına olumlu katkılarda bulunduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu dönemde bireylerin toplumsal cinsiyet algıları ile öz-yeterlik ve kendini sevme düzeyleri arasında beklenen kuvvette ilişkiler bulunmamasının ise alanyazın ile çelişkiler gösterdiği söylenebilir. Toplumun ürettiği bir kavram olan toplumsal cinsiyet algısının olumluluğu ile bireylerin öz- yeterlik ve kendini sevme düzeyleri arasında düşük düzeyde ilişkilerin varlığı ortaya konmuştur. Toplumsal cinsiyet algısının yüksek oluşunun, aynı toplulukçu ve ataerkil kültürde yaşayan beliren yetişkinler için sosyal uyumsuzluk yaratabilecek bir unsur olabileceğinden hareketle, bu bireylerin toplumsal onaylanma ihtiyaçlarının varlığının bu sonuçta etkili olabileceği düşünülmektedir. Toplumsal cinsiyet algısı ile ilişkili olabilecek ve onu açıklayabilecek değişkenlerin belirlenmesinin ve bu algının yükseltilmesi için gerekli adımların atılmasının gerek bireysel gerek toplumsal anlamda önemli olduğuna inanılmaktadır.Publication Metadata only Career Stress and Psychological Well-Being in Emerging Adulthood: The Moderating Role of Close Relationships(2019-11-15) Erol, Sena; demir, ilkay; Atmacı, Kader; Battal, Elif Nur; 302592; 184598; 299767Previous research linked career stress and poor amount of close relationships to negative psychological outcomes; however few studies focused on moderators in these relationships. The aim of the present study was to test the moderating role of family relations and romantic relationship status on the relationship between career stress and psychological well-being among emerging adults. Participants of the study were 270 university students (213 female; Mage=20,7; SD=2,1) from four universities in Istanbul. The Social and Emotional Loneliness Scale for Adults- Short Form (SELSA-S), PERMA-Profiler and a personal information form were used to collect the data. A three step hierarchical regression analysis was conducted in order to test the significance of the main and interaction effects in the model. The results of regression model revealed significant main effects of career stress, family relations, romantic relationship status and age on psychological well-being. Furthermore, results showed that family relations moderated the relationships between career stress and psychological well-being, while romantic relationship status yielded no significant interaction effects. In order to further examine the significant interaction effects in the model, a moderation analysis was conducted. The results indicate that less loneliness within the family, buffer the negative impact of career stress on psychological well-being.Publication Metadata only Çocukluğun PR Aracı Olarak İnşası:Yılsonu Gösterileri(2019-10-02) Toran, Şahika; TORAN, MEHMET; 127979Çocukluk kavramı uzun yıllardır tartışılan, farklı bilim dalları tarafından da kavramsallaştırılmaya çalışılan önemli bir kavram olarak ele alınmaktadır. Çocukluk ile ilgili şimdi kadar ortaya çıkan ve çocuk ile ilgili birçok alanda rehber niteliği taşıyan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS) en önemli uluslararası sözleşme olarak kabul edilmektedir. Bu sözleşmede çocukluğun tanımından eğitimine; sağlığından yaşam haklarına kadar birçok düzenleme bulunmaktadır. Bu bağlamda sözleşme, taraf olan ülkeler için önemli bir başvuru kaynağı olarak kabul edilmektedir. Sözleşme bağlamında değerlendirildiğinde çocuğun yüksek yararını kapsayan eğitim hakkı çocuğun aktif katılımının sağlanmasını önermekte ve mümkün olan en erken yaşta çocuğun eğitim hakkının nitelikli olarak karşılanmasını tavsiye etmektedir. Erken yaşlarda çocuğa eğitim hizmetlerinin sunulması çocuğun toplumsal, gelişimsel ve pedagojik olarak yetkinliklere sahip olması ve uzun vadede topluma aktif katılan ve katkı sunan bir birey olmasını desteklemektedir. Türkiye’de zorunlu olmamasına rağmen erken çocukluk eğitimi 0-3 yaşlar için kreş, 3-6 yaş arası için ise okul öncesi eğitimi olarak sunulmakta ve yapısal işleyişi MEB tarafından izlenmektedir. Türkiye’de okul öncesi eğitim kurumlarında gerçekleşen uygulamalar programda da yer aldığı gibi aileleri de kapsayacak şekilde yürütülmektedir. Özellikle yılsonunda okul öncesi eğitim kurumlan yıl boyunca gerçekleştirdikleri pedagojik uygulamaları sergilemek, paydaşlarla paylaşmak için yoğun çalışmalar yürütmektedir. Bu uygulamalardan biri de çocukların aktif aktörü olduğu yılsonu gösterileri sıklıkla karşılaşılan bir olgudur. Bu olgu zaman zaman eleştirilmekte ama çoğunlukla uygulayıcıları tarafından da savunulmaktadır. Okul öncesi eğitim kurumlan tarafından gerçekleştirilen yılsonu gösterilerinin hazırlanma sürecinin ve gösteri anının çocuklar üzerindeki etkisi, öğretmenlerin bu olguya dair algısı ve izleyiciler tarafından algısına ilişkin araştırmanın olmaması bu araştırmayı önemli kılmaktadır. Bu önem üzerinden mevcut araştırma yılsonu gösterilerinin inşa ettiği çocukluk değerini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda 1) Yılsonu gösterilerine hazırlanma sürecinde çocuklar ne yaşamaktadır? 2) Yılsonu gösterilerine hazırlanma sürecinde öğretmenler ne yaşamaktadır? 3) Gösteri anında çocuklar ve öğretmenler ne yaşamaktadır? Sorularına yanıt aranmıştır. Araştırmada yöntem olarak etnografık araştırma yöntemi benimsenmiş ve araştırma bu yönteme uygun olarak tasarlanmıştır. Etnografı, bir insan grubunu ya da bir grubun kültürünü anlama ve betimleme için gösterilen bilimsel çabaların bütünü olarak değerlendirilmektedir. Nitel düşünceye dayalı bu çabalar, araştırılan grup ya da kültürün bütününü, bileşenlerini, onların arasındaki ilişkileri, kültürün mensuplarının gözünden görüp onların kültür kodlarıyla açarak anlamayı içerir. Okul öncesi eğitim kurumlarında yılsonu gösterilerine hazırlanan çocukların ve öğretmeleri deneyimleri ve süreçte yaşadıkları incelendiği için araştırmanın çalışma grubu amaçlı örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu görüşmelerin yapıldığı 9 devlet 6 özel okul öncesi öğretmeni, sürecin izlendiği iki okul öncesi eğitim kurumu ve gösterilerin izlendiği bir okul öncesi eğitim kurumu oluşturmaktadır. Öğretmenler ile yapılan görüşmeler, süreci ve yıl sonu gösterilerin izleme aşamasında tutulan anekdot kayıtları veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Öğretmenler ile yapılan görüşmeler için uzman görüşü alınarak yarı yapılandırılmış görüşme formu hazırlanmış, anekdot kayıtları için ise araştırmacıların süreçteki gözlemlerine dayanmaktadır. Araştırmada, verilerin, veri toplama sürecinin geçerliği ve güvenirliğinin sağlanması amacıyla birden fazla geçerlik ve güvenirlik tekniği kullanılmıştır. Mevcut araştırmada, elde edilen veriler araştırmacılar tarafından içerik analizi tekniği kullanarak analiz etmiştir. Verilerin analiz sürecinde, ilk aşamada kodlama yapılmış, ikinci aşamada temalar bulunmuş, üçüncü aşamada kodlar ve temalar sistematik olarak düzenlenmiş ve dördüncü aşamada bulgular tanımlanarak yorumlanmıştır. Verilerin analizi sonucunda yılsonu gösterilerine hazırlanma sürecinde çocukların sürece katılmaları için istismara maruz kaldığı, eğitimin ihmal edildiği, öğretmenlerin süreçte okul yönetiminin ve ebeveynlerin isteklerine boyun eğdiği saptanmıştır. Bununla birlikte gösteri anında çocukların yoğun stres yaşadıkları, sahnede gösteriye isteksiz oldukları, yetişkin desteği bekledikleri gözlenmiştir. Sonuç olarak yılsonu gösterileri her ne kadar, yıl boyunca yapılan uygulamaların sunumu gibi planlansa da gerçekte çocuğun bizzat gösteri yaptığı, okulun tanıtımına katkı sunduğu ancak ÇHS’ye göre aktif katılımının olmadığı bir süreç olduğu söylenebilir.Publication Metadata only Comparison of Indoor and Outdoor Environment Standards of Early Childhood Education Institutions: Turkey, Singapore, Australia, New Zealand, and Switzerland Example(Okul Öncesi İç ve Dış Mekan Eğitim Ortamları Standartlarının Karşılaştırılması: Türkiye, Singapur, Avustralya, Yeni Zelanda ve İsviçre Örneği.)(2019-10) Erbil Kaya, Özlem Melek; Poyraz, Ezgi; ÖZER, MERVE; 273995; 58252Okul öncesi dönem çocuğa zengin fırsatlar ve deneyimler sunma açısından kritik öneme sahiptir. Bu dönemdeki eğitimin başarıya ulaşmasında pek çok faktör etkilidir. Bu faktörlerin biri de eğitim ortamıdır. Eğitim ortamları iyi tasarlandığında çocukların sosyal duygusal gelişimi, bilişsel gelişimi gibi pek çok gelişim alanını desteklemekte ve yaratıcı problem çözme, mantık yürütme gibi becerilerini geliştirmektedir. Etkin öğrenmeye ve gelişime katkı sağlayacak eğitim ortamları, çocuğun gelişimin yanı sıra davranış, çocuk- yetişkin etkileşimi, sınıf iklimi, zaman yönetimi gibi pek çok faktörü etkilemektedir. Bu nedenle çocuğa kaliteli bir eğitim sunmanın bir yolu iyi tasarlanmış eğitim ortamlarından geçmektedir. İyi tasarlanmış eğitim ortamları; sağlıklı, güvenli, çocuğun yararını düşünen ve esnekliğe fırsat veren yerlerdir ve bu ortamların hazırlanmasında ülkelerin konu ile ilgili yasa ve yönetmeliklerinde yer alan standartlar belirleyici olmaktadır. Bu açıdan Türkiye ele alındığında ve okul öncesi eğitim kurulularının sağladıkları eğitim açısından farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda ilgili yasa ve yönetmeliklerde ulusal bir standardın olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte alan yazınında okul öncesi eğitim ortamlarına ilişkin öğretmen görüşlerini ya da fiziksel ortamları değerlendiren çalışmaların çoğunlukta olduğunun görülmesi alandaki boşluğu göstermektedir. Bu araştırma; Türkiye’deki okul öncesi eğitim kuramlarının eğitim ortamları tasarlanırken hangi tasarım standartların dikkate alındığı göstermesi ve diğer ülkelerle karşılaştırdığında eksik ve farklı yönlerin belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Bu araştırmanın amacı; Türkiye (2015), Singapur (2016), Avustralya (2016), Yeni Zelanda (2016) ve İsviçre (2019)’nin okul öncesi iç ve dış mekan eğitim ortamlarına dair standartların karşılaştırmalı olarak incelenmesidir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması kullanılmıştır. Durum çalışmaları sistematik bir biçimde verileri toplamakta, analiz etmekte ve sonuçları ortaya koymaktadır. Veri toplama sürecinde doküman analizi aracılığıyla Türkiye (2015), Singapur (2016), Avustralya (2016), Yeni Zelanda (2016) ve İsviçre (2019) ülkelerine ait okul öncesi eğitim ortamlarını betimleyen eğitim standartları incelenmiştir. Bu ülkelerin seçilmesinde eğitim standartlarının güncelliği, kolay ulaşılabilirliği dikkate alınmış ve standartlara ilgili bakanlıkların internet sayfalarından ulaşılmıştır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Betimsel analizde amaç; bulguları okuyucuya daha anlaşılır ve okunabilir şekilde sunmaktır. Alan yazınında yapılan çalışmalar göz önünde bulundurularak araştırmacılar tarafından kodlar belirlenmiş ve üzerinde uzlaşıya varılmıştır. Bu doğrultuda her araştırmacı ülkelerin okul öncesi eğitim ortamlarına ilişkin standartları incelenmiştir. Veri analizi sonucunda ülkelerin okul öncesi eğitimde iç mekan ve dış mekan özelliklerine ait standartlarına ilişkin benzer ve farklı yönlerin olduğu görülmüştür. Türkiye (2015) Eğitim Yapıları Asgari Tasarım Standartları Kılavuzunda iç mekan eğitim ortamının diğer ülkelere kıyasla daha detaylı hazırlandığı görülmüştür. Depo, oyun odası, sınıf, çocuk tuvaleti gibi iç eğitim ortamında bulunan pek çok alan araştırma kapsamına dahil olan tüm ülkelerde açıklanmışken, rehberlik birimi, sağlık birimi, gözlem odası gibi alanlara ilişkin herhangi bir açıklamaya rastlanmamıştır. Kış bahçesine ilişkin ise hiçbir ülkede bilgi verilmemesi dikkat çekici bir bulgudur. Benzer şekilde ülkelerin dış mekan eğitim ortamları incelendiğinde gölgelik alanın Türkiye dışındaki diğer ülkelerde var olduğu, su havuzu, hayvan besleme, bitki yetiştirme gibi alanların ise Türkiye için belirlenen standartlarda değinilmediği görülmüştür. Dış mekan eğitim ortamına ilişkin ateş alanı ise sadece İsviçre’ de (2019) yer almaktadır. İsviçre’de dış mekan eğitim ortamında çocuk başına 25 metrekare alan düşerken, Avustralya’da (2016) 12 metrekare, Yeni Zelanda’da (2016) ise 5 metrekare düşmektedir. Türkiye’de (2015) ve Singapur’da (2016) ise bu oran belirtilmemiştir. Bu nedenle okul öncesi eğitim kuramlarının iç ve dış mekan eğitim ortalarına ilişkin ulusal standartların belirlenmesi, kuramların bu standartları taşımasına yönelik düzenli olarak kalite kontrollerinin yapılması ve bu doğrultuda kuramlara derecelerin verilmesi yaşanan sorunları en aza indirmede etkili olabilir.Publication Metadata only Development of a scale for students in evaluating 2017 information technology and software curriculum(ESKISEHIR OSMANGAZI UNIV, FAC EDUCATION, ESKISEHIR OSMANGAZI UNIV, FAC EDUCATION, ESKISEHIR, 26480, TURKEY, 2019-10) Demir, Elif Buğra Kuzu; GÜNDÜZ, GÜLTEN FERYALThe purpose of this study was to develop a valid and reliable instrument measuring the views of secondary school 5th grade students on the curriculum of 2017 Information Technology and Software (ITS) course. The study was carried out with 528 5th grade students (15 for pilot application, 320 for exploratory factor analysis (EFA), 203 for confirmatory factor analysis (CFA) studying in the spring semester of 2017-2018 school year. Implementation of the scale was realized with participants who were determined through the combination of criterion and convenience sampling. In order to determine the content validity and face validity of the scale, expert opinions were obtained, while both EFA and CFA were performed to assess the construct validity of the scale's measures. Analyses revealed one-factor structure which sheltered 30 items, which explained 39.92 percent of the total variance with a high internal consistency coefficient. The CFA on the one-factor structure revealed acceptable fit indices as well. Based on these findings, it could be concluded that the scale is an instrument that produces valid and reliable measures, and that can be used to determine fifth grade students' views on the curriculum evaluation of 2017 ITS course. For further studies, the scale can be implemented to a random sample form the population of 5th grade students to reveal their views on the curriculum and studies can be conducted in order to investigate in terms of different variables.Publication Metadata only Digital creative writing(2019) Tütüniş, Birsen; 6808Publication Open Access Effectiveness of Motion Graphic-Based Narrative Therapy With a Cognitive-Behavioral Approach in Reducing Fluoride Varnish Therapy Anxiety for Six-Year-Old Children(Wolters Kluwer Medknow Publications, 2023) SHABANI, SEVİL MOMENİ; Darabi, Fatemeh; Azimi, Ahad; Shabani, MasoudBACKGROUND: Fluoride varnish therapy (FVT) is a dental caries preventive service that its effectiveness has been well documented. A lot of children, especially the five-year-old and six-year-old ones, are suffering with anxiety during this service and do not readily allow it. The present study aimed to cast light on the effect of motion graphic-based narrative story with a cognitive-behavioral approach in reducing FVT anxiety among six-year-old children. MATERIALS AND METHODS:This study was an intervention trial type that was conducted in Ardabil city and among school students. Five children suffering from FVT anxiety were randomly selected for the intervention. First, Venham and Gaulin-Kremer's anxiety scale was completed for them. The motion graphic-based narrative therapy was implemented for six weeks. Session 1 was assigned to filling the questionnaire and collecting data. The motion graphic-based narrative therapy started from the second session. The anxiety scale was filled for the children every ten days for a total of four times. The results were analyzed by Blanchard and Schwarz's progress formula and control charts. The intervention sessions included gathering information, watching motion graphics, relaxation skills, watching the process of performing fluoride varnish therapy, teaching the advantages of fluoride varnish therapy, and in the last session performing fluoride varnish therapy with the technique of attention diversion while watching motion graphics. RESULTS: The motion graphic-based narrative therapy by the cognitive-behavioral approach proved effective in reducing anxiety. At the end of the intervention sessions, the level of anxiety decreased from 8 to 2.2 and the statistical control chart of the process shows that the intervention process is stable and the stability in order to reduce anxiety and the results are within the control limits. CONCLUSION: The results show that motion graphic-based narrative therapy can be a psychotherapy method for reducing the symptoms of dental anxiety among children.Publication Metadata only ELT Student Teachers’xx Attitude towards Teaching Profession(2018-05) Tütüniş, Birsen; 6808Publication Metadata only Evaluation of 2017 Secondary School Information Technologies and Software Course Curriculum According to Teacher and Student Views(2019-10) Kuzu Demir, Elif Buğra; GÜNDÜZ, GÜLTEN FERYAL; 308302In the information age we are in, the constant change, update and increase of information has led to changes in the way that information is obtained by individuals and in occupations that are in demand and this situation increased the importance of information technologies. The name of the computer lesson which was started to be taught in high schools in mid-1980’s was changed and it began to be taught as a subject in lower levels of education in Turkey. Taking into account the 21st century learning skills, it is inevitable to teach information technologies and skills at all levels of education starting from preschool period. Changes have been made in the scope, name and compulsory I elective courses of the computer course curriculum (MEB ÎGM, 1998) taught as an elective course in secondary schools since 1998- 1999 academic year. Information Technology and Software (ITS) course curriculum was last changed in 2017; the altered curriculum of this course, which is compulsory in the 5th and 6th grades of secondary school, has been gradually implemented since the 2017-2018 academic year. Program evaluation is the last step of program development and the element required to make a decision about the effectiveness, efficiency and usefulness of a developed program by considering certain criteria. The findings of the evaluation of a program provide guidance to educators and decision-makers on the termination, continuation or correction of the program. Although there are studies on the evaluation of secondary school information technologies and software course curriculum in previous years (Durdukoca & Arıbaş, 2011; Erçetin & Durak, 2017; Uzgur & Aykaç, 2016; Akbıyık & Seferoğlu, 2012; Baran, Akpınar, Karakoyun & Koca, 2016; Çengel) Karakuş, Çimen Çoşğun & Lal, 2015); there are only a few studies in the field that evaluate the version of the 2017 ITS draft curriculum before implementation (Information Technology Educators Association, 2017; Gündüz & Kuzu Demir, 2018; Mercimek & îliç, 2017). In this respect, this study is one of the first comprehensive studies to evaluate the 2017 ITS program after its implementation. Based on these problems and necessities, the general purpose of this study is to evaluate the 2017 BTY curriculum according to the views of teachers and students. For this general purpose, answers for the following questions were sought. 1) According to the opinions of the teachers who took 5th grade ITS course, what is the level of reaching the criteria foreseen for the; 1.1. Acquisitions 1.2. Content 1.3. Teaching-learning process 1.4. Evaluation 2) According to the opinions of the 5th grade students, what is the level of reaching the criteria foreseen for the; 1.2. Acquisitions 1.2. Content 1.3. Teaching-learning process 1.4. Evaluation 3) Do the students’ opinions about ICT course curriculum differ according to their gender and level of computer use? Method There are many types of program evaluation according to the philosophy, purpose, target group and measurement tools used in the evaluation. In this research, the discrepancy model of Provus which is one of the goal-based program evaluation models was used as the program evaluation model. In this model, an educational program is analysed according to the differences between standards, expectations and achievements within the dimensions of objectives, content, methods and evaluation and program is determined the as a result of the obtained findings (Worthen & Sanders, 1987). In order to have a holistic perspective on the evaluation of the ITS curriculum, this study will utilize mixed methods sequential exploratory design. According to Creswell (2003), the mixed methods sequential exploratory design consists of two stages. In the first stage, the quantitative data that are prioritized in the study are collected and analyzed. In the light of thefindings, the second stage, qualitative data collection is started in order to explain deeply the quantitative data obtained from the first stage (Creswell, 2014; Creswell & Plano, 2007). The study aimed to evaluate the curriculum of 2017 IT course with a holistic approach by the help of the views of students and teachers on the curriculum of 2017 IT course. Within this context, the research population of the study was determined as the fifth grade students, and the IT teachers in the secondary schools located in central districts of Eskişehir. Accordingly, the sampling method differed with regard to the characteristics of the participants. The students were selected through a cluster sampling method. The data from the 815 students (female=409, male=395) were collected through a single factor valid and reliable scale developed by the researcher, which explains a percentage of 39,917% of the total variance with a high internal consistency. A questionnaire developed by the researchers was fulfilled by 39 teachers. The data were analysed through both descriptive and inferential statistics with the help of SPSS 22.0 package programme. Obtained Results The findings showed that the views of the students related to the evaluation of 2017 ITS curriculum was significantly positive, which significantly differed with level of use but not with gender. As for the students’ scale, the highest mean score of an item is 4,20, which the students mentioned that what they had learned in the course provided them to use IT effectively and correctly. Another item is “What I have learned in the course provides me to use visual expressions (schemes, arrows, etc.) step-by-step while writing a computer program”, which had a considerably high mean score of 4.19. The lowest mean scores of two items were respectively 3,72 and 3,82, which the students mentioned that the course activities were related to their daily life and what they had learned in the course develops their skills in expressing themselves in their mother tongue. Findings also revealed that the views of the teachers related to the evaluation of 2017 ITS curriculum is significantly positive as well, which significantly did not differ with gender, level of education, period of service but differed with the satisfactory level of mandatory and voluntary in-service training. Teachers who mentioned that the in-service training given to the teachers both for mandatory and voluntarily were satisfactory had more positive views related to the evaluation of 2017 ITS curriculum. As for the students’ scale, the highest mean score of an item is 4,54, which the teachers expressed that the 2017 ITS curriculum improved their students’ research skills. Other items which had considerably high mean scores of 4.33 were “The curriculum develops students' information technology and software skills” and “The curriculum develops students'computational thinking skills”. The lowest mean scores of two items were respectively 3,21 and 3,34, which the teachers indicated that the time allocated to the Digital Product Creation and Computational Thinking units in the program were sufficient.Publication Metadata only Her Blood Do Know: Tragic Curse in Marina Carr's Plays(2019-07) Seval, Ayşem; 107616Aristotle, in part XIII of Poetics, argues that "the best tragedies are founded on the story of a few houses... who have done or suffered something terrible." Classical tragedy repeatedly deals with curses on great families. The committing of an unspeakable act of violence such as filicide, matricide or parricide or overstepping a primal taboo such as cannibalism or incest often takes the form of a family curse, haunting the new generations and perpetuating itself. Moreover, the idea of the haunting memory of a traumatic experience tragically repeating itself over generations involves a half-knowing complicity of the characters to trigger the curse. Trauma theorists argue that unresolved psychic conflicts regarding emotional or physical abuse and silenced violent histories lead to the repetition of the cycle. Thinkers like Gabriele Schwab argue that both the victims and perpetrators of trauma pass on disavowed violent histories to their offsprings "not only through the actual memories or stories... but also through the traces of affect... that remains unintegrated and inassimilable"(14). Thus, affective memories play a role on the psychic trigger that results in the repetition of tragic p- curse. Transgenerational family curse seems to be a recurring theme in several of Marina Carr's plays both with classical and non-classical content. Carr's characters are arrested in the repetition of the cycle in the manner of classical tragedies where wounds never heal. Drawing from the ideas of trauma theorists such as Abraham and Torok, La Capra, and Gabriele Schwab this paper seeks to analyse this mechanism of half-knowing complicity in Carr's Portia Coughlan and By the Bog of Cats.Publication Open Access Investigation of different socioeconomic levels parental experience to improve creativity in preschool period(2019) Polat, Aslı Yıldırım; ÖZER, MERVEOne of the skills that a child needs to develop in pre-school is creativity. Although it is known that creativity comes from birth, the fact that everyone is at different levels shows that there are factors affecting the development of this skill. One of these factors is the parent. In the literature, there are researches on how children's creativity changes according to variables such as age, gender and socioeconomic level. However, no research has been achieved on what parents do to improve their children's creativity. The aim of this study is to reveal the experiences of parents in developing pre-school children's creativity. In this research, phenomenology is used. Participants were determined by criterion sampling from purposeful sampling methods and interviewed with six parents at two sub, two middle and two upper socioeconomic levels. As a result of the content analysis, it was observed that parents did similar activities in developing creativity with their children regardless of their level of education, but they were more creative by using the opportunities of parents at low socioeconomic level, while parents with a high socioeconomic level were more prone to getting ready to produce with their children. Parents should therefore be encouraged to develop creativity.Publication Metadata only Mother-Child Shared Reading with Digital and Print Books(2018-07) ÖZTÜRK, GÜLŞAH; 256405Publication Metadata only New Trends In Elt: Blending Disciplines For 21st Century Foreign Language Learning(2019-11) Tütüniş, Birsen; 6808The quality of foreign language teaching improves so long as foreign language teacher education is under constant change according to the challenging demands of age we live. The vision for 21st century learning P21 (Bellanca, 2010) offers a holistic and systemic view of how we can reconceptualize and reinvigorate public education bringing together all the elements- 21st century student outcomes and 21st century education support systems- into a unified framework. The main purpose is stated to be the preparation of the students for a better learning that would support them in their lifelong struggles. The belief that doing well in school no longer gurantees a lifelong job or career, as it did in the past. Future learning is highly different from the past. It has been proved by the research (Higgins, May, 2011) that improving teacher effectiveness has a great impact on learner outcomes.Therefore, teacher knowledge needs to be enhanced by blending all disciplines into one . This paper will focus on the new trends in English Language teaching and their effectiveness on learner outcomes.Publication Metadata only Öğretmen Adaylarının Mobil Değerlendirme Uygulamalarına İlişkin Görüşleri(2019-05) Kulaksız, Taibe; Kelleci, Özge; Pala, Ferhat Kadir; 249670; 249671; 60839Mobil değerlendirme uygulamaları sağladığı pek çok kolaylık sebebiyle eğitim-öğretimin ölçme değerlendirme aşamalarına entegre edilmeye başlanmıştır. Eğitimde bu uygulamalarm kabul durumunu etkileyen faktörlerden biri bireysel yenilikçilik özellikleridir. Bu nedenle öğrenenlerin bireysel yenilikçilik özelliklerine göre sınav tercihlerinin belirlenmesi ve mobil değerlendirme uygulamalarına ilişkin görüşlerin değerlendirilmesi önem teşkil etmektedir. Bu kapsamda araştırmanın amacı, öğretmen adaylarının smavlarda mobil değerlendirme uygulamalarmm kullanılmasına ilişkin görüşlerini almaktır. Buna ek olarak araştırmada öğretmen adaylarmm bireysel yenilikçilik özelliklerine göre sınav tercihleri de incelenmiştir. Çalışmanın katılımcılarını 27 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırma kapsammda katılımcıların mobil değerlendirme uygulamalarını, çalışmanın yürütüldüğü dersin ölçme değerlendirme aşamalarında deneyimlemesi sağlanmıştır. Durum çalışmasına göre yürütülen bu çalışmada veri toplama aracı olarak Bireysel Yenilikçilik Ölçeği ve Görüşme Formu kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre öğretmen adaylarmm bireysel yenilikçilik düzeyleri yüksek olmasına karşın geleneksel smav yöntemini özellikle alışkanlık, smav süresi ve soru üzerinde karalama yapabilme gibi sebeplerle tercih ettikleri görülmüştür. Öğretmen adaylarının mobil değerlendirme uygulamalarmm smavlarda kullanımını tercih etmemelerinde, söz konusu uygulamalarda sınav esnasında cevapları kontrol etme imkânının sınırlı olması, teknik problemlerin yaşanma potansiyeli, soru başına düşen sürenin sınırlı olması başlıca nedenlerdir. Mobil değerlendirme uygulamalarım tercih eden öğretmen adayları ise bu uygulamaların anlık geribildirim özelliğine sahip olması, eğlenceli ve ilgili çekici, çevreci ve düşük maliyetli olması gibi avantajlarını dile getirmişlerdir. Bunlarm yanı sıra mobil değerlendirme uygulamalarmdaki anlık geribildirim özelliğinin kimi öğretmen adaylarında kaygıya ve motivasyon düşüklüğüne sebep olduğu kimilerinde ise tam tersi yönde etki yarattığı belirtilmiştir. Öğretmen adayları, mobil değerlendirme uygulamalarının sonuç değerlendirme yerine süreç değerlendirmede kullanılmasının daha etkili olabileceğine ilişkin önerilerde bulunmuşlardır. Buna ek olarak mobil değerlendirme uygulamalarında söz konusu sınırlılıkların giderileceği güncellemelerin yapılması önerilmektedir.Publication Metadata only Öğretmenlerin İş Doyumunun Yordayıcısı Olarak Örgütsel Güven ve Örgütsel Destek Algısı(2019-04) Keskinkılıç Kara, Sultan Bilge; 122476Bu araştırmada, öğretmenlerin örgütsel güven düzeyleri ile örgütsel destek algılarının belirlenerek, bu değişkenlerin iş doyumu düzeylerini ne denli yordadığını saptamak amaçlanmıştır. Araştırmanın modeli, nicel araştırma modellerinden ilişkisel tarama modelidir. Araştırmanın evrenini 2017 - 2018 eğitim - öğretim yılında Ankara ili Yenimahalle ilçesinde görev yapan resmi ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenleri oluşturmuştur. Basit seçkisiz örnekleme yöntemiyle belirlenen 497 öğretmen örneklem olarak araştırmaya katılmıştır. Araştırmaya katılan öğretmenlere veri toplamak amacıyla "Kişisel Bilgi Formu", "İş Doyum Ölçeği", "Örgütsel Güven Ölçeği" ve "Algılanan Örgütsel Destek Ölçeği" uygulanmıştır. Toplanan verilerin analizinde; betimsel istatistikler, t-testi, tek yönlü varyans-ANOVA, Pearson korelasyon, basit ve çoklu regresyon analizleri kullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin iş doyumu seviyelerinin orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Algılanan örgütsel destek, örgütsel güven ve örgütsel güvenin alt boyutlarının ise çoğunlukla düzeyinde olduğu görülmüştür. Öğretmenlerin iş doyumu düzeyi; cinsiyet, eğitim durumu, medeni hal ve branş değişkenlerine göre anlamlı fark göstermezken; yaş ve hizmet yılı değişkenlerine göre anlamlı fark görülmüştür. Buna göre 25 - 29 yaş ve 50 + yaş grubuna dahil öğretmenlerin iş doyumu düzeyleri, 30 - 35 yaş, 36 - 40 yaş ve 41 - 49 yaş gruplarına dahil öğretmenlerin iş doyumu düzeylerinden daha yüksektir. Yine hizmet süresi 0 - 4 yıl ve 20 + yıl aralığında olan öğretmenlerin iş doyumu düzeyi, 5 - 9 yıl, 10 -14 yıl ve 15 -19 yıl aralığındaki öğretmenlerden daha yüksektir. Öğretmenlerin algıladıkları örgütsel destek düzeyi; cinsiyet ve eğitim durumu değişkenlerine göre anlamlı fark göstermezken; medeni hal, branş, yaş ve hizmet yılı değişkenlerine göre anlamlı fark göstermektedir. Buna göre bekar öğretmenler evli öğretmenlerden, sınıf öğretmenleri ise branş öğretmenlerinden daha yüksek örgütsel destek algısına sahiptir. Ayrıca yaş aralığı 25 - 29 yaş ve 50 + yaş olan öğretmenler yaş aralığı 30 - 35 yaş, 36 - 40 yaş ve 41 - 49 yaş olan öğretmenlerden; hizmet yılı 0 - 4 yıl ve 20 + yıl olan öğretmenler hizmet yılı 5 - 9 yıl, 10 - 14 yıl ve 15 - 19 yıl olan öğretmenlerden daha yüksek örgütsel destek algısına sahiptir. Öğretmenlerin örgütsel güven ve alt boyutları olan yöneticiye güven ve paydaşlara güven düzeyi, cinsiyet değişkenine göre anlamlı fark göstermezken, meslektaşlara güven boyutunda erkek öğretmenler kadın öğretmenlerden daha fazla güvene sahiptir. Eğitim durumu değişkeni sadece paydaşlara güven boyutunda anlamlı fark göstermekte, lisans mezunu öğretmenler lisansüstü mezunu öğretmenlerden daha fazla güven hissetmektedir. Branş değişkenine göre örgütsel güven ve yöneticiye güven düzeyi farklılaşmakta, sınıf öğretmenleri branş öğretmenlerine göre daha fazla güven hissetmektedir. Medeni hal örgütsel güven ve alt boyutlarında ayırt edici etkiye sahip değildir. Yaş ve hizmet yılı değişkenleri ise örgütsel güven ve alt boyutlarında anlamlı fark yaratmaktadır. İş doyumu ve algılanan örgütsel destek arasında anlamlı, pozitif yönde ve orta düzeyde ilişki vardır. İş doyumu ile örgütsel güven, yöneticiye güven, meslektaşlara güven ve paydaşlara güven arasında anlamlı, pozitif yönlü ve orta düzeyde ilişki vardır. Araştırma verilerine göre algılanan örgütsel destek iş doyumunun anlamlı bir yordayıcısıdır. Örgütsel güven, yöneticiye güven ve meslektaşlara güven iş doyumunun anlamlı bir yordayıcısı iken paydaşlara güven iş doyumunun anlamlı bir yordayıcısı değildir. Buna göre öğretmenlerin örgütsel destek düzeyleri arttıkça iş doyumu düzeyleri de artmaktadır. Aynı şekilde öğretmenlerin genel örgütsel güven düzeyleri ve al boyutları olan yöneticiye güven ve meslektaşlara güven düzeyleri arttıkça iş doyumu düzeyleri de artmaktadır. Ancak paydaşlara güven boyutu iş doyumu üzerinde anlamlı bir artışa sebep olmamaktadır.Publication Metadata only Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Sosyal Problem Çözme Becerileri ile Oyun Davranışları Arasındaki İlişkisinin İncelenmesi(2019-06-19) DEMİR, GÜL; AYVAZ, EBRU; TUZCUOĞLU, Necla; 235562; 258019; 170647Sosyal problem çözme, sosyal hedeflerin gerçekleştirilmesi için davranışsal, duygusal ve bilişsel kaynakları esnek bir şekilde kullanırken diğerlerinin hedef ve isteklerini de göz önünde bulundurabilmeyi içermektedir. Belli bir problem durumunda uygun davranışı göstermek sadece bir beceri meselesi değil, aynı zamanda bir etkileşim sırasında neler olup bittiğini ve diğer kişinin ne düşündüğünü veya hissettiğini anlama isteğidir. Sosyal anlaşmazlıklar, benliğe yararlı neticeler ile sonuçlanan stratejiler üretmek ve uygulamak olarak tanımlanan sosyal problem çözme için bir olanak sağlamaktadır. Çocukların akran iletişimleri, sosyal uyumları ve çatışmalarının oyun süreçlerine yansıdığını ve bu nedenle bu becerileri incelemek için oyunun oldukça önemli olduğu düşünülmektedir. Bu bilgilerden yola çıkarak, bu araştırmada okul öncesi dönem çocuklarının sosyal problem çözme becerileri ile oyun davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma grubunu, İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinde bulunan MEB’e bağlı bağımsız bir anaokuluna ve Avcılar ilçesinde bulunan bir anaokuluna devam etmekte olan 18 kız, 15 erkek olmak üzere toplam 33 çocuk dahil edilmiştir. 48-72 aylık çocukların sosyal problem çözme becerilerini test etmek amacıyla Yılmaz, Ural ve Güven (2018) tarafından geliştirilmiş olan 48-72 Aylık Çocuklara Yönelik Sosyal Problem Çözme Becerileri Ölçeği; Çocukların oyun davranışlarının ölçülmesi için Arslan (2016) tarafından geliştirilmş olan 36-71 Aylık Çocuklar İçin Oyun Davranış Ölçeği; Katılımcı çocuklar hakkında cinsiyet, yaş gibi bilgilerin edinilebilmesi için araştırmacılar tarafından oluşturulan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Veri toplama aşamasında ilk olarak katılımcı öğretmenlere Kişisel Bilgi Formu ve 36-71 Aylık Çocuklar İçin Oyun Davranış Ölçeği dağıtılmış, ölçeğin nasıl doldurulması gerektiği açıklanmıştır. Daha sonra araştırmacılar uygulamaların yapılması için okul yönetimlerinden gürültü ve dikkat dağıtıcı uyaranlardan uzak bir oda istemiş, uygulamaları bu odada gerçekleştirmişlerdir. Araştırmacılar ilk olarak katılımcı çocuklara kendini tanıtmış, onların da kendisini tanıtmasını isteyerek sıcak ve güvenli bir ortam oluşturmuşlardır. Daha sonra 48-72 Aylık Çocuklara Yönelik Sosyal Problem Çözme Becerileri Ölçeği uygulanmıştır. Ölçeğin uygulanması her çocuk için yaklaşım 20 dakika sürmüştür. Bu ölçeğe ait verilerin toplanması iki gün içerisinde tamamlanmıştır. Aynı hafta Sessiz davranış ile sosyal oyun alt boyutları arasında negatif yönde ve yüksek düzeyde bir ilişki saptanmıştır (r=-0,720; p<0,01). Sessiz davranış alt boyut puanı ile itiş kakışh oyun alt boyut puanı arasında pozitif yönde ve orta düzeyde bir ilişki saptanmıştır (r=0,644; p<0,01). Oyun Davranışları Ölçeği alt boyutlarından tek başına oyun alt boyut puanları ile paralel oyun alt boyutu arasında pozitif yönde ve orta düzeyde bir ilişki saptanmıştır (r=0,382; p<0,05). Sosyal oyun alt boyut puanı ile itiş kakışlı oyun alt boyut puanı arasında negatif yönde ve orta düzeyde bir ilişki saptanmıştır (r=-0,543; p<0,01). îtiş kakışlı oyun alt boyut puanı ile sosyal problem çözme becerisi arasında negatif yönde ve orta düzeyde bir anlamlı ilişki saptanmıştır (r=-0,490; p<0,01).Publication Metadata only Okul Öncesi Dönemde Müze ile Eğitim:Öğretmenler Ne Biliyor? Ne yapıyor?(2019-06-19) Yıldırım Polat, Aslı; ÖZER, MERVE; 273995; 55949Müzeler, günümüzde eğitimin bir parçası haline gelen ve birinci elden deneyim sağlayan kurumlardır. Müzelerde nesneler ile etkileşime giren birey, yaparak yaşayarak öğrenme sürecine katılmaktadır. Avrupa, Amerika gibi gelişmiş ülkelerde müzelerden okul öncesi dönemden itibaren yararlanılmaya başlanmaktadır. Bireylerin müze kültürünü küçük yaşlarda kazanabilmesi ve yetişkinlikte müze tüketicisi olabilmeleri için; bireyler müzeler ile okul öncesi dönemde tanıştırılmalıdır. Bunun için de müze eğitiminin önemini bilen ve müzelerden okul öncesi dönemde eğitim amaçlı yararlanan öğretmenlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırmanın amacı okul öncesi öğretmenlerinin müze ile eğitime ilişkin görüş ve deneyimlerini ortaya koymaktır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olgubilim kullanılmıştır. Olgubilim çalışmalarında, bireylerin bir olgu ile ilgili yaşadıkları deneyimlere odaklanılmaktadır. Olgubilim ile desenlenen araştırmanın katılımcıları amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme ile belirlenmiş ve 2 alt, orta ve üst sosyoekonomik düzeyde toplam 6 öğretmen ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verilerinin toplanmasında araştırmacı tarafından geliştirilen yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde olgubilim yöntemine ilişkin analiz kullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin çalıştıkları kurumların sosyoekonomik düzeyi değiştikçe, müzelerden yararlanma durumunun değiştiği görülmüştür. Düşük sosyoekonomik düzeydeki bir okulda çalışan öğretmenin müzelere ilişkin bilgi ve farkındalık düzeyinin daha az olduğu ve eğitimde müzelerden daha az yararlandığı belirlenmiştir. Sosyoekonomik düzey fark etmeksizin araştırmaya katılan tüm öğretmenlerin müzelerden gezi amaçlı yararlandıkları ortaya çıkmıştır.Publication Metadata only Oyun Geliştiricilerin Dijital Eğitsel Oyun Geliştirme Öz-Yeterliklerinin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi(2019-10-30) Kulaksız, Taibe; KELLECI, OZGE; 249670; 249671Eğitimde teknoloji entegrasyonun önem kazanmasıyla birlikte alternatif öğretim yöntem ve yaklaşımları 21. yüzyıl öğrenme ortamlarına dahil olmuştur. Bunlardan birisi de dijital oyun tabanlı öğrenme yöntemidir. Bu yöntemde öğrenme ihtiyaçları doğrultusunda belirlenen kazanımlar dijital eğitsel oyunlar yoluyla aktarılarak öğrenme gerçekleşmektedir. Bu noktada dijital eğitsel oyunların geliştirilmesi süreci ve oyun geliştiricilerin sahip olması gereken beceriler ön plana çıkmaktadır. Türkiye yükseköğretim sistemi göz önünde bulundurulduğunda Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi (BÖTE) bölümü öğrenci ve mezunlarının potansiyel dijital eğitsel oyun geliştiriciler oldukları söylenebilir. Belirtilen bilgiler ışığında, bu çalışmanın amacı BÖTE bölümü öğrencileri ve mezunlarının dijital eğitsel oyun geliştirme öz-yeterliklerinin (DEOGÖ) belirlenmesi ve çeşitli değişkenler açısından (cinsiyet, oyun geliştirme deneyimi, oyun geliştirme aracı türü) incelenmesidir. Çalışmada nicel araştırma yöntemlerinden betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Çalışmanın katılımcılarını 159 BÖTE öğrencisi ve mezunu oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak Kelleci ve Kulaksız (2019) tarafından geliştirilen, 24 maddeden oluşan iki faktörlü beşli likert tipinde Dijital Eğitsel Oyun Geliştirme Öz- Yeterlik Ölçeği (DEOGÖÖ) kullanılmıştır. Ölçekten alınabilecek en düşük puan 24, en yüksek puan ise 120’dir. DEOGÖÖ’nin Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısı .973 olarak hesaplanmıştır. Buna ek olarak katılımcıların demografik bilgilerini elde etmek maksadıyla Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistik, bağımsız grup t-testi ve Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre katılımcıların DEOGÖ’leri ölçeğin eğitim faktörü için 22.14 puan ile “yüksek”, oyun geliştirme faktörü için 62.79 puan ile “orta” ve ölçekten toplamı için 84.93 puan ile “orta” düzeyinde oldukları görülmektedir. Katılımcıların önceden oyun geliştirme ve dijital eğitsel oyun eğitimi alma durumlarına DEOGÖ puanları deneyimli katılımcıların lehine hem ölçeğin alt boyutlarında hem de ölçekten alman toplam puana göre anlamlı farklılık göstermektedir. Deneyimli katılımcıların DEOGÖ puanları oyun geliştirme aracı türüne (oyun motoıu-diğer) göre incelendiğinde ise katılımcıların DEOGÖ puanları anlamlı farklılık göstermemektedir. Bununla birlikte katılımcıların DEOGÖ puanları hem ölçeğin alt boyutlarından alınan hem de ölçeğin tamamından alınan puanlar katılımcıların cinsiyetlerine göre anlamlı farklılık göstermemektedir. İleıiki çalışmalarda ölçeğin farklı bağımsız değişkenler ile ilişkilerinin incelenmesi ve oyun geliştiricilerin DEOGÖ’leıinin ve oyun geliştirme becerilerinin geliştirilmesine yönelik çalışmaların yürütülmesi önerilmektedir.