Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Department of Turkish Language and Literature
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6790
Turkish Language and Literature
Browse
Browsing Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Department of Turkish Language and Literature by Author "Çelik, Yakup"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Embargo 1940 Kuşağı Toplumcu Şairleri ve Halk Şiiri(2010) Çelik, Yakup; 7328Şiire Nazım Hikmet etkisiyle başlayan, toplumcu söylemi kullanan ve ilk edebi ürünlerini 1940’lı yıllarda veren şairler, edebiyatımızda 1940 Kuşağı Toplumcu Şairleri olarak anılırlar. Bu şairlerin eserlerinde toplum problemleri, savaş karşıtlığı, barış özlemi, işçilerin ezilmişliği, yoksulluk gibi temalar vardır. Bu temaların şiir olarak dile gelmesinde söyleyiş halk diline ait sözcüklerle, deyimlerle yapılmıştır. 1940 Kuşağı toplumcu şairlerinin tümünün halk şiirine veya söyleyişine yöneldiğini söylemek de oldukça zor. Ancak bu grup içerisinde anılan şairlerin büyük çoğunluğu halkın diline, zevkine, söyleyişine ve halk şiirine uygun bir edebiyat tarzını benimsemişlerdir. Nazım Hikmet’ten gelen serbest ölçülü şiiri kullanmış olan toplumcu şairlerin halk söyleyişlerine başvurmalarının temel nedeni ele aldıkları temalardır. Gelenekle modern olanı birleştirme gibi bir çaba söz konusu değildir. Yazımızda, 1940 Kuşağı Toplumcu şairlerinin eserlerinden hareketle bu yargıya gidilmiştir.Publication Embargo Ayşe Kilimci'nin Hikayeciliği ve Hikayelerinde Anlatım Teknikleri(2017) Çelik, Yakup; Gezer, Alpay; 7328Bu çalışmada Ayşe Kilimci’nin hikâyeciliğinin özellikleri ve hikâyelerinde kullandığı anlatım tekniklerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Öyküyle yatıp öyküyle kalkma, öyküyle nefes alıp öyküyle düşünme, hayata öykü penceresinden bakıp hayatı öyküyle yeniden inşa etme Kilimci’nin en büyük gerçeğidir. Bu gerçeklik, yazarın o coşku dolu, destansı anlatımıyla kaynaşarak dikkate değer öyküler vücuda gelmesine imkân sağlamıştır. Hikâyelerinde kullanılan anlatım teknikleri yazarın üslûbunun ve ele aldığı temanın çerçevesine göre şekillenir. Çok yönlü, renkli ve canlı bir üslûba sahip olan yazar, ifade imkânlarını artırmak için birçok anlatım tekniğini kullanmaktan geri durmaz. Yazar, gerek anlatıdaki yeknesaklığı ortadan kaldırmak gerekse anlatılmak istenen hususun farklı bakış açılarıyla ortaya konulmasını sağlamak için aynı hikâye içinde birçok anlatım tekniğini de uygular. Yazarın hikâyelerinin tema yönünden zenginliği ve gürül gürül anlatımı hikâyeciliğinin ana unsurlarını meydana getirirken çok çeşitli anlatım teknikleri kullanmasına da olanak sağlamıştır. Hikâyelerinde klasik ve modern anlatım tekniklerini başarıyla uygulayan yazar, hikâyelerindeki destansı üslûbunun etkisiyle özellikle diyalog, sahneleme, montaj, tasvir ve yorumlama tekniklerini başarıyla uygulamıştır. Çalışmada yazarın yayımlanmış hikâye kitaplarındaki bütün hikâyeleri anlatım teknikleri bakımından incelenerek kullandığı tekniklere uygun örnekler ortaya konulmuş ve hikâyeciliğinin özellikleri belirlenmiştirPublication Embargo Bahtiyar Vahapzade'nin Şiirlerinde Varoluş Kaygısı(2010) Çelik, Yakup; 7328Azerbaycan sahası Türk edebiyatının önemli ismi Bahtiyar Vahapzade’nin şiirlerinde varoluş kaygısı ana tema durumunda değildir. Ancak çeşitli dönemlerinde varoluş kaygısını işleyen bazı şiirler kaleme almıştır. Onun şiirlerinde, varoluş kaygısı zaman zaman beliren bir tema durumundadır. İlk şiirlerinde varoluş kaygısını bütün boyutlarıyla hisseden Vahapzade’nin, 1980 sonrası yazdıklarında bilge bir insan kimliğine bürünerek teslimiyete yaklaştığını görürüz. Son şiirlerinde de varlık ve kâinatın gizemleri karşısında pes ederek teslim olmuş şairle karşılaşırız. Yazımızda varoluş kaygısını bir problem olarak ele alıp Bahtiyar Vahapzade’nin şiirlerinde bu problemin yansımalarını irdelemeye çalıştıkPublication Embargo Bitmemiş Bir Destan: Kuyucaklı Yusuf(Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 1997) Çelik, Yakup; 7328Publication Embargo Bu Atlı Geçide Gider Romanında Osmanlı Değerlendirmesi(2007) Çelik, Yakup; 7328Mustafa Necati Sepetçioğlu, Yıldırım Bayezid dönemini anlattığı Bu Atlı Geçide Gider romanında; Osmanlı’daki aile, birey, toplum, eğitim konuları üzerinde durur, dönemin tarihsel olaylarını bu çerçeve içerisinde işler. 1360 - 1389 yılları arasını konu alan romanda, Şehzade Bayezid’in bir lider olarak yetiştirilmesi dışında, dönemin sosyal ve siyasal hayatı içerisinde yer alan önemli insanların, çocukluklarından itibaren hoşgörü çevresinde gözetilmeleri de söz konusudur. Sepetçioğlu; Somuncu Baba, Demirci Boran Usta, İne Bey, Kara Mustafa adlı roman kişileri çevresinde Osmanlı’nın çocuğa ve eğitime verdiği önemi de ortaya koymaktadır.Publication Embargo İkinci Meşrutiyet Döneminde Bir Mizah Gazetesi: Geveze(2017) Civalıoğlu Sevindik, Berna; Çelik, Yakup; 275469İkinci meşrutiyetin 1908’de ilan edilmesiyle birlikte Osmanlı matbuat hayatında büyük bir canlılık meydana gelmiştir. Pek çok konu ve alanda gazete ve dergilerin yayımlanmaya başlandığı bu dönemde, özellikle mizah alanında pek çok süreli yayın çıkarılmıştır. 115 sayılık yayın hayatıyla hakkında rahatlıkla uzun ömürlü olarak bahsedilebilecek olan bu dönemin mizah gazetelerinden biri de Geveze Gazetesi’dir. İlki 63 ve ikincisi 52 sayıdan oluşan gazetenin ilk cildi, her gün neşredilen bir gazete olması hasebiyle mizahî bir gazetede olmaktan ziyade günlük haber gazetesi olarak değerlendirilir. İkinci cilt ise haftada iki gün yayımlanır ve mizah unsuru ilk cilde göre büyük ölçüde artmıştır. Her iki ciltte de karikatürler oldukça önemli bir yer kaplamakla beraber neredeyse tüm sayıların ilk sayfası ve çoğunlukla son sayfaların da bir kısmı karikatüre ayrılmıştır. Bu çalışma, literatürde hakkında herhangi bir çalışma yapılmamış olan Geveze Gazetesi’ni konu edinmektedirPublication Embargo İmparatorluk Döneminde Denizciliğimiz: Ova'dan Okyanusa Turgut Reis(2010) Çelik, Yakup; 7328Bu çalışmada Türk denizcilik tarihinde önemli yeri olan Turgut Reis’in hayatının konu alındığı bir roman üzerinde durulmuştur. Turgut Reis romanında, yazarın Osmanlı İmparatorluğuna eleştirileri, çöküşün asıl nedenleri üzerine yaptığı yorumlar ele alınmıştır. Romandan hareketle, “Halikarnas Balıkçısı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde denizciliğimizin ihmal edildiği görüşündedir”, tezi ortaya konulmaktadır. Ayrıca, kurgunun temelini oluşturan çatışma üzerinde durulmuş, bir köylü çocuğunun bütün dünyaya nam salan kahraman hâline gelişinin öyküsü de incelenmiştir.Publication Embargo İskender Pala'nın Romanlarında Yeni Tarihselciliğin İzleri(2015-06) Çelik, Yakup; Kırbaş, Ufuk; 7328İskender Pala, çağdaş Türk edebiyatının değerli yazarlarından biridir. Özellikle, yazdığı tarihi romanlarla Türk tarihine ve edebiyatına önemli katkılar sağlamıştır. Bu çalışmanın amacı, İskender Pala’nın romanlarında yer alan, Yeni Tarihselcilik ve Postmodernizm ile alakalı olan tarihi yorumlamalarını tespit etmek ve yorumlamaktırPublication Metadata only Kutadgu Bilig’in Türk Edebiyatındaki İzleri(2019-09) Çelik, Yakup1069 - 1070 yılında Karahanlılar döneminde yazılan Kutadgu Bilig, Türk dünyasında sadece bir edebiyat metni olarak kalmamış, hem devlet büyüklerine rehberlik etmiş hem de şairler ve yazarların toplumsal duyarlılıklarına yön vermiştir. Rehber eserin dile getirdiği, devlet adamlığı, adalet, kanun, mutluluk, ahlâk, akıl gibi kavramlar; insanca bir arada yaşamanın, bir toplum ve millet olmanın temel olgularıdır. Duyarlı her yazar ve şair, içinde bulunduğu toplumda bu kavramlardaki sapmalar karşısında direncini ortaya koyar. Zamana uygun, kendince saptamalar yaparak tepki verir. Türk edebiyatında Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli gibi ilk dönem bilgeleri ve Nabi, Nefı gibi divan şairlerinden sonra Namık Kemal, Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp, Nazım Hikmet, Rifat İlgaz, Attilâ İlhan gibi şairler ve yazarlar, bir bakıma kendi dönemlerinde Kutadgu Bilig’i güncellemiştir. Özellikle sosyal ve toplumsal değişim süreçlerinde, edebiyat, o dönemin parlayan şair ve yazarlarıyla üzerine düşen görevini yerine getirmiş, hem tarihe karşı sorumluğunu göstermiş hem de gençlere adalet, kanun, mutluluk, devlet yönetimi, özetle toplum sözleşmesi hakkında uyarılarda bulunmuştur.Publication Embargo Mizah Ekseninde İroni Çerçevesinde Anlam İlişkileri ve Ayşe Kilimci’nin Hikâyelerinde Mizahî Dil(Current Research in Social Sciences, 2017) Çelik, Yakup; Gezer, Alpay; 7328Bu çalışma ile ironi kavramının etrafındaki muğlaklığın giderilmesine cüzi bir katkı sağlayarak Ayşe Kilimci’nin hikâyelerindeki mizahî dili ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Kimi zaman bir edebî sanat, kimi zaman bir edebî tür, kimi zaman da bir bakış açısı, mizaç veya üslûp olarak değerlendirilen ironi; örtük bir anlama gönderme yapması yönüyle mecaz, kinaye, tevriye, tecâhül-i ârif, metafor, alegori, fabl, parodi, fıkra, satir, mizah, kinaye, ta’riz, mübalağa gibi çok geniş bir kavram çerçevesiyle doğrudan ve dolaylı olarak girift bir ilişki ağına sahiptir. İroni kavramında tarihsel süreç içerisinde farklı disiplinlerin de etkisiyle –felsefe, psikoloji, mitoloji, sanat vb.- özellikle olumsuzdan olumluya doğru bir anlam genişlemesi söz konusudur. İroni bilinçli bir tercihten ziyade bir bakış açısının, bir mizacın doğal yansımasıdır. Mizahî bir dile sahip olmak yaratılıştan gelen bir eğilimdir. Az veya çok her insanda mizahî bir tavır söz konusudur. Bu tavır, kimilerinde mizaçlarının eğilimi doğrultusunda kendilerini ifade tarzının başat unsuru olurken kimilerinde bir çeşni mesabesinde kalmaktadır. Mizahî bir eleştiride hem eleştiren hem eleştirilen açısından bir açılım söz konusudur. Eleştiren tersinden anlam yüklemesi yaptığı için muhatabı mizah zeminine çekerek kendisine gelebilecek tepkiyi en aza indirmektedir. Eleştirilen ise ortaya çıkan mizah unsuruyla öfkesi izole olduğu için eleştirildiği noktayı daha sağlıklı bir şekilde görebilmektedir. Bu çalışmada ironi kavramının neleri ihtiva ettiğini, ironinin kavram çerçevesine dâhil olan edebî sanat, tür ve ifadelerle bağlantıları kısaca ortaya konularak Ayşe Kilimci’nin hikâyelerindeki mizahî unsurlar tespit edilmiştir.Publication Embargo Şair Ahmet Muhip Dıranas'ın Oyun Yazarlığı(2010) Çelik, Yakup; 7328Türk edebiyatında daha çok şair kimliği ile tanınan Ahmet Muhip Dıranas, tiyatro eserleri de kaleme almıştır. Dıranas, Türk edebiyatında şair kimliğiyle yaşayacak, gelecek nesiller de onu şair olarak tanıyacaktır. Gölgeler ve Çıkmaz oyunlarının büyük bir kısmında kahramanlarını şiirle konuşturur. Bir bakıma, şiirlerinde tam olarak dile getiremediği aykırı düşüncelerini tiyatro kahramanlarına söyletir. Bunu tiyatro eserleri boyunca sıklıkla yakalayabiliriz. Ahmet Muhip Dıranas, Türk tiyatrosunda çok önemli bir isim değildir. Ancak Gölgeler ve Çıkmaz adlı oyunlarıyla ilgi çekici, üzerinde durulması gereken bir yazardır.Publication Embargo Tarih Edebiyat İlişkisi Bağlamında Bir Devrin Eleştirel Panoraması Abdülhamit Düşerken(2009) Çelik, Yakup; 7328Nahit Sırrı Örik Abdülhamit Düşerken romanında, çocukluk yıllarında tanığı olduğu, yakın dönem Türk tarihinin önemli gelişmelerini, merkezinde aşkın bulunduğu olaylar çevresinde kurgulamıştır. Yazar; bir devrin panoraması olarak adlandırabileceğimiz romanında, olaylara, insanların tavırlarını, davranışlarını eleştirel tarzda değerlendiren bir açı ile yaklaşmaktadır. Đttihat ve Terakki’nin henüz ülkeyi yönetecek kadroya sahip bulunmadığı, Abdülhamit’in yalnızlığı, devlet kadrolarının güç ve iktidar savaşı içinde bulunması kurgunun verdiği imkanlar çevresinde vurgulanır. Nahit Sırrı Örik, bir dönemin panoramasını Nimet ile Şefik arasındaki aşkla bütünleştirme yoluna gider. Çünkü, bu aşkın çerçevesine girenler ülkeyi yöneten insanlardır.Publication Embargo Tarih ve Tarihî Roman Arasındaki İlişki Tarihî Romanda Kişiler(2002) Çelik, Yakup; 7328Tarih, bugün ile geçmiş arasında bitmez tükenmez bir diyalogdur. Geçmişin var olabilmesi için tarihçiye ihtiyaç vardır. Tarihsel gerçeklik ancak tarihçinin başvurusu sonucu bir değer kazanır. Biz tarihten, kayıt tutan tarihçinin yaptığı seçmeler ve değerlendirmeler seviyesinde bilgi alırız. Tarihçi elde ettiği malzemeden önce bir seçme yapar, sonra da kendi dünya görüşüne göre yorumlar. Tarihsel olayların aktarılması sübjektif karakterlidir. Tarihçi, kendi düşünce yapısını - ister istemez - metin haline dönüştürme sürecinde işin içine katar. İlk elde erozyona uğrayan tarih, tarihî roman süzgecinde kurgu denilen ikinci bir değişime girer. Roman yazarı, tarihçinin malzemesini alır, bilinmeyenler üzerine de bir kurgu oluşturarak tarih malzemesini yeniden insanların dikkatine sunar. Yazar, tarihsel gerçekliğin üzerine, tarihsel olmayan, kurguya dayalı insan faktörünü ve onun yine tarihe konu olmayacak çevresini yerleştirerek eserini meydana getirir. Roman, tarihsel gerçekliği çok fazla belirginleştirince bilimsel bulunacaktır. Tarihsel gerçekliği yansıtmadığı takdirde de kurmaca değerlendirmesi yapılacaktır. Yazılmış olan tarihî romanların büyük çoğunluğu, tarihî bilgi ile kurgu arası bir yerdedir. Tarihî roman, tarihin yansıması değildir. Tarihin kurgulanarak yeniden yorumlanma noktasıdır. Tarih, belgelerin ve daha önce yazılmış tarihlerin ışığında, günün getirdiklerinin de hesaba katılarak yorumlanması sonucu ortaya çıkar. Roman ise, tarihsel gerçekliğin romancının muhayyilesinde yeniden, herhangi bir kitaba bağlı kalmaksızın, tarihsel önem göz önünde tutulmaksızın kurgulanması sonucunda oluşur. Bu sebeple, birinde öğretme veya bilgi verme, diğerinde itibarî bir dünyanın yansıtılması söz konusudur.