Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Programı / International Relations Master's Degree Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/78
Browse
21 results
Search Results
Publication Open Access Turkish-Syrian relations since the establishment of the Turkish Republic in 1923(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İktisat Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bilim Dalı, 2021) Abualhayja'a, Nayfen İsmail Taha; Kutlu, Hazal Papuççular; NAYFEN ISMAIL TAHA ABUALHAYJA'ABu araştırma tezi, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana Türkiye-Suriye ilişkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Türkiye, jeopolitik ve tarihsel etkilerin yanı sıra yerel, bölgesel ve uluslararası olaylardan etkilenen geniş nüfuslu bir ülkenin parçasıdır. Öte yandan, Suriye, sanatı ve kültürel gelişimi ile bilinen eski ülkelerden biridir. Türkiye-Suriye ilişkileri yıllar içinde diplomatik işbirliğinden askeri-politik rekabete doğru önemli ölçüde değişmektedir. Farklılıklarına rağmen, Türkiye ve Suriye, Kürt sorunu, bölgesel istikrar, Orta Doğu'daki siyasi olayların tekdüzeliği ve ticari ilişkiler dahil olmak üzere bir dizi ortak çıkarları paylaşmaktadır. Bu tez, beş bölüme ayrılmıştır, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik dış politikasının ayrıntılı analizi ile Türkiye ve Suriye'nin dış politikasında değişikliklere yol açan faktörleri göstermektedir. Ancak, sonuçlara odaklanarak tez, bölgenin barış arayışı devam ettiği sürece Türkiye'nin siyasi politikalarının şüphesiz ilerleyeceğini ve tüm taraflarca memnuniyetle karşılanacağını belirtmektedir. Bu araştırma çalışması, gelecek araştırmacılara ve okuyuculara bir fikir verecektir. Anahtar Kelimeler: Dış politika, istikrar, diplomatik ilişkiler.Publication Open Access The impacts of multinational companies on international economy and their political role in guiding countries policies(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bilim Dalı, 2021) Zerdaoui, Fatima; Ertürk, Ahmet CemalBu araştırma tezi, hem araştırmacıların hem de politikacıların artan ilgi odağı haline gelen çok uluslu şirketleri araştırmayı amaçlamaktadır. Bu araştırma aynı zamanda bu şirketlerin ülke siyasetine rehberlik etmedeki rolünü araştırmayı ve uluslararası kuruluşlar üzerinde sahip oldukları farklı etki çeşitleri hakkında ek bir anlayış sunmaya amaçlanmaktadır. Bununla birlikte, çok uluslu şirketler, küresel bir ekonomi yaratma sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Aynı zamanda, üretim faaliyetletinin hammadde, düşük maliyetli işgücü ve geniş bir Pazar arayışı içinde bir dizi ülkeye göç etmesine de katkıda bulunmaktadır. Bu araştırmanın önemi, çok uluslu şirketler tarafından yönetilen doğrudan yabancı yatırımları çekmek için siyasi ve ekonomik yasaları ele alırken veya geliştirirken karar vericilerin kapsamlı bir bakış açısı oluşturulmasına yaptığı katkıda yatmaktadır. Ayrıca taz, araştırma sorularını değerlendirerek, ikincil kaynaklardan yararlanarak sonuçlara ulaşmıştır. Bununla birlikte, bu çalışma, çok uluslu şirketlere, ekonomi üzerindeki olumlu etkilerine ve ülke politikalarına rehberlik etmedeki siyasi rolüne bol miktarda bilgi ve görüş kazandırmak için araştırmacılara ve akademisyenlere fayda sağlacaktır. Anahtar Kelimeler: Çok uluslu şirketler, yatırım, politika koyucularıPublication Open Access ECOWAS historical assessment and future legacies(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bilim Dalı, 2021) Babalola, John Abiodun; Akgün, İbrahim MensurBu tez, ECOWAS'ın doğuşunun tarihsel eğilimini, oluşumunu ve doğduğu 1975'ten bu yana genel performansını anlama sorununu çözmeye yönelik olup, ECOWAS'ın Batı Afrika devletlerini birbirine bağlayan tek örgüt olduğuna inanılmaktadır. amaç, bölgeyi ekonomik ve siyasi olarak bütünleştirmek ve üye ülkeler arasında birliği teşvik etmektir. ECOWAS, 1975 yılında imzalanan ve kuruluşuna damgasını vuran Lagos Antlaşması ile 15 üyeden oluşmaktadır. Batı Afrika devletlerini birbirine entegre etmek, farklı sömürge yönetimi, diller, para birimi ve bölgeden oluşan çok etnik grup özelliği nedeniyle biraz zordu. Bu nedenle tez, topluluğun şimdiye kadarki performansını incelemektedir. Bu tez, ECOWAS'ın varlığıyla ilgili bazı soruları kapsamlı bir şekilde yanıtlamaktadır. ECOWAS'ın kökenini açıklar ve odaklanır, organizasyonun tarihine, fikrin ortaya çıktığı dönemden itibaren, alt bölgedeki ülkeleri birleştirmek için ilk hareket olan CFA para biriminin frankofon ülkeler tarafından bir araya getirildiği 1945 yılından bu yana bakar. Birlikte ve daha sonra fikir, sonuçlanmadan ve Mayıs 1975'te Lagos'ta bir anlaşma imzalanmadan önce Batı Afrika devletlerinin tüm bölgelerine yayıldı. Çalışmanın ana fikri, okuyucuyu Afrika'daki alt bölge ile tanıştırmak ve ECOWAS'ın çalışıp çalışmadığı ile ilgili sıkça sorulan soruları ve ayrıca ECOWAS'a ihtiyaç olup olmadığı, belki de olması gerektiği sorusuna eşit derecede cevap vermektir. çözülecek ve her üye devlet farklı yollara gidecek, tüm bunları temel problem olarak gören tez, bu sorunları çözmeyi ve bu konuya daha net bir resim vermeyi amaçlamakta, böylece net bir resim oluşturulacaktır. Tez, alt bölgeden bahseden bazı makaleler, ders kitapları ve dergiler kullanılarak yürütülmüştür. ECOWAS yıllık raporu, ECOWAS'ın Yakınsama Raporu, ECOWAS Komisyonu Yıllık Raporu ve diğer zengin makaleler gibi ECOWAS raporlarına, amaçlanan proje çalışmasına ilişkin net ve olgusal bir kanıt olması için işin hakkını vermek için başvurulmuştur. Sonuç olarak, bu çalışma ECOWAS'ın 1975'ten bugüne kadar olan performansını değerlendirmek ve örgütün tüm üye devletlerin entegrasyon süreci üzerindeki işleyişini ve alt bölgedeki devletler arasında birliği ne kadar iyi desteklediğini açıklamak için zengin bir kaynaktır. Topluluğun iyileştirilmesi için bazı öneriler.Publication Open Access The European Union's impact on women's rights in Turkey(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bilim Dalı, 2020) Kavak, Yasemin; Ertürk, Ahmet CamalTürkiye ve Avrupa Birliği (AB) ilişkileri, Türkiye'nin tam üyelik başvurusu yapmasıyla 1959 yılında başlamıştır. Türkiye'nin resmi adaylığı açıklandığından beri, bu konudaki literatür önemli bir yer edinmiştir. Bu süre zarfında, Türkiye de kadın hakları hususunda bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bir başka deyişle, Avrupa Birliği, AB Kurumları ve de anlaşmaları ile cinsiyet eşitliğini teşvik etmeye çalışmıştır. Bunun yanı sıra, Türk Medeni Kanunu ve Anayasası kadın haklarını önemli bir şekilde etkileyen bir takım gelişmeler gerçekleştirmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği entegrasyon süreci önde gelen iki önemli sivil toplum kuruluşu ile desteklenmiştir. Bunlardan biri KA-DER; Kadın Adayları Destekleme Derneği ve diğeri ise KAGİDER; Kadın Girişimcileri Derneği. Bahsedilen her iki sivil toplum kuruluşları kadınları karar alma mekanizmalarına ve kadın istihdamına teşvik etmek açısından etkili araçlar olmuşlardır. Bu çalışma, Avrupa Birliği katılım öncesi süreçte kadın hakları ışığı altında literatür incelemesiyle hem gelişmeleri hem de eksiklikleri yansıtmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda, AKP yönetimi boyunca, Türkiye ve AB ilişkileri ve kadın hakları üzerindeki etkisine değinmiştir. Bu tezin amacı Avrupa Birliğinin Türkiye'deki kadın haklarına etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle, bu çalışma, Türkiye'nin Avrupa Birliği entegrasyonu kadın haklarını nasıl etkilediği ve Türkiye'deki kadın haklarını destekleyen faktörlerin neler olduğu sorusu üzerine kurulmuştur. Bu çalışma Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cinsiyet eşitliğine karşı geleneksel ataerkil tutumuna değinmektedir ve bu durumun Avrupa ve Türkiye ilişkilerini olumsuz yönde etkilemesine zemin hazırlamıştır. Son olarak, bu çalışma Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 1999-2019 yıllarında düzenlenen İlerleme Raporlarını inceleyerek kadın hakları hususunda gerçekleşen önemli gelişmeleri ve de sorunları değerlendirmeye çalışmıştır.Publication Open Access The ideological foundations of Muslim Brotherhood and Wahhabism and their collusions against Nasserism(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, 2020) Abushaaban, Hussein T. H.; Papuççular, Hazal; HUSSEIN T. H. ABUSHAABANArap coğrafyasındaki en önde gelen ve en etkili Siyasal İslam hareketleri, her biri kendi teolojik, teorik ve ideolojik temelleri olan Mısır'daki Müslüman Kardeşler ve Suudi Arabistan'daki Vehhabilik'tir. Bu temel farklılıklardaki karşılıklı karışıklıklar, laik Milliyetçiliğin doğuşu, Arapçılık, ve Nasırizm, Suudi Vehhabiliği ile Mısır Müslüman Kardeşler arasında işbirliği ve koordinasyon fırsatı oluşturdu. Suudilere ve diğer Arap Körfez Şeyhliklerine göre, Milliyetçi hareketliliğin, halklarını yönetmekteki meşruiyetleri açısından gittikçe artan bir zorluk olduğu düşünülmektedir. Mısır Müslüman Kardeşlere göre Nasırizm'in Milliyetçi projesi, ilkesel olarak, kendi İslami projelerinin bir karşı-ideolojisidir. Bu nedenle, Nasırizm ve Sadatiti dönemlerinde, Soğuk Savaşın zirvesinde, Nasır'ın Milliyetçilik projesine ve Sovyet müttefiklerine karşı Birleşik Krallık, Birleşik Devletler, Vehhabilik ve Müslüman Kardeşler arasında beklenmedik bir koalisyon kuruldu. Batılı Güçler ile Müslüman Kardeşler arasındaki işbirliği hiç bir zaman resmiyet kazanmamasına rağmen, bazı ifşa olmuş belgelerin ABD ve Batılı istihbarat servislerinin himayesinde ve denetiminde, İsviçre ve Almanya'yı Kardeşler için İslamiyet'i yaymak amaçlı medya kampanyalarını koordine etmede ve takviye stratejilerinde merkez olarak kullandığına işaret etmektedir. Batılı himayelerin ve Suudi Arabistan'ın Müslüm Kardeşlerin İslamcılığını ve genel İslamcılığı finanse etmesi dini yükümlülük veya nezaketten kaynaklanmaktan ziyade Batının Sovyet yayılmacılığına karşı çevreleme stratejisinden motive olmuştur.Publication Open Access Turkey and Russia relations at Syrian cross road(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, 2020) Karaca, Mehmet; Akgün, İbrahim MensurTarihsel açıdan bakıldığında Türkiye - Rusya ilişkileri'nin inişli çıkışlı bir seyir izlediğini görmek mümkün. Diğer taraftan her iki ülke de kendi bulundukları bölgede güçlü birer aktör olmak istemelerinin yanında, bölgesel güç olma açısından da birbirlerine rakip konumdadırlar. Aynı zamanda iki ülkenin Suriye gibi istikrarsız bir bölgede yer alması, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bölgede bazı devletlerin etkisini arttırmak istemesi, Türkiye ve Rusya'nın daha temkinli olmasına neden olmuştur. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönem Türkiye - Rusya ilişkileri açısından ekonomik işbirliğinin üst seviyelere taşındığı bir dönem olduğu bilinmekle birlikte, turizm ve enerji anlaşmaları başta olmak üzere ekonomik alanda çeşitli anlaşmalar yapılmıştır. Bu iki ülkenin neden Suriyede yaşanan krizde birlikte hareket etmeye özen gösterdikleri bu çalışmayla incelenmeye çalışılmıştır. Bu çalışma ile Türkiye - Rusya ilişkileri Suriye Krizi bağlamında incelenmiş, Suriye Krizinin başlamasından sonra sürece dahil olan Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler, bölge üzerinde izlenen politikalara göre değişkenlik göstermiştir. Rusya ile yaşanan Rus Jetinin Türkiye tarafından vurulması sonrası yaşanan kriz başta olmak üzere birkaç olumsuz durumun dışında yine Rusya ile olan ilşikiler oldukça olumlu ilerlemiştir. Böylesine önemli bir kriz iki ülke arasında gerginliğe yol açmış olsa dahi çok kısa bir süre içerisinde diplomatik ilişkilerle süreç ikili ilişkilerin gelişmesine katkı sağlayacak şekilde pozitife dönmüştür. Peki neden bu iki ülke bölgede yaşanan böylesine bir krizde dahi ilişkileri hızlıca normalleştirmek istedi? Ortaya çıkan bu durum özellikle Türkiye'nin Amerika Birleşik Devletleri ve NATO müttefikliği açısından Türkiye ve Rusya'nın birlikte hareket etme ve S-400 konusu başta olmak üzere askeri iş birliği de dahil olmak üzere birçok alanda birlikte hareket etme isteğinden vazgeçemeyeceğini ortaya koymuştur. Fakat bunun yanında çalışmadan elde edilen bulgular incelendiğinde bir taraftan Türkiye'nin Esad'ın içerisinde olmadığı Suriye isteği, diğer taraftan Rusya'nın Esad ile işbirliği iki ülke arasında olumsuzlukların ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Rusya'nın Türkiye tarafından terör grupları olarak nitelendirdiği kesimlerle görüşmeler yapmaya devam etmesi bunun yanında her iki ülke arasında yapılan Soçi Anlaşmasında silahsızlık bölgesi olarak kabul edilen İdlib ve çevresi konusunda anlaşmazlıklar söz konusudur. Geldiğimiz noktada bölgede yer alan birçok ülke ve gruplar birbirlerine üstünlük sağlamak ya da birbirleriyle denge sağlamak açısından ilişkiler kurmaktadır. Realist bir çerçevede baktığımız zaman bölgede yaşanan bu ilişkiler karmaşasını bir güç dengesi oluşturma stratejisi olarak görmenin gerekliliğini ortaya çıkmaktadır.Publication Open Access Kashmir between Pakistan and India: A historical narrative(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, 2020) Khan, Walid Ali; Papuççular, HazalBu tez analizleri Keşmir'in tarihi ve 1947'den beri kendi toprakları olduğunu iddia eden Hindistan ve Pakistan arasındaki anlaşmazlığı üzerinedir. Çatışma tarihine tekrar baktığımda Keşmir'in bir 'diken' olduğunu gösteriyor. Keşmir halkının görüşlerini ve konuyla ilgili seçimlerini göz ardı ederken, her iki ülke için de bölgenin tam kontrolünü ele almaya kararlılar. Keşmir'de hem Müslüman hem de Müslüman olmayan çoklu krallıkların tarihsel kuralını ve daha sonra Hint bölünme yönetimini okuyarak ve analiz ederek, Kaşmirler, Pakistan ve Hindistan arasında büyük bir güvensizlik ve düşmanlık vakası olduğunu görebiliyorum. son 72 yıldır devam ediyor. Buna ek olarak, geçmiş Keşmir yöneticileri ve Pakistan ile Hindistan arasındaki askeri çatışmanın başlamasına neden olan bazı Keşmirli politikacılar tarafından alınan hatalara ve yanlış siyasi kararlara dikkat çekeceğim. Dahası, Keşmir'de yerli Hindu Keşmir nüfusunun sınır dışı edilmesiyle sonuçlanan İslami köktenciliğin ve militanlığın yükselişinden bahsedeceğim. Barışçıl bir çözüm bulma konusunda neredeyse başarılı olan Pakistan ve Hindistan hükümetleri arasında 2000'lerin başında atılan adımlar gibi bazı olumlu yönlerden de bahsedilecektir. Ayrıca Hindistan'daki sağcı Hindu siyasi partilerinin ve Pakistan ordusunun kötü muamelelerini ve her iki ülke arasında diplomatik güvensizliğe yol açan Keşmir vadisinde devam eden ayaklanmalara yol açacak olan gizli tutkularını açıklayacağım. barış süreci. Hindistan ve Pakistan arasında Keşmir üzerinden yapılan savaşların yanı sıra 1962'de Çin'in dahil olduğu tek bir çatışmadan bahsedeceğim ve ayrıntılı olarak açıklayacağım. 2016 ve 2019 yıllarındaki küçük çatışmalar ve son zamanlarda yaşanan askeri çıkmazlar da kısaca açıklanacaktır. Bu araştırma öncelikli olarak tarihi temelli olduğundan, Keşmir'in kökeninden başlayarak Ağustos 2019 olaylarına kadar tarihsel hesapları kronolojik sırayla sunacağım. Son olarak, bulgularımın özet bir sonucunu vereceğim ve Keşmir'deki mevcut durum hakkında yorum yapacağım. Her iki ülkeye de uygun diplomatik adımlar atılmazsa ve en önemlisi Keşmirlileri ana etkilenen taraf oldukları için akılda tutulursa Pakistan ve Hindistan arasında gelecekteki bir savaşta nasıl ağırlaşabilirdi.Publication Open Access The Us and Afghanistan Relations After 9/11 Event(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce), 2018) Yaquubı, Mohammad Feroz; Yesevi, Çağla Gül9/11 Olayı sonrası Amerika ve Afganistan İlişkileri Mohammad Feroz YAQOOBİ Afganistan tarihi istilalar tarihi olarak tanımlanabilir. Asya'nın kalbi olarak da görülen edilen Afganistan, sahip olduğu coğrafi konumu sebebiyle tarihte birçok kez istilalara uğramıştır. Afganistan, Orta ve Güney Asya, Orta Doğu ve Kafkaslar arasındaki kavşakta yer alan bir ülkedir. Zengin enerji kaynaklarına sahip olan İran, Pakistan, Çin, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan gibi stratejik öneme sahip ülkeler ile sınırları vardır. Bu önemli coğrafi konumu nedeniyle, Afganistan coğrafi, tarihsel, kültürel ve stratejik olarak Orta Asya'da kilit bir ülkedir. Terörizm, dünyadaki bütün ülkelerin ana sorunudur. Bugün dünyadaki birçok terörist saldırıları sadece hedef ülkede değil, başka ülkelerde de büyük üzüntülere neden olmaktadır. Çünkü terörist saldırılar birçok masum insanın ölümüne sebep olmakta ve ayrıca ülkelerin büyük ekonomik, sosyal ve kültürel yıkımlara maruz kalmasına neden olmaktadır. Afganistan, Terörizm 'den olumsuz etkilenen bir ülkedir. Orta Doğu'da meydana gelen en önemli terörist grup, 11 Ağustos 1988'de pakistan'da kurulan El Kaide'dir. El Kaide terör örgütü, dünya çapında birçok terörist saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırıların en önemlisi, birçok masum insanı öldüren 9.11.2001 saldırılarıdır. 11 Eylül terörist saldırısı, Afganistan'daki ABD müdahalesinin temel sebebidir. Çünkü 1812 savaşından beri, ABD kendi topraklarında ilk defa saldırıya uğramıştır. Böylece, dünyanın süper gücü olarak kabul edilen ABD, tüm dünya politikasını, özellikle Ortadoğu'yu etkileyen ve hala etkilemeye devam eden tüm politikasını değiştirmiştir. 11 Eylül saldırıları, ABD'nin terörle mücadele adı altında dünyanın farklı yerlerinde askeri operasyon yapması ile sonuçlandı. ABD 2001 yılında gerçekleşen terör olayından sonra başlattığı terörizmle mücadele çerçevesinde Afganistan'daki ABD yerleşimi Orta Asya'nın jeopolitiğini derinden etkilemiştir. ABD, faaliyete başladığında Afganistan için iki ana stratejik hedef belirlemiştir ve George W. Bush yönetimi boyunca bu stratejik hedeflerin ekseninde hareket etmeye çalışmıştır. Bu stratejilerin amacı Afganistan'daki El Kaide terör örgütüne güvenli bir bölge sağlayan Taliban yönetiminin yok edilmesi ve meşru bir Afgan hükümetinin kurulmasına kadar bölgenin istikrarının sağlanmasıydı. Zamanla ABD bu stratejik hedefleri genişletmiştir. Bu bağlamda, 2002 ve 2009 yılları arasında ABD ve NATO tarafından uygulanan strateji ile Afganistan'a ekonomik yardım, ülkenin güvenliği, Afganistan ordusunun eğitimini, askeri iyileştirme ve ülkede istikrarı sağlamak, kaçakçılık karşıtı faaliyetlerini yürütmek ve Taliban unsurlarına ve El Kaide teröristlerine karşı terörle mücadele operasyonlarını devam ettirmekti. Başkan Barack Obama yönetimi Amerika'nın Afganistan politikasını Amerika'nın çıkarları açısından tekrar gözden geçirmiştir. Ancak Obama'nın Afganistan Politikası sadece Afganistan için değil, aynı zamanda Pakistan'ı da ilgilendiren bir politikadır. Bunun nedeni, yönetimin Afganistan'daki istikrarın Pakistan'daki gelişmelere ayrılmaz bir şekilde bağlı olmasıydı. Bu nedenle Obama'nın Afganistan Politikası, Obama'nın ABD dış politikası için Afganistan ve Pakistan'ı tek bir operasyon tehdidi olarak tanımlamak için kullandığı yeni bir terim olan Obama'nın "AfPak Politikası" olarak adlandırılmıştır. Donald Trump, ABD kuvvetlerinin Afganistan'dan tamamen çekilmesi veya Afganistan'ın misyonunun tamamen özel savaş şirketlerine devri gibi yaklaşımları reddetmiştir, Donald Trump böylece Amerika'nın Afganistan'daki en uzun soluklu savaşına sahip çıkmıştır. Donald Trump Başkan Barack Obama'nın kendisinden önce gördüğü sorunları değerlendirdiğinde, benzer bir sonuca ulaşmıştır. Taliban'ı ortadan kaldırmak için Afgan güçlerine daha fazla eğitim ve destek verilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, 9/11 olayından sonra Amerika – Afganistan ilişkilerinin incelenmesi ve George W. Bush, Barack Obama ve Donald Trump yönetimlerinin Afganistan'ın dış politikalarının karşılaştırılmalı bir analizini yapmaktır.Publication Open Access Türkiye'nin Suriye Mülteci Politikası ve Türkiye Ekonomisi ve Güvenliğine Etkileri (2011 - 2015)(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2018) Fadhly, Naıl; Bayraktar, Bora; 265645Suriye'de çatışmalar 2011 yılında başlamış, buna bağlı olarak yüzbinlerce kişi ölmüş, milyonlarca Suriyeli mülteci haline gelmiştir. Bu bağlamda Suriye halkı, Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır ve bazı Avrupa ülkelerinde yeni bir yaşam arayışında bulunmuş;Türkiye, Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan ana ülkelerden biri olmuştur.Bugün Türkiye'de üç milyondan fazla Suriyeli mülteci vardırve Türkiye dünyanın en çok mülteci ağırladığıülkedir.Bu oranda mültecinin Türkiye'de bulunmasının ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda zorlukları doğmuştur.Bu tezin amacı, Suriye'den gelen yüksek sayıda mülteci ile ilgili Türkiye'nin uyguladığı ekonomik, sosyal ve siyasal politikaları analiz etmek, karşı karşıya kaldığı sorunları ele almak ve özellikle Türk ekonomisine ve güvenlik politikalarına yansımalarını incelemektir.Publication Metadata only Confilct competition and control of energy resources of the caspian region(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2008) Aliş, Naciye Beste; Akgün, Mansur
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »