Hukuk Yüksek Lisans Programı / Law Master's Degree Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/509
Browse
Browsing Hukuk Yüksek Lisans Programı / Law Master's Degree Program by Publisher "İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Marka hukukunda sessiz kalma yoluyla hak kayb(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2019) Efendioğlu, Ezgi; Bellican, CüneytBugün marka adı verilen ayırt edici işaretler ilk çağlardan itibaren kullanılmış olsa da marka hukuku bakımından kanunlaşma dönemi 19. yüzyılda başlamıştır. Marka hukuku, fikri mülkiyet hukukunun bir parçası olmakla birlikte gelişimi 20. yüzyıla kadar dayanmaktadır. İlgili kesim, satın alacağı markanın kullanıldığı mal veya hizmetleri tanıyarak ona göre satın alma tercihlerini kullanmak istemektedir. Satın aldıkları mal veya hizmetin kalitesi ve kullanım amacı ilgililer nezdinde önemlidir. Böylece işletmeler, mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt edilmesini temin etmekle birlikte ilgililer nezdinde bu markalarını tanıtmış olmaktadırlar. Markanın, ayırt etme, reklam ve tanıtım ile garantiyi temin etme gibi işlevleri bulunmaktadır. Tüm bu işlevler marka sahibinin ciddi emek ve yatırımları sonucu oluşur. Ülkemizde fikri haklara ilişkin ilk düzenleme 1857 tarihli Fransız Fabrika ve Ticaret Markaları Kanunu kaynak alınarak 1872 tarihli nizamname ile yapılmıştır. Bu nizamname 1888 tarihli Alameti Farika Nizamnamesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ülkemizde çağdaş hukuk normlarına göre düzenlenen ilk kanun 551 sayılı Markalar Kanunu olmuştur. Tez çalışmamamızın konusunu oluşturan sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilk kez 551 sayılı Kanun döneminde dolaylı olarak ortaya atılmıştır. 06.03.1995 tarihinde Avrupa Birliği ile alınan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararıyla birlikte Türkiye, marka hukuku mevzuatını AB mevzuatıyla uyumlu hale getirmeyi taahhüt etmiştir. Bu sebeple 27.06.1995 tarihinde 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır. Fikri ve sınai haklar alanındaki hızlı gelişmeler karşısında yürürlükte olan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri işlevsiz hale gelmiştir. Öte yandan mülkiyet hakları, kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğinden Anayasa Mahkemesi'nin peş peşe verdiği iptal kararları da yeni bir yasal düzenleme yapılmasını zorunlu kılmıştır. Böylelikle 22.12.2016 tarihinde kabul edilen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, 10.01.2017 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve hukukumuzda ilk defa sınai mülkiyet haklarını birlikte düzenleyen bir kanun yaratılmıştır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile marka hukuku alanındaki düzenlemeler yalnızca kanun halini almakla kalmamış, bunun yanı sıra özellikle marka hukuku alanında yeni düzenlemeleri de beraberinde getirmiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile marka tanımında, mutlak ve nispi ret nedenlerinde, marka hakkına tecavüz sayılan fiillerde, markanın kullanma koşullarında ve marka sahibince yasaklanacak fiillerin kapsamında değişikliğe gidilmesinin dışında, markanın kullanımın ispatlanması yükümlülüğü, muvafakat verilmesi, uzlaşma ve bir hükümsüzlük hali olan sessiz kalma yoluyla hak kaybı gibi yeni düzenlemeler de getirilmiştir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, ülkemizde 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile ilk defa pozitif hukukta yerini almasına rağmen 551 sayılı Markalar Kanunu döneminden itibaren içtihatlar ışığında hukukumuzda uygulanmaya başlamıştır. Esasen bunun sebebi, sessiz kalma yoluyla hak kaybının medeni hukukta yer alan hakkın kötüye kullanılması yasağı ve dürüstlük ilkesinin özel bir görünümü olmasıdır. Bu sayede marka hukuku alanında sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin pozitif bir düzenleme olmamasına rağmen Yargıtay tarafından verilen kararlar, marka hukukunda hak kaybının temelini oluşturmuştur ve sonrasında verilen kararları da etkilemeyi başarmıştır. Buna karşılık marka hukukunda sessiz kalma ilkesi uyarınca hak kaybı kavramı ile Medeni Hukuk bakımından hak kaybı birçok noktada birbirinden ayrılmaktadır. Her ne kadar 6769 sayılı yasa tamamıyla olmasa da kaynağını AB Marka Yönergesi ve Topluluk Marka Tüzüğünden almasına rağmen 6769 sayılı yasada sessiz kalma yoluyla hak kaybına geniş kapsamlı yer verilmemiştir. AB mevzuatında sessiz kalma yoluyla hak kaybı kurumuna kapsamlı ve diğer hükümlerden bağımsız olarak ayrı şekilde yer verilmiştir. Türk hukukunda bu kurum, sınai mülkiyet hukukunun tüm alanında uygulanabilecek genel bir hüküm olarak düzenlenmemiş, yalnızca markanın bir hükümsüzlük hali olarak ele alınmıştır. Bu bağlamda sessiz kalma yoluyla hak kaybının diğer sınai mülkiyet alanlarından ziyade yalnızca marka hukukuna özgü olarak getirildiğini söylememiz mümkündür.Publication Ticaret şirketlerinin birleşmelerinde koruyucu tedbirler(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Ana Bilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2019) Penbegüllü, Zeynep Kübra Kavcar; Cuylan, Pınar Çağla KandıralıoğluHazırlamış olduğumuz yüksek lisans tezinde, şirket birleşmeleri ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun getirmiş olduğu koruyucu tedbirler ile koruyucu tedbir niteliğindeki davalar ele alınmıştır. Bu çalışmanın ilk bölümünde şirket birleşmelerine genel bakış mahiyetinde temel özellikler sunulmuştur. Daha sonra şirket birleşmelerinin öncesi ve sonrası işlemler ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise çalışmamızın ana kaynağını oluşturan koruyucu tedbirler ve davalar incelenmiştir. Ayrıca son bölümde birleşmeye katılan şirketlerde yabancılık unsurunun bulunması halinde uygulanacak hukuk kurallarına kısaca değinilmiştir. Bu çalışmada Türk Ticaret Kanunu ve gerekçesi başta olmak üzere, doktrinde yer alan tartışmalar ve görüşler temel kaynak olmuştur.