Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Department of Turkish Language and Literature
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6790
Turkish Language and Literature
Browse
Browsing Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Department of Turkish Language and Literature by Author "Gülşen, Hacer"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Embargo Çağdaş Türk Edebiyatı Üzerine(2012) Gülşen, Hacer; 107611Publication Embargo Edebiyat Tarihi Açısından Mehmet Fuat Köprülü(2012) Gülşen, Hacer; 107611Publication Embargo Eleştiride Üslûp Üzerine Bir İnceleme(2012) Gülşen, Hacer; 107611Publication Embargo Kurt Motifi Üzerine Bir İnceleme(2013) Gülşen, Hacer; 107611Wolves are the symbol of the Turkish Nation. The wolves stand out as the guiding spirit since the period of Central Asian Turks, especially in the Oğuz Epic and the other epics. Metamorphose of human beings is not a situation existing for us only, but for all the human beings. In our literature, the wolf pattern has an incredible feature in the literary works of the period of National Struggle. Yahya Kemal explained “Death of a Wolf”, a poem by Alfred de Vigny, best and made an analogy between the great struggle the Turkish people were experiencing and the struggle the wolf was making while dying. Halide Edip was impressed a lot by a film with a wolf pattern and while she was writing her story book called “The Wolf that Took the Hills”, she took the death- or -life struggle of the Turkish nation as example. However, we can see that the wolf pattern is being used especially in some films in the popular culture. We should know that the wolf pattern or turning into a wolf, the products with wolf patterns have all spread to the world from Central Asian Turks. Our study will follow the traces of this pattern, will deal with the presence of it in Turkish mythology and literature and will try to identify how this is used as the material of the popular culture.Publication Embargo Mili Mücadele Dönemi Edebiyatında Halk Edebiyatı Çalışmaları Üzerine Dikkatler(2019-02) Gülşen, Hacer; 107611In the period of the National Struggle that started with the 1918 Mondros Armistice Agreement and continued until the end of 1922, the Turkish nation dives into a life and death struggle. We lose the first world war we have joined with the Alliance nations. Our lands are occupied by the Mondros Armistice Agreement signed on 30 October 1918 and the Sevres Agreement dated 10 August 1920. 1919 and 1920 constitute preparation phase of our National Struggle. The struggles and battles that led us to win this life - and - death battle are important battles such as İnönü, Sakarya and the Great Offensive that took place in 1921 and 1922. This period is also a remarkable period from a literary perspective. Nationalism, populism and the simplification of language in the period which started with the proclamation of the 2nd constitutional monarchy intensify within this period.. Researches in the West also allow the intellectuals of the period to turn their interest into this field. The Hungarian folklore scholar, came to Istanbul and became one of the reasons that increased interest. In the year 1913, Ziya Gökalp, Rıza Tevfik and Köprülüzâde Mehmet Fuat’s researches and writings in the field of folk literature emerge.Publication Embargo Milli Mücadele Döneminde Savaş Edebiyatımız(2008) Gülşen, Hacer; 107611Türk milleti bir ölüm kalım savaşı vermiş, ordu -millet el ele mi lll bir mücadele içine girmiştir. Ölüm kalım mücadelesi verirken bir yandan da yazarlarımız savaşın sıcaklığını hissettiren yazılar yazmışlar, bu şekilde cephe gerisinden savaşan askerlerimize cesaret ve kuvvet vermişlerdir. Her milletin bir savaş edebiyatı ve bu edebiyat ürünlerini topladığı bir kütüphanesi olduğunu belirten yazarlarımız, bizim de savaş edebiyatı eserlerimiz ve bir kütüphanemiz olması gerektiğini ısrarla savunmuşlardır.Publication Embargo Montaigne ve Ahmet Haşim in Denemelerinde Aşk ve Kadın Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme(2013) Gülşen, Hacer; 107611In this article the point of views of Montaigne, the French author and essayist and Ahmet Hasim, one of the masters of Turkish Literature about love and woman are discussed. The French essayist Montaigne wrote only one single work on this topic and named this “Essais” and became famous of the essays. Ahmet Hasim is one of the important poets and essayists of the Turkish Literature. In this article, it is aimed to analyse Montaigne’s and Ahmet Hasim’s private lives and Works by referring to the women they lovedPublication Embargo Nasrettin Hoca ve Tıll Eulenspıegel Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme(2012) Gülşen, Hacer; 107611Karşılaştırma yöntemi, şahıslar veya nesneler arasındaki benzerlikleri, etkileşimleri ve farklılıkları ortaya koyan, günlük hayat içinde sıkça kullanılan önemli bir yöntemdir. Bu yöntemle gerçekleştirilen edebiyat incelemesine, Karşılaştırmalı Edebiyat adı verilir. Makalede Nasrettin Hoca ve Tıll Eulenspiegel Karşılaştırmalı Edebiyat yöntemiyle incelenmiştir. Bilindiği gibi Nasrettin Hoca ve Tıll Eulenspiegel Türk ve Alman toplumlarının yetiştirdiği önemli mizah ustalarıdır. Her iki mizah ustası da yaşadıkları toprağın kültürel duyarlılığını, hazır cevaplılığını, fıkralarına yansıtmışlardır. Her ikisinin de gerçekten yaşayıp yaşamadığına ilişkin farklı görüşler vardır. Yaşadıklarına inananlar kadar onları hayali bir kahraman olarak görenler de az değildir. Nasrettin Hoca, Anadolu’dan dünyaya yayılmış bir sevgi, barış ve anlayışın sembolü olmuştur. Farklı coğrafyalarda farklı isimlerle adlandırılmıştır. Nasrettin Hoca ve Tıll Eulenspiegel sadece yaşadığı ülkenin sınırları içinde sevilmemiş, başka coğrafyalarda da tanınmış ve sevilmişlerdir. Bu halk kahramanlarının her ikisi de toplumları için bir öğretici konumundadır. Nasrettin Hoca, Anadolu insanının bakış açısını, duyarlılığını, inancını ve değerler sistemini temsil ederken, Tıll Eulenspiegel ise içinden çıktığı ve temsilcisi olduğu Alman toplumunun bakış açısını, duyarlılığını, inanç ve değerler sistemini temsil eder. Onları, milliyetten evrensel olana giden yolda birleştiren mizah, tüm dünya insanlarını da birleştirecek önemli bir sanattır. Sadece yaşarken değil ölümlerinden sonra da güldürmeye ve düşündürmeye devam eden bu halk kahramanları, günümüzde yeni ve güzel eserlerin de kaynağını oluşturacaktır.Publication Metadata only Seeking the truth in Turkish literature and Besir Fuat(Selçuk Univ, Inst Turkish Studies, Marasal Fevzi Cakmak Mah, Konya, Selcuklu 00000, Turkey, 2017) Gülşen, Hacer; 107611Literature is the science of beauty that blossoms into the inner human world. There are those who say truth cannot be sought in this science, as well as those who pursue the absolute truth. Should truth be sought in literature today as in the past? Or shouldn't it? The question seems to be an unresolved problem. In fact, it is known that every literary work has a fictional side to it. Consequently, more than a few artists believe that truth in literary works is an adorned truth. The concept of truth in Turkish literature that developed especially during what we call the Tanzimat (reformation) period (in Ottoman history) under western influence comprises a remarkable feature. Because people change and literature that has it as a subject needs to keep pace with this change. The currents of truth, realism and, a step further, naturalism, which artists including Sinasi, Namik Kemal and Ahmet Midhat particularly dwell upon, begin to keep the agenda busy. In the period we call the intermediate generation, we come across Besir Fuat and artists who followed his footsteps. The method used in this article is one of criticism directed to the artist. To understand the artist one needs to look at his work and evaluate him accordingly. This principle carries importance in the method in question.