Publication:
Dolmabahçe Sarayı'nda Dört Büyük Salonda İç Mimaride Kullanılan Renkler

dc.contributor.advisorLevent Arşiray
dc.contributor.authorEceoğlu, Arzu
dc.date.accessioned2014-08-15T14:48:53Z
dc.date.available2014-08-15T14:48:53Z
dc.date.issued2007-06
dc.description.abstractDolmabahçe Sarayı'nın bulundugu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Bogaziçi'nin büyük bir koyuydu. Osmanlı Kaptan Pasalarının gemilerini demirledikleri, geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldıgı bu koy zamanla bataklık haline gelmis ve 17'nci yüzyıldan itibaren baslayarak doldurulmus, padisahların dinlenme ve eglenceleri için düzenlenen bir "hasbahçe"ye dönüstürülmüstü. Bu bahçede, çesitli dönemlerde yapılan köskler ve kasırlar toplulugu, uzun süre Besiktas Sahil Sarayı adıyla anıldı. Besiktas Sahil Sarayı, Abdülmecit döneminde (1839-1861), kullanıssız oldugu gerekçesiyle ve 1843 yılından itibaren bölüm bölüm yıktırıldı. Aynı yıllarda, Dolmabahçe Sarayı'nın 15.000 m2'lik bir alanı kaplayan temelleri, mese kazıklar ve agaç hasırlar üstünde yükselmeye basladı. Yapımı, çevre duvarlarıyla birlikte 1856 yılında bitirilen Dolmabahçe Sarayı 110.000 m2'yi asan bir alan üstüne kurulmus ve ana yapısı dısında onaltı ayrı bölümden olusmustur. Bunlar saray ahırlarından degirmenlere, eczanelerden mutfaklara, kusluklara, camhane, dökümhane, tatlıhane gibi isliklere uzanan bir dizi içinde, çesitli amaçlara ayrılmıs yapılardır. Bu yapılar arasına Sultan II. Abdülhamid Döneminde (1876-1909) Saat Kulesi ve Veliahd Dairesi arka bahçesindeki Hareket Köskleri eklenmistir.Dönemin önde gelen Osmanlı mimarları Karabet ve Nikogos Balyan tarafından yapılan sarayın ana yapısı; Mabeyn-i Hümâyûn (Selâmlık), Muayede Salonu (Tören Salonu) ve Harem-i Hümâyûn adlarını tasıyan üç bölümden olusur. Mabeyn-i Hümâyûn; devletin yönetim isleri, Harem-i Hümâyûn; Padisah ve ailesinin özel yasamı, bu iki bölümün arasında yer alan Muayede Salonu'ysa; Padisah'ın devlet ileri gelenleriyle bayramlasması ve kimi önemli devlet törenleri için ayrılmıstır. Tüm yapı, bodrumla birlikte üç katlıdır. Biçimde, ayrıntılarda ve süslemelerde gözlenen belirgin batı etkilerine karsılık bu saray, bu etkilerin Osmanlı ustalarca yorumlanmıs bir uygulamasıdır. Öte yandan, gerek kurulus gerekse oda ve salon iliskileri açısından geleneksel Türk evi plan tipinin çok büyük boyutlarda uygulandıgı bir yapı bütünüdür. Beden duvarları tastan, iç duvarları tugladan, dösemeleri ahsaptan yapılmıstır. Çagın teknolojisine açık olan saraya, 1910-12 yıllarındaysa elektrik ve kalorifer sistemi eklenmistir. 45.000 m2'lik kullanılır döseme alanı, 285 odası, 46 salonu, 6 hamamı ve 68 tuvaleti vardır. Dösemelerin ince isçilikli parkelerinin üstünde, önce sarayın dokumevinde, sonra da Hereke'de dokunmus 4454 m2 halı serilidir. Padisahın devlet islerini yürüttügü Mabeyn; islevi ve görkemiyle Dolmabahçe Sarayı'nın en önemli bölümüdür. Giriste karsılasılan Medhal Salon, üst kat ile baglantıyı saglayan Kristal Merdiven, elçilerin agırlandıgı Süfera Salonu ve padisahın huzuruna çıktıkları Kırmızı Oda; imparatorlugun tarihsel görkemini vurgulayacak biçimde süslenmis ve dösenmistir. Üst katta yer alan Zülvecheyn Salonu; padisahın Mabeyn'de kendine özel olarak ayrılmıs dairesine bir tür geçis mekanı olusturmaktadır. Bu özel dairede, padisah için mermerleri Mısır'dan getirilmis görkemli bir hamam, çalısabilecegi oda ve salonlar bulunmaktadır. Harem ve Mabeyn bölümleri arasında yer alan Muayede Salonu; Dolmabahçe Sarayı'nın en yüksek ve en görkemli parçasıdır. 2000 m2'yi asan alanı, 56 sütunu, yüksekligi 36 m.yi bulan kubbesi ve bu kubbeye baglı yaklasık 4,5 tonluk ngiliz yapımı avizesiyle bu salon, sarayın diger bölümlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır. Salon, bodrumdaki tesislerden elde edilen sıcak havanın sütun diplerinden içeri verilmesiyle ısıtılmakta, böylelikle soguk mevsimlere rastlayan törenler daha sıcak bir atmosferde yapılabilmekteydi. Geleneksel bayramlasma töreni günlerinde, Topkapı Sarayı'nda bulunan altın taht bu salona getirilerek kurulur ve padisah bu tahtta devlet ileri gelenleriyle bayramlasırdı. Galeriler ise elçilik görevlilerine, Saray Orkestrası'na, bay ve bayan konuklara ayrılmıstı. Dolmabahçe Sarayı'nın Batı etkileri altında, Avrupa saraylarından örnek alınarak yapılmıs bir saray olmasına karsılık, islevsel kurulusu ve iç mekan yapısında ?Harem?in eskisi kadar kesin çizgilerle olmasa da ayrı bir bölüm olarak kurulmasına özen gösterilmistir. Ancak Topkapı Sarayı'nın tersine, Harem, artık saraydan ayrı tutulmus bir yapı ya da yapılar toplulugu degildir; aynı çatı altında, aynı yapı bütünlügü içinde yerlestirilmis özel bir yasama birimidir. Dolmabahçe Sarayı'nın yaklasık üçte ikisini olusturan Harem Bölümü'ne, Mabeyn ve Muayede Salonu'ndan geleneksel ayrımı vurgulayan demir ve ahsap kapılarla kesilmis koridorlardan geçilmekte, bu bölümde Bogaziçi'nin yansımalarıyla aydınlanan salonlar, sofalar boyunca padisahların, padisah eslerinin, çesitli görevleri olan kadınların, sehzade ve sultanların yatak odaları, çalısma ve dinlenme odaları sıralanmaktadır. Valide Sultan Dairesi, Mavi ve Pembe Salonlar, Abdülmecid, Abdülaziz ve Resad tarafından kullanılan odalar, Cariyerler Bölümü, Kadınefendi odaları, Büyük Atatürk'ün çalısma ve yatak odası, sayısız degerli esya, halı, levha, vazo, avize, tablo gibi sanat yapıtları Harem'in ilginç ve etkileyici parçalarını olusturmaktadır. Dolmabahçe sarayı renk açısından önemli bir yapıya sahiptir. Tarihimizin en gösterisli ve en rnkli sarayıdır. Dönemin zenginligine uygun olarak insa edilmistir. Kullanılan renk ve desenler de bunu çok güzel yansıtmaktadır. Sıcak ve soguk renkler uyum içinde bir arada kullanılmıstır. Mimari bu sarayda gerek tavan bezemeleri gerek islemeler nedeni ile net olarak algılanamamaktadır. Dolmabahçe sarayı konumu açısından dogu ısıgını almaktadır. Bunun en güzel örneklerini giris kısmında mabeyn salonunda görmekteyiz. Diger salonlar da plansal olarak ele alındıgında aldıkları ısıgın özelliklerini tasımaktadırlar. Renkler dört salondada birbirine büyük oranda benzemektedirler ve çogu yerde aynı renkler kullanlmıstır. Sadece mavi salon adıyla baglantılı olarak mavi rengin her tonunu fazlasıyla barındırmaktadır.tr_TR
dc.description.abstractThe white palace itself, rises before us, a majestic facade of balconies and columns. The visitor may freely photograph all exterior aspects of the palace. Within, porters will gladly mind one's cameras for the duration of the visit to the rooms and state chambers of the palace, as photography is not allowed inside the palace. In the foyer, tickets are presented to attendants, cameras are checked, and when a sufficient number of visitors have gathered, an authorized attendant will lead the way into the palace. The magnificence of the palace is at once apparent. Begun in 1844 and completed in 1856, the expense of the construction of Dolmabahce Palace amounted to five million Ottoman goId liras. In today's currency, this would be the equivalent to one hundred million U.S. dollars. HALL OF ENTRY In the first hall, hangs a magnificent Baccarat crystal chandelier. There are 36 similar ones throughout the palace: the hall fairly glitters from the reflections of this great chandelier and from the crystal light fixtures rising from floor to ceiling in the four corners of the room, an impressive floor fixture with 30 lamps, and two more crystal fixtures on bases. The two large vases on this side of the opposite door at the foot of the stairs leading to the second floor and beautiful picture vases to the right and the left and in the middle of this hall, are products of the Yildiz Porcelain Factory at Istanbul. The hall is called the ?Medhal Salonu? meaning ?entrance hall?. In the past, there were no tables in this Middle Hall. Now there is a balsam table with bronze carvings. It supports dark blue and gold-coloured Sevres vases bearing the initials of Abdulmecit. As we move towards the stairs rising opposite us, we are immediately impressed by the overall magnificence of our surroundings. The staircases together with its crystal ornamented handrails, the gilt carvings, the carpets, and the chandelier hanging high above with its almost indescribable beauty, is virtually unique. It is like no ordinary staircase. A few steps above the lower floor, there is landing. The railing of this splendid stairway is made all of crystal. Two vases, on stands at the back of the folding screen at the beginning of the first section of stairs, are Japanese. A glass folding screen, and a large upper story Maben Salonu (private apartment of the palace) are before us as we go upstairs to the entry there. The two big vases at two sides of the stairs are Sevres work. Besides these two vases, two huge elephant tusks may be seen, again in opposing positions. These are decorated with silver branches. Silver bowls and candlesticks hang upon them. They are presents of the governor of the Hedjaz when that part of Arabia was a province of the Ottoman Empire. THE MABEVN HALL Upon passing the folding screen and entering the salon, we enter an atmosphere of magnificence, spaciousness, richness and lavish a dornment. As in the downstairs of Medhal Salon, a great Baccarat chandelier hangs exactly in the centre of the chamber. Eyes lifted to look upon the chandelier, will be surprised and delighted by the carved and sculptured golden decoration of the ceiling. It is the work of the best Italian and French artists of its age. This centre chandelier is complimented by four corner Baccarat lighting fixtures, each possessing 30 lamps. The parts framing the four big open fireplaces in the room's four corners, are composed of beveled crystals by the thousands. Throughout all hours of the day, the light and colour reflected by these decorations make changing patterns whenever they may strike the walls. The whole effect here, is delightfully one of crystals. In the centre of the room the large carpet, whose dimensions are 17 by 6,5 metres, is Turkish and from the famous Hereke factory. The visitor would do well to look through the windows of two closed doors at the right hand of the entrance. Within, he will see a table with silver flowers on a fruit pot, and many comfortable chairs covered with blue damask. This is the informal dining hall. More formal dinner parties were not held here, but in other halls. Also in this salon are two big silver braziers called ?mangal? and two enormous white bear skins. These great skins are placed, symmetrically in relation to the two braziers. The skins are gifts of Russian Czar Nicholas II to the Sultan. One of them is placed in front of the entry of the hall. The other, in a corresponding place, just a little further away.
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11413/478
dc.language.isotrtr_TR
dc.publisherİstanbul Kültür Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Anabilim Dalıtr_TR
dc.subjectİç Mimari ve Dekorasyontr_TR
dc.subjectInterior Design and Decorationtr_TR
dc.titleDolmabahçe Sarayı'nda Dört Büyük Salonda İç Mimaride Kullanılan Renklertr_TR
dc.typemasterThesistr_TR
dspace.entity.typePublication

Files

Original bundle

Now showing 1 - 1 of 1
Loading...
Thumbnail Image
Name:
ArzuEceogluYLTez.pdf
Size:
2.77 MB
Format:
Adobe Portable Document Format
Description:

License bundle

Now showing 1 - 1 of 1
No Thumbnail Available
Name:
license.txt
Size:
1.71 KB
Format:
Item-specific license agreed upon to submission
Description: