İKÜ Tezler / IKU Theses
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11413/5
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. İKÜ Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing İKÜ Tezler / IKU Theses by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 20 of 611
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access 1945-2020 yılları arasında mimar-kimlik ilişkisinin sorgulanması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2021) Öz, Çağla; Yazıcı, Yasemin Erkan1945 yılı itibariyle mimari akımlara eklenen modernizm ve 2020 yılında kendini gösteren yeni yönelimler arasındaki dönemde; teknolojik gelişmelerin yansıması, disiplinler arası etkileşimler, küresel dünyanın değişen değerleri ve ortaya çıkan akımların sınırlarının belirsizleşmesi tasarımların çeşitlilik kazanmasına yol açmıştır. Hızla gelişen dünya içerisinde tasarlama yeteneğinin boyut kazanmasına ve rasyonel biçimde kullanılmasına aracılık edecek materyal ile tekniklerin gelişme göstermesi mimarlık disiplini içerisinde yer alan kişilerin de özgünlük elde etmesine sebebiyet vermiştir. Bir yapının yalnızca bir yapı olduğunu ya da sanat olduğunu anlamlandırabilmek, gözlemlenen yapının içerisinde bulunan birikim ve estetiğe dayanmaktadır. Bu doğrultuda yapıya sanatsallık kazandırma görevini üstlenen mimar; sorumluluğunu süreç içerisinde ilerleme kaydetmesine bağlı olarak, rasyonel sınırlar çerçevesinde ustalıkla özgürleşmesiyle meydana getirdiği kimliği üzerinden somutlaştırmaktadır. 1945 – 2020 yıllarında meslek hayatını aktif bir şekilde sürdüren mimarlar da belli bir kimlik kazanımı için çeşitli süreçlerden geçmiş olup, bu süreçler neticesinde az sayıda mimarın herkesçe kabul gören kimliği oluşmuştur. Genel kabule somutluk kazandırmak amacıyla bu çalışmada mimarlık ödülleri kilit nokta özelliği taşımaktadır. Başlıca amacı yapılan çalışmaları yetenek, vizyon ve bağlılığın birleşimi açısından değerlendirip, yaşayan mimarları onurlandırmak, mimarlık sanatıyla insanlığa ve yapılı çevreye tutarlı, önemli katkılar sağlamak olan ödüller, çakışma yöntemi ile tez çalışmasında incelenecek isimlerin belirlenmesine aracılık etmektedir. Bu çalışmanın genel çerçevede amacı; belirlenen isimler doğrultusunda mimarların kimlik kazanım süreçlerini ortaya çıkarmak, mimari kimliği tanımlayan kodları - kavramları somutlaştırmaktır. İncelenen isimler üzerinden yapılan literatür araştırması başlığı altında; eskiz taraması, yaşam kesitleri, kaleme aldıkları ve adlarına yazılan kitaplar/makaleler, söylenen sözler - tanımlanış biçimleri ve şirketlerine ait web siteleri ile mimar kimlik ilişkisi sorgulanıp, bilinirlik kazanmış mimarın tanımı yapılmaya çalışılmaktadır.Publication Open Access 2,5-5 Yaş Arası Çocuklarda Türkçe Edinimlerin Biçimsözdizimsel Çözümlemeleri(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) GÜVENEK, EMİNE SERAP; Hacı Ömer KarpuzBu tezde 2,5-5 yaş arası çocukların Türkçe edinimlerinin biçimsözdizimsel incelemesi yapılmaya çalışılmıştır. Örneklemde Edirne ili içerisindeki altı kreş ve gündüz bakımevi ve yakın çevredeki çocuklardan seçilen 151 çocuktan derlenen veriler kullanılmıştır. Tez metni Giriş ve üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde tezin konusu, amacı, araştırma soruları ile tezin evreni ve örneklemi açıklanmış, veri toplama yöntemi ve tezin değişkenlerine değinilmiştir. Birinci ana bölümde çocuğun gelişim ilkeleri ve dönemleri, çocukta dilin oluşum aşamaları ve sözcük öğrenme yöntemleri yer almaktadır. İkinci ana bölümde dil-düşünce gerçekliği, somut ve soyut algı açıklandıktan sonra çocuklardaki birtakım gramatikal özelliklere ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Son bölüm olan üçüncü kısımda ise Türkçenin öbek yapısı, cümlenin derin ve yüzey yapısı, cümle çözümleme yöntemleri açıklanmış ve sonrasında örneklem metninden seçilen örnekler ışığında çocuklardan elde edilen cümleler biçimsözdizimsel bir yöntemle analiz edilmiştir. Değerlendirme kısmında ise, 2,5-5 yaş arasında ana dilleri Türkçe olan çocuklarda dilin ulamsal gerçekliği ve tüm aşamaları parçadan bütüne dil bilimsel metotlarla; çocuklardaki dilsel kullanımlar yaş aralığına göre tasnif edilmiş ve yaşsal farklılıklar üzerinden karşılaştırmalı olarak elde edilen veriler değerlendirilmiştir. Örneklem metnindeki niceliksel veriler maddeler şeklinde verilmiş, tespitler istatistiklerle desteklenmiştir. Sonuç bölümünde kelimelerin oluşumu, morfolojik yapıların ilerleme aşaması ve sıklığı, son olarak da kullanılan sentaks yapıları biçimsözdizimsel bir çözümleme ile ortaya konularak varılan sonuçlar, 21 madde altında değerlendirilmiştir.Item Open Access 20. Yüzyıl Mimarlık Ortamında İç-Dış İlişkisi Kavramının Dönüşümü(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) KARAARSLAN, SETENAY; Yasemin Erkan YazıcıMimarinin hikâyesi iç ve dış mekânı ayıran bir sınır yaratılması ile başlar. Mimaride iç ve dış diyalektiği ise yaşam alanlarının tanımlanması ve sınırlandırılması için gereklilik olmuştur. 20. yüzyıl mimarlık ortamında iç-dış ilişkisi üzerine farklı düşünceler ortaya konmuş ve mimarlar bu ikili ilişkiyi, insanın talebine uygun bir şekilde yanıt vermek amacıyla birçok yöntem ve formla ifade etmişlerdir. Bu nedenle, bu diyalektik arasındaki bağlantıyı kavramak, mimarların doğru bir iç-dış mekân ilişkisi kurmasını desteklemektedir. Konutlar ise insan yaşamıyla doğrudan ilgilidir; büyük ve korumasız dış dünyadan ayrılan güvenli bir iç mekân yaratma görevini üstlenirler. Dolayısıyla bu tez, iç-dış ilişkisinin en belirgin görüldüğü yapılar olan konutlara odaklanmıştır. Aynı zamanda, çeşitli tasarım yaklaşımlarıyla kurulan iç-dış mekân ilişkisi, eleştirel bir yaklaşımla ele alınmıştır ve 20. yüzyılın iç-dış bütünlüğü, kopması, karmaşıklığı gibi kavramları yeniden değerlendirilmiştir. Bu ifadelere ek olarak, bu tez iç ve dış mekânı iki karşıt olarak konumlandırmaktan ziyade birbirleriyle çeşitli yollarla kurdukları ilişkilerin önemini vurgulayan yeni bir yorum getirmeye çalışmıştır. Çalışmanın tarihsel ve teorik arka planı, yalnızca kırılma noktalarını ifade etmekle kalmaz, çalışmanın ortaya koyduğu sorunsalları da aydınlatmayı amaçlar. Tez 20. yüzyıl mimarlığını üç çerçevede ele almıştır. Bunlar: 1900-1944 yılları arası erken 20. yüzyıl mimarlığı, 1945-1969 yılları arası İkinci Dünya Savaşı sonrası mimarlık yaklaşımları ve 1970-2000 yılları arası yeni mimarlık arayışlarıdır. 1945-1969 dönemi, modern dönemden postmodern döneme bir geçişi simgelediği gibi iç ve dış mekân ilişkilerinde de dönüşümün başladığı dönem niteliğini taşır. Bununla beraber, 20. yüzyıl genelinde, iç-dış bütünlüğü ve iç-dış kopması/karmaşası gibi genelleşen sınıflandırmaların altında çeşitli alt yaklaşımlarının olduğu tezin ana tartışma konularından biri olmuştur. Dönemler arasında değişen iç-dış diyalektiğinin sebeplerini araştırmak; iç-dış ilişkisini oluşturan kompozisyon ilkelerini detaylandırmak; geçiş mekânları, sınır, iç-dış bağlantılarına odaklanmak ve iç-dış ilişkisine yönelik biçimsel ve kavramsal fikirleri tartışmak çalışmanın genel amacını oluşturmuştur. Çalışmanın yöntem bölümü, bu konuları yapılandırmak ve konutlarda iç-dış mekân ilişkilerinin nasıl oluştuğunu daha yakından incelemek için vaka çalışmalarını kullanmıştır. Seçilen örnekler, döneminin özelliklerini daha açık bir şekilde ortaya koyduğu için ikonik konutlar içinden belirlenmiştir. Bu örnekler, iç-dış ilişkisine vurgularının olması dikkate alınarak sınırlandırılmıştır. Tez, iç-dış ilişkisini mekânsal, bilişsel ve bağlamsal olmak üzere birbiriyle bağlantılı üç yaklaşım üzerinden okur. Burada önerilen, iç-dış ilişkisini tanımlayan üç bakış açısı sağlamaktır. Bir dizi ilişkisel diyagramla temsil edilerek toplanan veriler, konutların iç-dış ilişkisi ile ilgili verdikleri ana kararlarının girdi kaynağını oluşturmuştur. Elde edilen bulgular, hipotez ve teorik/tarihsel arka plan bağlamında tartışılmıştır. Bununla birlikte, geçmiş tasarım yaklaşımlarının incelenmesiyle, tezin hem pratik hem de teorik olarak günümüze referans olması amaçlanmıştır.Publication Open Access 2000 sonrası Türk sinemasında işçi kadın temsili: Zerre, toz bezi ve şimdiki zaman örnekleri(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / İletişim Tasarımı Ana Bilim Dalı, 2019) Boyar, Nihan; Öz, Perihan TaşTürkiye'de sınıfsal kimlik sorunu, kadını, ev içi alanda olduğu kadar ataerki kapitalist üretim alanında da farklı sömürü biçimlerine maruz bırakmaktadır. Bu nedenle, sermaye piyasasında kadının artı değere dönüşen emeği, sosyolojik ve kültürel alanda sınıfsal konumunun sınırlarını çizerken, diğer taraftan erkek egemen ilişkiler içinde kadın emeğine de gölge düşürmektedir. Çalışmada, sınıfsal kimlik sorunundan yola çıkarak, kadınların maruz kaldığı emek sömürüsüne odaklanılacaktır. Bu odaklanma, 2000 sonrası Türk sinemasında üretilmiş olan Zerre, Toz Bezi ve Şimdiki Zaman filmleri üzerinden gerçekleşecektir. Bu çalışma, 2000 sonrası Türk sinemasında temsil edilen ve film anlatılarında ana karakter olarak yer alan, farklı sınıfsal kimliklere mensup olan kadınların ortak mücadelelerini gün yüzüne çıkarıp, kadının kimlik sorununu ortaya koymayı amaçlamıştır. Bu nedenle, seçilen örneklemler üzerinden kadının cinsel kimliğinin ötesinde, aynı zamanda bir işçi olarak sınıfsal kimliğinin de nasıl temsil edildiğine odaklanılacaktır. Buradan yola çıkarak, analiz edilecek filmlerde kadın karakterlerin sınıfsal konumu ve eril anlatı kalıplarının içindeki emek sorununun izi sürülecektir. 2000 sonrası Türk sinemasında cinsiyet ve sınıf ilişkisi, Zerre, Toz Bezi ve Şimdiki Zaman örnekleri bağlamında Marksist feminist yöntemle incelenecektir.Publication Open Access 2008 küresel finansal krizinin Türkiye, Japonya ve Çin'de demir çelik sektörüne etkileri üzerine ekonometrik bir uygulama(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / İşletme Ana Bilim Dalı / İşletme Bilim Dalı, 2021) Taşdelen, Selvihan; Çetiner, Emine Müge2008 küresel finansal krizi, 1929 Büyük Bunalımından bu yana yaşanan en büyük ekonomik kriz olarak kabul edilmektedir. Amerika'da başlayan ve küresel olarak tüm dünyayı etkisi altına alan 2008 finansal krizi, tüm ülkeleri ve sektörleri etkilediği gibi demir çelik sektörünü de etkilediği görülmektedir. Bu bağlamda, sunulan çalışmanın konusu, 2008 küresel finansal krizinin, Türkiye, Japonya ve Çin demir çelik sektörleri üzerindeki etkisinin ekonomik olarak test edilmesidir. Hedef, küresel finansal krizden, demir çelik sektöründe hangi ülkenin ne düzeyde etkilendiğini araştırmaktır. Çalışma, ülkeler bazında demir çelik sektörünün teorik olarak incelenmesi ve küresel finansal krizin etkilerinin belirlenmesi için yapılmıştır. Metodolojik olarak da, ülkelerin demir çelik tüketimleri, ihracatları, ithalatları ve gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) verileri ele alınarak krizin etkilerinin ortaya konulması amacıyla, kriz öncesi ve sonrası değişkenler için kukla değişkeni kullanılarak, 1990-2019 yılları arası için otoregressif hareketli ortalamalar modeli (ARIMA) uygulanarak ekonometrik bir analiz yapılmıştır. Analiz bulgularına göre, vaka ülkelerdeki demir çelik sektörünün 2008 krizinden etkilendiği gözlemlenmiştir.Publication Open Access 2008 küresel krizinin Türk ekonomisine etkileri ve krizi önlemek amacıyla uygulanan maliye politikaları(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / İktisat Ana Bilim Dalı, 2020) Shukur, Elbay; Alçın, Sinan2007 yılında ABD konut piyasasında meydana gelen sorunlar, daha sonra finans piyasalarında da bozulmaların olması ve dolayısıyla reel ekonomide de görülen düzensizlikler sadece ülke içerisinde kalmayıp, gelişmiş ülke ekonomilerini de etkilemeye başlamıştır. Ekonomi ve finans piyasalarında ciddi boyutlarda bozulmalara yol açan bu düzensizlikler 2008 yılından itibaren globalleşmenin de etkisiyle daha da artarak tüm dünya ülkelerine yayılmış ve küresel krizin başlamasına neden olmuştur. Ve 1929 yılındaki ekonomik buhrandan sonra son yüzyılın en büyük finansal krizi olarak tarihte yerini almıştır. Ülkemiz ve dünya ekonomilerinde yaşanan krizler incelendiğinde; kamu açıkları, genişletici mali politikalar sonucunda meydana gelen kamu açıkları, yanlış vergilendirmeler, kamuda yapısal bozukluklar, bunların yanı sıra para piyasasında döviz kurlarında görülen önemli derecede dalgalanmalar, yüksek faiz oranları gibi olumsuzlukların da yaşanması krize maruz kalan tüm ülkelerin ortak sorunlarıdır. Bu bağlamda krizden etkilenen ülkemiz ekonomik yapıyı düzeltmek amacıyla kamu harcamaları, vergilendirme, borçlanma gibi mali araçlara işlevsellik kazandıran sıkı maliye politikalarını uygulamaya koymuştur. Çalışmamızda 2008 yılında meydana gelen küresel krize karşı ülkemizde uygulanması kararı alınan maliye politikaları ve sonuçlarının incelenmesi hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: Küresel finansal kriz, maliye politikalarıItem Open Access 2017/745/AB Tıbbi Cihaz Regülasyonunun 93/42/EEC Tıbbi Cihaz Direktifinden Farklılıkları ve Getirdiği Yenilikler Üzerine Bir Araştırma Çalışması(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) AYDOĞDU, MELİKE; Murat Taha BilişikTıbbi cihaz kavramı hem yasal mevzuatlarda hem de insan hayatında büyük önem taşımaktadır. 1985 yılındaki Yeni Yaklaşım Politikası'nın kabulü ve 1993 yılında ilk mevzuatın yayımlanmasıyla tıbbi cihaz düzenlemeleri hayata geçirilmiştir. Ancak bu düzenleme 2012 yılında büyük değişikliğe maruz kalmıştır. PIP vakası ve MoM skandalı olarak literatüre geçmiş olan iki büyük olay yaşanmıştır. Bu olaylar sonucu tıbbi cihaz mevzuatının eksiklerinin bulunduğu, piyasaya arz sonrası süreç ve klinik çalışma konuları başta olmak üzere birçok konuda yetersiz kaldığı, şartların sıkı olmayışı sebebiyle suiistimal edilmeye müsait olduğu ve sektördeki teknolojik gelişmelerin gerisinde kaldığı görülmüştür. Tüm bu nedenlerden ötürü köklü değişikliğe gidilerek 2017 Nisan ayında yürürlüğe giren ve 93/42/EEC sayılı Tıbbi Cihaz Direktifini yürürlükten kaldıran 2017/745/AB sayılı Tıbbi Cihaz Yönetmeliği yayımlanmıştır. Bu çalışma doğrultusunda, yönetmeliğin getirdiği yenilikler ile önceki direktiften farklılıkları araştırılmıştır. Araştırma yöntemi olarak literatür taraması ve anket yöntemi seçilmiştir. Literatür taraması yöntemiyle farklılıklar ve getirilen yenilikler açıklanmış, değişiklikler; "Kapsam, tanımlar ve kurallar", "İktisadi işletmeciler, Onaylanmış kuruluşlar ve uzmanlıklar", "Teknik dokümantasyon ve Piyasaya arz sonrası süreç", "Klinik çalışma şartları ve gereklilikleri", "UDI - EUDAMED", "Piyasa gözetimi ve denetimi (Vijilans)" başlıkları altında incelenmiştir. Anket çalışması ile Türkiye'deki tıbbi cihaz üreticilerinin MDR'ye bakış açıları ölçülmek istenmiştir. Anket çalışmasında "Sadece Sınıf I diğer" ve "Sadece IVD diğer" cihaz üreticileri hariç tutulmuştur ve sorulara verilen yanıtlar SPSS programı ile analiz edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde ortalama, frekans gibi tanımlayıcı istatistikler ve onun haricinde çapraz tablolar, ANOVA testi, Ki-kare testi ve Pearson korelasyon testi kullanılmıştır. SPSS analiziyle şirketlerin bulundurdukları personel sayısı ile danışmanlık alma durumları incelenmiş ve aralarında anlamlı ilişki bulunmamıştır. İşletmelerin aldığı eğitim saati ile ürettikleri cihaz ve işletme büyüklüğü arasında SPSS analizi sonucu anlamlı bir fark olmadığı ortaya konmuştur. 2017/745/AB tüzüğü içerisine dahil edilen Aktif İmplante Edilebilir Tıbbi Cihazlar bu çalışmanın dışında tutulmuştur.Publication Open Access 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile bütçe kanunlarına dayalı olarak yürütülen kamu borç yönetimi yaklaşımının karşılaştırılması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / İşletme Ana Bilim Dalı / İşletme Bilim Dalı, 2020) Çetin, Mehmet; Çarıkçıoğlu, Peyami SefaKamu açıklarının oluşturduğu yüksek borç stoku ülkemizin en büyük problemlerinden birisi olmuştur. Bu problemin temelinde borçlanma işlemlerini düzenleyen yasaların finansal piyasalarda yaşanan değişime ayak uyduramaması yatmaktadır. Borç yönetiminden sorumlu olan Hazine yer ve zaman bakımından nakit dengesini sağlama gibi geleneksel fonksiyonlarına ek olarak ekonomik istikrarı sağlama ve ekonomiyi düzenleme gibi çağdaş fonksiyonlar üstlenmiştir. Hazine'nin yükümlülüklerinin artmasına rağmen 2002 yılına kadar borç yönetime ilişkin yasal altyapı bütçe kanunlarına konulan birkaç madde ile sınırlı kalmıştır. Bu durum değişen dünyada finansal gelişmeleri takip etmek ve oluşan yeni riskler için yeni borç yönetim tekniklerini uygulama konusunda borç yönetiminin elini güçlendirecek yasal düzenleme yapılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. 4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kamu borç yönetiminde yasal anlamda dağınıklığı gidermiş, getirdiği mali disiplin ile borç yükünde ve faiz oranlarında düşüşler, borç vade yapılarında uzama, para ve maliye politikaları arasında koordinasyon ve işbirliği, borç yönetiminde şeffaflık sağlamıştır. Bu çalışmamızda kanunun borç yönetiminde yaptığı yapısal değişimin bütçe kanunlarına dayalı olarak yürütülen kamu borç yönetimi yaklaşımı ile karşılaştırması yapılarak 1990-2002 ile 2003-2015 dönemlerine ilişkin kamu borç göstergelerindeki iyileşmelere sağladığı katkının; borç yükü, borç servisi oranı, borç vade yapıları, borç faiz oranları, dış borç rasyoları gibi kamu borç göstergeleri üzerinden karşılaştırmalı analizi yapılarak gösterilmesi amaçlanmaktadır.Item Open Access 4857 Sayılı İş Kanunu'nda Geçersiz Sebeple Yapılan Feshin Sonuçları(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) KONT, ÖZGE; Ender Demirİşveren, iş güvencesinden yararlanan işçinin, iş sözleşmesini ancak geçerli bir sebeple sona erdirmelidir. İşçiden kaynaklı geçerli sebepler, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından doğmaktadır. İşin, işyerinin veya işletmenin gereklerinden kaynaklanan geçerli fesih sebepleri ise ekonomik, teknolojik veya yapısal değişikliklerdir. Geçerli fesih sebebinin varlığı dışında, işverenin ayrıca feshi yasada öngörülen usule uygun olarak yapması gerekmektedir. İşçi, fesih bildiriminde bir sebep gösterilmediği ya da gösterilen sebebin geçerli olmadığı iddiasıyla feshe itiraz edebilecektir. İşe iade davasının sonunda, fesih sebebinin geçerli olmadığı veya feshin şekli şartlarına uyulmadığı anlaşıldığı takdirde, feshin geçersizliği tespit edilerek, işçinin işe iadesine karar verilecektir. Aynı zamanda, kararın kesinleştirilmesine kadar işçinin en çok dört aylık boşta geçen süre ücreti ile diğer haklarına ve işverenin işe başlatmaması halinde ödeyeceği, en az dört, en fazla sekiz aylık işe başlatmama tazminatına da hükmedilecektir. Boşta geçen süre ücreti ve diğer sosyal haklar, dört aylık süreyle sınırlıdır. Dört aylık boşta geçirilen süre, işçinin kıdemine eklenecektir. Dolayısıyla, boşta geçen sürenin, kıdeme bağlı haklara etkisi de önemlidir. İşe iade davası sonucunda, işçi işe başlatıldığı takdirde, geçersiz fesihle kendisine ödenen kıdem ve ihbar tazminatının iadesi gerekir. Kanun koyucu, peşin ödenen bu tazminatların dört aylık boşta geçen süre ücretinden mahsup edilmesi gerektiğini belirtmektedir.Item Open Access 4857 Sayılı İş Kanunu'nda Kadın İşçiler Cinsiyet Ayrımı ve Eşitlik İlkesi(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) YILMAZ, MERVE KAFTAN; Ender Demirİnsanoğlunun temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışması ve maddi bir kazanç sağlaması gerekmektedir. Dolayısıyla tarih boyunca hem kadın hem de erkek iş hayatında aktif rol almıştır. Ancak hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da kadının karşılaştığı zorluklar erkeklerden fazla olmuştur. Kadınların iş hayatında karşılarına çıkan ilk zorluk, "asıl" değil, "ikincil" veya "tâli" kişi olarak görülmeleri, gösterdikleri emek veya aldıkları eğitimin sonucunda hak ettikleri saygıyı görememeleridir. Kadınlar sırf cinsiyetleri dolayısıyla iş hayatında bazen erkeklerden bazen de hemcinsleri olan kadınlardan ayrımcılık görmektedir. Kadınların karşılaştığı ikinci zorluk, iş hayatıyla aile hayatını bir arada götürme sorumluluğunun Türk toplumu gibi geleneksel ve ataerkil toplumlarda büyük çoğunlukla kadınların üzerine bırakılmış olmasıdır. İş hayatında cinsiyet ayrımcılığı ile mücadele ederek hak ettikleri yerlere gelebilmek için erkeklere nazaran daha fazla çaba göstermek zorunda kalan kadınlar, işten eve geldiklerinde de çocuklarının bakımı, evin düzeni gibi konularda yalnız bırakılmakta, bir kefede iki ayrı yük taşımak kadınları fiziksel ve psikolojik olarak zorlamaktadır. Gerek insan sağlığının korunması gerekse aile hayatının sağlıkla devam edebilmesi için yasal düzenlemelerle kadının iş hayatında çeşitli haklara sahip olması sağlanmış, kadın işçinin evlenmesi, anne olması gibi durumlarda çeşitli izin hakları verilmiştir. Bazı işlerde kadın işçilerin çalıştırılması tamamen yasaklanmış, bazı işlerde çalıştırılması ise sıkı şartlara tâbi tutulmuştur. Bu yüksek lisans tezinin amacı, kadın işçilerin iş hayatında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığı ve diğer zorlukları, evrensel bir ilke olan eşitlik ilkesinin kadın işçiler bakımından iş hayatındaki tezahürünü ve 4857 sayılı İş Kanunu ile kadın işçilere verilen hakları ortaya koyarak kadın işçilerin iş hayatında daha mutlu ve sağlıklı olabilmeleri için neler yapılabileceğine dair literatüre bir katkı sunmaktır.Item Open Access 4857 Sayılı İş Kanununda Devamsızlık Nedeniyle İş Sözleşmesinin Feshi(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) ŞAHİN, ÖZDEN; Ender DemirBu çalışma T.C İstanbul Kültür Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Çalışmamızın konusu, işçinin işvereninden izin almaksızın ve herhangi bir mazeret de bildirmeksizin, Kanun'da belirtilen sürelerle işe devamsızlığı halidir. İşçi ve işvereni ile arasında kurulu iş sözleşmesinden doğan en temel ve asli borcu, iş görme borcu olup, işe devamsızlık yapması halinde, söz konusu bu borcun ve yan edimlerin ihlali durumu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, somut olayın özelliklerine göre hukukumuzda, iş sözleşmesinin işveren tarafından bildirimli veya derhal fesih nedeni olarak değerlendirilmektedir. Devamsızlık aynı zamanda, geçmişten bugüne, iş hukuku uygulamasında oldukça sık karşılaşılan temel problemlerden biridir. Bu nedenle devamsızlık kavramının tam olarak ne ifade ettiği, kapsamı, hangi hallerde devamsızlık olgusunun ortaya çıktığının kabul edilebileceği, iş sözleşmesine etkileri ve benzeri hususların açıklanarak netleştirmesi önem kazanmaktadır. Bu çalışmada ise, işçinin işvereninden izin almaksızın ve herhangi bir mazeret de bildirmeksizin işe devamsızlığının hangi hallerde işveren tarafından iş sözleşmesinin bildirimli veya haklı nedenle derhal feshine yol açabileceği, Yargıtay kararları ve doktrinsel veriler ışığında bir bütün halinde ele alınmaya çalışılmıştır.Publication Open Access A comparative of study the design spectra defined by various seismic codes(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı / Yapı Mühendisliği Bilim Dalı, 2020) Elmi, Khadar Abdilahi; Coşkun, ErdalDepremler kısa sürede büyük kuvvetler oluştururlar. Büyüklüğü küçük olan depremlerde tüm yapıların çökmeden ayakta kalabilmesi oldukça önemlidir. Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY-2018), Hindistan Yönetmeliği (IS 1893-1, 2016), Eurocode (EN1998-1: 2004) ve ABD Yönetmeliklerinin (ASCE7-), davranış spektrumu modellerini karşılaştırmaktır. Deprem analizinde en yaygın yöntem doğrusal analizdir ve genellikle yeni yapıların tasarımında kullanılır. Çalışmada karşılaştırma yapmak amacıyla altı katlı moment çerçevesi modeli ele alınmış ve tasarım ve analizler için gerekli model SAP2000-v20 yazılımı kullanılarak oluşturulmuştur. Analizler, tepki spektrumları ve eşdeğer yatay kuvvet yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Periyotlar, yatay yer değiştirme ve modal kütle katılımPublication Open Access A comparative study of deep learning techniques in concrete crack detection: Convolutional neural networks and logistic regression(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı / Mühendislik Yönetimi Bilim Dalı, 2021) Rasul, Azhi Yassin; YÜKSEKTEPE, FADİME ÜNEYİnşaat alanlarında zorlu durumlarla günlük olarak karşılaşılmaktadır. Bu zorlukları yönetmek için yeni teknik ve yöntemler ortaya çıkmakta ve geliştirilmektedir. Klasik Makine Öğrenmesi (MÖ) ve Derin Öğrenme (DÖ) yöntemlerinin inşaat yönetimi alanında kullanılması da artmaya başlamıştır. Makine öğrenmesinin günlük problemleri çözme ve pratiğe dökülmesi için kullanılması, mühendislerin öne çıkarması ve başarması gereken bir görevdir. İnşaat alanlarında karşılaşılan problemlerden biri beton çatlağıdır. Çatlaklar yapılarda ortaya çıkan ve fark edilmesi zor olan hatalı oluşumlardır. Yapılardaki bozulmaları arttıracakları için erken zamanda tahmin edilmeleri çok önemlidir. Bu çalışma basit kameralarla toplanmış olan görüntüden oluşan bir veri seti için çatlak tahmininde DÖ yöntemlerinin kullanılmasını araştırmaktadır. Çatlak ve çatlak olmayan 40000 farklı görüntüden oluşan veri kümesi eğitim, doğrulama ve test olmak üzere üç gruba bölünmüştür. Bu veri kümesi, derin öğrenme yöntemlerinden biri olan ve yapay sinir ağları formundaki Evrişimsel Sinir Ağları (ESA) ve ikili sınıflandırma problem yöntemlerinden Lojistik Regresyon (LR) kullanılarak analiz edilmiştir. Son olarak, sonuçlar hem iki yöntem arasında hem literatürdeki mevcut çalışmalarla hem de gerçek hayat verileri ile kıyaslanmıştır. Aynı veri setinde hem ESA hem de LR modelleri iyi sonuçlar vermiştir ama ESA yöntemi doğruluk oranı ve kullanım açısından daha iyi olarak değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar umut vericidir ve ESA‟nın gerçek hayat inşaat yönetim uygulamalarında yakın gelecekte kullanılması beklenmektedir.Publication Open Access A proposed model for estimating the curvature ductility of reinforced concrete sections(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı / Yapı Mühendisliği Bilim Dalı, 2021) Mari, Mohamad; Karadoğan, Hüseyin FarukReinforced concrete is a widely used system for constructing structures all over the world. Currently, the main requirement for designing reinforced concrete structures is achieving a ductile behavior by deforming before the section fracture under the ultimate limit state. In general, to ensure a ductile behavior, an adequate moment-curvature is important. Nowadays, one of the most used methods for quantifying the ductility of the section is through curvature ductility. Previously, several analytical models were proposed to determine this parameter and its effect. However, some problems are encountered due to the major assumptions in developing these models which reduce their reliability for general applications. In this study, computer software was developed to calculate the curvature ductility of reinforced concrete columns and walls. In addition to that, an enhanced mathematical model for estimating the curvature ductility is proposed. Finally, a parametric study was conducted to evaluate the influencing parameters on the curvature ductility of different sections. The results of this study have shown a significant improvement in the proposed against the currently available one. Furthermore, the developed program was capable of defining the moment-curvature with good accuracy in comparison to both ETABS and Xtract. Moreover, the results of the parametric study have presented a considerable independency of the sectional ductility on the level of the confinement and the tensile strength of the concrete used. This study is expected to help practicing engineers in their daily works by reliably estimating the behavior of reinforced concrete sections.Publication Open Access A549 küçük hücreli dışı akciğer kanseri hücrelerinde cdk 4/6 inhibitörü palbociclib'in enflamasyon ile ilgili etkilerinin araştırılması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Moleküler Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı, 2019) Kaya, Şule; Ünsal, Zeynep NarçinAkciğer kanseri dünya çapında kanser ölümlerinin önde gelen nedenlerinden biridir. Vakaların yaklaşık % 85'ine neden olan küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) ve ikincisi % 15'ini oluşturan küçük hücreli akciğer kanseri olmak üzere iki geniş alt tipte sınıflandırır. Akciğer kanserinin altında yatan moleküler mekanizmalar kanserin başlaması, ilerlemesi, çevresel faktörlerden etkilenen dinamik epigenetik değişikliklerin yanı sıra nokta mutasyonları, delesyonlar, yer değiştirme ve/veya amplifikasyonlar dahil olmak üzere kalıcı genetik değişiklikler kombinasyonlarının birikmesi sonucudur. Hücre içi sinyal iletimleri iyi tanımlanmış MAPK, mTOR, Notch , Hedgehog, Wnt gibi birçok sinyal yolakları vardır. Sinyal iletim mekanizmaları üzerindeki bozulmalar da kanser nedenlerinden biridir. Bu yolaklardan biri olan Wnt sinyal yolu, hücre kaderinin belirlenmesi, hücre göçü, hücre polaritesi, nöronal şekillendirme ve embriyonik gelişim sırasında organogenezin kritik yönlerini düzenleyen eski ve evrimsel olarak korunan bir yolaktır. Diğer yandan sikline bağımlı kinazların da (CDK) kanserle ilişkileri vardır. Hücre döngüsü, hücre bölünmesi ve replikasyonu için gerekli olan büyüme, kromozomal replikasyon ve mitozun çeşitli aşamalarında görev alırlar. Karmaşık bir etkileşime giren proteinler kümesi, memeli hücrelerinde hücre döngüsü boyunca ilerlemeyi sıkı bir şekilde düzenler. Bu nedenle kanser tedavisinde CDK'ların inhibisyonu büyük önem arz etmektedir. CDK inhibitörü olarak kullanılması için preklinik ve klinik olmak üzere birçok çalışma vardır. Palbociclib de bunlardan biridir. İlk olarak 2014'te meme kanserinin tedavisi için geliştirilmiş daha sonrasında diğer kanserler üzerine de etkileri incelenmeye başlanmış ve hala daha bu araştırmalar büyük bir hızla devam etmektedir. Bu tez kapsamında A549 küçük hücreli dışı akciğer kanseri hücreleri üzerinde Palbociclib'in enflamasyon ile ilişkili moleküller üzerine etkilerini araştırmak amaçlanmıştır.Publication Open Access Abemaciclib ve palbociclib'in MIA PaCa-2 ve Capan-2 pankreas kanseri hücrelerinde ampk' nın etkileşimde olduğu üst ve alt sinyal yolakları ile etkilerinin araştırılması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Moleküler Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı / Moleküler Biyoloji ve Genetik Bilim Dalı, 2020) Sevgin, Börteçine; Gürkan, Ajda ÇokerPankreas kanseri, dünya nüfusu arasında insidansı ve mortalite oranı son yıllarda önemli ölçüde artmakta olup en yaygın dördüncü kanser türüdür. Erken teşhisi ve tedavi imkanı son derece kısıtlı olan pankeas kanseri, terapotik stratejilere karşı son derece dirençli olduğundan bazı tedavi yöntemlerinin yetersiz kalmasında rol alan ve sıklıkla görülen KRAS, SMAD, TP53, CDK2NA gibi mutasyonların varlığında hücre proliferasyonunu artırarak agresif profil izlemektedir. Bu durum kanserin yaygın özelliklerinden biri olduğundan CDK' yı hedefleyen yeni ajanlar yeni tedavi yöntemleri için ilgi çekici bir seçenek olmuştur. Spesifik CDK4/6 inhibitörleri olan palbociclib ve abemaciclib, hücre çoğalmasını G1 fazında tutulu kalmasını sağlayarak hücre proliferasyonunu azalttığı ve apoptozu indükleyerek önemli bir anti-kanser özelliğine sahiptirler. Anti-kanser etkileri sayesinde tümör oluşumuna dahil olan hücre sağkalımı ve ölümünde rol alan çeşitli moleküler hedefler bildirilmiştir. Agresif Pankreas kanseri hücreleri kullanılarak yapılan in vitro ve in vivo çalışmalar, aktiflenen CDK4 ile zıt etkileşimde olduğu bilinen evrimsel olarak korunan bir hücre içi enerji sensörü olan AMPK'nın aktivasyonundaki değişikliklerin hücre tipiyle ilişkili olabileceğini düşündürmektedir. Bu anlamda kanserin temel özellikleri arasında bilinen enerji metabolizmasının yeniden düzenlenmesi kritik önem taşımaktadır. Tez kapsamında farklı genomik özelliklere sahip MIA PaCa-2 ve Capan-2 pankreas kanseri hücre hatlarında CDK4/6 inhibitörlerinin AMPK'nın etkileşimde olduğu üst ve alt sinyal yolları üzerine etkilerinin araştırılması hedeflenmiştir. Farklı stres koşullarının, hücrelerde hayatta kalma/ölüm kararında kritik olan AMPK aktivitesini tetiklediği gösterilmiştir. Hücresel enerji ile etkileşimleri nedeniyle AMPK aktivitesi, kanser hücrelerinde mTOR sinyalini veya lipid metabolizmasını değiştirmektedir. Bu çalışmada, hücrelerdeki PI3K/AKT/mTOR sinyal eksenini modüle ederek hücre döngüsünün G1 fazında tutulu kalmalarını sağlayıcı ajanlar olan iki farklı CDK4/6 inhibitörünün etkisi karşılaştırılmıştır. MIA PaCa-2 ve Capan-2 hücrelerindeki metabolik farklılıklardan dolayı palbociclib ve abemaciclib'in her kanser hücresindeki etkileri aynı olmamakla birlikte farklı moleküler mekanizmalar üzerinden yanıt oluşturduğu dikkati çekmiştir. Palbociclib uygulanan hücrelerde hücre açlığının AMPK aktivitesinin artışı ile korelasyon gösterirken abemaciclib uygulanan hücrelerde hücre açlığının mTOR üzerinden metabolik olarak sensör mekanizma ile algılandığı belirlenmiştir. Buna bağlı olarak pankreas kanseri hücrelerinin proliferasyonunu tetikleyen yağ asidi biyosentezinin baskılanması terapötik açıdan kritik önem taşımaktadır. Bu nedenle her iki CDK4/6 inhibitörünün, hücre ölüm mekanizmasını genişletmek için hücrelerdeki farklı mekanizmaları indüklediği sonucuna varılmıştır. Son derece agresif profile sahip pankreas kanseri hücreleri için umut vaad edici çalışmalar olmakla birlikte klinik uygulamalar öncesinde pankreas kanseri farklı hücre tiplerinde CDK4/6 inhibitörlerinin moleküler hedeflerinin geniş ölçekli olarak tanımlanmasına yönelik bulgular sağlaması ve bu bulguların olası tedavi seçeneklerinin başarılarının arttırılmasına yönelik olarak yeni kombine tedaviler için önemli hücresel hedeflerin ayırt edilmesini sağlama potansiyeli taşımaktadır.Item Open Access Abemasiklib'in Akciğer Kanseri Hücreleri Üzerine Terapötik Etkinliğinde Endoplazmik Retikulum Stres Rolünün Araştırılması(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2021) GÜNAY, AYŞE; Ajda Çoker GürkanAkciğer kanseri, kanserin sebep olduğu ölüm nedenleri arasında kanser türleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Akciğer kanseri gittikçe artan görülme sıklığı ve tedavinin sağlanma oranlarındaki dünya çapındaki düşük düzeylerdeki seyri moleküler mekanizmasının aydınlatılmasına ve yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu kapsamda hücre döngüsünde kritik rol oynayan CDK 4/6 proteinlerinin ve blokajlarını sağlayan inhibitörlerin rolü değerlendirilmek istenmiştir. Düşük dozda dahi efektif rol oynayan abemasiklib antineoplastik aktivitesi CDK4 ve CDK6'nın ATP-bağlama alanının yarışçıl bir inhibitörü olarak hareket etmesidir. Ayrıca CDK4'e karşı afinitesi CDK6'ya göre 14 kat daha güçlü olduğu gösterilmiştir. Abemasiklib diğer CDK 4/6 inhibitörlerinden olan palbosiklib ve ribosiklib ile kıyaslandığında CDK4-siklin D1 kompleksi için yüksek seçicilik göstermektedir. Abemasiklib fonksiyonel grubu sayesinde, palbosiklib ve ribosiklibe kıyasla CDK4/6 ATP yarıkta daha iyi bir tamamlayıcı etki göstermektedir. Abemasiklibin bu kapsamdaki hücresel düzeydeki rolü aydınlatılmak istenmiştir. Bu sebeple yağ metabolizması, otofajik süreç ve daha önce araştırılmamış olan endoplazmik retikulum stresi üzerindeki etkisine odaklanılmıştır. Aynı zamanda PI3K/akt/mTOR yolağı üzerindeki rolü de araştırılmıştır. Akciğer kanserinde abemasiklibin rolü irdelenmek üzere in vitro analizler gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla akciğer kanseri hücre hattı olan A549 ve bronşiyal epitel hücre hattı olan Beas-2B hücreleri kullanılmıştır. Akciğer kanseri hücrelerine abemasiklib uygulaması hücresel düzeyde proliferasyona ket vurmaktadır. Aynı zamanda enerji metabolizmasında kritik rol oynayan AMPK protein ifadesinde ki azalmada abemasiklibin enerji metabolizmasını engelleyici yönde ilerlediğini göstermektedir. Gerçekleştirilen floresans boyalar ile de AMPK yolağı üzerindeki etkisi desteklenmektedir. İn vitro analizler sonucu akciğer kanseri hücre hatlarında abemasiklib uygulaması endoplazmik retikulum stresine neden olarak apoptotik sürecin desteklendiği ve hücresel düzeyde anti-tümöral aktivite gösterdiği sonucu ortaya çıkarılmıştır.Publication Open Access Äbuġalisina, Abilḥaris (Giriş, Metin, Aktarma, İnceleme, Dizin)(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) TÜRKDİL, YAKUP; Vahit TürkYaşadığı dönemde derin izler bırakmış, kendini halka sevdirmiş, adını ve yaptıklarını gelecek nesillere aktarabilecek güçte olan önemli kişilerin gerçek hayatlarının yanında bir de halkın onlara atfettiği hayatları olmuştur. İnsanlar onları gerçek hayattan koparıp birer kurtarıcı, yol gösterici günümüz tabiriyle birer süper kahraman olarak görmüşlerdir. Bilgin, filozof ve hekim İbni Sînâ'nın eserleri günümüzde hâlâ ilim dünyasında yaşamaktadır. İbni Sînâ sadece ilim dünyasında değil aynı zamanda Türk-İslam dünyasındaki insanların kalplerinde ve hayallerinde günümüzde de yaşamaktadır. Onunla ilgili hikâyeler ve fıkralar dilden dile dolaşmış ve nihayetinde kâğıda dökülmüştür. Günümüzde birçok Türk coğrafyasında bu eserler büyük ilgi görmektedir. Çalışmamıza konu olan metin Kazakistan'da bir akın tarafından söylenerek yazıya geçirilen halk hikâyesidir. Metinde İbni Sînâ ve kardeşinin hayat hikâyesi ele alınmaktadır. Çalışmamız "Giriş, Metin, Aktarma, İnceleme ve Dizin" bölümlerinden oluşmaktadır. Giriş kısmında çalışmanın amacı, İbni Sînâ'nın hayatı, İbni Sînâ'nın milliyeti, İbni Sînâ'nın eserleri, İbni Sînâ hikâyelerinin kaynağı ve İbni Sînâ hikâyeleri üzerinde durulmuştur. Metin bölümünde halk hikâyesinin çeviri yazılı şekli verilmiştir. Aktarma bölümünde ise metnin hikâyeleştirilmiş genel bir aktarmasına yer verilmiştir. İnceleme bölümünde ise çalışmamıza konu olan halk hikâyesinden yola çıkılarak ses ve şekil bilgisi örneklerle ele alınmıştır. Çalışmamızın son kısmında ise dizin yer almıştır.Item Open Access Accuracy Analysis in Medical Device Quality Measurement by Software and New Perspective of Machine Vision System(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) HOUSHMANDSHARIFI, NEDA; Murat Taha BilişikThis dissertation investigates the impact of software and machinery on the accuracy of quality measurements for medical products, specifically focusing on key parameters of medical devices. The primary objective is to streamline quality control processes, reducing human errors. To achieve this, we leverage software and artificial intelligence in conjunction with visual inspection machinery. Our study aims to assess the quality of medical products quantitatively by analyzing them as a percentage of the ideal quality. We seek to adapt the existing quality control framework to tailor it to the specific parameters that significantly influence equipment quality. In doing so, we adhere to ISO regulations and associated standards, which guide us in identifying these critical parameters and optimizing the quality control processes for various medical equipment. It is important to note that our goal is not to replace established quality management standards but rather to introduce more efficient processes that can complement these standards. We also evaluate the accuracy of traditional quality control methods in comparison to the accuracy of quality control through visual inspection systems. In this dissertation, we present two case studies as empirical evidence, illustrating the impact of human error on quality control and the effectiveness of the visual inspection system.Item Open Access Açıklanabilir ve Yorumlanabilir Yüz Duygu Tanıma(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) TOKMAK, ELİF NASIR; Fatma Patlar AkbulutGünümüzde birçok sektörde otonom sistemler artmaktadır. Bu sistemler ile insanlar arasındaki etkileşimin artmasıyla bu sistemlerin doğru kararlar vermesi oldukça zorlaşmıştır. Otonom sistemlerin karar alırken insanların duygularını dikkate almaması, yanlış kararlar almasına sebep olmaktadır. Oluşturulan sistemlerin kişinin duygu durumuna göre karar vermesi gereken durumlarda, bu sistemlerin kişilerin duygularını yüz ifadelerinden hızlı ve doğru bir şekilde tahmin etmelerini gerekli kılmıştır. Bu çalışma yüz ifadesi tanımak için yapılan çalışmalarda oluşturulan yapay zekâ modellerinin aldığı kararların açıklanması ve eksikliklerinin belirlenmesi konularında yol gösterici olacaktır. İlk olarak Literatürde bu alanda yer alan çalışmalar incelenerek bu çalışmada kullanılacak model, veriseti ve teknikler belirlenmiştir. Bu çalışmada daha önceden eğitilmiş modeller olan VGG, ResNet ve Inception modelleri üzerinde iyileştirmeler yapılarak yeni üç model oluşturulmuştur. Oluşturulan modeller Fer2013 veriseti ile eğitilmiş ve modeller ilk olarak eğitim ve test verileri üzerinden karşılaştırılmıştır. Daha sonra ise modeller yedi farklı duygu durumu için seçilen yedi görüntüyü tahmin etmeleri sağlanarak ikinci defa karşılaştırılmıştır. Her iki karşılaştırmada da en iyi model VGG olmuştur. Modellerin yaptıkları tahminlerin doğruysa neden doğru ve yanlışsa neden yanlış olduğunu açıklanması için beş farklı Açıklanabilir Yapay Zekâ (XAI) tekniği kullanılmıştır. Kullanılan XAI teknikleri GradCAM, GradCAM++, Saliency haritası, SHAP ve LIME teknikleridir. Her modelin yedi farklı duygu durumunu tahmin etmesi sağlandıktan sonra bu tahminin beş farklı teknikle açıklaması yapılmıştır. En açıklayıcı bilgiler GradCAM++ ve Saliency haritası teknikleriyle elde edilmiştir.