Kamu Hukuku Doktora Programı / Public Law PhD Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/89
Browse
Browsing Kamu Hukuku Doktora Programı / Public Law PhD Program by Publisher "İstanbul Kültür Üniversitesi"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararlarında Adil Denge Kavramı(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) ÖZMEN, AHMET MÜNCİ; Durmuş TezcanAdil denge, AİHM'in 23.7.1968 tarihli Belçika'daki eğitim dillerine ilişkin kararından bu yana, çok sık başvurulan bir kavram veya ilkedir. Konu, AİHS ve Ek Protokoller tarafından güvence altına alınan hak ve özgürlüklerle, kamu çıkarlarının / yararlarının veya bu hak ve özgürlüklerin kendi aralarında çatışmalarıyla ilgilidir. Buna, üçüncü olarak, kamu çıkarlarının, bir yandan birbirleriyle çatışırken, diğer yandan, AİHS ve Ek Protokollerle güvence altına alınan hak ve özgürlüklerle çatışmalarını da ekleyebiliriz. Adil denge ilkesi, bu çatışma ortamında devreye girer ve çatışan ögeleri ayakta tutacak bir dengeyi sağlayarak çatışmayı durdurur. Bu süreçte, denge sağlanana kadar, çatışan ögelerin, terazide farklı ağırlıklarla tartılması söz konusudur ancak, kural olarak, hakkın özü çiğnenmez ve genel olarak, mutlak hakların ağırlığı azaltılmaz. Oldukça eski bir geçmişe sahip olan adil denge ilkesine, AİHM dışında, bizim Anayasa Mahkememiz dahil, temel haklarla ilgili yargılama yapan çeşitli yargı organları da başvurmaktadır. Tezimizde, ilkenin boyutlarının ortaya konabilmesi için, tarihsel gelişimine ve felsefi temellerine yer verilmeye çalışılmıştır. İlkenin kökeninde yatan orantılılık / ölçülülük kavramı ve terminoloji üzerinde durulmuştur. Adil denge ilkesinin tanımı yapılmış ve bu ilkeyle ilgili olabilecek dengeleme modelleri sunulmuştur. Ayrıca, adil denge ilkesine göre dengeleme yapılana kadar izlenmesi gereken dikey basamaklar / aşamalar gösterilmiştir. AİHM'nin ikincilliği (subsidiarity) ilkesi uyarınca, adil denge ilkesine uyulmasının, öncelikle ulusal yetkililerden beklendiği ve AİHM standartarına uyulması koşuluyla, ulusal yetkililerin değerlendirme ve kararlarına saygı gösterilip uyulacağı (deference) konusuna da değinilmiştir. AİHM kararları ise, yukarıda sözünü ettiğimiz üç çatışma görünümüne uygun olarak bölümlenmiş ve bu bölümlenme içinde, çeşitli dava konularına göre incelenmiştir. Tezin sonunda, AİHM'nin istisnaen de olsa, mutlak hakları bile içine alacak kadar geniş bir yelpazede dengeleme yaptığı; devletlerin önemli ekonomik çıkarlarını gözettiği ve adil denge ilkesine yönelik dengeleme sürecinde, belirli tanım ve kurallara göre değil, olaya / davaya özgü (ad hoc) dengeleme yaptığı sonucuna varılmıştır.Publication Şüpheli ve Sanığın Muhakeme İşlemlerine Katlanma Yükümlülüğü(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) GÜNERBÜYÜK, UYGAR; Durmuş TezcanCeza muhakemesi hukukunun amacı, belli kurallara uygun şekilde delil toplanarak maddi gerçeğe ulaşılmasıdır. Uyulacak olan kurallar arasında şüpheli ve sanığın kendi aleyhine delil vermeme hakkı/ayrıcalığı da bulunmaktadır. Bu kurala göre, hiç kimse kendisini suçlayan bir beyanda bulunmaya veya kendi aleyhine delil vermeye zorlanamaz. Ancak, şüpheli ve sanığın bazı ceza muhakemesi işlemlerine rızalarının bulunmamasına rağmen zorlanabilmekte ve bu işlemler sonucunda da şüpheli ve sanığın aleyhine deliller ortaya çıkabilmektedir. Bu çalışmada şüpheli ve sanığın ceza muhakemesi işlemlerine katlanma yükümlülüğüne dair düzenlemelere, mahkeme kararlarına, öğretideki görüşlere yer verilerek genel bir değerlendirme yapmak amaçlanmıştır.Publication Türk Ceza Hukukunda Dolandırıcılık Suçu(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) BIKMAZ, RAİF; Durmuş TezcanUluslararası Sözleşmeler ve milli hukuk sistemlerinde, mülkiyet hakkının temel dokunulmaz insan haklarından kabul edilmesi ile beraber mal varlığına karşı işlenen suçların hukuk sistemlerinde yerini almıştır. Türk Ceza Kanunu'nda kişilerin mal varlığına yönelik tecavüzlerin önlenmesi açısından detaylı düzenlemeler yapılmış ve diğer medeni ülkelere göre daha ağır cezalar öngörülmüştür. Sosyal ve ekonomik gelişmelere bağlı olarak dolandırıcılık suçunda artışlar olduğu görülmektedir. bankacılık ve bilişim sistemlerindeki gelişmelere paralel artış gösteren dolandırıcılık suçu günümüzde sınırları aşan bir suç haline gelmiştir. Hileli davranışların çeşitlilik göstermesi, takibi zorlaştıran yöntemlerin kullanılması, bu suçla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Bu bakımdan dinamik bir suç özelliğini kazanan dolandırıcılık suçu ile mücadelede yeni düzenlemeler yapılması zorunlu hale gelmiştir. Türk Ceza Hukukunda en çok değişikliğe uğrayan suçlar arasında dolandırıcılık suçu düzenlemesi olduğunu söylemek mümkündür. Dolandırıcılık suçu, bir kimsenin hileli davranışlar göstermek suretiyle muhattap aldığı kişiyi aldatıp muhattabın veya bir başkasının kaybına ve kendisi ya da başkası için bir menfaat elde etmek şeklinde tanımlamak mümkündür. Dolandırıcılık suçunda esas olan kişinin malının alınmasında hileli davranış ile rızanın alınmasıdır. Türk Ceza Kanunu m.157.de dolandırıcılık suçunun basit şekli düzenlenmiştir. yasanın m.158 de arttırıcı nitelikli haller ve 159.Maddesi ise yaptırımı azaltıcı nitelikli halin düzenlendiği görülmektedir. Modern ceza kanunları içerisinde en detaylı düzenlemelerin yapan ceza kanunlarından biri olduğu söylenebilir. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu'nda dolandırıcılık suçu uygulamalarında, yasanın yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden bu yana halen tam bir birlik oluşmadığını söylemek mümkündür. Sözleşme hürriyetinin korunması ile dolandırıcılık suçunun sınırlarının tam olarak belirlenemediği ve suç kapsamında değerlendirilebilecek bir çok olayın hukuki anlaşmazlık olarak değerlendirilerek takipsiz bırakıldığı görülmektedir. Bu bakımdan Yargıtay uygulamaları detaylı incelenerek aradaki fark ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu çalışmamızda dolandırıcılık suçu beş ana bölümde inceleme konusu yapılmıştır. Birinci bölümde, dolandırıcılık suçuna ilişkin genel bilgiler ile karşılaştırmalı hukuktaki düzenlemeler, ikinci bölümde dolandırıcılık suçunun unsurları, üçüncü bölümde suçun nitelikli detaylı olarak incelenmiştir. Yazımızın dördüncü bölümünde suçun özel görünüş biçimleri, Cezayı azaltıcı haller ve beşinci bölümde ise dolandırıcılık suçunun soruşturulması, kovuşturulması ve genel hükümlerin dolandırıcılık suçundaki uygulamaları açıklanmıştır. Ülkemizde, 765 S.y.Türk Ceza Kanunu'ndan, 5237 sy.Türk Ceza Yasasına geçilirken yasa değişikliği nedeniyle, yeni yasanın uygulanmasında, doktrin ve uygulamada yaşanan tartışmalar irdelenerek dolandırıcılık suçu bütün boyutlarıyla incelenerek yol gösterici bir çalışma olması amaçlanmıştır.Publication Yapay Zekâ Teknolojileri Kapsamında İdarenin Sorumluluğu(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) SEYHAN, SERKAN; Oğuz Sancakdarİdarenin sorumluluğuna ilişkin yerleşik klasik sorumluluk modelleri, yapay zekâ teknolojileriyle bağlantılı olarak doğacak zararlardan sorumluluk söz konusu olduğunda yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle, yapay zekâ teknolojileri bağlamında idarenin sorumluluğunun, yeni bilgiler ve gelişmeler ışığında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu ihtiyaç dolayısıyla başta Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi olmak üzere pek çok uluslararası kuruluşun ve bunun yanında pek çok devletin yapay zekâ teknolojilerine ilişkin çalışmalar yürüttüğü gözlemlenmektedir. Ülkemizde de idarenin yapay zekâ teknolojilerini giderek artan oranda idari faaliyetlere entegre ettiği ve konunun strateji planlarına girmeye başladığı görülmektedir. Bu kullanımlar, temel hak ve özgürlüklere yönelik ihlal ve bu bağlamda çeşitli zararlar oluşturabilecektir. İşbu durumlarda idarenin sorumluluğunun hangi esaslara tabi olacağının belirlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, çalışmada yapay zekâ teknolojilerinin idari faaliyetlerde kullanımının hukuki çerçevesi ortaya konularak temel hak ve özgürlüklerle ilişkisi irdelenecek; bu bağlamda doğabilecek zararlardan idarenin sorumluluğuna ilişkin esaslar ortaya konulmaya çalışılacaktır.