Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Programı / International Relations Master's Degree Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/78
Browse
Browsing Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Programı / International Relations Master's Degree Program by Language "en_US"
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Publication A review of the political stance of Kurdish women: Leyla Zana portrait(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2016-05) Ökzsüzömer, Ecem Hazal; Zihnioğlu, ÖzgeBu çalışmanın konusu siyasette etkili bir duruşa sahip olan Kürt kadınlarıdır. Hedef, bu duruşa giden yolda etkisi olan dinamiklerdir. Bu araştırma kadın ve anne imajını merkeze koymaktadır. Konuyu incelerken literatürden ve tarihsel gelişimden yardım alınmıştır. Çalışma, Kürt kadın duruşunu geçmişten günümüze etkili kadın figürleri, siyasi partiler ve onların uygulamaları ile açıklamaya yardımcı olmuştur. Feminizm ve milliyetçilik ile başlayan yol hedeflediği noktaya ulaşmıştır. Kürt kadınının günümüzde diğer kadınlardan farklı olarak geldiği noktayı sergilemiştir. Konu ile çizilen Leyla Zana Kürt kadınını anlamada anahtar niteliğindedir.Publication Arab Spring and analysis of Arab Spring in Turkey over Gezi Park events(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bilim Dalı, 2017) Kaçaker, Kadir; Bilgili, Nazlı Çağın"Gezi Parkı Olayları Türkiye'nin Arap Baharı Mıdır?" sorunsalına cevap aradığım tezimin ilk bölümünde, bahsi geçen gösterilerin içeriklerine bağlı olarak sosyal hareketler kavramının içeriğini tartıştım.Tezimin ikinci bölümünde ise, Arap Baharı olarak tabir edilen ancak şahsi fikrime göre "Arap Uyanışı" gösterileri olarak tabir ettiğim olayların içeriğini tartıştım. Protestolar sırasında "Yasemin, Facebook Devrimi" vb. adlarla anılan eylemlerin neden devrim olarak nitelendirilmemesi ve "Arap Uyanışı" gösterileri olarak tabir edilmesi gerektiğinin sebeplerini açıklamaya çalıştım. "Arap Baharı Nedir" başlıklı bu bölümün sonrasındaki bölümde Arap Uyanışı olaylarını hazırlayan etmenleri belirttim. Ardından bu konuya bağlı olarak bölümün alt başlıklarında bahsi edilen protestolar sonucunda yönetimin değiştiği Tunus, Mısır, Libya ve Yemen'de yaşanan olayları anlattım. Tezimin üçüncü bölümünün ilk kısmında "Gezi Parkı Olayları Nedir?" başlığı altında Türkiye'de 2013 yılının Mayıs ayı sonlarında görülen olayları aktardım. Gerçekleşen bu gösteriler sırasında yaşananları günü güne aktarmaya çalışmanın yanında Gezi Parkı Olayları'nın içeriğine dair yapılan yorumları belirttim. Bu bölümün alt başlıklarında ise tezimde sorusuna cevap aramak için Tunus, Mısır, Libya ve Yemen'de yaşanan Arap Uyanışı gösterileri ile Gezi Parkı protestolarını amaçları açısından karşılaştırmaya çalıştım. Dolayısıyla bu konuya bağlı olarak söz konusu gösterileri nedenleri, eylemcilerin talepleri, katılan kitleleri, yöntemleri, etkileri bakımından değerlendirdim. Sonuç bölümünde ise, incelediğim Arap Uyanışı eylemleri ile Gezi Parkı Olayları'nın ele aldığım konuları analiz ettiğimde ulaştığım "Gezi Parkı Olayları Türkiye'nin Arap Baharı Değildir" düşüncesine bağlı açıklamaları ifade ettim.Publication Confilct competition and control of energy resources of the caspian region(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2008) Aliş, Naciye Beste; Akgün, MansurPublication Defining and naming the Kurdish issue: Institutions, opinion leaders and parties(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2012-09) Cevheri, Seda Gizem; Mensur AkgünKürt sorunu tarihsel geçmişe dayanan, ekonomik, sosyal güvenlik , kültürel ve demokratik hak sorunları boyutu olan Türkiye'nin yalnız iç siyasetini etkilemekle kalmayan dış politikasını özellikle Ortadoğu ülkeleri, AB ve ABD ile ilişkilerini derinden etkileyen bir sorundur. Türkiye siyaseti açısından önemli olan Kürt sorunun çözülememesi, sorunun bir türlü tanımlanamamış ve adlandırılamamış olmasındandır. Bu nedenle Kürt sorununa farklı çevrelerce kabul edilebilecek genel bir tanımlama ve adlandırma yapılmasının sorunun çözümüne katkıda bulunacaktır. Tezin birinci bölümünde Kürt sorununun tarihsel geçmişi anlatılmıştır. Bu bölüm Kürt sorununun kısa bir tarihidir. Üç dönemden oluşan bu bölümde Osmanlı İmparatorluğu'nda Kürtler ve Kürt sorunu, Milli Mücadele Dönemi'nde Kürtler ve Kürt sorunu, Türkiye Cumhuriyeti'nde Kürtler ve Kürt sorunu anlatılmıştır. Kürt sorununun tarihsel gelişimine değinilmesinin ardından tezin ikinci bölümünde, Kürt sorunu tanımlanmaya çalışılmıştır. Kürt sorununu oluşturan unsurlar; yani güvenlik sorunu, sosyo-ekonomik sorunlar ve kültürel ve demokratik haklar sorunu bu bölümde incelenecektir. PKK terörü, Türkiye Cumhuriyeti'nin PKK terörünün bitirilmesine yönelik aldığı önlemler ve diğer devletlerin PKK ile ilişkisi gibi önemli alt başlıklar Güvenlik sorununu oluşturmaktadır. Sosyo- ekonomik sorunlar ise; göç, eğitim, çalışma ve gelir sorunlarını içermektedir. Kültürel ve Demokratik haklar sorunu ise, insan hakları ihlallerinin ve anti demokratik uygulamaların yarattığı sorunlardan oluşmaktadır. Bu başlıkların hepsi Kürt sorununun parçalardır. Kürt sorunun tanımlanmasının ardından tezin üçüncü bölümünde; Kürt sorunun siyasi partiler, devlet kurumları, sivil toplum örgütleri ve kanaat önderleri tarafından nasıl tanımlandığı, nasıl açıklandığı ve nasıl adlandırıldığı incelenmiştir. Bu kişiler ve kurumlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin iç ve dış siyasetini yönlendirdikleri gibi, toplumu da yönlendirmektedirler. Kürt sorununun çözülebilmesi için bu kişi ve kurumların soruna bakış açıları anlaşılmalı ve sorunun çözümü için ortak bir tanımlama yapılması sağlanmalıdır. Bu tez Osmanlı İmparatorluğu'nun Kürdistan coğrafyasınıda hâkimiyet kurmasından AKP önderliğinde Kürt sorununun çözümü için politika üretme çalışmalarının durduğu 2009 yılına kadar geçen sürede yaşananları referans almıştır. Farklı bakış açılarındaki kişi ve kurumların Kürt sorununa ilişkin görüşleri incelenerek hazırlanan bu tezin genel amacı; Kürt sorununun çözülmesi için toplumun farklı bakış açılarına sahip bütün kesimleri tarafından kabul edilecek bir adlandırma ve tanımlama yapılması gerektiğine dikkat çekmektir. Çalışma Kürt Sorununun birden fazla şekilde tanımlandığını ve adlandırıldığını, sorunun çözümü için tek bir tanımlama ve adlandırılma yapılması gerektiğini göstermiştir.Publication Democracy and participation at the local level in the context of city (citizens') council: Women's and children's assemblies in Zeyti̇nburnu, Küçükçekmece, Kadıköy and Bahçeli̇evler(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2015-04) Vanlıoğlu, Esma; Zihnioğlu, ÖzgeBu tez, yerel düzeyde demokrasi ve katılım olgusunu kent konseyi modeli bağlamında İstanbul dahilinde Zeytinburnu, Küçükçekmece, Kadıköy ve Bahçelievler ilçeleri Kent Konseyleri kadın ve çocuk meclisleri örneklemleri üzerinden incelemektedir. Türkiye bağlamında kent konseyi kadın ve çocuk meclislerinin yerel düzeyde demokrasi ve katılımı sağlama konusunda rolü araştırılmıştır. Araştırmada, kent konseyleri kadın ve çocuk meclisleri, yerel düzeyde kadın ve çocuk katılımı bağlamında incelenmektedir. Bu tez dahilinde, yerel düzeyde demokrasi ve katılımı gerçekleştirmek amacıyla yönetişim yaklaşımı doğrultusunda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (BMKP) tarafından sunulan Yerel Gündem 21 (YG21) projesi kapsamında bir katılım modeli olarak oluşturulan kent konseylerinin uygulanması aşamasında karşılaşılan sorunlar irdelenmiştir. Araştırma sonuçları, kent konseyi kadın ve çocuk meclislerinin yerel düzeyde demokrasi ve katılımı sağlama konusunda aktif olarak çalışmalarına rağmen beklenen doğrultuda kadın ve çocuk katılımını gerçekleştiremediğini göstermiştir. Kent konseyi modeli ile kadın ve çocuk meclisleri, uygulama sürecinde karşılaşılan sorunlar çözüldüğünde demokrasi ve siyasi anlamda karar verme süreçlerine katılım konularında daha etkin düzeyde katkı sağlayacaklardır.Publication Effects of Syriza movement on EU integration(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2017) Aksu, Ceyda; Zihnioğlu, ÖzgeAvrupa Kıtası'nda bir birlik kurma daha doğrusu entegre olmuş bir Avrupa fikri orta çağlara dayanmakla birlikte İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu anlamda yapılan çalışmalar daha da hız kazanmıştır. Ancak, tam olarak tamamlanmış bir süreçten bahsedemezken bu süreç için tehlike oluşturabilecek Avrupa'da bir takım gelişmeler yaşanmaktadır. Bunlardan bir tanesi de Yunanistandaki Syriza Hareketi'dir. 25 Ocak 2015 tarihinde iktidara gelen Syriza Partisi, Avrupa Birliği karşıtı söylemleriyle sadece Yunanistanda ve Avrupada yaşayanların değil tüm dünyanın ilgi odağı haline gelmiştir. Bu oluşum Avrupa Birliği' nin geleceği açısından epey büyük bir önem arz etmektedir. Bu tez çalışmasında da Avrupa Entegrasyonu teoriler ile birlikte ele alınmış ve incelenmiş olup Liberal İntergovernmentelizm teorisi işiğında da Syriza Hareketinin bu entegrasyona etkileri ortaya konulmuştur. Bu etkiler teori bağlamında analiz edilirken de Ekonomik, Siyasi, Jeopolitik ve Sosyal etkiler gibi başlıklardan yararlanılmıştır. Anahtar Kelimeler : Avrupa Entegrasyonu, Entegrasyon teorileri, Liberal İntergovernmentalizm, Syriza Hareketi.Publication Evolution of minority rights in Europe: the case of western thrace Muslim Turkish minority(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2006-08) Chousein, Şule; Cüneyt YenigünBu çalısma tarihi çerçeve içerisinde azınlık haklarının gelisimini, uluslararası örgütlerin azınlık hak ve uygulama mekanizmalarını, Avrupa kurumlarının azınlık hakları ve koruma mekanizmalarını, bes batı demokrasisinde azınlık yönetimlerini (Almanya, İsviçre, Belçika, İngiltere, İspanya ) ve Yunanistan'daki Batı Trakya Müslüman Türk Azınlıgı'nı inceler. Uluslararası azınlık haklarının içerigi, uygulanabilirligi, ve azınlıkların korunmasındaki etkinligi incelenmistir. Bu baglamda Milletler Cemiyeti, Birlesmis Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İsbirligi Teskilatı, Avrupa Birligi gibi belli baslı örgütlerin azınlık haklarının uygulanmasındaki rolü tartısılmıstır. Çalısmanın büyük kısmı Yunanistan'daki Batı Trakya Müslüman Türk Azınlıgı'nı kapsar. Müslüman Türk Azınlıgı tarihsel, hukuksal ve politik bir perspektif içerisinde; akraba devlet (Türkiye) ve evsahipligi yapan devlet (Yunanistan) iliskileri, azınlıgın kendi iç yapısı, ve kimlik algılamaların tarihsel husumetlerle birbirine zıt olarak sekillendigi toplum içerisindeki varolus çabaları çerçevesinde incelenmistir.Publication Identity crisis of Jordan during the Israel-Palestine peace process(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2011-08) Gülşen, Volkan; Cüneyt YenigünBu çalışma, Ürdün Krallığı içerisindeki Filistinli varlığı ile Ürdün kimlik krizi arasındaki ilintiyi incelemektedir. Filistinlilerin İsrail tarafından yok sayılması ve Ürdün'e göçe zorlanmalarının Mavera-i Ürdün teşekkülünün kuruluş dinamiklerini nasıl değiştirdiği araştırılmıştır. Araştırmada, Ürdün kimliğinin yapı taşları olarak kabul edilen Arap ve İslam kimliklerinin nasıl muhalefet güçlerine dönüştükleri ve rejimin istikrarına tehdit haline geldikleri araştırılmıştır. Bu çalışmada, özellikle Ürdün Kralları'nın en güvendiği örgütlerden biri olan Müslüman Kardeşler'in Krallığın varlığına karşı ana tehdit haline gelmesi sorgulanmıştır. Çalışma, melez Ürdünlü kimliğinin Ürdün'ün halklarını, özellikle Filistin kökenli olanları kapsayamadığını ortaya koymuştur. Bu, Krallığın kuruluşundan bu yana defilistinizasyon çabalarının önünü açmıştır. Diğer yandan, bölgesel gerçekler, uluslar arası aktörlerin baskıları ve İsrail tarafından uygulanan militarist politikalar, Ürdün'de ekonomik ve demografik açılardan bir Filistinli realitesiyle sonuçlanmıştır. Bu, daha sonradan, özellikle Israil-Filistin barış sürecinde, Filistinli mültecilerin Müslüman Kardeşler üzerinden Ürdün politik yaşamında aktivasyonunu körüklemiştir. Bu çalışma şunu belirtmektedir ki, bu dinamikler, aynı Müslüman Kardeşlerin Ürdün kolunun yönetim düzeyini ve stratejik yaklaşımını değiştirdiği gibi, Ürdün'ün dengelerini de değiştirecek bir sürece yol açacaktır.Publication Syrian people and their integration within Turkey in context of the refugee crisis and extended visit(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, 2016) Açıkel, Aybike; Emre, YunusSuriye'de 2011 yılında başlayan, muhalif grup ile rejim arasında yaşanan çatışmalar kısa sürede artan şiddeti ve boyutu ile bir iç savaşa dönüşmüştür ve yakın zamanda da bu durumun çözüme kavuşması beklenmemektedir.. Ülke nüfusunun yarısı iç veya dış göçe zorlanarak yerinden edilmiştir. Hiç şüphesiz en çok Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'nin, dış yardımlar olmaksızın insani bakış açısı temelinde yürüttüğü mücadele Avrupa dahil tüm dünyaya örnek olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da savaş mağduru bu insanları kabulü ve misafirperverliği takdire şayandır ancak zaman geçtikçe, misafirlik süresi uzadıkça ortaya çıkan sorunların çözümü, yalnızca kalıcı ve uzun soluklu politikalarla çözümlenebilecektir. Bu tezin temel amacı, son yıllarda Türkiye'nin iç ve dış politikasını derinden etkileyen Suriyeli sığınmacıların güncel durumlarını ele alarak, Türkiye'de kalıcılıklarını anlama ve entegrasyonları için çözüm önerileri sunma düzeyinde inceleme yapmaktır. Bu amaçla, nitelik açısından farklara rağmen, göçmen ülkesi olduğunu kabul edip, entegrasyon çalışmalarına hız veren Federal Almanya model olarak alınmış, entegrasyon politikalarının Türkiye için uygulanabilirliği incelenmiştir. Almanya'nın entegrasyon politikalarına yön veren en önemli argüman olan Federal Almanya Ulusal Entegrasyon Planı'nın, Türkiye'de yeni dönemde ortaya çıkan Suriyelilerin uyumu sürecinde, oluşturulması gereken politikalar için model olması ve buna istinaden konuya ilişkin çözüm önerileri sunmak amaçlanmıştır Anahtar Sözcükler: Suriye, Suriyeli sığınmacılar, Entegrasyon süreci,Entegrasyon.Publication The European Union's impact on women's rights in Turkey(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bilim Dalı, 2020) Kavak, Yasemin; Ertürk, Ahmet CamalTürkiye ve Avrupa Birliği (AB) ilişkileri, Türkiye'nin tam üyelik başvurusu yapmasıyla 1959 yılında başlamıştır. Türkiye'nin resmi adaylığı açıklandığından beri, bu konudaki literatür önemli bir yer edinmiştir. Bu süre zarfında, Türkiye de kadın hakları hususunda bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bir başka deyişle, Avrupa Birliği, AB Kurumları ve de anlaşmaları ile cinsiyet eşitliğini teşvik etmeye çalışmıştır. Bunun yanı sıra, Türk Medeni Kanunu ve Anayasası kadın haklarını önemli bir şekilde etkileyen bir takım gelişmeler gerçekleştirmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği entegrasyon süreci önde gelen iki önemli sivil toplum kuruluşu ile desteklenmiştir. Bunlardan biri KA-DER; Kadın Adayları Destekleme Derneği ve diğeri ise KAGİDER; Kadın Girişimcileri Derneği. Bahsedilen her iki sivil toplum kuruluşları kadınları karar alma mekanizmalarına ve kadın istihdamına teşvik etmek açısından etkili araçlar olmuşlardır. Bu çalışma, Avrupa Birliği katılım öncesi süreçte kadın hakları ışığı altında literatür incelemesiyle hem gelişmeleri hem de eksiklikleri yansıtmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda, AKP yönetimi boyunca, Türkiye ve AB ilişkileri ve kadın hakları üzerindeki etkisine değinmiştir. Bu tezin amacı Avrupa Birliğinin Türkiye'deki kadın haklarına etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle, bu çalışma, Türkiye'nin Avrupa Birliği entegrasyonu kadın haklarını nasıl etkilediği ve Türkiye'deki kadın haklarını destekleyen faktörlerin neler olduğu sorusu üzerine kurulmuştur. Bu çalışma Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cinsiyet eşitliğine karşı geleneksel ataerkil tutumuna değinmektedir ve bu durumun Avrupa ve Türkiye ilişkilerini olumsuz yönde etkilemesine zemin hazırlamıştır. Son olarak, bu çalışma Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 1999-2019 yıllarında düzenlenen İlerleme Raporlarını inceleyerek kadın hakları hususunda gerçekleşen önemli gelişmeleri ve de sorunları değerlendirmeye çalışmıştır.Publication The ideological foundations of Muslim Brotherhood and Wahhabism and their collusions against Nasserism(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, 2020) Abushaaban, Hussein T. H.; Papuççular, Hazal; HUSSEIN T. H. ABUSHAABANArap coğrafyasındaki en önde gelen ve en etkili Siyasal İslam hareketleri, her biri kendi teolojik, teorik ve ideolojik temelleri olan Mısır'daki Müslüman Kardeşler ve Suudi Arabistan'daki Vehhabilik'tir. Bu temel farklılıklardaki karşılıklı karışıklıklar, laik Milliyetçiliğin doğuşu, Arapçılık, ve Nasırizm, Suudi Vehhabiliği ile Mısır Müslüman Kardeşler arasında işbirliği ve koordinasyon fırsatı oluşturdu. Suudilere ve diğer Arap Körfez Şeyhliklerine göre, Milliyetçi hareketliliğin, halklarını yönetmekteki meşruiyetleri açısından gittikçe artan bir zorluk olduğu düşünülmektedir. Mısır Müslüman Kardeşlere göre Nasırizm'in Milliyetçi projesi, ilkesel olarak, kendi İslami projelerinin bir karşı-ideolojisidir. Bu nedenle, Nasırizm ve Sadatiti dönemlerinde, Soğuk Savaşın zirvesinde, Nasır'ın Milliyetçilik projesine ve Sovyet müttefiklerine karşı Birleşik Krallık, Birleşik Devletler, Vehhabilik ve Müslüman Kardeşler arasında beklenmedik bir koalisyon kuruldu. Batılı Güçler ile Müslüman Kardeşler arasındaki işbirliği hiç bir zaman resmiyet kazanmamasına rağmen, bazı ifşa olmuş belgelerin ABD ve Batılı istihbarat servislerinin himayesinde ve denetiminde, İsviçre ve Almanya'yı Kardeşler için İslamiyet'i yaymak amaçlı medya kampanyalarını koordine etmede ve takviye stratejilerinde merkez olarak kullandığına işaret etmektedir. Batılı himayelerin ve Suudi Arabistan'ın Müslüm Kardeşlerin İslamcılığını ve genel İslamcılığı finanse etmesi dini yükümlülük veya nezaketten kaynaklanmaktan ziyade Batının Sovyet yayılmacılığına karşı çevreleme stratejisinden motive olmuştur.Publication The role of the European public opinion and political elites on relations between the European Union and the İslamic Republic of İran(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2016-09) Hamid, Chato Shaker; Zihnioğlu, ÖzgeBu çalışmada Avrupa ve İran arasındaki sorunların siyasi elitler ve avrupa kamouyundaki görüşleri incelenmiştir.Publication The Us and Afghanistan Relations After 9/11 Event(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce), 2018) Yaquubı, Mohammad Feroz; Yesevi, Çağla Gül9/11 Olayı sonrası Amerika ve Afganistan İlişkileri Mohammad Feroz YAQOOBİ Afganistan tarihi istilalar tarihi olarak tanımlanabilir. Asya'nın kalbi olarak da görülen edilen Afganistan, sahip olduğu coğrafi konumu sebebiyle tarihte birçok kez istilalara uğramıştır. Afganistan, Orta ve Güney Asya, Orta Doğu ve Kafkaslar arasındaki kavşakta yer alan bir ülkedir. Zengin enerji kaynaklarına sahip olan İran, Pakistan, Çin, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan gibi stratejik öneme sahip ülkeler ile sınırları vardır. Bu önemli coğrafi konumu nedeniyle, Afganistan coğrafi, tarihsel, kültürel ve stratejik olarak Orta Asya'da kilit bir ülkedir. Terörizm, dünyadaki bütün ülkelerin ana sorunudur. Bugün dünyadaki birçok terörist saldırıları sadece hedef ülkede değil, başka ülkelerde de büyük üzüntülere neden olmaktadır. Çünkü terörist saldırılar birçok masum insanın ölümüne sebep olmakta ve ayrıca ülkelerin büyük ekonomik, sosyal ve kültürel yıkımlara maruz kalmasına neden olmaktadır. Afganistan, Terörizm 'den olumsuz etkilenen bir ülkedir. Orta Doğu'da meydana gelen en önemli terörist grup, 11 Ağustos 1988'de pakistan'da kurulan El Kaide'dir. El Kaide terör örgütü, dünya çapında birçok terörist saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırıların en önemlisi, birçok masum insanı öldüren 9.11.2001 saldırılarıdır. 11 Eylül terörist saldırısı, Afganistan'daki ABD müdahalesinin temel sebebidir. Çünkü 1812 savaşından beri, ABD kendi topraklarında ilk defa saldırıya uğramıştır. Böylece, dünyanın süper gücü olarak kabul edilen ABD, tüm dünya politikasını, özellikle Ortadoğu'yu etkileyen ve hala etkilemeye devam eden tüm politikasını değiştirmiştir. 11 Eylül saldırıları, ABD'nin terörle mücadele adı altında dünyanın farklı yerlerinde askeri operasyon yapması ile sonuçlandı. ABD 2001 yılında gerçekleşen terör olayından sonra başlattığı terörizmle mücadele çerçevesinde Afganistan'daki ABD yerleşimi Orta Asya'nın jeopolitiğini derinden etkilemiştir. ABD, faaliyete başladığında Afganistan için iki ana stratejik hedef belirlemiştir ve George W. Bush yönetimi boyunca bu stratejik hedeflerin ekseninde hareket etmeye çalışmıştır. Bu stratejilerin amacı Afganistan'daki El Kaide terör örgütüne güvenli bir bölge sağlayan Taliban yönetiminin yok edilmesi ve meşru bir Afgan hükümetinin kurulmasına kadar bölgenin istikrarının sağlanmasıydı. Zamanla ABD bu stratejik hedefleri genişletmiştir. Bu bağlamda, 2002 ve 2009 yılları arasında ABD ve NATO tarafından uygulanan strateji ile Afganistan'a ekonomik yardım, ülkenin güvenliği, Afganistan ordusunun eğitimini, askeri iyileştirme ve ülkede istikrarı sağlamak, kaçakçılık karşıtı faaliyetlerini yürütmek ve Taliban unsurlarına ve El Kaide teröristlerine karşı terörle mücadele operasyonlarını devam ettirmekti. Başkan Barack Obama yönetimi Amerika'nın Afganistan politikasını Amerika'nın çıkarları açısından tekrar gözden geçirmiştir. Ancak Obama'nın Afganistan Politikası sadece Afganistan için değil, aynı zamanda Pakistan'ı da ilgilendiren bir politikadır. Bunun nedeni, yönetimin Afganistan'daki istikrarın Pakistan'daki gelişmelere ayrılmaz bir şekilde bağlı olmasıydı. Bu nedenle Obama'nın Afganistan Politikası, Obama'nın ABD dış politikası için Afganistan ve Pakistan'ı tek bir operasyon tehdidi olarak tanımlamak için kullandığı yeni bir terim olan Obama'nın "AfPak Politikası" olarak adlandırılmıştır. Donald Trump, ABD kuvvetlerinin Afganistan'dan tamamen çekilmesi veya Afganistan'ın misyonunun tamamen özel savaş şirketlerine devri gibi yaklaşımları reddetmiştir, Donald Trump böylece Amerika'nın Afganistan'daki en uzun soluklu savaşına sahip çıkmıştır. Donald Trump Başkan Barack Obama'nın kendisinden önce gördüğü sorunları değerlendirdiğinde, benzer bir sonuca ulaşmıştır. Taliban'ı ortadan kaldırmak için Afgan güçlerine daha fazla eğitim ve destek verilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, 9/11 olayından sonra Amerika – Afganistan ilişkilerinin incelenmesi ve George W. Bush, Barack Obama ve Donald Trump yönetimlerinin Afganistan'ın dış politikalarının karşılaştırılmalı bir analizini yapmaktır.Publication Türkiye'nin Suriye Mülteci Politikası ve Türkiye Ekonomisi ve Güvenliğine Etkileri (2011 - 2015)(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, 2018) Fadhly, Naıl; Bayraktar, Bora; 265645Suriye'de çatışmalar 2011 yılında başlamış, buna bağlı olarak yüzbinlerce kişi ölmüş, milyonlarca Suriyeli mülteci haline gelmiştir. Bu bağlamda Suriye halkı, Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır ve bazı Avrupa ülkelerinde yeni bir yaşam arayışında bulunmuş;Türkiye, Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan ana ülkelerden biri olmuştur.Bugün Türkiye'de üç milyondan fazla Suriyeli mülteci vardırve Türkiye dünyanın en çok mülteci ağırladığıülkedir.Bu oranda mültecinin Türkiye'de bulunmasının ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda zorlukları doğmuştur.Bu tezin amacı, Suriye'den gelen yüksek sayıda mülteci ile ilgili Türkiye'nin uyguladığı ekonomik, sosyal ve siyasal politikaları analiz etmek, karşı karşıya kaldığı sorunları ele almak ve özellikle Türk ekonomisine ve güvenlik politikalarına yansımalarını incelemektir.Publication Ukrainian crisis and its impact on Turkey(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı, 2016-08) Güler, Zeynep Naz; Akgün, Mensur2013 yılının son aylarında, Ukrayna'da yaşanan gelişmeler akıllara Soğuk Savaş yıllarını getirmiştir. Krizin patlak vermesiyle birlikte Karadeniz coğrafyasında güvenlik kaygıları ön plana çıkmıştır. Yüksek seviyede savaş riskine sahip olan bu kriz uzun süre uluslararası gündemde yer almıştır. Ukrayna Krizi beraberinde Kırım'da yaşanan gelişmeler Kırım Tatarlarının geleceği açısından soru işaretlerinin artmasına neden olmuştur. Krizin patlak vermesinden sonra Rusya Federasyonu'nun Kırım'ı ilhak etmesi bugün hala birçok ülke tarafından uluslararası antlaşmalara uygunluk bakımından illegal olarak nitelendirilmektedir. Aynı zamanda bütün bu gelişmelerin temelinde, Rusya Federasyonu ile Batı dünyası arasında yaşanan rekabet durumunun olduğu birçok kaynak tarafından vurgulanmaktadır. Ukrayna'nın ve özellikle Kırım yarımadasının Rusya açısından büyük öneme sahip olmasının nedenleri arasında askeri, ekonomik ve tarihsel unsurlar ön plana çıkmaktadır. Ukrayna'yı yakın çevresinde tutmak isteyen Rusya bölgede kendi çıkarları doğrultusunda hamleler yapmaktadır. Türkiye açısından ise, Kırım ve Kırım Tatarlarının durumu çok büyük bir öneme sahiptir. Bunun başlıca sebebi Kırım Tatarları ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bulunan tarihi, milli, dini ve kültürel bağlardır. Kırım Tatarları için Türkiye ikinci bir vatan konumundadır. Türkiye bu bağlamda, Kırım Tatarları için bölgede eğitim, sağlık ve kültürel konularda faaliyetlerini sürdürmektedir. Sonuç olarak Ukrayna Krizinin Türkiye'ye etkisi, Kırım yarımadasının güncel durumu, Kırım Tatarlarının geleceği konusundaki kaygılar ve Türkiye'nin Rusya ile olan ilişkileri üzerine yoğunlaşmaktadır.