Mimarlık Yüksek Lisans Programı / Architecture Master's Degree Program

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/4943

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 61
  • Item
    Fas'taki Yapılarda Yenilenebilir Enerji Kullanımının Değerlendirilmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) ABBOUD, MARIA RAIHANE; Esin Kasapoğlu; Esra Bostancıoğlu; Enes Yaşa
    Küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre kirliliği, fosil yakıtların hızla azalması ve enerji fiyatlarının her geçen gün artması nedeniyle, yenilenebilir enerji kullanımı önemli bir konu haline gelmiştir. Enerjinin etkin kullanımı ve mimarlık her zaman birbiri ile ilişkili olmuştur. Dünyadaki enerji kaynaklarının önemli bir bölümü binalar tarafından tüketilmektedir. Yapım sektörünün dinamik bir yapıya sahip olması, enerjinin etkin kullanımının da bu doğrultuda gelişmesinin beklenmesine neden olmuştur. Sanayi devrimi ile yaşanan teknolojik gelişmeler, birçok yapı uygulamasında teknoloji kullanımının ortaya çıkmasına paralel olarak yenilenebilir enerji kullanımının önemini de önplana çıkarmıştır. 20. yüzyılın teknolojik ihtiyaçlarının sonucunda ortaya çıkan enerji etkin bina tasarımı, çevresel uyaranlara tepki vererek bir değişim geçirmekte ve ortam koşullarına uyum sağlayabilmeyi olanaklı hale getirmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, hidroelektrik enerji, biyokütle ve jeotermal enerjisi olarak sıralanmaktadır. Sanayi devrimi sınırlı doğal kaynaklarımızın sınırsız kullanımına yol açtığından, enerji kaynakların tükenmesi, küresel ısınma, su kirliliği gibi, çevresel konular endüstriyel ve inşaat faaliyetleriyle daha da kötüleşmiştir. Bu nedenle, ortaya çıkan insan sağlığı ve ekosisteme yönelik sorunlara çözüm olabilecek yaklaşımlar geliştirilmektedir. Binaların çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmeye yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bu süreç, inşaatların çevreye verdiği zararı en aza indirmeye ve çevre dostu yapıları inşa etmeye yardımcı olmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, enerji etkin binaların tasarımı, çevreye zarar vermeyen yapı malzemelerinin kullanımı ve enerji tasarruflu yapıların inşaa edilmesi önem kazanmıştır. Bu tez çalışmasında, Fas'ta yapım sektöründe enerji etkin ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını bütünleştiren örnek projelerin incelenerek, yaygınlaşmalarına katkıda bulunmak amaçlanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ilkelerini tanıtmaya çalışmak ve binaların enerji verimliliğini artırmadaki rolünü araştırmak düşüncesinden yola çıkılmaktadır.
  • Item
    Dayanıklı ve Sürdürülebilir Kentsel Oluşumda Yapılı Çevrenin Önemi ve Mimari Tasarımın Rolü: İzmir Örneği
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) PALAS, ECE; Neslihan Dostoğlu
    Doğa, eski çağlardan itibaren, insanların hayatta kalabilmesi için kaynaklar sunan ve yaşamın devamlılığı için gerekli olan temel ihtiyaçları bizlere sağlayan bir yaşam alanı olmasına rağmen, insanların çevreye verdikleri zararın giderek artması nedeniyle, günümüzde geri dönülemez düzeyde tahribatlara maruz kalmış ve kendini yenileme özelliğini kaybetmeye başlamıştır. Geçmiş dönemlerde insanlar, ihtiyaçları ölçüsünde enerji ve kaynak kullanarak, doğa ile uyumlu yaşamıştır. Çevre sorunlarının artmaya başladığı Sanayi Devrimi'nin öncesinde, nüfusun büyük bölümünün kırsal alanlarda yaşaması, kentlerdeki nüfus yoğunluğuna bağlı düzensiz büyümenin ve doğa tahribatlarının önüne geçmiştir. Sanayi Devrimi sonrasında, fabrikaların kurulması, zararlı atıkların oluşması, nüfusun hızla artması, teknolojik gelişmeler, kentlerin kontrolsüz büyümesi, kent çeperlerine doğru yapılaşmanın yayılması, enerji ve kaynak kullanımının artması vb. etkenler, doğa tahribatlarını üst seviyeye çıkarmıştır. Günümüzde, küresel bir problem haline gelen iklim değişikliğine neden olan faktörlerin başında, dünya nüfusunun büyük bölümünün yaşadığı kentler gösterilmektedir. Hızlı ve düzensiz kentleşme, çevre problemlerini ortaya çıkararak, küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini tetiklemiştir. Doğal çevreye zarar verilerek kentsel büyümenin sağlanması, aynı zamanda doğal afetlere karşı dayanıklılığının azalmasına da neden olarak, kentlerin sürdürülebilirliğini kaybetmesine neden olmuştur. Bu tez çalışmasında, iklime ve doğal afetlere karşı dayanıklı yaşam alanlarının oluşturulması ve gelecek nesillere bu yaşam alanlarının sağlıklı bir şekilde aktarılması için yapılması gerekenler ve bu kapsamda dünya genelinde alınan önlemler değerlendirilmiştir. Kentlerde, çevreye verilen zararın ortaya çıkardığı doğa tahribatlarının yanında, ekonomik ve sosyal problemler de oluşmaya başlamıştır. Tez çalışmasında, İzmir kentinin genel özellikleri, çevre problemleri, afet tehlikeleri ve risk düzeyleri ele alınarak, bu sorunlarla mücadele kapsamında geliştirilen plan ve projelerin, sürdürülebilirlik ve dayanıklılık kapsamında değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, İzmir'de sürdürülebilir özellikleri ile tanıtılan 3 adet konut projesi incelenerek, yapılarda sürdürülebilir niteliklerin belirlenmesi hedeflenmiştir. Tez kapsamında hazırlanan anket çalışması ile, İzmir'de sürdürülebilir nitelikte yapıların yaygınlaşmasında önemli rolü olan mimarların, sürdürülebilirlik ile ilişkilerinin ortaya konması ve sürdürülebilirlik kriterlerini tasarımlarında kullanma derecelerinin öğrenilmesi, bu çalışmanın esas amacını oluşturmuştur. Anket çalışmasında, sürdürülebilir yapıların oluşturulmasında mimarların yaşadığı sıkıntıların, farklı görüşlerin ve tasarımlarında kullanma düzeylerinin belirlenmesi ve ileride bu kapsamda yapılabilecek bir çalışma için, örnek model oluşturması hedeflenmiştir. Çalışmada, nitel ve nicel olmak üzere iki farklı yöntem kullanılmıştır. Tezin kuramsal altyapısının oluşturulmasında, literatür tarama yoluyla, yorumlayıcı yaklaşıma dayanan nitel araştırma yönteminden yararlanılmıştır. Tez kapsamında İzmir'de sürdürülebilir nitelikte örnek olarak incelenen konut projelerinin mimarlarıyla yapılan görüşmeler ve literatür taraması sonucunda oluşturulan sorular, nicel araştırma yönteminden yararlanılarak, anket çalışması yoluyla katılımcıya uygulanmış ve istatistiksel veri hesapları yapılmıştır. Anket çalışması için soruların hazırlanma aşamasında nitel araştırma yönteminden, çalışmanın uygulanması ve analiz edilmesi aşamasında ise nicel araştırma yönteminden yararlanılarak, iki farklı yöntem bir arada kullanılmıştır. Tez çalışmasında, dayanıklı ve sürdürülebilir kent modeli kapsamında incelenen İzmir'in, sahip olduğu doğal ve kültürel güzellikleri, ılıman iklimi, yenilenebilir enerji kaynakları, biyolojik çeşitliliği sayesinde bir turizm kenti olmasına rağmen, düzensiz kentsel büyüme nedeniyle ortaya çıkmaya başlayan çevre problemleri incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre, kentin çevre problemlerinin başında, yeşil alan oranının azlığı, yapı stokunun depreme dayanıksız olması, körfez kirliliği, kıyı şeridinin yoğun yapılaşma etkisiyle zarar görmesi, gecekondu sorunu, altyapı problemleri, gürültü ve hava kirliliği, temiz suyun azalması, düzensiz yapılaşmanın getirdiği olumsuz etkilerin bulunduğu anlaşılmıştır. Araştırmalara göre, İzmir kenti için iklim değişikliğine bağlı oluşabilecek tehlikeler arasında en yüksek risk düzeyinde, aşırı ısı, aşırı yağış, taşkınlar, kuraklık, toprak kaymaları ve orman yangınlarının olduğu elde edilen bulgular arasındadır. Aynı zamanda, ''İzmir İl Afet Risk Azaltma Planı'' verilerine göre, İzmir kentinde en çok can ve mal kaybı yaratacağı düşünülen afetlerin başında deprem tehlikesinin yer aldığı bilgisine ulaşılmıştır. Tüm bu risklere karşı, iklim değişikliğine ve doğal afetlere dayanıklı ve sürdürülebilir kentleşme yolunda İzmir kentinin başlatmış olduğu plan ve projeler incelenmiş, bu kapsamda ''Yeşil Şehir Eylem Planı'' ve ''Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı'' dahilindeki sürdürülebilir uygulamalar ortaya konmuştur. İzmir kentinin, sürdürülebilir kalkınma stratejileri ile Avrupa Birliği tarafından hibe desteği alarak desteklendiği projelerin gerçek anlamda uygulanması ile sürdürülebilir kentleşme yolunda önemli gelişim sağlayabileceği sonucuna ulaşılmıştır. İzmir için hazırlanan eylem planlarında, kentin çevre problemlerine karşı geliştirilen çözüm önerileri değerlendirilmiş ve elde edilen bulgular doğrultusunda, sera gazı emisyonlarının azaltılması amacıyla yapı stoku üzerine çalışmalar yapılmasına yönelik maddelerin önemi vurgulanmıştır. Bu kapsamda, dayanıklılık ve sürdürülebilirlik kavramları çerçevesinde, İzmir kentinde örnek olarak seçilen konut projeleri incelemesinde, sürdürülebilir yapıların ağırlıklı olarak çevresel kriterlerini değerlendiren yeşil bina sertifika sistemleri uygulamaları ele alınmış, aynı zamanda sosyal ve ekonomik çevresel sürdürülebilirlik kriterleri çerçevesinde değerlendirilmiştir. Yapılan literatür araştırması doğrultusunda, bir yapının sürdürülebilirliğinin ölçülmesinde yeşil bina sertifika sistemlerinin ön plana çıktığı, ancak sertifika sistemlerinin ağırlıklı olarak yapıların çevresel etkilerinin azaltılmasına yönelik uygulamalar içerdiği, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin sağlanmasında daha geniş kapsamlı çalışmaların gerekli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada, İzmir kentinin, afetlere ve iklim değişikliğine dayanıklılığının ve sürdürülebilirliğinin artırılması için, öncelikle yapıların çevresel etkilerinin azaltılmasının gerekli olduğu ve bu kapsamda mimari tasarımın ve dolayısıyla mimarların rolünün önemi ortaya konmuştur. Bu kapsamda, İzmir kentindeki sürdürülebilir yapıların yaygınlaşmasında büyük rolü olan, büro tescil sahibi mimarlara yönelik yapılan anket çalışması ile, mimarların tasarımda sürdürülebilirlik kriterlerini kullanma seviyelerinin ölçülmesi hedeflenmiş ve toplanan veriler istatistiksel analiz yöntemleriyle incelenmiştir.
  • Item
    Mimarlık Bürolarında Zaman Yönetimi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) SARAL, EBRAR; Esin Kasapoğlu
    Zaman, önemi her geçen gün daha çok artan, geri alınamayan, saklanamayan ve satın alınamayan önemli bir kaynaktır. Bu sebeple zamanı etkin bir şekilde kullanmak gerek özel gerek iş hayatında büyük önem teşkil etmektedir. Rekabet ortamının hızla arttığı yapı üretim sektörü içerisinde ise projelerin iyi bir şekilde organize edilebilmesi ve kaynakların verimli bir şekil de kullanılabilmesi çabası nedeniyle zamanın önemi her geçen gün artmaktadır. İçerisinde bulunulan rekabet ortamı mimarlık bürolarını da etkilemektedir. Bu sebeple karmaşık bir yapıya sahip olan bina projelerinde mimari tasarım sürecinin başladığı yer olan mimarlık bürolarında, zamanın etkili bir biçimde kullanılması daha önemli hale gelmiştir. Mimarlık bürolarında proje bazlı bir hizmet üretimi söz konusudur. Her proje için organizasyon yeniden yapılandırılan öznel bir yapıya sahiptir. Projelerin istenilen sürede ve kalitede gerçekleşmesi için zaman etkin bir şekilde kullanılması ile sağlanacaktır. Dolayısıyla, mimarlık bürolarında işlerin başarılı bir şekilde tamamlanması için iyi bir zaman planlamasına ihtiyaç vardır. Bu çalışmada karmaşık bir yapıya sahip olan mimarlık bürolarında zaman yönetiminin önemine vurgu yapılmak istenmiştir. Çalışma kapsamında ilk olarak literatürde zaman yönetimi kavramı, zaman yönetimi süreçleri ve yapı üretim sürecinde zaman yönetimi açıklanmıştır. Konu hakkında elde edilen bilgiler açıklanmıştır. Daha sonra mimarlık hizmetleri, mimarlık bürolarının organizasyonel yapısı ve mimarlık bürolarında zaman yönetimi ile ilgili araştırma yapılmıştır. Son bölümde ise çalışma kapsamında kullanılacak olan yöntem ve çalışmanın hedefleri hakkında bilgi verilmiştir. Yapılan araştırma, "Mimarlık Bürolarında Zaman Yönetimi" konulu anket çalışması ile desteklenerek sonuçları değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, mimarlık bürolarında faaliyet gösteren işveren ve iş görenler projelerin gerçekleştirilmesinde zamanın etkin bir şekilde kullanılması gerektiği düşüncesinde olduğu görülmüştür.
  • Item
    Tasarım Bürolarında Çalışan Mimarların Herzberg'in Çift Faktör Kuramı Açısından Motivasyon Düzeylerinin Değerlendirilmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) ÖZKAN, MELİSA; Esin Kasapoğlu
    İnsan olgusu, her sektörde olduğu gibi mimarlık sektöründe de önem arz etmektedir. Zorlaşan piyasa koşullarında işverenlerin kendi bünyesinde çalışan bireylerin memnuniyetlerine, moral ve motivasyonlarına, çalışma ortamının kullanıcıya uygun olmasına dikkat etmesi gerekmektedir. Çünkü hem psikolojik hem de fiziksel sağlık açısından çalışanları tatmin eden ortamların oluşturulması işin kalitesini arttırmakla birlikte çalışanların performansını, verimliliğini, işe bağlılığını, kendilerine olan güven ve yeterliliğini, iş ve özel hayatlarındaki tatmin düzeyini de olumlu etkileyecektir. Bu araştırma, Frederick Herzberg'in Çift Faktör Kuramında ortaya koymuş olduğu faktörleri kullanarak tasarım bürolarında çalışan mimarların motivasyon düzeyleri belirlemek amacıyla yapılmaktadır. Tasarım bürolarında çalışan mimarların motivasyon düzeyine odaklanmaktaki amaç ise: İnsanların taleplerine layıkıyla karşılık veren, onların psikolojik olarak iyi hissetmesi için mekanlar oluşturup, tasarımlar yapan mimarların da çalıştıkları ortamlarda aynı hizmeti hak ettiğini iş verenlere göstererek kendi bünyelerinde çalışan mimarlara daha iyi koşulların sağlanmasının önemli olacağını vurgulamaktır.
  • Item
    Türk İnşaat Sektöründe Göçmen İşçi Sorun ve Çözüm Önerileri
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) REİS, ÖZLEM; Esra Bostancıoğlu
    Küreselleşen dünyanın en önemli gündem maddeleri arasında yer alan göç ve ona bağlı sorunlar her geçen yıl artmaktadır. Göçmen işgücü konusu da tüm dünyada bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır ve bu konuyu çeşitli açılardan ele alan çalışmalara rastlanmaktadır. İnşaat sektörü için de göçmen işgücü önemli bir sorundur. Literatürde son yıllarda göçmen işgücü sorunlarına yönelik pek çok çalışmaya rastlanmıştır. Türkiye'de göçe yönelik yapılan çalışmaların çoğu konuyu ekonomik ve siyasal açılardan ele almışlardır. Türkiye'de inşaat sektörü içinde istihdam edilen oldukça fazla göçmen bulunmasına rağmen, literatürde inşaat sektöründe hizmet veren göçmen işçilere ilişkin çok az sayıda çalışmaya rastlanmıştır. Göçün Türkiye'nin bir gerçeği olması, niteliksiz işgücü için inşaat sektörünün en uygun sektörlerden biri olması nedenleriyle; yapılacak çalışmada inşaat sektöründeki yabancı işçilerle ilgili sorunları belirleyip, çözüm önerileri geliştirerek Türk inşaat sektöründeki verimliliği arttırmak amaçlanmaktadır. Yapılacak çalışmada; konu ilgili literatür taranarak içerik analizi yöntemi ile inşaat sektöründe göçmen işçilere ait sorunlar ve çözüm önerileri belirlenecektir. İçerik analizi, göçmen işçiler ile ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin belirli kelimeler ile ifade edilip sınıflandırması için literatürde yer alan metinlerin taranmasında kullanılabilecek uygun bir yöntemdir. Ayrıca, Türkiye'deki inşaat sektöründe istihdam edilen göçmen işçilerin sorunlarının ve çözüm önerilerinin önem derecelerine göre tespit edilebilmesi amacıyla göçmen işçilere ve işverenlerine uygulanmak üzere anket hazırlanacak ve uygulanacaktır. Anket sonucu göçmen işçi ve işverenleri tarafından değerlendirilen sorunlar ve çözüm önerileri, literatür çalışmasından elde edilen inşaat sektöründe istihdam edilen göçmen işçilere yönelik sorunlar ve çözüm önerileri ile karşılaştırılacaktır. Belirlenen sorunlara Türkiye'deki şantiyelerde istihdam edilen işçi ve işverenlerinin önerdiği çözüm önerileri ile literatürdeki yayınlarda farklı ülkelerdeki benzer sorunlara geliştirilen çözüm önerileri değerlendirilerek; Türkiye'de inşaat sektöründe göçmen işçilerin yaşadığı sorunlara çözüm önerileri sunulacaktır.
  • Item
    Sanal ve Artırılmış Gerçeklik Ürünlerinin Ülkemizde Kullanımının İncelenmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) ABDULLAYEV, BABAMYRAD; Evren Burak Enginöz
    Bilimsel gelişmeler, 18.yüzyılın sonlarına doğru hayatımızın her alanında kendine yer edinmiş ve kendine sanal bir yaşam alanı oluşturmuştur. Doğal olarak teknolojik gelişmelerin, insanın yaşam konforu üzerinde olumlu bir etkisi olmuştur. Sanal Gerçeklik kavramı; 20.yüzyılın başlarında iki boyutlu bir resme veya üç boyutlu bir figüre derinlik etkisi verme arzusu ile kullanılmaya başlanmış, 21.yüzyılda birçok alanda bilinir olmuştur. Sanal Gerçeklik teknolojiyle sanal bir ortamda tercihlerimizi görme, analiz etme, değiştirme imkânı bularak, sanal ortama tercihlerimizi yansıtmış oluyoruz. Sanal Gerçeklik bir bakıma hayallerimizi somutlaştırma imkânı vermektedir. Bilgisayar programlarının sağladığı sanal ortamla gerçek ortamı bir arada görme yani Artırılmış Gerçeklik teknolojisiyle kullanıcı ortamla etkileşime girmekte, objeyle ortamın uyumunu yerinde analiz etme ve daha çok bilgiye ulaşma imkânı bulmaktadır. Soyut olanın somutlaştırılması ile algılama ve odaklanma süreçleri kolaylaştırılmakta. AG teknolojisi SG teknolojisine paralel olarak birçok alanda kullanılmaya başlamıştır. Bu tez çalışmasıyla, mimarlık ofisleri ile emlâk ve konut satış firmalarında ve bu sektörün müşterileri üzerinden Sanal Gerçeklik ve Artırılmış Gerçeklik teknolojilerinin ne düzeyde kullanıldıkları incelendi. İncelemede yapılacak anketler için, hedef kitle olarak ülkemiz ekonomisinin lokomotif sektörü inşaat sektörünün teknik eleman çalışanları ile bu sektörün müşterileri seçildi. Alan çalışması İstanbul Mimarlar Odası'na kayıtlı proje büroları ile İstanbul Tuyap Yapı Fuarı ziyaretçileri üzerinden yapıldı. İki ayrı grup üzerinden yapılan anketlerle bu teknolojilerin kullanımları grafiklerle görselleştirilerek yorumlandı. Elde edilen verilere dayanarak, genel olarak bu teknolojilerin ülkemizde bilindiği, belli bir düzeyde kullanıldığı görülmüştür. Ama türlü sebeplerden dolayı ülkemizde yeterli bir düzeyde kullanılmadıkları da görülmüştür.
  • Item
    Değişen Ofis Kavramının Mimari Ofisler Üzerindeki Etkileri
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) CENGİZ, BÜŞRA UYGAL; Gamze Alptekin
    Günümüzde teknoloji hızlı bir şekilde değişmekte ve gelişmektedir. Teknolojik olanakların gelişmesi ve değişmesi sonucunda insanların sadece günlük yaşamları değil aynı zamanda çalışma yaşamları da önemli ölçüde etkilenmiştir. Bu gelişme ve değişimlerden çalışma mekanları ve ofis kavramı da etkilenmiştir. Zamanla geleneksel ofis kavramının dışında sanal ofis (uzaktan çalışma) kavramı da ortaya çıkmıştır. Bu yeni düzende çalışanlara ofis dışından ve istenilen zamanda çalışma imkânı doğmuştur. Çalışanların, çalışma ortamlarındaki bu teknolojik gelişmelere uyum sağlamaları gerekmektedir. Günümüz bilgi ve teknolojisinin insanlara esnek çalışma saatlerinde, istedikleri yerden çalışma imkânı sağlaması, beklenmeyen ve bulaşıcı bir hastalık olan Covid-19 sürecinde, ofis çalışanları için yegâne bir olanak olarak karşımıza çıkmıştır. Hızlı bir şekilde dünyayı etkisi altına alan Covid-19 hastalığı tüm dünyada sağlık, eğitim, güvenlik, ekonomi, turizm ve ticaret gibi temel alanlarda yaşamı değişikliğe uğratmıştır. Çalışanların sağlığının korunabilmesi için bulaşıcı hastalığa karşı en etkili önlem olarak getirilen hijyen ve mesafe kuralı, çalışma koşullarını da doğrudan etkilemiştir. Bu süreçte birçok ofis uzaktan çalışma yöntemini tercih etmiştir. Pandemi sürecindeki yeni çalışma alışkanlıklarının ne kadar kalıcı olacağı ve eski çalışma alışkanlıklarına geri dönüş olup olmayacağı soruları mimarlık ofisleri özelinde araştırılmıştır. Ayrıca pandemi sürecinde uzaktan çalışma şeklini denemiş olan kişilerin tercih edeceği çalışma yöntemi araştırılmıştır. Bu çalışmada mimari ofis yapılanmalarında teknolojinin gelişmesi ile beraber çalışma ortamındaki mekansızlaşma durumu, zamana bağlı olmama, ofis türlerine bağlı olarak risklerin azaltılması ve taşınabilir/sanal ofis türünün müşterinin ve çalışanın ofise güveni üzerindeki etkileri araştırılmaktadır. Ayrıca sanal ofis tipindeki organizasyonel yapıda geleneksel sabit ofis türüne göre ne tür farklılık veya benzerlikler olduğu ortaya konmaktadır. Özellikle küçük ölçekli mimari ofislerde, mekânsal ihtiyaçlarla ile ilgili olarak sabit veya sanal düzendeki riskler, risklerin olumlu ve olumsuz etkileri 2 farklı çalışma düzeninde incelenmiştir. Çalışma kapsamında genç yaştaki çalışanların ve mikro ölçekli ofislerin uzaktan çalışmayı (sanal ofis) daha çok tercih edip etmediği değerlendirilmiş bir hipotezdir. Yapılan anket çalışması sonucunda genç yaştaki çalışanlar ve mikro ölçekli ofislerin uzaktan çalışma yöntemini daha çok tercih edeceği beklenirken, ofis seçme şansı olması durumunda yaş veya hangi ölçekte bir mimari ofis çalışanı olduğu fark etmeksizin katılımcıların hibrit (karma) yöntemi tercih ettiği görülmüştür. Bu sonuç, uzaktan çalışma yönteminin mimari ofis çalışanlarına getirdiği esneklik ve serbestliğe rağmen, tüm yaş grupları için sosyalleşme ihtiyacı ve etkileşimin önemli görüldüğünü ortaya koymuştur. Benzer bir çalışmanın, orta ve uzun dönemde tekrarlanmasının toplumsal değişimin mimari ofislere yansımasının izlenebilmesi açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. Çalışma sonucunda geleneksel ve sanal ofis kavramlarının mimarlık ofislerindeki geleceği hakkında kestirimde bulunmak amaçlanmıştır. Araştırmanın gelecekteki mimarlık ofisi çalışma yöntemlerinin nasıl olabileceği veya nasıl olması gerektiği, teknolojinin çalışma mekânı/yöntemleri üzerindeki etkileri hakkında katkı sağlaması amaçlanmıştır.
  • Publication
    Akıllı Malzeme Teknolojisinin Ortamlara Etkisi: Akıllı Evler
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) BÜYÜKKAHRAMAN, ECEMNUR; Esin Kasapoğlu
    Malzemeler ve mimarlık her zaman birbiri ile ilişkili olmuştur. Mimarlık dinamik bir yapıya sahip olduğundan, malzemelerin de bu doğrultuda gelişmesi beklenmiştir. Sanayi devrimi ile birlikte yaşanan teknolojik gelişmeler, birçok uygulamada geleneksel malzemelerin yerini alması düşünülen "akıllı malzeme" kavramını ortaya çıkarmıştır. 21. yüzyılın teknolojik ihtiyaçlarının sonucunda ortaya çıkan akıllı malzemeler, çevresel uyaranlara tepki vererek bir değişim geçirmekte ve ortam koşullarına uyum sağlayabilmektedir. Mimarlık alanında giderek artan akıllı malzeme kullanımı, beraberinde yeni çözüm ve tasarım olanakları getirmektedir. Çoğu uygulamada gömülü bir şekilde sensör ve/veya aktüatör olarak kullanılan akıllı malzemeler, teknoloji ile entegre edildiklerinde, bir ortamda sistem düzeyinde meydana gelen belirli davranışları bütünleştirme ve birden fazla eyleme dönüştürme özelliğine sahiptir. Akıllı malzemelerin gerçekleşen başarılı uygulamaları ve günlük kullanımlarının artması, bilgi ve iletişim teknolojileri için yeni bir alana dönüşen "akıllı ev" kavramının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Akıllı evler kullanıcıların konfor ve güvenlik ihtiyaçlarını akıllı malzeme teknolojilerini kullanarak, enerji tasarrufu sağlayacak şekilde karşılamaktadır. Çalışmanın amacı, akıllı malzeme teknolojilerindeki somut gelişmelere genel bir bakış sunarak ve gelecekteki tasarımların potansiyelini inceleyerek kullanıcıda çevresel bir bilinç oluşturmaktır. Bu amaçla çalışma; akıllı malzemelerin mimarlıktaki kullanım alanlarını detaylı olarak açıklamakta, akıllı ortamların ve sistemlerin çalışma prensibini anlatmakta, akıllı ev kavramını tanımlamakta ve örnek uygulamalarını inceleyerek değerlendirmektedir.
  • Item
    Yeniden İşlevlendirilen Mekanlarda Katmanlaşan Belleğin Örnekler Üzerinden İncelenmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) TAĞRİKULU, RABİA; Neslihan Dostoğlu
    Bu çalışmada, bellek kavramının yapısı, sınıflandırılması ve çeşitleri incelenmiştir. Belleğin zaman ve mekan kavramları ile olan ilişkisi kapsamında imge, anı çağrışım süreçleri üzerinden belleğin çalışma prensibi açıklanmıştır. Bellek mimarlık alanında bireyin mekan ile kurmuş olduğu ilişki olarak değerlendirilmektedir. Her geçen gün gelişmeye devam eden dünya birçok şeyin değişmesine sebep olmaktadır. Değişen jenerasyon sonucunda yaşam kurgusu, alışkanlıklar, öncelikler ve ihtiyaçlar da dönüşmektedir. Bu dönüşüm içerisinde bellek incelendiğinde; bireysel olarak oluşturulan mekansal belleğin, yaşanan dönemin toplumsal, politik, mimari, kültürel olaylarıyla, gelenek ve alışkanlıklarıyla şekillendiği görülmektedir. Mekana dair her bir farklılaşma/dönüşüm, mekanın bellekte yeniden biçimlenmesine yol açmakta, mekan ve bellek ilişkisinin üst üste katmanlaşmasına sebep olmaktadır. Günümüzde birçok yapının işlevini kaybetmesi, işlevin başka bir bölgeye taşınması gibi durumlar sonucunda yapının sürdürülebilirliği açısından yeniden işlevlendirilmesi söz konusudur. Yeniden işlevlendirme; yapıların kendi zamanında ve bağlamında ele alınarak, daha sonra bunlardan bir kısmının çağdaş bağlamlar içerisinde yeniden değerlendirilmesidir. Bu, aynı zamanda değişen ve dönüşen toplumun gerekliliklerinden biridir. Toplumun ve sosyal yaşamın değişmesiyle birlikte kent ve kentli de bu durumdan etkilenmiş ve kent belleği de dönüşen bir kavram haline gelmiştir. İstanbul'un tarihi bir kent olarak birçok uygarlığa ve farklı kültürlere ev sahipliği yapmış olmasından yola çıkılarak yeniden işlevlendirilen yapılar birer palimpsest olarak değerlendirilerek bu mekanlardaki bellek incelenmiştir. Yapılardaki bu dönüşümün, mekandaki geçmişten gelen tarihsellik içerisindeki belleğin yanı sıra yeni bir bellek oluşumuna olanak sağladığına dikkat çekilerek mekanda birden fazla belleğin katmanlaştığı ortaya çıkarılmaktadır. Katmanlaşan bellek, bu yapıları birçok dönemin ortak değeri haline getirmektedir. Aynı zamanda kolektif belleğin sürekliliği açısından da toplumun değerlerini temsil haline getirmeden yaşayarak deneyimlemesine de olanak sağlamaktadır. Bu çalışmada, mekandaki katmanlaşan belleğin okuması Santral İstanbul, Salt Galata ve Bomontiada örnekleri üzerinden incelenmiştir.
  • Item
    BIM Ortamında Bir Ofis Aydınlatma Tasarımı Önerisi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) SÜER, BEGÜM; Rana Kutlu
    İnsanlığın var oluşundan beri aydınlatmaya ihtiyaç duyulmuştur. Günümüzde ise; Aydınlatma tasarımı sadece bir ihtiyaç olmanın ötesinde estetik, fizyolojik ve psikolojik etkileri ile insanları etkileyen bir disiplindir. Günümüz ofislerinde farklı kurgular ile geliştirilen konsept arayışları, mekanı bütünleyen aydınlatma tasarımının önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bu tez kapsamında ele alınan örnek bir ofis hacmi üzerinden mekanda kullanıcı konforunu gerçekleştirmek üzere, aydınlatma ve aktif sistem elemanlarının tavan planı oluşumundaki rolü ele alınmıştır. Tasarımın önemli bir parçası olan aydınlatma sistemlerinin seçimi ve tavan üzerindeki yerleşimi yani aydınlatma tasarımının, tavanda yer alan diğer sistemlerin; ısıtma-havalandırma elemanları ve yangın söndürme sistem elemanları ile bir araya gelişi ve tavan tasarımına entegrasyonu holistik yaklaşım ve BIM (Building Information Modeling) veya YBM (Yapı Bilgi Modelleme) mantığı ele alınmıştır. Bu amaçla ofis yapılarında kullanıcı konforunu sağlayacak aydınlatma tasarım ilkeleri araştırılmış ve örnek ofis birimi üstünde yapma aydınlatma ve günışığı aydınlatma tasarımı bu ilkelere uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Autodesk REVIT programında mimari proje gerçekleştirilmiş ve standartlara uygun değerler girilmiştir. Projede Autodesk REVIT içinde bulunan ElumTools eklentisi ile yapma aydınlatma ve günışığı hesapları gerçekleştirilmiş ve sonuçları değerlendirilmiştir.
  • Item
    Türkiye Mimarlık Ortamında Kadın Mimarların Yarışmalar Üzerinden İncelenmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) SEZGİN, ELİF MİNA; Neslihan Dostoğlu
    Dünyada ve Türkiye'de mimarlık öğrencilerinde ve mimarlarda kadınların oranı giderek artmaktadır. Ancak, bu artış mimarlık meslek pratiğine yansımamaktadır. Geçmişte yapılan çalışmalar, bu durumun oluşmasında, toplumda kadının sosyal ve kültürel kimliğinin, inşaat sektöründeki çalışma koşullarının, iş güvencesinin, rekabetin, toplumun kadına yüklediği sorumlulukların etkili olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada konu, mimarlık meslek pratiğinin önemli bir kısmını oluşturan mimari proje yarışmaları kapsamında ele alınmış ve günümüzde sayıları oldukça artmış olan kadın mimarların görünürlüğünün yarışmalarda az olmasının sebepleri irdelenmiştir. Özetle, 1923 yılından itibaren tarihin belli kırılma noktaları referans alınarak, Mimarlar Odası'na kayıt yaptıran kadın/erkek mimar sayıları ile yarışmalara katılmış kadın/erkek mimar sayıları karşılaştırılmış ve tanınmış Türk kadın mimarların proje müellifi olarak katıldıkları yarışmaların meslekteki varoluşlarına etkisi, profesyonel hayatta ve yarışmalarda kadın mimar olma durumu ve yarışma serüveni boyunca karşılaştıkları zorluklar ile verdikleri kararlar hakkında görüşmeler yapılarak konu nitel ve nicel olarak sorgulanmıştır.
  • Item
    Kamu İhalesi ile Gerçekleştirilen Yapım Projelerinde Sözleşme Türleri Arasında Yaşanan Anlaşmazlıkların İşveren ve Yüklenici Açısından Analizi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2021) BAŞAK, İBRAHİM GÜRKAN; Gamze Özkaptan Alptekin
    İnşaat sektörü geleneksel yapı ve uygulamaları ile teknolojinin de kullanıldığı büyük bir endüstridir. Projenin planlama ve tasarım sürecinden, yapımına kadar, farklı disiplinlerle bir araya gelmiş paydaşlar, bütün süreci oluşturur ve yönetirler. Bu süreçte disiplinler arasındaki ilişkiler, yetki ve sorumluluklar, belirtilen şartların oluşmadığı durumlarda uygulanacak prosedürler, yazılı metinler ile ortaya koyulur. Bu yazılı metinler sözleşmelerdir. Sözleşmelerin, eksiksiz düzenlenmesi ve uygulama sürecinde doğru yönetilmesi gerekir. Çünkü sözleşmelerde, eksiklikler, hatalar, uyumsuzluklar sözleşmenin tarafları arasında, anlaşmazlığa neden olabilmektedir. İnşaat sektörü, her aşamasında risklerin olduğu bir sektördür. Bu risklerin, sözleşmenin tarafları arasında doğru tanımlanması ve eşit dağılması, projenin sürekliliği için çok önemlidir. Bunun sağlanması sözleşmelerin eşitlik, dürüstlük ve nisbilik ilkesiyle doğru orantılıdır. Sözleşmelerin türü ne olursa olsun, bu ilkelerin uygulanması, ortaya çıkacak anlaşmazlıkların çözümünde, sözleşmenin tarafları arasındaki sağlıklı iletişim ve güven konusunda, olumlu etkisi olur. Sözleşmeler içerik bakımından bu ilkeler ve hukuk kuralları çerçevesinde önemli olduğu kadar döküman ve belgelerin bütünlüğünün eksik olmaması, içeriğindeki hükümleri, tarafların haklarının açık ve net olması, iyi tanımlanması da önemlidir. Sözleşmenin iyi yönetilmesi, sözleşmeyi hazırlayan kişilerin projenin uygulama sürecindeki tüm konulara hakim olması ve teknik olarak donanımlı olması, sözleşmelerde yaşanabilecek anlaşmazlığın çözümüne büyük katkı sunmaktadır. Sözleşmeyi hazırlayan kişilerin hukuki donanımı veya hukuki donanıma sahip kişilerle iyi ilişkiler içinde ve iletişimde olması, iş birliği içersinde olması da önemlidir. Bu tez kapsamında, bu süreçler anlatılmış ve yapım projelerinde sözleşmeler, sözleşme türleri, sözleşme yönetimi, sözleşme sürecindeki ilişkiler sözleşmenin uygulanması aşamasında ve sonrasında oluşabilecek anlaşmazlıklar, çözüm süreçleri, çözüm yöntemleri ve önerileri litaratür taraması yapılarak araştırılmış ve tanımlanmıştır. Daha sonra Kamu İhale Kanunu kapsamında uygulanan yapım projelerindeki ihale süreçleri, sözleşmelerin süreçleri ve türleri, sözleşmelerde yaşanan anlaşmazlıkların nedenleri ile ilgili, literatür taraması yapılarak araştırılmıştır. Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan anlaşamazlık nedenleri başlıklarla tanımlanmış, ortaya çıkarılan veriler ışığında, Kamu İhale Kanunu kapsamında uygulanan ihalelerde, yapım projelerine katılmış olan işveren kamu kurumları ve özel sektördeki yüklenici firmalara uygulanmak üzere, anket oluşturulmuştur. Bu anketlerin sonuçları, elde edilen veriler, SPSS (Statistical Package For Social Sciences) for Mac 25.0 istatistik paket programı ile değerlendirilmiş, verilen cevapları analiz etmede ise nicel bir yaklaşımla betimsel ve regresyon analiz yöntemleri kullanılarak analiz edilmiş, sözleşme türlerine bağlı olarak yaşanan anlaşmazlıklar ve çözüm yolları ile ilgili hem ihaleye çıkan kamu kurumu yetkililerinin, hem de kamu ihalelerini üstlenen yüklenicilerin görüşlerine ilişkin sonuçlara ulaşılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda yapılan değerlendirmelerin, kamu ihalesinde yapım işini uygulatmak isteyen işverenlere ve kamu ihalesi ile yapım işini uygulamaya istekli yüklenicilere, sözleşme tipine bağlı olarak olası anlaşmazlık konuları hakkında fikir vermesi ve anlaşmazlıklara bağlı risklerin önlenmesine yönelik bir öngörü sağlaması hedeflenmiştir.
  • Item
    Leed Sertifikalı Karma Kullanımlı Projelerin Sosyo-Ekonomik Sürdürülebilirliğinin Değerlendirilmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2021) NAHIDI, SEYEDEHAIDA; Gamze Alptekin
    İnşaat sektörünün ihtiyaçlar doğrultusunda giderek artan üretim hareketleri ve desteklediği yan sektörlerin faaliyetleri geleneksel inşaat anlayışına göre küresel ölçekte geri dönülemez çevresel hasarlara neden olmaktadır. Sera gazlarının Dünya'daki ekolojik çeşitliliğe zarar vermesinin önlenmesi ve gelecek nesillere yaşanılamaz bir ortam bırakılmaması biraz da bugünkü sürdürülebilir çabalarımıza bağlıdır. Bu kapsamda son yıllarda bilinçli tüketicinin yapı talebi sürdürülebilir yapılara doğru kaymış bununla birlikte üreticilerin, işverenin ve inşaat yapım şirketlerinin prensiplerini sürdürülebilir yönetim anlayışına çevirmeleri bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu amaçla atılan adımların en önemlisi sürdürülebilirliği bir standart haline getiren sertifikalardır. Nitekim bu çevre korunumunu esas alan uygulamaların yalnızca çevresel değil, ekonomik ve sosyal sonuçları da olduğu yapılan pek çok çalışmada tespit edilmiştir. Bu tez kapsamında problemin tanımlanmasından sonra 2. bölümde sürdürülebilirlik kavramı çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları ile incelenmiş, sürdürülebilir yapı standartları ve sertifikalardan kısaca bahsedilerek LEED sertifika sistemi yine sürdürülebilirliğin temel boyutları açısından ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Söz konusu çalışma yapım yönetimi alanına ait olduğu için yaşam döngüsü içerisinde sürdürülebilirliğin tasarım-yapım ve kullanım aşamasındaki rolü açıklanarak 3. bölümde konuya karma yapılar ölçeğinde yakından bakılmıştır. Burada sürdürülebilirlik sosyo-ekonomik kriterlere göre daha dar bir kapsamda ele alınarak, yine LEED krtierlerinin sosyo-ekonomik sürdürülebilirliğe katkısı araştırılmıştır. Son bölümde ise, literatür taramasından elde edilen bilgilerin Emlak Konut Şirketi bünyesinde yapılan 3 adet karma sürdürülebilir proje üzerinden karşılaştırmalı olarak değerlendirmesi yapılarak, bu 3 proje ve genel karma projelerin sosyo-ekonomik sürdürülebilirliğine ilişkin sonuçlar ortaya koyulmuştur.
  • Item
    Cengiz Bektaş Mimarlığında Şiirsellik, Akdeniz Üniversitesi Olbia Sosyal Özek Üzerinden Bir Okuma
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2021) DUMAN, MUHARREM; Ayhan, Usta
    Şiir ve mimarlık biri sözcüklerle diğeri ise gerekli üretim araç ve gereçleriyle bir yapı inşa etmenin iki temel formu olarak görülebilir. Hem şiir hem de mimarlık ayrı ayrı ele alındığında sanatın önemli iki başlığı arasında yerini alır. Medeniyetlerin inşası ve devamlılığında bir yol gösterici ve kültürlerin anlaşılmasında başvurulacak iki temel kaynak olduğu kabul edilebilir. Tez çalışmasının içeriğinde yaratıcı birer eylem olan şiir ve mimarlık, yaratıcıları olan ozan ve mimarla beraber zaman, mekan, yaşam bileşiminde irdelenmiştir. Hem ozan hem de mimar kimliğiyle Cengiz Bektaş'ın ozan ve mimara bakışı, kendi yaratımlarında şiir ve mimarlığa yüklediği anlam incelenmiştir. Cengiz Bektaş'ın yazdığı kitaplar analiz edilerek şiir ve mimarlığında özellikle üzerinde durduğu, şiirine ve mimarlığına bir esin kaynağı olarak ele aldığı "insan" ve bunu destekleyen alt başlıklarla konu açıklanmıştır. Son bölümde ise Akdeniz Üniversitesi Olbia Sosyal Özek tasarımı üzerinden irdelenen başlıklar ışığında bir okuma yapılmaktadır.
  • Publication
    Emsal harici alan kullanımlarının imar mevzuatı, kentsel yaşam kalitesi ve etik açılardan irdelenmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Yapım-Proje Yönetimi Bilim Dalı, 2021) Şimşek, Eray; Alptekin, Gamze
    Bilimsel olarak daha iyi yaşamın nasıl olacağına ilişkin araştırmalar çok eski zamanlarda başlamış ve günümüze kadar uzanan süreçte birçok farklı düşünce ortaya çıkmıştır. 20. yüzyılın ilk yarısında insan refahının en önemli göstergesi gayri safi milli hasıla olarak kabul edilmiş ve ülke politikaları bu anlayış doğrultusunda gelişmiştir (Koyuncu, Mizrahitokatlı). Bu yaklaşım hızlı sanayileşme, hızlı nüfus artışı ve hızlı kentleşmeyi beraberinde getirmiştir. İkinci dünya savaşından sonra kırsal alanlardaki çeşitli yetersizlikler ve istihdam sorunu gibi itici unsurlar ve kentlerdeki çekici unsurlar nedeniyle ülkemizde kırsal alandan kentlere göç hareketi başlamıştır. Ülke nüfusumuzun 1950 yılında %25, 1960 yılında %31.90, 1970 yılında %38.50, 1980 yılında %43.90, 1990'da % 58.40, 2000 yılında % 64.90, 2010 yılında %76.30'unun kentlerde yaşadığı görülmektedir (Keleş 67). Hızlı kentleşen ülkelerin önemli sorunu imarlı arsa üretimi ve göç eden kitlelere yeterli konut sunumu sağlayabilmektir. Hızla artan konut talebi karşısında yetersiz kalan konut sunumu, insanların kendi dinamikleri ile konut edinme girişimlerine neden olmuş, bu durum kentte yaşayan insanların yaşamlarını olumsuz etkileyen sağlıksız, düzensiz, plansız kentlerin oluşmasına ve çevre sorunlarının yaşanmasına sebep olmuştur. Diğer yandan imarlı arsa üretiminde ve konut sunumunda yaşanan sorunlar, serbest piyasa koşullarının etkisi ve rekabet ortamı nedeniyle spekülasyonları ve rant sorunlarını beraberinde getirmiştir. 20. yüzyılda küresel ölçekte yaşanan tüm bu sorunlara çözüm üretmek için ülkemizin de taraf olduğu habitat gibi birçok uluslararası konferanslar düzenlenmiş ve anlaşmalar yapılmıştır. Ulusal ölçekte ise ülkemizde kalkınma planları, strateji ve eylem planları yapılmıştır. Ancak bir hukuk devleti olan ülkemizde yapılan tüm bu anlaşma ve planların, alınan tüm kararların uygulanabilmesi hukuk çerçevesinde mümkün olacağından imar mevzuatında değişiklikler yapılarak kentlerimizde yaşanan sorunlara ilişkin çözüm üretilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda hem imarlı arsa üretiminde yaşanan sorunları, hem de yeterli konut talebi karşısında yaşanan sorunları çözmek için imar yönetmeliğinde emsal alanı hesabında değişiklikler yapılarak emsal alanına dahil edilemeyen alanlarının (emsal harici alanlar) sayısı artırılmıştır, fakat yapılan değişiklikler imar planı dışında inşaat alanı artışı ve nüfus artışına neden olarak yaşanan sorunları çözmek yerine sorunların artmasına neden olmuştur. Bu araştırma, kentlerde yaşanan sorunlar nedeniyle ülkemizde imar mevzuatı çerçevesinde alınan ve politik unsurlarda içeren kararlar ile bu kararların uygulanabilmesi için imar yönetmeliği kapsamında yapılan değişiklikleri, yapılan değişikliklerin kentlerde yaşayan insanların yaşam kalitesini nasıl etkilediğini, yapılan değişikliklere ilişkin alınan kararın ve uygulamaların etik olup, olmadığı hususunu kapsamaktadır. Bu kapsamda yapılan değişiklikler imar mevzuatı, kentsel yaşam kalitesi ve etik açılardan ele alınmıştır.
  • Publication
    Dirençli bir şehre doğru (dirençlilik ve kentsel sistemler arasındaki bağın araştırılması
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimarlık Bilim Dalı, 2021) Lfarakh, Rania; Arslan, Mehmet Emre
    Yıllar geçtikçe, şehirler çok sayıda radikal değişim geçirirken, metropollerde nüfus artışı hala artıyor, "Şehirler hızlı kentleşmeden ekonomik krizlere ve iklim değişikliğine kadar pek çok risk ve değişimle karşı karşıya." (Seto, Sánchez-Rodríguez ve Fragkias, 2010), Bu riskler sürekli olarak toplulukları tehlikeye atıyor ve şehirleri daha savunmasız bir duruma dönüştürüyor. Bu nedenle, "Bu zorlukların farkına varan akademisyenler ve politika yapıcılar, 'kentsel dirençliliği' veya şehirlerin kesintilerle başa çıkma yeteneğini geliştirmenin önemini giderek daha fazla vurguluyor." (Leichenko, 2011). Ayrıca, tüm büyük şehirler bu şoklara meyillidir, ancak Bir şehri diğerinden sadece birkaç hafta içinde toparlayabilecek hale getiren şey "Dirençlilik" tir. Mimarların, çevresel tehlikelerle baş edebilecek dirençli yapılı ortamları tasarlama, ayrıntılandırma ve koruma görevi vardır ve kentsel zorluklar . Dolayısıyla, bu tezin amacı, çok disiplinli düzeylerde dirençlilik kavramına netlik getirerek mimari ve kentsel tasarım tartışmasına katkıda bulunmak ve daha iyi bir gelecek için dirençli toplulukları ve şehirleri şekillendirmede mimari müdahalelerin önemini belirlemektir. Anahtar Kelimeler: Dirençlilik, Mimari, Doğal afetler, Dirençli şehirler, Dirençli topluluklar
  • Publication
    Türkiye'deki LEED sertifikalı ofis binalarının sürdürülebilir malzeme kullanımı açısından değerlendirilmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimarlık Bilim Dalı, 2020) Nashi, Mohamed Nur; Kasapoğlu, Esin
    Sanayi devrimi sınırlı doğal kaynaklarımızın sınırsız kullanımına yol açtığından, ozon tabakasının tükenmesi, küresel ısınma, su kirliliği, kutup bölgelerindeki eriyen buzullar gibi çevresel konular endüstriyel ve kimyasal faaliyetlerle daha da kötüleşmiştir. Bu durum sonucunda ortaya çıkan insan ve çevre sağlığı sorunlarına çözüm olabilecek yaklaşımlar geliştirilmiştir. Binaların çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmeye yönelik çabalar devam etmektedir. Bu süreç, malzemelerin çevreye verdiği zararı en aza indirmeye ve çevre dostu malzemeleri seçmeye yardımcı olmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, geri dönüştürülebilir, çevreye zarar vermeyen malzemeler ve enerji tasarruflu malzemelerin üretimi önem kazanmıştır. Yirmi LEED sertifikalı ofis projesi kullanarak sürdürülebilir malzeme kullanım düzeyini analiz etmek için örnek olay yöntemi kullanılmıştır. LEED sertifikasyon sistemi hakkında en son bilgiler Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC), Yeşil Ekolojik Binalar Birliği (ÇEDBİK) ve resmi Yeşil Bina Bilgi Ağ Geçidi (GBIG) web sitelerinden alınmıştır. Sertifika 1, Gümüş 3, Altın 8 ve Altın 8 dahil olmak üzere yaklaşık 20 yeni bina, LEED kriterlerine göre sürdürülebilir malzemeler açısından değerlendirmiştir. Seçilen binaları sürdürülebilir malzeme ilkeleri açısından değerlendirmek için malzeme ve kaynak uygulama ilkelerini içeren tablolar oluşturulmuştur., Hazırlanan bu tablolarda sürdürülebilir malzeme kullanımı hakkında bilgiler verilmektedir. Değerlendirme, LEED materyalinin 8 kriterine ve kaynaklara dayanmakta olup; geri dönüştürülebilir malzemeler, yenilenebilir malzemeler, hızla yenilenebilir, sertifikalı ahşap, bölgesel malzemeler, inşaat atık yönetimi ve malzemelerin yeniden kullanımını içermektedir. Çalışma sonucunda 8 temel malzeme ve kaynak ilkesi arasında en zayıf uygulamaya sahip 5 kategorinin %95 ila %75'i arasında olmak üzere kullanımının istenen düzeyin altında kalarak başarısız olduğu ve iyileştirilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
  • Publication
    Alt yüklenicilik uygulamalarında karşılaşılan sözleşme kaynaklı zorlukların değerlendirilmesi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Yapı Yönetimi Bilim Dalı, 2020) Dedeoğlu, Ayşegül; Bostancıoğlu, Esra
    İnşaat sektöründe projeleri tamamlamak için gerekli olan ve uzmanlık gerektiren çeşitli faaliyetlerin her birinde becerili işçilerin tam zamanlı istihdamının maliyetlerini karşılamaya yüklenicilerin gücünün yetmediğinden, büyük ölçekli projelerde alt yüklenici kullanımı kaçınılmaz olmaktadır. Konusunda uzmanlaşmış ekiplerin ana yüklenici bünyesinde oluşturulması ve çalışması her türlü uzmanlık alanı için ayrı kadro kurmanın olanaksızlığı, sorumluluk ve ekonomiklik açısından dezavantaj oluşturmaktadır. Dolayısıyla alt yüklenici kullanımı, uzmanlaşma ihtiyacı ve maliyetler göz önüne alındığında dünyanın her yerinde zorunluluk haline gelmiştir. Bu kapsamda ana yüklenici, farklı uzmanlık alanları ve becerileri olan birçok alt yüklenici ile anlaşmakta ve sözleşme yapmaktadır. Böylece mal sahibi, aldığı işin kimi zaman çok büyük oranını alt yükleniciye devretmiş olmaktadır. Bu aşamada alt yüklenicilik uygulamalarında, uygulaması yaptırılacak işin kontrolü ana yükleniciye düşmektedir ve bu işi sözleşmeler aracılığıyla sahadaki uygulamaları denetleyerek sürdürmektedir. Ancak bazen sözleşmedeki eksik, açık uçlu ve yanlış tanımlanmış maddelerden dolayı alt yüklenici dezavantajlı duruma düşmektedir. İnşaat sektöründeki alt yüklenicilik uygulamalarında, ana yüklenicinin başarısı sadece kendisine bağlı olmamakta; alt yüklenicilerin başarısı da toplam başarıyı etkilemektedir. Ana yüklenici, alt yüklenicinin yaptığı üretimden kazanç elde etmekte ve iş planına uymayan, kalitesiz üretim yapan bir alt yüklenici ana yükleniciyi zor durumda bırakmaktadır. Aynı zamanda ödemeleri zamanında yapmayan, gereksiz maliyet artışına sebebiyet veren ana yükleniciler de alt yükleniciyi zor durumda bırakmaktadır. Yapılacak çalışmada, öncelikle alt yüklenicilik uygulamalarında karşılaşılan sorunların sözleşme kaynaklı olanlarının belirlenmesi, bunların ana yüklenici ve alt yüklenicilere yönelik olarak hazırlanan anketler aracılığıyla değerlendirilerek alt yüklenicilik sözleşmelerinin düzenlenmesine katkıda bulunulması hedeflenmektedir. Öncelikle alt yüklenicilik işlerinin ve alt yüklenicilik sözleşmelerinin kapsamı belirlendikten sonra, alt yüklenicilik uygulamalarında karşılaşılan zorluklar literatür çalışması sonucu belirlenecektir. Ardından alt yüklenicilik işlerinde karşılaşılan zorlukların sözleşme ile ilişkili olanları belirlenip değerlendirilecektir. Zorlukların sözleşme maddeleri ilişkisinin değerlendirilmesi sonucu, alt yüklenicilik sözleşmelerinin düzenlenmesine yönelik öneriler sunulacaktır.
  • Publication
    Mimarlık hizmetlerinde kalite güvence aracı olarak Mesleki Sorumluluk Sigortası
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimarlık Bilim Dalı, 2020) Merder, Elif; Alptekin, Gamze
    Yapı üretim süreci, farklı disiplinlerin bir arada çalışmasını gerektiren çok paydaşlı ve çok aşamalı yapısı gereği, içinde birçok riski barındırır. Tasarım aşamasından kullanım aşamasının sonuna kadar faklı açılardan ele alınabilecek pek çok risk içerir. Bu riskleri kontrol altına almak ve minimum düzeye indirebilmek, yapının maliyet hedefinde sapmaların önüne geçilmesi, anlaşmazlıkların önlenmesi ve yapı kalitesinin yükseltilmesi açısından önemlidir. Yapı üretim sürecinin çeşitli aşamalarında ortaya çıkabilecek riskler gerek süreçler gerek taraflar açısından ayrı ayrı ele alınıp incelenebilir. Literatürde de bu konularda yapılmış pek çok çalışma bulunmaktadır. Yapı üretim sürecinin farklı aşamalarında risk yönetimi konusu ele alındığında her bir aşamada ortaya çıkabilecek risklerin tanımlanması, analiz edilmesi (ölçülmesi, sayısallaştırılması), risklerin çözümlenmesi ve risk çözümlerinin konuları, aşamalara bağlı olarak farklılık gösterir. Yapı üretim sürecinin ilk evresi olan tasarım evresinde alınacak her türlü karar, atılacak her adım, ileriki aşamalarda ortaya çıkabilecek risklerin öngörülmesi, risklere karşı alınacak her önlem bir sonraki aşama olan yapım ve kullanım evrelerini de etkileyecektir. Tasarım aşamasında ve sonraki aşamalarda ortaya çıkabilecek problemlere ilişkin riskler tespit edilip, oluşabilecek hatalar ve zararları minimuma indirebilmek, süreç ve ürün kalitesinin yükseltilmesi ve en yüksek düzeyde kalitenin elde edilebilmesi, performansın iyileşmesi için önemli araçlardan biri "mesleki sorumluluk sigortalarıdır. Mesleki sorumluluk sigortaları; tasarım sürecinde yapılabilecek olası hatalara karşı, belirli sınırlar içinde iş sahibine zararları tazmin etme güvencesi vererek ürün ve süreç kalitesinin yükseltilmesinde bir araç olarak kullanılabilmekte, kalite problemlerine ve risklere karşı iş sahibinin korunmasını hedeflemektedir. Bu tezde, genel olarak sigorta sistemi, özel olarak da tasarım aşamasında geçerli olan mesleki sorumluluk sigortaları hakkında bilgi verilmektedir. Tez kapsamında yasal çerçevede mimarın mesleki sorumluluk sınırları tanımlandıktan sonra, mesleki sorumluluk sigortası hakkında paydaş görüşleri alınmıştır. Son bölümde yapılan görüşmelerin sonuçlarına ve değerlendirilmesine yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sorumluluk Sigortaları, İnşaat Sigortaları, Yapı ve Mesleki Sorumluluk Sigortası, Mimar Mesleki Sorumluluk Sigortası, Risk Yönetimi, Risk Değerlendirmesi, Tasarım Yönetimi, Tasarım Kalitesi
  • Publication
    Mimari ofislerin yapı bilgi modellemeye geçiş süreci için evrensel bir kılavuz önerisi
    (İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimarlık Bilim Dalı, 2020) Kızılkan, Muhammet Berkay; Türkyılmaz, Emrah
    Yapı Bilgi Modelleme (YBM), bir tesisin planlama, tasarım, yapım ve işletme süreçlerinin bilgisayar modeli ile benzetiminin yapılmasıdır. YBM, sayısal model ile proje süreçlerinin benzetimi sağlayan teknolojilerin bir araya geldiği kavramsal bir süreçtir. YBM; tasarım, inşaat ve tesis planlanmasında geleneksel yöntemlerden ayrılan bir yaklaşımdır. YBM, inşaat sektöründe birçok araştırmalar ve bulgular sonucunda dünya üzerindeki çoğu ülkeler tarafından benimsenmiştir. YBM, zaman ve maliyet tasarrufu konusunda inşaat endüstrisinde kolaylık sağlamayı hedeflemektedir. Dünya ülkelerinin bazılarında YBM kullanımı zorunlu hale getirilirken bazı ülkelerde henüz başlangıç aşamasındadır. Uluslararası projelerde yer alan bazı firmalar projelerinde YBM tecrübesi kazanmış olsalar da bu tecrübeye sahip firma oranları oldukça düşüktür. Son yıllarda yerli sözleşmelerde YBM yer almaya başlamıştır. Sözleşmeler ile oluşan YBM talebi, firmaların YBM'ye geçişini hızlandırmaya başlamıştır. Ancak daha önce YBM tecrübesi olmayan firmalar, YBM kullanılması zorunlu olan projelerde YBM'nin konseptini ve YBM süreçlerini bilmeden teklif vermek durumunda kalmaktadır. YBM, Türkiye için yeni bir konsept olmakla beraber, sadece bir yöntem değişimi değil, iş yapım şeklinin değişimidir. Türk inşaat sektörünün yıllardır süregelen çalışma şekline benzememektedir. YBM'ye geçen firmaların bu değişime adaptasyonları zaman almakta ve zor olmaktadır. Dünya genelinde bu geçişi kolaylaştırmak için farklı metotlar uygulanmaktadır. Bu uygulamalardan biri de dünya çapında YBM' ye geçişini kolaylaştırmak için kurulan şirketlerin YBM Uygulama Kılavuzlarıdır. Fakat bazı ülkelerdeki ofislerin YBM'ye geçiş süreçlerini takip edecek ve bu ofislere rehberlik edecek yabancı kaynaklar dışında özgün bir uygulama kılavuzu bulunmamaktadır. Bu çalışmanın ve araştırmanın amacı, YBM'ye geçiş kılavuzlarını inceleyip, ortak ve farklı yönlerini ortaya çıkarmaktır. İncelemeler sonucunda çıkarılan sonuçlara göre, YBM'ye geçiş sürecini kolaylaştırmak ve YBM'ye geçiş sürecini kısaltmak için belirlenen ortak konu başlıkları ve sürece katkı sağlayacağı düşünülen konular bir evrensel kılavuz çalışması altında toplanmıştır. Hazırlanan kılavuz çalışmasını test etmek amacı ile daha önce YBM'ye geçiş yapmış olan orta ölçekli ofisler ile anket çalışması yapılmıştır. Böylece hazırlanan kılavuzun işlevselliği ile ilgili bir sonuca varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Yapı Bilgi Modelleme, YBM'ye Geçiş Kılavuzları