Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı / Architectural Design Master's Degree Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/4944
Browse
Recent Submissions
Item Open Access İklim Krizi ve Mimarlığa Etkileri: Su Tutan Konutlar(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) ÖZTÜREL, LEVENT; Emel Birerİklim değişikliği ve küresel ısınma bugün dünyanın geleceğine yönelik en önemli sorunların nedenini oluşturmuş, iklim değişikliğinin acil duruma dönüşmesi iklim krizini yaratmıştır. İklim krizi insan sağlığını olumsuz yönde etkilerken beraberinde gelen susuzluk ve su kirliliği su kaynaklarını tehlikeye sokmaktadır. Su sıkıntısı insanlara zarar verecek boyutta olup, günümüzde su kaynakları üzerindeki baskıyı arttırmakta ve suyun önemi her geçen gün ortaya çıkan yeni sorunlardan ötürü büyümektedir. Su temel bir ihtiyaç olmakla kalmayıp en temel haklarından biridir. Çevrenin ve su kaynaklarının zarar görmesi suyun değerini arttırmıştır. Su yönetiminin kötü ve yetersiz olması hem bireylere hem de kentlere zarar vermektedir. Bu sebeple tarihi ve kültürü etkileyen bir kaynak olan su hem kentsel ölçekte hem de mekan ölçeğinde mimarlığı da etkilemiştir. Bu bağlamda suyun kentlerde daha özenli ve verimli kullanılabilmesi için yeni tasarım konseptleri ortaya çıkmakta, binalarda suyun toplanıp geri kullanılması önem kazanmaktadır. Suyun çeşitli şekillerle binalarda toplanmasının iklim ile ilişkisi mimarlığı da yakından ilgilendiren bir konudur. Çalışmanın amacı iklim krizine karşı mimarlığın aldığı tavrı ortaya çıkarmak ve iklim değişikliği ve küresel ısınmanın önemli bir sonucu olan kuraklığa karşı su tutan mimarlığın önemini vurgulamaktır. Tez kapsamında suyun konutlarda tutulmasının önemi ve mimarlıktaki yeri incelenmiş ve mimarlığın iklim krizine karşı olan rolünün güçlenmesi gerektiği hedeflenmiştir. Tezin araştırma soruları; mimarlığın iklim krizi üzerindeki etkisi, konutun su tutmasının önemi ve İstanbul'daki konut mimarisi için sunulabilecek parametreleri sorgulamaktadır. Tezin 1. Hipotezi mekânda su toplanmasına farklı tasarım parametreleri kullanılarak ulaşılması ve 2. Hipotezi mimarlıkta suyun tutulmasının çevre konusunda farkındalık yaratması üzerine oluşturulmuştur. Çalışmanın yöntemi üç aşamada gerçekleşmiştir. Amaçlı örneklem kullanılarak 30 bina seçildikten sonra sahip oldukları iklim, su toplama sebepleri ile su toplama biçimi belirtilmiştir. Alan çalışmasının ilk aşamasında iklim krizinin çevresel boyutunu anlamak için haritalama yapılarak binaların bulundukları iklim ile su toplama biçimleri arasındaki ilişkiye bakılmıştır. İkinci aşamasında iklim krizinin tasarım boyutunu anlamak için binaların sahip oldukları tasarım parametrelerinin binaların bulundukları iklimle ilişkisi incelenmiştir. Üçüncü aşamada iklim krizi ve mimarlık ilişkisinin kullanıcıların psikolojik ve sosyal boyutu üzerindeki etkisini anlamak için yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Çalışma sonucunda, mimarlığın iklim krizine karşı önemli bir role sahip olduğu ve bu konudaki farkındalığın artması gerekliliği üzerinde durulmuştur.Item Open Access Afet Sonrası Geçici Barınma Mekanlarını Oluşturan Tasarım Parametrelerinin Belirlenmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) EFE, BURCU; Neslihan DostoğluBarınma, canlılar için en temel ihtiyaçlardan biridir. İnsanlık tarihi boyunca, barınma ihtiyacını karşılamaya yönelik farklı alternatifler üretilmiştir. İlk insanlar, mağaraları ve doğal barınakları kullanarak kendilerini koruma altına almışlardır. Daha sonra, insanlar, çadırlar, kulübeler, evler ve apartmanlar gibi yapılar inşa etmişlerdir. Bugün, dünyanın her yerinde, insanlar barınma ihtiyacını karşılamak için farklı yapılar kullanmaktadır. Ancak, barınma ihtiyacı sadece konut ihtiyacıyla sınırlı değildir. Özellikle deprem, sel, yangın, savaşlar, göçler ya da diğer kriz durumları gibi afetler sonucunda insanlar evlerinden ani bir şekilde ayrılmak zorunda kalmakta ve güvenli bir yerde barınma ihtiyacı duymaktadır. Afetzedelerin tahribatının minimum düzeye indirilebilmesi ve insanların yaşamlarını normale döndürmelerine yardımcı olmak için hızlı bir şekilde inşa edilebilecek geçici barınma mekanları, acil barınma ihtiyaçlarını karşılanması için önemli bir rol oynamaktadır. Afet sonrası geçici mimari çözümlerin geliştirilmesi sürecinde, afetzedelere yalnızca bir çatı sağlamaktan öte onların yaşam kalitesini artıracak ve günlük yaşamsal faaliyetlerini güven ve huzur içinde devam ettirmelerine destek olacak sağlıklı fiziksel çevreler çevrelerin tasarımına odaklanılması gerekmektedir. Bu çözümler gelecekteki potansiyel afetlere karşı hazırlık süreçlerinde de önemli bir rol oynamaktadır Bu araştırma kapsamında, öncelikle geçici barınma mekanları tasarım sürecine odaklanılarak geçici barınma mekanlarının tasarım ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bu ihtiyaçların nasıl karşılanması gerektiğine ilişkin teorik bilgilere ulaşılmıştır. Geçici barınma mekanlarının tasarımı için girdi oluşturacak tasarım parametrelerinin belirlenmesi aşamasında, daha önce yapılmış çalışmaların literatür araştırması yoluyla detaylı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Bu literatür araştırmasının araştırma seçimindeki öznel faktörlerin minimize edilmesi için belirli bir sistem ya da yöntem kullanılarak gerçekleştirilmesi, çalışmanın daha güvenilir sonuçlar elde edilmesine katkıda bulunacaktır. Bu bağlamda, tez çalışmasında birden fazla araştırmanın sonuçlarını nicel olarak birleştirerek analiz etme olanağı sunan meta-analiz yönteminin kullanılması planlanmıştır. Bu yöntem sayesinde, geçici barınma mekanlarının tasarımı konusunda elde edilen veriler daha detaylı ve kapsamlı bir perspektiften analiz edilip geçici barınma mekanlarının tasarımlarına ilişkin parametreler belirlenerek konu ile ilgili gelecekte yapılacak olan araştırmalara ve uygulamalara ışık tutulması hedeflenmiştir Sonraki aşamada meta-analiz kapsamında değerlendirilen çalışmalarda ele alınan dünyada ve Türkiye'de üretilen seçilmiş geçici barınma mekanı örnekleri, mimari tasarım özellikleri ile belirlenen tasarım parametreleri çerçevesinde bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Mevcut örnekler, hazırlanan değerlendirme tabloları üzerinden incelenerek sistematik bir analiz yöntemiyle elde edilen veriler ile belirlenen tasarım parametreleri ile uyumluluğu değerlendirilmiştir. Bu aşama mevcut tasarımların, belirlenen parametreleri ne ölçüde içerdiğini ve bu parametrelerin ne derece uygulanabilir olduğunu objektif bir bakış açısıyla değerlendirme amacını taşımaktadır.Item Open Access Kentsel Kamusal Mekân Tasarımında Katılımcı Yaklaşımlar; Bakırköy Cumhuriyet (Özgürlük) Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması Üzerine Bir İnceleme(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) KARATAŞ, HAKAN; Ayhan UstaKentsel kamusal hayatımızın en önemli mekânları olan meydanlar, geçmişten günümüze sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamın hafızasıdır. İnsanların toplanma, buluşma, yeri geldiğinde önemli konuşmaların yapıldığı halka sesleniş yerleridir. İnsanlar sürekli akış içinde olduğu, bir yerden bir yere ulaşmak için bile kullandığı en önemli rotalardır. Bir hafıza mekânı olan meydanların zaman içinde eskime ve çağdaş gereksinimlere yanıt verebilmesi amacıyla yenilenebilmesi gibi durumlar söz konusu olabilir. Gelişen ve değişen çağda meydanların insanlara ayak uydurabilmesi ve bölgele de ki hareketliliğin devam edebilmesi için değişmeli ve yenilenmelidir. Bu bağlamda meydanların nasıl bir yaklaşımla yenilenebileceği sorusu önemli bir tasarım problemi oluşturmaktadır. Bu nedenle katılımcı yaklaşım ile insanların fikirlerini alarak adım atmak önemlidir. Söz konusu hafıza mekânların mimari karakterlerini sürdürebilmek amacıyla farklı düzeylerde gelişen katılımcı tasarım yaklaşımlarına yönlendiği görülmektedir. Çünkü katılımcı yaklaşım bir hafıza mekânı olarak meydanların varlığını nasıl şekillenebileceğine ilişkin tasarım kararlarını kullanıcı ile birlikte geliştirmektedir. Katılımcı tasarım meydanların başrolü olan insanların da içinde bulundukları değişime yön vermeleri için önemli bir yaklaşımdır. İşte bu tez kapsamında Bakırköy Cumhuriyet Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması bu bağlamda süreç ve sonuçları itibarı ile katılım olgusunun ne düzeyde gerçekleştiğini irdelenerek tez kapsamında yansıtılacaktır.Item Open Access Mekansal Ön Deneyimde Üç Boyutlu Görselleştirme Temsilinin Performatif Değerlendirmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) YORULMAZ, MERTKAN; Emel BirerBugünün evrensel mimarlık pratiğinde dijital görselleştirme araçları, mekânın temsili noktasında önemli bir yer tutmaktadır. Bu temsil araçları gelişen teknolojiyle birlikte henüz inşa edilmeyen bir mekânı kolaylıkla betimleyebilirken; temsilin niteliği ve üretimindeki yaklaşım, mekâna yönelik olarak oluşturulan "ön deneyim"i manipüle edebilmektedir. Bununla birlikte üretilen temsilde mekâna yönelik çoklu duyusal girdilerin eksikliği, temsil edilen mekân ile deneyimlenen gerçek mekân arasında önemli farklar oluşturmaktadır. Mimari tasarım süreci ile sonuç ürün olan mekân arasındaki kopukluk ve deformasyonlar, kullanıcının mekân deneyimini olumsuz şekillendirmekte ve mimarlık pratiğini zedeleyebilmektedir. Dolayısıyla bu tez çalışması, mimarlık teorisinde ve pratiğinde önemli bir yer tutan mekân deneyimi konusunu, mekân atmosferi ve üç boyutlu görselleştirme temsili üzerinden ele alarak; temsil deneyiminin mekâna yönelik bir ön deneyim olarak çözümlemesini yapmaktadır. Görselleştirme temsilinin atmosferik niteliklerini performatif bir yaklaşımla eleştirerek, duyusal ve imgesel açıdan daha nitelikli bir hale getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla sunduğu alan çalışmasında, görselleştirme temsilini mekânsal ses girdisi ile birlikte ele almakta ve gerçek mekânı betimleyen bir ön deneyim aracı olarak test etmektedir. Temsilin deneyim karşısındaki niteliğini incelerken, Peter Zumthor'un "Atmosfer" olgusunu mekânsal bir deneyim altlığı olarak kullanmaktadır. Çalışma araştırma desenini fenomenolojik yöntem üzerine kurgulamakta, alan çalışması protokol analizi, içerik analizi ve yapılandırılmış görüşme tekniklerine başvurmaktadır. Alan çalışması sonucunda bu tez, görselleştirme temsilinin potansiyel deneyimler üreten ve mekânın özgün atmosferini yansıtan bir temsil aracı olarak tasarım sürecini beslemesi gerektiğini savunmaktadır.Item Open Access Mimarsız Mimari- Yaratıcı Pratikler Alanı Olarak Filistin Al-Shati Mülteci Kampı(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) ADWAN, ALIAA A. M.; Emel BirerYetmiş beş yıl sonra, Gazze Şeridi'ndeki Filistin mülteci kamplarının üst üste yığılmış çadırları, yoğun, hareketli kentsel ortamlara dönüştü. Bununla birlikte, kamplar, mekansal ve sosyal kapasitelerinden çok daha fazlasıyla aşırı yüklenmişti. Bu durum, zamanın uzamasıyla beraber, yer değiştirme ve göç sorunundan daha karmaşık sorunlara yol açtı. Mülteci kamplarında yaşamın tekrar tekrar örgütlenmesi başlıca bir problem haline gelmeye başladı. Bu çalışma, Al-Shati kampındaki mülteci evlerinde mimarsız mimarlık sorununu ve mekansal ortamı yaratıcı bir mimari pratik olarak analiz edip incelemektedir. Çalışma, yetmiş beş yıldır süregelen ancak geçici olarak tasarlanan bu evleri bugünkü haline getiren mimari faktörleri bulma girişimini anlatmakta, aynı zamanda Al-Shati kampındaki mülteci evlerinde somutlaşan sosyo-kültürel değerleri ve mültecileri birleştiren, nesiller boyunca yaşatılan anılarını araştırmaktadır. Yer değiştirmeye neden olan sebepler yeniden üretimi tetiklemiş ancak sosyal yaşımın devam etmesinin önüne geçememiştir. Yaşamın kontrolü ve yeniden üretimi bu tezde biyopolitika kavramı üzerinden ele alınmaktadır. Çalışma, Gazze Şeridi'ndeki geleneksel Filistin evlerinin mekansal özelliklerini incelemeye ve "Mimarsız Mimarlık" kavramı ile mültecilerinin kamp alanında mekansal mimari yaratıcılığına odaklanmıştır. Alan çalışmasının yöntemi Al-Shati kampında çeşitli özelliklerde seçilmiş evleri mekansal ve sosyo-kültürel açıdan inceleyen bir durum çalışmasıdır. Alan çalışması üç aşamada gerçekleştirilmiştir; birinci aşamada alanın çeşitli özelliklerine sahip evler seçilmiş, ikinci aşamasında seçilen evlerin mekansal analizleri, üçüncü aşamada sosyo- kültürel analizleri yapılarak kampta yer alan evlerin çeşitli yaratıcı pratikler olmasına rağmen, Filistin'deki sosyo-kültürel yaşamın devam ettiği bulgularını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak bu çalışma, Al-Shati kampının yaratıcı mekân pratiklerinin yer aldığı biyopolitik bir mekân olduğunu göstermektedir.Item Open Access Orta Doğu'da Geleneksel Arap Konutlarından Yeni Bir Biyofilik Tasarım Yaklaşımına(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2023) ALMADHOUN, DUAA A. L.; Neslihan DostoğluSon yıllarda teknolojinin ve kentsel tasarım yaklaşımlarının gelişimi süreçlerinde insanlar giderek doğadan ayrılmakta ve çevrelerine yabancılaşmaktadır. Ayrıca, insanın yaşam kalitesini ve hayatta kalmasını etkileyen pek çok ciddi problem ve kriz ortaya çıkmıştır. Son yıllarda, insan, doğa ve yapılı çevre arasındaki ilişkiyi düzenleyen yeni bir öneri olarak 'Biyofilik Tasarım' yaklaşımı geliştirilmiştir. Biyofilik tasarım, sürdürülebilir mimarlıkta çağdaş bir yaklaşım ve dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Biyofilik tasarımda yapılı çevre ile doğal unsurlar ve süreçler uyumlu olarak tasarlanmakta, diğer yandan yapılı çevre sosyal ve kültürel bağlam ile ilişkilendirilmektedir. Biyofilik tasarım, mekân kimliğini ve insanın yerel kimliğini desteklemektedir. Ayrıca, insanın çevre bilinci ve sorumluluk duygusunu ve doğa bağlantısını olumlu yönde destekleyerek uzun vadeli sürdürülebilirliği sağlayabilir. Bu nedenle, biyofilik kavramının benimsenmesi, her bölgenin mimari, doğal ve sosyal bağlamıyla uyumluluk sağlar. Çalışmanın odaklandığı alan Orta Doğu'da Arap bölgesidir. Günümüzde Orta Doğu Arap bölgesi insan hayatını tehdit eden çevresel krizlerin ve mimari kimliğini kaybetmenin tehlikesi altındadır. Ayrıca, Osmanlı döneminde inşa edilen geleneksel Arap konutları insan ve toplum kimliğini yansıtmanın yanı sıra sürdürülebilir ve doğa dostu olmanın iyi bir örneği olarak gösterilmektedir. Ancak, Orta Doğu'da geleneksel Arap konutlarının tasarımı, İslam-Arap mimarlığının ayrılmaz bir parçası ele alındığında anlam kazanır. Bu kapsamda, bu çalışmada Orta Doğu'da İslam-Arap mimarlığı ve biyofilik tasarım ilişkisi bağlamında Orta Doğu'da gelecekteki biyofilik Arap konut tasarımı için bir yol haritası önerilmesi amaçlanmaktadır. Çalışma, Orta Doğu'da İslam-Arap mimarlığı ve biyofilik tasarım arasında bir ilişki bulunduğunu varsaymış, ayrıca geleneksel Arap konutlarının tasarımının biyofilik tasarım özelliklerini içerdiği düşünülmüştür. Çalışmada nitel yöntem kullanılarak sonuçlara ulaşılmıştır. İçerik analizi kullanılarak İslam-Arap mimarlığındaki doğa konusu ve biyofilik tasarım arasında bir uyumluluk gözlemlenmiştir. Tasarım için beş ortak ilke bulunmuş; bunlardan ikisinin, doğa, insan ve yapılı çevre olan üç boyuta dayandığı tespit edilmiştir. Ayrıca Orta Doğu'da geleneksel Arap konutlarının tasarım ilkeleri ve tasarımdaki doğa diyalogu içerik analizi yöntemi kullanılarak ve Kellert'in önerisi ile karşılaştırılarak 15 biyofilik tasarım özelliğini içeren yeni bir analiz önerisi oluşturmuştur. Orta Doğu'da geleneksel Arap konutlarından en tanınmış olan, pek çok referans verilen ve/veya UNESCO tarafından listelenenlerden oluşan 13 alan çalışması örneği seçilmiştir. Betimsel durum analizi sürecinde konutların tasarımında biyofilik tasarım özelliklerinin çoğunun sağlandığı gözlemlenmiş ve gerçekleşen mimari unsurlar ve çözümler belirlenmiştir. Son olarak, bu çalışmada Orta Doğu'da gelecekte biyofilik Arap konutlarının tasarımı için dört temel adımdan oluşan bir yol haritası önerilmiştir. Bu çalışma Orta Doğu'da Arap konutlarının tasarımında biyofilik tasarım yaklaşımının benimsenmesinde ilk adımları atmayı amaçlayan bir ön çalışmadır. Biyofilik tasarım ve İslam-Arap mimarlığı bağlamında gelecekte daha detaylı araştırmaların yapılması önerilmektedir.Item Open Access Kırsal Miras Alanlarında Soylulaşma: Cumalıkızık Köyü(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) MERAL, İZEL; Yasemin Erkan YazıcıTarih boyunca kentler sürekli bir değişim ve dönüşüm içerisindedir. Kentlerin bazı bölümleri eskiyip bozulurken bazı bölümleri de yenilenmeye ve gelişmeye devam eder. Bu yenilenme ve gelişmeler aynı zamanda sosyal ve fiziksel bazı değişikliklere sebep olabilir. Soylulaşma, kent merkezlerindeki konut stokunun zamanla eskiyip çöküntü hâle gelmesiyle yapılan yenileme ve iyileştirme çalışmaları sonucunda yerleşimdeki mülkiyetlerin ve sosyal sınıfın değişmesi durumudur. Genellikle kenti ve kentsel dinamikleri ilgilendiren bu kavramın günümüzde kırsal mekânlardaki karşılığı ve yansımaları da önemli bir araştırma konusu olmuştur. Literatürde kırsal soylulaşma olarak adlandırılan bu olgu kentlerin kalabalık ve yoğun temposundan kaçmak ve doğa ile iç içe bir hayat sürdürmek için kentli yüksek gelir grubu insanların kırsal mekânlara göç etmesi ile başlar. Kentlerden gelen bu yeni gruplar kentli yaşam tarzını ve alışkanlıklarını kırsal mekânlara taşırlar. Böylece değişen insan profili, sosyal yapıyı, fiziksel çevreyi ve sosyo-ekonomik düzeni kendi yaşam şekli ve ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirerek kırsal soylulaşmaya neden olur. Bu tez çalışmasında son yıllarda çeşitli nedenlerle etkisini daha belirgin hissettiren soylulaşma kavramı kırsal bir mekân olan Cumalıkızık köyü özelinde oluşum-süreç- sonuç eksenli bir bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Tezin asıl amacı kırsal soylulaşmanın sosyal yapıyı ve fiziksel çevreyi nasıl değiştirip farklılaştırdığını irdelemektir. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinde yer alan yarı yapılandırılmış görüşme tekniği sosyal yapıdaki değişiklikleri ifade etmek için, alan incelemesi ve gözlem de fiziksel çevredeki değişiklikleri ifade etmek için kullanılmıştır. Bu tez çalışmasında Türkiye kırsallarında kırsal soylulaşmanın görüldüğü kırsal alanlar 11 mercek altına alınmıştır. Tez kapsamında, bu kırsallardan doğal ve kentsel sit alanı ilan edildiği için kırsal mimari değeri yüksek olan, geleneksel kırsal dokusu özgün olan, UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi'ne alınan, tarihi ve kültürel çekiciliği yüksek olduğu için turizm potansiyeli de yüksek olan Cumalıkızık köyü seçilerek tezin kapsamı daraltılmıştır. Seçilen bu örneklem, kırsal soylulaşmanın mekânlara, kıra özgü yaşam şekline ve değişen insan profiline etkilerini çok yönlü değerlendirmeyi mümkün kılmıştır. Böylece sınırlı sayıda örneklerine rastladığımız kırsal soylulaşma literatürüne katkı sağlamak hedeflenmiştir.Item Open Access 20. Yüzyıl Mimarlık Ortamında İç-Dış İlişkisi Kavramının Dönüşümü(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) KARAARSLAN, SETENAY; Yasemin Erkan YazıcıMimarinin hikâyesi iç ve dış mekânı ayıran bir sınır yaratılması ile başlar. Mimaride iç ve dış diyalektiği ise yaşam alanlarının tanımlanması ve sınırlandırılması için gereklilik olmuştur. 20. yüzyıl mimarlık ortamında iç-dış ilişkisi üzerine farklı düşünceler ortaya konmuş ve mimarlar bu ikili ilişkiyi, insanın talebine uygun bir şekilde yanıt vermek amacıyla birçok yöntem ve formla ifade etmişlerdir. Bu nedenle, bu diyalektik arasındaki bağlantıyı kavramak, mimarların doğru bir iç-dış mekân ilişkisi kurmasını desteklemektedir. Konutlar ise insan yaşamıyla doğrudan ilgilidir; büyük ve korumasız dış dünyadan ayrılan güvenli bir iç mekân yaratma görevini üstlenirler. Dolayısıyla bu tez, iç-dış ilişkisinin en belirgin görüldüğü yapılar olan konutlara odaklanmıştır. Aynı zamanda, çeşitli tasarım yaklaşımlarıyla kurulan iç-dış mekân ilişkisi, eleştirel bir yaklaşımla ele alınmıştır ve 20. yüzyılın iç-dış bütünlüğü, kopması, karmaşıklığı gibi kavramları yeniden değerlendirilmiştir. Bu ifadelere ek olarak, bu tez iç ve dış mekânı iki karşıt olarak konumlandırmaktan ziyade birbirleriyle çeşitli yollarla kurdukları ilişkilerin önemini vurgulayan yeni bir yorum getirmeye çalışmıştır. Çalışmanın tarihsel ve teorik arka planı, yalnızca kırılma noktalarını ifade etmekle kalmaz, çalışmanın ortaya koyduğu sorunsalları da aydınlatmayı amaçlar. Tez 20. yüzyıl mimarlığını üç çerçevede ele almıştır. Bunlar: 1900-1944 yılları arası erken 20. yüzyıl mimarlığı, 1945-1969 yılları arası İkinci Dünya Savaşı sonrası mimarlık yaklaşımları ve 1970-2000 yılları arası yeni mimarlık arayışlarıdır. 1945-1969 dönemi, modern dönemden postmodern döneme bir geçişi simgelediği gibi iç ve dış mekân ilişkilerinde de dönüşümün başladığı dönem niteliğini taşır. Bununla beraber, 20. yüzyıl genelinde, iç-dış bütünlüğü ve iç-dış kopması/karmaşası gibi genelleşen sınıflandırmaların altında çeşitli alt yaklaşımlarının olduğu tezin ana tartışma konularından biri olmuştur. Dönemler arasında değişen iç-dış diyalektiğinin sebeplerini araştırmak; iç-dış ilişkisini oluşturan kompozisyon ilkelerini detaylandırmak; geçiş mekânları, sınır, iç-dış bağlantılarına odaklanmak ve iç-dış ilişkisine yönelik biçimsel ve kavramsal fikirleri tartışmak çalışmanın genel amacını oluşturmuştur. Çalışmanın yöntem bölümü, bu konuları yapılandırmak ve konutlarda iç-dış mekân ilişkilerinin nasıl oluştuğunu daha yakından incelemek için vaka çalışmalarını kullanmıştır. Seçilen örnekler, döneminin özelliklerini daha açık bir şekilde ortaya koyduğu için ikonik konutlar içinden belirlenmiştir. Bu örnekler, iç-dış ilişkisine vurgularının olması dikkate alınarak sınırlandırılmıştır. Tez, iç-dış ilişkisini mekânsal, bilişsel ve bağlamsal olmak üzere birbiriyle bağlantılı üç yaklaşım üzerinden okur. Burada önerilen, iç-dış ilişkisini tanımlayan üç bakış açısı sağlamaktır. Bir dizi ilişkisel diyagramla temsil edilerek toplanan veriler, konutların iç-dış ilişkisi ile ilgili verdikleri ana kararlarının girdi kaynağını oluşturmuştur. Elde edilen bulgular, hipotez ve teorik/tarihsel arka plan bağlamında tartışılmıştır. Bununla birlikte, geçmiş tasarım yaklaşımlarının incelenmesiyle, tezin hem pratik hem de teorik olarak günümüze referans olması amaçlanmıştır.Item Open Access Bir Bakış Mekanı Olarak Pencere: Edward Hopper'ın Resimlerinde Mekan Temsilleri(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) KARATAY, HAZAL ŞİMAL; İlke TekinYirminci yüzyılın ilk yarısından itibaren modern mimarlığın odak konularından olan saydamlaşma, mekansal bir öğe olan pencere ile doğrudan ilişkilidir. İzleyicinin bakışına yön veren, temelde görme modeline dayanan bakış mekanı pencere, sahip olduğu fiziksel niteliklerinden dolayı diğer mimari öğelerden ayrışır. Pencerenin sahip olduğu saydamlık aracılığıyla göz, mahremiyet alanına girer. Yirminci yüzyılın ilk yarısında pencerenin neredeyse yapının kabuğunu kaplayacak kadar genişlemesi ve camın bir yapı 'duvarı'na dönüşmesi şeffaflaşma söylemleri çerçevesinde gelişir. Bu söylemler bugünün mimarlık dünyasını şekillendirmeye devam eder. Mimari alandaki şeffaflaşma, iç-dış arasındaki sınırın bulanıklaştığı, konutta mahremiyet olgusunun büyük ölçüde ortadan kalktığı, mekanın sahip olduğu gizemli, karanlık ve tekinsiz özelliklerin kaybolduğu, ışığın ve gölgenin ve, onların hacimsel etkilerinin yitime uğradığı mekansal üretimleri beraberinde getirmiştir. Walter Benjamin'in deyimiyle, camın pürüzsüz yüzeyinde mekanın aurası kaybolmuştur. Bu araştırma, şeffaflaşma söylemlerinin ortaya çıktığı yirminci yüzyılın ilk yarısındaki temsil alanına odaklanır ve ürettiği mekan temsilleriyle modernite eleştirisi sunan Edward Hopper'ın resimlerinin bir değerlendirmesini sunar. Tezde Edward Hopper'ın mekan temsilleri ile modern mimari yaklaşımlar arasında dönemsel ilişkiler kurularak bir karşılaştırma sunulur. Bu çalışma, Hopper'ın pencerelerinin betimsel analizi yoluyla, mekansal oluşumlarda modern gözün varlığını incelemeyi, modern mimarlığın göz-merkezci anlayışını değerlendirmeyi ve, saydamlık ve mahremiyet konularını tartışmayı amaçlamaktadır. Hopper'ın 'pencereleri' sahip olduğu çok katmanlı okumalarla moderniteye ve beraberinde getirdiği sosyo-mekansal dönüşümlere eleştirel bir bakış sunar. Bu bağlamda bu araştırmanın, modern göz ve Hopper'ın 'pencereleri' üzerine sunduğu tartışmayla, mimari temsillere ilişkin geniş literatüre ve görsel kültür alanındaki eleştirel okumalara bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Item Open Access Tasarımda Cephenin Öneminin Yüksek Yapılar Üzerinden İncelenmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) AKDAĞ, HAVVA; Neslihan Dostoğluİnsanlar ilk olarak iklim koşullarından ve kendilerine zarar verecek canlılardan korunmak için basit barınaklar inşa etmişlerdir. Zaman içerisinde yapılar toplum içerisinde güçlü semboller, imge oluşturabilecek unsurlar haline gelmiştir. Bu süreçte gelişen teknoloji ile birlikte yapılar da yükselmeye başlamıştır. Yapıların kat sayıları artarken, aynı zamanda malzemeleri ve yapım teknikleri değişmeye başlamıştır. Bu değişim içerisinde yüksek yapılar öncelikli olmak üzere, yapıların cepheleri de farklılaşmıştır. Mimari tasarım aşamasında, tasarıma etki eden pek çok parametre vardır. Bunların başında biçim, ölçek, oran, renk, doku, yeterlilik, ritim, kullanışlılık, deformasyon, malzeme dayanımı ve çevresel faktörler gelmektedir. Bir tasarımcının, tasarımı üzerinde çalışırken tüm bu parametrelere uygun şekilde hareket etmesi beklenmektedir. Bu tezde yüksek yapı cephelerinin belirlenen parametrelere göre incelemesi yapılarak, geleceğe yönelik çıkarımlar yapılmıştır. Yüksek yapılar kent siluetine doğrudan etki etmenin yanı sıra kentte imge oluşturmaya katkıda bulunmaktadır.Bu nedenle kentsel imge konusunu değerlendirmek için yüksek yapılar incelenmiş olup, belirlenen örnekler analiz edilirken yapının kimliğini oluşturan cepheler ele alınmıştır. Yapıların algılanmasında önemli bir yere sahip olan cepheler, dönem ve mimari stiller hakkında çokça bilgi vermektedir. Tezin birinci bölümünde, çalışmanın amacı, kapsamı ve yönteminden bahsedilmiştir. Yapılar seçilirken anket yönteminden yararlanılmıştır. 100 mimar ve mimarlık öğrencisine uygulanan anketle, dünyada ve Türkiye'de imge oluşturabilecek yüksek yapılar belirlenmiştir. Türkiye'de imge oluşturabilecek yüksek yapılar İstanbul'da diğer şehirlere göre daha çok gelişim gösterdiği için İstanbul örneklemi üzerinden konu ele alınmıştır. İkinci bölümde, konuya ilişkin kavram ve tanımlar araştırılmıştır. Yapılarda cephe kavramının ne ifade ettiği, yapının hangi bölümüne cephe denildiği gibi konular burada yer almaktadır. Yüksek yapıların kat sayıları, dünyada ve Türkiye'de kabul edilen yükseklik sınırları bu bölümde açıklanmıştır. Yapılan araştırmalar ve ankette ilgililere yönlendirilen sorular neticesinde tez kapsamında 15 kat ve üzeri yapılar yüksek yapı olarak kabul edilmiştir. Üçüncü bölümde, tarihsel süreç içerisinde cephe stilleri yüksek yapılar üzerinden incelenmiştir. İnsanlık tarihi boyunca yüksek yapılar her zaman dikkat çekici olmuş, kentte imge oluşturabilecek yapılar seçilirken cephe tasarımları önem kazanmıştır. Endüstri Devrimi sonrasında yüksek yapılarda ve cephelerinde yaşanan değişim ve gelişim bu bölümde ele alınmıştır. Yapılan incelemeler sonrasında, inşa edilen ilk yüksek yapı örneğinde bile cephe tasarımı kaygısı olduğu ve insanların yapı cephelerinde, yaşadıkları döneme ait tasvirler yaptıkları gözlemlenmiştir. Dördüncü bölümde, anket sonrasında belirlenen yüksek yapıların inceleneceği tasarım parametreleri ele alınmıştır. Her bir tasarım parametresinin tez kapsamında ne ifade ettiği, inceleme yapılırken nelerin göz önüne alınacağı bu bölümde ifade edilmiştir. Estetik, işlevsel ve sağlamlık parametreleri başlıklardan oluşan bölümde cephe tasarımında nelere dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır. Beşinci bölümde, ankette en çok oy alarak seçilen Türkiye'de Sapphire Kule, Soyak Kristal Kule, Allianz Kule ve dünyada Swiss Re Genel Merkez Binası, Burj Khalifa ve Petronas Kuleleri örnekleri incelenmiştir. Parametrelere göre incelenen yapılarda olumlu ve olumsuz yönler üzerinden değerlendirmeler yapılmıştır. Yapının tasarımında cephenin nasıl bir yeri olduğu ve yapıyı nasıl etkilediği bu bölümde ifade edilmiştir. Sonuç ve değerlendirme bölümünde, özellikle yüksek yapılar olmak üzere yapı tasarımında etkili olan cephelerin bir bütün içerisinde ne ifade ettiği ve kentsel imge açısından önemi vurgulanmış ve gelecekte inşa edilecek olan yapılar için önerilerde bulunulmuştur.Publication Open Access Kent mekânının algılanmasında işitsel duyunun etkisininincelenmesi: Diyarbakır Suriçi örneği(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2021) İpekyüz, Zerican; Türkyılmaz, EmrahKent mekânı insan yaşamı kadar yaşanmışlığını da barındırarak içinde saklar. Kent mekânını algılamak, duyularımızla algılayarak kenti yaşamak ve yaşanmışlıklarını saklamak insan hayatında önemli bir yer tutar. Buna karşılık, bu çalışmalarda çoğunlukla görsel duyu ağırlıkta olup kent mekânının işitsel duyu üzerinden algılanması ile ilgili çalışmalar arka planda kalmıştır. Tez çalışmasında, Diyarbakır Suriçi özelinde kent mekânının algısını işitsel duyu üzerinden hissedilen duygu durumlarını incelemektedir. Bu çalışma, Diyarbakır Suriçi'nin algılanması ve duygu durumunu bütünsel şekilde kavrayarak, hissedilen özelliklerini keşfe çıkan bir yolculuk önermektedir. Diyarbakır Suriçi'nde bu çalışmanın yapılması, mekanın tarihi ve özellikli dokusunun yanı sıra bir çok medeniyetleri barındırmakla birlikte günümüzde de yoğunlukla işyerlerinin ve yerleşim alanlarını barındırması yani yaşayan ve özellikli bir tarihi mekan olmasıdır. Belirlenen anahtar noktalarda katılımcıların mekanı işitsel duyu üzerinden algılaması ve bunun da duygu durumlarına etkisini tespit etmek amaçlanmıştır. Tez çalışması 5 ana başlıktan oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde, teze ait genel bilgiler, araştırma örnekleri, tezin amacı, kapsamı ve yöntemi başlıkları altında belirtilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümü olan 'KURAMSAL TEMELLER' bölümünde, tezin omurgasını oluşturan algı, duyu ve duygu kavramları 'İşitsel duyu' ve 'mekân duygusu' alt başlıkları üzerinden incelenmiştir. Bir mekânın işitsel duyu üzerinden algılanması ele alınmıştır. Tez çalışmasının yöntemini oluşturan 'Araştırma örnekleri' alt başlığında irdelenmiştir. Dünya İlk olarak İşitsel Peyzaj Projesi (World Soundscape Project)'ne göre ses yürüyüşü referans alınmıştır. İkinci olarak Pozitif İşitsel Peyzaj Projesi (Positive Soundscape Project)'nde yapılan anket çalışması tez çalışmasına göre uyarlanmıştır. Plutchik'in Duygu Tekerleği'nde yer alan sekiz temel duygu tez çalışmasının anket kısmında kullanılan soruların içeriğinde kullanılmıştır. Üçüncü bölüm olan 'KENTİN SESİ'Nİ BELİRLEMEK AMACIYLA DİYARBAKIR SURİÇİ'NDE SES YÜRÜYÜŞÜ VE ANKET ÇALIŞMASI' bölümünde, öncelikle alan çalışmasının yapıldığı Diyarbakır Suriçi'nin alan çalışması olarak seçilme sebebi Diyarbakır Suriçi hakkında kısa bilgiler verilerek ele alınmıştır. İkinci olarak Diyarbakır Suriçi'nde alan çalışmasının anahtar noktalarını oluşturan 'Dağ Kapı', 'Ulu Camii Meydanı', 'Bakırcılar Çarşısı', 'Dört Ayaklı Minare' ve 'Demirciler Çarşısı' beş farklı mekân incelenmiştir. Üçüncü olarak yöntem başlığı altında tez çalışmasının yöntem kısmını oluşturan ses yürüyüş güzergâhının gerçekleştiği ve bununla birlikte anket çalışmasını oluşturan soruların içeriği hakkında bilgiler verilmiştir. Dördüncü bölüm olan 'ARAŞTIRMA BULGULARI VE DEĞERLENDİRME' bölümünde, gerçekleşen ses yürüyüşü ve anket değerlendirme çalışması yapılmıştır. Bu kapsamda ses yürüyüşü ve anket çalışması 3 aşamada birlikte ele alınarak uygulanmıştır. Katılımcıların ses yürüyüşü sırasında anket sorularına vermiş oldukları cevaplar analiz edilip, değerlendirilmesi yapılmıştır. Beşinci bölüm olan 'SONUÇ' bölümünde, önceki bölümde yer alan analiz sonuçlarında elde edilen verilerden ve değerlendirmelerden yola çıkılarak kent mekânının algılanmasında işitsel duyunun etkisi yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kent mekânı, Algı, İşitsel duyu, Duygu/His, Diyarbakır SuriçiPublication Open Access Bir kamusal alan olan afet parklarının tasarım kriterlerinin incelenmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2021) Marangoz, Ayşenur; Enginöz, Evren BurakAfet kavramının tüm dünyada gündemin üst sıralarında olmasının temel sebebi, insan yaşamını ve yerleşim alanlarını her geçen gün artan bir oranda tehdit etmesidir. Doğal afetlerin çeşitli türleri, dünyanın farklı coğrafyalarında farklı etkinlikte görülmektedir. Önüne geçemediğimiz bu doğal afetlerin meydana geldikten sonra zararlarını en aza indirebilmek, afet sonrası kent yaşamının devamlılığını sağlayabilmek ve afetzedelerin barınma gereksinimlerini daha hızlı karşılayabilmek için mevcut kent parklarının afet parkı olacak şekilde yeniden planlanması gerekmektedir. Yaşanılan coğrafyanın sahip olduğu potansiyel afet riskleri ve bölgenin şartları göz önüne alınarak yapılan planlama çalışmaları ile daha yaşanılabilir kentler oluşturmak, kent planlamanın önemli kriterlerindendir. Bu bağlamda kente ve kentliye ekolojik, ekonomik ve sosyal faydalar sağlayan, çeşitlilik ve imaj gibi birçok kavramı içinde barındıran kamusal alanların günlük yaşamda mekan kalitesinin sağlanması gerektiği gibi afet sonrasında toplanma, barınma, tahliye ve sağlık hizmetlerinin sağlanabileceği, afetzedelere fiziksel ve psikolojik anlamda destek olacak alanlara dönüşmesi oldukça önemlidir. Bu aşamada kentlere ait kamusal alan olarak park amaçlı kullanımına devam edilmesi düşünülerek afet parklarının planlanması gerekmektedir. İki farklı gereksinimi de içinde barındırması gereken afet parklarının bu nedenle tasarımında nasıl bir yol izlememiz gerektiği ve dikkat edilmesi gereken tasarım kriterlerinin neler olacağı önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumdaki her türlü değişimden nasibini alan, bulunduğu bölge için kentsel kimlik görevi üstlenen afet parklarının afet öncesi, sonrası, günümüzde ve gelecekteki rollerinin iyi belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle afet parklarının gereksinimlere uygun bir planlamaya sahip olabilmesi için bize yol gösterecek bir tasarım rehberinin oluşturulmasının önemi ortaya konmuştur. Tez kapsamında afet parkı tasarım rehberinin hazırlanmasında katkı sağlayabilecek öncül verilerin tespit edilmesi, karşılaştırılması ve değerlendirilmesi bu tezin amacını oluşturmaktadır. Bu düşünceden yola çıkarak, dünyada farklı afetlerle karşı karşıya olan ülkelere ait afet parklarının tasarımsal özelikleri incelenerek önemli bazı kriterler tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda deprem riskiyle her dönem karşı karşıya olan İstanbul kentine ait mevcut bazı afet parklarının durumu da incelenmiş, görülen eksikler nedeniyle bu eksiklerin doğru tespiti, literatür taramasından elde edilen kriterlerin işlerliğinin kontrolü ve tasarım rehberi için gerekli verilerin sağlanabilmesi için bir alan çalışması yapılması planlanmıştır. Alan çalışması kapsamında, Dünyadaki örneklerini incelediğimiz afet parklarının tasarım kararları ve mekânsal kullanımlarıyla ilgili ana tasarım kriterleri üzerinden İstanbul kentine ait seçilen mevcut beş deprem parkı karşılaştırmalı bir tablo oluşturularak değerlendirilmiştir. Değerlendirmeler sonucunda elde edilen verilerin ileride ülkemizde afet parklarının planlanmasında yol gösterebilecek bir tasarım rehberinin hazırlanması için öncül bir veri çalışması olması amaçlanmaktadır. Sonuç olarak bizim gibi afetlerle karşı karşıya olan, afetlerin toplumları ve yerleşim alanları için olumsuz etkilerini en aza indirebilme mücadelesi veren ve bu yolda başarılı uygulamalar yapan ülkelerin afet yönetim modellerinin önemli bir parçasını oluşturan afet parklarının tasarımıyla ilgili merkezi ve yerel yönetimlere yol gösterecek bir tasarım rehberinin acilen hazırlanmasına gereksinim bulunmaktadır.Publication Open Access 1945-2020 yılları arasında mimar-kimlik ilişkisinin sorgulanması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2021) Öz, Çağla; Yazıcı, Yasemin Erkan1945 yılı itibariyle mimari akımlara eklenen modernizm ve 2020 yılında kendini gösteren yeni yönelimler arasındaki dönemde; teknolojik gelişmelerin yansıması, disiplinler arası etkileşimler, küresel dünyanın değişen değerleri ve ortaya çıkan akımların sınırlarının belirsizleşmesi tasarımların çeşitlilik kazanmasına yol açmıştır. Hızla gelişen dünya içerisinde tasarlama yeteneğinin boyut kazanmasına ve rasyonel biçimde kullanılmasına aracılık edecek materyal ile tekniklerin gelişme göstermesi mimarlık disiplini içerisinde yer alan kişilerin de özgünlük elde etmesine sebebiyet vermiştir. Bir yapının yalnızca bir yapı olduğunu ya da sanat olduğunu anlamlandırabilmek, gözlemlenen yapının içerisinde bulunan birikim ve estetiğe dayanmaktadır. Bu doğrultuda yapıya sanatsallık kazandırma görevini üstlenen mimar; sorumluluğunu süreç içerisinde ilerleme kaydetmesine bağlı olarak, rasyonel sınırlar çerçevesinde ustalıkla özgürleşmesiyle meydana getirdiği kimliği üzerinden somutlaştırmaktadır. 1945 – 2020 yıllarında meslek hayatını aktif bir şekilde sürdüren mimarlar da belli bir kimlik kazanımı için çeşitli süreçlerden geçmiş olup, bu süreçler neticesinde az sayıda mimarın herkesçe kabul gören kimliği oluşmuştur. Genel kabule somutluk kazandırmak amacıyla bu çalışmada mimarlık ödülleri kilit nokta özelliği taşımaktadır. Başlıca amacı yapılan çalışmaları yetenek, vizyon ve bağlılığın birleşimi açısından değerlendirip, yaşayan mimarları onurlandırmak, mimarlık sanatıyla insanlığa ve yapılı çevreye tutarlı, önemli katkılar sağlamak olan ödüller, çakışma yöntemi ile tez çalışmasında incelenecek isimlerin belirlenmesine aracılık etmektedir. Bu çalışmanın genel çerçevede amacı; belirlenen isimler doğrultusunda mimarların kimlik kazanım süreçlerini ortaya çıkarmak, mimari kimliği tanımlayan kodları - kavramları somutlaştırmaktır. İncelenen isimler üzerinden yapılan literatür araştırması başlığı altında; eskiz taraması, yaşam kesitleri, kaleme aldıkları ve adlarına yazılan kitaplar/makaleler, söylenen sözler - tanımlanış biçimleri ve şirketlerine ait web siteleri ile mimar kimlik ilişkisi sorgulanıp, bilinirlik kazanmış mimarın tanımı yapılmaya çalışılmaktadır.Publication Open Access Gayrimenkul sektöründe markalaşmanın tüketici temelli marka değeri modeli ile nef yapı üzerinden incelenmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2021) Karabağ, Çiğdem; Alptekin, GamzeGünümüzde yapı sektöründen, fiziksel ve fonksiyonel beklentilerin karşılandığı binalar inşa etmenin ötesinde, proje paydaşlarından topluma, sosyal yaşama katkılar sağlayan, sosyal sorumluluk taşıyan, saydam, sürdürülebilir, toplumsal misyon üstlenen etkileşimler ve tüketici yaklaşımlı faaliyetler beklenmektedir. Bu faaliyetler; fiziksel, ekonomik ve sosyal çevre üzerinde itici ve belirleyici güçler yaratmaktadır. Bu noktada rekabete dayalı piyasa şartlarında pazarlama anlayışı ve tüketici talepleri doğrultusunda üretim yapan firmalar farklılıklarını, kimlik ve marka hikayeleri ile ortaya koyabilmeleri kısmında, markalaşma ve marka değeri kavramları ile karşılaşırlar. Bu kavramlar, markalaşma ve bileşenleri çatısı altında toplanan ve marka değeri ile adlandırılan faaliyetler bütünü olarak değerlendirilmektedir. Çalışmada, faaliyetler bütünü olarak değerlendirilen marka değeri gayrimenkul sektörü özelinde ele alınarak, kurumsal ve proje düzeyinde markalaşma ve marka değerini ortaya koyan bileşenlerin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaca yönelik olarak, literatürde markalaşma ve marka değeri ile ilgili mevcut modeller incelenmiştir. Bu modeller arasından, gayrimenkul sektörüne uyarlanabileceklerden biri seçilerek, sektörde faaliyet gösteren bir firmanın modele göre analiz edilmesi hedeflenmiştir. Gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren firmalar arasında bir takım kriterler esas alınarak Nef'in, David A. Aaker'ın tüketici (davranış) temelli marka denklik modeline göre incelenmesine karar verilmiştir. Modelin firmaya uyarlanması ve analizler için dört aşamalı çalışma gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada, medyadan erişilen veriler marka denklik modeli bileşenlerine bağlı olarak içerik açısından analiz edilmiştir. Sonrasında, Nef firma yetkilisi ile modelin bileşenlerine bağlı olarak derin görüşme gerçekleştirilmiştir. Son aşama olarak, Nef kullanıcısı olan ve Nef kullanıcısı olmayan tüketicilere/kullanıcılara anket çalışması uygulanmıştır. Elde edilen analizler neticesinde, Nef kullanıcı ve kullanıcı olmayanlar tarafından, Aaker'ın T.T.M.D. (Tüketici Temelli Marka Denklik) modelinin temel dört bileşeninden, marka farkındalığı/bilinirliğinin daha başarılı algılandığı, marka sadakati/bağlılığının ise daha düşük oranlarda başarılı algılandığı görülmüştür. Anahtar kelimeler: Gayrimenkul sektörü, Markalaşma, Marka Değeri, Nef, Tüketici Temelli Marka Değeri, David A. Aaker.Publication Open Access Z kuşağı konutu: Eşik konut(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2021) Ekiz, Tuğba; Ertürk, SevinçKonut, insanın en temel ihtiyaçlarından barınma eylemini karşılayan temel mimari ögedir. Barınma ihtiyacı yönünden hep ihtiyaç duyulmakla birlikte, toplumsal değişimler konutu dönüştürmektedir. Her çağın beklentisine göre şekillenmesine rağmen, mimarinin kalıcı yapısı ve maliyeti nedeniyle değişimler konuta geç yansımaktadır. Z Kuşağı'yla birlikte, dünya dijitalleşmeye, fiziksel mekânlara duyulan ihtiyaç değişmeye başlamıştır. Bu değişimin yeni bir dönemin başlangıcı olacağı; toplumsal ihtiyaç ve beklentilerin yenilenmesiyle, dünyanın evrimiyle fiziksel çevrenin de yeniden düzenleneceği düşünülmektedir. Bütün bu değişim süreçlerinin konuta nasıl etki edeceği, kullanıcıların konutu ne yönde dönüştüreceği, bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Tez çalışmasında hedeflenen, Z Kuşağı'nın konut kullanımının belirlenmesiyle, konutun geleceğiyle ilgili çıkarımlar yapabilmektir. Bu amaç doğrultusunda, kuşaklar, konutun tarihsel evrimi, günümüzdeki değişimler, gelecekteki değişim beklentileri ve eşik kavramı incelenmiştir. Eşik, içeriyle dışarının, mahremle kamusalın, geçirgenle katının, rijitle esneğin birleştiği, aynı zamanda ayrıştığı nokta, alandır. Bu nedenle günümüz, bir eşik zaman olarak tanımlanmış, Z Kuşağı'nın konutu ise dijitalle fiziksel arasındaki sınır ve geçiş olması nedeniyle "Eşik Konut" olarak adlandırılmıştır. Kavramsal çerçevenin oluşturulmasının ardından, X, Y ve Z Kuşakları olarak belirlenen üç farklı katılımcı grubu ile anket çalışması yapılarak, günümüz toplumunu oluşturan kuşakların, konuta bakış açıları karşılaştırmalı olarak ele alınıp henüz kendi evine sahip olmayan Z Kuşağı'nın, konut beklentisi ve konutun geleceğiyle ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Pandemi süreciyle birlikte değişen konut algısı da araştırma kapsamına dâhil edilmiştir. Bütün değerlendirmelerin ışığında, Z Kuşağı konutunun; iç- dış, kapalı- açık, mahrem- kamusal, özel (the me)- paylaşımlı (the we), dijital- fiziksel, karşıtlıkları kendinde toplayan "Eşik Konut," olması gerektiği neticesine varılmıştır.Publication Open Access Deprem sonrası toplanma alanlarının İstanbul örneğinde incelenmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2021) Uyar, Hazal Ekin; Töre, EvrimDünya üzerinde birçok yerde depremler ve çeşitli afetler yaşanmaktadır. Türkiye de Dünya'daki aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya Deprem Kuşağı üzerinde yer alması nedeniyle çok sayıda deprem yaşamış bir ülkedir. Ülke nüfusunun ve topraklarının önemli bir kısmı deprem riski altındaki bölgelerde yaşamaktadır. Bu nedenle deprem meselesi ülke için göz ardı edilemeyecek bir konudur. Bu çalışmanın yazıldığı süreçte gerçekleşen 24 Ocak 2020 tarihindeki Elazığ Depremi ve 30 Ekim 2020 tarihindeki İzmir Depremi de deprem meselesinin ve bu çalışmanın önemini açıkça göstermektedir. Türkiye'de 1999 yılında yaşanan Kocaeli ve Düzce merkezli depremler çok büyük hasar ve can kaybına neden olmuştur ve bu tarihten sonra ülke genelinde deprem çalışmaları hız kazanmış, daha nitelikli hale gelmiştir. 1999 yılındaki depremler birçok bölgede olduğu gibi İstanbul'da da etkili olmuştur. Bugün ülkenin en kalabalık ve yoğun şehri olan İstanbul için 1999 yılından beri büyük bir deprem uyarısı yapılmaktadır. İstanbul'da yaşanacak olası depremin yaratacağı hasarın da oldukça büyük olması beklenmektedir. Bu doğrultuda İstanbul'daki yoğun yapı dokusunun içerisinde açık-yeşil alanların zamanla azalması deprem sonrasında oluşacak toplanma ihtiyacı için de risk oluşturmaktadır. İstanbul'da toplanma alanlarıyla ilgili güncel veriler incelendiğinde İBB'nin belirlediği alanlara göre kişi başı 2,23 m² toplanma alanı düştüğü görülmektedir. Bu durum toplanma alanları için önerilen kişi başı minimum 1,5 m² büyüklük standardının il genelinde sağlandığını gösterse de ilçe bazında inceleme yapıldığında durum değişmektedir ve her ilçe için minimum büyüklük standardının sağlanamamadığı ortaya çıkmaktadır. AFAD verilerine göre ise İstanbul'da 3021 adet toplanma alanı vardır ve il genelinde kişi başına 1,29 m² toplanma alanı düşmektedir. İstanbul gibi kalabalık ve yoğun bir şehir için toplam nüfusa yetecek maksimum toplanma alanına ulaşmak oldukça önemlidir. Depremden hemen sonra depremzedeler öncelikli olarak, yaşanan korku ve panikle birlikte toplanma alanlarına ihtiyaç duyacak ve bu alanlara ulaşmaya çalışacaklardır. İstanbul için beklenen depreme karşı kenti ve kentliyi hazırlıklı hale getirmek ve deprem sonrası süreçte oluşacak kayıpları azaltmak, süreci doğru şekilde yönetebilmek için toplanma alanlarının varlığı oldukça önemlidir. Toplanma alanlarının kentteki nüfusun tamamına yetecek büyüklük ve sayıda olması, uluslararası standartlara uygun olması gerekmektedir. Toplanma alanlarıyla ilgili mevcut durum ve verilerin araştırılması, bu konudaki problemlerin tespiti ve problemlere yönelik öneriler oluşturulabilmesi açısından önemlidir. Anahtar Kelimeler: İstanbul, Deprem, Afet Toplanma Yeri, Toplanma AlanıPublication Open Access Özgür yapı bilgi modelleme yazılımları arasında yaşanan entegrasyon sorunlarının incelenmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2020) Şale, Burak; Türkyılmaz, EmrahYapı üretim süreci, farklı disiplinlerin bir arada çalışmasını gerektiren, çok paydaşlı, çok aşamalı ve karmaşık bir yapıdır. Yapı üretim sürecinde yer alan disiplinlerin birbirleri arasındaki iletişimi, yapım süreci açısından önemlidir. Eski dönemlerde, yapı üretim sürecinde yer alan disiplinler uzun süreler harcayarak el çizimleri yapardı. Tüm disiplinler bu çizimleri birbirleri arasında paylaşırdı. Böylelikle, disiplinler gelen çizimleri referans alarak kendi projelerini güncellerdi. Bu süreçte yapılan hatalar, sürecin uzamasına veya üretim sorunları ile karşılaşılmasına neden olurdu. Disiplinler zaman içerisinde yaşanan teknolojik gelişimlerle birlikte tasarımlarını bilgisayarlar ile yapmaya başladı. Eskiden düzeltmesi uzun süren basit hatalar, günümüzde bilgisayar yardımı ile kolaylıkla düzeltilebilmektedir. Bilgisayarların kullanılmasına rağmen, disiplinler arasındaki iletişim eksiklikleri sona ermemiştir. Disiplinler için geliştirilen yazılımların çalışma şekilleri farklı olduğundan dolayı, veri paylaşımında zorluklar yaşanmaktadır. İletişimin eksik veya hatalı şekillerde kurulması, üretim sürecini zorlaştıran ve uzatan bir durumdur. Graphisoft ve Tekla gibi büyük yazılım satıcıları, birlikte çalışmayı kolaylaştırmak için Open BIM kavramını desteklemektedirler. Open BIM'in veri ve model yöntemi belirli bir yazılıma veya ticari bir dosya biçimine bağlı değildir. Open BIM, ISO standartları ile belirlenmiş olan IFC (Industry Foundation Classes) veri modelini kullanan iletişim sistemidir. Kısacası Open BIM, yazılımlar arası ortak dil oluşturarak iletişimin sağlanmasını hedefleyen bir kavramdır. Bu sistemle beraber veri transferleri kolaylaşırken, bazı sorunlar halen daha ortadan kalkmamıştır. Diller arası çeviri yapıldığında nasıl anlam kaymaları yaşanıyorsa, yazılımlar arası çeviri yapıldığında da anlam kaymaları yaşanmaya devam etmiştir. Tezde amaçlanan; disiplinler arası veri transferinde ortaya çıkan uyuşmazlıkları, kullanıcı ve program bazında tespit edip, çözümler üretmektir. Tezin kapsamında belirlenen disiplinler, sıklıkla veri transferinde bulunan mimar ve inşaat mühendislerine indirgenmiştir. Tezin ilk bölümlerinde veri transferinde yaşanan sorunlar literatürde araştırılmıştır. Paydaşlar arasında anket çalışması yapılarak, çalışma hayatında ortaya çıkan sorunlar tespit edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, Open BIM kavramının beklendiği kadar özgür olmadığı ve kullanıcıların yeteri kadar eğitimli olmadığı tespit edilmiştir.Publication Open Access Bir yapının standartlara uygunluğunun express dili ile analizi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2020) Bayer, Semih; Türkyılmaz, EmrahKişisel bilgisayarların yaygınlaşması ve mimari ofislerin Bilgisayar Destekli Tasarım (BDT) sistemlerini kullanmasıyla ekip üyeleri arasındaki iletişim ve paylaşımlar gelişmiştir. Mimari çizimlerin üretiminin gelişmesine destek veren BDT sistemleri tasarım dokümantasyonunu ileri noktalara taşımıştır. Günümüzde Yapı Bilgi Modelleme (YBM) teknolojisinin önemi gitgide artmış ve bilgisayar destekli tasarım uygulama sağlayıcıları tarafından çeşitli YBM yazılımları geliştirilmeye başlanmıştır. YBM, disiplinler arası iletişimin kalitesini, hızını arttırmak ve son kullanıcı için en uygun ürünü sunmak amacıyla projelerin tüm süreçlerinde etkin bir şekilde kullanılan bir sistemdir. YBM, yapıyı oluşturan elemanları temel alarak elemanların birbirleriyle olan ilişkilerini modellemektedir. Bir YBM modelinde yapı elemanlarına ait nesneler bir araya getirilerek binanın sanal bir modeli oluşturulmaktadır. Sanal model, tüm yapı elemanlarını ve onların farklı niteliklerini içerdiği için model, enerji, aydınlatma vb. fiziksel ve yapısal analizlerde, yapım sürecinde oluşacak çakışmaların tespitinde, çok boyutlu simülasyonlarda kullanılabilmektedir. Söz konusu kullanım amaçlarına ulaşılabilmesi için gerekli veri türleri, özellikleri ve isimlerinin doğru olarak temsil edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde doğrulanmış bina modelleri, yönetmelik uygunluk kontrolü gibi birçok otomatik görevin yürütülmesinde önemli rol oynamaktadır. EXPRESS Dili standart veri modelleme dili olarak gösterilmektedir. EXPRESS modelleri bilgisayarla işlenebilmektedir. Mimari projelerin konfor koşullarının sağlanabilmesi için geliştirilmiş yönetmelikler bulunmaktadır. Bu yönetmelik maddeleri geleneksel yöntemlerle incelenirken zaman, maliyet ve kalite açısından kayıplar yaşamaktadır. Bu çalışma, mimari bir ürünün yönetmeliğe uygunluk kontrolü için EXPRESS Dili'nin nasıl kullanılacağını göstermektedir. Bu anlamda EXPRESS Dili, YBM, İlkokul Yönetmeliği, YBM Sınıflandırma Sistemleri ve ISO 10303 standartları incelenmiştir. İlkokullar için yönetmelik maddeleri EXPRESS Dili ile tanımlanmıştır. YBM ortamında oluşturulan üç ilkokul projesi örnek olarak alınıp bilgisayar ortamında JSDAI yazılımı ile test edilmiştir.Publication Open Access Mimarlıkta ekotopya kavramı ve ekolojik ütopyalar(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2020) Uzaldı, Beril; Birer, EmelÜtopyalar, mevcut yönetimin ve toplumun aksayan yönlerini, olası yanlışlıklarını ve yetersizliklerini eleştiren ideal düzeni kurmak amacıyla yazılmış düşsel tasvirlerdir. Antik Çağ'dan günümüz 21. Yüzyıla kadar olan süreçte ütopyalar incelendiğinde, dönemlere ait çeşitli gelişmelerden etkilendiği gözlenmiştir. Özellikle 20. Yüzyıl döneminde hızlı kentleşme, hızlı sanayileşme ve artan nüfus nedeniyle çevresel sorunların küresel ölçeğe taşınması ve geri dönüşü olmayan doğa tahribatlarının oluşması, ekolojiyi ve paralelinde ekolojik tasarımı gündeme getirmiştir. Ekoloji, başlangıçta yalnızca canlı hayvan ve bitkileri konu alırken, tüm canlıları ve canlıların cansız çevre ile olan ilişkilerini konu alan bir bilim dalı haline gelmiş ve ütopya tasarımlarını şekillendirmiştir. Yaşanabilir ve sürdürülebilir toplum ve mekân yaratma çabasıyla, ütopyalar ekolojik olarak tasarlanmış, ekolojik ütopya söylemi olan ekotopya alt başlığını oluşturmuştur. Ekotopya kavramı ilk kez Ernest Callenbach tarafından 1975 yılında yayınlanan ''Ekotopya'' eserinde kullanılmıştır. Bu eserde yer alan ekolojik tasarım kriterleri ekotopya tasarımlarının temelini oluşturmuştur. Ekotopya tasarımlarında doğayla uyumlu alanlarda yaşama, kırsal alanlara geri dönme, ekolojik tasarımlardan oluşma, doğayı tüketmeden sürdürülebilir denge kurma ve çevresel sorunları ortadan kaldırma cabası söz konusudur. Bu çalışmada, ekolojik ütopya söylemi olan ekotopya kavramının tasarım kriterleri; 20. Yüzyıl ve 21. Yüzyıl dönemlerine ait, edebi ve mimari ekolojik özellik taşıyan ve tamamen ekolojik olarak tasarlanan ütopya örnekleri üzerinden mekânsal analizleri yapılarak karşılaştırmalı değerlendirilmiş ve ortaya farklı söylemler çıkmıştır. 20. Yüzyıl döneminde yazılmış edebi ekolojik ütopyalar, ekotopya tasarım kriterlerine uygunluk gösterip ekotopya olarak tanımlanabilirken, 20. Yüzyıl ve 21. Yüzyılda tasarlanmış mimari ekolojik ütopyalar, ekolojik özellik taşımalarına veya tamamen ekolojik olmalarına rağmen ekotopya olarak tanımlanamamaktadır. Çünkü ekotopya tasarımları, tasarım aşamasından itibaren yönetim yapısından mimari yapısına kadar her türlü alanda ekolojik olma çabası ile tasarlanmaktadır. Ekolojik ütopyalarda ise, ekotopyalarda bulunan kırsal alana yayılmış yerleşim özellikleri, ilkel ve geleneksel mekân tasvirleri ve ekolojik toplum yaşamı gibi tasarım kriterleri yerine, ileri teknolojinin sunduğu imkânlar kullanılmakta ve kentsel ölçekte mekânlara ekolojinin entegre edilmesi ile tasarımlar şekillendirilmektedir. Bu nedenlerle, çalışmanın sonunda her ekolojik ütopyanın ekotopya olarak tanımlanamayacağı ve ekotopyanın ekolojik ütopyalardan ayrılarak başlı başına ayrı bir kavram olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ekolojik ütopya söylemi olmayan ekotopya kavramının günümüzdeki yeri incelendiğinde ise, düşsel tasarım olmaktan çıktığı ve uygulanabilir niteliğe sahip olduğu gözlemlenmiştir. Ekoköy örneklerinin tasarım kriterleri üzerinden ekotopya tasarım kriterleri karşılaştırmalı değerlendirildiğinde; benzerlik gösterdiği ve ekotopyaların ekoköy örnekleri ile hayat bulduğu bulgusu ortaya konmuştur. Anahtar Kelime: Ütopya, Ekoloji, Ekolojik Ütopya, Ekotopya, EkoköyPublication Open Access Mimari tasarım sürecinde sosyal medyanın analiz verisi olarak kullanılması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı, 2019) Dağdelen, Can; Yazıcı, Yasemin ErkanÇevremizdeki ve dünyadaki dinamikler hızla değişmektedir. Dünyanın yeni teknoloji çağının içerisine girmesiyle birlikte insanlar da oldukça hızlı bir şekilde bu teknolojiye uyum sağlamıştır. Gelişen teknoloji ve farklılaşan kültürel değerler insanların yaşam şeklini etkilediği gibi onların var olduğu çevreleri de etkilemektedir. Mimarların da bu değişen ve farklılaşan topluluklar içerisinde teknolojiye ayak uydurmaları gerekmekte ve farklı metotlar geliştirip bu teknoloji çağına entegre olmaları gerekmektedir. Bu tez kapsamında mimari tasarım analiz yöntemleri, günümüz teknoloji çağının bir parçası olan yapay zeka temelli yazılımlar yardımıyla geliştirilecek ve model önerisi olarak sunulacaktır. Mimari tasarım sürecinde, analiz, yerin ruhunu anlamak ve mekan potansiyeli olan mekanlar üretmek için en önemli tasarım girdilerinden biridir. İkinci önemli tasarım girdisi ise kullanıcının etkisidir. Günümüzde analiz ve kullanıcı verilerini elde etmek için çeşitli internet sitelerinde; araştırmalar, gözlem, anket, vb. yöntemlere başvurulmaktadır fakat elde edilen bilgiler kullanıcıdan direkt olarak elde edilmemekte ve bazı durumlarda ise özgür olarak sağlanmamaktadır. Bu tez kapsamında geliştirilecek olan model sayesinde geliştirilmesi planlanan yapay zeka ile birlikte sosyal medya verileri, (kişilerin herkese açık olarak konum etiketli özgürce yaptığı paylaşımlar), fenomenoloji bağlamında yapılan mimari mekan tanımlamaları filtresinden geçerek bilgiler üretilmekte, bu bilgiler ile haritalar oluşturulmakta ve mimari tasarım analiz verisi olarak kullanılmaktadır. Bu tez kapsamında, kent içerisinde mekan potansiyeli oluşturan gömülü bilgiler sosyal medyadan çekilerek kullanılmakta ve günümüz teknoloji çağına uyumlu bir şekilde mimari tasarım analiz sürecine katkı sağlaması amaçlı model önerilmektedir.