Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Department of Turkish Language and Literature
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6790
Turkish Language and Literature
Browse
Browsing Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Department of Turkish Language and Literature by Type "Article"
Now showing 1 - 20 of 136
- Results Per Page
- Sort Options
Publication 1926 Bakü Türkoloji Kurultayı(2013) Türk, Vahit; 9466Publication 1940 Kuşağı Toplumcu Şairleri ve Halk Şiiri(2010) Çelik, Yakup; 7328Şiire Nazım Hikmet etkisiyle başlayan, toplumcu söylemi kullanan ve ilk edebi ürünlerini 1940’lı yıllarda veren şairler, edebiyatımızda 1940 Kuşağı Toplumcu Şairleri olarak anılırlar. Bu şairlerin eserlerinde toplum problemleri, savaş karşıtlığı, barış özlemi, işçilerin ezilmişliği, yoksulluk gibi temalar vardır. Bu temaların şiir olarak dile gelmesinde söyleyiş halk diline ait sözcüklerle, deyimlerle yapılmıştır. 1940 Kuşağı toplumcu şairlerinin tümünün halk şiirine veya söyleyişine yöneldiğini söylemek de oldukça zor. Ancak bu grup içerisinde anılan şairlerin büyük çoğunluğu halkın diline, zevkine, söyleyişine ve halk şiirine uygun bir edebiyat tarzını benimsemişlerdir. Nazım Hikmet’ten gelen serbest ölçülü şiiri kullanmış olan toplumcu şairlerin halk söyleyişlerine başvurmalarının temel nedeni ele aldıkları temalardır. Gelenekle modern olanı birleştirme gibi bir çaba söz konusu değildir. Yazımızda, 1940 Kuşağı Toplumcu şairlerinin eserlerinden hareketle bu yargıya gidilmiştir.Publication 28-Faruk Duman’ın “Av Dönüşleri” Hikâyesi Üzerine Bir Tahlil Denemesi(Yakup YILMAZ, 2022) SEVİNDİK, BERNAFaruk Duman, 1990’lı yıllardan beri Türk edebiyatında roman, hikâye, deneme türlerinde eserler veren bir yazardır. Postmodern sanat anlayışının etkili olduğu yıllarda ürün veren yazarın kendine has masalsı bir üslûbu vardır. Bugüne kadar yayımladığı eserleriyle; Orhan Kemal Öykü Ödülü’nde ikincilik (1998), Sait Faik Hikâye Ödülü (2000) , Haldun Taner Öykü Ödülü (2010), Orhan Kemal Roman Ödülü (2019) gibi birçok ödüle layık görülmüş, günümüzün en verimli yazarlarından biridir. Bu çalışmada yazarın 1999 yılında yayımladığı ikinci hikâye kitabı olan ve içinde altı hikâyesinin yer aldığı “Av Dönüşleri” kitabında bulunan “Av Dönüşleri” adlı hikâyesi tahlil edilecektir. Kitaptaki altı hikâyede birbiriyle ilişkili, sıralı bir olay örgüsü ve düzen söz konusu değildir. Yalnız tüm hikâyelerde doğa, orman ve bilhassa hayvanlar önemli bir yer tutar. Duman, bu kitaptaki hikâyelerinde olaydan ziyade insan zihninin karmaşasına yoğunlaşır. Söz konusu kitapta yer alan hikâyelerden, yazarın üslûbunu yansıtması ve kullandığı teknikleri göstermesi bakımından kitaba ismini veren hikâye “Av Dönüşleri” seçilmiştir. Çalışmanın giriş kısmında yazarın hayatı hakkında bilgi verilmiş, ald ığı ödüller ve diğer eserlerine değinilmiştir. Bu bölümden sonra “Av Dönüşleri”; konu, olay örgüsü, anlatıcı ve bakış açısı, zaman, mekân, şahıs kadrosu, dil ve anlatım teknikleri ve sonuç olmak üzere sekiz başlık altında incelenmiştir. Makalenin sonuç kısmında, bu tahlilden hareketle hikâye üzerine değerlendirmeler yapılmıştır.Publication 41-Usûlî'nin Şiirlerinde Sevgili Portresi(Yakup YILMAZ, 2022) YALÇINKAYA, YAĞIZKlâsik Türk şiirinin estetik geleneği içinde oluşmuş aşk üçgeninin baş öğesi olan sevgili, yüzyıllarca şairlerin dilinden düşmemiştir. Yegâne olan sevgili, bu üçlemede âşık rolüne bürünen şairin şiirlerinde klâsik nazmın estetik değerleri içinde gâh ay gâh güneş olmuş; boyu selviye saçı sümbüle benzetilmiştir. O, eziyet ve cefaları ile vefadan habersiz, erişilmez bir tip olarak tasvir edilmiştir. Çok geniş bir coğrafyada ve çok uzun bir zaman diliminde var olmuş Klâsik Türk şiiri, kendi geleneği içerisinde idealize edilmiş bir sevgili tipi kurgulamıştır. 16. yüzyılda Vardar Yenicesi’nde yaşamış Usûlî, sevgiliyi dilinden düşürmeyen Klâsik dönem Türk şairlerinden biri olmuştur. Hayatında tasavvufun belirleyici yeri olan şair Klâsik Türk şiirinin estetik anlayışını tasavvufî dü şünceleriyle harmanladığı şiirleri ile klâsik edebiyat literatürüne önemli bir divanı miras bırakmıştır. Çalışmada, Usûlî Divanı’nda şairin edebî kişiliği ve şiir anlayışı çerçevesinde sevgili tipinin nasıl bir portre çizdiği üzerinde durulacaktır.Publication Ahmet Fakih ve Şiirleri Üzerine Bir İnceleme(KOCAV, 2004) PALA, İSKENDEREski Anadolu Türkçesinin gelişim seyri içinde XIII. yüzyıl şair ve yazarlarının önemli bir yeri vardır. Bir taraftan İran kaynaklı şiirlerin etkisiyle Divan edebiyatının başladığı, diğer yandan Ortaasya'dan itibaren uygulana gelen Halk şiiri özelliklerinin etkisini sürdürdüğü bu geçiş sürecinde, Selçuklu sarayında edebiyat dilinin Farsça olarak uygulanması Türkçe yazılmış eserlerin değerini bir kez daha arttırmaktadır. Ahmed Fakih, XIII. yüzyıl Türk şiirinin önemli şairlerinden olup Kitâbu Evsâfı Mesâcidi'ş-Şerife adlı eseri hem dilin hem de edebiyatın gelişimi açısından Türk bilim dünyasınca önemli kabul edilir. Ahmed Fakih'e ait olduğunu evvelce tespit edip bu araştırmaya konu edindiğimiz şiirler de bu bakımdan önemli görülebilir.Publication Alevî–Bektâşî Menâkıbnâmelerinde “Merkez” Kavramı(Yakup Yılmaz, 2023) SERDAR, GÜRÇAYAlevî ve Bektâşî velîlerinin hayatlarının anlatıldığı, “menâkıbnâme” olarak adlandırılan eserlerde velîler hikâyenin asıl unsuru durumundadırlar. Dervişler çeşitli sebeplerle değişik coğrafyalara gitmişler, halka hem yardım etmişler hem de inanç bilgisi sunmuşlardır. Bunun yanı sıra bir kavram olarak “merkez” geometrik olduğu kadar toplum bilimsel ve semantik anlamlarda da kullanılmaktadır. Kavram, geometrik anlamda “belirli bir yerin/düzlemin ortası” mânâsına gelirken; sosyolojik açıdan “yönetim, idare, destek, ilgi alanı” gibi alt anlamlara karşılık gelmektedir. Velîlerin sır bilgisine sahip olmaları, yardımseverlikleri, umut aşılamaları ve toplum nezdinde kazandıkları deruni saygı onlara menâkıbnâmelerin konularının merkezinde olmalarının yanı sıra toplum içerisinde merkez birey olma hüviyeti kazandırmıştır. Bu merkezîleşmiş konum menâkıbnâmelerde yer alan ritüellerde kimi zaman fiziksel boyutta tezahür etmektedir. Bizatihi dervişlerin yanı sıra ağaçlar, tören halkaları, dinî yapılar vb. unsurlar da merkez kavramına edebî-teolojik anlamda sahiptirler. Bu çalışmamızda menâkıbnâme eserlerinin taranması neticesinde elde edilen “merkez” kavramına ilişkin örnekleri ve göstergelerini gelenek çerçevesinde değerlendireceğiz. Bu yolla gelenek bağlamında insanın kendini bıraktığı a priori olarak nitelendirilebilecek bu kavramın özünü anlamlandırmaya bir kapı aralamış olacağız.Publication Ali Şir Nevayi'ye Göre Üç Rüşvetçi Karakter(2014) Türk, Vahit; 9466Publication Altay Türklerinin Geleneksel Aile Yapısı(2018) Kayhan, Shurubu; 283044Family institution is the oldest building stone of human history. Despite the changes in the social and human values of the family structure, their basic characteristics are the same. The establishment of the family, the healthy continuation of the establishment, the peace, peace, love and respect concepts of the institution are changing from people to people. Altai family structure has very rich resources in this respect. The forms of marriage that constitute the structure of the family institution should be investigated in terms of marriage age, stages of marriage, family institution, concept of child in family, continuity of family establishment, social, cultural and religious aspects. Altays value is the most important feature of Turkish peoples, which is interesting. It is the living of the beliefs of Christian, Buddha and Shamanism in the same soil. Naturally, these beliefs were also influential on the Altay family structure. I would like to emphasize the traditional family structure of the Altay people, especially the traditions and customs within the family in the family.Publication Anadili Eğitimi, Anadiliyle Eğitim ve Resmi Dil ile İlgili Tartışmalar ve Dilbilimsel Yaklaşım Sorunları(2013) Karpuz, Haci Ömer; 6846Makalede, Türkiyede son zamanlarda gündemde çok tartışılan anadiliyle eğitim konusunun ele alındığı belirtilerek anadili eğitimiyle anadiliyle eğitim arasındaki farka dikkat çekilmiş, imkanlar elverdiği ölçüde anadili eğitiminin herkesin hakkı olduğu, ve özellikle Unesco’nun “tehlike altındaki diller” kapsamında belirlenen Anadoludaki 18 dilin korunması ve araştırılması gerektiği belirtilmiş, bir dilin eğitim dili ve resmi dil olarak kullanılabilmesi için yüzlerce yıl sanatçı ve düşünürler tarafından işlenmiş olması, terimler ve anlatım gücü bakımından zengin olması gerektiği ifade edilmiş, Türkçenin bile henüz eğitim ve bilim dili olarak sorunları bulunduğu bir zamanda henüz yeterli olgunluğa erişmemiş dillerin eğitim dili ve resmi dil olarak kullanılmasının sakıncalarına dikkat çekilmiştir.Publication Anlatının Söylemi̇ Işığında Bir “Yedi̇ Kocalı Hürmüz” Karşılaştırması(Türk Edebiyatı Vakfı, 2020) ŞAHAN, KAYHAN; Dizdar, FirdevsAnlatı bilim çeşitli dallara uygulanabilmektedir. Tiyatro ve sinema eserlerinde bu alanda çalışmalar yapılmaktadır. Mihail Bahtin, Roland Barthes, Todorov anlatıbilim çalışmalarının önemli isimlerinden olmuştur. Gérard Genette ise Anlatının Söylemi çalışmasıyla tanınmıştır. Anlatının söylemini temelde “Düzen”, “Süre”, “Sıklık”, “Kip” ve “Ses” olmak üzere beş başlığa ayırmıştır. “Düzen”, “Süre” ve “Sıklık” anlatı ile zaman ilişkisini anlatan kavramlardır. “Kip”, anlatı temsilini, “Ses” ise anlatı durumunu anlatmaktadır. Yedi Kocalı Hürmüz, ilk önce senaryo biçiminde yazılıp filme çekilmiş, ardından tiyatro yapıtı olarak kaleme alınmıştır. 1963 yılında Yılmaz Atadeniz, 1971 yılında Atıf Yılmaz, 2009 yılında ise Ezel Akay tarafından beyaz perdeye aktarılmıştır. Çalışmamızda Gérard Genette’in Anlatının Söylemi çalışmasından yararlanarak Yedi Kocalı Hürmüz tiyatro yapıtı ile filmlerinin anlatı bilimsel açıdan karşılaştırması yapılmıştır.Publication Âşık Paşa’nın Gazellerine Dair Bazı Düşünceler ve Bilinmeyen Dört Şiiri(ASOS Eğitim Bilişim Danışmanlık Otomasyon Yayıncılık Reklam Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., 2021) KÖKSAL, MEHMET FATİHTürk yazı dilinin Anadolu’daki önderlerinden Âşık Paşa, Garîb-nâme adlı yaklaşık 10600 beyitlik mesnevisiyle daha kendi devrinde şöhret kazanmıştır. Onun, kendisini meşhur eden Garîb-nâme’sinden başka, çoğu nasihatamiz nitelikte olan küçük mesnevileri, bütün mısraları Arap alfabesinin bir harfiyle başlayan 29 gazelden müteşekkil Elif-nâme adlı bir manzumesi ve Sema Risalesi (Risāle fī Beyāni’s-semāʿ) adlı içinde bazı manzum parçaların da bulunduğu mensur bir eseri vardır. Bunlardan başka Âşık Paşa, duygu ve fikirlerini daha serbest bir tarzda ifade ettiği gazeller de kaleme almıştır. Onun şiir mecmuaları ve cönklerde yer alan bu şiirleri öteden beri araştırmacıların dikkatini çekmiş ve yayımlanmıştır. Bugüne kadar Sadettin Nüzhet Ergun, Abdülbâkî Gölpınarlı, Orhan Kemal Tavukçu ve M. Fatih Köksal’ın muhtelif çalışmalarında, hemen hepsi gazel nazım şekliyle kaleme alınmış toplam 54 adet manzume Âşık Paşa’nın şiiri olarak tespit edilmiş ve yayımlanarak bilim dünyasının ilgi ve dikkatine sunulmuştur. Bu çalışmada, önce Âşık Paşa’nın gazelciliği değerlendirilmiş, bir gazel şairi olarak Âşık Paşa’nın edebiyat tarihimizdeki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bugüne kadar yapılan kimi yorumlarda dikkat çeken, onun didaktik şiirler yazdığı vurgusunun hassaten gazelleri açısından isabetli olmadığı kanaati izhar edilmiştir. Bu çalışmada önce şairin “müstakil” şiirlerinde bir form olarak gazeli kullanması bakımından klasik Türk şiirine yol açıcı bir rol oynadığı tezi dile getirildikten sonra şiirlerinin yer aldığı el yazması nüsha tanıtılmış, son olarak da bilinmeyen dört gazelinin transkripsiyonlu metni verilmiştir.Publication Ayşe Kilimci'nin Hikayeciliği ve Hikayelerinde Anlatım Teknikleri(2017) Çelik, Yakup; Gezer, Alpay; 7328Bu çalışmada Ayşe Kilimci’nin hikâyeciliğinin özellikleri ve hikâyelerinde kullandığı anlatım tekniklerinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Öyküyle yatıp öyküyle kalkma, öyküyle nefes alıp öyküyle düşünme, hayata öykü penceresinden bakıp hayatı öyküyle yeniden inşa etme Kilimci’nin en büyük gerçeğidir. Bu gerçeklik, yazarın o coşku dolu, destansı anlatımıyla kaynaşarak dikkate değer öyküler vücuda gelmesine imkân sağlamıştır. Hikâyelerinde kullanılan anlatım teknikleri yazarın üslûbunun ve ele aldığı temanın çerçevesine göre şekillenir. Çok yönlü, renkli ve canlı bir üslûba sahip olan yazar, ifade imkânlarını artırmak için birçok anlatım tekniğini kullanmaktan geri durmaz. Yazar, gerek anlatıdaki yeknesaklığı ortadan kaldırmak gerekse anlatılmak istenen hususun farklı bakış açılarıyla ortaya konulmasını sağlamak için aynı hikâye içinde birçok anlatım tekniğini de uygular. Yazarın hikâyelerinin tema yönünden zenginliği ve gürül gürül anlatımı hikâyeciliğinin ana unsurlarını meydana getirirken çok çeşitli anlatım teknikleri kullanmasına da olanak sağlamıştır. Hikâyelerinde klasik ve modern anlatım tekniklerini başarıyla uygulayan yazar, hikâyelerindeki destansı üslûbunun etkisiyle özellikle diyalog, sahneleme, montaj, tasvir ve yorumlama tekniklerini başarıyla uygulamıştır. Çalışmada yazarın yayımlanmış hikâye kitaplarındaki bütün hikâyeleri anlatım teknikleri bakımından incelenerek kullandığı tekniklere uygun örnekler ortaya konulmuş ve hikâyeciliğinin özellikleri belirlenmiştirPublication Bahtiyar Vahapzade'nin Şiirlerinde Varoluş Kaygısı(2010) Çelik, Yakup; 7328Azerbaycan sahası Türk edebiyatının önemli ismi Bahtiyar Vahapzade’nin şiirlerinde varoluş kaygısı ana tema durumunda değildir. Ancak çeşitli dönemlerinde varoluş kaygısını işleyen bazı şiirler kaleme almıştır. Onun şiirlerinde, varoluş kaygısı zaman zaman beliren bir tema durumundadır. İlk şiirlerinde varoluş kaygısını bütün boyutlarıyla hisseden Vahapzade’nin, 1980 sonrası yazdıklarında bilge bir insan kimliğine bürünerek teslimiyete yaklaştığını görürüz. Son şiirlerinde de varlık ve kâinatın gizemleri karşısında pes ederek teslim olmuş şairle karşılaşırız. Yazımızda varoluş kaygısını bir problem olarak ele alıp Bahtiyar Vahapzade’nin şiirlerinde bu problemin yansımalarını irdelemeye çalıştıkPublication Ben Ruhi Bey Nasılım?(2009-09) Şahan, Kayhan; 107480Publication Beni̇m Adım Kırmızı’da İmge Renk İli̇şki̇si̇(Dr. Abdulhakim TUĞLUK, 2019) Yanaray, Sibel; ÇELİK, YAKUPİnsanlar kendilerini ifade etmek için pek çok yol oluşturmuştur. Resim, müzik ve kelimelerin malzemesi olduğu dil vb. Edebiyat kişinin kendisini ifade ettiği ya da kendisini bulduğu en popüler yollardandır. Geniş kitlelerce benimsenen ifade yönteminin edebiyat olmasındaki başlıca etken edebî metinlerin üstü örtülmüş, süslenmiş bir anlatım ile kurmacalığını yansıtmasıdır. Süslenen, örtülen anlam, kişinin, herkes tarafından farklı anlamlanan bir parçası olur. Bu noktada imgeler, örtülülüğe dolaylılığı sağlamak için devreye girer. İmgelerle okuyucu kendi özüne, bilinç ya da bilinç dışına yönelir. Çok anlamlılığın katlandığı anlar ortaya çıkar. Benim Adım Kırmızı’da da renkler işlenen romanın polisiye, macera, aşk, güzel sanatlar aracılığı ile Doğu Batı karşılaştırması ya da çatışması, arayış, ben ve öteki çatışması üzerinden kimlik sıkıntıları gibi pek çok izleğin yansıması, açılımı olur. Kurguda var olan çatışmalar, imgeler yani renkler aracılığıyla somutlanır. Her rengin kattığı ayrı bir anlamlar dizgisi okuyucuyu şaşırtır. Dikkat edilmedikçe de imgeler örtülmüş bir hazine gibi bulunmayı bekleyecektir.Publication Beş Hikaye Bir Destan(2018-10) Kocakaplan, İsa; 33746Publication Bilim Dünyamızın Kanayan Yarasında Yeni İcatlar veya Adı Konulmamış Yayın Etiği İhlalleri(Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020) KÖKSAL, MEHMET FATİHEtik değerler “erdemli insan” olma ülküsünün doğal ve beklenen bir sonucudur. Yayın etiği, bilimsel etiğin, bilimsel etik de mesleki etiğin bir parçasıdır. Mesleki etik, her meslek dalının kendine özgü, uzun bir zaman içinde oluşmuş, doğal ve beklenen davranış normları bütünüdür. Hangi meslek olursa olsun, mensuplarının insani, ahlaki ve vicdani bakımdan uyması gereken ilkeler vardır. Bu ilkelerin, meslek mensubunun kendisine, meslektaşlarına, yaşadığı topluma ve nihayet topyekûn insanlığa yönelik sorumluluk kompartımanları vardır. Bilimsel etik bilimsel araştırma yapan herkesin uyması ve benimsemesi gereken etik/ahlaki değerlerin genel adıdır. Bilimsel etiğin en somut tezahürü, en önemli parçası ise yayın etiğidir. Yayın etiği, bilimsel çalışmalarda araştırmacının uyması gereken etik ilkeler bütünüdür. Yayın etiğine riayet bilim adamında bulunması gereken doğal bir davranış biçimi olmalıdır. Ülkemizde yayın etiği ilkeleri, ilgili kurumlar tarafından yasa, yönetmelik ve yönergeler çerçevesinde belirlenmiştir. Ne var ki uygulamada söz konusu yasa ve yönetmeliklerde tanımlanmamış etik ihlallerin varlığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Başka bir deyişle sahadaki uygulamalar, yeni yasal düzenlemelerin zorunlu olduğunu göstermektedir. Bu makalede adı konulmamış, tanımlanmamış yayın etiği ihlalleri ele alınmıştır.Publication Bilinmeyen Bir 15. Yüzyıl Şairi Serâyî(2017) Kolunsağ, İbrahim; 107144There has been considerable development in the study and evaluation of literary works in the field of Classical Turkish Literature. But with each passing day, the discovery of previously unknown poets and their poems contribute new information to the already available accumulated knowledge. Serâyî is a poet of the Bayezid II period. This period is regarded as a “transitional period” in which the Divan poem earned its classical identity in the 16th century. The texts of the century authored by poets Şeyhî, Ahmet Paşa and Necatî make it possible for us to conceive this period better – the ones that were registered by the authenthic authors in particular – are valuable on their own besides being valuable because of how rare they are compared to the next century. In this article, having mentioned the general characteristics of the Divan poetry during which the poet lived, information about Serâyî’s life obtained from his works is presented. Using the Vienna National Library Mixt. 1446 records, the Divan of the poet is introduced. Based on his canon, Serâyî’s couplets on poetry and poems, his language and style is exemplified, as well as his similarities with the other poets of his period.Publication Binboğalar Efsanesi Romanının Mitolojik Bir Yorumu(Adam Yayınevi, 2003-01) Kaya, Muharrem; 136784Bu yazı, Yaşar Kemal’in Binboğalar Efsanesi adlı romanının Claude Levi-Strauss’ın Yaban Düşünce kitabındaki yaklaşım tarzına göre yorumlanması üzerine kurulmuştur. Bitki, hayvan adları, arınma aracı su, bereketin sebebi toprak, ölümden yaşama geçişin sembolü Hıdrellez, animistik unsurlar, kılıç, boğa, tabiat, kadının toprakla değiş tokuş edilmesi mantığı, yoksulluğa kendi mitini yaratarak karşı çıkma, köy insanının mantığını yansıtmak için kullanılır. Romanda anlatılanların, konar göçerlerin, yerleşikliğe geçmesiyle oluşan, bir “mit yıkımı”yla ilgili olduğu vurgulanır.Publication Bitmemiş Bir Destan: Kuyucaklı Yusuf(Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 1997) Çelik, Yakup; 7328