İKÜ Tezler / IKU Theses
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11413/5
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. İKÜ Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing İKÜ Tezler / IKU Theses by Type "Thesis"
Now showing 1 - 20 of 153
- Results Per Page
- Sort Options
Publication The Us and Afghanistan Relations After 9/11 Event(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler (İngilizce), 2018) Yaquubı, Mohammad Feroz; Yesevi, Çağla Gül9/11 Olayı sonrası Amerika ve Afganistan İlişkileri Mohammad Feroz YAQOOBİ Afganistan tarihi istilalar tarihi olarak tanımlanabilir. Asya'nın kalbi olarak da görülen edilen Afganistan, sahip olduğu coğrafi konumu sebebiyle tarihte birçok kez istilalara uğramıştır. Afganistan, Orta ve Güney Asya, Orta Doğu ve Kafkaslar arasındaki kavşakta yer alan bir ülkedir. Zengin enerji kaynaklarına sahip olan İran, Pakistan, Çin, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan gibi stratejik öneme sahip ülkeler ile sınırları vardır. Bu önemli coğrafi konumu nedeniyle, Afganistan coğrafi, tarihsel, kültürel ve stratejik olarak Orta Asya'da kilit bir ülkedir. Terörizm, dünyadaki bütün ülkelerin ana sorunudur. Bugün dünyadaki birçok terörist saldırıları sadece hedef ülkede değil, başka ülkelerde de büyük üzüntülere neden olmaktadır. Çünkü terörist saldırılar birçok masum insanın ölümüne sebep olmakta ve ayrıca ülkelerin büyük ekonomik, sosyal ve kültürel yıkımlara maruz kalmasına neden olmaktadır. Afganistan, Terörizm 'den olumsuz etkilenen bir ülkedir. Orta Doğu'da meydana gelen en önemli terörist grup, 11 Ağustos 1988'de pakistan'da kurulan El Kaide'dir. El Kaide terör örgütü, dünya çapında birçok terörist saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırıların en önemlisi, birçok masum insanı öldüren 9.11.2001 saldırılarıdır. 11 Eylül terörist saldırısı, Afganistan'daki ABD müdahalesinin temel sebebidir. Çünkü 1812 savaşından beri, ABD kendi topraklarında ilk defa saldırıya uğramıştır. Böylece, dünyanın süper gücü olarak kabul edilen ABD, tüm dünya politikasını, özellikle Ortadoğu'yu etkileyen ve hala etkilemeye devam eden tüm politikasını değiştirmiştir. 11 Eylül saldırıları, ABD'nin terörle mücadele adı altında dünyanın farklı yerlerinde askeri operasyon yapması ile sonuçlandı. ABD 2001 yılında gerçekleşen terör olayından sonra başlattığı terörizmle mücadele çerçevesinde Afganistan'daki ABD yerleşimi Orta Asya'nın jeopolitiğini derinden etkilemiştir. ABD, faaliyete başladığında Afganistan için iki ana stratejik hedef belirlemiştir ve George W. Bush yönetimi boyunca bu stratejik hedeflerin ekseninde hareket etmeye çalışmıştır. Bu stratejilerin amacı Afganistan'daki El Kaide terör örgütüne güvenli bir bölge sağlayan Taliban yönetiminin yok edilmesi ve meşru bir Afgan hükümetinin kurulmasına kadar bölgenin istikrarının sağlanmasıydı. Zamanla ABD bu stratejik hedefleri genişletmiştir. Bu bağlamda, 2002 ve 2009 yılları arasında ABD ve NATO tarafından uygulanan strateji ile Afganistan'a ekonomik yardım, ülkenin güvenliği, Afganistan ordusunun eğitimini, askeri iyileştirme ve ülkede istikrarı sağlamak, kaçakçılık karşıtı faaliyetlerini yürütmek ve Taliban unsurlarına ve El Kaide teröristlerine karşı terörle mücadele operasyonlarını devam ettirmekti. Başkan Barack Obama yönetimi Amerika'nın Afganistan politikasını Amerika'nın çıkarları açısından tekrar gözden geçirmiştir. Ancak Obama'nın Afganistan Politikası sadece Afganistan için değil, aynı zamanda Pakistan'ı da ilgilendiren bir politikadır. Bunun nedeni, yönetimin Afganistan'daki istikrarın Pakistan'daki gelişmelere ayrılmaz bir şekilde bağlı olmasıydı. Bu nedenle Obama'nın Afganistan Politikası, Obama'nın ABD dış politikası için Afganistan ve Pakistan'ı tek bir operasyon tehdidi olarak tanımlamak için kullandığı yeni bir terim olan Obama'nın "AfPak Politikası" olarak adlandırılmıştır. Donald Trump, ABD kuvvetlerinin Afganistan'dan tamamen çekilmesi veya Afganistan'ın misyonunun tamamen özel savaş şirketlerine devri gibi yaklaşımları reddetmiştir, Donald Trump böylece Amerika'nın Afganistan'daki en uzun soluklu savaşına sahip çıkmıştır. Donald Trump Başkan Barack Obama'nın kendisinden önce gördüğü sorunları değerlendirdiğinde, benzer bir sonuca ulaşmıştır. Taliban'ı ortadan kaldırmak için Afgan güçlerine daha fazla eğitim ve destek verilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, 9/11 olayından sonra Amerika – Afganistan ilişkilerinin incelenmesi ve George W. Bush, Barack Obama ve Donald Trump yönetimlerinin Afganistan'ın dış politikalarının karşılaştırılmalı bir analizini yapmaktır.Publication Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması suçu (TCK m.239)(2017) Çiftçioğlu, Cengiz Topel; Tezcan, DurmuşEkonomik hayatta, ticari işletmelerin faaliyetleri maddi değerlerin yanı sıra büyük oranda gizli nitelikteki bilgilere dayanır. Söz konusu bilgiler, ticari işletmelerin değerinin belirlenmesinde ve ekonomik hayattaki rekabet gücünün artmasında büyük rol oynar. Buna karşın ekonomik küreselleşmenin yaşandığı çağımızda, teknolojiye bağlı olarak gelişen iletişim imkanları birçok bilgiye anında ulaşmamızı sağlamıştır. Bu nedenle ticari işletmeler, elde etmek amacıyla araştırma ve geliştirme faaliyetlerine büyük yatırım yaptıkları bu nitelikteki bilgilerin, özellikle rakiplerinin eline geçmesini önlemek bakımından koruma tedbirleri almaktadır. Ancak söz konusu sır teşkil eden bilgilerin, işletme sahiplerinin alacakları tedbirlerle gizli tutulmasının çoğu zaman yeterli olmadığı da görülmüştür. Bu itibarla, bu sırların korunması bakımından hukuk düzeninin devreye girmesi gerekli olmuştur. Sırrın korunması, çeşitli kanunlardan veya özel hukuk sözleşmelerinden kaynaklanan bir yükümlük olarak öngörülmüştür. Bazı sırların korunması bakımından özel hukukun sağladığı "tazminat sorumluluğuna" dayalı koruma usulü yeterli bulunmayarak, kanun koyucu tarafından ceza hukuku da devreye sokulmuştur. Bu anlamda, ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması eylemi suç olarak düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2.kitabının "topluma karşı suçlar" başlıklı 3.kısmının "ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar" hakkındaki 9. bölümünde düzenlenen 239. maddesinde, "ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması" suçuna yer verilmiştir. 5237 sayılı TCK m. 239, 765 sayılı eski TCK'da tam olarak karşılığı bulunmayan yeni bir suç tipi getirmiştir. TCK'nın 239.maddesinde yer alan ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması suçu; bir kimsenin sıfat ya da görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri ya da fenni keşif ve buluşları veya sınai uygulamaya ilişkin bilgileri yetkisiz kişilere vermesi veya ifşa etmesi; bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi ve nihayet cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılması suretiyle oluşur. TCK m. 239'da düzenlenen ticari sır bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması suçu ile öncelikle, ekonomik hayatta haksız rekabetin önlenmesi, ticari yaşamın dürüstlük kuralları çerçevesinde sürdürülmesinin sağlanması ve bu suretle serbest piyasa ekonomisinde bireyin adaletli, güven veren ve rekabete dayalı bir ekonomik yapıda faaliyette bulunma hakkının korunması amaçlanmaktadır. Ayrıca özellikle suçun müşteri sırrının açıklanması suçu olarak işlenmesi durumunda, aynı zamanda bireyin özel hayatının gizliliği hakkı da korunmaktadır. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması suçu, seçimlik hareketli bir soyut tehlike suçudur. Bu suç aynı zamanda bağlı hareketli bir suçtur. Yine TCK m.239'da düzenlenen bu suç, ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi ile tamamlandığından sırf hareket suçudur. Bu suçun ihmali hareketle işlenmesi mümkün değildir. Ayrıca ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Suçun işlenmesi bakımından herhangi bir özel kast aranmamıştır. Suçun olası kastla da işlenebilmesi mümkün bulunmaktadır. TCK m.239'da düzenlenen ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrının açıklanması suçunun ele alındığı bu çalışmada; sır kavramı, sırrın hukuki niteliği ve sırrın korunmasının hukuki dayanağı ile ticari sır, bankacılık sırrı ve müşteri sırrı kavramları ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Yine TCK m.239'da düzenlenen suçun, Türk Ceza Kanununu sistematiği içindeki yeri dikkate alınarak yakın suç tipleri ile karşılaştırması yapılmış ve buna göre inceleme konusu suçun unsurları, muhakeme usulü ve yaptırımı da ayrıntılı olarak izah edilmiştir.Publication Titanların Öfkesi Filminin Filmsel Anlatı Açısından Çözümlemesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İletişim Tasarımı Anabilim Dalı / İletişim Tasarımı Bilim Dalı, 2016-12) Bolat, Reyhan; Ormalı, OkanTitanların Öfkesi' filminin filmsel anlatı çözümlemesi" adlı Yüksek Lisans Tezi beş bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, Yunan Mitolojisi'ne yer verilerek; Yaratılış mitosu (Evren ve Tanrıların Doğuşu) ve Titanların Tanrılarla olan savaşları anlatılacaktır. Bu bölüm hem Titanların Öfkesi filminin mitolojiye dayanarak genel bir çerçevesinin oluşturulmasını sağlayacak, hem de çalışmayı tarihsel bağlamda ilişkilendirecektir. İkinci bölümde, Masalın Biçim Bilimi ile Filmsel anlatı çözümlemesinin içeriği ve yöntemleri açıklanarak Titanların Öfkesi filminin anlatı yapısı ortaya koyulacaktır. Diğer bölümlerde ise Vladimir Yakovlevich Propp'un Masal Çözümlemesinde Uyguladığı 31 İşlev ve 7 Eylem Alanı ve Kahramanı hakkında kısa bilgiler yer alırken, filmsel anlatı açısından çözümlenmesine yer verilecektir. Son bölümde ise Titanların Öfkesi filminin Vladimir Yakovlevich Propp'un masalın biçimbilimi ve filmsel anlatı yöntemiyle çözümlenmesi açıklanmaya çalışılacaktır.Publication Toplum - sanat ilişkisi kapsamında İstanbul'daki müzik etkinlikleri (2000-2015)(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sanat Yönetimi Anabilim Dalı, 2017-06) Tuncal, Selen; Üstünipek, Mehmetİnsanla birlikte var olan sanat, tarih boyunca insanın parçası olduğu toplumların gidişatına göre gelişim göstermiştir. Gelişen tüm olayları yansıtırken, eleştirel yönüyle de toplumun bir başkaldırısı halini almıştır. Bu nedenle de her dönemde tarihsel belge niteliği taşımıştır. Bu çalışmada İstanbul'daki müzik etkinlikleri üzerinden, sanatın gelişimi, sanat ve toplum ilişkisi konuları incelenmiştir. Sanat ve kültür kavramlarının tanımları yapılmıştır. Bu kavramların zaman içerisinde toplumsal yapıdaki değişikliklerle birlikte geçirdiği dönüşüme ve toplumsal hareketlerin sanat üzerindeki etkisine değinilmiştir. 2000 yılının öncesi ve sonrası olarak iki ayrı bölümle İstanbul'da sanat ortamının gelişmesi incelenmiştir. 1980'lerdeki kentsel dönüşüm şehri çehresini ve toplumsal yapıyı tamamen etkilerken, 2010 Avrupa Kültür Başkenti'nin İstanbul olması, proje kapsamında sanata erişim sağlayamayan kesimlerin de sanatın içerisine dahil edilmesi projesi değerlendirilmiştir. Son bölümde ise İstanbul'daki dört sanat kurumu (Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi, Kadıköy Belediyesi ve Süreyya Operası, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Zorlu Performans Sanatları Merkezi) tanıtılmış ve kurumların sanat yöneticileriyle yapılan görüşmeler doğrultusunda İstanbul içinde düzenlenen klasik müzik etkinlikleri ve bu etkinliklere katılım konuları değerlendirilmiştir.Publication Toplumcu gerçekçilik ve Sabahattin Ali'nin hikâye kişileri(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, 2008-09) Hasdedeoğlu, Mehmet Onur; Durali YılmazBu çalısmanın konusu, günümüzde devrini tamamlamıs olan toplumcu gerçekçilik akımının ilkeleri dorultusunda, Sabahattin Ali'nin hikâye kisilerini tanımaktır. Ulasılması hedeflenen amaç, edebiyatın çesitli türlerinde eserler vermis olmasına karsın daha çok hikâyeci kimligiyle öne çıkan Sabahattin Ali'nin, hikâyelerinde yarattıgı kahramanları inceleme yoluyla, temsilcisi oldugu toplumcu gerçekçilik akımı içerisindeki yerini belirlemektir. Çalısmanın çekirdegini olusturan ?Sabahattin Ali'nin Hikâye Kisileri?nin incelenmeye baslanmasından önce, yazarın temsilcisi oldugu toplumcu gerçekçilik akımını meydana getiren sebepler ve bu akımın Türkiye'deki yansımaları ayrı bir bölüm halinde ele alınmıstır. Yazarın hikâye kisileri de toplumcu gerçekçiligin ilkeleri esas alınarak incelenmis ve kahramanların tasnifi buna göre yapılmıstır. Sabahattin Ali'nin hikâye kisilerinin incelenmesi, temelde dört ana baslık altında gerçeklestirilmistir. Kahramanlar kategorize edilirken toplumsal, bireysel ve sınıfsal özellikleri göz önünde bulundurulmustur. Buna göre incelemesi yapılan hikâye kisilerinin birinci grubunu, yazarın tutkulu kahramanları; ikinci grubunı köylü kasabalı ve aydın kahramanları; üçüncü grubunu ezen ve ezilen kahramanları; dördüncü ve son grubunu ise yozlasmısdejenere kahramanları teskil eder. Arastırma dogrultusunda, Sabahattin Ali'nin hikâyelerinde yarattıgı kahramanların farklı karakteristik niteliklere sahip olmalarından ötürü "tip" olarak adlandırılmasının ve kalıplasmıs belirli tip gruplarına sokulmasının saglıklı sonuçlara ulasılmasını engelleyebilecegi saptanmıstır. Bu sebeple, kahramanlarını yaratmıs oldugu toplumcu gerçekçiligin ilkeleri esas alınarak incelenmis ve kahramanlar bu dogrultuda belirli baslıklar altında yerlerini almıslardır.Publication Tüketici karar verme stilleri ile online bilişsel çelişki, algılanan risk ve müşteri memnuniyeti arasındaki ilişkiler ve bir uygulama(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İşletme Anabilim Dalı, 2019) Gökcek, Hande Ayhan; Çarıkçıoğlu, Peyami SefaBu araştırmanın amacı, tüketici karar verme stilleri ile bilişsel çelişki arasındaki ilişkide algılanan riskin moderatör etkisini incelemektir. Algılanan riskin, bağımsız değişken boyutları ile etkileşiminin sonucuyla tüketici karar verme stillerinin bilişsel çelişki üzerindeki doğrudan etkisinin farkı belirlenmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda, tüketici karar verme stilleri ve bilişsel çelişkinin müşteri memnuniyetine olan etkisi araştırılmıştır. Ayrıca, demografik değişkenlere göre bilişsel çelişki, algılanan risk ve müşteri memnuniyeti farklılıklarının ortaya konmasının da pazarlamacılara yol göstereceği düşünülmektedir. Araştırma "özel alışveriş siteleri" ile kısıtlandırılmıştır. Bulunan sonuçların, online satış yapan e-ticaret sitelerine öngörü yapması ve veri tabanı pazarlama uygulamalarının geliştirilmesine destek olması amaçlanmıştır. Araştırma, online alışveriş ile ilgili geniş bir perspektiften bilgi sağlamakta olup, yapısal eşitlik modeli ile analiz edilmiş ve literatüre yeni çıkarımlar sağlamıştır.Publication Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Özel Hukuk Anabilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2017) Sarıoğlu Altun, Gonca Gül; Bellican, CüneytBu çalışmanın konusu sanayi devrimi ile birlikte tüketici ve satıcı/sağlayıcı ilişkisinin değişikliğe uğraması, sözleme özgürlüğü ilkesine istisna olarak haksız şart içeren standart sözleşmelere ihtiyaç duyulması, bu tür sözleşmelerin tüketici ve satıcı/sağlayıcı arasındaki güç dengesini bozması, tüketicinin hak kaybına uğraması sonucu olarak bireysel sözleşme modeline uygulanan hukuk kurallarının tüketiciyi korumak için yetersiz kalması, tüketicinin haksız şart içeren sözleşmelere karşı korunması ihtiyacına ilişkindir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında düzenlenen "haksız şartlar" müessesesinin uygulama alanı bulduğu mevcut hukuk sisteminde ve öncesinde nasıl düzenlendiği, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenen genel işlem şartları ile ilişkisi incelenmiştir. Tezin ilk bölümünde Genel Olarak Tüketici Kavramı, Tüketici Sözleşmeleri, Haksız Şart Kavramı ve Haksız Şart Kavramının Tarihsel Gelişimi, Genel Hükümlere Göre Genel İşlem Şartı Kavramı ve Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartın Görünümü konularına değinilmiş olup, ikinci bölümde Haksız Şart Denetimi Türleri ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'na Göre Genel İşlem Şartlarına İlişkin Denetim Türleri incelenmiştir.Publication Tüketicilerin mantıksal olmayan davranışlarının ekonomik sonuçları(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İktisat Anabilim Dalı / Yönetim Ekonomisi Bilim Dalı, 2012-09) Kaynaş, Meltem; Durmuş DündarBu çalışma ile; insanların, davranışlarını sergilerken gösterdikleri akılcılıktan sapmalar ele alınıp, bunların doğuracağı ekonomik sonuçlar sorgulanacaktır. Çalışma dört bölüm halinde planlanmış olup, birinci bölümde, çalışmaya temel teşkil ettiği düşünülen kavramlaramlardan bahsedilecektir. İkinci bölümde, tüketici davranışları, tüketici davranışlarını etkileyen unsurlar ve tüketici davranış modelleri ele alınacaktır. Daha sonraki bölümde ise; önce mantık dışılık kavramı ele alınıp, insanları ?akılcı? olmaktan veya tüketicileri ?homo economicus? olmaktan alıkoyan unsurlara değinilecektir. Dördüncü bölümde ise, tüketicilerin mantıksal olmayan davranışlarını ölçmeye dönük olarak hazırlanmaya çalışılan anket çalışması ve sonuçları ele alınacaktır.Publication Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a göre ayıba karşı tekeffül(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Özel Hukuk Anabilim Dalı, 2007-09) Çınar Ural, Nihal; Turgut ÖzÇalışmamızın konusunu, “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a Göre Ayıba Karşı Tekeffül” oluşturmaktadır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesinde ayıplı maldan, 4/A maddesinde ise ayıplı hizmetten dolayı ayıba karşı tekeffül sorumluluğu ve bundan dolayı tüketiciye tanınan haklar düzenlenmiştir. Bu sorumluluğun ve hakların şartlarının ve niteliğinin sonuçlarıyla beraber hukuki açıdan incelenmesi yüksek lisans tez çalışmamızın amacını oluşturmaktadır.Publication Tüketim kültürünün aracı olarak reklamlarda nesneleşen birey ya da bireye dönüşen nesne(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İletişim Sanatları Anabilim Dalı / İletişim Sanatları Bilim Dalı, 2014-04) Ataman Yenğin, Didem; Küçükerdoğan, Gül RenginTeknolojik gelişmeler hayatın her alanında değişikliklere sebep olduğu gibi bireylerin izlediği şeylerde, tüketim alışkanlıklarında, beklentilerinde de değişiklikler yaratmaktadır. Küreselleşen dünyada ulaşılabilirliğin hızlandığı ve kolaylaştığı da düşünülecek olursa, bireylerin kendilerini farklı hissedebilmek adına yaptıkları çılgınlıklar göz ardı edilmeyecek bir boyuta ulaşmıştır. İzlediği reklamlarda görünenin de ardındakini keşfeden bireyler sürekli tüketim ile ilgili mesajlara maruz kalmakta ve ihtiyaç duydukları şeyleri tüketmenin de ötesine geçerek israf boyutuna ulaşan, marka ve lüks tüketim anlayışını benimser hale gelmektedirler. Ancak yollanan her bir mesajın göstergeleri deşifrelendiğinde buz dağının görünemeyen kısmı da su üstüne çıkmaya başlar. Markalar tarafından keşfedilen tüketim zaafı, reklamlar aracılığıyla daha da bir üzerinde oynanarak bireylere tükettikleri şeylerle kendilerini ifade edebilecekleri bir olanakmışcasına sunulmaktadır. Giydiği elbiseyle çekici olduğuna inanan ya da inandırılan bir kadın, kullandığı son model arabasıyla sportif görünen ya da göründüğünü sanan bir erkek, cep telefonuyla modern ve teknolojik olabilen bir genç ve bunlar gibi daha pek çok tanımlama artık bireylerin toplum içerisindeki statülerini belirleyen göstergelere dönüşmüştür. Tükettikleriyle bir gruba ait olmak, farklı olmak artık kullanılan eşyaları araç olmaktan çıkartarak amaç haline dönüştürmüştür. Nesneler, bu doğrultuda, bir amaca dönüşerek bireyleri satın alma eylemine yönlendirmektedir; bireyler ise, o nesneleri bir araç değil "kendileri" gibi görmektedir. Artık nesnelerin "bireyleşmesidir" söz konusu olan. İnsanbiçimcilik olarak tanımlanan olgu ile nesneler insanlar gibi davranmakta ve duygularını belirterek, bireyleri yönlendirmektedir. Günümüz reklam bireyleri, nesnelerin "duygu yüklü", "insani değer ve düşüncelerinin" olduğu bir dünyaya çekilmekte ve onlar tarafından etkilenmektedir. Çalışmada bu etkiyi ve yönlendirmeyi reklam iletilerinin hangi göstergelerle, "nasıl" yarattığının üzerinde durularak, göstergebilimin yardımıyla çözümlemeler yapılmaktadır.Publication Bir tür olarak bilim kurgu sineması ve Türk sinemasına yansımaları: Türk sinemasında bilim kurgu türü yapısal özellikleri çözümleme örneği(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İletişim Tasarımı Anabilim Dalı / İletişim Tasarımı Bilim Dalı, 2006) Zengin, İbrahim; Küçükerdoğan, Bülent BahriÇalışmanın I. Bölümünde, bilim kurgu türü öncelikle bir kavram olarak ele alınmış; II. Bölümde sinemaya kaynak oluşturan yazın yapıtlarından yola çıkarak dünya sinemasındaki örnekleri incelenmiştir. III. Bölümde ise, dünya sinemasına göre konumlandırılan Türk sinemasında türün en belirgin yapıtı olarak nitelendirilebilecek G.O.R.A. adlı film çözümlenerek bilim kurgunun kendine özgü sinema dili ve teknik özellikleriyle ilgili bulgular ortaya koyulmuştur. Bilim kurgu terimini oluşturan kavramlar, bilim ve kurgunun sanat alanlarında nasıl bağdaştığı tartışılmış; aynı zamanda diğer türlerle bağıntıları da irdelenmiştir. Öncelikle, türün öncülü sayılan fantastik yazın yapıtlarının konu özellikleri incelenmiş; daha sonra, tarihsel süreç içinde sinemada bilim kurgu türünün gelişimine yer verilmiştir. Tez kapsamında, dünya sinemasıyla ilgili araştırmaların sonucunda elde edilen bulguların Türk sineması alanında geçerliliği tartışılmıştır. Ülkemiz sinema ortamında bilim kurgu türüne yaklaşım, yapım süreci, Türk sinemasında bilim kurgunun yeri filmlerden örneklerle belirlenmiştir.Bu bağlamda, Türk sinemasının kendine özgü bilim kurgu anlayışı çerçevesinde sinema dili, teknik, güzelduyusal özellikleri göstergebilimsel yöntem ışığında çözümlenmiştir.Publication Türk borçlar hukukunda genel işlem koşullarının yorumlanması(İstanbul Kültür Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Özel Hukuk Anabilim Dalı, 2019) Acar Bilmiş, Merve; Akbıyık, CemGünümüzde çok fazla alanda kullanılan genel işlem koşulları, hayatımızın neredeyse ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Üstelik zamanla genel işlem koşullarını içeren işlemler tacirlerle sınırlı olmaktan çıkmış ve toplumun tamamının dahil olduğu ve herkesi yakından ilgilendiren bir mesele haline gelmiştir. Zayıf olan tarafın aleyhine öngörülen bu kurallar sözleşme dengesinin bozulmasına sebep olmuştur. Bozulan bu dengenin yeniden sağlanması amacıyla hukukumuzda düzenlemeler getirilmiştir. Genel işlem koşulları, Batı hukuk sistemlerinde neredeyse yüz yıldır mevcut olmasına rağmen, Türk Borçlar Hukukunda yer alması, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile gerçekleşmiştir. Türk Borçlar Kanunu'nun 20-25.maddeleri arasında genel işlem koşullarına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yer almaktadır. Bu çalışmamızda genel işlem koşullarına ilişkin temel bilgiler, genel işlem koşullarının tarihsel gelişimi, tanımı ve unsurları bir başlık altında anlatılacaktır. Bu konu başlığını genel işlem koşullarının kişi, yer ve zaman açısından uygulama adlı konu başlığı ile genel işlem koşullarının yararları ve sakıncaları adlı konu başlığı takip edecektir. Genel işlem koşullarının sözleşme kapsamına girmesi başlığı altında ise, sözleşme kapsamına girmesinin unsurları, yazılmamış sayılma hali ve yazılmamış sayılma halinin sonuçları da yer alacaktır. Son başlık altında da çalışmamızın ana konusunu oluşturan genel işlem koşullarının yorumlanması konusu ayrıntılı olarak ele alınacaktır.Publication Türk Borçlar Hukukunda müteselsil kefalet sözleşmesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2014-02) Acar, Özlem; Ulusan, İlhanÇalışmamızın konusunu"Türk Borçlar Hukukunda Müteselsil kefalet sözleşmesi" oluşturmaktadır. Çalışmamız 4 ana bölüm altında incelenmiştir. Çalışmamızın birinci bölümünde müteselsil kefalet sözleşmesinin tanımı, niteliği, tarafları ve benzeri sözleşmelerden ayırt edilmesi ele alınmıştır. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise müteselsil kefalet sözleşmesinin geçerlilik koşulları incelenmiştir. Müteselsil kefalet sözleşmesinin hükümleri ise çalışmamızın üçüncü bölümünde ele alınmıştır. Çalışmamızın dördüncü bölümünde müteselsil kefalet sözleşmesinin sona ermesi üzerinde durulmuştur.Publication Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenen kira sözleşmelerinde kira bedelinin ödenmemesi ve hukuki sonuçları(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2013-09) Ural Çınar, Nihal; Altop, AtillaKiracının kira bedelini ödeme borcunu, yerine getirmemesi ve bu borcun yerine getirilmemesi dolayısıyla meydana gelecek hukuki sorunlar, çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Kira bedelinin ödenmesine etki eden özel durumlar, birinci bölümde ele alınmıştır. İkinci bölümde ise, kiracının kira bedelini ödemede hangi hallerde temerrüde düşeceği ve genel olarak temerrüdün sonuçları incelenmiştir. Kiracının, kira bedellerini ödememesi durumunda, kiraya verenin sahip olduğu teminat imkanları da son bölüm olan üçüncü bölümde incelenmiştir.Publication Türk Borçlar Kanununa göre alt kira sözleşmesinde tarafların yükümlülükleri(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2016-08) Akyol, Coşkun; Ural Çınar, NihalAlt kira kurumunun niteliğinin, işleyişinin ve taraflarının birbirleriyle olan ilişkilerinin derinlemesine incelenmesi ve benzer hukuki kurumlarla farkının ortaya konulması alt kiraya ilişkin uygulamadaki uyuşmazlıkların çözümünü de kolaylaştıracaktır. Uygulamadaki alt kiraya ilişkin uyuşmazlıklara alt kira konusunun iyi bilinerek müdahale edilmesi durumunda olaylar hakkında verilecek kararların hukuka uygunluk derecesinin yüksek olacağı ortadadır. Alt kira konusunun iyi bir şekilde öğrenilmeden uygulamadaki uyuşmazlıklar hakkında karar verilmesi halinde ise, hukuka aykırı uygulamalarla karşılaşmamak mümkün değildir.Publication Türk Ceza Hukukunda Teşebbüs(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2018) Boncuk, İsmail; Özaydın, Özdem; 174318Oluşu bakımından suç birdenbire değil, zaman içinde meydana gelmektedir. Bu kapsamda, suçun aşamaları kural olarak düşünce, hazırlık, icra ve tamamlanma aşamaları olarak sıralanabilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uyarınca teşebbüsü, bir suç işleme kararı alan ve suç yolunda ilerleyen failin, icra hareketlerini gerçekleştirmesine rağmen elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerini tamamlayamaması veya icra hareketlerini tamamlamasına rağmen sonucun gerçekleşmemesi olarak tanımlamak mümkündür. Her ne kadar icra hareketleri tamamlanmamış veya icra hareketleri tamamlanmasına rağmen sonuç gerçekleşmemiş ise de, failin o aşamaya kadar yaptığı eylemlerin cezasız kalması düşünülemez. Zira toplum düzeni bakımından somut bir tehlike söz konusudur. Bu nedenle, doktrinde teşebbüsün cezalandırılma nedenini açıklayan çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. Bu teorileri objektif, sübjektif ve karma teoriler olarak belirtmek mümkündür. Buna karşılık, kişiler hakkında ceza müeyyidesi uygulanması, işlenen fiilin ceza kanununda yasaklanan suç tipine uygun olmasına bağlıdır. 5237 sayılı TCK uyarınca hiç kimse kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı, bir fiil için kanunda gösterilen ceza dışında bir ceza ile veya kanunda gösterilen cezadan daha ağır bir ceza ile cezalandırılamaz. Bu nedenle, icra hareketlerinin tamamlanamadığı veya icra hareketleri tamamlanmasına rağmen neticenin gerçekleşmediği durumlarda da cezalandırmaya imkan tanıyan düzenlemelere ihtiyaç vardır. Teşebbüse ilişkin hükümler, suçun tamamlanmış haline nazaran teşebbüs aşamasında kaldığı hallerde de cezalandırmaya imkan tanıdığı için genişletici bir etkiye sahiptir. Teşebbüs, diğer suç tiplerinde olduğu gibi maddi ve manevi olmak üzere iki unsurdan oluşmaktadır. 5237 sayılı TCK hükümleri uyarınca teşebbüs derecesinde kalan suçun maddi unsuru elverişli hareketlerle doğrudan doğruya suçun icrasına başlama ancak tamamlayamama, manevi unsuru ise suç işleme kastıdır. Öte yandan, teşebbüse ilişkin düzenlemeler "Genel Hükümler" bölümünde düzenlendiğinden, kural olarak bütün suçlara teşebbüs mümkün olmakla birlikte, yapıları ve yasal düzenlemeler gereği bazı suçlara teşebbüs mümkün değildir. Anahtar Kelimeler: Suç yolu, teşebbüs, objektif ve sübjektif teori, icra hareketlerine başlama, hareketin elverişli olması, icra hareketlerinin tamamlanamaması.Publication Türk Ceza Kanunda çocuk düşürtme ve çocuk düşürme suçları(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2013-12) Oktar, Salih; Tezcan, Durmuş5237 sayılı TCK, kişilere karşı suçlar kapsamında, çocuk düşürtme (m.99) ve çocuk düşürme (m.100) suçlarını tanımlamış ve ceza yaptırımına bağlamıştır. Diğer taraftan, 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun, kadının istemiyle on haftayı aşmayan gebeliğinin, tıbbi yolla sona erdirilmesine; yine süreye bağlı olmaksızın tıbbi zorunluluklarla gebeliğin sona erdirilmesine yasal olanak tanınmıştır. Bunlara ilave olarak, 5237 sayılı TCK, kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde yirmi haftayı aşmayan gebeliğin tıbbi yolla sona erdirilmesinin cezalandırılmayacağı hükmünü getirmiştir.Kanun koyucu, çocuk düşürtme ve düşürme suçlarıyla, öncelikle ana rahmine yerleşmiş ceninin yaşam hakkını korumayı amaçlamıştır. Bununla beraber bu suçlarda, kadının vücut dokunulmazlığı, kendi kaderini tayin hakkı korunmaktadır. Cenin hukuki bir hak öznesidir. Fakat doğuncaya kadar kadından bağımsız değildir. Bu nedenle ceninin yaşam hakkıyla kadının vücut bütünlüğü üzerinde tasarruf hakkı ve kendi geleceğini tayin hakkının çatışması söz konusu olmaktadır. Tarih boyunca ve tüm hukuk sistemlerinde, bir yanda ceninin yaşam hakkı, diğer tarafta kadının gebelik ve anneliğe ilişkin tercihi arasında adil bir denge kurmak zorunluluğu ile karşılaşılmıştır. Çocuk düşürtme fiillerinin suç sayılması konusunda, Ceza Hukukunda görüş birliği bulunmasına karşılık, çocuk düşürme ve kadının istemiyle çocuk düşürtmesi fiillerinin suç sayılarak cezalandırılmasına ilişkin görüş ayrılığı ve tartışmalar günümüzde de sürmektedir. Bu fiillerin suç olmaktan çıkarılması yönünde güçlü bir eğilim bulunmakta ve oldukça haklı gerekçeler ileri sürülmektedir. Bir taraftan insan türüne ait, ana rahminde gelişen ceninin yaşamı, diğer taraftan kadının tercihi arasında makul ve meşru sınırın çizilmesi çözümü zor bir sorun görünümü arz etmektedir. Gerek gebeliğin sonlandırılmasına izin verilmesi, gerek bu fiillerin cezalandırılması son çare olarak görülmektedir. Tezimde TCK'muzun çocuk düşürtme ve düşürme suçları ele alınarak incelenmiş; tarihsel gelişimi, insan hakları hukukunda ve karşılaştırmalı hukukta bu suçlara ilişkin durum yansıtılmaya, TCK'muzun yürürlükteki hükümlerinin incelenip değerlendirilmeye, öğretideki görüşler, sorunlara ilişkin çözüm önerileri irdelenerek, sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.Publication Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı Konu, 2018) Yılmaz, Burak Kağan; Özaydın, Özlem; 174318Haksız tahrik, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK'nın) "Genel Hükümler" başlıklı 1. Kitap, "Ceza Sorumluluğunun Esasları" başlıklı 2. Kısım, "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" başlıklı 2. Bölümü'nde 29. maddede genel hükümler arasında düzenlenmiştir. Haksız tahrik kurumu, kusurluluğun azalmasına yönelik olarak suça etki eden kişisel, sübjektif ve kanuni bir indirim nedenidir. Sübjektif olması, suçun manevi unsuruna (kusurluluğa) etki etmesini; genel olması koşulları gerçekleştiği takdirde niteliği itibariyle elverişli bütün suçlarda ve her fail hakkında uygulanmasını; kanuni olması ise olayda varlığının hâkim tarafından kendiliğinden araştırılmasını ifade etmektedir. Failin tahrik edici haksız bir eylemin ortaya çıkardığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek tepki suçu işlemesi olarak tanımlanabilen haksız tahrik, kusur yeteneğini azaltan ve kusurun azalmasına bağlı olarak cezanın indirilmesini gerektiren kişisel bir nedendir. Haksız tahrikin etkisi ile işlenen suçun haksızlık içeriğinde yani hukuka aykırılığında herhangi bir azalma söz konusu değildir. Haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili bir neden olduğu için failin cezasından indirime gidilmektedir. Ancak kusuru tamamen ortadan kaldırmayıp sadece azaltmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'na göre indirim oranının artması ve adi- ağır tahrik ayırımının kalkması ile haksız tahrik kurumu faile verilecek cezanın belirlenmesinde daha büyük önem kazanmıştır. Niteliği gereği uygulanma olanağı bulunan tüm suçlar için geçerli genel indirim nedeni olarak "haksız tahrik" kurumu tez çalışmamızda 5 bölüm olarak ele alınmıştır. Çalışmada izlenen yöntem bakımından, haksız tahrik kurumu, tartışmasız kabul edilen konuların yanı sıra tartışmalı konulara da yer verilerek Türk Ceza Hukuku Öğretisi'nde savunulan görüşler, Yargıtay uygulamaları ve kişisel değerlendirmeler açısından incelenmiştir. Bu çalışmamızın amacı, ceza davalarında yoğun ve yaygın uygulama alanı bulunan haksız tahrik kurumunu Yargıtay kararları ile yayınlanmış eserlerdeki doğrudan veya dolaylı bilgi ve görüşlerden yararlanarak açıklamak sureti ile konuya hukuki katkı sağlayabilmektir.Publication Türk Ceza Kanununda dava zamanaşımı(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı, 2012) Cihangir, Canip; Öztürk, BahriPublication Türk Ceza Kanununda Kasten Öldürme Suçunda Haksız Tahrik(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2017) Durhan, Erkan; Özaydın, İur ÖzdemHaksız tahrik, failin suç oluşturan fiilinin hukuka aykırılık ve diğer unsurları yanında onu suça sürükleyen ruh halinin de dikkate alınması sonucunda ortaya çıkmış bir kavramdır. Modern ceza hukukunda insan ruhuna etki eden bu durumun ortaya çıkardığı neticeye hukuken değer tanınarak failin cezası indirilmektedir. Başka bir ifadeyle haksız tahrik, hukuka aykırı haksız bir fiilin neden olduğu kuvvetli öfke ve üzüntü yaratan hareketin tesiri altında suçun oluşması ve bu sebepten dolayı failin cezasının belli oranlarda indirilmesi halidir. Biz bu çalışmamız da haksız tahrik müessesini eski ve yeni kanun düzenlemelerini karşılaştırarak özellikle kasten öldürme suçu çevresinde doktrin ve Yargıtay kararlarından yararlanmak suretiyle açıklamaya ve konuyu ayrıntıları ile ele almaya çalıştık. Bu çalışma ile diğer bir amacımız, kasten öldürme suçunda haksız tahrik kurumunun daha iyi kavranabilmesini sağlamak ve uygulamaya faydalı olabilmektir.