Yeni Medya ve İletişim Bölümü / Department of New Media and Communication
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6825
Browse
Browsing Yeni Medya ve İletişim Bölümü / Department of New Media and Communication by Rights "Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 United States"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Dijital Medya Siyasal Arenadaki Eşitsizliklerin Kurucusu mu, Yıkıcısı mı?(2019-10-05) Yel, Nurhan; 100670İnternet ve dijital teknolojilerin gelişimi ve kullanım yaygınlığının genişlemesi yaşamın birçok alanının etkileyebilecek farklılık ve çeşitlilik içeren iletişim kanalları ve ortamlarının artmasına neden olmaktadır. Akademik çevrelerde yeni tartışmaların oluşmasına neden olan bu gelişme beraberinde pek çok soruyu da öne çıkarmakladır. Bu sorulardan biri, insanlığın tarihi kadar eski olmakla birlikte her çağda farklı şekillere bürünerek karşımıza çıkan eşitsizliklerle ilgilidir. Diğer bir ifadeyle, internet ve internet dolayımıyla şekillenen dijital medyanın toplumda var olan eşitsizliklerin sürdürülmesinde mi yoksa sonlandırı İmasında mı daha etkili olabileceği sorusu önem kazanmaktadır. Soruyu, yeni medyanın “yeni eşitsizlikler” e yol açıp açamayacağını kapsayacak şekilde genişleterek sormak da mümkündür. Bu çalışma, yukarıdaki soruları siyasal iletişim alanına taşıyarak ilerlemeyi amaçlamaktadır. Siyasal iletişim, en basit tanımlamayla, siyasal aktörlerce çeşitli iletişim türlerinin ve tekniklerinin kullanılmasıyla çeşitli ideolojik amaçların toplumsal gruplara, kitlelere ya ülkelere kabul ettirilmesi, gerektiğinde onların eyleme geçirilmesi için yapılan iletişim olarak ifade edilebilecek, kapsamı oldukça geniş olan bir kavramdır. Bu çalışmada ise bağlam siyasal iletişim, dijital medya ve eşitsizlikler ekseninde daraltmaya çalışılarak, dijital medyanın siyasal kurumsal yapılar içindeki eşitsizlikleri gidermeye yönelik vaatlerine ve bu vaatleri gerçekleştirme potansiyeline odaklanılmaktadır. Siyasal kurumsal yapılardan kastedilen demokratik siyasal sistemler içinde düzenlenmiş, varlığı seçimler ile ilişkilendirilen siyasal aktörlerdir. Çalışmanın amacı doğrultusunda, geleneksel medyanın etkin rol üstlendiği siyasal iletişim düzeninde dezavantajlı konumda olan küçük, yeni kurulmuş partiler gibi siyasal aktörler için dijital medyanın ‘oyunu’ daha adil bir hale getirip, getiremeyeceği ele alınacaktır. İlişkili literatürde, konuya ışık tutabilecek üç temel yaklaşım bulunduğu görülmektedir. İlki, internetin siyasal iletişimde kullanılacak bir araç olarak belirdiği ilk dönemdeki iyimserliğin güç verdiği bir tez olarak dikkat çeken eşitleme (equalization) yaklaşımıdır. Eşitleme yaklaşımının temel argümanı internetin, küçük ya da ideolojik olarak ekstrem siyasi partilere seslerini duyurma olanağı vererek biiyiik, egemen ya da yerleşik siyasi oluşumlarla aralarındaki rekabet koşullarını eşitleyeceği şeklindedir. İnternet ve dijital medya siyasal arenadaki rekabet ‘oyununu’ demokrasi lehine değiştiren ya da ‘oyunu’ yeniden kuran bir aktör olarak görülmektedir. Normalleştirme (normalization) yaklaşımı olarak adlandırılan diğer tez ise internetin demokratik rekabet koşullarını geliştirici bir işlev görmek yerine gerçek yaşamdaki seçim sisteminin tipik eksikliklerini ve yetersizliklerini tekrarlayıcı bir işlev göreceğini savunmaktadır. Bu yaklaşımın temel varsayımlardan biri gerçek yaşamdaki kaynaklara ve varlık alanlarına ilişkin eşitsizliklerin parlamentodaki ve parlamento dışındaki partilerin siyasal iletişim kampanyalarında da bir dijital uçurum oluşturarak, tekrarlanacağı şeklindedir. Dolayısıyla bu yaklaşımda hâkim olan beklenti, internetin yaygınlaşmasının işbaşında olan yerleşik partilerin hâkim egemenliğini güçlendirici bir etki doğuracağı yönündedir (Jackson ve Lilleker 2011). Üçüncü yaklaşım ise, internet ve dijital teknolojilerin siyasal iletişim bağlamındaki etkilerini teknolojik belirlenimcilik anlayışının dışına taşıyarak ele almaya çalışan karşılaştırmalı araştırmalar yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda internet ve dijital teknolojilerinin partiler arasındaki rekabetteki rolüne ilişkin bir genelleme yapılması yerine ülkelerin özelliklerinin, özellikle de siyasal ortamı etkileyen dinamiklerin dikkate alınmasının gerekliliği savunulmaktadır. Bu çalışmada yukarıda anılan üç kuramsal yaklaşıma ait varsayımlar, internetin gelişim süreci içindeki teknolojik evreler (özellikle web 1.0 ve web 2.0) dikkate alınarak tartışılmaya çalışılacaktır. Beraberinde bu yaklaşımları dayanak alan ya da bu yaklaşımların kuramsal varsayımları öncülüğünde gerçekleştirilen mevcut araştırmaların ulaştığı bulgulara yer verilerek, tartışma derinleştirilmeye çalışılacaktır. Çalışma ulusal ve uluslararası literatür taramasına dayandırılmıştır.Publication Etkileşimli Dizi İçeriklerinin Dizi İzleme Motivasyonları Üzerindeki Rolü: Doğaya Karşı Mücadele Dizi Örneği(2019-12) ÖZKÖK, ÖZGE; ŞİŞMAN, ONUR; 286183Althusser bireyin bakış açısını, düşünce yapısını ve davranış eğilimlerini “ideoloji” kavramıyla ilişkilendirerek; bireylerin duygu, düşünce ve davranış biçimlerinin dünyayı nasıl algıladıkları ile doğrusal bir ilişki içerisinde olduğunu belirtmektedir. Buradan hareketle, kitle iletişim araçlarıyla yaratılan bir dünyada, birey kendisine sunulan ideoloji doğrultusunda bir bakış açısı edinerek tutum ve davranış geliştirmektedir. Jean Baudrillard ise bu konuyu konvansiyonel medya araçları doğrultusunda Simülasyon Kuramı çerçevesinde inceleyerek, Hiper-Gerçeklik olgusuna değinmektedir. Kuramcı, bu çerçevede gerçekleştirdiği medya analizleri üzerinden sistemin devamlılığını sağlayan tüketim olgusunu ekonomik ya da politik güçlerle değil; kültürel ve toplumsal kodlarla ilişkilendirmektedir. Bauldrillard’ın düşünce dünyasından yola çıkarak, bugün internet teknolojilerinin gelişmesiyle kitle iletişim araçlarının yerini alan yeni medya ortamlarının toplumsal anlamda “gerçeklik” olgusunu da dönüştürdüğü ifade edilebilmektedir. Böylece, gelişen teknolojinin bir sonucu olarak internet tabanlı iletişim ağları üzerinde oluşturulan dijital dünyanın sosyal, toplumsal ve profesyonel yaşamda sanal bir gerçeklik üzerinden yeniden üretilmesi sağlanmaktadır. Araştırma, Althusser’in “yanlış bilinç” olgusuyla ele aldığı “öznelliğin yeniden inşası” kavramsal çerçevesi ile Jean Baudrillard’ın Simülasyon Kuramı arasında bağlantı kurularak; Z kuşağına mensup kullanıcıların, dizi/film izleme motivasyonları bağlamında çevrimiçi “etkileşimli” dizi içerikleri konusundaki duygu ve düşüncelerini ortaya çıkarmaya odaklanmaktadır. Çalışmada, Netflix’in ikinci etkileşimli yapımı olan Doğaya Karşı Mücadele dizisi ele alınacaktır. Doğaya Karşı Mücadele dizisi izleyicisine bölümün ilerleyişine yönelik “söz hakkı” veren “etkileşimli” bir yapım sunmaktadır. Jean Baudrillard’ın öne sürdüğü Simülasyon, Hiper-Gerçeklik ve Simülakr kavramları çerçevesinde, Z kuşağına mensup izleyicilerle derinlemesine görüşme yöntemi gerçekleştirilerek, etkileşimli biçimde kurgulanmış ve izleyicisine senaryonun ilerleyişi konusunda söz hakkı sunan dizinin, Z kuşağının çevrimiçi dizileri izleme motivasyonları, etkileşimli dijital içeriklere bakış açıları üzerindeki rolü tespit edilmeye çalışılacaktır.Publication Etkileşimli mobil uygulamaların müzik dinleme motivasyonları üzerindeki rolü: Spotify üzerine bir inceleme(2019-12) Bilgici, Ceren; Atasoy, Ayşe Duygu; 264805; 235044Yeni iletişim teknolojilerinin sunduğu imkanlar sayesinde akıllı telefonlar, gündelik hayatta kullanıcılar tarafından pek çok işlemi gerçekleştirmek için yararlanılan dijital servislere erişimin sağlandığı en önemli araçlardan biri konumuna gelmiştir. Günümüzde mobil İnternet’in gelişimiyle kesintisiz olarak bağlantıda olmaya olanak sağlayan yapısı akıllı telefonları, bireylerin yalnızca iletişim kurdukları bir araç olarak görmekten çıkarıp yanlarından ayırmadıkları vazgeçilmez bireysel bir eşyaları konumuna getirmiştir. Böylece akıllı telefonlar kullanıcılar tarafından sosyal medya, mobil bankacılık, haber okuma, fotoğraf çekme gibi pek çok farklı aktivite için kullanılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, gündelik yaşantıda kullanıcıların mobil araçları sıklıkla müzik dinleme aktivitesinde kullandıkları görülmektedir. Akıllı telefon sahipliğinin yaygınlaşmasına bağlı olarak dijital müzik platformlarının kullanımında ciddi artış gözlenmektedir. Türkiye’de gençler tarafından sıklıkla kullanılan Spotify uygulaması ile sektörde öne çıkan Apple Music ve Fizy arasındaki rekabetin son dönemde YouTube Music’in ekosisteme katılmasıyla arttığı söylenebilmektedir. Bu çerçevede, platformların sunduğu özellikler çeşitlenmiş ve sektörde yeni pazarlama modelleri ortaya çıkmıştır. Sosyal medya üzerinde müzik paylaşımının gençler arasında yaygınlaşan bir davranışa dönüşmesi bu uygulamalardaki özelliklerin kullanıcı motivasyonları üzerindeki rollerinin ortaya çıkarılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, etkileşimli mobil müzik uygulamalarının sunduğu özelliklerin artmasıyla dönüşen kullanım pratiklerindeki dinamiklerin ortaya çıkarılması önem taşımaktadır. Çalışmanın amacı, kullanıcıları müzik dinleme platformu olan Spotify uygulamasına yönlendiren motivasyonları incelemek ve bu motivasyonlar çerçevesinde etkileşim ve kişiselleştirme ile ilgili özelliklerin rolünü ortaya çıkarmaktır. Araştırma, İstanbul’da yaşayan üniversite öğrencileriyle gerçekleştirilen bir odak grup çalışması sonucunda ulaşılan bulgulara dayanmaktadır. Bu çerçevede elde edilen bulgulara göre üniversite öğrencilerinin akıllı telefonlarını kullanarak Spotify uygulamasını kullanım motivasyonları ile ilgili derinlemesine bilgilere ulaşılmıştır. Araştırma neticesinde, üniversite öğrencilerinin Spotify uygulamasının sunduğu özelliklerden kişiselleştirilmiş öneri sistemi ve uygulamanın sosyal medya entegrasyonuyla paylaşım olanağı sunmasının müzik dinleme motivasyonlarını güçlendiren yönleri oluşturduğu bulgusuna ulaşılmıştır.Publication İnternetin Siyasal İletişim ve Siyasal Sistemler Üzerinde Etkisi(2019-02) Kavaklı, Nurhan; 100670İnternet ve internet tabanlı bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, geleneksel medya dolayımıyla gerçekleşen iletişim düzeninde değişimlere yol açmıştır. Önceki iletişim düzeninde pasif bir içerik tüketicisi konumunda bulunan sıradan yurttaşların içerik üretim ve dağıtım sürecinin aktif ajanları olabilecekleri yeni bir iletişim düzeni belirmiştir. Benzer değişim siyasal iletişim için geçerlidir. Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte siyasal iletişim için yeni alternatifler doğmuştur. Sosyal medyanın etkileşimli iletişime izin veren yapısı bireylerin siyasi aktörlerle daha etkin bir iletişim kurabilmelerinin önünü açmakla kalmamış, kullanıcılar arasında hızlı ve etkin bir iletişime hizmet edebilecek yeni ortam ve olanaklar da sunmuştur. Benzer şekilde siyasal partilerin ve aktörlerin seçmenlerle ve rakipleriyle olan iletişimini etkileyebilecek yeni kanallar da oluşmuştur. Özellikle ABD eski başkanı Obama ve ekibinin seçmenlerle olan ilişkilerinde sosyal medyayı yaratıcı bir şekilde kullanması dikkatlerin bu kanallara daha çok yönelmesine neden olmuştur. İnternet, siyasal partiler için seçim dönemlerinde oylarını artırabilmeleri, ara dönemlerde ise seçmen kitlesi ve parti örgütü ile bağlarını güçlendirebilmeleri için yararlanabilecekleri ekonomik ve doğrudan bir iletişim kaynağı olarak görülmeye başlanmıştır. Diğer yandan bütün bu gelişmelerin partiler arası rekabet ve parti sistemleri üzerinde ne tür etkileri olacağına dair farklı tartışmaların ortaya çıktığı görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, yeni medyanın siyasal iletişim ve bu doğrultuda siyasal sistemler üzerindeki etkilerini çeşitli kuramsal tartışmalar ışığında irdelemektir. Bu doğrultuda konuya ilişkin yapılan ampirik çalışmalara da değinilecektir.Publication Post-Truth Çağında Yeni Medya Uygulamaları ve Dönüşen Halkla İlişkiler Pratiği(2019-04-25) Oturak, Emel; Bilgici Oğuz, Ceren; 256393; 264805Oxford sözlüğü tarafından 2016’da yılın kelimesi olarak ilan edilen Post-truth, son dönemin en çok tartışılan kavramlarından biri olarak öne çıkmaktadır. Doğruların, olguların, veri ve istatistiklerin ya da rasyonel düşüncenin önemini yitirdiği bir döneme işaret eden kavram özellikle gazetecilik, halkla ilişkiler ve günümüz internet ortamında gerçek olmayan içerik sorunsalını tartışmanın odağına oturtmaktadır. Dijital içeriğin profesyonellerin haricinde sıradan kullanıcılar tarafından da üretilebilir ve yeni medyanın olanaklarıyla geliştirilebilir olması gerçeklik konusundaki tartışmaları beraberinde getirmektedir. Sosyal medya platformlarının çalışma sistemlerini oluşturan algoritmaların daha çok etkileşim alan içeriği öne çıkaran yapısı, kullanıcı türevli içeriklerin gündemi belirlemesine olanak tanımaktadır. Özellikle sosyal medyada kolaylıkla üretilebilen ve hızla tüketilen video içerik kısa sürede çok geniş kitlelere ulaşabilmektedir. Dolaşıma sokulan bu içerikler, kamuoyunun söz konusu birey ya da kurumlarla ilgili algısını etkilemektedir. Yeni medya ortamında dijital içeriklerin kullanıcı dolayımlı olarak dönüştürülebilmesi ve farklılaşarak tekrar dolaşıma sokulması teyide ihtiyaç duyan bir bilgi yığınını ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, toplumun her kesiminden bireyin aktif olarak içerik ürettiği sosyal medya gerçekliğin bulanıklaştığı bir ortam sunmaktadır. Post-truth çağ ve iletişim teknolojilerine paralel olarak gelişen yeni nesil yalan haber evreninde yükselişe geçen video içerik uygulamalarına odaklanan çalışma kapsamında deepfake uygulaması incelenmektedir.Bu çerçevede çalışma söz konusu uygulamaların kurumlara yönelik güvenin inşasında etkin şekilde rol oynayan halkla ilişkiler pratiklerine olası etkilerini tartışmaktadır.