Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Department of Turkish Language and Literature
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6790
Turkish Language and Literature
Browse
Browsing Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / Department of Turkish Language and Literature by Publisher "Divan Edebiyatı Vakfı"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access Fütüvvetnâmelere Göre Cerrahlık ve Tabip Şerefeddîn Fütüvvetnâmesi(Divan Edebiyatı Vakfı, 2021) KÖKSAL, MEHMET FATİHİnsanlık tarihinin en eski mesleklerinden biri hekimliktir. Eski dünyada, bugünün gelişmiş tıp literatüründen çok farklı tezahürleri olan ve genel olarak “sağaltıcılık” olarak adlandırabileceğimiz bu çok yönlü meslek, gerek Türk kültüründe gerekse İslâm medeniyetinde hep saygın ve hatta kutsal bir mevkide bulunmuştur. Eski Türklerde bir bakıma şamanların da üstlendiği bu sağaltıcılık işi İslâm dünyasında da “nüsha” (muska) yahut “heykel” denen iyileştirici olduğuna inanılan dualar yazılı metinlerin de devreye girmesiyle bir tür kutsiyet kazanmıştır. Hatta zamanla Hz. Peygamber’in insan sağlığıyla ilgili söz ve davranışlarıyla “tıbb-ı nebevî” denen bir ilim şubesi de ortaya çıkmıştır. Geniş manada “tabâbet” olarak bilinen bu mesleğin uygulama alanlarından biri de cerrahlıktır. Meslek ve meslek ahlakı denilince ilk akla gelen eserler fütüvvetnâmelerdir. Kaynağını İslâm esaslarından alan, Arap, Fars ve Türk kültürünün müşterek ürünlerinden ve aynı zamanda bir edebî tür olan fütüvvetnâmeler, kendisine, çevresine ve yaşadığı topluma yararlı, iyi insan modeli sunmayı gaye ittihaz etmiş metinlerdir. Zamanla Ahi birliklerinin kılavuz kitapları hâline gelen, her üç milletin dilinde de çokça örneği olan fütüvvetnâmelerin bazılarında “zalim, acımasız ve ürkütücü” olarak tanımlanan cerrahlar, diğer bazı meslek erbabıyla birlikte fütüvvet kapısının kapalı olduğu zümreler arasında sayılmaktadır. Bu makalenin ilk kısmında, bahsedilen konu etraflıca ele alınacak ve bunun sebepleri sorgulanacaktır. Daha sonra konu, XV. yüzyılın tanınmış hekimlerinden, aynı zamanda bir cerrah olan Sabuncuoğlu Şerefeddîn’in yazmış olduğu fütüvvetnâme özelinde ele alınacaktır.Publication Open Access Vesîletü’n-Necât’ın En Eski Nüshası ve Süleyman Çelebi’nin Bilinmeyen Şiirleri(Divan Edebiyatı Vakfı, 2022) KÖKSAL, MEHMET FATİH; Kütük, RıfatTereddüde düşmeden söyleyenebilir ki, Devlet-i Aliyye'de en fazla çoğaltılan ve okunan Türkçe eserlerin başında Süleyman Çelebi'nin Vesîletü'n-necât isimli mevlidi gelir. Şöhret ve tesirini her yüzyılda biraz daha artırarak günümüze kadar ulaşan bu eser, edebiyatımızda mevlid türünde yazılan eserlerin hem prototipi hem de en güzel örneği olarak kabul edilir. Türkçe yazmalar ihtiva eden hiçbir kütüphane yoktur ki, Vesîletü'n- necât’ın birden fazla kopyasına ev sahipliği yapmasın. H 812/M 1409'da kaleme alınan eserin bugüne kadar müellif nüshasına maalesef ulaşılamamıştır. Bu rağbete ve nüshalarının sayıca çokluğuna rağmen eserin bilinen yazmalarının en eskisi telif tarihinden aşağı yukarı yüz yıl sonrasına aittir. Tabiatıyla telif tarihi ile bilinen en eski nüshalar arasındaki bu zaman farkı, bu kopyalar kullanılarak ortaya konulan Vesîletü’n-necât metinlerinin sıhhatine gölge düşürecek kadar fazladır. Hakeza Mevlid gibi yüzyılları aşmayı başaran değerli bir eserin sahibi olmasına rağmen Süleyman Çelebi’nin hayatına dair bilgiler de bugün için oldukça sınırlıdır. Tıpkı Yûnus Emre gibi Türk milletinin sahiplenip hürmet gösterdiği, Türkçenin bir “din dili” olmasında büyük hissesi bulunan Süleyman Çelebi de eseri meşhur kendi meçhul bir şahsiyet olarak kalmıştır. Mevcut bilgiler onun hayatına, şahsiyetine ve varsa başka eserlerine ışık tutmaktan şimdilik hayli uzaktır Bu makalede Vesîletü’n-necât’ın yeni tespit edilen ve müellifi hayattayken istinsah edildiği düşünülen en eski nüshası tanıtılmış ve Süleyman Çelebi’nin bu nüshada bulunan altı manzumesinin metni ilk defa ortaya konularak bu şiirler şekil ve muhteva bakımından incelenmiştir.Publication Open Access Yaygın Bir Yanlıştan Hareketle: Leff ü Neşr Sanatı ve Problemler(Divan Edebiyatı Vakfı, 2020) KÖKSAL, MEHMET FATİHBu yazıda, leff ü neşir sanatına dair, en eski belâgateserlerinden günümüzde yazılan kitaplara kadar tarama yapılarak tespit edilen problemler ele alınmış ve bunlara açıklık kazandırılmaya çalışılmıştır. Bu makaleyle asıl vurgulanmak istenen, leff ü neşir sanatının -özellikle günümüzde yazılan kitaplarda- “Bir beytin ilk mısraında bulunan iki veya dahafazla…” vb. cümlelerle başlayan tanımına olan itirazdır. Çünkü eski Arap belâgatine dair kitaplarda da konuya dair yazılan Arap harfli Türkçe eserlerde de leff ü neşrin bir beytin iki mısraındaki kelimeler arasında yapılacağına dair bir kayıt olmadığı gibi nazma özgü bir sanat olduğu bilgisi de mevcut değildir.Bu yaygın yanlışın yanı sıra tarihî süreçte bu sanatın tarifinde sebebi ve dayanağı tam olarak anlaşılmayan başkadeğişimler, tasnifinde de farklılaşmalar ortaya çıkmış, ayrıcakayda değer ayrıntılar göz ardı edilmeye başlanmıştır. Bütün bu ihmaller, bir yandan metinlerde mevcut leff ü neşirlerin tespit edilememesine, bir yandan da aslında başka sanatların yapıldığı metinlerin leff ü neşre örnek olarak gösterilmesine yol açmış; açıkçası leff ü neşir sanatı -artçıları hâlâ devam eden- temelli birsarsıntıya uğramıştır.Bu yazının amacı, bilimsel-akademik çalışmalardan ders kitaplarına kadar yanlış tanımların ve örneklerin yer aldığı, buyüzden üniversite kürsülerinde ve lise sıralarında öğretilen bu sanatın aslına uygun en doğru tarif ve tasnifine ulaşmak, sebep ve gerekçelerini oluşturan teferruatla birlikte sanatın doğru örneklerini ortaya koymaktır.