Publication:
Yozlaşma Tanımında John Locke Arayışı (Sorunsal Arayışında Notlar)

No Thumbnail Available

Date

2019-11-02

Authors

Aydın, Ali Murat

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Research Projects

Organizational Units

Journal Issue

Abstract

Siyasal yozlaşma, günlük yaşantıda her an rastlanabilecek, yeri geldiğinde içselleştirilebilecek bir fenomen olarak bireyin karşısına çıkabilmektedir. Yozlaşmanın tanımı, ülkelerin ceza kanunlarında, uluslararası sözleşmelerde yerini almıştır. Yozlaşmaya karşı devletler, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları yirmi birinci yüzyılın teknolojik gelişimini, küreselleşmenin getirmiş olduğu imkânları da dâhil ederek mücadele yöntemleri geliştirmeye çalışmaktadır. Ne var ki Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2018 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre değerlendirmeye alınan 180 ülkenin üçte ikisinden fazlası, kuruluşun hazırlamış olduğu ölçüm skalasmda, bir ülkedeki yozlaşmanın derecesi olan 50 puanın (100 en temiz-0 yüksek yozlaşmış) altında kalmıştır. Yozlaşmanın kaynağı ceza kanunlarına, ceza kanunları anayasalara, anayasalar ise uluslararası sözleşmelere dayanmaktadır. Uluslararası sözleşmeler ise en temel doktrinini 1789 İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayandırmaktadır. Bu sözleşmenin ilham kaynağıysa John Locke’dur. Algı endeksinin öne sürdüğü istatistikler yolsuzlukla mücadelenin başarısızlığına işaret etmektedir. Pozitif hukuk içerisinde tanımı yer alan yozlaşmanın yaygın olması ile onun genel geçer tanımında ne derecede, pozitif hukukun temeli olan doğal hakları barındırdığı arasında pozitif bir bağlantı kurulabilir mi? Başka bir deyişle, yolsuzlukla mücadelenin başarılı olmadığı görüşünün altında, kavramın tanımının eleştirisi yattığına göre ahlaksal açıdan suiistimalin temellerini John Locke’un öğretisinde bulmak mümkün olabilir mi? Bu çalışmanın amacı John Locke’un siyasal yozlaşma üzerine ortaya koymuş olduğu düşünceleri, güncel görüşler ile saptamak, Locke üzerinden yozlaşmanın bileşenlerini tespit edebilmek ve yozlaşmanın, pozitif hukuk içindeki tanımını, Lockvari açıdan doğal hakları ne derece içerdiğini ölçebilmek olmuştur. Bu bağlamda çalışmanın birinci bölümünde yozlaşmanın modem anlamdaki tanımının kökenlerine ahlaksal açıdan bir eleştiri getirilmiştir. Karma anayasacı olarak betimlenen Aristoteles’den, Montesquieu’ye oradan Hobbes’a kadar yozlaşmanın siyasal bakımdan, kendileri için ne ifade ettikleri açıklanırken; diğer taraftan Rousseau’nun, James C. Scott’un, Habermas’ın, Locke’un ve Joseph Nye’m bu ifade ediliş tarzına getirmiş oldukları ahlakçı eleştiriler gözlemlenmiştir. İkinci bölümde, John Locke’un siyasal yozlaşmaya işaret edecek bir biçimde yozlaşmanın temelinde yatan güdüyü, aktardığı görüşleri sıralanmıştır. Bu görüşlerin toplamı yozlaşmanınaktörlerini, nedenlerini, dinamiklerini ortaya koyan bir yelpazenin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu açıdan Locke sayesinde yozlaşmanın öğeleri belirgin bir hale getirilmiştir. Üçüncü bölümde yozlaşmanın pozitif hukuk içerisinde genel geçer tanımı parçalara ayrılmış, her bir kavramsal temanın doğal hakları ne kadar karşılayabildiği ölçülmüştür. Ortaya çıkan sonuç ise yozlaşmanın pozitif hukuk içerisindeki tanımının doğal hakların pek çoğunu karşılamadığını göstermiştir. Çalışmanın birinci bölümünde karşılaştırılmalı araştırma yöntemi kullanılmıştır. Filozofların yozlaşma konusundaki görüşleri çarpıştırılmıştır. Her bir düşünce insanının temel sorusu sistemin mi yozlaşmayı doğurduğu; yozlaşmanın mı sistemi çökerttiği üzerine olmuştur. Bu noktada ortaya birbirine zıt iki farklı model ortaya çıkabilmiştir. İkinci bölümde Locke’un siyasal yozlaşma üzerine düşünceleri içerik analizi yöntemiyle ortaya çıkarılmıştır. Bu analiz sayesinde yozlaşmanın bileşenlerini içeren bir model geliştirilmeye çalışılmıştır. Üçüncü bölümde öncelikle doğal hakların içerik analizi yapılmış ve yozlaşma ile bağlantısı kurulmuştur. Daha sonra yozlaşmanın genel geçer tanımı bu bağlantısal model ile karşılaştırılarak eksikliklerin tespiti sağlanabilmiştir. Sonuç olarak bu çalışma, yozlaşmanın pozitif hukuk içerisinde yer alan tanımının, doğal haklar açısından yetersiz olduğunu ortaya çıkarmıştır. Aslında, uğruna mücadele için eylem planları konan kavramın, tam olarak anlaşılmadığı tespit edilmiştir. Kapsayıcılığında yapısal sorunlar barındıran yozlaşmanın, kendisiyle mücadelede, başarısızlığa uğramanın doğal bir sonuç olduğu düşünülebilir. Elde edilen bulgular, konu üzerine yapılacak olan çalışmalar açısından, en azından (konuya) bakış-açısını değiştirmek bakımından ümit verici bir adım olarak görülebilir.

Description

Keywords

Citation