Person:
KÖKSAL, MEHMET FATİH

Loading...
Profile Picture

Email Address

Birth Date

Research Projects

Organizational Units

Job Title

Prof.Dr.

Last Name

KÖKSAL

First Name

MEHMET FATİH

Name

Search Results

Now showing 1 - 10 of 10
  • Publication
    Bilim Dünyamızın Kanayan Yarasında Yeni İcatlar veya Adı Konulmamış Yayın Etiği İhlalleri
    (Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020) KÖKSAL, MEHMET FATİH
    Etik değerler “erdemli insan” olma ülküsünün doğal ve beklenen bir sonucudur. Yayın etiği, bilimsel etiğin, bilimsel etik de mesleki etiğin bir parçasıdır. Mesleki etik, her meslek dalının kendine özgü, uzun bir zaman içinde oluşmuş, doğal ve beklenen davranış normları bütünüdür. Hangi meslek olursa olsun, mensuplarının insani, ahlaki ve vicdani bakımdan uyması gereken ilkeler vardır. Bu ilkelerin, meslek mensubunun kendisine, meslektaşlarına, yaşadığı topluma ve nihayet topyekûn insanlığa yönelik sorumluluk kompartımanları vardır. Bilimsel etik bilimsel araştırma yapan herkesin uyması ve benimsemesi gereken etik/ahlaki değerlerin genel adıdır. Bilimsel etiğin en somut tezahürü, en önemli parçası ise yayın etiğidir. Yayın etiği, bilimsel çalışmalarda araştırmacının uyması gereken etik ilkeler bütünüdür. Yayın etiğine riayet bilim adamında bulunması gereken doğal bir davranış biçimi olmalıdır. Ülkemizde yayın etiği ilkeleri, ilgili kurumlar tarafından yasa, yönetmelik ve yönergeler çerçevesinde belirlenmiştir. Ne var ki uygulamada söz konusu yasa ve yönetmeliklerde tanımlanmamış etik ihlallerin varlığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Başka bir deyişle sahadaki uygulamalar, yeni yasal düzenlemelerin zorunlu olduğunu göstermektedir. Bu makalede adı konulmamış, tanımlanmamış yayın etiği ihlalleri ele alınmıştır.
  • Publication
    Yunus Emre Dîvânı’nın Yeni Bulunduğu İddia Edilen Nüshası Üzerine
    (Dergah Yayınları A.Ş., 2021) KÖKSAL, MEHMET FATİH
    Benim de bir bildiri ile katıldığım, Eskişehir Valiliği, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Mihalıççık Kaymakamlığı, Mihalıççık Belediyesi, Türk Dünyası Vakfı, Türk Ocakları Eskişehir Şubesi ve Osmangazi Üniversitesi Yunus Emre Araştırma Merkezi tarafından ortaklaşa düzenlenen “Yunus Emre ve Dünya Dili Türkçe Bilgi Şöleni” 7-9 Mayıs 2021 tarihlerinde çevirimiçi olarak düzenlendi. Bu etkinlikte Doç. Dr. Himmet Büke’nin sunduğu bildiri Anadolu Ajansı ve TRT’de haber yapıldıktan sonra basın-yayın organlarında yayıldı. Kendi söylemesine göre Büke, Vatikan arşivlerinde yıllardır saklı duran Yunus Emre Divanı’nı bulup gün yüzüne çıkarmıştır...
  • Publication
    Bir Divan Şairi Olarak Kastamonulu İshâk-zâde Fevzî ve Şiirleri
    (Mehmet Dursun Erdem, 2020) Büyüm, Tarık; KÖKSAL, MEHMET FATİH
    Düşünen ve hisseden bir varlık olan insan, hayatının hiçbir döneminde çevresinde olup bitenlere kayıtsızkalmamıştır. İnsanoğlu, hayat serüveni esnasında etkilendiği kimi olayları, olguları hatta duygularını,heyecanlarını, zevklerini kayıt altına alma ihtiyacı hissetmiştir. Söz konusu kayıt işlemi; kişinin etkilendiği,beğendiği, ilgi duyduğu veyahut kendini derinden sarsmış bir vaka karşısında içinde bulunulan ruh halineticesinde, tüm bu hissiyatı unutulma marazından kurtarma amaçlı yazıya aktarmakla ortaya çıkan eylemlerbütünüdür. Bu eylemin vücut bulduğu hafıza mekânlarından biri de mecmualar ve cönklerdir. Bazıları kendiside şair olan edebiyat meraklıları, beğendikleri şiirleri, bazen kendi çevrelerindeki insanların manzumelerinibazen de kendi yazdıklarını mecmua veya cönklerde bir araya getirmişlerdir. Bu toplama eylemi o kişininkişisel birikimi olsa da bu derlemelerin her biri bir yanıyla birer şiir antolojisi olurken bir yanıyla datarihî/toplumsal hâfızayı bugüne taşımak gibi bir işlev de görmüştür. Bu türden eserlerin birisi de çalışmamızakonu olan Kastamonulu İshâk-zâde Fevzî’nin derlediği şiir mecmuasıdır. Bu çalışmada, XIX. yüzyılşairlerinden Kastamonulu İshâk-zâde es-Seyyid Hâfız Hasan Fevzî’nin söz konusu mecmuası kısaca tanıtılmış,Fevzî’nin hayatı ve edebî kişiliği ele alınmış ve nihayet mecmuada yer alan şiirleri yayımlanmıştır. Hem âşıkedebiyatı hem divan edebiyatı tarzında şiirler kaleme alan İshâk-zâde Fevzî’den bahseden çalışmalarda onundaha ziyade halk şairi tarafı öne çıkarılmıştır. Hâlbuki mecmuasına aldığı şiirlerinden anlaşıldığına göre o,klasik şiir tarzında yazdığı manzumelerle de değerlendirilmesi gereken bir şairdir. Bu makalede Fevzî, buyönüyle değerlendirilmiştir.
  • Publication
    Âşık Paşa’nın Gazellerine Dair Bazı Düşünceler ve Bilinmeyen Dört Şiiri
    (ASOS Eğitim Bilişim Danışmanlık Otomasyon Yayıncılık Reklam Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., 2021) KÖKSAL, MEHMET FATİH
    Türk yazı dilinin Anadolu’daki önderlerinden Âşık Paşa, Garîb-nâme adlı yaklaşık 10600 beyitlik mesnevisiyle daha kendi devrinde şöhret kazanmıştır. Onun, kendisini meşhur eden Garîb-nâme’sinden başka, çoğu nasihatamiz nitelikte olan küçük mesnevileri, bütün mısraları Arap alfabesinin bir harfiyle başlayan 29 gazelden müteşekkil Elif-nâme adlı bir manzumesi ve Sema Risalesi (Risāle fī Beyāni’s-semāʿ) adlı içinde bazı manzum parçaların da bulunduğu mensur bir eseri vardır. Bunlardan başka Âşık Paşa, duygu ve fikirlerini daha serbest bir tarzda ifade ettiği gazeller de kaleme almıştır. Onun şiir mecmuaları ve cönklerde yer alan bu şiirleri öteden beri araştırmacıların dikkatini çekmiş ve yayımlanmıştır. Bugüne kadar Sadettin Nüzhet Ergun, Abdülbâkî Gölpınarlı, Orhan Kemal Tavukçu ve M. Fatih Köksal’ın muhtelif çalışmalarında, hemen hepsi gazel nazım şekliyle kaleme alınmış toplam 54 adet manzume Âşık Paşa’nın şiiri olarak tespit edilmiş ve yayımlanarak bilim dünyasının ilgi ve dikkatine sunulmuştur. Bu çalışmada, önce Âşık Paşa’nın gazelciliği değerlendirilmiş, bir gazel şairi olarak Âşık Paşa’nın edebiyat tarihimizdeki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bugüne kadar yapılan kimi yorumlarda dikkat çeken, onun didaktik şiirler yazdığı vurgusunun hassaten gazelleri açısından isabetli olmadığı kanaati izhar edilmiştir. Bu çalışmada önce şairin “müstakil” şiirlerinde bir form olarak gazeli kullanması bakımından klasik Türk şiirine yol açıcı bir rol oynadığı tezi dile getirildikten sonra şiirlerinin yer aldığı el yazması nüsha tanıtılmış, son olarak da bilinmeyen dört gazelinin transkripsiyonlu metni verilmiştir.
  • Publication
    Hacı Bektaş Veli’nin Ölüm Tarihi Hakkında
    (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş-ı Veli Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2021) KÖKSAL, MEHMET FATİH
    Hacı Bektaş Velî’nin ölüm tarihi olarak bilim çevrelerinde bugün genellikle hicrî 669 (1270/71) senesi kabul edilmiştir. Neden bu tarihin kabul edildiğine dair kaynaklara inildiğinde tatmin edici gerekçelere, bilgi ve belgelere ulaşılamamaktadır. Türk kültür ve tasavvuf tarihinin yanı sıra tarihî ve siyasî bir figür olarak da devrinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Hacı Bektaş’ın ölüm tarihinin tespiti, onun Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda rolü olup olmadığı meselesi başta olmak üzere pek çok hususa ışık tutabilecektir. Bugünkü bilgilerimize göre Hacı Bektaş’ın ne zaman öldüğüne dair elimizde kesin veriler yoktur. Ancak muhtelif tarihlere kayıtlı birçok yazma eser ve bazı kaynak kitaplar onun ölüm tarihini 1270/71 yılı veya bu yıl civarı bir tarihe değil, XIV. yüzyılın ilk çeyreğine, hatta Orhan Gazi dönemine kadar götürmektedir. Araştırmalarımız neticesinde Hacı Bektaş’ın ölüm tarihi olarak kayıtlı tam dokuz farklı tarih tespit ettik. Bu makalede yukarıda ifade edilen hicrî 669 tarihi ve kaynaklarda en çok geçtiğini gördüğümüz hicrî 738 tarihi üzerinde daha çok durulmak üzere, tespit ettiğimiz diğer tarihler bilim dünyasıyla paylaşılacak ve bunların bir değerlendirilmesi yapılacaktır.
  • Publication
    Yaygın Bir Yanlıştan Hareketle: Leff ü Neşr Sanatı ve Problemler
    (Divan Edebiyatı Vakfı, 2020) KÖKSAL, MEHMET FATİH
    Bu yazıda, leff ü neşir sanatına dair, en eski belâgateserlerinden günümüzde yazılan kitaplara kadar tarama yapılarak tespit edilen problemler ele alınmış ve bunlara açıklık kazandırılmaya çalışılmıştır. Bu makaleyle asıl vurgulanmak istenen, leff ü neşir sanatının -özellikle günümüzde yazılan kitaplarda- “Bir beytin ilk mısraında bulunan iki veya dahafazla…” vb. cümlelerle başlayan tanımına olan itirazdır. Çünkü eski Arap belâgatine dair kitaplarda da konuya dair yazılan Arap harfli Türkçe eserlerde de leff ü neşrin bir beytin iki mısraındaki kelimeler arasında yapılacağına dair bir kayıt olmadığı gibi nazma özgü bir sanat olduğu bilgisi de mevcut değildir.Bu yaygın yanlışın yanı sıra tarihî süreçte bu sanatın tarifinde sebebi ve dayanağı tam olarak anlaşılmayan başkadeğişimler, tasnifinde de farklılaşmalar ortaya çıkmış, ayrıcakayda değer ayrıntılar göz ardı edilmeye başlanmıştır. Bütün bu ihmaller, bir yandan metinlerde mevcut leff ü neşirlerin tespit edilememesine, bir yandan da aslında başka sanatların yapıldığı metinlerin leff ü neşre örnek olarak gösterilmesine yol açmış; açıkçası leff ü neşir sanatı -artçıları hâlâ devam eden- temelli birsarsıntıya uğramıştır.Bu yazının amacı, bilimsel-akademik çalışmalardan ders kitaplarına kadar yanlış tanımların ve örneklerin yer aldığı, buyüzden üniversite kürsülerinde ve lise sıralarında öğretilen bu sanatın aslına uygun en doğru tarif ve tasnifine ulaşmak, sebep ve gerekçelerini oluşturan teferruatla birlikte sanatın doğru örneklerini ortaya koymaktır.
  • Publication
    Vesîletü’n-Necât’ın En Eski Nüshası ve Süleyman Çelebi’nin Bilinmeyen Şiirleri
    (Divan Edebiyatı Vakfı, 2022) KÖKSAL, MEHMET FATİH; Kütük, Rıfat
    Tereddüde düşmeden söyleyenebilir ki, Devlet-i Aliyye'de en fazla çoğaltılan ve okunan Türkçe eserlerin başında Süleyman Çelebi'nin Vesîletü'n-necât isimli mevlidi gelir. Şöhret ve tesirini her yüzyılda biraz daha artırarak günümüze kadar ulaşan bu eser, edebiyatımızda mevlid türünde yazılan eserlerin hem prototipi hem de en güzel örneği olarak kabul edilir. Türkçe yazmalar ihtiva eden hiçbir kütüphane yoktur ki, Vesîletü'n- necât’ın birden fazla kopyasına ev sahipliği yapmasın. H 812/M 1409'da kaleme alınan eserin bugüne kadar müellif nüshasına maalesef ulaşılamamıştır. Bu rağbete ve nüshalarının sayıca çokluğuna rağmen eserin bilinen yazmalarının en eskisi telif tarihinden aşağı yukarı yüz yıl sonrasına aittir. Tabiatıyla telif tarihi ile bilinen en eski nüshalar arasındaki bu zaman farkı, bu kopyalar kullanılarak ortaya konulan Vesîletü’n-necât metinlerinin sıhhatine gölge düşürecek kadar fazladır. Hakeza Mevlid gibi yüzyılları aşmayı başaran değerli bir eserin sahibi olmasına rağmen Süleyman Çelebi’nin hayatına dair bilgiler de bugün için oldukça sınırlıdır. Tıpkı Yûnus Emre gibi Türk milletinin sahiplenip hürmet gösterdiği, Türkçenin bir “din dili” olmasında büyük hissesi bulunan Süleyman Çelebi de eseri meşhur kendi meçhul bir şahsiyet olarak kalmıştır. Mevcut bilgiler onun hayatına, şahsiyetine ve varsa başka eserlerine ışık tutmaktan şimdilik hayli uzaktır Bu makalede Vesîletü’n-necât’ın yeni tespit edilen ve müellifi hayattayken istinsah edildiği düşünülen en eski nüshası tanıtılmış ve Süleyman Çelebi’nin bu nüshada bulunan altı manzumesinin metni ilk defa ortaya konularak bu şiirler şekil ve muhteva bakımından incelenmiştir.
  • Publication
    A New Copy of Baki's Divan and Baki's Poems That Are Not in Divan Publications
    (Ahmet Yesevi Üniversitesi, 2023) KÖKSAL, MEHMET FATİH
    The most brilliant period of classical Turkish poetry was the 16th century; the science, art and literature center of the 16th century was Istanbul; and the greatest poet of the period in Istanbul was Baki. Baki was known as "the sultan of poets " in his time. His poems , and especially his ghazals, were recorded in hundreds of poetry collections (mecmua) besides the manuscripts of his Divan. Baki's unpublished poems may be found in mostly poetry collections and in some Divan copies. In a copy of Bakis' Divan, which is in the personal library of M. Fatih Koksal, there are 20 unknown poems of Baki, 6 of which are ghazals, 1 of which are kit'a, and 13 of which are matla-mufred. Another interesting feature of the Koksal's copy is that 24 imitations (nazire) of 17 poets, some of which are not mentioned in the sources, were recorded in the margins. In this article, after evaluating the existence of Baki's poems that are included in some poetry collections but not in Divan copies, the said Divan copy will be introduced and the transcripted text of 20 unpublished poems will be published. The first couplets (matla') of the poems that are not found in the divan copies but have been brought to light by some publications will also be included.
  • Publication
    Fütüvvetnâmelere Göre Cerrahlık ve Tabip Şerefeddîn Fütüvvetnâmesi
    (Divan Edebiyatı Vakfı, 2021) KÖKSAL, MEHMET FATİH
    İnsanlık tarihinin en eski mesleklerinden biri hekimliktir. Eski dünyada, bugünün gelişmiş tıp literatüründen çok farklı tezahürleri olan ve genel olarak “sağaltıcılık” olarak adlandırabileceğimiz bu çok yönlü meslek, gerek Türk kültüründe gerekse İslâm medeniyetinde hep saygın ve hatta kutsal bir mevkide bulunmuştur. Eski Türklerde bir bakıma şamanların da üstlendiği bu sağaltıcılık işi İslâm dünyasında da “nüsha” (muska) yahut “heykel” denen iyileştirici olduğuna inanılan dualar yazılı metinlerin de devreye girmesiyle bir tür kutsiyet kazanmıştır. Hatta zamanla Hz. Peygamber’in insan sağlığıyla ilgili söz ve davranışlarıyla “tıbb-ı nebevî” denen bir ilim şubesi de ortaya çıkmıştır. Geniş manada “tabâbet” olarak bilinen bu mesleğin uygulama alanlarından biri de cerrahlıktır. Meslek ve meslek ahlakı denilince ilk akla gelen eserler fütüvvetnâmelerdir. Kaynağını İslâm esaslarından alan, Arap, Fars ve Türk kültürünün müşterek ürünlerinden ve aynı zamanda bir edebî tür olan fütüvvetnâmeler, kendisine, çevresine ve yaşadığı topluma yararlı, iyi insan modeli sunmayı gaye ittihaz etmiş metinlerdir. Zamanla Ahi birliklerinin kılavuz kitapları hâline gelen, her üç milletin dilinde de çokça örneği olan fütüvvetnâmelerin bazılarında “zalim, acımasız ve ürkütücü” olarak tanımlanan cerrahlar, diğer bazı meslek erbabıyla birlikte fütüvvet kapısının kapalı olduğu zümreler arasında sayılmaktadır. Bu makalenin ilk kısmında, bahsedilen konu etraflıca ele alınacak ve bunun sebepleri sorgulanacaktır. Daha sonra konu, XV. yüzyılın tanınmış hekimlerinden, aynı zamanda bir cerrah olan Sabuncuoğlu Şerefeddîn’in yazmış olduğu fütüvvetnâme özelinde ele alınacaktır.
  • Publication
    El Gözünde Çöp Aramak
    (ASOS Eğitim Bilişim Danışmanlık Otomasyon Yayıncılık Reklam Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., 2021) KÖKSAL, MEHMET FATİH
    Giriş YÖK’ün son zamanlarda getirdiği en iyi uygulamalardan biri, intihal veya benzeri yayın etiği ihlallerinin önüne geçebilmek için bir çözüm olması beklentisiyle lisansüstü eğitimde Bilimsel Araştırma Metotları ve Yayın Etiği dersinin mecburi kılınmasıdır. Bu ders, kimi üniversitelerde farklı adlarla uygulansa da hangi anabilim dalı olursa olsun, ülkenin bütün yüksek öğretim kurumlarında “zorunlu ders” olarak okutulmaktadır. Adından da anlaşılacağı üzere bu dersten hedeflenen iki şey vardır: İlki, öğrencilere akademik hayatın eşiğinde iken bilimsel araştırmanın neden ve nasıl yapılması gerektiğinin, literatür taramasından yayın evresine gelene kadar bütün aşamalarındaki uygulama esaslarının, kısacası metodoloji bilgisinin verilmesi; ikincisi ve bizce en az ilki kadar önemli olanı ise başta intihal olmak üzere yayın etiği ilkelerine uymayan davranışlardan sakınmaları gerektiği bilincinin kazandırılmasıdır...