İletişim ve Tasarımı Bölümü / Department of Communication and Design
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6822
Browse
Recent Submissions
Publication Open Access Kültür Endüstrisine Eleştirel Bir Bakış: Kahire’nin Mor Gülü Örneği(Deniz Yengin, 2024) KAYA, GİZEM ŞİMŞEKSinema başlangıçta gündelik hayatın içinden olayları beyaz perdeye yansıtırken, insanlar üzerindeki etkilerinin fark edilmesiyle birlikte ideolojik bir kitle iletişim aracına dönüşmüştür. Toplumların sinemayı etkilemesinden daha fazla egemen güçlerin toplumları etkilemesini sağlayan bir araç haline gelen sinema, bu gücünü kullanırken sanat dalı olmaya da devam etmektedir. Bu çalışmada Woody Allen'ın Kahire'nin Mor Gülü (1985) adlı filmindeki ana karakter Cecilia'nın içerisinde bulunduğu 1930’lu yıllardaki Amerika’nın toplumsal hayatında yaşadıkları ve filmin içerisine serpiştirilmiş olan ideolojik söylemler incelenecektir. Yöntem olarak eleştirel söylem analizinin kullanıldığı bu çalışmada sinemanın kültür endüstrisinin büyük bir parçası olmasından hareketle, sinema ve sinemanın izleyiciler üzerindeki etkilerinden bahsedilecek, ardından filmin baş kahramanı olan Cecilia karakterinin gerçekliğini ve sinemaya bağlanmasına neden olan yani Cecilia’nın yaşamının gerçekliğini yapılandıran tarihsel, kültürel, ekonomik ve sosyal koşullar açıklanarak eleştirel söylem üzerinden incelenecektir.Publication Open Access Gemide Filminde Ataerki ve Krizdeki Erkeklik Anlatıları(Motif Halk Oyunları Eğitim ve Öğretim Vakfı, 2021) KOÇER, ZEYNEP; Ulucan, ElifBu çalışma 1990’lar Türkiye sinemasındaki erkek merkezli anlatılarda erkeklik krizinin temsillerini Serdar Akar’ın yönetmenliğini yaptığı 1998 yapımı Gemide filmi üzerinden incelemektedir. Çalışmanın ilk bölümü, toplumsal cinsiyet kavramları, toplumsal cinsiyet rolleri ve erkeklik çalışmaları üzerine kısa bir literatür araştırması sunmakta ve Türkiye'de feminist hareketin 1980'lerde kademeli olarak ilerlemesini ve 1990'lı yıllarda kurumsallaşmasını vurgulamaktadır. Çalışmanın ikinci bölümü, 1980’li yıllardan itibaren güçlenen feminist hareketin ve ataerkillik üzerine kamusal alanda gerçekleşen yoğun eleştirel yaklaşımların, 1990'lar Türkiye sinemasındaki erkeklik ve erkeklik krizi temsillerine nasıl yol açtığını incelemektedir. Bu bağlamda, bu çalışma 1990’lı yıllardaki filmlerin erkek merkezli anlatılarının, karanlık, güvensiz ve kaotik bir dünyada, kırılgan, şiddete eğilimli, yersiz yurtsuz erkeklikler yarattığını anlatmaktadır. Çalışma son olarak, metin ve söylem analizi yöntemleriyle, Gemide (Akar, 1998) filmindeki erkeklik anlatılarının modern devlet, aile ve tüketim kavramları ile ilişkili olarak nasıl inşa edildiklerini ve temsil edilen erkeklik krizine filmin kadın bedeni aracılığıyla ataerkil yapıyı nasıl yeniden inşa ederek tepki verdiğini değerlendirilmektedir.Publication Open Access Realism as a Tool to Develop Authenticity: Orientalism in Mustang(Gümüşhane Üni̇versi̇tesi̇, 2020) KOÇER, ZEYNEPThis study analyzes Deniz Gamze Ergüven’s 2015 film Mustang in terms of the ways in which the film reconstructs orientalist imagery with its narrative, camerawork and editing. Mustang was well received in the western mainstream media. It was praised for being a feminist film with a female point of view that draws attention to the oppression of women in Turkey. Yet, it’s reception was quite different in Turkey. This study explores film’s reception in the western media, the rhetoric of Ergüven on the realism aspect of the film and demonstrates the similarities between Ergüven’s compositions and 19th century Orientalist paintings that depict the image of the odalisque. Its methodology is textual and discourse analysis. The theoretical framework regarding Orientalism is based on Edward Said’s canonic work, Orientalism and Linda Nochlin’s influential essay, The Imaginary Orient.Publication Open Access Bellek Çalışmaları Bağlamında Zaman ve Mekân Kullanımının Türk Korku Sinemasının Anlatısal Yapısı Üzerindeki Etkileri(Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2020) BİKİÇ, NAGİHAN ÇAKARYirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren sosyal bilimler alanında önemli bir değişim ve dönüşümün ardından başlayan bellek çalışmaları; sinemasal yaklaşımda, yeni kavramların ortaya çıkmasında etkili olmuş ve klasik tarih anlayışına bir alternatif olarak akademik ve kültürel çalışmalarda merkezi bir konuma gelmiştir. Bellek çalışmaları sonucu gelişen farklı yaklaşım ve bakış açıları pozitivist veya belgeci modernist bilim anlayışının aksine insan merkezli bakış açısı sunmakta, pek çok disiplini ve sanatı analiz etmek ve kavramak için bir araç olarak da kullanılmaktadır. Bu bağlamda, sinemanın özellikle geçmişle ve belgeli tarihle olan ilişkisinde kısaca tarihsel film eleştirisi yaklaşımıyla analiz edilebilecek her filmde, yetkin ve sağlıklı bir çözümleme imkânı sunabilen bellek çalışmaları, kavramları ve kavramsallaştırmaları, içinden çıktığı toplum hakkında izleyiciye doyurucu bilgiler veren korku sineması için de kullanılabilir. Bu çalışmada, 2000 sonrasında çıkış yapan Türk Korku Sineması’na ait filmler örnekleme dâhil edilmiş, filmlerde bellek çalışmaları ve yeni kavramlara ait unsurlar analiz edilerek filmlerin toplumsal bellekle ilişkisi ortaya konulmuştur. Çalışmada, nitel araştırmalarda kullanılan amaçlı (nonprobalistic sampling) örnekleme yöntemlerinden biri olan tipik durum örneklemi kullanılmıştır.Publication Open Access Kıyamet ve Deprem: Anadolu Mitleri̇ Ve İslami Öğeler Açısından Küçük Kıyamet Filminin İncelenmesi(Beykoz Üniversitesi, 2020) KOÇER, ZEYNEPÇalışmada 17 Ağustos 1999’da merkez üssü İzmit’in Gölcük ilçesi olan Marmara Depremi’ni konu alan Küçük Kıyamet (Durul Taylan & Yağmur Taylan, 2006) filmi, Türkiye korku sinemasının 2000’li yılların başından itibaren anlatı yapılarının temelini oluşturan Eski Türk mitolojisi, Anadolu inançları ve İslam dinine ait öğeler üzerinden incelenmiştir. Film özelinde kıyamet ve ölüm Meleğine dair mitler ve İslami öğeler ve çeşitli hayvan kültleri incelenmiştir.Publication Open Access Pandemi̇ Etki̇si̇: Kısa Fi̇lm Festi̇valleri̇ Ve Yaşanan Dönüşüm Üzerine Bir Değerlendirme(Ersin Diker, 2020) BİKİÇ, NAGİHAN ÇAKARWuhan’dan Çin Halk Cumhuriyeti’nin bütün eyaletlerine ve oradan da diğer dünya ülkelerine yayılan Coronavirüs tüm dünyayı etkisi altına aldığı ve sosyal hayatı sekteye uğrattığı gibi bütün alanlarda da zorunlu bir takım değişim ve dönüşümleri beraberinde getirmiştir. Sosyal mesafenin korunma gerekliliği ve insanların yalıtım sürecine girerek evlerine kapanması kamusal alanda gerçekleştirilen birçok faaliyetin dijital platformlara taşınmasına yol açtı. Dijital platformlara yönelen faaliyet alanlarından biri de sinema sektörü için önemli organizasyonlardan biri olarak kabul edilen kısa film festivalleridir. Covid-19 virüsünün yol açtığı pandemi sürecinin sosyal hayatı tehdit etmesi yıl boyunca düzenli olarak yapılan kısa film festivallerini de etkilemiştir. Bu çalışma, Coronavirüsün etkisiyle tüm dünyaya yayılan pandemi sürecinin film festivalleri üzerindeki etkisine odaklanmaktadır. Film festivallerinin pandemi sürecinden etkilenerek şartnamelerinde değişikliğe gitmeleri, festivalleri dijital platformlara taşımaları ve film üretim sürecinin önemli bir boyutunu oluşturan teknik detayları pandeminin getirdiği zorunluluklar nedeniyle daha az önemseyerek içeriği ön plana çıkarmaları çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda film festivallerinin özellikleri ve sinema sektöründe üstlendikleri misyon ele alındıktan sonra, festivallere ait başvuru koşulları pandemi öncesi ve sonrası festivaller şeklinde kategorize edilerek başvuru koşullarında yapılan değişiklikler içerik analizi ile tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen veriler değerlendirilmiş, festivallerin pandemi etkisiyle biçim ve içerik açısından ciddi bir dönüşüme uğradığı tespit edilmiştir.Publication Open Access Violence, Wars, and the Possibility of Ethical Life in an Apocalypse: A Kantian Reading of The Walking Dead(De Gruyter, 2021) SAKIZLI, SELDA SALMANThe Walking Dead is a popular TV series depicting a catastrophic and violent world. After a pandemic that turns humans into zombies, we witness the collapse of civilization with all its institutions, the depletion of the resources, and the struggle to build a new world in the middle of the wars between surviving groups. It illustrates a world of literal and metaphorical homo homini lupus. Some people choose sheer survival, and others try to build a moral, civil world. In this article, I propose a reading of this series from a Kantian perspective by employing his interrelated ideas on history, ethics, and politics. I claim that The Walking Dead represents the state of nature and the violence it contains, and illustrates the course of history toward a civil society as defined by Kant.Publication Metadata only Hiper Bağ (Hyperlink) Sinema ve Yeni Anlatım Teknikleri bağlamında paramparça aşklar ve köpekler filminin değerlendirilmesi(2020-07) Bikiç, AhmetTeknolojinin akıl almaz bir hızla gelişmesi tüm alanlarda değişim ve dönüşümü beraberinde getirmiştir. Bu değişimlerden etkilenen alanlardan biri de sinemadır. Sinema filmlerinin en önemli unsurlarından biri olarak kabul edilen kurgu, yeni teknolojilerin sağladığı olanaklarla birlikte farklı yöntem ve tekniklerle film anlatılarının gerçekleşmesine katkı sağlamaktadır. Özellikle 2000’li yıllardan sonra popüler bir hale gelen ve sinemasal anlatı bağlamında farklı bir anlatım dili oluşturan kurgu teknikleri ön plana çıkmaya başlamıştır. Bu kurgu teknikleriyle oluşturulan filmler Hiper bağ (Hyperlink) sinema içerisinde değerlendirilmektedir. Hiper bağ kavramı, ilk kez 2005 yılında Film Comment adlı sinema dergisinde kaleme alman bir yazıda kullanılmış, Roger Ebert’in Syriana filmi üzerine yazdığı makale ile popülerleşmiş bir kavramdır (Ebert, 2005). Kavram sinema literatüründe, sinema filminde yer alan farklı karakter, öykü ya da olayların birbiriyle kesişmesi, birbirinin içine geçmesi, bir karakter, öykü ya da olaydan diğerine esnek geçişi ifade etmektedir. Bir çok öykü, karakter ve olayın bir arada verilmesine olanak sağlayan Hiper bağ sinema, sinemadaki doğrusal anlatıdan farklılık göstermesi, birçok farklı olayı bütünsel bir şekilde ele alması açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı son dönemlerde popülerleşen Hiper bağ sinema kavramını detaylı bir biçimde ele aldıktan sonra, Hiper bağ sinema filmleri içerisinde değerlendirilen Paramparça Aşklar ve Köpekler (Amores Perros, 2000) filmini çoklu olay örgüsü, kullandığı biçimsel dil, öykü ve anlatısal yapısı, kurgu teknikleri, ses kullanımı bağlamında içerik ve teknik açısından çözümlemektir.Publication Metadata only Mockumentary as a popularizing genre: An analysis on the reality perception created by fictional documentary(2020-07) Çakar Bikiç, NagihanPublication Metadata only The transformations within the film industry in Turkey: "Popcorn Wars", "Netflix" and consumption(2020-04) GÖZTEPE, MUSTAFA ORHAN; 135815Within the last decade, Turkey's film industry has been marked by a growing interest toward domestic productions from its audience. These productions are mostly include big stars from television and produced by a few particularly powerful film production companies. Their genres are extremely limited to comedies and national epics and they are box-office hits each and every year. Turkey's cinema industry faced a major debate in 2019 which is called "Popcorn Wars" On the one side was Turkey's largest film distribution company and the owner of most of the motion picture theaters, Mars Group; on the other side was the three major stars, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar, as the representatives of the three most powerful film production companies, Kara Komik Filmler, BKM, and Çamaşırhane, owned by each of them. The conflict occurred when the representatives reacted to the decision of Mars Group to increase the ticket prices by including food and beverages. Yılmaz and Gökbakar delayed the release of their films to the second half of the year, with the expectation that a new law regulating film production and distribution would take affect in their favor. Yılmaz Erdoğan and his production company (BKM) decided to follow a different approach by selling the broadcasting rights of his film to Netflix shortly after the release of the film on theathers. Netflix, a new player in the media industries in Turkey, quickly became a new platform that is open to releasing new local productions as well as an alternative that could be used to negotiate with Mars Group. As a result of this conflict, the delaying of the highly expected films and the Netflix element, the first six months of 2019 ticket sales dropped 45,1% and cinema industry in Turkey experienced its biggest decrease in box office revenue in the 2000s. This paper investigates the economic and political discourses that shape Turkey's film industry, by focusing on the entrance of Netflix to Turkey's media industries as a powerhouse that transforms both cinema and television industries, the influence and power of the aforementioned three film production companies, the entrapment of movie theaters within shopping malls and its affects on the consumption habits of audiences, and finally the consequence of Mars Group becoming the monopolizing source of film distribution within the industry.Publication Metadata only Etnografik belgeselde Jean Rouch'un sinema pratiği: Etno-Kurmaca(2019-11) KUZU, BİLGEN; 107367Bu çalışmada Fransız Yönetmen Jean Rouch 'ıın antropolog kimliğinin etkisiyle deneyimlediği ve kuramsallaştırdığı sinema pratiği Etno-kurmaca türii analiz edilmektedir. Çalışmanın amacında, yönetmenin “gerçeklere nüfus etmenin tek yolu” olarak tanımladığı etno-kurmacanın, biçimsel ve içeriksel olarak etnografık belgesel film yapımına etkisi irdelenmektedir. Bu bağlamda Jean Rouch ’un yönetmenliğini yaptığı “Jaguar ” filmi üzerinden kültürel ve sinemasal kavramlar açıklanmakta ve etnografık film yapım sürecine kazandırdığı yenilikler belirtilmektedir. Kurgusal ve kurgusal olmayanlar arasındaki sınırın; kamera, kameraman, etnografık özne ve kavramlarla nasıl yapılandığı açıklanmaktadır. Kültürel kavramlar, Rouch ’un sinemasında önemli yer tutmaktadır. Rouch’un sinemasında “öteki" ile olan etnografık ilişki yönetmen kadar karakterlerin de sesinin duyulmasını sağlar. Film sürecinde “öteki” konumudaki özneler, filmin içindeki işbirliği ile dönüşerek paylaşımcı bir doğaçlama biçimi ortaya çıkmaktadır. Etno-kurmaca belgesel filmin “gerçek" unsurunun oluşturduğu katı sınırları yumuşatarak, gerçeğin temsiline farklı bir bakış açısı kazandırmaktadır. Gerçeğe dair yorumu da film kahramanlarına ve izleyiciye bırakmaktadır. Araştırmanın sonucunda Jean Rouch’un etno-kurmaca türü içinde uyguladığı deneyimlerle, öykünün ve filmin kendi gerçekliğini yaratarak izleyiciye ulaştığı görülmektedir.Publication Metadata only Resmin çağdaş sanatla birlikte hareketli bir görüntüye dönüşmesi, video art(2019-12) Uludağ Eraslan, ReyhanBu çalışmada; "Bir film üzerinde sıralanmış resimlerin gösterici yardımıyla ekrana ard arda düşürülmesi sonunda hareketin yeniden kurulmasıyla ortaya çıkan görünüş, görüntülük üzerindeki hareketli resimler bütünü." tanımından yola çıkarak video sanatının sanat tarihinde ki resimleri hareketli birer görüntüye dönüştürmesi İncelenmektedir. Bu kapsamda, Nil Yalter, Bili T. Jones, Bill Viola, Norman McLaren, Sam Taylor-Wood ve AES +F Grubunun çalışmaları ele alınmıştır. Ele alınan örnek sanatçılar desenin ve resmin durağan yapısını bozarak, hareket ve performans ile birleştirdikleri eserler oluşturmuşlardır. Bu çalışmaların sanat tarihindeki resimlerle bağlantıları üzerinde de durulmuştur. Araştırmalar sonucunda video sanatçılarının resim sanatı tarihinden referans alarak eserler ürettikleri ve tuval resmini hareketli birer görüntüye dönüştürdükleri net bir şekilde anlaşılmaktadır.Publication Metadata only Kayıp Otoban Filminde Çizgisel Olmayan Kurgu Yaklaşımı ve Rüya İlişkisi(2019-07) Bikiç, Ahmetİnsan, zihni zamanla gelişen, düşünce yapısı değişen, giderek beklentiler karşısında olgunlaşan bir varlıktır. Sinema da insan yapımıdır. Bu nedenle, zaman içerisinde mevcut anlatım biçiminde/dilinde değişimler oluşabilmektedir. Bu bağlamda, önceden yapılan eserlere farklı bakış açılarıyla yaklaşılmaktadır. Kurgu türleri arasında yer alan çizgisel olmayan kurgunun da şekli, türü ve mantığı bu esnekliğe yer vermektedir. Çizgisel olmayan kurgu diline sahip filmlerin temelinde “bilinçaltı” öğeler konu olarak işlenmektedir. Bu işleyiş “izleyiciye bırakma olgusu”nu destekler niteliktedir. Aynı filmin birden fazla kurgusuna sahip yeni anlatım biçimleri ile karşı karşıya kalmak, izleyicide farklı bakış açıları yaratmaktadır. Çizgisel olmayan kurgu yöntemi, sinema dilinin zenginlikleri arasında gösterilebilmektedir. İzleyicide “bilinçaltına yönelme” düşünme biçimi arttırılmaktadır. Bilindiği üzere her izleyici farklı demografik özelliklere sahiptir. Bu farklılık her filmi farklı yorumlama ve algılama sürecine bırakmaktadır. İnsan öğesinin daha çok bilinçaltı ve psikolojik süreçlerinin konu alındığı filmde, çizgisel olmayan her filmin, bilinçaltı ve psikolojik süreçler taşıyıp taşımadığı, insan kimliğinden dolayı taşıyor olsa bile, bu genellemenin doğruluğu ve geçerliliği soruları araştırmanın içeriğini belirlemektedir. Bu çalışmada Sigmund Freud ve onun psikanaliz kuramıyla rüya olgusu bilimsel ve kapsamlı bir şekilde ele alınacak, 1997 yılı Hollywood yapımı Kayıp Otoban filmi üzerinden çizgisel olmayan kurgu-rüya ilişkisi sorgulanacak, film psikanalatik çözümleme yöntemiyle irdelenecektir.Publication Metadata only Film Mekanlarında Kadın Karakterlerin Temsili Üzerine Bir Araştırma:Karanlık Üstüne Öyküler Üçlemesi(2019-07) Çakar Bikiç, Nagihan; 229483Zeki Demirkubuz sineması, karşıt ve muhalif bir üretim süreci, doğrusal anlatıdan ve geleneklerden kopuş, kendi film yapım sürecinin farkında olma ve kapitalizme dayalı üretimin dışında yer alma gibi bağımsız sinemanın belirleyici ve ayırt edici özelliklerini benimsemektedir. Varoluşçu felsefenin uğraştığı özgürlük, acı, yabancılaşma, kötü niyet, sorumluluk, vicdan, düşünce ve eylem arasındaki çelişki gibi temel soru ve sorunlar aynı zamanda Demirkubuz’un da yönetmenliğinin temelini teşkil etmektedir. Yönetmen bu konularla ilgilenirken, karakterlerine yazdığı diyalogların yanında filmlerinde kurduğu mekanlar ile izleyiciye anlatının derinliğini hissettirmektedir. Yönetmenin kurduğu mekan içerisinde sunulan kadın karakterler ise suçlu ve kötü olduğu gibi aynı zamanda suçsuz ve iyi karakterler olarak da hayat bulmuşlardır. Demirkubuz sinemasının temelinde toplumsal değer ve kabullerden kopmuş bireylerin özlerini arama çabası bulunmaktadır. Bu çalışmada Zeki Demirkubuz’un yönettiği Karanlık Üstüne Öyküler üçlemesini oluşturan Yazgı (2001), İtiraf (2001) ve Bekleme Odası (2003) filmlerindeki kadın karakterlerin anlatıda temsil edildiği mekanlar incelenerek yönetmenin kadın karakterleri izleyiciye nasıl sunduğuna bakılacaktır. Çalışma kapsamında üçlemede yer alan kadın karakterlerin mekan içindeki konumu, feminist film eleştirisi temel alınarak anlatıbilim öğelerinden mekan ve öykü öğelerinin karakterlerle ilişkisi bağlamında incelenecek, mekanın anlatıya ve karakter temsiline etkisi tartışılacaktır.Publication Metadata only Biçim Olarak Deneme Film: Chat Perche (Marker:2004)(2018-05) Göztepe, Mustafa Orhan; 135815Chat Perche (Sırıtan Kedi), Chris Marker'ın kariyerindeki iki temel eğilimi ortaya koyar: aynı anda hem Paris sokaklarında politik hareketlerin izini sürer hem de bir kent gezgininin tesadüf, şans ve merakla oluşturduğu kişisel gezi rehberini bize sunar. Andre Bazin'in, Marker'ın 1958'de gerçekleştirdiği filmi Sibirya'dan Mektup üzerine yazdığı makalesinde, Marker'ın çalışmasını "film tarafından belgelenmiş bir deneme" olarak nitelemesi, kuşkusuz yönetmeni deneme filmin öncü ismi olarak ortaya çıkarmıştır. Adorno'nun mükemmel bir eleştiri biçimi olarak tanımladığı deneme, kuralsız tanımsız melez bir tür olarak, deneme film açısından aydınlatıcıdır. Yönetmenin kendini saklama konusundaki ısrarı sebebiyle, otobiyografiye daha yakın olan 'film günce' türünden ayrışan film, "soyut düşüncelerle somut gerçekleri karıştırarak politik olarak yüklü imgeler yelpazesi sunar" (Arthur). Bu çalışma, bir deneme film olarak, karmaşık yapısıyla seyirciyi aynı anda hem takip edilmesi güç bir seyirliğin içine sokan hem de politik olarak yüklü imgeler yelpazesiyle anlam üretimini seyirciye devrederek ideolojik olarak onu şartlamayı reddeden Chat Perche'yi ele almaktadır.Publication Open Access Türkiye’de Belgesel Film Festivallerinde Film Seçimlerini Belirleyen Etkenler(2018-06) Çakar Bikiç, Nagihan; 229483Film festivalleri ve festival bünyesindeki seçici kurullar tıpkı iletişim sürecinde olduğu gibi, içeriğin seçilmesinde, sunulmasında ve seyirciye ulaştırılmasında, belirleyicidir. Festivalleri düzenleyen organizasyonlar ve bu organizasyonları destekleyen finans kaynakları, bir yönüyle izleyiciye sunulan filmlerin içeriğini de belirlemektedir. Çalışma, bu organizasyonların bir parçası olarak festivallerinin seçici kurullarının, film üretimi, gösterimi ve tüketiminde etkili aktörler olduğu gerçeğinden hareketle, seçici kurulların film seçimlerini belirleyen etkenleri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Türkiye’deki belgesel film festivallerini düzenleyen; kamu kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, bağımsız kişiler, üniversiteler ve özel kuruluşların her birinden süreklilik ve eskiliklerine göre birer örnek alınarak, TRT Belgesel Ödülleri, İstanbul Kısa Film Festivali, Antalya Film Festivali; İFSAK Kısa Film ve Belgesel Yarışması, Serka Kısa Film ve Belgesel Yarışması, Kısaca Öğrenci Filmleri Festivali, Okan Üniversitesi Öğrenci Filmleri Kısa Film Yarışması, Akbank Kısa Film Festivali ile inceleme alanı sınırlandırılarak, bu amaçla, 8 organizasyon içerisinden yukarıda belirlenen ölçütlere göre seçilen festivallerin, 2010-2016 yılları arasında festivallere başvuruda bulunan film sayıları, jüri üyeleri ve dereceye giren filmler ile çalışmanın analiz kısmı zenginleştirilerek elde edilen veriler döküman inceleme ve literatür taranarak elde edilen bulgular değerlendirilmiştir. Ayrıca seçilen festivallerde görev alan komite üyeleri, jüri üyeleri ve ödül alan yönetmenler ile yapılan yüz yüze derinlemesine ve internet aracılığı ile yapılan görüşmeler içerik analizi yöntembilimi ile ele alınmıştır.Publication Metadata only Documentary Film Elements in Instagram Stories: A study on Phenomena(2018) Çakar Bikiç, Nagihan; Türten, Burak; 229483; 215474Yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesi birlikte sosyal ağlar, bireylerin günlük yaşamlarının bir parçası haline gelmiştir. Bu değişimle birlikte Facebook, Twitter, Instagram, Youtube gibi sosyal medya platformları, gündelik yaşama ilişkin görsel - işitsel içerikler paylaşılmasına olanak sunmaktadır. Bu olanaklar çerçevesinde sosyal medya kullanıcılarının, yaşamlarına ilişkin, kendilerinin de anlatıcı olarak yer aldığı 14 saniyelik videoları paylaşması olağan hale gelmiştir. Sosyal medya araçlarından olan Instagram’da 24 saat içerisinde yaşanan tüm anların hikayeleştirilerek paylaşılması da öne çıkan paylaşım türlerinden olmuştur. İçerik paylaşım ortamlarının değişmesi ile birlikte üretilen içeriklerde de değişimler yaşanmıştır. Belgesel filmlerin de değişime uğrayan içerikler arasında olduğu ön görülmektedir. Değiştiği ön görülen belgesel form, selfie / özçekim belgesel kavramı ile açıklanmaktadır. Araştırmada “Instagram hikâyeleri belgesel film unsurları taşımakta mıdır?” sorusu irdelenmektedir. Bu bağlamda “Instagram hikâyeleri yaşamın olağan gerçekliğinde, belgesel film unsurları taşımaktadır.” araştırmanın varsayımını oluşturmaktadır. Araştırmanın evreni ise Instagram’da kullanıcı hesabına sahip anneler olarak belirlenmiştir. Bu doğrultuda 200 bin’in üzerinde takipçiye sahip olan hesaplar arasından kolayda örnekleme yöntemi ile 6 anne hesabı belirlenmiş ve araştırmanın örneklemi olarak tespit edilmiştir. Örneklem olarak belirlenen hesaplarda paylaşılan hikâyeler, 7 gün süre ile takip edilerek içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir. Hikâyelerde yer alan unsurlar, Bill Nichols’ın belgesel filmi tanımlarken ortaya koyduğu “Belgeseller gerçek şeyleri, gerçek kişileri ve gerçek dünyada olup biten öyküleri barındırmaktadır.” ifadesi ve ilk belgesel film olarak tanımlanan Kuzeyli Nanook filminin özellikleri göz önünde bulundurularak kodlanmıştır. Temalar altında oluşan kodlara ilişkin veriler çözümlenmiş ve Instagram hikâyelerinde belgesel film unsurları yer aldığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda sonuç olarak “Selfie / özçekim belgesel” kavramının, belgesel unsurlar taşıyan Instagram hikâyeleri açısından kullanılabileceği önerilmektedir.Publication Open Access Kadın rollerinin televizyon dizilerinde yer alma biçimlerine ilişkin bir karşılaştırma: Paramparça ve medcezir örneği(2019) Çakar Bikiç, Nagihan; Ağaoğlu Ercan, Ebru; 229483Bu çalışmanın amacı, kadına toplum tarafından atfedilen kadınlık rollerinin, diziler üzerinden yeniden üretilmesinin örneklerini incelemek ve medyanın kadınlarla ilgili cinsiyetçi stereotipler sunduğunu ve patriarkal toplumdaki ikincil konumlarını pekiştirdiğini ortaya koymaktır. Bu çalışmada, ataerkil yapıya ait kodları yeniden üreten “Paramparça” dizisi ve buna karşın güçlü kadın temsiline yer verişi açısından “Medcezir” dizisi örneklem olarak seçilmiştir. Bu noktadan hareketle örnekleme dahil edilen iki dizinin aynı yayın dönemine denk gelen sezonları seçilmiş; diziler nitel veri analizi yöntemiyle senaryo, söylem ve görüntü/ gösterge açısından incelenmiş ve örnekleme dahil edilen iki dizinin kadın karakterleri elde edilen veriler ışığında karşılaştırma yapılarak, feminist kuram açısından yorumlanmıştır. Kadınların gerçek haliyle dizilerde neden temsil edilmediği, dizilerde yer alan kadın karakterlere rağmen, filmlerde erkek egemen söylemin nasıl devam ettirildiği, bu söylem içinde kadınların nasıl resmedildikleri ve gerçek yaşamdaki kadın deneyimlerinin dizilerde neden göz ardı edildiği çalışmanın sorunsalını oluşturmaktadır. Feminist teori açısından Gülnur Savran Acar, Christine Delphy, Heidi Hartmann gibi feminist yazarların bakış açıları ele alınmıştır.Publication Open Access Vampir figürünün sinema ve dizi filmlerde uyarlanması Türkiye örneği:Yaşamayanlar(2019) Şakrak, Bilgehan Ece; 52230Edebiyat, hiç kuşkusuz ki hem sinemanın hem de televizyonun modern dünya insanının hayatına girdiği ilk zamanlardan bugüne kadar, teknolojiyle birlikte sürekli ilerleyen bu iki mecra için üretilen kurmaca yapımların beslendiği en önemli kaynaklarından biridir. Vampirler ise yüzyıllardan beri hem sözlü, hem yazılı, hem de görsel-işitsel sanatların korku türüyle özdeşleşen en ikonik imgelerden birisidir. Vampirlerle ilgili çok geniş bir yazınsal alan bulunmasına rağmen Bram Stoker’ın 1896’da yazdığı ünlü romanı Dracula, belki de sinema ve televizyon için uyarlamasının en çok yapıldığı romandır. Bu nedenle Dracula’nın vampir anlatısının büyük ölçüde karakteristiğini oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu çalışmada, Dracula’nın vampir miti içindeki yerine değinilmiş; sinema ve televizyondaki vampir mitiyle ilgili birçok uyarlamanın karakteristiğini oluşturan Dracula’yı esas alan örneklere yer verilmiş; korku, canavar ve kurban ilişkisi “ötekilik” üzerinden değerlendirilmiştir. Bu kuramsal çerçeve dâhilinde, Dracula’ya dayanan vampir anlatısının, Türkiye’de Eylül 2018- Ekim 2018 tarihleri arasında toplam sekiz bölümden oluşan yerli vampir dizi filmi Yaşamayanlar’daki dönüşümü incelenmiştir.Publication Open Access Alternatif İran filmleri, oryantalizm ve iki bacaklı at(2019) Şakrak, Bilgehan Ece; 52230Ana akım Hollywood filmlerine karşı alternatif bir yaklaşım sergileyen İran filmleri, özellikle 1990’lı yıllarda film festivalleri aracılığıyla uluslararası platformda kendini göstermeye başlar. Batı’nın karşısında Doğu’nun oluşu, hiç kuşkusuz ki Doğu’nun anlamlandırılması konusunda temsiliyete ilişkin “oryantalizm ve ötekilik” gibi birtakım kavramları da beraberinde getirir. Bu çalışmada, alternatif İran filmlerinin anlatısının nasıl bir zemin üzerine kurulduğunun anlaşılması için öncelikle İran sinema tarihine değinilmiş, 90’lı yıllarda uluslararası festivallerle Batı’nın dikkatini çeken ve popülerleşen alternatif İran filmlerindeki genel anlatı yapısı Arkadaşımın Evi Nerede? (1987), Cennetin Çocukları (1997), Sarhoş Atlar Zamanı (2000) gibi örneklerle değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı ise yaklaşık olarak yirmi yıllık süreç içinde, İran filmlerindeki alternatif anlatının nasıl dönüştüğünün saptanmasıdır. Bu noktada uluslararası film festivallerinde Batı’nın takdirini kazanarak ödülden ödüle koşan, yönetmenliğini İranlı Samira Makhmalbaf’ın yaptığı İki Bacaklı At (2008) filmi, Edward Said’in oryantalizme ilişkin görüşleri çerçevesinde çözümlenmiş, Batı’nın önünde Doğu’nun “kendi kendini ötekileştirme” si bağlamında değerlendirilmiştir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »