Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü / Department of International Trade and Finance

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6795

International Trade

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 83
  • Publication
    Saldırgan Realizm Perspektifinden Rusya’nın Kırımı’ı İlhakı (2014)
    (Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) AYŞEGÜL, KETENCİ
    Saldırgan Realizm, büyük güçlerin kendilerine yönelik tehditlere karşı çok hassas olduklarını ve gerekli görüldüğü taktirde sert güç unsurlarını da kullanarak tehdidi bertaraf etmeye çalıştıklarını belirtir. Rusya, 2014 yılında Kırım’ı ilhak ederek, yakın coğrafyasındaki tehdide/potansiyel tehditlere karşı ne kadar hassas olduğunu göstermiştir. II. Dünya Savaşı sonrasında ilk defa topraklarına bir toprak parçası katmasının yanında, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi iki ülke ilişkileri açısından bir dönüm noktası olarak da kabul edilebilir. Çalışmada, Rusya’nı Kırım’ı ilhakı, Saldırgan Realizm merceğinden ele alınmakta, kendini büyük bir güç olarak gören Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin ardındaki saikler ve günümüz uluslararası konjonktüre etkileri ele alınmaktadır.
  • Item
    1. Dış Ticaret Zirvesi: “Uluslararası Ticarette 100 Yılın Mirası ve Sürdürülebilir Gelecek Vizyonu”: Konferans Özet Kitapçığı
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2024) Kolektif; ed., Çiğdem Kaya; ed., Nebile Korucu Gümüşoğlu; ed., Namıka Elif Küçük
  • Publication
    Perceptions and Expectations of International and Ethnically Diverse Students in the Context of Diversity Management Policy Document in a Turkish Foundation University
    (Türk Kooperatifçilik Kurumu, 2023) Bataklar, Sinan; DEVECİYAN, MERİ TAKSİ
    The aim of this study is to analyse the effects of having policy documents regarding diversity management on students’ perceptions in higher education context. The study was carried out with 25 international students and students with different ethnic backgrounds who have been studying in various undergraduate and associate degree programs of a Turkish foundation university. The data were gathered via open-ended questions and phenomenology method. The data were applied using the qualitative content analysis approach. Based on the analysis of the data, noticeable themes have been reached regarding the students’ perceptions of the university’s diversity management policies and the academic satisfaction they get in the provided learning atmosphere during their time on and off campus. The themes and their sub-themes are as follows: The theme “the presence of the university to provide an inclusive educational atmosphere in the availability of students from different countries and ethnic backgrounds” include the significance of policy documents of the higher education institution, the necessity of an international campus and awareness raising and networking events, the theme “expectations to increase satisfaction about academic processes” includes the sub-themes of academic material support, learn by doing (allocation of more time for internship), more interaction with the academic staff, qualifications of the academic staff and sensitivity to individual learner types and learner backgrounds, the theme “expectations to create an international campus with a successful diversity management among students” includes attracting more students from different regions of the world, communication frameworks among students and graduates, high frequency of extra-curricular activities.
  • Publication
    A Novel Multistage CAD System for Breast Cancer Diagnosis
    (Springer London Ltd., 2023) Karacan, Kübra; UYAR, TEVFİK; Tunga, Burcu; Tunga, M. Alper
    Computer-aided diagnosis (CAD) systems are widely used to diagnose breast cancer using mammography screening. In this research, we proposed a new multistage CAD system based on image decomposition with High-Dimensional Model Representation (HDMR) which is a divide-and-conquer algorithm. We used digital mammograms from Digital Database for Screening Mammography as dataset. We neglected BIRADS classification and used a brand-new clustering based on HDMR constant and breast size. To find the best performance of HDMR-based CAD system, we compared different pre-processing settings such as contrast enhancement with CLAHE and HDMR, feature extraction with HDMR, feature scaling, dimension reduction with Linear Discriminant Analysis. We used several Machine Learning algorithms and measured the performance of proposed system for normal-benign-malign classification, cancer detection, mass detection and found that the proposed system achieves 66%, 71% and 87% accuracy, respectively. We were able to achieve 92% accuracy, 100% sensitivity and 91% specificity in specific clusters. These results are comparable with deep learning-based methods although we simplified the pipeline and used brand-new HDMR-based processes.
  • Publication
    Yenilik İktisadı
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2003) DÜNDAR, DURMUŞ; İlhan Ulusan
  • Publication
    Bilim, Araştırma ve Uygulamalı Hukukta Yöntem
    (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2002) DÜNDAR, DURMUŞ; İlhan Ulusan
  • Publication
    Girişimcinin Sosyal Sermayesi Ölçeği: Bir Ölçek Uyarlama Çalışması
    (Marmara Üniversitesi, 2022) MUMCU, ARTÜR YETVART; ÇAKAREL, TAHA YUSUF; Demirbağ, Orkun
    Bu araştırmada, son yıllarda girişimcilik literatüründe önemli bir araştırma alanı olan girişimcinin sosyal sermayesi kavramı açıklanarak, ulusal literatürde girişimcinin sosyal sermayesi ölçümleyebilecek niteliğe sahip geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı geliştirmek hedeflenmektedir. Bu ölçek uyarlama çalışması, Hernández-Carrión ve arkadaşları (2017) tarafından geliştirilen Girişimci’nin Sosyal Sermayesi Ölçeğinin Türkçe geçerlemesi kapsamında, güvenilirlik ve geçerlilik değerlerini içermektedir. Türkiye’den 375 adet girişimci ile yürütülen bu çalışmada, ölçeğin orijinal dört faktörlü yapısına uygun şekilde dilimizde de 24 maddeden ve dört boyuttan oluşan bir yapıya sahip olduğu gözlemlenmiştir. Bu boyutlar; kişisel ilişkiler, profesyonel ilişkiler, yardımcı ilişkiler, kurumsal ilişkiler olarak belirlenmiştir. Yapılan güvenilirlik analizinde girişimcinin sosyal sermayesi ölçeğinin Cronbach Alfa katsayısı, sırasıyla 0,83, 0,77, 0,82 ve 0,87’dir. Yapılan araştırma kapsamında ulusal literatüre girişimcinin sosyal sermayesi ile ilgili yeni bir kavram kazandırılmıştır. İstatistiksel analizler neticesinde, uyarlama çalışması yapılan girişimcinin sosyal sermayesi ölçeği, Türkiye’deki girişimcinin sosyal sermayesinin ölçülmesinde geçerli ve güvenilir bir ölçek olarak kullanılabileceğini göstermektedir.
  • Publication
    Gözetimli Makine Öğrenmesiyle Noktalama ve Etkisiz Kelime Sıklıkları Kullanarak Yazar Tanıma
    (Gazi Üniversitesi Bilişim Enstitüsü, 2021) UYAR, TEVFİK; Uyar, Kübra Karacan; Yağlı, Emre
    Bu çalışmada köşe yazısı uzunluğundaki yazılarda noktalama ve etkisiz kelime kullanım sıklığı gibi basit özniteliklerin yazar tanımada yeterli olduğu ortaya konmuştur. Cumhuriyet gazetesi yazarlarından sıkça köşe yazan 6 adedi seçilerek her birinin çalışmanın başladığı tarihten geriye doğru son 120 köşe yazıları alınmış, her bir yazı için bir takım etkisiz kelime ve noktalama işaretlerinin kullanım sıklıklarına dayanan dokuz adet öznitelik elde edilmiştir. Sekiz gözetimli yapay öğrenme algoritması eğitildikten sonra yazının yazarını tanıma başarısı önişlemsiz ve önişlemden geçirilmiş veri kümelerinde ayrı ayrı ölçülmüş, asgari %82 ve azami %92 olmak üzere yüksek isabetli sonuçlar elde edilmiştir. Ölçeklemenin ve temel bileşen analizinin (PCA) başarıyı anlamlı miktarda değiştirmediği, ancak ölçekleme ve boyut azaltma yöntemi olarak doğrusal ayırtaç çözümlemenin (LDA) birlikte kullanılmasının en yakın komşu (kNN) ve Gaussian Naive Bayes (GNB) algoritmalarının yöntemlerin başarılarında yüksek anlamlı (p<0.001), destek vektör makineleri (SVM) algoritmasının başarısında ise anlamlı (p<0.05) bir fark yarattığı görülmüştür. Ayrıca karar ağacı temelli rasgele orman algoritmasında (RF) öznitelik önem analizi yapılarak cümle başına ortalama kelime sayısının ve virgül kullanma sıklığının en ayırıcı öznitelikler olduğu tespit edilmiştir.
  • Publication
    Women’s Employment in Turkey’s ICT Sector: An Examination From a Social Inclusion Perspective
    (IGI Global, 2022) GÖRKEY, SELDA
    Women constitute one of the risk groups vulnerable to poverty; therefore, enabling their participation in the labor force is crucial to promoting social inclusion in a society. Employment in the information and communication technology (ICT) sector is widely known for being male-dominated, and recently women’s participation has become an important subject. This chapter aims to examine women’s employment in Turkey’s ICT sector from 2009 to 2016, from a social inclusion perspective, by using various indicators. Comparisons with European Union (EU) countries provide perspective on tracking the progress of employment structure and education choices for ICT by gender. All indicators signify the existence of a gender gap resulting in low rates of inclusion of women in Turkey’s ICT employment during the period. Examination of the reasons leads to making some policy recommendations to promote social inclusion of women in Turkey’s ICT employment. © 2022 by IGI Global. All rights reserved.
  • Publication
    Pazar Odaklılık ve Pazarlama Yeteneklerinin İşletmelerin Pazarlama Performansına Etkisi, İSO 1000 Grubunda Bir Araştırma
    (Melih Topaloğlu, 2019) UYANIK, MEZİYET; Yükselen, Cemal
    Amaç – Çalışmada bütünsel olarak ve bileşenleri bazında pazar odaklılık ve pazarlama yeteneklerinin göreli pazarlama performans göstergeleri üzerindeki etkilerinin saptanması amaçlanmıştır.Yöntem: Geliştirilen araştırma modeli, İSO tarafından hazırlanan Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu ve Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listelerinde yer alan işletmeler üzerinde test edilmiştir. Anket yöntemi ile elde edilen veriler, SPSS 20 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir.Bulgular – Çalışmada pazar odaklılık yaklaşımını oluşturan bileşenlerinin ve pazarlama yeteneklerinden işlevsel yetenekler ve sosyal medya kullanımına yönelik yeteneklerin tüm göreli pazarlama performans göstergelerini olumlu yönde etkilediği, insan sermayesine yönelik yeteneklerin yalnızca göreli müşteri tatmini üzerinde anlamlı ve pozitif bir etkisi olduğu, departman yapısı yeteneklerinin ise tüm pazarlama performans göstergelerini negatif yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.Tartışma – Pazar odaklılık yaklaşımını oluşturan müşteri odaklılık, rakip odaklılık, fonksiyonlar arası koordinasyon bileşenleri birlikte ele alındıklarında, pazarlama performans göstergelerini açıklamada istatistiksel olarak anlamlı katkının fonksiyonlar arası koordinasyon bileşeni tarafından sağlandığının tespit edilmesi, pazar odaklılığın performansa olan etkisinde bu bileşenin daha fazla önem arz ettiği şeklinde yorumlanabilir. İşlevsel yeteneklerin pazarlama performansına olumlu katkısının yanı sıra bu yetenekler arasında güçlü bir korelasyon saptanması söz konu yeteneklerin birbirlerine bağlılığını ortaya koymaktadır. Sosyal medya kullanımına yönelik yeteneklerin performansa olan olumlu etkisi geleneksel pazarlama faaliyetlerinde sosyal medya kullanımın faydasına işaret etmektedir. İnsan sermayesine yönelik yeteneklerde elde edilen bulgular, yöneticilerin bilgi altyapıları ve deneyimlerinin göreli pazar etkinliği ve karlılık üzerinde anlamlı katkı sağlamadığını ifade etmektedir. Departman yapısı yeteneklerinin ise çalışmada ele alınan tüm pazarlama performans göstergelerini negatif yönde etkilemesi, pazarlama departmanın organizasyon içindeki gücünün ve etkinliğinin önemini vurgular niteliktedir.
  • Publication
    Otomotiv Sektöründeki Satınalma Süreçlerinde Bireysel Tüketicilerin Tercihlerinin Analizi: Bir Anket Çalışması
    (A Kitap, 2019) İNCEKARA, BEYHAN; Yılmaz, Erhan; İncekara, Rahmi
    Otomotiv sektörü bir çok sektörle birlikte hareket eden bir sektör olup ekonomi içinoldukça önemli düzeyde katma değer yaratan bir sektördür. Gerek üretim hacmi gerek yarattığıistihdam ve teknolojik gelişmeyle de desteklendiğinde ilerleyen dönemlerde önemi daha daartacak olan sektörlerden biri otomotivdir. Bu sebeple otomotiv sektöründeki talebin canlıtutulması için tüketici davranışlarının analiz edilmesi ve yapılması gereken işletme bazındamikro politikaların planlanması gerekmektedir. Çalışmanın ilk bölümünde otomotiv sektörünündoğuşu ve gelişiminden yola çıkılmış, takiben sektörün hem dünya hem de ülkemiz ekonomisiiçindeki rolü ve önemi açıklanmıştır. İkinci bölümde, sektörün sürdürülebilirliğinin devamedebilmesi için yegane unsur olan tüketici ve tüketici davranışları ele alınmıştır. Üçüncübölümde sektör ile tüketici davranışlarının bağımlılığı anket yöntemiyle açıklanmayaçalışılmıştır. Çalışma dahilinde hazırlanan anket, ülke genelinde 18 yaş üzerindeki bireylerhedef alınarak oluşturulmuş ve dağıtılmıştır. Anket sonuçlarına göre, otomotiv sektöründekisatın alma süreçlerinde tüketici davranışlarına etki eden faktörler sıralanmıştır. AraştırmadaTürkiye’de 26-35 yaş arasındaki tüketicilerin, otomobil satın alırken ürünü satan yerler veburalardaki satış danışmanlarından bilgi almayı tercih edip etmedikleri sorusuna yanıtaranmıştır. Elde edilen veriler ışığında, sorumuzda tanımlanan tüketici profilinin, otomobilsatın alırken ürünü satan yerler ve buralardaki satış danışmanlarından bilgi almayı tercihetmedikleri görülmüştür.
  • Publication
    Understanding the Management and Leadership Culture of the Innovative Automotive Companies
    (Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi İ.İ.B.F., 2020) OKATAN, KAĞAN
    Management and leadership styles and approaches have always been important for business and management literature. The dominance of management and leadership on companies’ success or failure has been highlighted and investigated by important amount of studies in existing literature. This study investigates the management and leadership culture type of sample innovative companies from automotive industry by applying ‘competing values framework assessment’ . This study also identifies the culture types of other dimensions of organizational culture and provides a consolidated view. The results demonstrated the dominance of market culture which fosters competition among the members of the organization and success oriented. On the other hand, hierarchy culture has considerable existence in the ‘management of employees’ dimension of the organizational culture. All four culture types’ existence levels are also represented in the study for all dimensions of organizational culture.
  • Publication
    Agent-Based Modelling of Interstellar Contacts Using Rumour Spread Models
    (Cambridge University Press, 2020) Uyar, Tevfik; Özel, Mehmet Emin
    Some stochastic model of rumours asserts that even an advanced communication network does not guarantee every agent hears certain news because they predict that rumour spreaders convert to stifflers when contacted with an informed agent. In this study, we adapted two rumour spread models to interstellar communication by developing an agent-based model (ABM) for exploring the issue more rigorously. We enhanced the spread models by adding two additional parameters called conversion probability and stop-criterion, which represent the eagerness and persistency of civilizations to establish new contacts. Results of the ABM under several settings suggest that limited SETI searches lead to undiscovered civilizations. Earth may be one of these undiscovered civilizations although an advanced communication network might already be set up. Hence, we speculate that rumour spread models can propose another solution to Fermi's Paradox.
  • Publication
    Bitcoine İkame Öncü Kripto Paraların Gelecek Değer Analizi
    (İKÜ Yayınevi, 2021) Küçük, Namıka Elif; Güngül, Murat; 285373
    Kripto paralar gerek yapısı gerek işleyiş mekanizması ile genel geçer para mantığından farklılaşmış yeni bir ödeme ve yatırım aracıdır. Teknolojik alt yapıları ve istisna harici merkeziyetsiz varlığa sahip olmaları kendilerine bu derece ekonomi içerisinde yer bulmalarını sağlamıştır. Kripto paralar içerisinde kuşkusuz en çok bilineni 2009 yılında temelleri atılmış ve 2010 yılında kullanıma açılan ve ilk olma özelliğiyle Bitcoin’dir. Süreç içerisinde sayıları 5 bini bulan kripto paralar ortaya çıkmıştır. Ancak yeni kripto paralar ilgi görüp büyük değerlere ulaşmış olsalar da henüz tekel bazda hiçbiri Bitcoin’in değerine ulaşamamıştır. Bu sebeple çalışmada, Bitcoin’e ikame olarak ortaya çıkan kripto paralardan öncü olabileceği düşünülen bazı kripto paraların tarihsel geçmişi, mevcut durumları ve gelecekte elde edecekleri tahmini değer üzerinden ulaşacakları potansiyel konumları araştırılacaktır. Ethereum, Ripple ve Litecoin Bitcoin’e ikame öncü kripto paralar olarak seçilmiştir. Bu seçim yapılırken söz konusu kripto paraların piyasa değerleri, çıkış yılları ve bazı durumlar için birbirinden farklılaşan yapıları göz önüne alınmıştır. Çalışmanın ekonometrik analizinde yöntem olarak verilerin son değişimlerini ve özelikle sıçramalarını dikkate alarak tahmin yapmayı sağlayan Üstel Düzleştirme Yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem ile seçili kripto paraların önümüzdeki iki yıl için ulaşacakları tahmini değerleri hesaplanacaktır. Aylık bazda veri kullanılacak olup dönem aralığı çıkış yılından kaynaklı her kripto para için farklılaşacaktır.
  • Publication
    Karşılaştırmalı Uluslararası Ticaret Teorileri
    (İKÜ Yayınevi, 2021) Küçük, Namıka Elif; 285373
    Uluslararası ticaret teorileri ülkeler arasındaki ticaretin neden yapıldığını, hangi malların ticarete konu olacağını ve dış ticaret hadlerinin nasıl oluştuğunu açıklayan teorilerden meydana gelmektedir. Teoriler ülkelerin serbest ticaret koşulları altında ticaret yaptıkça elde edecekleri dış ticaretten kazançları ve dolayısıyla refah artışı sağlayacaklarını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda geleneksel uluslararası ticaret teorileri Adam Smith’in Mutlak Üstünlükler Teorisiyle başlayıp David Ricardo’nun “Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi”, Alfred Marshall’ın “Teklif Eğrileri”, John Stuart Mill’in “Karşılıklı Talep Kanunu” ve nihayet Eli Heckscher ve Bertil Ohlin’in “Faktör Donatımı Teorisi” gibi teorilerle alan yazına katkılarla devam etmiştir. Yeni ticaret teorileri ise 1960’dan sonra ortaya çıkmış olup günümüz dünyasının ticaretini açıklamakta nispeten daha başarılı olan ticaret teoremleridir. Bu teoremler ise Nitelikli İşgücü Teorisi, Teknolojik Açık Teorisi, Ürün Yaşam Döngüsü Teoremi, Tercihlerde Benzerlik Teoremi, Ölçek Ekonomileri, Monopolcü Rekabet Teoremi’dir. Görüldüğü üzere ticaret teorileri ile ilgili alan yazın oldukça fazla olmakla birlikte bu teoriler arasında bağlantı kuran çalışmalara yeterli sayıda ulaşılamamaktadır. Bu durum ise uluslararası ticaret teorileri arasında neden sonuç ilişkisi kurarak konunun yeniden aktarılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu doğrultuda çalışmada literatür taraması yapılarak ticaret teorileri arasındaki geçişler neden sonuç ilişkisi ortaya konularak aktarılmıştır. Çalışmanın temel amacı uluslararası ticaret teorilerine geniş çerçeveden bakarak geleneksel ve yeni ticaret teorilerinin birbirileri arasındaki farkları ortaya koymaktır. Bu amaçla çalışmada sırasıyla geleneksel ticaret teorilerinden başlanarak ortaya çıkan teorilerin birbirlerini nasıl tamamladıkları ve her bir yeni teorinin sonunda bir sonraki teoriye neden ihtiyaç duyulduğu problemi deşifre edilerek konuya açıklama getirilmeye çalışılacaktır. Bu sayede uluslararası ticaret teorileri alan yazınında bir bütünlük yakalamaya çalışılacaktır.
  • Publication
    Kümelenme Politikalarının Başarısı: Kavramsal Açıdan Bir Değerlendirme
    (IRDITech 2019 Uluslararası Ar-Ge, İnovasyon ve Teknoloji Yönetimi Kongresi, 2019) Görkey, Selda; Küçük, Namıka Elif; 40657; 285373
    Kümelenme politikaları, bir ülkenin iktisadi kalkınmasında kilit rol oynayan sanayi kümelerini destekleyen politikalar bütünüdür. Bölgelerin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla kamu tarafından hazırlandığından, bu politikalar kalkınma politikasının bir aracı olarak kabul edilirler. Doğru politikaların oluşturulması ve uygun politika seçimi, gelişmişlik seviyesinin bölgeler arasında farklılaşmamasını ya da bu farkın daha az olmasını sağlayacaktır. Bu durum ise kümelenme politikalarının başarısının incelenmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. İlgili yazın incelendiğinde, çalışmaların oldukça büyük bir kısmının küme oluşturma, kümelenme politikaları ve uygulamadaki politikalara yoğunlaştığı dikkat çekmektedir. Bu politikaların başarısına kavramsal açıdan odaklanan ve konuyu bu eksende tartışan yeterli sayıda çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma ile kümelenme politikalarının başarısı ya da başarısızlığına ilişkin güncel bir durum değerlendirmesinin kavramsal açıdan yapılarak yazına katkıda bulunulması amaçlanmaktadır. Bu amaçla ilk olarak; içeriği konusunda tam bir uzlaşma bulunmayan kümelenme politikalarının sınırları çizilmeye çalışılmaktadır. Ardından kümelenme politikalarının başarısının son dönemde neden bir tartışma konusu olarak incelenebileceği açıklanarak, konuya ilişkin değerlendirme yapılmaktadır. Son olarak bu politikaların başarıya ulaşmasına yönelik çeşitli önerilerde bulunulmaktadır.
  • Publication
    Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nın Tarihsel Süreci ve Türkiye’ye Etkileri
    (2015) Küçük, Namıka Elif; Aslan, Nurdan; 285373; 4981
    Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik devletleri küresel ticarette oyunun kurallarını belirleyen iki kutuptur. Küreselleşme ile beraber uluslararası ticaret sınırları ortadan kalkmış ve ülkeler birbirleriyle daha az engele takılarak ticaret yapmaya başlamışlardır. Böylece ülkeler çeşitli seviyelerde entegrasyonlara dahil olarak ekonomilerini küresel ekonomiye entegre etmeye çalışmaktadırlar. Bu noktada Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nın yakın zamanda ortaya çıkması ve özellikle Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanacak olması serbest ticaret anlaşmalarının önemini bir kez daha dile getirmiştir. Bu anlaşmayla beraber dünya ticareti daha önce olmadığı gibi şekillenmiş olacaktır. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması imzalandığı takdirde Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere olumsuz etkilerinin olacağı açıktır. Bu çalışmada, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması detaylı bir şekilde anlatılarak imzalandığı takdirde Türkiye’ye olası etkileri ve Türkiye’nin anlaşmaya dâhil olabilmesinin yolları incelenmiştir.
  • Publication
    Ekonomide aklar ve karalar: Pandemi sonrası Türkiye ekonomisi
    (Dünya Gazetesi, 2022-03-26) Bakova, Raif; Yüksel, Şerif; 114415; 260366
  • Publication
    Korona ekonomisi ve kriz
    (Dünya Gazetesi, 2021-07-05) Bakova, Raif; Yüksel, Şerif; 114415; 260366
    Dünyada ve Türkiye’de 2020 yılı, ekonomileri ve toplumları derinden etkilediği gibi, ekonomi politik anlamında bir “kriz” süreci olarak nitelendirildi. Ekonomistler ve toplum bilimcilerle siyasetçilerin değerlendirmesi ~genelde~ bir ‘ekonomik kriz’ yaşandığı yönündeydi. Dünya ve ülkemiz kamuoyunun görüşleri içinde ağırlıklı olarak yaşanan krizin 1929 ‘Dünya Büyük Bunalımı’ ve 2008 yılı ‘Küresel Kredi Krizi’ ile kıyaslandı. Konunun uzmanları önce krizin boyutundan söz ederek süresi konusunda çeşitli görüşlerini belirtiyorlar. Aslında yaşananlar büyük travma ve sonuçlarıysa ekonomik sosyal bozulmadır. Bu kaotik ortamda bilimsel anlamda ‘ekonomik kriz’ yorumu, bünyesinde birçok doğru ve yanlışları içeriyor. O nedenle bu yazımızda tarihsel krizlerle ilişki, benzerlik ve ayrılan noktalar üzerinde duracağız. 1929 Buhranı ve korana Bugünlerde etkilediği ülke sayısı 184’e ulaşan korona virüs salgını için büyük felaket ve 1929 Dünya Büyük Bunalımı’ndan da büyük kriz olduğunu ileri sürenler çoğunluğu oluşturuyor. Dünya genelinde insanları izole ederek evlerine kapatan, yaşanan ölümler nedeniyle sağlık anlamında gerçekten büyük felaket. Ancak ekonomik kriz olarak 1929 Buhranı ile benzetilmesi pek mümkün değil. Amerika başta olmak üzere birçok ülke ve ekonomileri etkileyen 1929 krizinin kapsamı bu kadar büyük değildi. Krizin kaynağı sağlık sorunu olmayıp ‘Borsa krizi’ olarak belirlenmişti. Asıl önemlisi de ekonomi bilimi anlamında Adam Smith’in liberal ekonomi teorisinin uygulanması ve sonunda da başarısızlığıydı. Dünyada ekonomi politikasında bir değişim süreci yaşandı. Ekonomiler Keynesyen politikalar ile bu krizden çıkmayı başardılar. Kriz uzun yıllar sürdü, birçok banka ve sanayi kuruluşu battı ve gelir dağılımı bozulduğu gibi işsizlik milyonlarca insanı geçim sıkıntısına düşürdü. Birçok ülke, bugünkü iletişim ve mali küreselleşme olmadığından, krizin dışında kaldı. O dönemde kapalı bir ekonomi uygulayan Genç Türkiye Cumhuriyeti de bunlardan biriydi. Bugün dünyanın hemen hemen tamamını etkileyen ve tıbbi bir nedenden kaynaklanıp ekonomileri ve bir anlamda insanlığı tutsak eden bir krizle karşı karşıya bulunuluyor. Ekonomileri, finsans kurumlarını, sanayi işletmelerini ve diğer sektörleri durma aşamasına doğru yönelten ve önlenemeyen bir tehlikeli durum var. Üstelik çözüm süreci de net değil. Bir benzetme yapılırsa 200 km ile giden bir aracın 20 km’ye düşmesi gibi bir durum söz konusu. Bir önemli konu ise insan kayıplarının varlığı. Devletlerin sağlık kurumları, sağlık malzemeleri üreten sanayi işletmeleri ve sağlık çalışanları kapasitelerinin üzerinde bir güçle hizmet veriyorlar. Diğer kesimlerde sessizlik hüküm sürüyor. O nedenle de 1929 krizi ve bugünlerde yaşanan krizin ortak noktaları oldukça az. 2008 küresel kredi krizi ve korona Küresel ekonomi krizi anlamında kıyaslanan ‘2008 Küresel Kredi Krizi’ ile ‘Korona Krizi’nin de benzeyen yönleri olduğunu söylemek pek gerçekçi görünmüyor. Ekonomilerin büyümesinin eksiye dönmesi doğru ama oranlarının eşleşmesi olanaksız. Dünya küresel sistemleri ve aktörlerini derinden etkileyen 2008 krizi ekonomilerin %3 ile %5 aralığında küçülmesine neden olmuştu. Oysa bu kez %5-20 aralığında eksi büyümeden söz ediliyor. Tahmin şimdilik bu ama artabilir de. Küresel kredi krizinin (KKK) kaynağı bir ülke (ABD) ve aktörleri finansal kurum ve piyasalardı. Sade yurttaşların krizle uzaktan ve yakından ilgisi yoktu. ABD Ekonomi Yönetimi kendi ülke ekonomileri resesyona girmesin diye ev kredisi sektörünü (mortgage) destekler yönde politika izlediler. Ancak, konut kredileri ABD GSYH’nun yarısına yakın büyüklüğe ulaşıp bu kredilerden kaynaklanan türev piyasalar bir dev olunca da krize girdiler. Türev piyasalarda büyüklük 600 trilyona ulaştığında ABD GSYH’si 14.5 trilyon dolar ve dünya milli geliri ise 58 trilyon dolardı. Piyasalara katılan bankalar, sigorta şirketleri, yatırım bankaları ve bazı reel sektör şirketleri battı. Ne var ki ABD Merkez Bankası Başkanı, doktora tezi 1929 krizi olan, Ben Bernanke idi. Başkan Bernanke tezinden edindiği bilgileri küresel kredi krizine uygulayarak kamu desteğine öncelik verdi. FED’in 5.4 trilyon dolarlık finans desteği ile ABD ekonomisi iki yılda krizden çıktı. Krizin dolaylı mağduru Avrupa Birliği ise önce Euro krizine yakalandı ve hala o günlerin faturasını ödüyor. Krizin kapsamı hiçbir zaman 184 ülkeyi kapsamadı ve finans piyasalarında ve borsalarda yaralar açtı. Bazı yatırım bankaları (Lehman Brothers gibi), fonlar ve Avrupa Birliği’nde iki banka battı. Krizin yönetiminde hem Fed ve hem de AB Merkez Bankası aktif rol aldılar. Hükümet yöneticileri de hiçbir zaman bugünkü gibi karamsarlığa kapılmadılar. Çünkü batan fonlar yüksek faizin büyüsüne kapılan yatırımcılardı. Hem profesyonel yatırımcılar hem de amatörler kayıplara uğradı. Profesyonellere örnek eski Nasdaq Başkanı Madoff’un fonu ve onun müşterileriydi. Türkiye için tarih tekerrür etti ve kriz dalgasının içinde olmadığımızdan fazla etkilenmedik ama AB en büyük dış ticaret müşterimiz olduğundan ekonomimiz %4.7 küçüldü. Yatırım fonları çok düşüktü ve piyasaları da etkin bir durumda değildi. Sonuç Dünya ekonomisini ve yaşamı durma noktasına getiren korona olayı finansal olmanın ötesinde insan yaşamını çok derinden etkileyen bir sağlık krizi. Sonuçları ise bireylerden başlayarak 184 ülkenin bütçelerini ve Merkez bankalarını derinden yaralıyor. Çalışamayan insanların gelir kayıpları bireysel anlamda ve koronanın finansal destekleri ise kamusal anlamda ülke ekonomilerini zayıflatıyor. 2020 yılı ekonomik büyümeleri bu nedenle de negatif gerçekleşti. Pandemi’nin tek teselli veren yönü küresel ısınma, çevre kirliliği ve ozon tabakasına yaptığı olumlu katkılar. Buna ek olarak küresel ekonominin çarkları durmadı yavaşladı, dijital ticaret, lojistik, tedarik ve dijital ödeme sistemleri ile işleyişini gelişerek sürdürdü. Ancak hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı da bir gerçek. O nedenle de ‘yeni normal’, ‘dijital dünya’, ‘e-eğitim’ ve ‘e-ticaret gibi olguların önemi günden güne arttı ve uygulamaya da konuldu. Salgının ilk yılında Devletler merkez bankalarını görevlendirip –2017 küresel krizinde olduğu gibi- ekonomilerini daha büyük hasarlardan kurtardılar. Ancak ekonomilerin küçülmesine engel olamadılar. Ne var ki 2021 yılında ilk çeyrek sonuçları birçok ekonominin tahminlerin üzerinde büyüyeceğini gösteriyor. Örneğin yüzde 7 büyümesi beklenen ABD ekonomisi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez böylesine büyük oranda büyüme elde edecek. Doğaldır ki bunda hem ekonominin yeniden yapılanmasının hem de salgın sırasında yapılan merkez bankaları kaynaklı desteklerin büyük payı bulunuyor.
  • Publication
    Kur korumalı mevduat ve kambiyo mevzuatı
    (Dünya Gazetesi, 2022-02-12) Bakova, Raif; Yüksel, Şerif; 114415; 260366
    Türkiye Ekonomisi ‘Kamusal Döviz Rezervi’nin 2018 yılından bu yana brüt ve net olarak gerilediği gerçeği karşısında ekonomi yönetimi bir süredir çözüm arayışı içindeydi. Son dönemde TCMB’nın ‘(-) döviz rezervi’ tartışması da ekonomi kamuoyunun gündemindeydi. Bu gelişmelere ek olarak bir çok ülke ile swap anlaşmaları imzalanmıştı. Kimi zaman döviz gelirlerini destekleyen önlemler alınsa da 2021 yılının ikinci yarısı kamu rezervleri tartışmaları ile geçti. Örneğin yılın sonuna doğru yükselen döviz kurları bu olgunun bir sonucuydu. Aslında kurların hızlı yükselişi ile kamu dışı döviz tasarrufları da artmıştı. Yılın üçüncü çeyreğinden itibaren gerçek ve tüzel kişilerin döviz tevdiat hesapları (DTH) sürekli artıyordu. Öyle ki konunun uzmanlarına göre 240 milyar dolara ulaşan toplam DTH, ülkenin kamu ve özel borcunun yarısından fazla değere ulaşmıştı. Ancak asıl gündem TCMB’nın net döviz rezervi tartışmalarıydı. Bu zayıflığın giderilmesi ekonomi stratejisinin temel amacı olarak belirlenmişti. Çünkü yıl sonunda yüksek enflasyon ile birlikte ikili sorunla karşılaşmak olasıydı. Nitekim 2021 enflasyonu yüzde 36 olarak TÜİK tarafından açıklandı. Döviz piyasalarında yılın son günlerindeki hareketlilik de kötü gidişin psikolojik tetikleyicisi oldu. (Gerek 20 Aralık kur artışı gerekse de faiz düşürülmesi bu gelişmelerin sonucuydu.) Ekonomi Yönetimi, dış piyasalardan ve swap anlaşmalarından hareketle döviz rezervi sorununu çözemeyeceğini algılayınca yerleşiklerin DTH’ı üzerinden arayışa girmiş bulunuyor. Bu konuda -bir anlamda- yerli kaynağa yönelmiş bulunuyorlar. Aslında çok doğru bir yaklaşım. Çünkü, yaklaşık 140 milyarlık DTH’lar gerçek kişilerin hesaplarında bulunuyor. ‘Döviz kuru rantı’ ve Türk parasının değer kaybı yurttaşları bu türden yatırımlara yöneltmiş bulunuyor. Aslında haksız da sayılmazlar. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında akıllıca bir tasarruf enstrümanı döviz yatırımı. Döviz kurlarının ise nerede ‘durak’ yapacağı hala bilinmiyor. Bu durumu yangına benzinle gitmek şeklindeki halk öz deyimine benzetebiliriz. Üstelik yabancı yatırımcı ve uluslararası ekonomi kuruluşları yorumlarındaki belirsizlik iyice arttırıyorlar. Örnek olarak Standart Chartered adlı kuruluşun yıl sonu için TL/Dolar kurunu 20 TL ve 2023 sonu için ise 28 TL öngörmesi verilebilir. Bu türden karamsar öngörülerin yapıldığı günlerde BİST ve diğer piyasalarda dalgalanmalar da yaşanıyor. Söz konusu bilgilerin yayınlandığı gün BİST -5 ile kapandı. DTH hesaplarında dövizi olan tüzel kişiler ise, genelde yurt dışı ticari ve mali ilişkileri olan kesimin firmaları. Bir bölümü özellikle ihracatçılar yaklaşık yüzde 70-80 oranında ithalata bağımlı olduklarından satın alma bedellerini hedge ederek rekabet avantajını kaybetmek istemiyor. Tüzel kişilerin bir bölümü de döviz kredisi borçları için aynı endişeyle döviz gelirlerini DTH’larda tutuyorlar. Yükselen kurların varlığı bir gerçek olduğuna göre her iki kesime de hak vermek gerekiyor. Bu türden tasarrufların varlığı ise belirtildiği üzere 240 milyar dolar. O nedenle kamu kesimi de özel kesimde döviz tasarrufları ve bunların kullanılması konusunda haklılar. Ekonomide 20 Aralık günü yaşananların ardından halkın dövizini ekonomiye kazandırmak amacıyla kur korumalı hesap sistemi hakkında Resmi Gazete’de bir Merkez Bankası Tebliği yayımlandı. Resmi Gazete’nin 21 Aralık 2021 tarihli nüshasında yayımlanan Tebliğ, Türkiye’de yerleşiklerin DTH’larını kur artışlarının kaybından koruyarak Türk Lirası hesaplarında değerlendirmesine olanak sağlıyor. Amaç, Ticari bankalarda bulunan döviz hesaplarını bozdurulmasını ve dövize talebin azalması ortamını oluşturmak. Anılan Tebliğ’in ayrıntılı düzenlemeleri bankalar tarafından da tasarruf sahiplerine açıklanmış bulunuyor. Kamunun amacı, döviz tutan ya da parasını döviz tevdiatta bulunduranların ‘Kur Korumalı Hesap’ (KKH) yatırımı yapmaları. Böylece kamunun ihtiyacı olan döviz rezervlerinin güçlendirilmesi sağlanabilecek. Kur garantisi ise, hesabını DTH’dan KKH’ya dönüştüren tasarruf sahiplerinin mağdur olmaması için getirilen yerinde bir düzenleme. KKH, kamu kesimi açısından doğru ve yararlı. Ancak döviz tasarrufunu DTH ya da bankada tutan kişilerin ne denli ikna olduğu belirsiz. Ocak 2022 sonunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 313 milyar TL’lik hesap açıldığı açıklaması ise ayın sonucu. Yani yeni sistemin başarısını zaman gösterecek. Ancak, bunun için iç ve dış piyasalara güven oluşturmak ve ekonomiyi bilimsel kurallara göre yönetmek gerekiyor. Yukarıda belirtilen yabancı finans ve ekonomi kurumlarının tahmin ve öngörülerindeki olumsuz beklentiler ile istikrar/denge her an bozulabilir. Bu konuda kamu ekonomi yönetimi çok hassas davranmalıdır. Bir ikinci nokta ise 3 aylık en yakın vade sonunda tasarruf sahiplerinin olumlu geri dönüş ifadeleri ile yeni sisteme güven oluşabilir. Bu noktada kamu ekonomi yönetimine büyük görev düşüyor. Her türlü dalgalanmada yatırımcıları ikna edecek açıklamalarla desteklerini belirtmeleri gerekir. Bir diğer önemli konuda dövize ilişkin işlemlerin yasal dayanağının daha net olarak belirlenmesidir. Türkiye’nin Kambiyo tarihine bakıldığında; Kambiyo Kontrol Rejiminin uygulandığı dönemlerde bile kamu, döviz yatırımcılarının haklarını korumak için yasal düzenlemeler kabul etmiştir. Örneğin, Kambiyo Kontrol Rejimi uygulandığı o dönemde döviz tasarrufu yapan kişilerin eksi(-) döviz rezervine katkı amacıyla DÇM (Dövize Çevrilebilir Türk Lirası Mevduat Hesabı) türden uygulamalara başvurulmuştu. Halen sürdürülen KKH sistemi ile getirilen düzenleme altmışlı yıllardaki bu uygulamanın yeni bir versiyonudur. Günümüzdeki KKH uygulaması ile serbest döviz rejiminin olduğu bu günlerde kontrollü kambiyo rejimine benzer bir sistem piyasalara sunuldu. Bunun önemi şöyle idi, 1962 yılında çıkarılan 17 sayılı Karar’ın 4. Maddesi; “Ticari ve gayri ticari her türlü kaynaktan doğan dövizler mülkiyeti kime ait olursa olsun Maliye Bakanlığının emrindedir.” şeklindeydi. Aynı kararda yürürlüğe yetkili makam da Maliye Bakanlığı idi. Bu açık hüküm nedeniyle kamu 32 sayılı karar yayımlanana kadar dövizle ilgili her türlü kısıt, kullanım ve bulundurmaya ilişkin düzenlemeleri yapılabildi. Bu defa Kur Korumalı Hesapların açılması, işleyişi ve yürütülmesine ilişkin olarak 21 Aralık 2021 günü yayımlanan TCMB Tebliği, bu bakımdan hukuki olarak bazı yetersizlikler içerdiği düşünülmektedir. Tebliğin yürütmeye ilişkin maddesindeki yürütme yetkisi TCMB Başkanı’ndadır hükmü bir çelişki gibi görünüyor. (Bilindiği gibi TCMB hukuken bir A.Ş’dir ve özel hukuk hükümlerine tabidir.) 60’lı yıllarda Maliye Bakanlığı tarafından kullanılan yürütme yetkisi bu sefer TCMB tarafından yerine getirilmiş bulunmaktadır.