Welcome to IKU Institutional Repository


OpenAccess@IKU is Istanbul Kultur University's Institutional Repository , established in June 2014 to digitally store and provide open access to academic and artistic outputs in line with international standards and intellectual property rights. The system includes various outputs such as articles, presentations, theses, books, book chapters, reports, encyclopedias, and works of art produced by the university's faculty members and students.

Supoorted by @SelenSoft Yazılım

 

Recent Submissions

Placeholder
PublicationRestricted
Şiddet Uygulayan Erkekler İçin Psiko-Eğitim Programları ve Alınabilecek Bazı Önlemler
(Seçkin Yayıncılık, 2025) MERTOĞLU, MÜNEVVER
Bu çalışmanın amacı, yasal düzenlemelere rağmen önlenemeyen erkek şiddetinde, şiddetin nedenlerine uygun önlemlerin alınması ve erkeklere yönelik psiko-eğitim programlarına işlevsellik kazandıracak uygulamalara katkı sunmaktır. Psiko-eğitim programlarıyla, erkeklerin şiddet algısının değiştirilmesi amaçlanarak ağırlıklı olarak iletişim, çatışma çözme, duygu yönetimi, dürtü kontrolü, öfke yönetimi ve sorun çözme becerileri kazandırılmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde ve Dünyada erkek şiddetinin önlenmesi ile ilgili pek çok yasal düzenleme yapılmış olmasına karşın, kadına yönelik şiddet artarak devam etmektedir. Kadınlara şiddet uyguladığı için ceza alan, evden uzaklaştırılma kararı uygulanan erkeklerin, şiddet suçunu işlemeye devam etmeleri ise, verilen cezaların tek başına caydırıcı olmadığını göstermesi bakımından önemlidir. Kadınlara sistematik şekilde işkence eden, aile üyelerine cinsel istismarda bulunan, uyguladıkları şiddet nedeniyle mağdur kadınların ölümüne ve defalarca ölüm tehlikesi atlatmalarına neden olunun durumlarda, sanıkların muayene ve tedavi tedbirine hükmedilmelerinin sağlanması önleyici olabilir. Özellikle kadınları öldüren erkeklerin bir sağlık kuruluşunda nöro-biyolojik tetkikler başta olmak üzere pek çok yönden incelenmesi gerekir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, şiddetin nedenlerinin bilinmesi ile mümkündür. Nedenlerin tespiti ve tedavisinden sonra psiko-eğitim programlarının amacına uygun olarak ehil kişiler tarafından uygulanmasının sağlanması ve diğer bazı önlemler, erkek şiddetinin önlenmesinde etkili olabilir. Erkek şiddetinin önlenmesinde psiko-eğitim uygulamalarının yanında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacı ile hemen her alanda gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak, uygulamaların takip edilmesi ve iyi örneklerin yaygınlaştırılması daha etkili olabilir.
Placeholder
PublicationRestricted
Davanın Konusuz Kalması Durumunda Yargılama Giderlerine Mahkûmiyet Bakımından Dikkate Alınması Gereken “Davanın Açıldığı Tarihteki Tarafların Haklılığı
(Seçkin Yayıncılık, 2025) AYKUT, GÖKHAN
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulabilmesi için dava sonu-cunda hüküm verilmesi gerekmektedir. Ancak, bazen davanın konusuz kalması, yani tarafların arasında çözüme kavuşturulması gereken bir uyuşmazlığın kalmaması durumu söz konusu olabilmektedir. Bu durumda, mahkemenin, yargılamayı, hüküm verilmesine yer olmadığına karar vererek sonlandırması gerekir. Mahkemenin yargılamayı sonlandırmasının ardından, yargılama giderlerinin hangi taraf aleyhine hükmedileceği önemli bir hukukî sorun olarak gündeme gelir. Yargıtay, bu durumda, “tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre” yargılama giderlerinin hükmedilmesi gerektiğini düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331’inci maddesinin 1’inci fıkrasının uygulanmasından bahisle genel olarak, “tutumuyla dava açılmasına sebep olma” ve “tutum ve davranışıyla dava açılmasına sebebiyet verme” gibi ölçütlerin esas alınarak karar verilmesini içtihat etmektedir. Bu açıdan, Yargıtay, tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu bakımından, dava açmaktaki menfaati esas almakta; davanın açıldığı tarihteki dava konusu olan talebin haklılığını esas almamaktadır. Bir diğer deyişle Yargıtay, bu ölçütler sebebiyle davalıyı davacıya nazaran davanın açılması bakımından “şüpheli” addetmekte; davalının, dava açılmasına sebebiyet vermiş veya vermemiş olması ihtimalinin değerlendirmeye esas alınması gerektiğini belirtmektedir. Bu çalışmada, davanın konusuz kalması durumunda, yargılama giderlerinin hangi taraf aleyhine hükmedilmesi gerektiği hususu incelenecektir. Yargıtay’ın benimsediği yaklaşım, birbirinden ayrı niteliği olan dava konusu olan talep ile bu talebe ilişkin dava hakkının, davanın konusuz kalması durumunda aynı izdüşümde seyretmesinin, yani, mahkemece hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin, yargılama giderlerine mahkûmiyete etkisi bakımından kural olarak asıl hakka bağlı olan dava hakkının esas alınması sebebiyle kanaatimizce isabetlidir. Zira dava konusu olan talep bakımından haklılığın tespiti bir yargılamayı gerektirmektedir. Davanın konusuz kalması durumunda, hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin ardından sadece yargılama giderlerine mahkûmiyet bakımından talebin haklı olup olmadığına dair bir yargılama yapılması kanaatimizce pek isabetli değildir. Sadece yargılama giderlerine mahkûmiyet bakımından bir karar verilebilmesi için yargılama yapılması, yargılama giderlerine mahkûmiyetin kural olarak davanın sonucuna bağlı olan, -bir diğer deyişle haklı-haksız olmaktansa kazanan-kaybeden olmaya bağlı olan- fer’î niteliği karşısında da özel bir durum yaratmaktadır. Bu çalışmada, davanın konusuz kalması durumunda, yargılama giderlerine mahkûmiyete dair net bir çerçeve çizilmesi için her somut olay bakımından ayrı değerlendirme yapılması gerektiği; bu değerlendirmeye esas olabilmesi için de davanın açıldığı tarihte davacının dava açmakta menfaatinin olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği hususuna dikkat çekilecektir.
Placeholder
PublicationRestricted
Türkiye Enerji Sektöründe Regülasyon ve EPDK
(Seçkin Yayıncılık, 2025) GEZER, REŞAT DOĞUKAN HAZER
Enerji insanlar tarafından sistematik olarak kullanılmaya başlandığından beri doğal olarak dünya üzerindeki etkisinin yanında aynı zamanda insan eliyle ortaya çıkan birçok değişikliği de dünya üzerinde şekillenmesini sağlamıştır. İlk zamanlar kısıtlı ve bölgesel olan etkiler, zamanın ve teknolojinin ilerlemesiyle beraber etkilerini çok geniş alanlarda, dahi dünya çapında gösterir olmuşlardır. Sanayi şafağının ortaya çıkmasıyla beraber elektrik enerjisi diğer enerji türlerinin arasından sıyrılarak günümüz açısından en önemli enerji şekli haline gelmiştir. Bu nedenle elektrik üretiminde birçok defalar adeta deneme yanılma yöntemiyle denge tutturulmaya çalışılmıştır. Ancak söz konusu denge mekanizmasının kurulumu günümüzde bile halen devam etmektedir. Söz konusu bu dengelemeler gerek devletler gerekse devletler üstü organizasyonlar tarafından bir dizi kararlar ve regülasyonlar ile sağlanmaya çalışılmaktadır. Daha basit bir tabirle; enerji karanlık bir gecede yol almakta olan bir trene benzetilebilir. Rota belli, duraklar belli ve trenin üretebileceği güç bellidir. Ancak bu trene binecek insanlar, yüklenecek yük ve istasyonlar arasında çıkılabilecek hız belirlenmelidir. Aksi halde hem tren hem yükü hem de yolcuları tehlikeye girecektir. İşte regülasyonlar, trenin gücüne göre ne kadar yük yükleneceğini, kaç insan taşıyabileceğini ve istasyonlar arasındaki rotalarda ne kadar süratle seyrüseferde bulunacağını belirleyen unsurlardır. Regülasyonlar olmadan bir düzenin olduğundan bahsedilemez, deregülasyon yolu takip edilse dahi bu durum da yine kaotik bir yeni düzenin oluşumuna gebe olacaktır. Biz de çalışmamızda, Türkiye’de regülasyon kavramını ve enerji piyasası açısından regülasyon kurumu olan EPDK’yı ele alacağız.
Thumbnail Image
PublicationRestricted
Tescilsiz Markanın Haksız Rekabet Hükümlerine Göre Korunması
(Seçkin Yayıncılık, 2025) ÖZER, İDİL
Sınai mülkiyet haklarının önemli bir bölümünü oluşturan markalar, fikri mülkiyetin korunması ve dış dünyaya açılarak üçüncü kişiler nezdinde bir varlığa kavuşması bakımından büyük bir öneme sahiptir. Ticari hayatın içinde bulunan ve ticari ilişkilerin öznesi olan faaliyetler, markanın sağlamış olduğu ayırt edicilik unsuru nedeniyle devamlılığını koruyabilmekte ve dış dünyaya etki edebilmektedir. Söz konusu ticari faaliyetler meydana getirilirken, ticari yaşamın ana unsuru olan kar elde etme amacı ile bağlantılı olarak rekabet içeren bir ortam oluşabilmektedir. Bu rekabet kapsamında birtakım faaliyetler rekabet yasağına aykırı bir duruma sebebiyet verebilmekte ve haksız bir fiilin meydana gelmesi sonucunu doğurabilmektedir. Ticaret hukuku bakımından haksız fiil kabul edilen hallerin içinde ise haksız rekabet karşımıza çıkmaktadır. Türk hukukunda markanın kazanılması bakımından kabul edilen temel ilke, tescil ilkesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu ilke gereğince gerçek veya tüzel bir kişinin marka hakkına sahip olabilmesi için markanın Türk Patent Kurumu tarafından tutulan marka siciline tescil edilmesi gerekmektedir. Ancak bahse konu ilkenin bir istisnası olarak, henüz tescil edilmemiş markalar için bir hak iddiasında bulunulması geçerli kabul edilmiş ve markasını tescil ettirmeyen kişilerin hakkı korunmaya çalışılmıştır. Tescilsiz marka sahipleri; markalarının izinsiz kullanılmasını, kendi emek ve sermayelerinden yararlanılmasını ve markanın kullanılması suretiyle kar elde edilmesini engelleme hakkına sahiptir. Tescilsiz markalara ilişkin söz konusu hukuka aykırı faaliyetler, haksız rekabet hükümleri altında yaptırıma uğramakta ve marka sahipleri korunmaktadır. Haksız rekabet hükümleri kapsamında ise hem ihtiyati tedbir talebi hem de hukuki ve cezai yaptırım söz konusu olmaktadır. Huzurdaki çalışmamızda tescilsiz markaların haksız rekabet hükümleri gereğince korunması, hak kayıplarının engellenmesi ve rekabet hukukuna uygunluğun sağlanması suretiyle ticari faaliyetlerin devamlılığının ne şekilde sağlanabileceği incelenmektedir. Çalışmamızda öncelikli olarak markanın tanımı, kapsamı ve unsurları detaylı bir şekilde incelenecektir. İlgili bölüm içerisinde markanın hem Sınai Mülkiyet Kanunu hem de Türk Ticaret Kanunu kapsamında tescilli ve tescilsiz olması bakımından bir değerlendirme yapılacak ve özellikle karıştırılma ihtimali ve iltibas konularına değinilecektir. Yapılan değerlendirme içerisinde markanın haksız rekabete konu olabileceği hususlar incelenecek ve tescilsiz markanın haksız rekabet hükümlerine göre ne şekilde korunabileceği açıklamaya kavuşturulacaktır. Çalışmanın son bölümünde ise Türk Ticaret Kanunu ve Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında yer alan haksız rekabet hükümleri ve haksız rekabet sonucunda başvurulabilecek hukuki ve cezai yollar ayrı bir biçimde açıklanacaktır. Bu bölümde tescilsiz markaya ilişkin bir haksız rekabet halinin ortaya çıkması sonucunda açılabilecek tespit davası, haksız rekabetin meni davası, haksız rekabetin refi davası, maddi ve manevi tazminat davaları, ceza davaları, önleyici tedbirler ve söz konusu hususlara ilişkin usul kuralları detaylı bir şekilde incelenecektir.
Thumbnail Image
PublicationRestricted
İfa Yerine Edimde Ayıp ve Zapta Karşı Tekeffül
(Seçkin Yayıncılık, 2025) ÖZER, ZEYNEP GÜLER
Edime uygun ifa kuralı gereğince münferit borç kural olarak borçlunun borçlandığı edimi ifa etmesiyle sona erer. İfa yerine edim, edime uygun ifa kuralının istisnalarından biri olup, borcun adeta borçlanılan edim ifa edilmiş gibi sona ermesine sebep olmaktadır. İfa yerine edimin ifasıyla asıl borç sona erdiğinden, ifa yerine verilen ikame edimin ayıplı çıkması veya zapta uğraması halinde ikame edim karşılığında asıl alacağından vazgeçen alacaklının haklarının tespiti, uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümü bakımından önem taşımaktadır. Çalışmamızın amacı, ifa yerine verilen ikame edimde ortaya çıkan maddi ve hukuki ayıplar sebebiyle alacaklının sahip olduğu haklara ilişkin öğretide süregelen tartışmayı ve Türk Hukuku bakımından benimsenmesi gereken görüşü ortaya koymaktır.