GÜZELCİ, ORKAN ZEYNEL2019-09-032019-09-032019-06-17https://hdl.handle.net/11413/5211Günümüzde, bir mimarlık öğrencisi lisans öğrenimi boyunca pek çok dijital temsil, modelleme ve üretim arayüzleri ile karşılaşmaktadır.Bu dijital arayüzlerin büyük bir bölümü, öğrencilerin mezuniyetine kadar değişmekte, dönüşmektedir. Kimi arayüzler ise kullanım ömürlerini tamamlamakta, kısa süre içerisinde yerini yeni araç ve arayüzlere bırakmaktadır. Diğer yandan mimari biçimin dijital ortamda temsili, dönüştürülmesi ve üretimine ilişkin süreçler ve bunların kuramsal temelleri, dijital araçlara kıyasla daha yavaş değişmektedir. Araçların, arayüzlerin ve temsilin sürekli çeşitlenmekte olduğu bir ortamda, mimarlık öğrencilerine dijital modelleme becerilerinin hangi pedagojik yöntem ve yaklaşımlarla kazandırabileceği ise tartışmalı bir konudur. Bilgisayar destekli tasarım ve üretim araçlarının (BDT/BDÜ) yaygınlaşması, mimari biçimin temsilinden üretimine kadar geçen süreçleri dönüştürmektedir. Biçimin temsilindeki bu dönüşüm, aynı zamanda enformasyon ve bilginin temsili, işlenmesi ve yeniden kullanımı ile ilişkilidir. Bu anlamda Oxman’m (2006) da altını çizdiği gibi, son ürün olarak “biçim” yerine, süreç olarak “biçimlenme” ön plana çıkmaktadır. Dijital tasarım ise “hesaplamalı çevrelerdeki tasarımı destekleyen, enformasyon ile biçimin temsilleri arasında oluşan ilişkiler” olarak tariflenmektedir (Sass ve Oxman, 2006). Ahrens (2013) ise bu durumu, biçimin tasarımı yerine performansa dayalı dinamik ilişkileri ve etkileşimi tasarlamak olarak açıklamaktadır. Oxman (2006) dijital modelleri: bilgisayar destekli tasarım modelleri (Computer-Aided Design, CAD), biçimlenme modelleri, üretken modeller ve performans modelleri olarak ele almaktayken bu çalışma kapsamında BDT/BDÜ kavramları dijital modellerin tamamı için kullanılacaktır. Picon (2010) BDT’ın yeni krizi olarak ölçek ve tektonik konularına ilaveten malzemenin mimarlıktaki varlığının yeniden ele alınmasının ihtiyacını ortaya koymaktadır. Oxman (2006) ise enformasyonun, tasarımcıların yeni “malzemesi” olduğuna işaret etmektedir. BDT’da “ölçek” geleneksel anlamını kaybederken, mikroskobik ölçekten makroskopik ölçek daha önce olmadığı kadar iç içe geçebilmektedir. Örneğin bir maddenin bünyesinde bulunan ve çıplak gözle görünmeyen içsel ilişkilerdeki bir müdahale, madde işlenip malzemeye dönüştüğünde davranışında yapısal değişikliklere yol açabilmektedir. Picon’un (2010) da altını çizdiği gibi, madde, malzeme ve biçim araştırmalarında keşifsel yaklaşımlara, deneysel pratiği ve yeni bakış açılarına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ihtiyaç mimarlık öğreniminde biçimlenme, ölçek, tektonik ilişkiler ve malzeme konularının ele alınışına yansımaktadır. Mimarlık öğreniminde BDT/BDÜ araçlarının öğrencilere sunumu konusunda aşağıda sıralanan problemlerle sıklıkla karşılaşılmaktadır: Bir beceriyi başka bir deneyime/bağlama yansıtma konusunda karşılaşılan problemler; - Yeni bir beceri kazanma sürecinde bilişsel yükün çok olmasından kaynaklanan erken vazgeçme eğilimi; - BDT/BDÜ araçlarının potansiyellerinden tasarım süreçlerinde yararlanmada yalnızca temsil amaçlı kullanılması; - Dijital model üzerindeki kontrolün kaybedilmesi; Dijital modeldeki parça-bütün ilişkisinin takip edilmemesi. Mimarlık öğreniminde bilgisayarın kullanımı konusunda kuramsal çalışmaların temelleri çok daha önceki dönemlere dayansa da, yaygın olarak kullanımı yaklaşık yirmi yıl geriye tarihlendirilebilir. Bu süreçte, BDT proje stüdyolarından ayrı dersler olarak mı ele alınacak, geleneksel proje stüdyoları ile bütünleşme arayışı güdülecek mi (Duarte ve diğ, 2012), kağıtsız-dijital stüdyo geleneksel stüdyonun yerini mi alacak (Norman, 2001), problem tabanlı öğrenme (Eilouti, 2007) yaklaşımlarıyla ele alınabilir mi ya da bilgisayar destekli üretim süreçleriyle ilişkilendirilebilir mi (Zarzycki, 2013) gibi çeşitli denemeler ve tartışmalar bulunmaktadır. BDT/BDÜ derslerinin tasarım edimi ile ilişkilenmeden ayrık olarak aktarıldığı süreçlerde, öğrenciler tasarım deneyimi ile dijital modelleme becerisini bütünleştirmekte güçlük yaşamaya devam etmeleri ve BDT/BDÜ derslerinde öğrendiklerini proje stüdyosuna yansıtmalarının uzun zaman aldığı gözlemlenmektedir. BDT/BDÜ becerisinin proje stüdyolarının içinde ve geleneksel tasarım stüdyolarının bir uzantısı olarak ele alındığı durumlarda ise, (a)hem yeni arayüzlerin becerisini edinme, (b)hem de bir tasarım problemini bağlamsal ilişkileri ile bütünlüklü olarak ele almak beklentisi öğrencilerde bilişsel yük yaratabilmektedir.Bu durum, tasarım ürünlerinin çeşitliliği ve bir tasarımın iteratif olarak geliştirmesi açısından mimari tasarım stüdyosu performansını olumsuz etkileyebilmektedir. Bunun sonucu olarak, biçimsel olarak karmaşık ancak yeterince olgunlaşmamış tasarım çözümleri sıklıkla karşılaşılmaktadır. Ya da BDT/BTÜ arayüzlerinin kullanımı, geleneksel tasarım sürecinde ortaya çıkan temsillerinin dijital karşılıklarının üretildiği araçlar olarak, temsil boyutuyla kısıtlı kalabilmektedir. Bilişsel yükün yoğun olduğu durumlarda, öğrencilerin BDT/BDÜ arayüzlerinin sunduğu olanakların potansiyellerini araştırmadan, yüzeysel bir beceri noktasında bunları öğrenmekten vazgeçmesi de sıklıkla karşılaşılan başka bir tutumdur. Matematiksel ve mantıksal modeller ve algoritmik/parametrik modelleme yaklaşımlarının kullanılması; tasarımcıların analog yöntemlerle kısıtlı zaman içerisinde hesaplamalarının olanaklı olmadığı alternatifleri de sunmakta ve tasarım sürecini zenginleştirebilmektedir. Ancak hangi işlemin geometriyi/biçimi nasıl dönüştürdüğü ve hangi ara sonuçları ortaya çıkarabileceği gibi işlem adımlarının şeffalığı ve parça-bütün ilişkisi üzerindeki farkındalık kolaylıkla kaybedilebilmektedir. Yukarıda sıralanan tespitlerden hareketle, yüksek lisans düzeyinde bir ders olan Dijital Mimari Tasarım ve Modelleme dersi, öğrencilerin dijital araçları yaratıcı kullanma becerilerini desteklemek amacıyla bir deney alanı olarak seçilmiştir. Dijital modellemenin mimarlığın bütün karmaşık ilişkilerini birlikte değil bunun yerine kendi içinde kısıtları bulunan parçalar halinde, “algoritmaları öğrenmek” hedefiyle öğretildiği “sindirilebilir küçüklükte bağlam” pedagojik modelinin 5 yarıyıl süresince uygulaması bu araştırmanın temel veri kaynağını oluşturmaktadır. Sunulan pedagojiik yöntemde, bire-çok ve çoka-çok olmak üzere iki temel model kullanılmış, modelin kısıtlamaları ve potansiyelleri tartışılmıştır.trAttribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 United Stateshttp://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/3.0/us/Algoritmik Tektonikleri Öğrenmeyi ÖğrenmekconferenceObject