Bir Velinin Okul Öncesi Beklentileri AnaBabalarm Okul ve e »aıu>ı Kız Çocuklar ve Çocuklar Oyun Oynuyorlar a M= , m i 4 • < - ı «rt1 SHu Kullanılması Bir Velinin Okul Öncesi Eğitimden Beklentileri Orhan ERİNÇ Cumhuriyet Prof. Dr. Ümid Meriç YAZAN Gazetesi İ.O.E.F. Sosyoloji Bölümü Başkanı Genel Yayın Danışmanı Eğitim bir süreçtir. Evin eğitimi yuvada unutturulursa İsmail KAPAN ve iyi seçilmiş Türkiye bir yuvanın Gazetesi eğitimi de Genel Yayın evde Müdürü bozulursa olmaz. mi alacak? İlkokullarda "Çevre-Sağlık-Trafik- Ana-Babaların ÇEVRE VrEĞİTİM Okuma" Okul ve Çevre s Derslerinin Öğretmenlere Bilinci-Eğitim/ J İşlenmesinde Gazetelerden Bakışı İletişim Kolaylıkla Dr. Hasan YILMAZ İlişkileri Yararlanılabilir. C.B.Ü. Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Kudret GÜVENÇ Dr. Caner ZANBAK r ________________ Yaşadıkça Eğitim Dergisi Teknik Yönetmeni Çevre Koruma Danışmanı Kırk Yılın İçinden Gazetenin Eğitim Eğitim ve Kesitleri Öğretimde Çelil ALTIN Kullanılması Kültür Koleji Genel Müdürlüğü Ölçme Değerlendirme Danışmam Etkin okul-aile işbirliği sağlanmadığın­ da okullarda eğitim gören çocuk­ Derleyen: ların gelişmelerinde tam Yard. Doç. Dr. İrfan ERDOĞAN bir verim ISATT sağlanamamaktadır. Gazete ders içi etkinliklerde en az kitap kadar yardımcı veya etkili bir Nedir? materyal olarak kullanılabilir. Dr. Ayşen BAKİOĞLU Kız Çocuklar ve Erkek Gazete Yöneticileri ile Söyleşi ISATT (The International Study "Ülkemizde Gazetelerin Eğitim* Çocuklar Association Teachers Thinking) Oyun Öğretime Katkıları" Uluslararası Öğretmen Düşüncesi Oynuyorlar İlhaml FINDIKÇI Çalışma Kurumu, öğretmenlerin, Alisan JAMES eğitim-öğretime ilişkin araştırma Umur TALU sonuçlarının eğitim ortamına yan­ Milliyet Gazetesi Bir erkek çocuk eline oyuncak sıtılarak kalitenin geliştirilmesini Genel Yayın kamyon mu yoksa oyuncak bebek amaçlamaktadır.Yönetmeni YAYINCIDAN OK AA erhaba Değerli Okuyucularımız, Sahibi Yaz tatilinin bütün sıcaklığıyla devam ettiği şu günlerde yeni bir KÜLTÜR HİZMETLERİ A.£. Fahamettin AKINGÜÇ Yaşadıkça Eğitim ile karşınızdayız Her zamanki gibi bu sayıda yer Genel Yayın Yönetmeni verdiğimiz yazıları sizlere kısaca tanıtacağız. Ama bundan önce bir Bahar AKINGÜÇ GÜNVER • mesajımız size: Öğrenmenin tatili olmaz. Ülkemizde tatil Yazı İşleri Müdürü zamanlarında yeni birşeyler öğrenmek için zaman ayırma alışkanlığı İlhami FINDIKÇI henüz yerleşmemiştir. Oysaki bilginin temel güç ve sermaye olduğu Yayın Yardımcısı bilgi toplumuna geçiş süreci büyük bir hızla devam ediyor. Ülkelerin Nuran PULLUKÇU bilgi toplumu olmalarında tek tek bireylerin öğrenmeyi alışkanlık Teknik Yönetmen Kudret GÜVENÇ haline getirmeleri en önemli rolü oynamaktadır. Dolayısıyla tatil dönemlerinde öğrenme etkinliklerine ara vermek yerine bu Dizgi etkinlikleri çoğaltmak ve alışkanlık haline getirmek gereklidir. Aynur TURA Montaj Zafer UZUNTÜRK D ergimizin bu sayısında da sîzleri yeni öğrenme konularıyla karşı Turgay ZORBA Fotoğraflar karşıya getiriyoruz. Prof. Dr. Ümid MERİÇ YAZANın, Türkiye'de Okul Temel YİRMİBEŞ Öncesi Eğitimi konulu Eğitimde Arayışlar Panelinde yaptığı. Bir Çetin ÖZER / Coşkun İPEK Velinin Okul Öncesi Eğitimden Beklentileri başlıklı konuşma Renk ayırımı ve film çıkış metnine bu sayımızda yer verdik. Ülkemizin eğitim-öğretimle ilgili Filmon Ltd.Şti. genel durumuna toplumsal yaşam açısından ışık tutan bu yazı, okul Baskı ve Cilt öncesi eğitim kurumu yönetici ve öğretmenleri kadar anne-baba ve Çınar Ofset tüm eğitimcilerin de ilgisini çekecektir. Yapım/Yönetim YA/BA A.Ş. B u sayımızın ağırlıklı diğer bir konusu da Gazetenin Eğitim ve 7.-8. Kısım A 21 B Blok Daire 101 34 750 ATAKÖY/İSTANBUL Öğretimde Kullanılmasıdır. Yard.Doç.Dr. irfan ERDOĞAN ın Tel: 0(212)560 33 28 derlediği bu çalışma, eğitim-öğretim ortamında gazetelerin ders 560 30 48-661 07 10 kitapları kadar etkin biçimde kullanılabileceğini ortaya koymaktadır. 661 07 22 Fax: 560 32 13 Pek çok pratik yararları sayılabilecek bu uygulamanın ülkemizde gerçekleştirilmesi konusunu, ulaşabildiğimiz gazete yöneticileri ile © Kültür Koleji Yayınları tartıştık. Milliyet Gazetesi'nden Umur TALU, Türkiye Gazetesi'nden ISSN: 1300- 1277 İsmail KAPAN ve Cumhuriyet Gazetesi'nden Orhan ERİNÇ ile Her türlü yayın hakkı KÜLTÜR yaptığımız. Ülkemizde Gazetelerin Eğitim-Öğretime Kalkılan HİZMETLERİ A.Ş.'ne aittir. konulu söyleşide ilginç görüş ve önerileri bulabilirsiniz. Diğer yandan Akademik kurallar çerçevesinde, kaynak gösterilerek dergide yer alan dergimiz Teknik Yönetmeni Kudret Güvenç’in hazırladığı yazılardan yararlanılabilir. ilkokullarda "Çevre-Sağlık-Okuma" Derslerinin İşlenmesinde Fiyatı Gazetelerden Kolaylıkla Yararlanılabilir başlıklı yazı, bu konuda 25 000 TL (KDV Dahil) pratik öneriler içeriyor. Abone koşulları Bu sayımızda yer alan; Çelil ALTIN'ın hazırladığı Kırk Yıhn İçinden Yıllık (6 sayı için) 130 000 TL. Abone ücretleri için; Eğitim Kesitleri, Dr. Hasan YILMAZ ın yazdığı Ana-Babalann Okul Yapı Kredi Bankası Bakırköy Şubesi ve Öğretmene Bakışı, Dr. Ayşen BAKİOGLU'nun ISSAT Nedir?, Hesap No: 2888-6 Yaşadıkça Eğitim köşe yazarımız Dr. Caner ZANBAK'ın Çevre Bilinci-Eğitim/İletişim ya da İlişkileri konulu yazısı ile Kız Çocuklar ve Erkek Çocuklar Oyun Posta Çeki Hesap No: 475 009 Oynuyorlar konulu çeviri yazıların da ilginizi çekeceğini umuyoruz. tenımuz/ağustos 1994 Saygılarımızla. sayı 35 Bir Velinin Okul • • _______ Öncesi Eğitimden Beklentileri' Prof.Dr. Umid Meriç Yazan Î.Ü.E.F. Sosyoloji Bölümü Başkanı "Bu konuşmamı şu anda annelerinin karnında büyümekte olan mikro Türkiyeliler ordusuna armağan ediyorum." yamıza 1988 ile 1994 arasında kadem basmış olan en taze İstanbullular, en ye­ ni Türkiye’liler, en genç dünya vatandaş­ larıdır. 10 milyona varan nüfuslarıyla ül­ kemizin hiç de küçümsenemeyecek bir venalis, "en büyük saygıyı çocuklarımıza bölümünü oluşturmaktadırlar. Acaba on- göstermeliyiz" diyordu. Aradan 2000 yıl lan bir şehrin, bir ülkenin ve bir gezege­ geçti ve biz yeni bir bin yılın eşiğinde ço­ nin insanı olarak nasıl bir gelecek bekli­ cuklarımızı, güzel bir dünyaya ve güzel yor? bir ülkeye hazırlamak görevini üstlenmiş olan okul öncesi eğitim kurulularımızın ▼ Her türlü planlamayı ve beklentiyi aş­ davetiyle, "en büyük saygıyı" bugünün makta olan kaotik bir kentleşme süreci çocuklarına -yani 2000'in gençlerine-gös- içindeyiz. Betonlar yeşilliklerin üzerine tererek burada bir araya gelmiş bulunu­ yürüyor. Şehirlerin özellikle İstanbul'un yoruz. Sözlerime üç yıldan beri biricik kı­ asırlık kültürü, yeni yerel kültürler ile an­ zımı toplumsallaştıran bir okul öncesi eği­ laşamıyor, kaynaşamıyor, ama onları ken­ tim kurumumuzun kurucusu olan Mev- di içinde de eritemiyor. Hatta tam tersi­ lûde Birsun'a ve kendilerine anneliğimi­ ne, Anadolu'nun - ve eski imparatorluk Bu yazı; Eğitimde zin vekâletini, kısmen de olsa verdiğimiz topraklarının - farklı yerel kültürleri İstan­Arayışlar Panel ve bütün okul öncesi eğitim kurumlan çalı­ bul'u kuşatıyor ve sonunda yer yer de ol­Konferanslar Dizisi çer­ çevesinde Kültür ilkoku­ şanlarına bütün veliler adına teşekkürle sa fethediyor onu. lu taralından gerçek­ leştirilen Türkiye'de başlıyorum. ▼ Ülke nüfusu hızla artıyor. Doğu ve Ba­ Okul Öncesi Eğitimi Kendim de 25 yıldır bir eğitim kuru- tı Anadolu arasında nüfus yapısı açısın­konulu panelde Ana­ okulu Velileri odına bir munun üyesiyim ve eğitimin "beşikten dan bir dengesizlik ortaya çıkıyor. Genç konuşma yapan Prof. mezara kadar" devam etmesi gerektiğine nüfus, bir dinamizm öğesi olmaktan çok Dr. Ûmid Meriç Ya- inanıyorum. Bugünkü konumuz 0-7 yaş bir belirsizlik ve sorun alanı yaratıyor. zan’ın konuşma metni­ dir. grubuna giren çocuklarımızdır. Yani dün- ▼ Ülkemizin kaderini, ülkemizin insanla- 2 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 rınırı belirlemesi olarak tanımladığımız demokrasimiz, ülke çapındaki sorunlann -etnik, dinsel, ekonomik, kültürel- ülke çapındaki çözümlere ulaşma savaşımını veriyor. ▼ Kentleşme hızı, endüstrileşmesinin çok önünde giden Türkiye'de, yükselen fiyatlar, yükselen tüketim beklentileriyle birlikte büyük bir çelişki ve gerilim orta­ mı yaratıyorlar. Ülke gecikmiş bir endüst­ ri toplumundan yetersiz bir tüketim top- lumuna geçişin sancılannı yaşıyor. ▼ Dünya ile siyasal, ekonomik ve en önemlisi iletişimsel etkileşim ve bütünleş­ me hızla artıyor. Türkiye giderek medya ninnileriyle uyutulan bir ülke haline geli­ ke gençliğimizin dış dünya ile teması sıra­ yor. Evrensel kültür köpük-operalardan sında önemli bir kimlik krizi ile karşı kar­ çizgi filmlere kadar nüfusumuzun büyük şıya gelmemesi için toplumumuzun ka­ bir kısmını etkiliyor ve ülke belli bir ölçü­ zandığı çağdaş nitelikler kadar tarihsel- de yemek biçimlerinden giyim markaları­ toplumsal birikimimize de sahip çıkmak na, vücut dilinden konuşma diline kadar gerekiyor. yerel ve ulusal özelliklerini yitirerek ulus­ lararası ölçülerde batılılaşıyor, daha doğ­ Sonuç olarak 2000'li yıllarda dünya rusu Amerikanlaşıyor. ile ekonomik, teknolojik, siyasal ve kültü­rel bütünleşme artmış, dolayısıyla bu bü­ ▼ Gezegenimizin bir parçası olarak ülke­ tünleşmeden doğan sorunlarla Türkiye mizde de doğal kaynaklar azalıyor. De­ karşı karşıya gelmiş olacaktır. Hedefimiz nizler, karalar ve havalar kirleniyor, canlı 2000'li yıllarda oluşacak dünya sistemi türleri -evrendeki dengeyi muhtemelen içinde ülkemizin alacağı yerin belirlenme­ bozacak bir hızla- azalıyor, hatta tükeni­ sidir. Bu yer, karşılıklı eşitliğe dayalı ve yor. Delinerek dünyamızı şemsiyesiz bıra­ yüzyıllardan bu yana oluşan kimliğimizi kan ozonun altında, hormonla şişirilen zedelemeyecek bir konumda olmalıdır. hayvanların etleri, seralarda yetiştirilen sebzeler ve meyveler yeniyor. Bu toplum modeline uygun insan mo­ delini yetiştirmek için odak noktamız ise Ana fırça darbeleriyle dekorunu çizdi­ aile ve okul öncesi de dahil olmak üzere ğimiz bu sahnede çocuklarımız, bugün bütün eğjtim sistemlerimizdir. "daha dün annemizin kollarında yaşar­ ken, çiçekli bahçemizin yollarında koşar­ Yarının Türkiye'sinin en kıymetli ken" şarkısını söylüyorlar. Ama yann, he­ ve en büyük sermayesi olan okul ön­ İnsan nüz mayası tutmamış olan, büyük ve hız­ cesi çocuklarımızı, eğitimciler ola­ lı bir toplumsal değişmenin ortasında rak, yarınlara nasıl hazırlayacağımız kişiliğinin kendilerini buluverecekler. Ülkemiz tek­ konusundaki önerilerimizi sıralama­ oluşumunda nolojik olarak kendisinden çok ilerde bu­ dan önce, insan kişiliğinin oluşu­ eğitime lunan tüketim-toplumu bloklarının (NAF- munda eğitime bir put gibi bakılma­ TA'lann, LAFTA'ların, AT'lannın) ortasın­ ması gerektiğini de belirtmek iste­ bir put gibi da sıkışmış olacak. Dolayısıyla gelecek rim. Ne kadar ihtimam gösterirsek bakılmaması yüzyılın en önemli sorunlannın başında gösterelim, bir gelinciği bir gül yap­ gerektiğini gelişen ve değişen bir teknolojiye ayak maya hiçbir eğitim sisteminin ve hiç­ belirtmek uydurabilecek bilimsel donanıma sahip, bir eğiticinin gücü yetmez. Ayrıca 2000 yılının dünyasına erişmiş, gözlemci Marx'in da belirttiği gibi "önce eğiti­ isterim. ve akıla bir yaklaşımı olan, sorumluluğu­ cilerin eğitilmesi" gerekir. Gelenek­ nu bilen, düşünebilen, hakkını arayabi- sel eş seçimi yöntemlerinin yerini len, hoşgörü sahibi gençlerin yetiştirilme­ yeni tür seçimlere bıraktığı bir dönemde, sini sağlayacak eğitim sistemini hazırla­ karı-koca ve diğer yakınların ilişkileri fark­ mak geliyor. Globalleşen dünyamızda ül- lı boyutlar kazandığı gibi, doğum öncesi YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994................................... ve sonrası bebek-büyütme tekniklerinde­ lan gösteren renkli bir dünya haritası, ta­ ki farklı yaklaşımlar da, aileye bazen yeni rihi ve turistik yerleri gösteren bir Türkiye sorunlar bazen yeni çözümler getir­ haritası, İlker Deniz'in İstanbul posteri ve mektedir. Çocuk kundaklanacak mı, çocuğun gelişen kaleminden ve fırçasın­ Anne baba olmak pijama mı giyecek, uyku saatinde ya­ dan çıkan resimlerin sergilendiği geniş bir tağına mı terkedilecek, yoksa çinge­ duvar panosu çocuk odasının duvarlarını bir sanattır ne beşiğinde veya dizde yastık üs­ süsleyebilir. Hangi yaşta hangi oyuncak ve tünde ninni eşliğinde sallanarak mı seçilmeli, hangi kitaplar, hangi TV proğ- her sanat gibi uyutulacak? Anne bebeğe kendi sü­ ramlan, hangi video kasetleri veya teyp tünden mi verecek yoksa biberonda kasetleri masallar, şarkılar, şiirler çocuğa öğrenilmelidir. mamaya mı başlanacak vs. vs.. Bu alınmalıdır? Ayrıca tetris, home compu­ ilk sıradağlar aşıldıktan sonra ikinci ter, bilgisayar gibi konularda veliler ay­ bir sıradağ beklemektedir genç çifti. dınlatılmalıdır. Eştim kurumu ile aile de­ Çalışan anne, çalışacaksa işe ne za­ vamlı bir işbirliği içinde bulunmalıdır. El­ man başlamalı? Büro başında göğsü süt­ bette ki söz konusu olan her türlü ticari le sertleşince, evinde ağlayan bebeğinin kaygının önüne sadece çocukların en iyi sesini duyar gibi olmamasına imkân var biçimde eğitilmesi tasasının geçmesidir. mı? Bebeğin bakımını büyük annelerden Eştim bir süreçtir dedik. Çocuk 4 ya­ birisi mi üstlenecek, deneyimsiz bir yar­ şına kadar evde eğitilmelidir derken, ço­ dımcı mı? Anne-baba yorgun-argm eve cuğun tek başına TV'nin karşısına bırakıl­ gelince, bebek uyuyorsa anne-babalıklan- masını veya komşu teyzenin evine misa­ nın güzelliğini nasıl tadacaklar? Ve aylar firliğe götürülmesini kastetmiyoruz. geçecek, yıllar geçecek, çocuk bir okul öncesi kuruma verilebilecek kadar büyü­ Çocuk eğitimi özel bir ihtimam gerek­ yecek. (Bu sınır bence 4 yaşın altı olma­ tirir. Bir yan meşgale değil, bir ana meş­ malı) ve işte o zaman bir başka engeller galedir. Anne ve hatta baba, herşeyini ço­ dizisi karşımıza çıkacak. Hangi yuvaya, cuğun eğitimine göre proşamlamah, ço­ hangi öğretmene, hangi çevreye "başımı­ cuğu kendi meşgalelerine göre proşam- zın tacım" teslim edeceğimiz problemi; lamamalıdırlar. ülkemizde sadece 300.000 çocuk okul Ceza ve ödül çocuğu yetiştirirken iki öncesi eğitim kurumlarına gitmektedir. kanat olmalıdır. Cezadan kastımız, çocuk Acaba iyi mi edilmektedir? dövmek, fizik şiddetle onu eğitmeye gay­ Eğitim bir süreçtir. Evin eğitimi yuva­ ret etmek değildir. Cezanın en büyüğü, da unutturulursa ve iyi seçilmiş bir yuva­ çocuğu bir süre sevgi ve ilgiden mahrum rım eğitimi de evde bozulursa ol­ bırakmak ve bunun sebebini ona açıkla­ maz. Okul öncesi eğitim kurumu maktır. Sevş ve ilş çocuğun güneşidir. ile ailenin ortak ilkelerde buluş­ Sevilen bir çocuk için sevgjsiz kalmak en Eğitim bir ması gerekir. Bu noktada bazı ko­ büyük cezadır. Dövülerek yetişen bir ço­süreçtir. nularda yetersiz kaldığını düşün­ cuk dövülerek yetişen bir annenin veya mekle beraber, İ.Ü.Ed. Fak. Eği­ babanın çocuğudur ve o da muhtemelen Evin eğitimi tim Bilimleri Bölümü tarafından çocuğunu dövecektir. Oysa şiddet şiddeti yuvada hazırlanan Ana-Baba Okulu ad­ getirir ve çözümsüzlük başlar. Aman dik­unutturulursa ve lı kitabın her eğitim yılı başında kat: "Küçükler küçük büyüklerdir; bü­iyi seçilmiş bir yeni velilere önerilmesi ve okun­ yükler de büyük küçükler. Biz ne isek ço­ yuvanın eğitimi masının sağlanması yerinde olur. cuklarımızda odur." Anne baba olmak bir sanattır ve Okul öncesi eğitim, ülkemizde belli de evde her sanat gibi öğrenilmelidir. Ayn- bir kültür ve refah seviyesine gelmiş aile­ bozulursa olmaz. ca piyasada satılmamakla beraber lerin tasasıdır. Çocuklarını iyi bir lise veya Aile Araştırma Kurumunun 4 ku­ üniversiteye sokmak için emek ve para tudaki 40 kasetten oluşan Aile harcayan veliler, aynı emeğin ve masrafın Eğitim Seti de faydalı olacaktır. çok daha azını çocukları henüz 0-6 yaşın­ Yuva, çocuk odasının nasıl düzenlen­ da iken harcamış olsalardı, çocuklarının mesi gerektiği konusunda velilere yol gös­ başarısının daha az emeğe ve masrafa termelidir. Odada ne tür eşya olmalı, du­ malolacağını göreceklerdi. Çocuğunu bir varlara neler aşılmalı Dünya'daki hayvan­ üniversiteye kadar varan bir okullar zinci 4 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 rinin yuvasına sokamadığı için intihar eden Japonyalı bir annenin tavrını elbet- teki aşın buluyoruz ama çok bilinen bir atasözünü bir kere daha tekrarlamadan geçemiyoruz. "Ağaç yaşken eğilir." Şimdi gelelim bir veli olarak yu­ va yöneticilerinden ve onlarla bağ­ lantılı olarak diğer kamu görevlile­ rinden beklentilerimize: 1 Çocuklara "doğanın kitabını okutmak". Bu nasıl mümkün __olabilir. ► Yüksek apartmanlarla caddeleri kara­ ran yeni şehirleşme düzenimizde, çocuk­ larımızın ruhları da, bedenleri de betonla kalıplanmaktadır. Yuvalar ana caddeler­ den uzak, sessiz, temiz havalı etrafı açık, güneşli alanlarda kurulmalı, çeşitli bahçe oyun sistemlerinin kurulduğu bahçelerle çevrili olmalıdır. Bu bahçelerin özel bir zisinde meyvalan sadece manav veya sü­ köşesinde, çocukların kendi elleriyle çi­ permarket serelerinde gören çocuklar bir çek tohumu veya sebze fîdesi dikip, onla­ elma ağacının çiçeği ile bir şeftali ağacının rın gelişmelerini izleyebilecekleri minik çiçeğinin farkım dalında görerek öğren­ tarlalar yer almalıdır. Çeşitli hayvan türle­ melidirler. rini (maymun, tavşan, güvercin, tavusku- ► Önerilerimiz fantazi gibi görünürse, şu, tavuk, ördek) görüp yakından tanıma­ dinleyicilerimize ABD ve Fransa'daki Dis- larına ve sevmelerine imkân vererek mi­ neyland'lerin aynı zamanda birer hayva­ nik hayvanat bahçeleri de yapılabilir. Ay­ nat ve botanik bahçesi olduğunu hatırlatı­ rıca her yuvanın içinde, soğuk kış günle­ rız. Yine bundan bir ay kadar önce Pa­ rinde çocukların doğal hayata olan ilgileri­ ris'teki bir müzede böceklerin asıllarm- ni taze tutabilecek olan akvaryum, kuş dan 100 defa büyütülmüş plastik kafesi, deniz kaplumbağası gibi bakımı oyuncaklarıyla çocukların oyna­ kolay olan hayvan türleri için köşeler dü­ dıklarım, böylece onlarda 'doğada zenlenebilir. hiçbir şeyin gereksiz olmadığı' bi­ Her türlü evcil lincinin uyandınldığım hatırlatınz. ► Her türlü evcil ve yabani hayvanın ve yabani doğal hayata yakın bir çevre içinde nasıl Yuvalarda minik labora- hayvanın doğal yaşadığı çocuklara kendi gözleriyle göre­ tuvarlar kurarak, ço­ hayata yakın bir rek öğretilmelidir. Gebze-Darıca civarın­ cuklarda bilim ve tekni­ çevre içinde nasıl da geçen sene açılan bir hayvanat bahçe­ ğe karşı ügi uyandırılmalıdır. sinde timsahlardan okyanus balıklarına Çocukların içgüdüsel merakları yaşadığı kadar pek çok canlı türü doğal bir çevre belirli bir konu üzerinde yoğun­ çocuklara kendi içinde tanıtıldığı halde, yeterince ilgi gör­ laştırılarak, onlarda gözlem, araş­ gözleriyle görerek medi. Oysa bence bu park, bütün İstan­ tırma ve deney yapma alışkanlığı öğretilmelidir. bul okul öncesi eğjtim kurumlannın yılda yaratılabilir. Gerekli basit araç-ge- iki kere özellikle yavrulama döneminde reçler (mıknatıs-demir tozları, uğrak yeri olmalıydı. kaldıraçlar, çarklar, teraziler vs.) ► Yine mesela Orman Fakültesi ile anla­ ile onların oynarken doğruyu bulmaları sağlanabilir. (Bu konuda İngiliz Fen şarak Belgrad ormanı kenarındaki plane­ Okulları konseyinin 5-13 yaş grubu üye­ tarium, yani farklı bitki ve ağaç türlerinin yetiştirildiği bölge, yapay göl ve dereleriy­ leri tarafından hazırlanan ve 'Fene Baş- langıç-Dene-Öğren1 adı ile Türkçeye çev­ le, özel piknik yerleriyle, ufak hayvanat bahçeleriyle bir çocuk ormanı haline geti­ rilen diziden istifade edilebilir.) rilmelidir. Böylece mesela bir ilkbahar ge­ YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994 tirmek için haftada bir veya iki gün bu tip bir video göste­ risine zaman ayrıl­ malı ve yine prog­ ram sonunda ço­ cukların program üzerinde öğret­ menleriyle konu­ şup tartışmaları im­ kânı yaratılmalıdır. Çocuklar­ da yarışma ruhunu ve heyecanını ya­ ratmak için yu­ valar arası folk­ lor, bale, şiir okuma, hikâye an­ latma, resim yarış- Yuvalarda her yaş grubuna maları düzenleye­3 göre değişen kitaplıklar ku­ rek, objektif jürilerce her yılın 1.2. ve 3. rulmak, bu suretle çocuklar­ sünü seçerek çocukların kişiliklerini ge­ da kitap sevgisinin doğmasına yar­ liştirerek sanat yeteneğini bulmak, güzel dımcı olunmalıdır. ve doğru bir Türkçeyi öğrenmelerine Her yaş grubuna yardımcı olmak gerekir. göre değişen ve çocukların serbestçe ala­ bilecekleri raflarda bulunan kitaplar on­ 6 Türkiye'deki yazarların ço­lara hem yeni şeyler öğretecek hem on­ cuk kitapları, çocuk çizgi ları eğlendirecektir. Öğretmenlerin oku­ filmleri, çocuk film senaryo­ ma saatlerinin dışında da çocukların re­ ları ve çocuklar için tiyatro eserle­ simlerine bakarak, konuyu kendi zihin­ ri yazarak evrensel kültür içindeki lerinde yeniden kuracakları veya bir ar­ ulusal kültürümüzün yerinin ve kadaşına anlatabileceği kitapların öneminin belirtilmesi gerekir. Bu içeriği nasıl olmalıdır? amaçla Kültür Bakanlığı ve çeşitli özel Ülkemizde Ya-Pa'nın 12 cilt­ kuruluşların sponsorluğunu yapacağı ya­ Yuvalarda minik lik Bak-Öğren dizisi, 12 ciltlik rışmalar her yıl düzenlenerek, bu yönde eserler verilmesi teşvik edilmelidir. laboratuvarlar Çevremiz dizisi vs. yayınlan ile kurarak, Mavi Bulut, Redhouse, Serhat Son bir öneri olarak yediyüz yayınevlerinin çeşitli kitapları., yıl farklı dinlerden ve millet­ çocuklarda bilim ve çocukların çevreleriyle ilişki kur­ lerden oluşan bir imparator­ tekniğe karşı ilgi malarını sağlayan Susam Sokağı, luğu yaşamış insanların torunları uyandınlmalıdır. Ayşegül, Ece Ûe Yüce gibi dizile­ olarak ülkemize çok yakışan '23 ri, Türk ve Dünya masallan bu Nisan Dünya Çocuk Bayramı' gü­ sınıf kitaplıklarında bulundurul­ nüne yuvalardan seçilecek minicik malı, okunmalı, anlatılmalı, tartı­ temsilcilerle katılarak bir ülke çapında şılmalıdır. değil, bütün dünya çapında insanların Yuvalarda video-tekler kuru­ birbirleriyle kardeş oldukları mesajını 4 larak, burada Dr. Cousteau vermek bir veli olarak okul öncesi eği­veya Barış Manço 7’den timden beklediklerimizin arasında yer almaktadır. 77'ye programı ve benzeri belge­ sellerle, dünyayı, dünyadaki farklı do­ 7 günlükten 77 yıllığa kadar bütün Tür- ğal ve toplumsal yapıları tanıtarak çocu­ kiye'lilerin dikkatine saygılarımla suna­ ğun ülke ve dünya görüşünü zenginleş­ rım... YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 Ana-Babaların Okul ve Öğretmen Bakışı Dr. Hasan YILMAZ C.B.Ü. Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Ekin okul-aile işbirliği sağlanmadığında okullarda eğitim gören çocukların gelişmelerinde tam bir verim sağlanamamaktadır. • • rumluluk da, çocukların eğitiminde okul ile sıkı bir işbirliği içinde olma sorumlu­ Aile, her dönemde çocuğun gelişimi luğudur. ve eğitiminden sorumlu olmuş, bu ko­ nuda önemli rol oynamıştır. Ancak bu Ana-babaların çocuklarına karşı eği­ rol, geleneksel toplumlarda, sanayi top- timsel görevleri uzun bir liste oluştura­ cak kadar fazladır. Özet bir anlatımla bu lumlarına göre daha yoğun ve yaygın bir biçimde görülür. Geleneksel aile, bir ta­ görevleri şu başlıklar altında toplamak raftan toplumun değer ve normlarını, di­ mümkündür (Ulusavaş, M., 1990, s. ğer taraftan da belli bilgi ve becerileri öğ­ 380). reterek çocuğu yaşama hazırlardı. Bilim Dayanıklı, duygusal bağlarda güçlü ve teknolojinin etkisi altında ortaya çı­ olma özelliği kazandırma; hayata ilişkin kan hızlı toplumsal değişmeler aile siste­ çeşitli beceriler kazandırma ve mevcut minde, aile üyelerinin rol ve işlevlerinde becerileri destekleme, pekiştirme; çocu­ de önemli değişmelere yol açmıştır. Aile­ ğun kendi kendini denetleme ve kontrol nin; içinde eğitim de bulunan bazı temel mekanizmasını geliştirme; çocuğun duy­ işlevlerinden birçoğunu başka toplumsal gusal, zihinsel, sosyal, fiziksel gelişimini V kurumlar üstlenmiştir (Dönmezer, I., destekleme. 1991, s. 332). Çocuğun eğitiminde so­ Bu görevlerin tamamı okul .kurumu­ rumluluğu bulunan okul kurumunun nun da sorumlulukları arasındadır. Bu varlığına ve giderek gelişmesine karşılık, durum iki kurumun görevlerinin ortak­ bu durum ailenin yeni sorumluluklar laşması anlamını taşır. Okul ile ailenin üstlenmesini de beraberinde getirmiştir. aynı görev alanına ilişkin farklı eğitimsel Bu konuda ortaya çıkan en önemli so­ tavır içinde olmaları, en fazla ve öncelik- YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 7 le çocuğa zarar Bir insanın okula ve öğretmenlere verir. Bu zarar karşı taşıyabileceği en olumlu düzeydeki giderek toplu­ tutumunu, sayısal olarak (100) puan ile ma kadar uza­ ifade edersek, ana-babaların üçte ikisinin nır. Okul ile ai­ ortalamanın üstünde puana sahip olduk­ le kurumu ara­ ları (66 puan ve daha yüksek) gözlen­ sında böyle bir miştir. Buna karşılık ana-babaların üçte müşterekliğin birinin ise ortalamanın altında puanlara bulunması, iki sahip oldukları tespit edilmiştir. Başka kurumun mut­ bir ifadeyle, her üç ana-babadan bir ta­ laka ve etkin nesi, okula ve öğretmenlere karşı olum­ bir şekilde işbir­ suz bakış açısına veya önyargılara sahip­ liği içine girme­ tir. lerini zorunlu Olumsuz tutum ve yargıya sahip ve­ kılmaktadır. lilerin neler düşündüğünü bilmek büyük Bu ilişki ve önem taşır. Zira bu sayısal oran küçüm­ işbirliğinin nice­ senmeyecek bir miktarı ifade etmekte­ lik ve niteliğini dir. Aynca, olumsuz tutum ve görüşle­ belirleyen rin yaygınlaşmasının, okul ile aile arasın­ önemli değiş­ daki anlaşmazlığa, giderek çatışmaya dö­ kenlerden birisi "ana-babaların okula ve nüşmesi riski her zaman mevcuttur. okul çalışanlarına karşı taşıdıkları düşün­ Böyle bir durumda da, eğitim sisteminin ce, sahip oldukları tutumlar ve önyargı­ ürünleri, nitelik olarak büyük zarar gö­ lardır." Yurtdışında yapılan bazı araştır­ rür. Bir başka ifadeyle bu durum ülkemi­ malarda bu durum özellikle vurgulan­ zin eğitim sistemi için önemli bir tehli­ maktadır. Hess ve Holloway, okul önce­ kedir. si, ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin ai­ Okul ve öğretmenlere karşı ve­ leleri üzerinde yaptıkları çalışmada, aile­ lilerin düşünce ve tutumlarının bi­ nin okul ile işbirliğini etkileyen beş fak­ linmesi, okul ile aile arasında daha törden en önemlisinin ebeveylerin okul­ sağlıklı ilişkilerin kurulması ve bu la ilgili inançlar ve atıfları olduğunu id­ iki kurumu ortak amaçlar doğrul­ dia etmektedirler (Davies, D., 1991 ). tusunda işbirliğine yöneltme ko­ANA-BABALARIN nusunda yapılacak çalışmalara ışık EĞİTİM KURUMLARINA tutacaktır. Bu itibarla aşağıda ana- VE BU BURUMLARDA babalara ait tutum ve düşünceler, ÇALIŞANLARA İLİŞK► İN bunlara sahip olanların oranlan ile i birlikte özetlenmiştir. Bu bulgular, TUTUM VE ÖNYARGILARI puan ortalamasının altında yer Ortaöğretim kurumlarında çocuğu alan ve tüm örneklem içindeki öğrenci olan 615 öğrenci velisi üzerinde oranlan 1/3 olan velilere ait oldu­ yapılan bir araştırmada (Yılmaz, H., ğu gözden uzak tutulmadan değer­ 1993) ana-babalann okula ve çalışanlar- lendirilmelidir. na karşı düşünce, tutum ve ön yargılan ölçülmüştür. Bu amaçla likert türü bir TUTUM VE DÜŞÜNCELER tutum ölçeği hazırlanmış, aracın bütü­ 1. Okul müdürü ve öğretmenler ara­ nünün ve her maddenin güvenirlik ve sında görüşüp konuşmada ve fikir alış ayırt edicilik katsayıları hesaplanarak 20 verişinde samimi olanların çok az oldu­ maddeden oluşan bilgi toplama aracı ge- ğuna inanma (%57.61). liştirilmiştir. Toplanan bilgiler aşağıda 2. Okullara ilişkin sorumluluklarını I özetlenmiştir. 8 YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994 yerine getirmede kendini genellikle pasif yardımcı olmak olarak görme (%47.68). için kendini yeter­ 3. Öğretmen ve okul yöneticilerinin li görmeme çevrelerindeki insanlara mesafeli (soğuk (%27.54). ve uzak) davrandıklarını düşünme 15. Bir okulu (%47.40). içinden gelerek 4. Okullara ve genel olarak eğitime ve isteyerek ziya­ ilişkin sorumluluklarının ne olduğunu ret etme arzusu tam olarak bilmeme (%47.09). duymama (%25.41). 5. Öğretmen ve okul yöneticilerinin, eğjtim süreci ve okul yönetimine ilişkin 16. Okulun konularda görüşlerine önem vermiye- sıkça ziyaret edil­ ceklerini düşünme (%45.39). mesinin eğitim- öğretim çalışmala­ 6. Bir eğitim probleminin, okul yet­ rım olumsuz yön­ kilileri ile mesleği eğitimci olmayan di­ de etkileyeceğini ğer kişiler arasında tartışılmasını doğru düşünme bulmama (%43.16). (%24.15). 7. Okul müdürü ve öğretmenlerin, 17. Öğretmen ve okul yöneticilerinin çağdaş eğitim-öğretim anlayışlarını yete­ ev ziyaretleri yoluyla öğrenci sorunlarım rince bilmedikleri ve uygulamadıklarına araştırmalarım ve velilerin görüşlerini al­ inanma (%43.16). malarım doğru bulmama (%24.15). 8. Kendisinin daha bilgili olduğu bir 18. Okul yöneticileri ve öğretmenle­ konuda dahi, okul yöneticileri ve öğret­ rin çoğunun toplumun genelinden ko­ menlerden yardım talebinin gelmeyece­ puk insanlar olduklarına inanma ğine inanma (%43.16). (%21.92). 9. Okul müdürü ve öğretmenlerin 19. Okul-Aile Birliği veya okul koru­ çoğunun bilgiçlik tasladıklarına inanma ma derneklerinde aktif görev almanın (%42.00). ve çalışmanın sıkıcı olacağını düşünme 10. Okul müdürleri ve öğretmenlerin (%17.27). görevleri konusunda bilinçli bir sorum­ 20. Okul yöneticisi ve öğretmenle­ luluk hissi taşımadıkları düşüncesinde rin çoğunun diyalog kurulması zor, içine olma (%41.57). kapanık insanlar olduklarını düşünme U. Eğitim-öğretim süreci ve okul yö­ (%15.72). netimine ilişkin konular ile toplumdaki SONUÇ herkesin ilgilenmesi gerekmez düşünce­ VE ÖNERİ­ sine katılma (%34.92). LER 12. Öğretmen ve okul yöneticilerinin eğitim-öğretime ilişkin herşeyi en iyi bil­ Bir okulun diklerini kabul edip işlerine karışmamak başarısını teh­ gerekir düşüncesine katılma (%31.48). dit eden ve eğitilen 13. Öğretmen ve okul yöneticileri­ (öğrenci) kay­ nin, eğitim-öğretime ilişkin çabalarının naklı olmayan yüzeysel ve yapmacık olduğuna inanma değişkenler­ (%30.16). den en önem­ 14. Öğretmen ve okul yöneticileri is­ lileri şöyle sıra­ teseler de, okula ilişkin konularda onlara lanabilir: YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 9 1. Okul veli sorunlarını çözmede elbette sihirli bir işbirliğinin sınırlı değnek değildir. Ancak; etkin okul-aile olması, işbirliği sağlanmadığında okullarda eği­ 2. Okul-veli tim gören çocukların gelişmelerinde tam iletişiminin kap­ bir verim sağlanamamaktadır. Çocuklar sam olarak dar, okul programlarından yararlansalar da, yöntem olarak aile desteğinden yoksun olarak program­ dolaylı olması, dan edindikleri becerileri sürdüreme- mektedirler. Bir eğitim organisazyonuna 3. Ana-baba-, dahil bulunan unsurlardan birinin ve ların okullar ile muhtemelen en önemlisinin aile oldu­ ilgilenme düze­ ğundan şüphe yoktur. Etkin bir okul-aile yinin düşük, ilgi­ işbirliği, vasat kabiliyetteki bir çocuğun lenilen konula­ dahi okuldan iyi başarı elde etmesini rın ise sınırlı olu­ mümkün kılabilir. şu, Burada en büyük görev yine eğitim 4. Okul-veli kurumlarının ilgililerine düşmektedir. ilişkilerinin biçimsel ve ön şartlara bağlı Bu itibarla aşağıda sayılacak öneriler de öğretmen ve okul yöneticilerine hitap 5. Velilerin okula karşı görevlerinin edecektir. Bu öneriler şunlardır: neler olduğunu ve bunları ne şekilde ye­ • İletişim stratejilerini iyi bili­ rine getirecekleri konusundaki bilgisiz­ niz ve yerli yerinde kullanınız. Bu likleri, stratejileri üç gruba ayırmak mümkün­ 6. Okul-aile ilişkilerinde kurumsal dür. Bunlar: yüzyüze, teknoloji kaynaklı (okulun örgütlenme yapısından kaynak­ ve yazılı iletişimdir. lanan) ve sosyo-ekonomik engellerin ağır basması, Bunlardan en etkili olanı yüzyüze iletişimdir. İyi planlanmış veli-öğret- 7. Okulların, öğrencileri dışında çev­ men konferanstan, 10-15 kişilik ana-baba reye ilişkin görevlerini yeterince yerine grubu ile yapılan kısa süreli toplantılar getirememeleri. ve ev ziyaretleri; ev-okul yakınlığını Böyle bir görüntü içinde, eğitim ku­ oluşturmada başarısı kanıtlanmış yön­ rulularının verimli ve sağlıklı işleyebil­ temlerdir. mesi mümkün değildir. Yapıcı ve etkin Daha geniş bir veli kitlesi ile iletişim bir okul-veli ilişkisi, okuldaki eğitim kurmak için yeni teknolojilere dayalı ile­ tişimleri kullanmak, bugün için kolaylık­ la uygulanabilecek stratejiler arasındadır. Yerel bir radyo ile bir ortaklık kurarak, çeşitli başlıklar altında, velilerin çocukla­ rının eğitimleri ile daha çok ilgilenmele­ rini sağlayacak haftalık programlar dü­ zenlenebilir. Telefon da velilere ulaşmak için iyi bir yöntemdir. Daha profesyonel­ ce düzenlendiğinde 3-4 dakikalık "ko­ nuşma kutuları" (telefon servisleri) okul­ ların bünyesinde oluşturulabilinir. Yazılı iletişim, okul ve ev arasında eskiden beri çok yaygın kullanılmakta­ dır. Ancak diğer yöntemlere göre dolaylı ıo YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994 olması sebebiyle daha az etkilidir. Ancak alan bir odanın günümüze uygun modernize edildiğin­ ayrılması ve bu­ de halen etkili stratejiler arasında yer ranın bir oturma alır. Okul bağlantılı olan eğlenceli ve odasını andıracak fonksiyonel, aylık bir bültenin yayınlan­ tarzda döşenmesi ması ve velilere ulaştırılması, başarısı gerekmektedir. gözlenen yazılı iletişim stratejilerinden Masa, kanepe, birisidir. Bu bülten teksir makinaları ile küçük bir kitap­ çoğaltılabileceği gibi yerel bir matbaanın lık, bir çay ocağı, imkanlarından da yararlanılarak yayınla­ eğitsel değeri bu­ nabilir. lunan tablo ve re­ Hangi iletişim stratejisi kullanı­ simler bu düzen­ lırsa kullanılsın, etkisini artırmak leme için yeterli- amacıyla bazı destekleyici uygula­ dir. malara da gidilebilir. Bunlar da şöyle Okulun gün­ özetlenebilir: İletişim stratejilerini kulla­ lük programı ve nırken, ailelerin özellikleri ve ihtiyaçları ana-babalann iş hayatı da düşünülerek, dikkate alınmalıdır. Mesajların istenilen günün belli saatlerinden sonra velilerin KAYNAKÇA muhataba ulaştırılmasına özen gösteril­ bu mekana gelmelerinin sağlanması ge­ Dönmezer, I. melidir. Veli toplantılarının daha küçük rekmektedir. İnsanlar bu küçük ve sı­ "Ailenin Çocukların Gelişimi ve Eğitimin­ gruplarla, yiyecek ve eğlence içeren or­ cak ortamda dinleneceklerini, sohbet deki Rolü ve Önemi' tamlarda yapıldığı zamanlar daha başarı­ edeceklerini, günlük gazete ve dergileri Özel Kültür Okulları lı olacağı unutulmamalıdır. Veliler ile ile­ okuyabileceklerini, hergün değişik bir-iki Eğitim Araştırma Ge­liştirme Merkezi, Eği­ tişim kurmak için bir problemin oluşma­ öğretmenle birlikte olacaklarını ve ak timde Arayışlar I. sı beklenmemelidir. şam üstü bir "yorgunluk çayı içebilecek­ Sempozyumu (13-14 • Bir eğitim kurumunun, sadece lerini" gördüklerinde bu ortamı sevecek­ Nisan 1991) Bildiri­ ler.İstanbul: 1991. lerdir. belli yaş sınırlarında bulunan çocuklara Davies, D., veya gençlere açık kurumlar olmadığını Zaman içinde veli odasına gelme alış­ 'School Reaching unutmayınız. Okulu çevreye açmada et­ kanlığı yaygınlaştıkça, bu insanlarla bir­ Out: Family, School and Comminity Part­ kili olacak uygulamalardan birisi de "veli likte bazı planlı etkinliklere yönelme ko­ nerships For Stuedes” odası” veya "ana-baba odası" ismini alabi­ laylaşacaktır. Phi Delta Kappan, V 72, n. 5, Jan 199). lecek ve ülkemizde henüz bulunmayan Bu ortamın düzeninden bir velinin bir organizasyondur. Bu düzenlemenin sorumlu olması da sağlanabilir. Örneğin Ulusavaş, M. “Eğilimde Nitelik Ge­ özellikleri şöyle özetlenebilir: bir emekli veli, küçük bir ücret karşılığı liştirmede Devlet, Okulun binalarının bünyesinde yer veli odasının düzeninden sorumlu olabi­ Okul Yöneticisi ve Ana-Bobanın Rolleri" lir. Aynı şekilde, bura­ Özel Kültür Okulları da her akşam bir-iki sa­ Eğitim Araştırma Ge­ at bulunacak olan öğ­ liştirme Merkezi, Eği­ timde Arayışlar I. retmenlere de ders üc­ Sempozyumu (13-14 reti şeklinde bir ücret Nisan 1991) Bildiriler. ödenebilir. İstanbul: 1991. Yılmaz, H. 'Eği­ Yukarıda açıklanan lim Sistemimizin Top­ iki öneriye ilaveler yap­ lumsal Dokusu: Okul- mak mümkündür. An­ Çevre İlişkileri Açısın don Eğitim Sürecine cak işlevsel olması ba­ Toplumsal Katılım". kımından bu makalede Yayınlanmamış Dokto­ bunlarla yetinilmiştir. ra Tezi. M.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü, İs­ tanbul: 1993 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 11 Çevre Bilinci- Eğitim/ İletişim İlişkileri Dr. Caner ZANBAK Çevre Koruma Danışmanı Toplumların kalkınma düzeyleri, sahip oldukları manevi ve maddi varlıkları pekleştirebilme ve geliştirebilme yetenekleri ile doğrudan orantılıdır. Toplum yöneticilerinin en önemli görevi, saptanmış genel kurallar çerçevesi içinde, toplumun yaşam gereksinimlerini geleceğe yönelik olarak sağlamaktır. Bu amaç için elde mevcut doğal kay­ naklardan yararlanılmaktadır. Her ne kadar diğer varlıkların kalite ve büyüklükleri önemli ise de, insan gücünün kalitesi (eğitim düzeyi) toplumların kalkınmasında en önemli rolü oynamaktadır. Toplumlarda çevre bozulması ve kirlenmesine karşı duyarlılığın gelişmesinde en önemli rolü, gönüllü kuruluşların önderliğinde, “medya” oynamaktadır. Küreselleşmiş bilgi iletişim ağı içinde gelişmiş ülkelerdeki çevre koruma kavranılan az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere de aşılanmaktadır. Ancak, bu olumlu gelişme kalkınmakta olan toplumlarda genellikle sosyal, ekonomik ve de politik sorunlar yaratmaktadır. Gönüllü kuruluşlar ve medya, endüstriyel üretime yönelik bir amaç gütmeyen, genelde toplu­mun çıkarlannı koruma felsefesi içinde çalışan, sosyal denetleme ve halkı bilinçlendirme ku­ rumlandır. Ancak bu kuruluşlar, bazen birbirleri ile de çelişkili yaklaşımlarla, üretime yönelik ku­ rumlar ve devlet hizmeti veren kuruluşlar üzerinde “yapıcı denetim” yerine “kına dene­ tim” yapabilmektedirler. Görüşümüze göre bu kırıcı denetim, gönüllü kuruluş temsilcileri tara­ fından sıkça kullanılan “amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir” felsefesinin tek taraflı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bağcının üzerine gitmeden önce yenmek istenen üzüm için bağcının emeklerinin karşılığını ödemek ya da en azından çapalama, budama, ilaçlama ve bağ bozma sırasında el vermek gerektiğini de düşünmek gereklidir. Özellikle, aceleyle üzüm ye­ mek için girilen bağda yapılacak hasarın genellikle yenen üzümden fazla olacağını da akıldan çı­ karmamak gereklidir. Çevre koruma denetiminin yetkili yürütücüsü “Devlet” olmalıdır. Gönüllü kuruluşlar, medya ve sanayiciler denetim için “parlamento kanalıyla” devlete yol göstermelidirler. Aynı zaman­ 12 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 da, gönüllü kuruluşlar ve medyanın bu konudaki devlet denetiminin etkinliğini izlemesi, demokra­ sinin bir gereği olarak görülmelidir. Gönüllü kuruluşların etkinlikleri arkalarındaki halkın konu üzerindeki bilgi düzeyi ile orantılıdır. Bu nedenle, gönüllü kuruluşların en önemli görevi, çevre gözeticiliğjnin yanı sıra halkı eğitmek de olmalıdır. Önceki yazımızda da belittiğjmiz gibi, endüstriyel gelişme çevreyi genelde olumsuz olarak etki­lemektedir. Ancak şunu da unutmamak lazımdır ki, az gelişmiş yörelerde duman çıkaran fab­ rika veya atölye bacası hala bir medeniyet simgesi olarak görülmektedir. Yöredeki iş olanakları çe­ şitlenip çoğaldıkça bu duman çıkaran bacalar “çevre düşmanı” olarak suçlanmaktadır. Bu tür bir çelişki ancak ekonomik kalkınmaya paralel olarak halkın artan bilinç düzeyi ile açıklanabilir. Türkiye’de nüfusun yoğun olduğu yörelerde çevre bozulması ve kirliliği, insanların tüm duyula­rıyla algılanabilir düzeylerin üzerinde artmıştır. Mevcut sorunların, gelişmiş ülkelerde geçerli olan yönetmeliklerdeki temizleme ölçütleri kullanılarak kısa sürede çözümü, Türkiye için gerçekçi değildir. Sürdürülebilir kalkınma ilkesi altında en etkin çevre koruma yaklaşımının öncelikle mev­ cut atıkların bertarafmm denetim altına alınması ve geri kazanılması olduğu görüşündeyiz. Bu tür bir yaklaşımın başarılı olmasmda en önemli etmen “eğitim”dir. S evre konusunda eğitim, anaokullarından başlayıp okul sonrası günlük hayatta da devam etme­lidir. Doğa sevgisinin aşılanmasının yanı sıra, evden başlayarak iş yerinde de devam eden uy­ maya yönelik temizlik, atık azaltılması ve tekrar kullanma/geri kazanma yöntemleri yaygınlaş- tınlmalıdır. Çevre koruma bilincinin artmasında yeni yöntemler bulmak için yönetici ve eğitimcile­ re çok büyük görevler düş­ mektedir. Biraz düşünülür­ se, çevre koruma kavramla- n (temizlik, doğaya saygı, is­ rafın azaltılması) temel eği­ tim içinde eritilmiş olarak zaten verilmektedir. Bun­ dan sonra yapılacak işlem, doğa sevgisi ve çevre koru­ ma kavramlarını Türk kül­ türüne yönelik belirli bir sis­ tem içinde derleyip, öğren­ cilerden başlayarak topluma benimsetmek, medya ve gö­ nüllü kuruluşların aracılığıy­ la tüm topluma ulaştırmak olmalıdır. Bu konuda başan- lı olmak için ilkemizin “bağ­ cıyı eğiterek ve destekleye­ rek iyi kalite üzüm yemek” olması gerekir. Çevre içinde hepimizin birer “bağcı” ol­ duğunu unutmamalıyız. YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 13 cuklar ve Çocuklar Oyun ynuyorlar Alisan JAMES Bir erkek çocuk eline oyuncak kamyon mu yoksa oyuncak bebek mi alacak? Açık farklılıkların dı­ renirler. Sevgiye daha fazla ihtiyaç du­ şında, kızlar ve erkek­ yarlar. ler bebeklik dönemle­ Gerçekte bebekler, zaman zaman her rinden farklı görün­ iki cinsiyetin de özelliklerini gösterir. Fa­ memektedir. Her iki kat her aile, bebekken dahi kızların ve cins de anne-babala­ erkeklerin tamamen farklı olduğu konu­ rı ihtiyaçları olan uy­ sunda ısrar eder. kudan mahrum bıra­ kır. Dakikada bir du­ Bir anne küçük erkek çocuğu için vara tırmanır gibi te­ şunları söylüyor: "O da diğer iki kızım penize çıkar ve sizi gibi gelişiyor. Ama aynı değiller. Sanki adeta sadık bir onlardan farklı hissediyor, daha az na­ köleye dönüştü­ zik gözüküyor. Erkek çocuğum kazları­ rebilir. Hepsi mın bebekliğine göre daha hastalıklı ve çok aç gözlü­ sanki daha yavaş hareket ediyor gibi!' dürler; günlük süt tüketim • FARKLILIKLAR NASIL miktarları düşün­ GELİŞİR ? düğümüzden çok Bebekler arasındaki farklılıklar, kişilik daha fazladır. özellikleri, gelişim ve büyüme oranları Büyürler, kilo her birinin kontrolünün ötesinde değişik ve yü­ faktörlere bağlıdır. Genetik kalıtım, aile rümeyi ko- içinde çocuğun durumu, kız erkek kar­ uşmayı öğ- deşlerin sayısı ve ailelerin yaklaşımı, ço­ 14 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 cukların oynadıkları tüm rolleri önemli • KONFOR VE ölçüde belirler. Bazı aileler, çocukları EĞLENCE birbirinden ayırmak için kızlara pembe, erkeklere mavi giydirme, kızlar için be­ Ortalamada, erkek çocuk­ bekler, erkekler için tahta askerler satın lar kızlardan daha sık ağlarlar I alma gibi süregelen yöntemleri redde­ ve rahatlarına daha düşkün­ derler. Çoğu aile ise böyle bir çabaya gir­ dürler. Bunun yanında, çalış­ mez. malar, ailelerin yeni doğmuş Öyleyse, kız bebeğinize karşı verdiği­ ağlayan bebeklerini cinsiyeti­ niz tepki biçimi onu erkek kardeşinden ne göre farklı şekillerde ra­ farklı yapar mı? Bu farklılıkların daha hatlatma eğiliminde olduk­ çok doğuştan getirilen seksüel özellikler­ larını gösterir. Aileler, kız le bir ilişkisi olduğu söylenebilir mi? Er­ çocukları ağlamaya başlar keklik, kadınlık veya her ikisinin bir başlamaz kucağa alma eğili­ kombinasyonunu belirleyen, sonradan mindedirler. Çünkü kız ço­ kazanılan bir özellikten ziyade, doğuş­ cuklarının daha nazik oldu­ tan var olan bir durumdan mı ileri gel­ ğunu düşünürler. Aslında bu­ mektedir? nun ters bir eğilim olduğu gö­ • SAĞLIK FAKTÖRLERİ rünür. Genellikle, kucağa alı­ nıp sakinleştirilmeden önce er­ Çoğu aileler için çocuğunun cinsiyeti­ kekler, kızlardan daha uzun ni bilmezden önce, bebek daha döl yata­ süre ağlamaya bırakılırlar. Bek ğında iken kız bebek, erkek bebekten lenildiği gibi erkek çocuk­ çok farklıdır. Kız çocuk başlangıçta daha lar aileleri ile yıkıcı ve daha güçlüdür. Erkek bebekler için düşük ve kaba oyunlar oynamaları ölü doğum sebebi ile oluşan kayıplar da­ için desteklenmiş olurlar. ha fazladır. Bunun yanında kız ço­ Doğan erkek bebekler, genelde kız be­ cuklar daha çok gülü­ beklerden daha uzun ve ağırdır. İlginçtir cük yayma ve ilişkile­ ki, çoğu erkek bebek, savaş veya doğal rinde göz kontağı kur­ afetler gibi ulusal acil olaylar sırasında ma eğilimindedirler. doğar. Ayrıca kız çocukları da­ Çalışan anneler, çoğunlukla erkek ço­ ha sık ve doğrudan ko­ cuk doğurur ve erkek çocukların babala­ nuşurlar. rının mesleği çok daha streslidir. Daha • YENİ çok babalarına benzerler. YÜRÜMEYE Erkek bebeklerin kız bebeklerden da­ ha sık hastalandıkları görülür. Risk az ol­ BAŞLAYAN masına rağmen erkekler kızlara oranla ÇOCUKLARDA daha fazla ölüm sendromunun kurban­ İLERLEME ları olurlar. Erkek çocuklarının fıtık ol­ Bedensel ve zihinsel açıdan ma, kızamığa ve kızıl hastalığına yaka­ kızlar erkek çocuklardan daha hız­ lanma ihtimalleri daha yüksektir. Erkek­ lı gelişir. Kızlar yürüme ve konuşmayı ler aşırı hareketli ve yiyecek alerjisine öğrenmede önde giderler. Kız çocuklar karşı daha hassastırlar. Fakat, kızlar er­ ilk kelimelerini daha erken dönemlerde keklerden daha sık boğmaca öksürüğü­ söylerler ve cümlelerini biçimlendirme­ ne yakalanırlar. Belkide o zaman kızlar­ de daha ileridirler. dan daha çok erkek bebeklerin, doktora ve hastahaneye götürülmesi şaşırtıcı ol­ Yürümeye başlayan kız çocuklar dinle­ masa gerek. me ve konuşmayı severler, daha sosyal- YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994 15 dirler. Erkek ço­ daki bazı kız çocuklan altlarını kuru tu­ cuklar çevreleri­ tabilirler. Buna rağmen kız çocuklarının ni ve farklı obje­ isilik, kalçalarında kızarıklık ve üriner leri incelemeyi enfeksiyonlardan etkilenme riskleri daha tercih ederler­ yüksektir. ken, kız çocuk­ • OYUN ZAMANI lar anne baba­ ları ve diğer Erkek çocuklar, daha çok tahta bloklar yetişkinlerle ve diğer nesnelerle oynamayı tercih arkadaşlık ça­ ederler. Liderleri olan büyük gruplarda baları içinde­ oynarlar. Gruptakilerin herbirini sevip dirler. sevmediklerine genelde dikkat ettikleri görünmez. Bir grup çocuk için Kız çocuklar küçük gruplarda oynar­ farklı iki lar, arkadaşlarını çok dikkatli seçerler. imajı (biri Sevmediklerini gruba dahil etmezler. nesne, di­ Hoşlandıkları ve kabul ettikleri oyun ve ğeri bir in­ ilgilerini sıraya koyarlar. Tahmin edildiği san) iyice inceleme fırsatı yara­ gibi erkek çocuklar maceraya ve hareke­ tıldığında, erkek çocukların, insanlardan te yönelik hikayeler uydururlarken, kız çok, gördükleri nesneleri hatırladıkları çocuklar aileleri, evleri, arkadaşları ve gözlenmiştir. Kız çocuklar için bunun duyguları hakkında konuşma eğilimin­ tam tersi geçerlidir. dedirler. Tuvalet eğitiminde de iki cins arasında • ERKEN ÖĞRENME farklılıklar vardır. Örneğin, alt bezlerin­ Erkek çocuklar kızlara göre daha sa­ den ilk kız çocuklan vazgeçer. Bazı er­ kardırlar. Konuşma, artikülasyon, harfle­ kek çocuklar üç yaşındayken alt bezleri­ ri yanlış okuma gibi problemler erkekler­ ni çıkarmaya hazır değillerken, iki yaşın­ de kızlardan çok daha yüksek oranda görülür. Kız çocuklar erkek çocuklar­ dan daha düzenlidirler. Erkek çocuklar düştüklerinde kızlar­ dan hemen hemen iki kat daha fazla acı hissederler. Anne baba tartışmaları veya anne-babanın ayrılması gibi du­ rumlarla karşı karşıya kalan er­ kek çocukların muhalefet etme eğiliminde olmaları şaşırtıcıdır. Erkek çocuklar gelişim aşamala­ rında tam bir olgunluğa sahip ol­ mamalarına rağmen bu durum cinsiyetler arasındaki nörolojik farklara uygundur. Konuşma oluşumunu idare eden beynin sol tarafı ve biçimsel öğrenme­ nin diğer alanları, erkeklerde kızlardan daha yavaş gelişir. Ço­ cukluğun son dönemlerinde er- 16 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 kek çocuklarda matematik ve fen bilim­ dim. Fakat şimdi Ali, doğal olarak araba leri gibi mantıksal konularda daha iyi ol­ gibi tipik erkeksi oyuncaklara ilgi göste­ ma eğilimini sağlayan beynin sol kısmı riyor. Kızlarsa her zaman bebek istiyor­ baskındır. Kızlarda daha çok sezgisel öğ­ lar. renmelerini sağlayan beynin sağ kısmı "Oyun tipleri ve yollan farklılaştı Ali baskındır. her zaman fiziksel oyunları seviyor ve Erkek çocuklar, okul çağında kızlara canını acıtıp ağlıyor. Ama yine de vaz­ yetişmeye başlarlar. Kız çocuklar 3-6 geçmiyor, gidip tekrar aynı şeyi yapıyor. yaşlan arasındayken gelecekteki zeka se­ Görüldüğü gibi kızlar tehlikeli durumlar­ viyeleri tahmin edilebilir. Fakat erkek dan daha çok uzak kalıyorlar. çocuklar 6-10 yaşına gelmeyi beklemek "Kızlar birlikte çok güzel oynuyorlar. zorundadırlar. Bir çok erkek çocuğun Fakat Ali, oyuna katıldığında oyun göz- zeka seviyesi kızların iki katı yaşa ulaş­ yaşlan içinde sona eriyor. Her seferinde tıklarında artış gösterir. aynı sonuç tekrarlanıp duruyor. Kızlar • GÖRÜŞLER hayali oyunlan seviyor fakat Ali, sıkılıyor "Yeni yürümeye başlayan bir grup ço­ ve oyunu bozuyor." cuğu plastik oyun evine götürdüm. Er­ Bir Anne kek çocuklar içeriye bisikletlerini koy­ mak isterken kızlar oyuncağı bir ev ola­ rak görüyorlardı. Erkekler için bu oyun­ Practical Parenting- cak ev, garaj veya sığmaktı. November 1993'ten çevirenAylin ÇEVİK "Biçimsel olarak sahip oldukları gen­ ler nedeni ile kızlar ve erkekler arasın­ daki farklılıklara inanırım. 3 yaşındaki oğlum sizin için bir örnek olabilir. Onu tek bir yöne asla kanalize etmedim. Fa kat o, oyuncak bebeklerle ve evlerle ilgi­ lenmedi. * Bir Psikolog "4 Çocuğum var. Ali (8), Erbil (6), Gül (4) ve Ayşe (2). Çok şükür hiç biri bebeklik dönemleri boyunca hastalan­ madı. Sadece Ali, ilk yılının tümünü çığ­ lıklar içinde geçirdi. İnek sütüne karşı alerjisi olduğunu sonradan keşfettik. Aşağı yukarı aynı yaşta yürüme ve ko­ nuşmayı öğrendiler. Kızlar, bağımsız davranma bakımından erkek kardeşle­ rinden her zaman ileriydiler. Ali, yaşça en büyük olmasına rağmen onu hâlâ ben giydiriyorum. Halbuki kız kardeşleri çok erken yaştan itibaren kendi kendi­ lerine bir şeyler yapmak istediler. "Cinsiyetlerine önem vermeden onla­ ra eşit muamele etmek için her zaman çaba gösterdim. Erkeksi veya kadınsı özellikler taşımıyan oyuncaklar satın al- YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994................................... 17 Gazetenin Eğitim ve Öğretimde Kullanılması'' Derleyen: Yard. Doç. Dr. İrfan ERDOĞAN İ.Ü. Edebiyat Fak. Eğitim Bilimleri Bölümü Gazete ders içi etkinliklerde en az kitap kadar yardımcı veya etkili bir materyal olarak kullanılabilir. Gazete özellikle ABD'de eğitim öğretim için yarım gün ile bir hafta arasında hiz­ etkinliklerinde önemli bir materyal ola­ met içi eğitim düzenliyor (L Rhoades ve rak kullanılmaktadır. ABD'de, G. Rhoades, 1980).eğitimde gazete kullanma et- Bu tür programlarda gazete yoğun bir Güncel olmaları kinliğinin büyük kısmı Ameri­ şekilde bir öğretim materyali olarak kul­ nedeni ile eğitim- kan Yaymcılar Birliği adlı kuru­ lanılmaktadır. Bu programların dışında öğretimde luşun desteklediği Eğitimde Ga­ ABD'de ders etkinliklerinin çoğunda de­ gazetenin zete Programlan adı altında yü­ ğişik gazetelerden alınmış yazı, haber tü­kullanılmasıyla rütülmektedir. ABD'de Kana- rü pasajlar, temel ders kitaplarının yanın­da'da yaklaşık 500 gazete Eği­programlar daha da etkin bir şekilde kullanılmaktadır. timde Gazete Programı'na katıl­ Özellikle İngilizce öğretiminde gazete en canlı olur ve maktadır. Programda her yıl sı­ temel materyallerden birisi olarak kulla­modernliği nıflarda 30 milyon adet gazete nılır. koruyabilir. kullanılmaktadır. Programa da­ hil olan gazetelerin üçte ikisi Eğitim-Öğretimde Gazete gazeteleri okullara yan fiyattan Kullanmanın Yararları satmakta, diğer üçte birlik kıs­ Çok sayıda haber, enformasyon vb. bil­ mı ise gazeteleri okullara ücretsiz sağla­ gilere sahip olan gazeteler, köşe yazıları, maktadır. Eğitimde Gazete Programları­ düşünce yazıları, fotoğraflar, sanat çalış­ * Bu makale, Lynn Rhoades ve George na dahil olan gazetelerin büyük kısmı, maları, ilginç hikaye ve olaylarla donan­ Rhoades'in Teac­ ders planları, etkinlik sayfalan gibi ilave mış biçimleriyle her kesimden okuyucu­ hing with News­ öğretim materyalleri de sağlıyor. Gazete­ ya hitap eder. Gazete, öğrencileri okul papers: The Li­ ving Curriculum lerin % 60'1 bu ilave materyalleri ücretsiz duvarları dışında olup bitenlerden haber­ adlı eserinden derle­ sağlamaktadır. Aynca bu gazetelerin % dar eder. Öğrencilere günlük hayatta nerek hazırlanmıştır. 75'i de programı uygulayan öğretmenler kullanacakları bilgileri verebilir. Gazete­ ıe YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 nin sağladığı bilgiler her yaş grubuna hi­ çekleştirilen çok yönlü eğitim öğretim, tap eder. Gazetelerde materyallerin çok öğrencileri sürekli olarak yaratıcı ve eleşti­ olması öğrenciye bireysel ödevler verebil­ rel olmaya sevkedecektir. Bu yolla eştim meyi mümkün kılar. öğretim etkinlikleri öğretmen merkezli ol­ Gazete, öğrencilerin olaylar ve haberle­ maktan çıkıp öğrenci merkezli bir yapıya re aşina olmalarım sağlar ve böylece ço­ kavuşacaktır. cukların yetişkinlerle ortak bir zemin Orta. Öğretimde bulmalarına ve etkileşime girebilmeleri­ ne yardımcı olur. Gazete, öğrencinin ai­ Gazete leleri ile üzerinde konuşabileceği önemli Kullanmanın Önemi bir okuma materyalidir. Bu durum anne, Gazete, eğitim öğretimin her dü­ Gazeteye dayalı baba ve diğer aile bireylerinin çocuğun zeyinde etkili olabileceği gibi orta gerçekleştirilen okul etkinlikleri ile daha verimli olarak öğretim düzeyinde kullanılmasının ilgilenmelerini sağlayabilir ve sınıf içi eği­ çok yönlü eğitim özgün bir önemi vardır. Özellikle öğretim, tim süreci aileye kadar uzanabilir. orta öğretim çağındaki çocuklar öğrencileri sürekli Ayrıca öğretimde gazeteye başvurmak yetişkinler ile ilişkilere meraklıdır­ olarak yaratıcı geleneksel öğretim malzemelerinden lar. Gazete onların yetişkinlerle ve eleştirel olmaya hoşlanmayan çocukların konuya olan il­ olan etkileşimlerinde yardımcı sevkedecektir. gisini toplayabilir ve gazetenin kullanıl­ olur. Lise öğrencileri gelecekleri ması öğrencilerde okuma alışkanlığım da hakkında bir takım meraklara ve geliştirebilir. endişelere sahiptir. Özellikle üniversiteye Gazeteler toplumsal olayları ve kararlan giriş, kariyer, uygun iş, ev, otomobil gibi etkilemeleri nedeniyle demokratik toplu­ konulara ilgi duyarlar. Ev ile ilgili sorun­ mun en temel unsurlarından biri sayılabi­ larla da örneğin ev sahibi olmak, çocuk lir. Bu durumda gazete kullanan bir eğj- bakımı, yemek hazırlama, beslenme, büt- tim öğretim etkinliği ile demokratik bir top­ lumun da temelleri Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete Yöneticileri ile atılmış olabilir. "ÜLKEMİZDE Okul kitaplarının ge­ GAZETELERİN EĞİTİM- nelde eski olması bilgi­ ÖĞRETİME KATKILARI" lerin de eski olmasına yol açabilir. Oysa ga­ Hazırlayan: İlhami FINDIKÇI zeteler sıcağı sıcağına yeni bilgiler sunar. Umur TALU, 1957'de İstanbul'da Gazetelerin eğitim-öğretime bakı; açıla­ Güncel olmaları nede­ doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdik­ rı, bu haberlere ayırdıkları yer konusun­ten sonra 1980'de Boğaziçi Üniversi­ ni ile eğitim-öğretimde da bilgi edinmek için gazete yöneticileri tesi Ekonomi Bölümü'nden mezun gazetenin kullanılma­ oldu. I.Ü. İktisat Fakültesi'nde başla­ ile yaptığımız söyleşileri aşağıda sunuyo­ dığı doktora çalışmalarını, gazeteci­ ruz. sıyla programlar daha lik yüzünden bıraktı. Gazeteciliğe canlı olur ve modernli­ 1980’de Günaydın Gazetesi'nde Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni başladı. 1982'de Güneş Gazete­ ğini koruyabilir. sinin kuruluşunda bulundu. 1983'de Umur TALU ite yaptığımız söyleşi: Bu yolla eğitim öğre­ Cumhuriyet, 1985‘de Milliyet, 1987'de Hürriyet Gazetesi'nde çalış­ Ülkemizde genel olarak medyanın ve özellikle timin tek yönlü stan­ tı. 1988'de Yazı İşleri Müdürü olarak gazetelerin eğitim-öğretime kalkılan konusun­ dart bir kaynağa bağlı yeniden Milliyete geçti. 1992’dan bu yana Milliyet Gazetesi Genel Yayın da neler düşünüyorsunuz? Konuyu sadece kalınmadan yürütül­ Yönetmenliği yapmaktadır. okullarla sınırlı değilde yaygın eğitim ve özel­ mesi ile öğrencilerde likle yetişkin eğitimini de içerecek biçimde de­ bireysel çabalara daya­ Milliyet Gazetesi ğerlendirir misiniz?Milliyet Gazetesi 45. yılında. Cum­ lı bir araştırma alışkan­ huriyet ve Hürriyet"ten sonra yaş Gazetelerin genel eğitim içinde önemli bir fonksi­ lığı geliştirebilir. olarak üçüncü büyük gazete. Halen yonu vardır. Çünkü: kitap okumanın belirli ne­haftalık ortalama 350 bin trajı var. denlerle çok düşük olduğu Türkiye'de en azın- Gazeteye dayalı ger- YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994 çe, sağlık ve güvenlik gibi aile sorunları Uygulama... hakkında düşünme bu yaşlarda başlar. Okula günlük bir gazetenin ulaşması ■ Bu çağdaki çocuklar geleceklerinde için düzenlemeler yapılır. Şartlar elverir­ Gazete, nasıl bir yaşantıya sahip olacaklannı se her öğrenci için bir gazete alınır. Bu öğrencilerin merak ederler. Ne tür bilimsel bu­ şekilde öğrenciler gazeteden dersleri ile güncel luşların hayatlarını etkileyeceğini dü­ ilgili olan parçaları ve ilgili yerleri kesip olaylar ve şünürler. Devlet işlerinde, dış ilişki­ saklayabilirler. Bu finansal açıdan zor haberlere aşina lerde neler olup bittiğini merak eder­ olursa büyük bir sınıf için gazete alınır ve olmalarını sağlar. ler ve öğrenmek isterler. Sinema sa­ gün boyunca diğer öğrenciler için de ay­nat ve spordaki gelişmeleri öğren­ nı gazeteler kullanılabilir. Sınıf içi düzen mek isterler. İşte gazete bu bilgileri de gazeteden etkili olarak yararlanmak öğrencilere sağlayabilen canlı bir prog için ayarlanır. Sınıfta haberler, karikatür­ ram gibidir. ler, hava durumu vb. konular için özel Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete Yöneticileri dan en yüksek satışa ulaşmış yazılı yayın gazetedir. Tele­ Bundan sonra nasıl olmalı ve ne yapılabilir diye düşünül­ vizyon kanallarının çoğalmasıyla sanki televiyzon bu an­ düğünde, gazeteden vazgeçmemeli insanlar. Gazeteci lamda daha öne geçmiş durumda, kendi içinde barındır­ olarak biz de üzerimize düşenleri yapmalıyız. Ama herhal­ dığı tehlikelerle birlikte. Gazete aktif bir faaliyet gerektiriyor. de okullarda konunun üzerinde çok durulmalı. Yani gö­ Para vereceksiniz, gazete alacaksınız, sayfaları çevirecek­ rüntüye dayanan televizyona rağmen yazılı düşünce ve siniz, okuyacaksınız, üzerinde düşüneceksiniz. Oysa tele­ iletişim ürününün çok çok önemli olduğu vurgulanmalı. En vizyon bedava evin içine kadar geliyor ve izleyici pasiftir. basiti öğretmen gazete alıyor mu? Bu sayının oldukça dü­ Sadece bir düğmeye dokunuyorsunuz. Ayrıca görüntü her şük olduğunu düşünüyorum. Burada tek başına öğretme­ zaman daha kolay ilgi çekiyor. Bu anlamda televizyonun ni Suçlamıyorum. Ama öncelikle öğretmenin şu ya da bu yarattığı epeyce tehlike var. Televizyon, genel eğitime po­ gazeteyi alması gerekli. Böylece bir öğrenciye alışkanlık zitif katkılarda bulunuyorsa tehlike söz konusu değildir. olarak geçer. Aile öğrenciyi şekillendirdiği gibi öğrencinin Ancak Türkiye'de televizyon yayıncılığının henüz bu olgun­ istek ve davranıştan da aileyi şekillendirir. O zaman ailede luğa gelmediğini ve bu tür kanalların çoğunlukta olmadı­ böyle bir ihtiyaç doğacaktır. Bu hem gazete trajlannı arttı­ ğını biliyoruz. Şimdi burada gazetenin genel eğitim içinde racaktır hem de talebe göre gazetelerin kendilerine bir çe­ rolü, nispî olarak azalmış gibi geliyor bana. Nüfus çok arttı, ki düzen vermelerini sağlayacaktır. gazete trajları orantılı olarak artmadı. Gazetelerin nitelikleri Gazetelerin eğrtim-öğretimde etkin bir araç olarak kul­ de bu anlamda tartışılır. Gazeteler edebi dünya ile daha iç lanılması konusunda yeni bir akım var. Amerika'da baş­ içeydi. Tabi dünya çok değişti ve bu koşuşturmaca içinde layan bu akıma göre doğrudan sınıf ortamında gazete­ edebi özellikler biraz daha ikinci planda kaldı. Örneğin ga­ lerin dil öğretiminden matematik öğretimine kadar bir zetenin yazarları kadar muhabirlerinin de Türkçeyi iyi kul- çok konuda pratik ve güncel bir öğretim aracı olarak lanmalan gereklidir. Bugün geldiğimiz bu karmaşık ortam­ kullanılması söz konusu. Biz de böyle bir uygulama ger­ da ne yazık ki bunlar özlenen standartta değil. Çok iyi ya­ çekleştirilebilir mi? Bu konuda neler düşünüyorsunuz? zan muhabirler, çok iyi yazan yazarlar, dilin kullanımı, dili Çok yararlı bir uygulama olur. Öncelikle okul düzeyinde belli bir amaç için bütün zenginliğiyle kullanabilme çeşitlili­ düşünce sirkülasyonu çocukların düzeylerine göre gerçek­ ği eskiden daha fazlaydı gibi geliyor bana. Bunda televiz­ leşmiş olur. İkincisi bu fikir ve düşüncelerin sonucunda ço­ yonun etkisi var. Türkiye'de genel olarak öğretim yaygınla­ cuklar, kendi fikir ve tezlerini geliştireceklerdir. Böylece top­ şırken eğitimin kalitesindeki düşüşün etkisi var. lumsal bir olay karşısında çocuğun da bir görüşü belirme­ Tüm bunlara insan davranışlarının da büyük rölü var. Ne­ ye başlayacaktır. Çocuk değişik gazeteler, değişik görüş­ dense toplumumuzda gazete genellikle ihtiyaç olarak lerle yüz yüze gelebiliyorsa çok sesli bir dünyanın gerçek­ önemini kaybetmiş gibi görünüyor. Oysa toplumun, özel­ leriyle tanışacaktır. Diğer yandan dil ve düşüncenin kulla­ likle gençlerin gazete yoluyla öğrenebilecekleri çok şey nılması açısından da büyük katkılan olur. Zaten eğitim-öğ- var. Yani gazeteler o kadar da boş değil. Galiba herkes retimin de en önemli amaçlanndan biri bu. Gazete canlı haber alma ve fikir oluşturma sorununu daha kolay hallet­ bir olay ve her gün yeniden çıkıyor. Her gün gelişen olaylar meye çalışıyor. Fikir oluşturma zaten çok geri planda kaldı. ele alınıyor. Biz burada bu sürati yaşıyoruz. Ama dışımız­ Gazetelerin en önemli fonksiyonu, insanların düşünce daki dünya sanki daha statik. Ayrıca özellikle gençlerin ye­ oluşturmalarını sağlamaktı. Düşünce oluşturmak isteyen tişirken bu dinamizmi yaşamaları lazım. Televizyon bunu insan sayısı nispî olarak azaldı gibi geliyor bana. sağlayamaz. Televizyon izlerken pasifsiniz ve pek bir şey 20 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/19^ köşeler düzenlenir. Her öğrenci gazete haftaki Sosyal Bilgiler dersi için işlenecek kupürlerini yapıştırmak vb. etkinliklerde konu "Çevrenin tanınması" ise, öğret­ kullanacağı bir defter tutar. men öğrencilere bu konuyu öğretebile­ cek etkinlikleri gazeteden ödevler vere­ Bu programda öğretmenin temel işlevi rek söyler. Bu konu için öğrencilerden o öğrencileri yönlendirmektir. Öğretmen hafta içerisinde gazetede ve çevrede göz­ aktif bir bilgi taşıyıcı ve aktarıcı değildir. lenen sorunlar ve gelişmeleri taramaları Öğrencilerin kendi araşürmalarıyla elde ve bunu rapor etmeleri istenebilir. Konu ettikleri bilgileri sınıf içi ortamda tartışıp işlenirken de her öğrenci kendi derlediği sistematize etmelerine yardımcı olur. Bu­ bilgileri sınıfa sunar. Sunular esnasında na göre öğretmen her hafta kendi elinde­ öğretmen her öğrencinin katılımını sağ­ ki yıllık veya dönemlik programa göre iş­ lar ve verimli bir etkileşimin kurulmasına lenecek konular için öğrencilerin yapma­ yardım eder. Ayrıca işlenen konuda ken­ ları gerekli etkinlikleri söyler. Örneğin ilk di bilgilerini de dersin işlenişi anında sim- yleşi • Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete yapmanız mümkün değil. Oysa gazetenin altını çizebilirsi­ fazla yer ayıran gazete Milliyettir. Türkiye'de ekonomi ser­ niz, belirli yerleri kesebilirsiniz, bir yazıyı yeniden yazabilir­ visi, haber servisine benzer bir eğitim servisini ilk kuran ga­ siniz. zete biziz. Burada eğitimde deneyimli bir kadromuz var. Uygulamada bu nasıl olur? Yani gazete her okula nasıl Bazen sınav dönemlerinde gazetenin önemli bir kısmı eği­ girebilir? time ayrılır. Ancak bu kadar öğrencisi olan yetişkin eğitimi­ ne büyük ihtiyacı olan Türkiye için bu yeterli mi ? Değil tabi. Evet, her okula girebilmeli. Ödenekler ve benzeri sorunlar olabilir. Ama gazete o kadar pahalı değil. Tüm okullar dü­ Gazetelerin bu konuda daha çok işlevi olması gerekli. Bu­ şünüldüğünde büyük sayılar çıkabilir. Ama her bir okul için nun yollarını yöntemlerini bulmamız gerekiyor. Bu gençle­ harcanan paralan düşündüğünüzde bu o kadar da büyük rin ilgi alanlarına yönelik çeşitli yayınlar olabilir. Sanırım bir para değil. Velilerin burada katkıları olabilir. Önemli önümüzdeki dönem, bu açıdan daha da verimli olacaktır. olan bu tür bir yönlendirmenin olması. Böyle bir uygula­ Okurlarımıza bir mesajınız var mı? mayı tek bir gazete ile yapmak hoş olmaz, çeşitlilik yaratıl­ Baştan beri söylediklerimde anafikir olarak vermek istedi­ malıdır. Sonuç olarak okullarda hatta sınıf bazında gazete ğim mesaj, anne-babalar ve öğretmenler herşeyden önce alınması lazımdır. çocuklara gazeteyi benimsetmeliler. Diğer tüketim mad­ Örneğin; benim ortaöğretimde olduğum dönemde gazete deleriyle karşılaştırdığında gazete, gerçekten çok önemli üzerinde konuşan öğretmenlerimiz vardı. Ben Galatasaray ve buna para aynlabilir. Yeterki bunun vazgeçilmez oldu­ Lisesi'ni bitirdim. O dönemde kendimiz de gazete çıkar­ ğu kavranılsın. Çocuk yetişme çağında gazetenin de sos­ maya çalışırdık. Yıllar sonra geçenlerde bir vesile ile okula yal yaşamda önemli bir yeri olduğunu farkedebilmeli. gittiğimde periyodik yayınların olduğu bir salon gördüm, Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. bu hoşuma gitti. Bütün dergiler, gazeteler vardı. Bu olumlu gelişmeye karşılık o dönemlerde edebiyat öğretmenlerimiz - ki bunların bir kısmı gazetelere yazı da yazardı- gazetelerle çok iç içeydiler ve biz gazete üzerinde çok tartışırdık. Bizi teşvik ederlerdi, yazılar yazardık. Şimdi bun­ ların olup olmadığını pek bilmiyorum. Toplum belki gazeteyi bu anlamda ikinci plana attı. Dilerseniz sizin gazetenizin eğitim-öğretime bakış açısı ve ilgili haberleri değerlendirmesi­ ne bakalım biraz. Eğitim-öğretime ayırdığınız yer ne kadar, bu konuda bir oran verilebilir mi? Şimdi çok genelde baktığımızda, başından so­ nuna kadar gazetenin tümü eğitimle ilgilidir. Ama doğrudan eğitim-öğretim sorunlan konu­ sunda tam sayıları elimde yok ama sanınm en YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994 5- Genel, ekonomi, sanat/eğlence ha­ 1 - Herhangi bir suç olayı, hava kirliliği, berleri, spor, aile ve kadın konusunda bi­ işsizlik, enerji kaynakları ve hükümet üye­ rer haber buldurulur. Her haber hakkında leri hakkında yazılar kestirilir, yazılı ve birkaç cümlelik temel fikir yazdırılır. sözlü raporlar ve panel tartışmaları için 6- Sınıfta veya okulda meydana gelen kullandırılır. bir olay hakkında bir haber yazısı yazdırı­ 2- Devam eden bir olay hakkında her lır. hafta sağlanan önemli gelişmeler için özet Yayma Hazırlıkla İlgili tutturulur ve sonunda rapor edilerek sınıf­ Etkinlikler ta tartıştırılır. 1 - Makalenin özü, grameri ve içeriği tar­ 3- Vatandaşlık görevleri (seçim, vergi, tıştırılır (kırmızı kalem kullandırarak). trafik kuralları gibi) hakkındaki yazılar top­ 2- Haberlerin yorumlanması sağlanır ve latılır. haberler hakkındaki görüşler tartıştırılır. 4- Hükümetin sunduğu hizmetler hak­ Sosyal Bilgiler/ kında yazılar toplatılır ve hangi hizmetin hangi hükümet birimi tarafından sunuldu- Vatandaşlık Dersleri Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete Yöneticileri Türkiye Gazetesi Genel Yayın Müdürü İsmail KAPAN ile yaptığımız söyleşi: Yazılı ve görüntülü medyanın toplum üzerindeki etkileri son günlerde önemli bir tartışma konusu olmuş durumdadır. Bu konuda sizin görüşünüz nedir? Kitle haberleşme araçlarının toplum üzerinde çok büyük etkileri vardır. Her yetkili İsmail KAPAN ve uzman da bunu tekrarlıyor. Tekrar etmelerinde de yarar vardır. Çünkü kitle ha­ berleşme araçlarının gücünün tam olarak algılanmasında yarar vardır. Basına Türkiye Gazetesi dördüncü kuvvet deniliyor. Bu sadece siyasi açıdan değil. Toplumu yönlendirme Genel Yayın Müdürü ve kamuoyu oluşturma bakımından çok büyük etkisi var. Çünkü; kitle iletişim araçları belirli bir bilgiyi duyurmanın yanında insanların kafalarındaki bilgileri şe­ İsmail Kapan, 1956'da Malat­ ya'da doğdu. I.Ü. Hukuk Fakül- killendiriyor, merak uyandırıyor. Çok daha önemlisi tüketim davranışını belirliyor. tesi’ni bitirdikten sonra lise yıl­ Kısaca insan hayatının hemen her yönünde etkisini görmek mümkün. Buradan larından beri ilgilendiği gazete­ hareketle genç nesillerin eğitiminde kitle haberleşme araçlanndan çok iyi biçimde ciliği meslek olarak seçti. 1978 yararlanılabileceği hemen söylenebilir. Nitekim televizyonun eğitime yönelik özel­ yılında Türkiye Gazetesi’nde likle açıköğretim yayınlarından sonra gazeteler de sınavlara yönelik sorular yayın­ göreve başladı. İstihbarat şefli­ lama yoluna gitmişlerdir. Gazeteler genç kesimi kendine bağlamak için çeşitli ği, köşe yazarlığı, sorumlu yazı eğitici yayınlar yapmak durumundadır. Özellikle bazı televizyon yayınlarının olum­ işleri müdürlüğü gibi çeşitli gö­ revlerde bulundu. Ihlas Haber suz etkilerinin önlenmesi gerekli. Bu konuda yeni kanunun etkili olmasını diliyo­ Ajansı’nın kuruluşunda görev rum. aldı ve bir buçuk yıl bu ajansın genel müdürlüğünü yaptı. Ha­ Siz hem bir gazeteci hem de hukukçu olarak yeni radyo televizyon kanunu len aynı gazetenin Genel Yayın konusunda neler düşünüyorsunuz? Müdürü olarak görev yapmak­ tadır. Bir kanunun çıkmasıyla her şeyin düzeleceği beklentisine kapılmak doğru değil. Asıl olan kanunun uygulanmasıdır. Bunu da zaman gösterecektir. Ancak, geç­ Türkiye Gazetesi mişteki uygulamalardan hareketle bu konuda tereddütlerim vardır. Mutlaka başı­ 22 Nisan 1970*te kuruldu. Ga­ boşluktan daha iyidir. Örneğin daha önce Küçük Çocuklan Muzır Neşriyattan Ko­ zeteye bağlı Çocuk, İnsan ve ruma Kanunu çıkarıldı Bu kanunun çıkmasında Türkiye Gazetesi olarak bizim Kâinat, Tarih ve Medeniyet, Tekstil Teknik, Medikal gibi yan çalışmalarımızın büyük etkisi olmuştur. Bunu da belirtmek isterim. Bu kanun çık­ yayınları vardı. Gazetenin ha­ mıştır ama ben bir gazeteci olarak bu kanunun yeterince uygulandığı kanısında len 350 bin civannda net satışı değilim. Aynı durum radyo televizyon ile ilgili yeni kanunun da başına gelecekse vardır. malesef yine sıkıntılar devam edecek demektir. Diğer yandan konuyu sadece bu 24 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 ğu tartışılır. Hakkında yazı toplanan makamın duyuru 5- Günün en önemli beş problemi seçti­ ve kararları özetlenir. Bir öğrenci Cum­ rilir ve tartıştırılır. Her bir problem için çö­ hurbaşkanı veya diğerleri gibi varsayılır. zümler üzerinde tartışma yaptırılır. Diğer öğrenciler de gazeteci gibi davranıp 6- İleriki zamanlara ışık tutma amacıyla sorular sorarlar. içinde yaşanan deviri tanıtıcı yazılar ve re­ 9- Anayasa tarafından tanınan özgürlük­ simler toplatılır. lerin listesi yapılır. Gazetede bu özgürlük­ 7- Oyun etkinliği: Bir öğrencinin gazete­ lerle ilgili çıkan yazılar üzerinde tartışma de geçen konularda uzman olduğu varsa­ yaptırılır. yılır. Diğer öğrenciler uzman öğrenciye so­ 10- Mecliste görüşülmekte olan bir yasa rular sorarlar. Uzman varsayılan öğrenci, teklifi ile ilgili haberler tartışılır. Milletve­ cevabı bilemediğinde soruyu soran öğren­ killerinin hangijönde oy kullanmalan ge­ ci uzman olur. rektiği hakkında tartışma yaptırılır. Bu ko­ 8- Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar nuda her öğrenciye bir mektup yazdırılır vb. makamlar ile ilgili yazılar toplatılır. ve kendilerine yakın buldukları milletve­ killerine göndertilir. 'öyleşi • Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete Yöneticileri ile Söyleşi • Gazete kanunla sınırlı düşünmek yalnış olur. Çünkü Türkiye’de Orta sayfada özellikle olgunlaşma enstitülerinde veri­ basın yayını ilgilendiren pek çok kanun var. Başta len nakış, dikiş, yemek pişirme gibi konuları içeren ça­ Anayasa olmak üzere, Türk Ceza Kanunu, Borçlar Ka­ lışmalar var. Ayrıca sağlık köşemiz var. Bu, başlı başı­ nunu, Ticaret Kanunu, Basın Çalışanları Hakkındaki na bir eğitim konusudur. Bulmacalar var. Yani orta Kanun, 1475 Sayılı İş Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri sayfa, genel eğitim ağırlıklı bilgiler içermektedir. Kanunu ve Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanu- nu’ndaki ilgili hükümlerin hepsi basın yayını ilgilendirir. Okuyuculanmıza bir mesajınız var mı? Aslında bu kanunlardaki ilgili maddeler gerektiği gibi Evet. Şimdi yaşadığımız döneme bilgi çağı diyorlar. Bu uygulansaydı belkide bu yeni kanuna gerek kalmaya­ çağda kuvvetli bir toplum olmamız, ayakta kalabilme­ caktı. Ancak yeni ihtiyaçlar yeni düzenlemeler gerektir­ miz için özellikle gençlerimizin iyi bir eğitim alması la- mektedir. Özetle yeni kanunun kanunsuzluktan daha zım.Çağımızın eğitim araç-gereçlerinden en iyi biçim­ iyi olduğu, zaman içinde uygulama eksikleri giderildi­ de yararlanabilmeliyiz. Daktilo hemen hemen kalktı. ğinde iyi neticeler vereceğine inanıyorum. Bilgisayar eğitimi çok önemli, yabancı dil eğitimi çok Dilerseniz biraz da gazete ve eğitim üzerine yoğun­ önemli. Bunlan yaparken kültürünü ve tarihini iyi bil­ laşalım. Merak ettiğim şu, gazetenizin eğitim ha­ mesi lazım gençlerin. Çünkü tarihini bilmeyenlerin ile­ berlerine bakış açısı nedir? Örneğin eğitim haberle­ riye yönelik sağlıklı kararlar verebileceğine şahsen rinin gazete içindeki ağırlığı nedir? Böyle bir oran inanıyorum. var mıdır? Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz. Bizim; polis, adliye ve belediye muhabirlerimiz gibi milli eğitim muhabirlerimiz de vardır. Bu arkadaşlar eğitimle ilgili haberleri sıkı biçimde takip ederler. Kendi gazetemiz adına söylüyorum, bir oran vermek zor. Çünkü; günün aktüalitesine göre bu oran değişebilir. Ama rahatlıkla söyleyebilirim ki biz eğitim haberlerine büyük önem veriyoruz. Çünkü genç kitle bizim için ol­ dukça önemli bir kitledir. Bir çocuk dergimiz var Bu okul öncesi ve ilkokul düzeyindeki öğrencilere yönelik­ tir. Gençler de artık gazete okurudur. Onlar için eğitim, okul, tatil, kitap ve benzeri haberler veriyoruz. Çocuk ve gençlerin dışında yetişkinlerin eğitimlerine yönelik çalışmalannız var mı? Bildiğimiz kadanyla orta sayfanızda bu tür çalışmalar var. YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994 25 Kırk Yılın içinden Eğitini Kesitleri Çelil ALTIN Kültür Koleji Genel Müdürlüğü Ölçme-Değerlendirme Danışmanı 1 937 yılında Romanya'da, Silistre'nin Rahmanaşıklar köyünde, ilkokulun dördüncü sınıfında- yım. Okulun dört sınıfını okutan dört öğretmenimiz, etüt saatlerinde başımızda bulunan bir de stajyer öğretmenimiz var. Satajyer öğretmen 20-22 yaşlarında, çok güzel, her giydiğini ken­ dine yakıştıran, olağanüstü hoşgörülü bir kız. Kendisine 'domnişoara' derdik. Etüt saatlerinde o gün gördüğümüz dersleri yineliyor, verilen ödevleri tamamlıyor, ertesi gün işlenecek konuların da hazırlık çalışmalarını yapıyoruz. Etüt çalışmalarından amaç, okuldan eve iş götürmemek. Okuldan eve salt kimi öyküler, evde yapılabilecek deneyler verilirdi. Etüt­ te yetiştiremediklerimizi de evde tamamlardık. Etüt saatinde, domnişoaramız aramızda dolaşıyor, okuduklarımıza, yazdıklarımıza göz ucuy­la bakıyordu. Sürekli aynı şey üzerinde duran, bir yere takılıp kalan birini görse, hemen so­ rardı: "Niye ilerlemiyorsun? yardım edebilir miyim sana?11 deyip elimizden tutardı. Bu yardımı­ nı da hemen yapmaz: "Şunu, şunu yaptığına göre bunu da yapmalısın, şu noktaya bir kez daha bak." demekle yetinirdi. Dönüp dolaşıp gene yanımıza geldiğinde sorunu çözmüşsek, saçımızı okşayarak kocaman bir "Bravo." deyip geçerdi, çözememişsek ya biraz daha ileri varan bir ipu­ cu verir, ya da kendi kalemiyle defterimize yazarak, kitaptaki yerinin altını çizerek bize göste­ rir, nasıl düşünmemiz gerektiğini kısaca açıklardı. Doğrusu bu sınıfta biz, iki Türk çocuğu derslerimizi sınıf öğremenimizden çok bu domnişo- aramızadan öğrenirdik. Bunun oldukça önemli bir nedeni vardı: Türkçemiz çok yetersizdi, ama Romenceyi de Romen çocukları kadar iyi bilmiyorduk. Sınıfta işlenen kimi konulan yete­ rince anlayamadığımız oluyordu. Bu durumlarda etüt saatlerinde domnişoaramız imdadımıza yetişiyordu. Anlayamadığımız her şeyi sınıf öğretmenimizden soramıyorduk. O zaten bir konu­ yu uzun uzun anlatmazdı. Sınıfta kendisine bir soru sorulsa, çok sevinir görünür, ama evirir çe­ virir aynı soruyu gene o öğrenciye yanıtlatır, yanıt alamazsa, soruyu, bütün sınıfa yöneltirdi. Derse girince, hazırlık çalışmaları yapmamız için önceden verdiği konunun adını tahtaya ya­zar, bu konuyu niçin öğrenmek durumunda olduğumuzu bir yaşam öyküsüyle anlatır, ko­ nuya ilgimizi çekerdi. Tarih, coğrafya, matematik, fen bilgisi, vb. Bütün derslerin bütün konula­ rı için böyle iki, üç dakika süren bir yaşam öyküsü anlatırdı. Bu öyküleri kendi mi uydururdu, yoksa Romanya'da ilkokul öğretmenlerinin eline böyle bir öğretmen kitabı mı verilirdi...! Biz çocuk aklımızla boyuna bunu çözmeye çalışırdık. Bu öykülerinde anlattıkları, kitapta yazılanla­ ra hiç değinmezdi. Yöntemini bilmeyen, onun neden söz ettiğini anlayamazdı. Özenle, sözcük­ lerin anlamlarını sezdire sezdire ve özellikle daha çok biz Türk öğrencilerin yüzüne baka baka anlatırdı bu öyküyü, ya da bize öyle gelirdi. Sanki anlattığı öyküyü Türk öğrenciler kavrarsa, kendini başarılı sayardı. Bu öykü bizim de yaşadığımız olayları konu aldığı için o gün işlenecek dersin konusunu çok kolay anlayacağımızı belirtirdi. Sonra da hemen, tahtaya yazdığı sorularla bütün öğrencileri düşündürüp konuşturarak konuyu işlerdi. Öğrencilerin tartışmalanyla, öğret­ menin de yerinde yaptığı katkılarla konu bağlanırdı. Bütün sınıf, bu tartışmalı dersin nasıl geçti­ ğini bilemezdik ama iki Türk öğrencisi biz, kimi yerlerin anlamını da kaçırdığımız olurdu. 28 YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 Öğretmenimiz, yalnız Romence derslerinde ön hazırlık çalışmaları vermezdi. Romence der­simizde o gün, hangi parçayı işleyeceğimizden haberimiz bile olmazdı. Bu parça, Romen­ ce kitabımızın neresindeydi? bunu hiçbirimiz bilmezdik. Romence dersi her dersten ayrımlı ge­ çerdi. Metin kitaplarımız, Romence defterlerimiz önümüzde, sanki yeni bir öğretmenle karşıla­ şacakmışız gibi beklerdik. O da derse güleç bir yüzle girerdi, yada özellikle bu havayı vermeye gayret ederdi. Hiçbir zaman "Kitabınızın şu sayfasındaki şu metni açın." demezdi. Sınıfın tam ortasında beş, on saniye düşündükten sonra çoğu kez "Romence kitabınızın şu sayfası ile şu sayfası arasındaki parçalardan hangisinin başlığı şu anlama geliyorsa, bugün o parçayı inceleye­ ceğiz." der, o metni bulup açmamızı isterdi. Bunun üzerine biz bütün sınıf, öğretmenin belirlediği sayfalar arasındaki metinlerin başlıkla­rını inceleyip hangisinin belirtilen anlama geldiğini özenle düşünür araştırırdık. Çoğu kez de doğrusunu saptardık. Bu işi yaparken sıra arkadaşımızla konuşmamız serbestti. Bulamazsak "Üzülmeyin geçen yıl da öğrenciler bu metni bulamamışlardı." der, bizi özendirirdi. • • Gerçek iş, kitaptan hangi metni işleyeceğimiz saptandıktan sonra başlardı. Once öğretmen metni sınıfta özenle okurdu. Sonra çoğu kez bir, kimi kez iki öğrenciye okutur, gerekli düzeltmeleri yapar, vurgulamalara dikkatimizi çekerdi. Parçayı bizim de içimizden okumamızı, bu parçanın konusunu, üzerinde durduğu varlığın, düşüncenin, olayın ne olduğunu bulmamızı isterdi. Sözgelimi, kedi mi? köpek mi? çocuk mu? kuş mu? deprem mi? yolculuk mu? vb. Çok değişik yanıtlar arasından en doğrusuna, onun da yardımıyla yine biz karar verirdik. Ardından metni tümce tümce, paragraf paragraf incelemeye geçerdik. Öyle bir çalışmaydı ki bu, sanki son derece yokuş, üzerinde derin derin çukarlar bulunan bir yoldan, bata çıka bir tepeye ulaşmaya benzerdi. Bu arada anlamını bilmediğiniz sözcükler, deyimler çıkardı. Öğret­ menimiz, hiçbirine doğrudan yanıt vermezdi. "En doğrusunu sözlükler söyler size." demekle yetinirdi. Kimi kez sözlükteki çeşitli anlamlardan aradığımız sözcüğün hangi anlama geldiğini kestiremezdik. Bunların da hemen yanıtını vermez, dolaylı yollardan bize buldurmaya çalışırdı. Metni işlerken öğretmenin başlıca işi, soruları yöneltmek, konudan kopmalan önlemek, sınıfta düzeltilemeyen yanılgıları doğrulamaktı. Bunu yaparken gereksiz sözlere, uzatmalara meydan vermezdi. Metinle ilgili en önemli tartışma, metinden çıkarılabilecek anadüşünce üzerinde yo- ğunlaşırdı. Bütün bu çalışmalar yapılırken öğretmenimiz son derece hoşgörülüydü. Çok uzatmamak ko­şuluyla yanlış yolda olanları bile dinler, bize de dinletirdi. Hoş karşılamadığı tek şey, söz kesmekti. Söz kesenin sözünü keser, o derste bir daha ona söz vermezdi. Bütün Romence ders­ lerimiz böyle yaratıcı, yorumlayıcı, yorucu bir zihin çalışmasıyla geçerdi. Dilbilgisi çalışmalar için özel bir saatimiz yoktu. Dil kurallarım, metinleri incelerken seçtiği tümceler üzerinde durarak öğretirdi. Özellikle metinlerden seçtiği kimi yanlış tümcelerin yanlışlık nedenleri üzerinde durur. Buradan dilbilgisi kuralları çıkarırdı. Kimi kez de metinden seçtiği bir paragrafın anadüşüncesini buldurur, bu paragrafta şu ana­düşünce verilmek istenseydi, hangi tümcelerin yerleri nasıl değiştirilmek gerekir? yada han­ gi tümcelerdeki hangi sözcükler atılıp yerlerine hangi sözcükler konmalıdır? yada hangi tümce­ lerdeki hangi sözcüklerin yerleri değiştirilmelidir? biçiminde çalışmalar yaptırırdı. Bu tür çalış­ malarda sanki matematik problemi çözer gibi uğraşırdık. Yalnız romencedeki bu çalışmaların matematik derslerinden şu ayrımı olurdu: Matematikte doğru, çoğunlukla tekti, o doğruyu bu­ lan problemi çözmüş sayılırdı. Dil çalışmalarında ise birkaç doğru olabilirdi, olsa olsa bu doğru­ lar arasında derece ayrımı bulunabilirdi. Öğretmenimiz, matematikle Romence çalışmaları ara­ sındaki bu ayrımı yeri geldikçe yinelerdi. Romence derslerinde metin bitince hepimiz, sarp bir dağın tepesine dik, engebeli bir yoldan tırmana firmana çıkmış gibi yorulurduk. Dinlenme zili çalınca öğretmenimiz çoğu kez, 'Ya­ şasın, zil imdadımıza yetişti." gibi küçücük bir espiriyle hepimizi dışarı çıkarır, sınıfın pencerele­ rini ya bir arkadışımıza açtırır ya da kendisi açardı. YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 29 ISATT (The International Study Association on Teachers Thinking) Uluslararası Öğretmen Düşüncesi Çalışma Kurumu, öğretmenlerin, eğitim- öğretime ilişkin araştırma sonuçlarının eğitim ortamına yansıtılarak kalitenin geliştirilmesini amaçlamaktadır. tSATT, the International Study Asso- bakış açısı öğretmenlerin gözünden I ciation on Teachers Thinking adlı ku­ kendi dünyalarında ne olup bittiğini an­ rumun kısaltılmış ismidir. "Uluslararası lama ve görmedir. Bu, öğretme işlemi­ Öğretmen Düşüncesi Çalışma Kuru­ nin nasıl olabileceğine, öğretmen olma­ mu" olarak dilimize çevrilebilir. Bu ku­ nın manasını anlamaya ve başarılı ol­ rum Ekim 1983'te Hollanda Tilburg maya çalışmaya, öğretmenlerin nasıl Üniversitesinde yapılan bir sempoz­ öğretim yaptıklarına ve eğitimin neden yumda kurulmuştur. bu şekilde yapılmakta olduğuna ilişkin SATT'ın amacı ve hedefi, öğretmen­ konuların gündeme getirilerek düşü­ lerin öğrenme süreçleri konusunda nülmesine yol açmaktadır. "öğretmen düşüncesi" bakış açısından II Öğretmen düşüncesi" araştırma­ araştırmalar düzenlemek ve sonuçlarım cıları farklı eğitim geçmişine sahiptir­ öğretmen eğitimi ve müfredat programı ler ve farklı araştırma konularına yo­ geliştirme konusunda uygulamak ve ğunlaşmışlardır. Bu araştırma alanları böylece eğitimin kalitesini arttırmaktır. şunlardır: Öğretmenin plânlaması, ka­ II Öğretmen düşüncesi" birçok konuyu rar vermesi, öğrenci çalışmalarının öğ­ içermektedir. Öğretmenlerin düşün­ retmen tarafından değerlendirilmesi, ce sistemleri, öğrenmeleri, profesyonel alan bilgisinin anlaşılması, öğretmenin davranışlarının yaptıkları öğretimi nasıl programı uygulaması ve bunun hakkın- etkileyebileceği, anlama ve başarı, alan­ daki görüşleri, öğretmenin kendisinin la ilgili problemler, smıf hayatı, yerel, yeterliliği ve etkinliği konusundaki gö­ milli ve uluslararası eğitim ortamları gi­ rüşleri, bu konudaki inanç ve davranış­ bi. Öğretmen düşüncesinin diğer bir ları, öğretim işlemi, öğretmenin pren- 30 ....................................YAŞADIKÇA EĞİTİM/35/1994 sipleri, öğretim kriterleri, öğretme iki­ Araştırmacıların, öğretmen eğitimcileri­ lemleri, gelişimsel basamakları ve ben­ nin ve öğretmenlerin dünya çapında zeri gibi. Bütün bu konular eğitimsel birliği olan ISATT’ın yayın organı, ala­ başarı ile ilgili olarak tartışılmaktadır, nındaki son gelişmeleri sunmaktadır. Bütün bu konularda içgörü kazanabil­ lanında tek olan bu süreli yayın, mek için öğretmen eğitimi ve program Afarklı ülkeler ve kültürlerden 'öğre- geliştirme konusunda projeler ve de­ tim'in sosyal, politik ve tarihi içeriği ile neyler yapılmaktadır. Öğretmenlerin ilgili kalitatif ve kantitatif araştırmaları öğrenmesine, araştırmacılar Enformas­ bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. yon İşleme Teorileri, Öğretmenin Pra­ Hizmet öncesi ve hizmet içi öğretmen tik Bilgi Çerçevesi ve Profesyonel Hare­ düşüncesi ve gelişimi: öğrenme, geç­ ket Modelleri bakımından teorik bir miş, plânlama süreci, karar verme çerçeve geliştirmektedir. (alanda ve kişisel pratik bilgide), değer, II Öğretmen düşüncesine dikkat git­ inanç, davranış, görünmeyen teoriler, tikçe artmaktadır ve bu sadece İngi­ ikilemler, hayat ve kariyer biyografisi, lizce konuşan ülkeler ile sınırlı değildir. müfredat üzerine düşünme ve profes­ Tüm dünya çapında ISATT üyeleri çe­ yonel hareket konularım kapsamakta­ şitli ülkelerden ve dillerden bu çalışma dır. alanına katkılar yapmaktadırlar. eachers and Teaching: Theory ISATT, uluslararası bilgi ağı kurmak Tand Practice süreli yayınının hi­bir iletişim platformu oluşturmak ve tap ettiği kitle, akademik personel, öğ­ işbirliğini geliştirmeyi amaçlamaktadır. retmen eğitimcileri, eğitim ve Bu hizmetin bir parçası olarak ISATT ilgili alanlardaki uygulayıcılar, iki özel yayın organına sahiptir. Bunlar politika belirleyiciler, okul ve ISATT, her yıl Pergamon tarafından yayınla­ sınıf uygulamalarını geliştirme uluslararası bilgi nan Teaching and Teacher Educa­ konuları ile ilgilenen araştır­ tion, an International Journal of macılardır. ağı kurmak bir Research Studies'in iki özel sayısını SATT Kurumunun başkanı iletişim üretmektedir. Ayrıca bülten yayınla­ Prof. Chris Day’dir ve ku platformu makta, uluslararası konferanslar düzen­ Irumun Türkiye temsilcisi Dr. oluşturmak ve lemekte ve yerel toplantılar yapmakta Ayşen Bakioğlu'dur. ve bir yayın serisini hazırlamaktadır. işbirliğini ISATT yayınları serisinin hedefi, dünya lkemizde konuya yakınlık geliştirmeyi çapında ayırt edilebilir anlamda yayın Üduyan, bu konularda araş­ amaçlamaktadır. yapmak ve bunları dağıtmaktır. tırma yapmak kurumun süreli yayınma makale vermek veya ISATT'm süreli yayını Teachers and kuruma üye olmak isteyen öğ­Teaching: Theory and Practice'dir. renci, öğretmen ve öğretim elemanları­ Teachers and Teaching: Theory nın kendi isim ve adreslerinin yazılı ol­and Practice'in amacı, öğretim ve duğu, pullu bir zarf ile birlikte aşağıda­ öğretmen düşüncesi konularında ta­ ki adrese başvurmaları gereklidir. mamlanmış veya halen devam etmekte olan araştırmaların duyurulması ve da- Dr. Ayşen BAKİOĞLU ğmmını yapmak ve araştırmacılar ara­ Marmara Üniversitesi sında iletişim ve tartışma ortamı oluş­ turmaktır. Teachers and Teaching: Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Theory and Practice, öğretmenlerin ça­ Bilimleri Bölümü 81040 Kuyubaşı/İSTANBUL lışmalarındaki teori ile pratik arasındaki ilişkiyi yansıtan ve profesyonel bir bakış Fax (0216) 338 80 60 açısı sunan araştırmaları içermektedir. YAŞADIKÇA EĞİTİM /35/1994 31 1994 Anadolu Liseleri Sınavı asıl liste sonuçlarına göre S 32 öğrencimiz İSTANBUL ve GALATASARAY, 194 öğrencimiz Anadolu Liselerine girmeye hak kazanmıştır. (Bölgemizdeki ilçelerden kazananların yarıdan Fazlasıdır.) 1994 Özel Okullar Sınavı sonucunda 14 öğrencimiz Amerikan Robert Lisesi'ne ve öğrencilerimizin büyük bölümü de arzu ettikleri ÖZEL OKUL'lara girme hakkını elde etmişlerdir. SEVİNÇ dersanesi, ite ete yoMMUfyete,... — — — - “ ' ’ F ( SEVİNÇ DERSANESİ, 1994 Anadolu Liseleri sınavına giren ve 278.817 puanı aşan her öğrencinin tüm tercihlerindeki yedek sıralarını 15-16-17 Ağustos 1994 tarihlerinde açıklayacaktır. ANADOLU LİSELERİ VE KOLEJLERE HAZIRLIK CUMHURİYETÇİ SOKAK NO:7 BAKIRKÖY/İSTANBUL TEL: 0212-561 34 36 - 0212-561 34 37 FAX: 0212 543 29 92 Usanın rnvrf^ t • TF*rnıtin, ftlLffiRi. ÇİKOLATA’ları ve w... Davutpaşa Cad. No: 20 TOPKAPI İSTANBUL Tel: (1) Sağlık Hizmetinde Bilim ve Bilinç İlaç sanayiinde uluslararası Roche başarısının son 20 yıldaki kanıtları. (Prof. Dr. Niels Kajjarne, Georges Köhler) + Galien Ödülü 1988 • Nobel Tıp Ödülü (Roche Basel İmmünoloji Enstitüsü1nden Prof. Dr. Susumu Tonegawa) • Galien Ödülü • Orphan Drugs Araştırma Ödülü • Medec Ödülü (Fransa'da "Recherches Internationale" tarafından) 1991 • Helen Keller Ödülü (Sight&Life Projesi İle) • Galien Ödülü ROCHE MÜSTAHZARLARI SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ P.K. 16,80622 LEVENT/İSTANBUL * Bu ilan Sağlık Bakanlığının izni ile yayınlanmaktadır. deger=32