1 T.C. İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EPİBRASSİNOLİDİN ANTİ-NÖRODEJENERATİF ETKİSİNİN TAUPATİ MODELİ OLUŞTURULMUŞ PC12 HÜCRELERİNDE ENDOPLAZMİK RETİKULUM STRESİ VE OTOFAJİ YOLAKLARI İLE İLİŞKİLİ OLARAK ARAŞTIRILMASI YÜKSEK LİSANS TEZİ Osman Orçun OKUMUŞ 1202020026 Anabilim Dalı: Moleküler Biyoloji ve Genetik Program: Moleküler Biyoloji ve Genetik OCAK 2019 2 T.C. İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EPİBRASSİNOLİDİN ANTİ-NÖRODEJENERATİF ETKİSİNİN TAUPATİ MODELİ OLUŞTURULMUŞ PC12 HÜCRELERİNDE ENDOPLAZMİK RETİKULUM STRESİ VE OTOFAJİ YOLAKLARI İLE İLİŞKİLİ OLARAK ARAŞTIRILMASI YÜKSEK LİSANS TEZİ Osman Orçun OKUMUŞ 1202020026 Tezin Enstitüye Verildiği Tarih: 15 Şubat 2019 Tezin Savunulduğu Tarih: 15 Ocak 2019 Tez Danışmanı: Doç. Dr. Pınar OBAKAN YERLİKAYA Jüri Üyeleri: Prof. Dr. Elif Damla ARISAN Dr. Öğr. Üyesi Ayşe KARATUĞ KAÇAR (İ.Ü) OCAK 2019 i ÖNSÖZ Gerek bu tez çalışması kapsamında, gerekse lisans ve yüksek lisans öğrenimim boyunca büyük bir özveri ile bana yol gösteren çok sevgili danışman hocam sayın Doç. Dr. Pınar OBAKAN YERLİKAYA'ya, Lisans ve yüksek lisans öğrenimim boyunca bilgileri ve zekalarına hayran olduğum, çok saygı duyduğum ve ilerideki bilimsel hayatım boyunca kendime örnek alacağım hocamlarım sayın Prof.Dr. Narçın PALAVAN ÜNSAL, Prof. Dr. Elif-Damla ARISAN ve Doç.Dr. Ajda ÇOKER GÜRKAN'a, Gerek deneysel çalışmalarımızda, gerekse laboratuvarlı lisans derslerimizde büyük bir özveri ile bize yardımcı olan çok sevdiğim hocalarım Araş.Gör.Özge BERRAK ve Araş. Gör Pelin ÖZFİLİZ'e; ayrıca hem deneysel çalışmalarım hem de özel hayatımda yanımda olan çok sevgili yüksek lisans ve lisans dostlarım; Kadriye KOYUNCU, Şule KAYA, Sena AKSU, Fırat YAŞAROĞLU, Talha YOL, Burak TANER, Tamer GÜMÜŞ, Derya BULUT, Merve KARATAŞ, Börteçine SEVGİN, Mervenur ÇOBAN, Beyzanur CEYLAN, Elif KANSIZ, Berre AKDENİZ, Şebnem MEHERREMLİ, Filiz AYRANGÖL, Merve UYSASOL, Pelin TUĞLU, Şevval ÖZAĞAR, Sedef ÇEVİKLİ, Berk TURNA, Berna ŞİMŞEK ve Rüya GİRAY'a, Geç tanıdığım ama çok sevdiğim, bana bir abla ve kardeş olan grup arkadaşım Tuğba YENİGÜN'e, Uzağımda olsalarda hep yakınımda hissettiğim ve çok sevdiğim annem Melek OKUMUŞ, babam Ömer OKUMUŞ ve canım kız kardeşim Hilal OKUMUŞ'a; Ayrıca 115Z037 no’lu COST projesi ile bu tez çalışmasını destekleyen TÜBİTAK ve İstanbul Kültür Üniversitesi'ne teşekkürlerimi borç bilirim... ii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ......................................................................................................................... i İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ ii KISALTMALAR ....................................................................................................... vii ŞEKİL LİSTESİ ......................................................................................................... xx TABLO LİSTESİ ................................................................................................... xxvii ÖZET..................................................................................................................... xxviii ABSTRACT ............................................................................................................. xxx 1 GİRİŞ VE AMAÇ ................................................................................................ 1 2 GENEL BİLGİLER ............................................................................................. 3 2.1 NÖRODEJENERATİF HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE ETİYOLOJİSİ .......................................................................................................... 3 2.2 NÖRODEJENERATİF HASTALIKLAR .................................................... 4 2.2.1 Alzheimer Hastalığı ............................................................................... 6 2.3 HÜCRE ÖLÜMÜ VE NÖRODEJENERASYON ...................................... 10 2.3.1 Hücre Ölümünün Sınıflandırılması ...................................................... 10 2.3.2 Nöronal Programlı Hücre Ölümü ve Apoptoz ..................................... 13 2.4 ALZHEİMER HASTALIĞININ GENETİĞİ VE MOLEKÜLER MEKANİZMASI ................................................................................................... 19 2.4.1 Alzheimer'ın Genetik Alt Yapısı .......................................................... 19 2.4.2 Alzheimer Hastalığı ile İlgili Teoriler ve Amiloid Beta Peptidi Patolojisi ............................................................................................................. 21 2.5 TAU PATOLOJİLERİNİN GENETİK VE MOLEKÜLER ALT YAPISI 27 2.5.1 MAPT Geni, Tau Proteini ve Taupatilerin Genetik Altyapısı ............. 27 iii 2.5.2 Tau' nun Post-Translasyonal Modifikasyonlarının Taupatiler ile İlişkisi 30 2.6 TAUPATİLER İLE DİĞER PROTEİNOPATİLERİN İLİŞKİSİ .............. 34 2.6.1 Amiloid-Beta İlişkili Hücresel Sinyal Yolakları .................................. 35 2.6.2 Nöroflament Patolojisi ......................................................................... 36 2.6.3 Alfa-Sinüklein Patojisi ......................................................................... 39 2.7 TAU KİNAZLARI İLE İLİŞKİLİ HÜCRESEL SİNYAL YOLAKLARI VE NÖRODEJENERASYONDAKİ ÖNEMİ ....................................................... 43 2.7.1 Glikojen Sentaz Kinaz-3 ...................................................................... 43 2.7.2 Sikline Bağımlı Kinaz-5 ve Nörodejenerasyon ................................... 50 2.8 ENDOPLAZMİK RETİKULUM STRESİ VE NÖRODEJENERASYONDAKİ ÖNEMİ ............................................................. 52 2.8.1 Endoplazmik Retikulum Stresinin Moleküler Mekanizması ............... 53 2.8.2 Nörodejeneratif Hastalıkların Endoplazmik Retikulum Stresi ile İlişkisi 56 2.9 HÜCRESEL GERİ DÖNÜŞÜM SİSTEMLERİ VE NÖRODEJENERASYONDAKİ ÖNEMİ ............................................................. 58 2.9.1 Otofaji Çeşitleri ve Mekanizması......................................................... 58 2.9.2 Moleküler Şaperonlar ve Nörodejenerasyon ........................................ 61 2.9.3 Hücresel Geri Dönüşüm Sistemlerinin Nörodejenerasyondaki Önemi 62 2.10 FEOKROMASİTOMA-12 HÜCRE HATTI ........................................... 65 2.11 STEROİD TÜREVLERİ VE BRASSİNOSTEROİDLER ...................... 66 2.11.1 Bitkisel ve Hayvansal Steroidlerin Sinyal Mekanizması ..................... 67 2.11.2 Epibrassinolid ....................................................................................... 68 2.11.3 Steroid Türevlerinin Nörokoruyucu Etkisi........................................... 70 3 MATERYAL VE YÖNTEM ............................................................................. 74 3.1 MATERYALLER ....................................................................................... 74 3.2 YÖNTEMLER ............................................................................................ 74 iv 3.2.1 pRK5-EGFP-Tau Plazmidi Eldesi ....................................................... 74 3.2.2 Hücre Doku Kültürü ............................................................................. 75 3.2.3 Doza Bağlı Hücre Canlılık Testi .......................................................... 76 3.2.4 Hücre Sağkalımının Tripan Mavisi Boyaması Sonrası Gösterilmesi .. 76 3.2.5 Hücre Akış Sitometresi ........................................................................ 77 3.2.6 Fluoresan Mikroskobi .......................................................................... 78 3.2.7 İmmunoblotlama .................................................................................. 80 3.3 İSTATİSTİKSEL ANALİZ......................................................................... 82 4 SONUÇLAR ...................................................................................................... 83 4.1 EPİBRASSİNOLİD'İN DOĞAL TİP PC12 HÜCRE HATTI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ .............................................................................................................. 83 4.1.1 MTT Testi ile Doğal Tip PC12 Hücrelerinde EBR'nin Hücre Canlılığına Etkisinin Gösterilmesi ..................................................................... 83 4.1.2 EBR'nin Doza Bağlı Olarak Alzheimer Hastalığı ve Hücre Sağkalımı İlişkili Proteinler Üzerindeki Etkisinin Doğal Tip PC12 Hücrelerinde Gösterilmesi ....................................................................................................... 84 4.1.3 Doğal Tip PC12 Hücrelerinde EBR'nin Doza Bağlı Olarak Hücre Ölümü, DNA Kırıkları, Mitokondri Membran Potansiyeli ve Reaktif Oksijen Türleri Oluşumu Üzerindeki Etkisi .................................................................... 86 4.2 TAUPATİ MODELİ PC12 HÜCRELERİNDE EBR'NİN DOZA BAĞLI OLARAK HÜCRE SAĞKALIMI ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN GÖSTERİLMESİ . 88 4.2.1 İn Vitro PC12 Taupati Modelinin Oluşturulması ve EBR Uygulamasının Tau Seviyesi Üzerindeki Etkisinin Gösterilmesi ...................... 88 4.2.2 Taupati Modeli Oluşturulmuş PC12 Hücrelerinde EBR'nin Doza Bağlı Olarak Hücre Devrine Etkisinin Gösterilmesi ................................................... 90 4.2.3 pRK5-EGFP-Tau Transfekte Edilmiş PC12 Hücrelerinde EBR'nin Nörokoruyucu Etkisinin MTT ve Tripan Mavisi Sağkalım Analizleri ile Gösterilmesi ....................................................................................................... 93 v 4.2.4 İn Vitro Taupati Modeli Oluşturulmuş PC12 Hücrelerinde EBR'nin Hücre Ölümü Üzerindeki Etkisinin Hücre Akış Sitometresi ve Fluoresan Mikroskobisi ile Gösterilmesi ............................................................................ 95 4.2.5 Taupati Modeli Oluşturulmuş PC12 Hücrelerinde EBR'nin Apoptoz ile İlişkili Proteinlerin Anlatımı Üzerindeki Etkisinin İmmunoblotlama ile Gösterilmesi ....................................................................................................... 98 4.3 EBR'NİN TAUPATİ MODELİ OLUŞTURULMUŞ PC12 HÜCRELERİNDE ALZHEİMER HASTALIĞI BİYOBELİRTECİ PROTEİNLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ .............................................................. 102 4.3.1 EBR'nin Doza Bağlı Olarak Alzheimer Hastalığı Biyobelirteci Proteinler Üzerindeki Etkisinin Gösterilmesi .................................................. 102 4.3.2 EBR'nin Terapötik Potansiyeli Yüksek Olduğu Düşünülen Dozunun Taupati Oluşturulmuş PC12 Hücrelerinde Alzheimer İlişkili Proteinler Üzerindeki Etkisininin Gösterilmesi ................................................................ 104 4.4 TAUPATİ MODELİ OLUŞTURULMUŞ PC12 HÜCRELERİNDE EBR'NİN FOSFOTİDİL İNOSİTOL 3 KİNAZ/PROTEİN KİNAZ B/ RAPAMİSİNİN MEKANİSTİK HEDEFİ SİNYAL YOLAKLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ................................................................................................................. 108 4.4.1 Taupati Modeli Oluşturulmuş PC12 Hücrelerinde Doza Bağlı EBR Uygulamasının PI3K/Akt/mTOR Sinyal Yolağı Üzerindeki Etkisinin Gösterilmesi ..................................................................................................... 108 4.4.2 Taupati Modeli Oluşturulmuş PC12 Hücrelerinde EBR Uygulamasının PI3K/Akt/mTOR Sinyal Yolağı Üzerindeki Etkisinin Gösterilmesi ............... 109 4.5 EBR 'NİN ER STRESİ VE MOLEKÜLER ŞAPERON SİSTEMLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ........................................................................................ 113 4.5.1 EBR'nin Doza Bağlı Olarak ER Stresi İlişkili Proteinler Üzerindeki Etkisinin İmmünoblotlama ile Gösterilmesi .................................................... 113 4.5.2 EBR Uygulamasının ER Stresi ve Moleküler Şaperonlar Üzerindeki Etkisinin Gösterilmesi ...................................................................................... 114 4.6 EBR'NİN TAUPATİ MODELİ PC12 HÜCRELERİNDE OTOFAJİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ........................................................................................ 119 vi 4.6.1 EBR'nin Taupati Modeli PC12 Hücrelerinde Otofaji ile İlişkili Proteinler Üzerindeki Etkisinin İmmünoblotlama ile Gösterilmesi ................. 119 4.6.2 EBR'nin Taupati Modeli PC12 Hücrelerinde Otofajiye Olan Etkisinin Fluoresan Boyamalar ile Gösterilmesi ............................................................. 122 5 TARTIŞMA ..................................................................................................... 123 6 KAYNAKÇA ................................................................................................... 155 7 EKLER ............................................................................................................. 175 7.1 KULLANILAN CİHAZLAR .................................................................... 175 7.2 HÜCRE KÜLTÜRÜ DONANIMLARI .................................................... 176 7.3 KULLANILAN KİMYASALLAR ........................................................... 176 7.4 KULLANILAN ANTİKORLAR .............................................................. 178 7.5 KULLANILAN KİTLER .......................................................................... 179 vii KISALTMALAR A1:Bcl-2 ilişkili protein A1 ABCA1: ATP-bağlanma kaseti taşıyıcısı A1 Ach: Asetil kolin AChE: Asetilkolin esteraz ADDLs: Amiloid-türevli difüze olabilen ligandlar AGN:Arjirofilik tanecik hastalığı AH (AD): Alzheimer Hastalığı Aha1: Cdc37 ile ATPaz homolog 1 AICD: APP intrasellüler domain AIF:Apoptozu teşvik edici faktör AKT (PKB): Protein kinaz B Ala (A): Alanin ALS:Amiyotropik lateral sklerozis Ambra1: Otofaji ve Beklin 1 düzenleyici 1 AMP:Adenozin monofosfat AMPA:α-amino-3-hidroksi-5-metil-4 izooksazol-propiyonik AMPAR: AMPA reseptörü AMPK: AMP ile aktive edilen protein kinaz AP-1: Aktivatör protein-1 APAF1: Apoptotik peptidaz aktive edici faktör-1 APC: Adenomatous poliposis koli APE-1: Apürinik/apirimidinik endonükleaz-1 APOE: Apolipoprotein E APP: Amiloid öncül proteini APPsα: Salgılanan APP-alfa APPsβ:Salgılanan APP-beta AR: Androjen reseptörü AR-: AR taşımayan hücre hattı viii AR+: AR taşıyan hücre hattı AR-A014418: N-(4-Metoksibenzil)-N'-(5-nitro-1,3-tiazol-2-il) üre ARC: Kaspazla apoptozun baskılayıcısı Asetil-CoA: Asetil koenzim A ASK:Apoptoz sinyal düzenleyici kinaz ATCC: American Type Culture Collection ATF: Aktive Tf ATF6f: Sitosolik ATF6 fragment Atg: Makrootofaji-ilişkili proteinler ATG16L1: ATG16 benzeri 1 ATG3: E2 benzeri Ub-benzeri konjuge edici enzim ATG7: E1 benzeri Ub-benzeri düzenleyici aktive edici enzim ATM: Ataksi-telenjiektazi kinaz ATP: Adenozin trifosfat Aβ:Amiloid beta Bad: Bcl-2 ilişkili ölüm düzenleyicisi Bag1:Bcl 2-ilişkili athanojen 1 Bak:BCL-2 antagonist/öldürücü-1 BAK1: BRI1 ilişkili reseptör kinaz 1 Bax: Bcl-2-ilişkili X protein BBB: Kan-beyin bariyeri Bcl-2:B-hücresi lenfoma-2 Bcl-w/ Bcl2-L-2: Bcl-2 benzeri 2 Bcl-xL:Bcl-ekstra büyük BCR: B-hücre reseptörü BDNF:Beyin-türevli nörotrofik faktör Beklin1: Sargılı bobin Miyozin-benzeri Bcl2-ilişkili protein BER: Baz-kesip çıkarma onarımı BES1: BR duyarlı EMS baskılayıcı 1 Tf BIN2: BR duyarlı 2 kinaz (GSK3 benzeri kinaz) Bid: Bax benzeri BH3 protein Bik: Bcl-2 etkileşimli katil Bim: Bcl-2 ile etkileşime giren hücre ölümü aracısı BİP: İmmunoglobulin ağır zincir bağlanma proteini ix BKI1: BRI1-kinaz inhibitör 1 BMF: Bcl-2 değiştiştirici faktör BMK1: Büyük MAPK-1 BMP: Kemik morfojenik protein bNIP3: Bcl-2 etkileşimli protein-3 BOS: Beyin-omurilik sıvısı BR: Brassinolid BRI1: Brassinolid duyarlı 1 reseptörü BSA: Sığır serum albumini BSK1: BR sinyalizasyon kinaz 1 BSU1: BRI1-baskılayıcı 1 BZR1: Brassinazol-direnç 1 Tf C.elegans: Caenorhabditis elegans C: Kaspaz Ca: Kalsiyum c-Abl: Hücresel Abelson tirozin kinaz CAD: Kaspasla aktive edilen endonukleaz CALNX: Kalnexin CALR: Kalretikulin C-alt ünite: Katalitik alt ünite CaMK:Kalsiyum-kalmodülin bağımlı protein kinaz CaMKK: CaMK kinaz CARD: Kaspaz aktivasyon güçlendirme domaini, CAT: Katalaz CBD: Kortikobazal dejenerasyon CD95/Fas:Farklılaşmanın kümesi-95 cdc:Hücre bölünme devri kinazı CDG1: Temel diferansiyal büyüme 1 kinazı CDK:Sikline bağımlı kinaz CDKR1 (p35): CDK5 düzenleyici alt ünite 1 CDKR2 (p39): CDK5 düzenleyici alt ünite 2 CFLAR: FADD benzeri apoptotoz düzenleyicisi CG: Sitozin-Guanin CHAT: Kolin O-Asetiltransferaz x CHIP: HSP70'in C-ucu-etkileşimli düzenliyici proteini CHOP:CCAAT/yükseltici-bağlanma-proteini-homolog protein cIAP:Hücresel apoptoz inhibitörü proteinler CK:Kasein kinaz CKI:Cdk-bağımlı inhibitörler CMA: Şaperon aracılı otofaji CO2: Karbondioksit COST: European Cooperation ın Scıence & Technology CSF: Serebrospinal sıvı Cu: Bakır C-ucu: Karboksi ucu Cyt-c: Sitokrom-c DAPI: 4,6-Diamidino-2-fenilindol DAPK:Ölüm ilişkili protein kinaz DCFH-DA: Dikoloro-Dihidro-Fluoreskein Diasetat DDR:DNA hasarı cevabı DED: Ölüm efektör domaini DISC: Ölümü tetikleyen sinyal kompleksi Diablo:Direkt cIAP 1/2' ye bağlanan protein DiOC6: 3,3'-Diheksilokarbosiyanin İyodür DLB: Demans ile birlikte görülen LCH DMF: Dimetil formamid DMSO: Dimetil sülfoksit Dsh: Dishevelled DUB: Deubikitinaz Dyrk: İkili-spesifik protein kinaz E segment: Glu açısından zengin segment E.coli:Escherichia coli (Koli basili) E: Ub ligaz EBR: Epibrassinolid eIF2: Ökaryotik translasyon başlama faktörü-2 EMS: Etil metansülfonat Endo-G: Endonükleaz-G EphA4:Efrin tipi-A reseptör 4 öncülü xi EphB2:Efrin tipi-B reseptör 2 öncülü ER: Endoplazmik Retikulum ERAD: ER-ilişkili protein degredasyonu ERK: Ekstraselüler sinyalleri düzenleyen kinaz (p44/42) Ero1α:ER oksidoredüktaz 1α ERp57: ER-yerleşik proteini 57 ERSE: ER stres cevap elementi ERSRG: ER stresi cevap genleri ETOH: Etanol ETS: Elektron taşıma sistemi FADD: Fas ilişkili ölüm domaini FAK: Fokal adezyon kinaz Fas-L: Fas ligandı fATF6: Kesilmemiş ATF6 FBS: Fetal Sığır Serumu FGF:Fibroblast büyüme faktöeü Fgr: Felin Gardner-Rasheed sarkoma viral onkogen homoloğu FIP200: FAK- ilişkili protein (200kDa) f-Kaspaz: İnaktif öncül Kaspaz-3 FLICE:FADD-benzeri IL-1β-dönüştürücü enzim FLIP: FLICE inhibitör protein FLIPL: Uzun FLIP FLIPS: Kısa FLIP FOXO:Çatal kafa kutusu O Tf'leri fPARP: Aktif kesilmemiş PARP FTD :Frototemporal demans FTDP-17: Parkinsonizm ile birlikte gelişen FTD-17 FUS: Sarkomda erimiş RNA bağlanma proteini GABA: Gama-aminobutirik asit GADD34:DNA hasarı ile tetiklenen protein 34 Glu (E): Glutamik asit Gly (G): Glisin GPx:Glutatyon peroksidaz GRK: G-protein bağlantılı reseptör kinaz xii GRP:Glukoz-düzenlenmiş protein GSK3: Glikojen sentaz kinaz-3 GST: Glutatyon-S-transferaz GTPaz: Guanozin trifosfatı hidrolize eden enzim GWAS: Genom çapında ilişkilendirme çalışmaları H3:Histamin reseptörü tipi HCL: Hidroklorik asit HDAC: Histon deasetilaz HEK293: İnsan embriyonik böbrek hücresi-293 HIV: İnsan immun yetmezliği virüsü HMG-CoA:5-hidroksi-3-metilglutaril koenzim A HMW: Yüksek moleküler ağırlıklı HOP: TRP-domaini içeren: Hsp70/Hsp90 organize edici protein HRD1: HMG-CoA redüktaz degregasyon 1 homolog Hrk: Apoptoz aktivatörü Harakiri HRP:Armoracia rusticana bitkisinden izole edilen peroksidaz HSFs: Isı şok faktörleri HSPs: Isı şok proteinleri IDE:İnsülin degrede edici enzim IF: Ara filamentler IGFs: İnsülin-benzeri büyüme faktörleri IkB:Kappa B'nin inhibitörü IKK: IkB kinaz IL:İnterlökin IP3R: İnositol trifosfat reseptör IR:İnsülin reseptörü IRE: Demir (Fe+) cevap elementi IRE1α:İnositol gerektiren enzim 1α IRS-1: İnsülin reseptör subsratı-1 ISF: İnterstisyel sıvısı İCAD: CAD inhibitörü JNK:c-Jun N-ucu kinazı Kalpain:Kalsiyum ile aktive olan lizozomal olmayan sistein proteaz Kaprospinol: (22R,25R)-20α-spirost-5-en-3β-yl heksanoat xiii Kaspaz: Sistein–aspartik proteaz kATF6: Kesilmiş ATF6 kb: Kilobaz kDa: Kilodalton KFERQ: Lizin/Fenilalanin/Glutamik asit/Arjinin/Glutamin motifi kKaspaz3: Aktif kesilmiş Kaspaz 3 KSP: Lizin-Serin-Prolin domaini KTKEGV: Lizin-Treonin-Lizin-Glutamik asit-Glisin-Valin tekrarları KXGS: Lizin-X-Glisin-Sistein L: Lösin LAMP-2A: Lizozom-ilişkili membran proteini-2 LB: Luria Bertani besiyeri LBVAD: AH'nin Lewy cisimciği türevi LC3A/B: MAP 1-hafif zincir 3α/β LCH:Lewy cisimciği hastalığı Lck: Lenfosit hücresi -spesifik-TyrK LDL:Düşük yoğunluklu lipoprotein LiCI: Lityum Klorür LPS: Lipopolisakkaritler LRP1: Düşük Yoğunluklu Lipoprotein Reseptör-İlişkili Protein 1 LXR: Karaciğer-X-reseptör Lyn: Yes-ilişkili yeni protein TyrK Lys (K): Lizin MAM: Mitokondri ilişkili ER membranı MAP: Mikrotübül ilişkili proteinler, MAPK: Mitojenle aktive edilen kinaz MAPT:Tau geni MARK:Mikrotübül afinite düzenleyici kinaz Mcl-1:Myeloid hücreli lösemi-1 Mdm2: Fare çift dakika 2 enzimi MEF: Fare embriyonik fibroblast hücresi MEF2D: Miyosit-spesifik yükseltici faktör-2D mg: Miligram mGluR5:Metabotropik glutamat reseptörü-5 xiv ml: Mililitre mm: Milimetre mM: Milimolar MMP: Mitokondriyal membran geçirgenliği MPP+:11-metil-4-fenilpiridinyum MSA: Çoklu sistem atrofisi MSS: Merkezi sinir sistemi MTB: Mikrotübül bağlanma bölgesi mtDNA: Mitokondriyal DNA mTOR:Rapamisinin mekanistik hedefi mTORC: mTOR kompleksleri MTT:3-(4,5-Dimetiltiyazol-2-il)-2,5-difeniltetrazolyum bromid Myc: Miyelositomatosis viral onkogen homoloğu Myt1: Membran-ilişkili Tyr ve Thr-spesifik Cdc2 inhibitör kinaz N: Arparjin NAC: Aβ olmayan komponent NACP:Amiloid içerikli olmayan plaklar NCDD: Hücre Ölümü Adlandırma Komitesi NF:Nörofilament NF-AT: T hücresinin nuklear faktörü NF-H: Ağır-NF NF-L: Hafif -NF NF-M: Orta -NF NFT: Nörofibriller yumakların NFκB:B hücresi nüklear faktör kappa-hafif zincir-aktivatörü NGF:Sinir büyüme faktörü NGFR:NGF reseptörü NH (NDs): Nörodejeneratif Hastalıklar nm: Nanometre NMDA:N-metil-D-aspartik asit NMDR: NMDA reseptörü NO.:Nitrik oksit NOS:Reaktif nitrojen türevleri Noxa: Porbol-12-Miristat-13-Asetat-uyarılmış protein 1 xv NPC: Nöral öncül hücre Nt:Nörotrofin NT2N: Ntera/D1 teratokarsinoma N-ucu: Amino ucu OD: Optik yoğunluk OHC: Hidroksikolesterol ÖR +: ÖR taşıyan hücre hattı ÖR: Östrojen reseptörü P: Prolin p3: 3kDa peptid p44/42:Mitojenle aktive edilen protein kinaz-44/42 p53: Apoptozun-tümör-ilişkili proteini -53 p62: Ub-bağlanma proteini Sekuestozom 1 p70S6K:Ribozomal protein S6 kinaz beta-1 p90RSK1: Ribozomal protein p90 S6 kinaz-1 PARP: Poli ADP-riboz polimeraz PAS: Fagofor oluşturulma bölgesi PBS: Fosfat- tamponlu tuz çözeltisi PC12: Feokromasitoma hücresi-12 PCD: Programlı hücre ölümü PDI: Protein disülfüt izomeraz PDK-1:Fosfoinositide bağımlı kinaz-1 PERK:Protein kinaz RNA-benzeri ER kinaz pH: Hidrojenin gücü PH:Parkinson hastalığı PHD:Demans ile birlikte görülen PH PHF: Eşleşmiş helikal filament pI:İzoelektrik nokta PI:Propidyum İyodür PI3K:Fosfotidil-inositol-3-kinaz PIK3C3 (Vps34): PI3K-katalitik alt ünite tip-3 PKA:Protein kinaz A PKC: Protein kinaz C PLC: Fosfolipaz-C xvi PLK: Polo-benzeri kinaz PP: Protein fostataz PRD: Prolince zengin bölge Proteinopati: Protein birikimi kaynaklı hastalıklar PrPc: Hücresel prion proteini Prx2: Peroksiredoksin-2 PSA: Puromisine duyarlı aminopeptidaz PSEN1/2: Prenesenilin-1/2 PSP:İlerleyen supranuklear palsi PSS: Periferik sinir sistemi p-tau: Fosfo tau PUC: Çoklu-ubikuitin zinciri PUMA: p53 yükseltici-düzenleyicisi PVDF: Poliviniliden diflorür R: MTB tekrar sayısı Rab7: Ras-ilişkili GTP-bağlanma proteini 7 RAGE: İleri glikozilizasyon son ürün reseptörleri Raptor:mTOR'un rapamisine duyarlı refakatçısı Ras: Rat sarkoma viral onkogen homolog REL: Retikulo endoteliyosiz RGC: Retinal gangliyon hücreleri RIDD:IRE1α-bağımlı mRNA yıkılımı RIPK: Reseptör ilişkili serin / trenonin protein kinazlar Rictor:mTOR' un rapamisine duyarlı olmayan refakatçısı ROS: Reaktif oksijen türleri ROSC: Roskivitin rpm: Santrifüjün dakikadaki devir sayısı rRNA: Ribozomal RNA RTK: Reseptör TyrK RXR: Retinoik X-reseptörü S:Sedimenastasyon katsayısı SAPK: Stres ile aktive olan kinaz SCNA: Alfa-syn geni SDS: Sodyum dodesil sülfat xvii SDS-PAGE: SDS-Poliakrilamid Jel Elektroforezi Ser (S): Serin Shh: Sonic-hedgehog SH-SY5Y: İnsan kemik iliği nöroblastoma hücresi SILAC: Hücre kültüründe amino asitlerin stabil izotoplar ile işaretlenmesi yöntemi Sinükleopatolojiler: α-syn'in lewy cisimciği olarak birikim gösterdiği hastalıklar siRNA: Kısa susturucu RNA SK-N-AS: İnsan beyin nöroblastoma hücre hattı SMA: Spinal muskular atrofi Smac: İkincil mitokondri türevli Kaspaz aktivatörü SMST:Sporadik çoklu sistem taupatisi SNARE: Çözünür N-etilmaleimid -duyarlı faktör bağlanma protein reseptör SNP: Tek nükleotid değişimleri SOD1: Süperoksit dismutaz SP/TP:Sistein-Prolin/ Treonin-Prolin motifi SP1/2: Bölge 1/2 proteazlar SR: Steroid hormon reseptörleri Src: Rous sarkoma STAT: Transkripsiyonun sinyal dönüştürücüsü ve aktivatörü Syk: Spleen TyrK TAR:Transaktivatör Tat bağımlı RNA düzenleyici element Tat: HIV Transaktivatör proteini Tau: Tübülin-ilişkili ünite Taupati:Tau proteini ile ilişkili hastalıklar t-Bid: Kesilmiş Bid TBS: Tris-tamponlu tuz çözeltisi TCA: Trikarboksilik asit devri TCR:T-hücresi reseptörü TDP43: TAR-DNA bağlanma proteini 43 Tf: Transkripsiyon faktörü TFEB: Transkripsiyon faktör E kutusu TGN: Trans golgi ağı Thr(T): Treonin Tip60: Tat-etkileşimli-60kDa protein xviii TLR: Toll benzeri reseptör TM:Transmembran domain TNFR: Tümör nekrozis faktör reseptörü TOR: Mitokondri dış memranın translokazı TP53: p53 geni TPK:Tau protein kinaz TRAF:TNF reseptörü ilişkili faktör TRAIL:TNF-ilişkili apoptozu indükleyen ligand TRAILR: TRAIL reseptörü TrkA: Tropomiyozin reseptör kinaz A TRP: Geçici reseptör potansitel domaini TTLL6: Tubulin tirozin ligaz-benzeri enzim 6 Tyr K: Tirozin kinaz Tyr: Tirozin U: Ünite Ub: Ubikuitin UCHL1: Ub-C-ucu-hidrolaz L1 ULK1: Unc51 (C.elegans)-benzeri otofaji aktive edici Ser/Thr kinaz UPR: Katlanmamış protein cevabı UPS:Ubikuitin-proteozomal sistem UV:Ultraviyole radyasyon UVRAG: UV-dirençli-ilişkili protein V: Valin VAPB: Vesikül-ilişkili membran protein- ilişkili protein B V-ATPaz: Vakuolar tip-ATPaz VDAC:Voltaj-bağımlı anyon kanalı Vps: Vakuolar protein sınıflandırma kompleksi WHO:Dünya Sağlık Örgütü Wnt:Wingless-tipi protein XBP1:X-kutusu bağlanma proteini-1 XBP1s: Kesilmiş XPB1 izoformu Yes: Yamaguşhi sarkoma virüs onkogeni Zn: Çinko z-VAD: Karboksibenzoksi-valil-alanil-aspartil-O-metil xix α-CTF: Alfa-C-ucu fragmenti α-sekretaz: Alfa bölgesinden APP'yi kesen enzim α-syn: Alfa-sinüklein β sekretaz /BACE: Beta bölgesinden APP'yi kesen enzim β-katenin: Beta-katenin γ sekretaz: Gama bölgesinden APP'yi kesen enzim μl: Mikrolitre οC: Santigrat cinsinden sıcaklık µg: Mikrogram µM: mikromolar 14-3-3: PKC inhibitör protein-1 5-HT6:Serotonin reseptörü tipi xx ŞEKİL LİSTESİ Şekil 2. 1. Demans ile ilişkili hastalıkların ölüm nedenleri içerisindeki yeri (World Health Organization - Global Health Observatory, 2016). İskemik kalp hastalıkları dünyadaki ölüm nedenlerinin başında gelirken onu inme, kronik obstrüktif pulmoner hastalıklar,solunum güçlüğüne neden olan enfeksiyonlar ve demans ile ilişkili hastalıklar izlemektedir. ............................................................................................... 3 Şekil 2 2 Başlıca nörodejeneratif hastalıkların etiyolojisi ve merkezi sinir sisteminde etkiledikleri bölgeler (Bertram ve Tanzi, 2005). .......................................................... 4 Şekil 2.3 Dünyadaki AH prevalansının uzun yıllar içerisindeki istatistiki tahmini (Brookmeyer ve ark,. 2007). Çalışmaya göre 2020 yılında toplam 41, 27 milyon olması beklenen erken ve geç aşamalı AH vakalarının 2050 yılında ortalama yaşam süresinin artmasıyla yaklaşık 106,23 milyona ulaşması beklenmektedir. Erken aşamalı AH vakaları mavi tonları ile, geç aşamalı AH vakaları ise kırmızının tonları ile gösterilmiştir. Mavi ve kırmızı tonları koyulaştıkça hastalığın evreleri ilerlemektedir. İleri evre hastaların çoğu hemşireli bakıma muhtaç olmaktadır. ......... 7 Şekil 2.4 Düzenlenen hücre ölümü çeşitlerinin morfolojik ve biyokimyasal olarak şematize edilmesi. ...................................................................................................... 12 Şekil 2.5 Kaspazların yapısının sematik olarak gösterilmesi ve çeşitleri (Fink ve Cookson 2005). Kaspaz ailesi 3 büyük gruptan oluşmaktadır.Grup-1: inflamatuar kaspazlar, Grup-2: apoptozu başlatan kaspazlar, Grup-3: apoptotik efektör kaspazlar. CARD: Kaspaz aktivasyon güçlendirme domaini, DED:Ölüm efektör domaini. Efektör domainleri de iki kısımdan oluşmaktadır: büyük katalitik alt birim (p20) ve küçük katalitik alt birim (p10).................................................................................... 13 Şekil 2 6 Bcl-2 ailesi proteinlerinin çeşitleri ve genel yapısal formu (Anvekar ve ark,. 2011). ......................................................................................................................... 15 Şekil 2.7 Apoptozun biyokimyasal mekanizması ve diğer bazı hücre ölümü çeşitleri ile etkileşimi (Indran ve ark, 2011). ........................................................................... 18 Şekil 2.8 Kaspaza bağımlı apoptotik yolakta DNA fragmentasyonunun şematize edilmesi (Deka ve Singh, 2017). ................................................................................ 19 xxi Şekil 2. 9 Amiloid öncül proteinin, Amiloid beta üreten ve üretmeyen proteolitik işlenim yolakları (O’Brien ve Wong, 2016). ............................................................. 23 Şekil 2. 10 İntraselüler Amiloid beta'nın mitokondri üzerindeki etkileri (Majd ve ark, 2015). ......................................................................................................................... 24 Şekil 2. 11 Alzheimer ve nöroinflamasyon arasındaki olası ilişkilerin şematize edilmesi. (W.Wang ve ark, 2015). ............................................................................. 25 Şekil 2. 12 MAPT geni ve tau mRNA'sının alternatif kesilim ürünleri (Maina ve ark,. 2016). MAPT, 16 eksondan oluşmaktadır. Ekson- 14 Tau mRNA'sının 3' translasyon edilmeyen kısmını içermektedir. Ekson-2/3/10' ün alternatif kesilimi tau proteinin MSS'de yaygın şekilde bulunan 6 izoformunun çeşitliliğini sağlamaktadır. Tau proteini yapısal olarak dört bölgeden oluşmaktadır: Amino (N) ucu asidik bölgesi, prolince zengin bölge (PRD), mikrotübül bağlanma tekrar domaini (MTB) ve karboksi (C) ucu bölgesi. ........................................................................................... 28 Şekil 2. 13 Nuklear Tau' nun potansiyel görevleri (Maina ve ark,. 2016). ................ 29 Şekil 2. 14 Tau proteininin sağlıklı nöronlardaki olası görevlerinin şematize edilmesi (Wang ve Mandelkow 2016). ..................................................................................... 30 Şekil 2 15 Taupatilerin nöronlardaki muhtemel etkilerinin şematize edilmesi (Wang ve Mandelkow 2016).................................................................................................. 31 Şekil 2. 16 Tau agregasyonunun aşamaları (Lim ve ark, 2014). ............................... 32 Şekil 2. 17 2N4R Tau proteini üzerindeki farklı fosfo-epitop bölgelerini hedefleyen farklı tau kinazları (Tenreiro ve ark, 2014). Mavi renkle belirtilenler Sistein-Prolin/ Treonin-Prolin (SP/TP) motiflerini, sarı ile belirtilenler Lizin-X-Glisin-Sistein (KXGS) motiflerini, gri ile belirtilenler prolin yönelimli kinazların (örneğin Fyn, LRRK2) fosforile ettiği epitopları ve yeşil ile belirtilenler ise prolin yönelimli olmayan serin/ treonin kinazların hedeflediği epitopları göstermektedir. Kırmızı ile belirtilen kısımlar ise FTDP-17 ile ilişkili bazı mutasyonları göstermektedir. .......... 33 Şekil 2. 18 Hücre dışı Amiloid beta oligomerleri ile tau birikimi ve nöronal ölüm arasındaki ilişkiler (Wray ve Noble, 2009). ............................................................... 36 Şekil 2. 19 NF'lerin birincil yapıları ve modifikasyonları (Khalil ve ark, 2018). ...... 37 Şekil 2. 20 Nöroflament hiperfosforilayonu ve nöronal ölüm arasındaki ilişki (Lee ve ark, 2012) ................................................................................................................... 38 Şekil 2. 21 Alfa-sinükleinin birincil yapısı, hedefleyen protein kinazlar ve fosforilasyon bölgeleri (Tenreiro ve ark, 2014). ........................................................ 40 xxii Şekil 2. 22 Amiloid beta, alfa-sinüklein ve tau' nun potansiyel etkileşimleri (Marsh ve Blurton-Jones 2012) .............................................................................................. 41 Şekil 2. 23 Alfa-sinüklein ve tau'nun spesifik DNA bölgelerine bağlanarak nöronal ölümü tetiklemesine dayanan hipotezler (Rao ve ark, 2012). .................................... 43 Şekil 2. 24. Memelilerde GSK3 proteininin farklı paraloglarının şematize edilmesi (Cai ve ark, 2012) ....................................................................................................... 45 Şekil 2. 25 GSK3 ile ilişkili sinyal yolaklarına genel bir bakış (Maurer ve ark, 2014). .................................................................................................................................... 46 Şekil 2.26 Nörotoksik sinyaller altında CDK5 aracılı nöronal ölümün şematize edilmesi (Zhu ve ark, 2011). ...................................................................................... 52 Şekil 2.27 Memelilerde ER stresi ve UPR ilişkili sinyal yolakları (Cabral-Miranda ve Hetz 2017). ................................................................................................................. 54 Şekil 2.28 Nörodejeneratif hastalıklarda biriken proteinlerin ER ve UPR üzerindeki etkileri (Hetz ve Saxena 2017). .................................................................................. 57 Şekil 2.29 Makrootofajinin moleküler mekanizması ve ER stres ile ilişkisi (Sano ve Reed 2013). ................................................................................................................ 61 Şekil 2. 30 Moleküler şaperonların, otofaji ve UPS ile ilişkili olarak AH'deki rolü (Maiti ve ark, 2014).................................................................................................... 64 Şekil 2.31 PC12 hücrelerinin az yoğun ve çok yoğun olduğu durumlardaki morfolojileri (ATCC, 2016). ...................................................................................... 66 Şekil 2.32.Hayvansal steroidler ve BR'lerin moleküler yapısı (Becraft, 2001). ........ 67 Şekil 2. 33 Steroid hormonların hayvan ve bitki hücrelerindeki farklı moleküler etkileşimleri (Vukašinovic ve Russinova, 2018). ...................................................... 68 Şekil 2. 34 24-Epibrassinolid'in moleküler yapısı (Kim ve ark, 2016). ..................... 69 Şekil 3. 1. SH-SY5Y hücre hattına transfeksiyonu yapılan doğal tip (wt) tau plazmiti. (Addgene #46904.) ..................................................................................................... 75 Şekil 4. 1 EBR'nindoğal tip PC12 hücrelerinde doza bağlı olarak hücre canlılığına etkisinin MTT yöntemi ile gösterilmesi. 24 saat boyunca EBR'nin 0, 0.1, 0.5, 1, 10, 15, 20 ve 30µM dozları uygulanması sonucunda bağıl hücre canlılığı ölçülmüştür. 83 Şekil 4. 2 EBR'nin doğal tip PC12 hücrelerinde doza bağlı olarak AH ve hücre sağkalımı ile ilişkili proteinler üzerindeki etkisinin immünoblotlama ile gösterilmesi. EBR 'nin doza bağlı etkisi, WT PC12 hücrelerinden total ve nüklear-sitoplazmik protein izolasyonu sonucu elde edilen eksraktların SDS-PAGE ile ayrılması ve ardından uygun antikorlar ile işaretlenmesi ile gösterilmiştir. Sonuçlar en az 2 xxiii bağımsız deneyde gösterilmiş olup total ve sitoplazmik eksraktlar için β-Aktin, nüklear ekstraktlar için ise Histon 3 yükleme kontrolü olarak kullanılmıştır. ........... 85 Şekil 4. 3 Doza bağlı EBR uygulamasının doğal tip PC12 hücrelerinde mitokondri membran potansiyeli, ROS seviyesi, DNA kırıkları ve hücre ölümüne etkilerinin fluoresan mikroskobu boyamaları ile gösterilmesi. 1, 10 ve 20µM EBR'nin bu etkilerinin gösterilmesi için sırasıyla DiOC6, DCFH-DA, DAPI ve PI boyamaları yapılmıştır. Verilen sonuçlar yapılan 3 bağımsız deneyden birini temsil etmektedir.87 Şekil 4. 4 PC12 hücrelerine pRK5-EGFP-Tau plazmidi transfeksiyon ve taupati oluşturma başarısının immünoblotlama yöntemi ile gösterilmesi. AH ilişkili farklı antikorların kullanımı ile kontrol grubu PC12 hücreleri ve pRK5-EGFP-Tau plazmidi transfekte edilmiş hücreler immünoblotlama yöntemi ile kıyaslanmıştır. Bu sonuçlar en az 3 bağımsız deneyi temsil etmektedir . Yükleme kontrolü olarak β-tubulin kullanılmıştır. ............................................................................................................. 88 Şekil 4. 5 pRK5-EGFP-Tau plazmidi transfekte edilmiş PC12 hücrelerinde EBR'nin doza bağlı olarak (1,10 ve 20µM) tau anlatımı ve kesilimi üzerindeki etkisinin immünoblotlama ile gösterilmesi. Bu sonuçlar birbirinden bağımsız en az 3 deney tekrarını temsil etmektedir. Yükleme kontrolü olarak β-aktin kullanılmıştır. ........... 89 Şekil 4. 6 pRK5-EGFP-Tau plazmidi transfekte edilen veya edilmeyen hücrelerde EBR'nin doza bağlı olarak hücre devrine etkisi. 1,10 ve 20µM EBR uygulanan hücreler doğal tip PC12 veya pRK5-EGFP-Tau plazmidi transfekte edilen PC12 hücreleri, fiksasyon işleminin ardından hücre akış sitometresinde analiz edilmişlerdir. Hücre akış sitometresinden elde edilen veriler BD C6 Biosciences programı kullanılarak grafiğe dökülmüştür. .............................................................. 92 Şekil 4. 7 pRK5-EGFP-Tau plazmidi transfekte edilen veya edilmeyen hücrelerde EBR'nin doza bağlı olarak hücre canlılığına etkisinin, LiCI ile karşılaştırmalı olarak MTT yöntemi ile gösterilmesi.EBR (1ve 10µM) ile LiCI' (1 ve 10µM) nin çözücüsü olan DMSO'nun hücre canlılığına etkisi gözlenmemiştir. Elde edilen verilerin grafiği grafiği Graph Pad .. kullanılarak çizilmiş ve veriler analiz edilmiştir. Uygulanan kondüsyonlar farklı desenler ile gösterilmiş, kondüsyonların desenleri grafiğin yanındaki rehberde belritlmiştir. Bu grafik en az 3 bağımsız deneyin ortamasını temsil etmektedir. ....................................................................................................... 94 Şekil 4. 8 pRK5-EGFP-Tau plazmidi transfekte edilen veya edilmeyen PC12 hücrelerinde EBR 'nin hücre sağkalımına etkisinin LiCI karşılaştırmalı olarak tripan mavisi sağkalım analizi ile gösterilmesi. Bu deneyde 10µM EBR ve 10µM LiCI xxiv kullanılmıştır. Bu grafik 2 bağımsız deneyi temsil etmektedir. Tripan mavisi ile boyanan hücreler, ölü hücre sayısı hesaba katılmaksızın sağ kalan hücrelerin sayısı belirlenmiştir. ............................................................................................................. 95 Şekil 4. 9 Taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerinde EBR'nin hücre ölümüne etkisinin Aneksin V/PI yöntemi ile gösterilmesi. Deneyde 10µM EBR kullanılmıştır.Hücre akış sitometresinden elde edilen veriler BD C6 Biosciences programı kullanılarak grafiğe dökülmüştür. .............................................................. 96 Şekil 4. 10 Taupati modeli oluşturulmuş veya oluşturulmamış PC12 hücrelerinde EBR'nin hücre ölümü ile ilgili bileşenler üzerindeki etkisinin fluoresan mikroskobisi ile gösterilmesi. Deneylerde 10 µM EBR'nin etkileri DiOC6, Mitotracker, DCFH- DA ve PI boyamaları ile gösterilmiştir. Görüntüler en az 2 bağımsız deneyi temsil etmektedir. .................................................................................................................. 97 Şekil 4. 11 Taupati modeli oluşturulmuş veya oluşturulmamış PC12 hücrelerinde EBR uygulamasının ROS üretimi üzerindeki etkisinin hücre akış sitometresi ile gösterilmesi. Deneyde 10µM EBR kullanılmıştır. Farklı renklerle ifade edilen kondüsyonlardaki PC12 hücreleri kaldırılmış, DCFH-DA ile boyanıp karanlıkta bekletilmiş ve ardından hücre akış sitometresinde analizleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler BD C6 Biosciences programı kullanılarak grafiğe dökülmüştür. ........ 98 Şekil 4. 12 Taupati modeli oluşturulmuş veya oluşturulmamış hücrelerde EBR'nin doza bağlı olarak apoptoz ile ilişkili proteinler üzerindeki etkisi immünoblotlama tekniği ile gösterilmesi. EBR'nin 1 ve 10µM'lık dozları kullanılmıştır. Yükleme kontrolü olarak β-Aktin kullanılmıştır. Bu sonuç birbirinden bağımsız en az 2 deneyi temsil etmektedir. ....................................................................................................... 99 Şekil 4. 13 Taupati modeli oluşturulmuş veya oluşturulmamış PC12 hücrelerinde EBR'nin pro-apoptotik proteinler ve apoptoz düzenleyicileri üzerindeki etkisinin immünoblotlama yöntemi ile gösterilmesi. Deneylerde 10µM EBR uygulanmıştır. Yükleme kontrolü olarak β-aktin kullanılmıştır. Bu sonuçlar en az 2 bağımsız deneyi temsil etmektedir. ..................................................................................................... 101 Şekil 4. 14 Taupati modeli oluşturulmuş veya oluşturulmamış PC12 hücrelerinde EBR'nin doza bağlı olarak AH ilişkili proteinler üzerindeki etkisinin immünoblotlama yöntemi ile gösterilmesi. Deneylerde 1 ve 10µM EBR uygulanmıştır. Yükleme kotrolü olarak β-Aktin kullanılmıştır. Bu sonuçlar birbirinden bağımsız en az 3 deneyi temsil etmektedir. ........................................... 103 xxv Şekil 4. 15 EBR'nin AH biyobelirteci proteinlerin anlatımı üzerindeki etkisinin immünoblotlama ile gösterilmesi. Deneylerde 10 µM EBR uygulanmıştır. Yükleme kontrolü olarak β-Aktin kullanılmışolup bu sonuçlar en az 3 bağımsız deneyi temsil etmektedir. ................................................................................................................ 105 Şekil 4. 16 Taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerinde EBR'nin AH ilişkili kinazlar, ve proteazlar üzerindeki etkisinin immünoblotlama yöntemi ile gösterilmesi. Deneylerde 10µM EBRuygulanmıştır. Yükleme kontrolü olarak β- Aktin kullanılmıştır. Bu sonuçlar birbirinden bağımsız en az 3 deneyi temsil etmektedir. ................................................................................................................ 106 Şekil 4. 17 EBR 'nin taupati modeli oluşturulmuş PC2 hücrelerinde β -kateni'in nuklear göçüne ve nukleusta konumlanan p-tau seviyesi üzerindeki etkisinin nuklear- sitoplazmik protein izoloasyonu veimmünoblotlama ile gösterilmesi. Deneylerde 10µM EBR kullanılmıştır. Yükleme kontrolü olarak sitoplazmik ekstraktta β-aktin, nuklear ekstraktta H3 kullanılmıştır. Bu sonuç birbirinden bağımsız en az 3 deneyi temsil etmektedir. ..................................................................................................... 107 Şekil 4. 18 Taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerinde doza bağlı EBR uygulamasının GSK3 ilişkili PI3K/Akt/mTOR sağkalım yolağı üzerindeki etkisinin immünoblotlama ile gösterilmesi. Deneylerde 1ve 10 µM EBR uygulanmıştır. Yükleme kontrolü olarak β-Aktin kullanılmıştır. .................................................... 109 Şekil 4. 19 Taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerinde EBR'nin PI3K/AKT/mTOR sinyal yolağı üzerindeki etkisinin immünoblotlama ile gösterilmesi. Deneylerde 10 µM EBR uygulanmıştır. Yükleme kontrolü olarak β- aktin kullanılmıştır. Bu sonuçlar en az 3 bağımsız deneyi temsil etmektedir. ......... 112 Şekil 4. 20 Taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerinde EBR'nin doza bağlı olarak ER stresi ile ilişkili proteinler üzerindeki etkisinin immünoblotlama ile gösterilmesi. Deneylerde 1 ve 10µM EBR uygulanmıştır. Yükleme kontrolü olarak β-aktin kullanılmıştır. Bu sonuçlar en az 2 bağımsız deneyi temsil etmektedir. ..... 114 Şekil 4. 21 Taupati modeli PC12 hücrelerinde EBR'nin ER stresi ve moleküler şaperon sistemleri üzerindeki etkisinin immünoblotlama yöntemi ile gösterilmesi. Deneylerde 10µM EBR uygulanmıştır. Yükleme kontrolü olarak β- aktin kullanılmıştır. Bu sonuçlar en az 2 bağımsız deneyi temsil etmektedir. .................. 117 Şekil 4. 22 Taupati modeli PC12 hücrelerinde EBR'nin ER stres ile ilişkili olarak NFκB p65'in nulear göçüne olan etkisinin nuklear -sitoplazmik protein izloasyonu ve immünoblotlama yöntemi ile gösterilmesi.Deneylerde 10µM EBR kullanılmıştır. xxvi Yükleme kontrolü olarak sitoplazmik ekstraktta β-aktin, nuklear ekstraktta H3 kullanılmıştır. ........................................................................................................... 118 Şekil 4. 23 Taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerinde EBR'nin otofaji ile ilişkili proteinler üzerindeki etkisinin immünoblotlama yöntemi ile gösterilmesi. Deneylerde 10µM EBR uygulanmıştır. Yükleme kontrolü olarak β- aktin kullanılmıştır. Bu sonuçlar en az 3 bağımsız deneyi temsil etmektedir. .................. 121 Şekil 4. 24 Taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerinde EBR'nin otofaji ile ilişkili üzerindeki etkisinin fluoresan boyamaları ile gösterilmesi. Deneylerde 10µM EBR uygulanmıştır. Bu sonuçlar en az 3 bağımsız deneyi temsil etmektedir. ........ 122 Şekil 5. 1 EBR'nin taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerindeki etkinliğinin olası moleküler mekanizması............................................................................. 154 xxvii TABLO LİSTESİ Tablo 2. 1.Alzheimer Hastalığı risk faktörleri .......................................................... 10 Tablo 2. 2.Alzheimer Hastalığı patogenezinde direkt veya risk faktörü olarak etkili olan 20 önemli gen(Khanahmadi ve ark, 2015). ........................................................ 20 Tablo 7. 1 Kullanılan Cihazlar 175 Tablo 7. 2 Hücre kültürü donanımları ..................................................................... 176 Tablo 7. 3 Kullanılan kimyasalların listesi .............................................................. 177 Tablo 7. 4 Kullanılan antikorların listesi ................................................................. 178 Tablo 7. 5 Kullanılan kitlerin listesi ........................................................................ 180 xxviii ÖZET Alzheimer Hastalığı (AH), demansın en fazla gözlenen biçimi olup yaşlı nüfusun artması ile gelecek yıllarda görülme sıklığının da artması beklenmektedir. AH nadiren ailesel, sıklıkla ise sporadik nedenlerden dolayı ortaya çıkmaktadır. AH patolojisinde temel olarak senil plaklar ve nörofibriller yumakların(NFT) varlığı söz konusudur. NFT oluşumlarına ayrıca farklı taupatiler, bazı sinükleopatiler ve prion kökenli hastalıklarda da rastlanmaktadır. Tau'nun anormal fosforilasyonu onun NFT oluşturmasını tetiklediğinden, tau kinaz inhibitörlerinin kullanımı AH ve diğer taupatilerde temel, NFT oluşumunun gözlendiği diğer proteinopatilerde ise yardımcı terapötik strateji olarak önem taşımaktadır. AH ve diğer nörodejeneratif hastalık (NH)'ların patolojisinde endoplazmik retikulum (ER) stresi ve otofaji temel hücresel olaylardır ancak nörodejeneratif veya nörokoruyucu rolleri tam olarak aydınlatılamamıştır. Epibrassinolid (EBR); brassinosteroid (BR)'ler sınıfından streroid türevli bir bitki büyüme düzenleyicisidir. Yapılan çeşitli çalışmalarda EBR'nin anti-kanser etkinliği gösterilmiş olup, daha yakın tarihteki çeşitli in vitro ve in vivo çalışmalarda ise tau kinazlarından olan GSK3β'nın potansiyel bir inhibitörü olabileceği gösterilmiştir. Bu tez çalışması kapsamında ön verilerden yola çıkılarak EBR'nin in vitro taupati modeli oluşturulmuş Feokromasitoma-12 (PC12) hücrelerinde nörokoruyucu etkisi ER stres ve otofaji yolakları ile ilişkili olarak gösterilmek istenmiştir. İlk olarak EBR'nin doğal tip PC12 hücrelerinde uygun dozu belirlenmiş, daha sonra PC12 hücrelerinde taupati modeli oluşturma başarısı gösterilmiştir. EBR'nin taupati modeli PC12 hücrelerinde, klinik çalışmaları devam eden GSK3 inhibitörü Lityum Klorür (LiCI)'e kıyasla hücre sağkalımını daha anlamlı şekilde tetiklediği gösterilmiştir. Bununla birlikte nörodejenerasyon belirteci proteinlerin anlatımlarını veya fosforilasyon seviyerini düzenlenlendiği gösterilmiştir. Tau kinazlarından;Glikojen sentaz kinaz 3 beta (GSK3β)'nın Ser9 inhibe edici fosforilasyonunun tetiklendiği,Sikline bağımlı kinaz 5 (CDK5) anlatımının ve Ribozomal protein S6 xxix Kinaz beta-1 (p70S6K)'nın aktive edici Ser 371 fosforilasyonu seviyesinin geri çekildiği gösterilmiştir. Taupati modeli PC12 hücrelerinde tetiklendikleri ancak sonuca ulaşmadıkları gösterilen ER stres ve otofajinin EBR uygulanması ile hücre sağkalımını tetikleyecek şekilde düzenlendiği gösterilmiştir. Elde edilen sonuçlardan yola çıkılarak; sağlıklı hücreler üzerinde toksisitesi düşük olduğu gösterilen EBR'nin potansiyel bir GSK3β inhibitörü olduğu, bunu yanında otofaji ve ER stres üzerinde düzenleyici etkisi olması nedeni ile AH veya taupatilerde in vivo terapötik deneme çalışmalarında kullanımının mümkün olduğu belirlenmiştir. xxx ABSTRACT Alzheimer's Disease (AD), is the most common form of dementia, with a dramatic increase in the elderly population worldwide. AD rarely occurs due to familial and often sporadic reasons. The pathology of AD is mainly based on the presence of senile plaques and neurofibrillary tangles (NFT). NFT formations are also seen in different taupathies, some synucleopathies and prion-derived diseases. Since the abnormal phosphorylation of tau triggers the NFT formation, the use of tau kinase inhibitors is important therapeutic strategy against AD, other taupathies and other proteinopathies in which NFT formation is observed. In the pathology of AD and other neurodegenerative diseases (NDs), endoplasmic reticulum (ER) stress and autophagy are essential cellular events, but their neurodegenerative or neuroprotective roles have not been fully elucidated. EBR is a plant growth regulator of the BRs class. Several studies have shown the anti-cancer activity of EBR in bothin vitro and in vivo studies reently. Finally, it has been sugested that EBR might be a a potential inhibitor of GSK3β, which is one of the tau kinases. In this thesis, we aimed to demonstrate the neuroprotective effect of EBR in in vitro taupathy model of pheochromocytoma-12 (PC12) cells in relation to ER stress and autophagy pathways. First, the appropriate dose of EBR in wild-type PC12 cells was determined, then the success of ataupathy model in PC12 cells was demonstrated. EBR has been shown to induce cell survival in the taupathy model PC12 cells in a more meaningful way than clinical trials of ongoing GSK3 inhibitor lithium chloride (LiCl). In addition, it has been shown that neurodegeneration marker proteins expressions were downregulated following EBR exposure. Furthermore, the tau kinases; such as cyclin-dependent kinase 5 (CDK5) and GSK3βwere downregulated and the GSK3β Ser9 inhibitory phosphorylation occured. The taupathy model has been shown to trigger cell survival by triggering ER stress and autophagy. Based on the results obtained; EBR, which has been shown to have low toxicity on healthy cells, is a potent inhibitor of GSK3β, and must be considered for furhter in vivo xxxi therapeutic trial studies of AD and other taupathies due to its regulatory effect on autophagy and ER stress. 1 1 GİRİŞ VE AMAÇ NH'ler, merkezi ve çevresel sinir sistemindeki nöronların geri dönüşsüz kaybı ile birlikte sinir sistemi işlevlerinin bozulmasına yol açan bir dizi hastalıklar grubudur. Artan sağlık imkanları ve uygulanan nüfus planması politikaları sonucunda ülkemizde dahil gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfus artmıştır. Bu durumla birlikte başta AH olmak üzere NH'lerin görülme sıklığında önemli bir artış olduğu gözlenmiştir. İlerleyen yıllarda ise bu artışın çok daha dramatik boyutta olacağı öngörülmektedir (Brookmeyer ve ark. 2007). NH''lerin etiyolojisine bakıldığında genellikle sporadik bir öykü gözlenmekle birlikte patofizyolojilerinde yanlış veya hatalı katlanmış proteinlerin hücre içinde ve/veya AH'da olduğu gibi hücre dışında olan birikimleri söz konusudur (Bertram ve Tanzi 2005). Hücre dışında gerçekleşen protein birikimleri immun sistem hücreleri tarafından, hücre içerisindeki birikimler ise tetiklenen ER stresi ile aktive olan otofaji ya da ubikuitin-proteozomal sistem (UPS) tarafından temizlenmeye çalışılmaktadır (Fulda ve ark.. 2010). AH'de protein birikimleri; hücre dışında gerçekleşen amiloid beta (Aβ) peptitlerinin oluşturduğu amiloid plaklar ve hücre içerinde mikrotübül bağlanma proteinlerinden olan tübülin ilişkili ünite (tau)'nin anormal fosforilasyonuyla tetiklenen nörofibriller yumaklardır. Tau proteininin fosforilasyonununu düzenleyen başlıca enzimler olan CDK-5 ve GSK3'ün aktivitesindeki bozukluklar NFT oluşumunu tetiklemektedir. Ayrıca hücre dışında gerçekleşen Aβ birikimleri ve hücre içerisindeki tau hiperfosforilasyonu birbirleri ve/veya hücredeki diğer protein birikimleri tarafından tetiklenebilmekte veya tetikleyebilmektedir. Hücre içerisindeki protein temizleme mekanizmalarının yetersiz kalması veya bu sistemlerdeki bozukluklar; apoptoz, otofaji ya da nekroptoz gibi yolaklar aracılığıyla nöronal hücre ölümünü tetikleyebilmektedir. Bu nedenle tau hiperfosforilasyonunu tetikleyen enzimlerin anormal aktivitelerinin inhibisyonu gündemde olan tedavisel yaklaşımlardandır (Mendiola-Precoma ve ark, 2016). Ancak faz çalışmaları devam eden bu ilaçların (örneğin GSK3 inhibitörü LiCI'ün) sağlıklı hücrelerde toksisiteye sebep olabildikleri 2 gösterilmiştir (Hu ve ark, 2009). Bu nedenle kan beyin bariyerini (BBB) geçebilecek ve toksisitesi düşük yeni tau kinaz inhibitörlerinin bulunması önem kazanmaktadır. Sinir hücrelerinin bölünme yeteneklerini kısıtlı olması nedeniyle in vitro tau kinaz inhibitörü çalışmalarında sıklıkla nöral krest kökenli olan ve bu nedenle nörona özgü endokrin özellikler gösteren PC12, insan embriyonik böbrek hücresi-293 (HEK293), insan kemik iliği nöroblastoma hücresi (SH-SY5Y) veya insan beyin nöroblastoma hücre hattı (SK-N-AS) gibi modeller kullanılmaktadır. İn vitro olarak tau kinaz inhibitörlerinin çalışılmasındaki temel sorun bu hücrelerde temel tau anlatım düzeylerinin ve bununla ilişkili olarakta tau fosforilasyon düzeylerinin düşük olmasıdır. Bu nedenle bu hücrelerde tau anlatımlarının arttırılması veya sıcaklığın düşürülmesi gibi tau hiperfosforilasyonunu doğrudan veya dolaylı olarak tetikleyebilecek uygulamaların in vitro AH modeli oluşturulmasında kullanılabileceği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir (Bretteville ve ark, 2012). EBR, BR'ler sınıfına ait bir bitki büyüme düzenleyicisidir. EBR yapısal olarak steroid türevli hormonlarımız olan östrojen ve testesterona benzemektedir (Becraft, 2001). Laboratuvarımızda yapılan çalışmalarda EBR'nin gerek yapısal benzerliği nedeniyle steroid hormona bağımlı kanserlerde, gerekse ER stresine bağlı olarak diğer bazı steroid hormon bağımsız kanserlerde hücre ölümünü tetiklediği gösterilmiştir. Bununla birlikte sağlıklı dokuları temsil eden hücre hatları üzerinde EBR'nin toksisitesinin oldukça düşük olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle EBR'nin klinik denemelerde kullanılabileceği düşünülmektedir. Laboratuvarlarımızda yapılan in vitro ve Caenorhabditis elegans (C.elegans) çalışmalarında EBR'nin tau kinazlarından olan GSK3 aktivitesini inhibe ettiği, ayrıca diğer tau kinazları olan CDK5 ve mitojenle aktive edilen protein kinaz-44/42 (p44/42) anlatımları üzerinde de inhibe edici etkisi olduğu gösterilmiştir. Elde edilen ön bulgular ışığında yapılan bu projede EBR'nin anti-nörodejeneratif etkisinin; in vitro taupati modeli oluşturulmuş PC12 hücrelerinde ER stres ve otofaji sinyal yolakları ile ilişkili olarak gösterilmesi hedeflenmektedir. 3 2 GENEL BİLGİLER 2.1 NÖRODEJENERATİF HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE ETİYOLOJİSİ Demans: beyin hastalıklarının neden olduğu hafıza, düşünme, davranış ve günlük aktiviteleri etkileyen kronik veya ilerleyici bir sendromdur. AH tüm demans vakalarının üçte ikisini içermektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nün 2016 yılı verilerine göre başta AH olmak üzere demans ile ilişkili hastalıklar ölüm nedenlerinde beşincidir. Bu oran az gelişmiş ülkelerde sıralamanın gerisinde kalmakla birlikte, orta gelişmiş ülkelerde dünya sıralamasına eşdeğerdir. Gelişmiş ülkelerde ise yaşlı nüfusun fazlalığı ve artan sağlık hizmetleri nedeniyle demans ilişkili hastalıklar ölüm nedenleri içerisinde üçüncüdür (WHO-Global Health Observatory 2016) (Şekil 2.1). Şekil 2. 1. Demans ile ilişkili hastalıkların ölüm nedenleri içerisindeki yeri (World Health Organization - Global Health Observatory, 2016). İskemik kalp hastalıkları dünyadaki ölüm nedenlerinin başında gelirken onu inme, kronik obstrüktif pulmoner hastalıklar,solunum güçlüğüne neden olan enfeksiyonlar ve demans ile ilişkili hastalıklar izlemektedir. 4 2.2 NÖRODEJENERATİF HASTALIKLAR Nöronların rejenerasyon yeteneklerinin son derece düşük olması, onlarda meydana gelecek zararlanmaların genellikle geri dönüşsüz bir şekilde sonuçlanmasına neden olmaktadır. Nöronların ilerleyen bir şekilde genellikle sporadik nadiren ise ailesel mutasyonlar ile gelişen zararlanmaları NH denilen bir dizi hastalık grubuna sebep olmaktadır. Demansın eşlik ettiği NH'nin en bilinen çeşitleri (Şekil 2.2): AH, frontotemporal demans (FTD), parkinson hastalığı (PH), lewy cisimciği hastalığı (LCH), amiyotropik lateral sklerozis (ALS), hungtington hastalığı ve prion hastalığıdır (Bertram ve Tanzi 2005; Erkkinen ve ark, 2018). Şekil 2 2 Başlıca nörodejeneratif hastalıkların etiyolojisi ve merkezi sinir sisteminde etkiledikleri bölgeler (Bertram ve Tanzi, 2005). NH'nin genellikle protein birikimi kaynaklı hastalıklar (proteinopati) oldukları ve bu protein birikimlerinin MSS'nin farklı bölgelerini etkiledikleri bilinmektedir. Örneğin; AH beyinin temporo-pariyetal bölgesinde genellikle hücre dışında Aβ plaklarının veya hücre içinde NFT oluşumu ile karakterize edilen bir demans çeşididir. Sonuç olarak serebral bölgede hacimce azalmaya neden olmaktadır (Bertram and Tanzi 2005; Erkkinen et al. 2018). 5 FTD, tau proteini içeren pick cisimciklerinin veya ubikuitin içeren protein agregatlarının frototemporal alanda birikerek hacimce azalmaya sebep olması ile karakterize edilimektedir. FTD'da insanda 17. kromozomda bulunan tau geni (MAPT) de dahil çoklu gen mutasyonlarının önemli olduğu ve bu mutasyonların % 40'ının ailesel geçişli olduğu bilinmektedir. FTD' nın 17. kromozomdaki mutasyonlar ile gelişen formu; parkinsonizm ile birlikte gelişen FTD-17 (FTDP-17) olarak adlandırılmaktadır (Bertram ve Tanzi, 2005; Wang ve Mandelkow, 2016) PH, AH'dan sonra en sık gözlenen demans tipidir ve orta beyinde subtantia nigra bölgesinde lewy cisimciklerinin birikimiyle dopaminerjik nöronların kaybı ile kendini göstermektedir. Hastalığın genetik temelleri olduğu gibi çevresel risk faktörlerinin önemi büyüktür. Örneğin mitokondriyal elektron taşıma sistemi (ETS)'ne ve hücresel temizlik sistemlerinden UPS'ye ket vurduğu belirlenen parakuat veya rotenon gibi pestisitlere maruz kalınan çiftçilikte PH görülme sıklığının diğer meslek gruplarına göre fazla olduğu belirlenmiştir (Chen ve ark.,. 2017). LCH, mikro düzeyde lewy cisimciği oluşumu PH ile korelasyon göstersede beyinde daha çok frontotemporal alanın etkilemesiyle ve serebral bölgede hacimce azalmaya neden olması bakımından PH'den ayrılmaktadır (Bertram ve Tanzi 2005; Erkkinenve ark., 2018). Motor nöron hastalığı ya da Lou Gehrig hastalığı olarak da adlandırılan ALS, nöroflament (NF)' lerin anormal organizasyonu sonucu oluşan protein birikimleri veya diğer başka içeriklere sahip Bunina cisimciği ya da yapısal olarak lewy cisimciğine benzeyen hücre içi protein birikimleri sonucunda beyin veya omurilikteki motor nöronların ve bununla ilişkili olarakta kasların hızlı bir şekilde kaybı sonucunda felç veya premature ölüm ile karakterize edilmektedir. Hastalığın nedenleri arasında bakır (Cu)/çinko (Zn) süperoksit dismutaz (SOD1) genindeki otozomal dominant mutasyonlar ve NF'lerin birikimleri söz konusudur (Bertram ve Tanzi, 2005; Yuan ve ark., 2012) Hungtington hastalığı, otozomal dominant bir mutasyon sonucu 4. kromozomda bulunan hungtingtin geninde yüksek sayıda sitozin-adenin-guanin kod tekrarlarının özellikle beynin bazal gangliya bölgesinde çözünmeyen protein agregatları oluşturması ve buna bağlı olarak astrosit miktarının anormal artışına eşlik eden 6 nöronların kaybı ile karakterize edilmektedir. (Bertram ve Tanzi, 2005; Erkkinen ve ark. 2018). Prion hastalığı, normal şartlarda hücre membranında lokalize olan prion proteininin insan 20. kromozomda bulunan geninin polimorfizmi veya otozomal dominant mutasyonu sonucunda ya da sporadik olarak oluşan hatalı katlanmış izoformu olan proteinaz-K'ya dirençli patojenik izoformunun merkezi sinir sitemi (MSS)'nde özellikle kortikal bölgede yaygın olarak birikmesi ile karakterize edilmektedir. Hastalığın patofizyolojisinde serebral bölgede küçülmeye neden olan beyin dokusunun süngerimsi karakter kazanması önemlidir (Geschwind, 2015). 2.2.1 Alzheimer Hastalığı 1906 yılında Alman psikiyatrist Alois Alzheimer tarafından ilk defa teşhisi konulan ve adını ondan alan AH dünyadaki tüm demans vakalarının yaklaşık %70'ini teşkil etmektedir (Erkkinen ve ark., 2018). 2.2.1.1 Alzheimer Hastalığı Tanısı Hastalığın tanısında klinik olarak; bazı öğrenme, hafıza ve işlevsel alanda farklı testler belirli tıbbi kriterlere göre uygulanmaktadır. Bunun yanında bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme tekniği, pozitron emisyon tomografi gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri de kullanılmaktadır. Ayrıca nöropsikolojik testler, hastalığın prognozunda önemli olan genlerdeki mutasyonları moleküler biyoloji yöntemleri ve hastalığa ait biyobelirteçlerin serebrospinal sıvı (CSF), kan veya plazmada ölçülmesini sağlayan biyokimyasal tekniklerde hastalığın tanısında kullanılabilmektedirler (Duthey 2013; Erkkinen ve ark., 2018; Masters ve ark., 2016). 2.2.1.2 Alzheimer Hastalığı Evreleri Hastalık çeşitleri evrelerden oluşmaktadır. Hafif bilişsel bozukluk denilen ilk evre hastalığın hayatı güçleştiren belirtilerinden çok önce ortaya çıkmaktadır. Bu evre ancak detaylı testler ile belirlenebilmektedir ve AH'ye evrilmesi kesin değildir. Hafif dereceli demans evresinde ise hastalar günlük hayatlarını kolaylıkla sürdürebilmektedirler ancak mesleki ve sosyal açıdan karmaşık görevleri yerine getirmekte bazı zorluklar yaşamaktadırlar. Ayrıca yeni bilgilerin öğrenilmesinde 7 zorluklar ve depresif ruh hali gibi etkiler ortaya çıkmaktadır. Orta dereceli demans evresinde özellikle kısa süreli hafızada önemli ölçüde bozulma, konuşma işlevinde aksaklıklar ve tuvalet ihtiyaçlarını giderme de yardıma muhtaç olma gibi durumlar söz konusudur. Bu evrenin ilerlemesi ile uzun süreli hafızada da önemli kayıplar söz konusu olmaktadır. Geç dönem demans evresinde hasta tüm günlük işlevlerini yerine getirmek için başkalarına muhtaç kalmaktadırlar. AH kendi başına ölüme neden olmamakla birlikte hareketsizlikle beraber çeşitli kalp-damar hastalıklarına ya da enfeksiyonlara yatkınlığın artması, çiğneme ve yutmayı unutma gibi durumlar ölümle sonuçlanabilmektedir (Duthey, 2013; Reitz ve Mayeux, 2014). 2.2.1.3 Alzheimer Hastalığı Risk Faktörleri Genellikle sporadik, nadiren ise ailesel mutasyonlar nedeni ile gelişen hastalığın etiyolojisi birbirini tetikleyebilen pek çok moleküler mekanizmaya dayanmaktadır. İleri yaş AH tipi demans için önemli bir risk faktörüdür. 65 yaşın üzerinde hastalığın görülme sıklığı her 5 yılda iki kat artmaktadır. Şekil 2.3'te gösterildiği gibi ilerleyen yıllarda yaşlı nüfusun artması ile birlikte AH vakalarının 2050 yılında dünya genelinde 100 milyonun üzerine çıkması beklenmektedir (Brookmeyer ve ark, 2007; Gorelick, 2004). Şekil 2.3 Dünyadaki AH prevalansının uzun yıllar içerisindeki istatistiki tahmini (Brookmeyer ve ark,. 2007). Çalışmaya göre 2020 yılında toplam 41, 27 milyon olması beklenen erken ve geç aşamalı AH vakalarının 2050 yılında ortalama yaşam süresinin artmasıyla yaklaşık 106,23 milyona ulaşması beklenmektedir. Erken aşamalı AH vakaları mavi tonları ile, geç aşamalı AH vakaları ise kırmızının tonları ile gösterilmiştir. Mavi ve kırmızı tonları koyulaştıkça hastalığın evreleri ilerlemektedir. İleri evre hastaların çoğu hemşireli bakıma muhtaç olmaktadır. 8 65 yaş altında da AH tipi demansa rastlanabilmektedir. Erken başlangıçlı AH'de genellikle prenesenilin-1/2 (PSEN1/2) ve amiloid prekürsör protein (APP) genlerindeki mutasyonların ailesel geçişi söz konusudur. Ailesel geçişli AH tüm vakaların % 2-5'ini oluşturmaktadır. Bununla birlikte belirtilen genlerdeki mutasyonları taşıyan bireylerde hastalığa yakalanma oranı % 50'dir. AH'da anormal biçimde kesilime uğrayan APP'yi kodlayan genin de lokalize olduğu 21. kromozomun trizomisi ile kendini gösteren Down sendromuna sahip bireylerin çoğunluğu yaklaşık 40 yaşına geldiklerinde AH'nın tüm belirtilerini taşımaktadırlar (Bertram ve Tanzi 2005; Gorelick, 2004; Reitz ve Mayeux 2014). Kadınların erkeklere oranla AH' ye yakalanma oranlarının daha yüksek olduğu belirtilmektedir, ancak bu durumun nedeni açık değildir. İleri sürülen nedenlerden birisi kadınların erkeklere kıyasla ortalama yaşam sürelerinin daha fazla olmasıdır. Bir başka olası neden ise erkeklerin antropoza girmesinden daha önce kadınlarda başlayan menapozla birlikte sonra azalan östrojen seviyesidir. Vaskuler demansta ise erkeklerdeki risk kadınlardan daha fazla olmakla birlikte diğer demans tiplerinde kadın ve erkeklerdeki risk oranı aynıdır (Gorelick, 2004; Masters, 2016; Reitz ve Mayeux 2014). AH'nın olası ve diğer risk faktörlerinden diyabet, otoimmünite, beyindeki pro- inflamatuvar sitokin seviyesi ve bağırsak mikrobiyatası etkilerine hastalığın moleküler mekanizmalarından bahsedilirken yer verilecek olmakla birlikte diğer olası risk faktörlerininde sözü edilen bu olası risk faktörleri ve birbirleriyle ilişkili olduğu gözlenmektedir (Tablo 2.1). Örneğin; diyabet, obezite, yüksek kolesterol, kötü beslenme, düşük fiziksel aktivite ve alkol kullanımı arasındaki ilişki yadsınamaz şekildedir. Aynı şekilde otoimmünite ile proinflamatuvar sitokin seviyesiyesi doğrudan, inflamasyonla ilişkili olduğu bilinen diyabet, kolesterol seviyesi ve kronik inflamasyona yol açtığı bilinen patojenlerin varlığıyla indirekt ilişki söz konusudur (Mendiola-Precoma ve ark, 2016). 9 AH'da otoimmünitenin önemli olduğu ve diğer otoimmün hastalıkların AH'nın tetikleyebildiği son yıllarda göze çarpan başlıklardandır. Örneğin; İngiltere de 1998- 2012 yılları arasında yürütülen istatistiksel bir çalışmada hastanelere başvuran 1,8 milyon otoimmun hastalık taşıcısında diğer nedenlerle hastanelere başvuran 7 milyon kişiye kıyasla demans insidansının % 20 artmış olduğu belirlenmiştir. Aynı şekilde araştırmalarda 25 otoimmün hastalıktan 18'inin demans ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (Alzheimer's Research UK). Depresyon ve sosyal izolasyon gibi etmenlerinde birbirleriyle bağlantılı olduğu açıktır. PH, alkol kullanımı, bazı gelişimsel bozukluklar, kafa travması, işitme kaybı ve düşük eğitim seviyesi gibi faktörlerin beyindeki nöronların gelişimi ve sağkalımı üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Sigara kullanımının diyabet, kardiyovaskular hastalıklar gibi pek çok hastalık ile ilişkili olduğu bilinmekte ve yapılan çalışmalar AH riskini kullanmayanlara kıyasla istatistiksel olarak anlamlı biçimde arttırdığını göstermektedir (Cataldo ve ark, 2010; Reitz ve Mayeux, 2014). Bu bölümde belirtilen tüm kaynakçalardan yararlanılarak AH'nin risk faktörleri tablo-1'de özetlenmiştir. 10 Tablo 2.1 Alzheimer Hastalığı risk faktörleri (Bertram ve Tanzi 2005; Brookmeyer ve ark,. 2007; Cataldo ve ark,. 2010; Gorelick, 2004; Masters, 2016; Mendiola-Precoma ve ark,. 2016; Reitz ve Mayeux, 2014). Kesinleşmiş Risk Faktörleri Olası Risk Faktörleri Diğer Risk Faktörleri -İleri yaş -Genetik -Down sendromu -Hipertansiyon -Diyabet -Cinsiyet -Etnik köken -Yüksek kolesterol -Menapozda düşen östrojen seviyesi -Erkeklerde genel anlamda düşük androjen miktarı -Sigara -Obezite ve düşük fiziksel aktivite -Bağırsak mikrobiyatası -Kötü beslenme -Alkol -Otoimmünite ve Otoimmün hastalıklar -Bazal homosistein seviyesi -Serum antioksidan seviyesi -C-reaktif proteini -Beyindeki pro-inflamatuar sitokin seviyesi -Aluminyum gibi toksik metaller -Subklinik hipertiroidizm -Depresyon -Düşük eğitim seviyesi -Kafa travması -İşitme kaybı -Radyasyon ve elektromanyetik saha -Sosyal izolasyon -İşlek yolların yakınında yaşanması -İleri annelik ya da babalık yaşı,çocuk sayısı ve doğulan mevsim *AH tipi demans gelişimini tetikleyebilecek diğer bazı tıbbi durumlar; -PH -Multiple sklerozis(MS) -Kronik böbrek hastalıkları -İnsan.immun yetmezlik virüsü (HIV) -Klamidya pinömani -Herpes simpleks tip-1 virüs (HSV-1) -Bazı gelişimsel bozukluklar 2.3 HÜCRE ÖLÜMÜ VE NÖRODEJENERASYON 2.3.1 Hücre Ölümünün Sınıflandırılması Geçmişte hücre ölümünün farklı çeşitleri genellikle biyokimyasal mekanizmaları açık olmadan morfolojik kriterlere göre tanımlanmıştır. Hücre Ölümü Adlandırma Komitesi (NCDD), hücre ölümünün tanımlanması ve farklı hücre ölüm tiplerinin 11 belirlenmesi için ortak kriterler oluşturmak üzere araştırmalarını sürdürmektedir. 2005 yılından sonra NCDD tarafından araştırmalar genişletilmiş ve olası hücre ölüm çeşitlerinin varlığı öne sürülmüştür (Kroemer ve ark,.2009) Günümüzde hücre ölümü farklı morfolojik karakterlere bağlı olarak (apoptotik, nekrotik, otofajik ve mitoz ile ilişkili), enzimolojik kriterlere bağlı olarak (nukleazlar veya sistein-aspartik proteazlar (kaspazlar), kalsiyum ile aktive olan lizozomal olmayan sistein proteazlar (kalpainler), lizozomal proteazlar olan katepsinler ve transglutaminazlar gibi proteazların işlevselliğine bağlı olarak), fonksiyonel olarak (programlanmış veya rastlantısal olarak gerçekleşmiş, fizyolojik veya patolojik) veya immünolojik karakterlerine göre (immünojenik veya immünojenik olmayan) olarak sınıflandırılmaktadır (Duprez ve ark, 2009). Şekil 2.4'te düzenlenen hücre ölüm çeşitleri morfolojik ve biyokimyasal olarak şematize edilmiştir. DNA hasarı gibi içsel veya apoptoz, nekroz veya nekroptozda olduğu gibi dıştan gelen ölüm sinyallerinin ardından çeşitli hücre ölümü sistemleri tetiklenebilmektedir. İlk defa 1972 yılında özgün morfolojik özellikleriyle tanımlanan apoptoz ilgili çalışmalar zamanla artmıştır ve biyokimyasal mekanizmaları aydınlatılmaya başlanmıştır. Morfolojik olarak apoptoz; hücre küçülmesi, membran tomurcuklanması ve kromatinlerin kısalıp kalınlaşması ile karakterize edilmektedir. Sonrasında hücre zarla çevrili tomurcuklanmış ve apoptotik cisimcikler olarak adlandırılan yapılar ile etrafa dağılmakta ve bu hücre artıkları fagositler tarafından endosite edilmektedir (Fink ve Cookson, 2005; Kroemerve ark,. 2009) Hücre içi geri dönüşüm mekanizmalarından otofajinin bir çeşidi olan makrootofaji zarlı organellerden gelişen vakuoller ve lizozom ile kaynaşmasıyla karakterize edilmekte olup belirli koşularda hücre ölümünün tetikleyebilmektedir. Ayrıca uzun yıllardır yapılan çalışmalar sonucu temel olarak kaspaz bağımlı apoptozdan farklı olarak, kaspazdan bağımsız mekanizmalar ile kaspaza bağımlı mekanizmaların birlikte çalışabileceği hücre ölüm mekanizmalarına dair veriler elde edilmiştir. Morfolojik olarak hücre membranında açılan porlardan sitoplazmik içeriğin hücre dışı alana geçmesi nedeniyle inflamasyonun tetiklendiği bir grup hücre ölümü çeşidi başlangıçta yalnızca nekroz olarak açıklansa da zamanla biyokimyasal mekanizmaların aydınlatılmasıyla farklı sinyalizasyonlara sahip hücre ölümü çeşitleri önerilmiştir. Örneğin iyonize radyasyon veya kemoterapi sonucunda hasarlanan 12 DNA, onkozis denilen morfolojik olarak nekrozla ilişkili olarak organellerin büyümesi ve membran bütünlüğünün bozulması ile karakterize edilen bir hücre ölümünü tetikleyebilmektedir. Tümör nekrozis faktör reseptörü (TNFR), Toll benzeri reseptörler (TLR) ve T-hücresi reseptör (TCR)'lerine bağlanan ligandlar, reseptör ilişkili serin / trenonin protein kinazlar (RIPK1 ve RIPK3) ile bağlantılı sinyal yolakları ile nekroz ve nekroptosizi tetiklemektedir (Duprez ve ark., 2009; Fink ve Cookson 2005; Kroemer ve ark, 2009). Şekil 2.4 Düzenlenen hücre ölümü çeşitlerinin morfolojik ve biyokimyasal olarak şematize edilmesi. Apoptoz ve nekroz ile ilişkili bazı hücre ölüm tiplerinde önemli olan kaspazlar öncül formda düşük aktivite gösteren ve birbirlerinin öncül formlarını keserek aktivasyonlarını sağlayan enzimlerdir. Şekil 2.5' de gösterildiği gibi apoptotik kaspazlar; başlatıcı kaspazlar (-2, -8,-9, -10) ve efektör kaspazlar (-3, -4, -7) olarak ikiye ayrılmaktadır. Morfolojik olarak nekroz ile ilişkili olan ancak sinyalizasyonu RIPK' lerden bağımsız olan piroptoz, pro-inflamatuar sitokinler olan interlökin 1β/18 (IL 1β/IL 18) ve Şekil 2.5' de gösterildiği gibi kaspaz-1 ile ilişkili olan kaspazların (- 1, -4, -5, -11,-12, -13,-14) birlikte çalışmasıyla tetiklenmektedir. Ayrıca hücrede bozulan fenton kimyası ile ilişkili olarak reaktif oksijen türleri (ROS)' da hücrede ferroptoz denilen tipik hücre ölümü çeşidini tetikleyebilmektedir (Fink ve Cookson, 2005; Gaove ark, 2016 ; Tait ve ark, 2014). 13 Apoptoz, otofaji, nekroz, nekroptoz, piroptoz ve ferroptoz gibi düzenlenmiş hücre ölümü çeşitlerinin birlikte tetiklenmesi söz konusu olabildiği gibi ayrıca düzenlenmemiş hücre ölümü çeşitleri de mevcuttur. Kromozom yapı, sayı ve DNA replikasyonu bozuklukları ile ilişkili olarak gelişen mitotik felaket, hücre dışı matriks veya çevredeki diğer hücreler ile bağlantının kesilmesine bağlı olarak gelişen anoikis, nöronlarda uyarıcı nörotransmiterlerin sinaptik alanda fazla bulunması ile oluşan eksisotoksisite, ayrıca nöronların akson ve dentritlerinde kısmi olarak kayıplara yol açan ancak tam olarak hücre ölümü kapsamına alınamayan Wallerian dejenerasyon bunlardan bazılarıdır (Gorman, 2008; Kroemer ve ark,.2009). Şekil 2.5 Kaspazların yapısının sematik olarak gösterilmesi ve çeşitleri (Fink ve Cookson 2005). Kaspaz ailesi 3 büyük gruptan oluşmaktadır.Grup-1: inflamatuar kaspazlar, Grup-2: apoptozu başlatan kaspazlar, Grup-3: apoptotik efektör kaspazlar. CARD: Kaspaz aktivasyon güçlendirme domaini, DED:Ölüm efektör domaini. Efektör domainleri de iki kısımdan oluşmaktadır: büyük katalitik alt birim (p20) ve küçük katalitik alt birim (p10). 2.3.2 Nöronal Programlı Hücre Ölümü ve Apoptoz MSS'de hücre ölümü; gelişim, nöronlar arasında yeni bağlantıların kurulması veya patolojik süreçlerle ilişkili olarak programlı hücre ölümü (PCD) önemli bir süreçtir. Nöronlarda temel rolü efektör kaspaz-3'ün oynadığı PCD; nöral öncül hücre (NPC)'lerde gözlenen nöral gelişim ile farklılaşmada önemli olan kemik morfojenik protein (BMP)'ler, Wingless-tipi protein (Wnt)'ler, fibroblast büyüme faktör (FGF)'leri ve sonic-hedgehog (Shh) gibi morfojenlerin eksikliğine bağlı olarak veya apoptotik sinyal varlığına bağlı olarak gelişen hücre çoğalmasıyla ilişkili programlı hücre ölümü ya da post-mitotik nöronlarda gözlenen sinir büyüme faktörü (NGF), beyin-türevli nörotrofik faktör (BDNF) ve nörotrofin-3/4/5 (Nt-3/4/5) gibi 14 nörotrofinlerin eksikliği veya apoptotik sinyal varlığına bağlı olarak gelişen nörotrofin-ilişkili ölüm olarak iki sınıfa ayrılmaktadır (D’Amelio ve ark, 2012). Memelilerde apoptoz başlıca iki yolak üzerinden gerçekleşmektedir: Dışsal (ekstrinsik) ve içsel (intrinsik). Dışsal yolak hücre membranı üzerinde bulunan ölüm reseptörlerine bağlanan ligandlar aracılığı ile, içsel yolak ise hücre içi stres sinyali varlığında belli durumlarda mitokondri membran bütünlüğünü koruyan veya bozulmasını tetikleyen B-hücresi lenfoma-2 (Bcl-2) ailesi proteinlerin aktivitesi arasındaki dengenin değişmesi aracılığıyla tetiklenen kaspaz etkinliğinin başlatılmasını ifade etmektedir.Şekil 2.6' da gösterildiği gibi Bcl-2 ailesi proteinleri: anti-apoptotik Bcl-2 proteinleri, yalnızca Bcl-2 homoloji domain-3 (BH3) domaini içeren pro-apoptotik Bcl-2 proteinleri ve efektör pro-apoptotik Bcl-2 proteinleri. olarak üç sınıfa ayrılmaktadır. BH3 ve transmembran domain (TM) her üç sınıfta da ortak olarak bulunmaktadır. Bu domainin varlığı sayesinde anti-apoptotik proteinler ve pro-apoptotik proteinler etkileşime geçebilmektedirler. Antiapoptotik Bcl-2 ailesi proteinleri: Bcl-2 ilişkili protein A1 (A1), Bcl-2, Bcl-2 benzeri 2 (Bcl-w ya da Bcl2- L-2), Bcl-ekstra büyük (Bcl-xL) ve miyeloid hücreli lösemi-1 (Mcl-1)'dir. Efektör pro-apoptotik Bcl-2 proteinleri: Bcl-2 antagonist/öldürücü-1 (Bak) ve Bcl-2-ilişkili X protein (Bax)'dır. Yalnızca BH3ve TM domaini içeren pro-apoptotik proteinler: Bax benzeri BH3 protein (Bid), Bcl-2 ile etkileşime giren hücre ölümü aracısı (Bim), Bcl- 2 ilişkili ölüm düzenleyicisi (Bad), Bcl-2 etkileşimli katil (Bik), Bcl-2 değiştiştirici faktör (BMF), Bcl-2 etkileşimli protein-3 (bNIP3), apoptoz aktivatörü Harakiri (Hrk), porbol-12-miristat-13-asetat-uyarılmış protein 1 (Noxa) ve apoptozun-tümör- ilişkili protein -53 (p53)-yükseltici-düzenleyicisi (PUMA)'dır Bu proteinlerin gen anlatımlarının yanında fosforilasyon gibi post-translasyonel modifikasyonları da onların aktivitesini düzenlediğinden hücresel sinyal yolakları tarafından düzenlenmektedir (Anvekar ve ark, 2011; GeneCards, 2017). 15 Şekil 2 6 Bcl-2 ailesi proteinlerinin çeşitleri ve genel yapısal formu (Anvekar ve ark,. 2011). Dışsal apoptotik yolak TNFR ailesi üyeleri (örneğin TNFR-1), farklılaşmanın kümesi-95 (CD95 veya Fas) ve TNF-ilişkili apoptozu indükleyen ligand (TRAIL) reseptörü (TRAILR) gibi ölüm reseptörlerine, TNF, Fas ligandı (Fas-L) veya TRAIL gibi ligandlarının bağlanması ile aktive edilmektedir. Bu ölüm ligandları MSS'de genel olarak astrosit, mikrogliya, infiltre T hücreleri ve endotelyal hücreler tarafından sentezlenmektedir. Nöroinflamasyon durumda bu ligandların anlatımları artmaktadır. TNFR ailesi reseptörlerinin ligandlar ile etkileşimi sonucunda Fas ilişkili ölüm domaini (FADD) içeren adaptör proteinler TNFR ailesinin sitoplazmik yüzeyine bağlanırlar. Ardından adaptör proteinler, ölüm efektör domainleri (DED) vasıtasıyla başlatıcı kaspazlar ile kompleks oluşturmaktadır. Oluşan bu yapı ölümü tetikleyen sinyal kompleksi (DISC) olarak adlandırılmaktadır. DISC yapısı oluşumuyla aktifleşen başlatıcı kaspazlar efektör kaspazların öncül kısımlarının kesilimi ile aktive olmasını sağlamaktadır. Ayrıca BİD in kesilerek (t-BİD) BH3 içeren domaininin açığa çıkarılmasıyla dışsal yolak, içsel yolağın aktivasyonuna yol açmaktadır (Indran ve ark, 2011; Song, 2006). Kaspazla apoptozun baskılayıcısı (ARC), FADD-benzeri IL-1β-dönüştürücü enzim (FLICE) inhibitör protein (FLIP) ve hücresel apoptoz inhibitörü proteinler 1/2 (cIAP 1/2) gibi düzenleyiciler tarafından FADD domainlerinin kaspas-8 (C8)'i aktive etmesini veya direkt olarak başlatıcı kaspazların aktivitesini engelleyebilmektedir. Sonuçta dışsal yolak aktivasyonu veya cIAP 1/2 ile içsel yolağın aktivasyonu engellenmektedir (Şekil 2.7). Önemli bir anti apoptotik gen olan kaspaz-8 ve FADD 16 benzeri apoptoz düzenleyicisi (CFLAR)' nin alternatif kesilim ürünlerinden biri olan uzun FLIP (FLIPL), RIPK1 aracılı nekroptozu ve hücresel stres altında otofajiyi inhibe ederken hücre sağkalımını tetiklemektedir. Kısa FLIP (FLIPS) ise nekroptozu tetiklemektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda karboksibenzoksi-valil-alanil-aspartil- O-metil (z-VAD) bileşiği gibi kaspaz inhibitörlerinin de kaspaza bağlı apoptozu inhibe ettiği gösterilmiştir.. Bu nedenle kaspaz inhibitörlerinin dışsal apoptotik sinyal varlığında nekroptozisi tetikleyebildiği belirlenmiştir (GeneCards 2017; Indran ve ark, 2011; Sevrioukova, 2011). Nörodejeneratif hastalıklardan olan AH ve PH' de gözlenen Aβ peptidi ile alfa- sinüklein (α-syn) birikimi mitokondri membran bütünlüğünün direkt zarar görmesine neden olabildikleri gibi ER stresi veya nörotoksisite kaynaklı yüksek hücre içi kalsiyum (Ca+2) konsantrasyonu, büyüme faktörü eksikliği, iyonize radyasyon, ultraviyole radyasyon (UV), viral enfeksiyonlar, hipoksi ve kemoterapötik ajanların varlığı sonucunda artan ROS ile ilişkili olarak ya doğrudan DNA ya da diğer biyopolimerlerde gözlenen zararlanmalar hücrede tümör protein 53 geni (TP53) tarafından kodlanan p53 proteinine bağımlı olan veya p53'den bağımsız sinyal yolakları aracılığıyla içsel yolaktan apoptozu tetikleyebilmektedir (Indran ve ark, 2011; Liu ve Xu, 2011). Hücrelerde DNA hasarı söz konusu olduğunda DNA hasarı cevabı (DDR) proteinleri tarafından p53 proteini aktive edilmektedir. DNA hasarı gerçekleştiğinde senesenste olmayan hücrelerde hücre devrinin durdurulması ve DNA hasarının onarımı söz konusu olmaktadır. Ardından hücre devri devam etmektedir. Ancak DNA hasarı onarılmadığı taktirde hücrelerde düzenlenmiş hücre ölümün gerçekleşmesi gerçekleşmektedir. Sonuçta bir Tf'de olan p53 tarafından yalnızca BH3 ve TM domainleri içeren Bcl-2 pro-apoptotik ailesi proteinlerinin anlatımı tetiklenebilmektedir. Bazı nörodejenerasyon modellerinde DNA hasarının hücre ölümünü tetiklemesi hastalığa neden olurken, bölünen hücrelerde bu fonksiyonun kaybı sonucunda ise karsinogenez gerçekleşmektedir (Anvekar ve ark, 2011; Liu ve Xu, 2011). Hücre içi stres veya dışsal apoptotik sinyal yokluğunda, antiapoptotik Bcl-2 ailesi proteinleri BH3 domainleri vasıtasıyla proapoptotik efektör Bcl-2 ailesi proteinlerini 17 tutmaktadır. Ancak belirtilen stres koşullarında veya dışsal yolakta apoptotik sinyal molekülü varlığında yalnızca BH3 ile TM domaini içeren BAD gibi pro-apoptotik Bcl-2 ailesi proteinlerinin aktivitesi artmakta ve bu proteinler aracılığıyla antiapoptotik Bcl-2 ailesi proteinleri tutulmaktadır. Bu nedenle serbest kalan proapoptotik efektör Bcl-2 ailesi proteinleri tarafından mitokondri membranında porlar açarak mitokondriyal membran geçirgenliği (MMP) artmaktadır. Sonuçta mitokondri içerisinde endonükleaz aktivitesi gösteren endonükleaz-G (Endo-G) ile iç membranda ETS' de görevli olan apoptozu teşvik edici faktör (AIF) ve sitokrom-c (Cyt-c)' nın sitoplazmaya geçmesi söz konusudur. Bunların yanında ikincil mitokondri-türevli kaspaz aktivatörü (Smac) ve düşük İzoelektrik nokta (pI)' da direkt cIAP 1/2' ye bağlanan protein (Diablo) proteinleri ile onların homologları sitozole geçmektedir. Ayrıca MMP ile mitokondriden salınan ATP, sitoplazmada artan ROS ve değişen hidrojenin gücü (pH) diğer düzenlenmiş hücre ölümü çeşitleri olan otofaji veya nekrozun tetiklenmesine neden olabilmektedir (Bateman ve ark, 2017; Fulda ve ark, 2010; Indran ve ark,. 2011). Sülfidril grubu taşıyan tiyol bileşiklerinin transferi ile düzenlenmesinden sorumlu örneğin glutatyon-S-transferaz (GST) gibi enzimler ve SOD gibi enzimatik veya enzimatik olmayan antioksidan sistemler ROS seviyesini azaltarak veya strese bağlı olarak tetiklenen hücresel proteinlerin aktivitesini glutatyonilizayonu aracılığıyla düzenleyerek mitokondri aracılı hücre ölümünün engellenmesine yardımcı olmaktadırlar (Şekil 2.7). Sonuçta AH ve kanser gibi oksidatif stres ile tetiklenebilen patolojilere karşı korunmayı sağlamaktadırlar (Pajaud ve ark, 2012). AH ve PH gibi nörodejeneratif hastalıklarda Endo-G ve AIF salınımının fazla olduğu gösterilmiştir. Şekil 2.7'de gösterildiği gibi Endo-G ortama salındığında nukleusa göçerek kaspazdan bağımsız olarak DNA'nın fragmentasyonuna yol açmaktadır. Benzer şekilde AIF'de nukleusa göçerek kromozom kondenzasyonuna neden olmaktadır. Bu nedenle Endo-G ve AIF, kaspaz bağımsız apoptotik yolakta da önemlidir. Sitozole salınan Cyt–c, apoptotik peptidaz aktive edici faktör-1 (APAF1) ve öncül C-9 ile birlikte ATP varlığında apoptozom kompleksini oluşturmaktadır. MMP ile sitozolesalınan Smac/Diablo süperailesi de apoptozum kompleksindeki kaspazların aktivasyonunda ve cIAP 1/2'nin inhibe edilmesinde rol oynamaktadır. Öncül C-9'un kesilimiyle diğer efektör kaspazların kesilerek aktive olması 18 sağlanmaktadır. Bu noktada içsel ve dışsal apoptotik yolaklar sonuçsal olarak bir araya gelmekte, aktive olan efektör kaspaslar pek çok subsratı hedef almaktadır (Fulda ve ark, 2010; Indran ve ark, . 2011; Li ve ark, 2015). Şekil 2.7 Apoptozun biyokimyasal mekanizması ve diğer bazı hücre ölümü çeşitleri ile etkileşimi (Indran ve ark, 2011). Efektör kaspazların hedeflediği subsratlardan birisi kaspasla aktive edilen endonukleaz (CAD)'ın inhibitörü (İCAD)'dür (Şekil 2.8). Apoptotik sinyal varlığında efektörkaspazların hedefi konumundaki İCAD kesilmekte ve CAD aktive olmaktadır. CAD aktivasyonu sonrasında nukleozomlar arasındaki bağlayıcı DNA bölgeleri kesilerek DNA fragmentasyonu gerçekleşmektedir. Efektör kaspazların subsratlardan biri olan poli ADP-riboz polimeraz (PARP) enzimi, tek zincirdeki DNA kırığı onarımında önemlidir. PARP enziminin kesilimi bu nedenle Endo-G salınımı veya CAD aktivasyonu ile gerçekleşen DNA kesiliminin onarımını engelleyerek apoptotik sürecin ilerlemesinde önemli bir aşamadır (Deka ve Singh 2017). 19 Şekil 2.8 Kaspaza bağımlı apoptotik yolakta DNA fragmentasyonunun şematize edilmesi (Deka ve Singh, 2017). 2.4 ALZHEİMER HASTALIĞININ GENETİĞİ VE MOLEKÜLER MEKANİZMASI 2.4.1 Alzheimer'ın Genetik Alt Yapısı AH patogenezinde direkt etkili veya risk faktörü olan genler tablo-2.2'de belirtilmiştir. Bu genlerdeki mutasyonlar, tek nükleotid değişimleri (SNP), epigenetik mekanizmalar, bu genleri taşıyan kromozomlardaki sayısal (örneğin Down sendromu) veya yapısal değişikler, RNA işlenmesi ve post-translasyonal modifikasyon aşamalarında meydana gelebilecek değişikliklerin AH patogenezinde etkili olabileceği gösterilmiştir. APP, PSEN1 ve PSEN2 mutasyonları otozomal dominant kalıtım yolu ile aktarılmaktadır. Bu genlerdeki mutasyonların aktarımı erken başlangıçlı ailesel AH tipi demans olgularının en önemli nedenidir. Ayrıca tau mRNA'sının işlenmesi ve/veya tau proteininde meydana gelen değişikliklerinde erken baçlangıçlı AH'nın patogenezinde önemli olduğu gösterilmiştir. Apolipoprotein E (APOE) genindeki allel farklılıkları ve mutasyonların geç 20 başlangıçlı AH tipi demanslarda oldukça önemli olduğu gözlenmiştir. Ayrıca hücre ölümü, hücre sağkalımı, ekstrasellular matriks bileşenleri ve transkripsiyon faktörleri gibi çeşitli proteinleri kodlayan farklı genlerde (Tablo 2.2) veya onların protein ürünlerinde işlevsel olarak meydana gelebilecek farklılıkların da AH gelişiminde birer risk faktörü olduğu belirlenmiştir. Genom çapında ilişkilendirme çalışmaları (GWAS) ile Tablo 2.2'de olmayan pek çok gendeki polimorfizmlerin AH ile ilişkisi olduğunu göstermiştir (Bertram ve Tanzi 2005; Khanahmadive ark, 2015; Mendiola- Precoma ve ark, 2016). Tablo 2.2 Alzheimer Hastalığı patogenezinde direkt veya risk faktörü olarak etkili olan 20 önemli gen (Khanahmadi ve ark, 2015). Genin Sembolü Kodladığı Protein Gen Numarası(ID) APP Amiloid-Beta (A4) Öncül Proteini GC21M027252 PSEN1 Presenilin 1 GC14P073603 PSEN2 Presenilin 2 GC01P227058 MAPT Mikrotübül İlişkili Protein Tau GC17P043971 APOE Apolipoprotein E GC19P045408 GSK3α Glikojen Sentaz Kinaz 3 Alfa GC19M042734 GSK3β Glikojen Sentaz Kinaz 3 Beta GC03M119540 CDK5R1 Sikline Bağımlı Kinaz 5, Düzenleyici Alt Ünite 1(p35) GC17P030813 CASP2 Kaspaz 2, Apoptoz İlişkili Sistein Peptidaz GC07P142985 CASP3 Kaspaz 3, Apoptoz İlişkili Sistein Peptidaz GC04M185548 PSENEN Presenilin Yükseltici Gama Sekretaz Alt Ünitesi GC19P036236 APBA1 Amiloid Beta Öncül Protein-Bağlanma Proteini ,aile A,üye 1 GC09M072042 APBA2 Amiloid Beta Öncül Protein-Bağlanma Proteini ,aile A,üye 2 GC15P029213 APBB1 Amiloid Beta Öncül Protein-Bağlanma Proteini ,aile B,üye 1 GC11M006414 LRP1 Düşük Yoğunluklu Lipoprotein Reseptör-İlişkili Protein 1 GC12P057497 NCSTN Nikastrin GC01P160313 CHAT Kolin O-Asetiltransferaz GC10P050817 21 CLSTN1 Kalsintenin 1 GC01M009789 BPTF Bromodomain Bitki Homeodomain(PHD) Parmak Transkripsiyon Faktörü GC17P065821 COL25A1 Kollajen,tip25,α1 GC04M109731 2.4.2 Alzheimer Hastalığı ile İlgili Teoriler ve Amiloid Beta Peptidi Patolojisi AH gelişiminin hücresel ve sistemik mekanizmalarıyla ilgili olarak günümüzde ileri sürülen bir kaç hipotez söz konusudur. Bunlar;kolinerjik hipotez, amiloid teorisi, tau teorisi, mitokondriyal hipotez, oksidatif stres hipotezi, glutamat nörotoksisitesi hipotezi, metal dengesizliği hipotezi, inflamatuvar hipotez, mikroorganizma infeksiyon hipotezi, vaskular hipotez ve metabolik hipotezlerdir. Ancak tüm bu hipotezler Aβ ve tau protein birikimleri ile ilişkilidir (An ve ark, 2008; Barage ve Sonawane 2015; Mendiola-Precomave ark, 2016). Asetil kolin (Ach), alkoloid türevi olan genellikle uyarıcı rol oynayan bir nörotransmiterdir. Öğrenme, hafıza, stres cevabı ve uyku gibi önemli fizyolojik olaylarda görev alan Ach sitozolde kolin ve asetil koenzim A (Asetil-CoA)'dan sentez edilir. Kolin-O-asetiltransferaz (CHAT) enzimi ile sinaptik vesiküllere transfer edilen Ach'nin aksiyon potansiyelinin pre-sinaptik alana ulaşması ile açılan voltaja bağımlı Ca+2 kanallarından hücre içine giren Ca+2 tarafından sinaptik alana ekzositozu uyarılmaktadır. Sonuçta Ach post-sinaptik hücre membranındaki muskarinik reseptörlere veya nikotinik reseptörlere bağlanarak uyarıcı veya inhibe edici etkilerini göstermektedir. Ayrıca sinaptik alandaki fazla Ach'de asetilkolin esteraz (AChE) enzimi tarafından kolin ve asetata yıkılmaktadır. Kolinerjik hipoteze göre CHAT ve Ach seviyelerinin serebral korteks gibi alanlarda azalması AH gelişimi için önemlidir. Tablo 2.2'de gösterildiği gibi CHAT genindeki mutasyonlar AH 'de risk faktörüdür. Yapılan çalışmalarda AH'de hipokampustaki kolinerjik nöronlarda azalma gözlenmiştir. Ayrıca AH'de serotonin, nöroadrenalin ve dopamin gibi diğer nörotrasmiterlerin metabolizması ile ilgilide aksaklıklarında önemli olduğuna dair veriler söz konusudur (H. Ferreira-Vieira ve ark, 2016; Mendiola- Precoma ve ark, 2016). 22 APP, tüm memelilerden Drosophila melanogaster’e kadar uzanan yaygın bir tek geçişli transmembran protein ailesinin üyesidir. APP'nin işlevi tam olarak bilinmese de, hücrelere geçiçi APP geni içeren vektör aktarımı deneyleri ile hücre canlılığı ve bölünmesinde proteinin işlenmesi ile ilişkili olarak hücre sağkalımı, akson ve dentrit gelişimi ile hücre büyümesi üzerinde teşvik edici etki gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca APP 'nin RNA aracılı susturulmasının embriyonik sıçanlarda nöronal göç üzerinde olumsuz etki yaptığı gösterilmiştir (O’Brien, R. J. ve Wong, 2016). Şekil 2.9'da görüldüğü gibi APP'nin membranın sitosolik tarafındaki karboksi ucu (C ucu) kuyruğu daha kısa iken, membranın ekstrasellüler kısmındaki amino ucu (N ucu) kuyruğu daha uzundur. APP' nin proteolitik olarak işleniminin, tıpkı embriyonik gelişimde önemli olan Notch sinyal proteinin aktivasyonunda olduğu gibi onun olası görevlerini yerine getirebilmesi için önemli olduğu belirtilmiştir. Normal şartlarda yine hücre mebranında lokalize olan sırasıyla alfa bölgesinden APP'yi kesen enzim (α-sekretaz) ve gama bölgesinden APP'yi kesen enzim (γ-sekretaz) tarafından ard arda proteolitik kesilimin yapıldığı amiloidojenik olmayan yolak sonucunda APP'nin suda çözülebilen ürünleri olan ekstrasellüler salgılanan APP-alfa (APPsα), 3 kilodalton (kDa) peptid (p3), APP intrasellüler domain (AICD) ve alfa-C-ucu fragmenti (α-CTF) peptidlerini oluşmaktadır. Bununla birlikte beta bölgesinden APP'yi kesen enzim (β-sekretaz veya BACE) aktivitesinin, γ -sekretaz aktivitesi tarafından takip edildiği amiloidojenik proteolitik işlemde suda çözülebilen ürünler olan salgılanan APP-beta ( APPsβ) ve AICD dışında, suda çözülemeyen 39-43 amino asit uzunluğunda Aβ peptidleri oluşmaktadır. Aβ petidleri hücre dışarısında birikerek ilk olarak amiloid fibrilleri, daha sonraki aşamada ise amiloid plakları oluşturmaktadır. Beyindeki hücre dışı amiloid plakların ve hücre içi tau birikiminin kolinerjik nöron kaybı ile korelasyon gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca moleküler modelleme çalışmaları ve kinetik analizler AChE'nin Aβ peptidleri ile hidrofobik bir etkileşim gerçekleştirerek amiloid fibril oluşumunu ve sonuçta amiloid plakların birikimini tetikleyebileceğini göstermiştir. Bu durumda kolinerjik hipotez ile amiloid hipotezi arasındaki ilişkiyi gözler önüne sermektedir (Barage ve Sonawane, 2015; H. Ferreira-Vieirave ark, 2016; O’Brien ve Wong 2016). Aβ peptidleri hücrede normal şartlarda da üretilmekteyken özellikle yüksek çökelim ve agregasyon gösteren Aβ42'ye AH'li bireylerden alınan örneklerde; intersellüler 23 alandaki senil plakların içeriğinde ve hastaların beyin-omurilik sıvısı (BOS), serebral arteriyolleri ve menenjiyal kan damarlarında rastlanmıştır. AH' de özellikle patojenik olan Aβ42 'nin üretiminin daha fazla üretilmesi lehine bazı değişiklerin olması söz konusudur. Amiloid teorisine göre Tablo 2.2'de belirtilen. APP'nin proteolitik işlenimiyle doğrudan ilişkili olan BACE, γ-sekretazın PSEN-1/2, PSENEN ve nikastrin alt üniteleri ile APP'nin kendisi ile proteolitik işlemle doğrudan ilişkili olmayan sitoplazmik adaptör protein alt üniteleri olan APBA1/2 ve APBB1'deki mutasyonlar veya alel farklılıkları önemlidir (Barage ve Sonawane, 2015; O’Brien ve Wong 2016). Şekil 2. 9 Amiloid öncül proteinin, Amiloid beta üreten ve üretmeyen proteolitik işlenim yolakları (O’Brien ve Wong, 2016). Şekil 2.10.'da görüldüğü gibi hücre içi Aβ' nın mitokondri membranında lokalize olması sonucunda mitokondri membran kanalları bloke olmaktadır. Aβ ; ETS'de kompleks IV, trikarboksilik asit devri (TCA)'nde ise α-ketoglutarat ve pürivat dehidrogenaz'ın işlevinin bozulmasını teşvik etmektedir. ETS ve TCA proteinlerinin inhibe olmasıyla mitokondride ROS üretimi artmakta ve ATP sentezi azalmaktadır. Sonuçta mitokondriyal DNA (mtDNA) hasarı oluşmakta ve MMP ile cyt-c sitoplazmaya geçerek apoptotik yolağı tetiklemektedir (Majd ve ark, 2015; Rodolfo ve ark,. 2010). 24 Şekil 2. 10 İntraselüler Amiloid beta'nın mitokondri üzerindeki etkileri (Majd ve ark, 2015). Şekil 2.11'de gösterildiği gibi AH' de interselüler alandaki Aβ varlığı direkt olarak mikroglia ve astrosit hücreleri tarafından algılanmaktadır. Bu hücreler tarafından salgılanan ROS veya IL1β, IL6, IL18, TNFα ya da TNF6 gibi pro-inflamatuvar sitokinler tau hiperfosforilasyonu kaynaklı intraselüler tau birikimini ve lokal nöroinflamasyonu tetikleyebilmektedir. Ayrıca intraselüler tau birikimi ya da Aβ içeren nöronlardan interselüler alana geçen ROS' da mikroglia ile astrosit hücreleri tarafından algılanmakta ve bunların aktive olmasına neden olmaktadır. Bunun dışında Aβ peptidleri beyin kılcal damarlarına geçerek sürekli bir pro-inflamatuvar sitokin sentezi döngüsüne neden olabilmektedir. Vaskular hipotez'e göre; interselüler alandan temizlenemeyen Aβ peptidleri BBB' den geçerek serebral amiloid anjiyopatiye sebep olmaktadır ve serebral kan akışı azalmaktadır. Şekil 2.11'de gösterildiği gibi pek çok AH risk faktörü ile ilişkili olarak gelişen sistemik değişiklikler sonucu üretilen pro-inflamatuvar sitokinler ya da perifere kaçan Aβ parçacıkları BBB'den beyine geçerek veya ileri glikozilizasyon son ürün reseptörleri (RAGE) aracılığıyla beyindeki sinyal yolakları ve ROS seviyesini değiştirerek nöroinflamasyonun tetiklenmesine ve sonuçta nöronal kayba neden olabilmektedirler (Sardi ve ark, 2011; W.Wangve ark, 2015). APOE, önemli bir kolesterol taşıyıcısıdır ve lipidasyonu MSS'nin önemli immün sistem hücreleri olan astrositler tarafından sağlanmaktadır. APOE ayrıca hidrofobik Aβ peptidlerine bağlanarak onların glial hücrelerin yüzeyindeki düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) ilişkili reseptörler ve koreseptörler tarafından tanınarak endosite edilmesine ve bu şekilde intersellüler alanın Aβ42'den temizlenmesine yardımcı 25 olmaktadır. APOE'nin üç farklı allel tarafından kodlanan izoformu (ApoE4, ApoE3 ve ApoE2) ile lipidasyon seviyesi onun Aβ'ye olan ilgisini ve dolayısıyla Aβ42'nin temizlenme sistemini etkilemektedir. Özellikle ApoE4 aleli içeren bireyler AH için riskli bir populasyon içindedirler. Ayrıca glial hücre yüzeyindekidüşük Yoğunluklu Lipoprotein Reseptör-İlişkili Protein 1 (LRP1)'in mutasyonu veya allel farklılıkları da AH için gelişimi için önemlidir.Ayrıca yeni bulgular APOE'nin Aβ'den bağımsız olarak lipid metabolizması, tau patolojisi, nöroenerjitik, nörogelişim, sinaptik plastisite, nörovaskülerite ve nöroinflamasyon ile ilişkili olarak AH gelişiminde önemli bir rol oynayabildiğini göstermektedir (Liu ve Xu 2011; Mendiola-Precoma ve ark,.2016; Sardive ark, 2011; Wolfve ark,.2013). Şekil 2. 11 Alzheimer ve nöroinflamasyon arasındaki olası ilişkilerin şematize edilmesi. (W.Wang ve ark, 2015). AH'da metabolik ve genetik olmayan risk faktörleri olan hiperkolestirom