İstanbul Kültür Üniversitesi III. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci Kongresi 2010 TUDOK 2010 20 – 22 Eylül 2010 BİLDİRİLER Cilt 2 *** Istanbul Kültür University 3 rd International Student Congress of Turkish Language and Literature 2010 TUDOK 2010 20 – 22 September 2010 PROCEEDINGS Volume 2 Yayına Hazırlayanlar Ö. Ceylan - K. Şahan - H. B. Yeşiltaş M. O. Hasdedeoğlu - N. Gür - K. Yıldırım III. ULUSLARARASI TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRENCİ KONGRESİ TUDOK 2010 İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları: Kitap No: 161 Baskı Tarihi: Aralık 2011 ISBN: (tk) 978-605-4233-68-7 (1. cilt) 978-605-4233-69-4 (2. cilt) 978-605-4233-70-0 Editör: Ömür CEYLAN Baskı: G. M. Matbaacılık ve Ticaret A.Ş. 100 Yıl M. MAS-SİT 1. C. No:88 Bağcılar-İstanbul (212) 6290024-25 © İstanbul Kültür Üniversitesi İstanbul Kültür Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Ataköy Yerleşkesi 34156 Bakırköy – İstanbul Türkiye +90 212 4984141 http://www.iku.edu.tr Kitaptaki makalelerin tüm yasal sorumluluğu yazarlarına aittir. Katalog Bilgisi: III. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci Kongresi - TUDOK2010/ ed.Ömür Ceylan. – istanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi 2. c.; 19x26,5 cm (İstanbul Kültür Üniversitesi Yayın No: 161 ) 978-605-4233-68-7 (tk.) 978-605-4233-70-0 (2.c) I. Türk Dili - Kongreler http://www.iku.edu.tr/ Prof. Dr. Muhan BALİ Anısına... 845 SUNUŞ Elinizdeki kitapla birlikte III. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci Kongresi’nin bildirileri de yayımlanmış oluyor. 4 yıl önce ilk TUDOK’u düzenlediğimiz zamandan bu yana çok şeyler değişti. O zamanki son sınıf öğrencilerimiz şu an doktora yapıyorlar. TUDOK 2006’ya katılan doktora öğrencileri ise şimdi ülkemizin farklı üniversitelerinde başarılı birer öğretim üyesi. Muhteşem oditoryumumuz o zaman yoktu örneğin. Kırgızistan, KKTC ve 28 Türkiye üniversitesinden 97 katılımcı ile toplanan TUDOK 2006’yı iki mütevazı amfimizde yaşamıştık. Buna rağmen 11 Eylül 2006’ya dek bir kongreleri bulunmayan Türkoloji öğrencileri TUDOK’a büyük bir heyecanla sahip çıktılar. Hemen 2 yıl sonra, 2008’de, 8 ülke ve 50’ye yakın üniversiteden katılımcı sayımız 220 idi. Bildiriler iki salonda eş zamanlı sunulurken 80’e yakın poster bildiri de galerilerde merakla incelendi. Her iki Kongre’nin titizlikle hazırlanmış bildiri kitapları, tüm üniversite kütüphanelerine ve dinleyicilerle birlikte 600’ü aşan katılımcıya, adreslerinde ulaştırıldı. Bugün TUDOK tüm bilim dallarındaki en kapsamlı Öğrenci Kongrelerinden biri haline geldi. TUDOK 2010’a 57 Türkiye ve 25 dünya üniversitesinden katılım sağlandı. Almatı, Bakü, Bişkek, Aşkabat gibi Türk dünyası şehirleri diğer bilim dallarına göre bizim dünyamıza çok daha erken girmişlerdi. Ama Türkoloji öğrencileri için Erzincan Köln’e, Niğde Kazan’a, Gaziantep Pekin’e uzak değil artık. Dahası Astrahan’da, Tiflis’te, Frankfurt’ta, Tahran’da, Krakov’da, Halep’te, Simferopol’de Türkoloji eğitimi almakta olan genç bilim insanları, birbirleriyle ve Türkiye’deki arkadaşlarıyla TUDOK çatısı altında buluştular. Üç gün boyunca üç salonda eş zamanlı sunulan birbirinden değerli 170 bildiri, Türk Dili ve Edebiyatı Kongreleri tarihinde bir ilk olmak üzere web üzerinden tüm dünyaya canlı olarak yayınlandı. İtiraf etmem gerekirse çalışma arkadaşlarımla birlikte 5 yıl önce başladığımız TUDOK yolculuğumuz, çok ama çok uzaklardan zayıf ışıklarıyla göz kırpan gizemli bir köye doğru gece yarısı çıkılmış bir yürüyüşü andırıyordu. Bugünse sabahın ilk ışıklarıyla dönüp ardımıza bakıyoruz ve katettiğimiz mesafeye inanmakta güçlük çekiyoruz. TUDOK 2008’den sonra, yani son 2 yıl içerisinde katlanmak zorunda kaldığımız çok büyük kayıplarımız da oldu. Başından beri TUDOK projesinin fiilen içerisinde olan, büyük katkılar sağlayan, Bölümümüz öğretim üyesi, sevgili Hocamız Prof. Dr. Muhan BALİ’yi, Aralık 2008’de sonsuzluğa uğurladık. Türk halk edebiyatı araştırmalarının en önemli isimlerinden biri olan hocamızı rahmetle anıyor, TUDOK 2010’u saygıyla kendisine ithaf ediyoruz. III. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci Kongresi’nin, bu çapta ve bu nitelikte toplanabilmesi, elbette bize sunulan imkânlar ve verilen destekler sayesinde gerçekleşmiş bulunuyor. Bendeniz ve Düzenleme Kurulu’ndaki çalışma arkadaşlarım, 4 yıl içerisinde 1000’den fazla meslektaşımızı ağırlayabildiğimiz bir Bölüm’e mensup olmanın gururunu yaşıyoruz. Bize bu gururu yaşatan İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyet Onursal Başkanı İnş. Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç’e, Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Bahar Akıngüç Günver’e, Rektörümüz Prof. Dr. Dursun Koçer’e, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Çetin Bolcal ve Prof. Dr. Mahmut Paksoy’a, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Atilla Özalpan’a, oturumların web yayınları için büyük emek harcayan Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü, sevgili arkadaşım Doç. Dr. Selçuk Hünerli’ye, Bölüm Başkanlarımız –kuruluştan itibaren sırasıyla– Prof. Dr. İskender Pala, Prof. Dr. Durali Yılmaz ve Prof. Dr. Hayati Develi’ye, Üniversite Genel 846 Sekreterimiz Yrd. Doç. Dr. Metin Bolcal’ın şahsında Mali İşler Daire Başkanlığı, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı, Bilgi-İşlem Daire Başkanlığı, Kurumsal İletişim Birimi, AK-PAZ ve YA-BA çalışanlarına, şahsım ve düzenleme kurulu üyesi arkadaşlarım adına sonsuz teşekkürler ediyorum. Diğer tüm Bölüm etkinliklerimiz gibi TUDOK 2010’dan da değerli işbirliklerini ve desteklerini esirgemeyen Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, TDK Yönetim Kurulu Üyeleri ve Kurum çalışanlarına içtenlikle teşekkür ediyorum. Kongremizin Ana destekçisi TAV Holding, bilişim destekçimiz Bilkom, iletişim destekçimiz Superonline, Ulaşım destekçimiz Sembol Turizm, Ürün ve Hizmet Destekçilerimiz Motif Vakfı, Kurukahveci Mehmet Efendi, Doramafi ve Arı Nakış’ın değerli idarecilerine ve çalışanlarına da özverileri için teşekkür ediyorum. TUDOK 2010’un resmi organizasyon Acentası Albedo Turizm’e ve bizimle beraber uykusuz kalan sevgili Yadigar’a teşekkür etmekse zevkli bir borç benim için… Kongre oturumlarını yönetmek üzere yurt içi ve yurt dışından teşrif eden değerli meslektaşlarıma ve tüm katılımcılarımıza, gayretlerimize anlam kattıkları için teşekkürlerimi arz ediyorum. Saygılarımla… Prof. Dr. Ömür CEYLAN Kongre Koordinatörü 847 İ Ç İ N D E K İ L E R – CİLT 1 – VOLUME 1 – İki Divan Şairinin Dilinden Beşiktaş 21 Mehmet ÖZDEMİR Bir Sûfînin Coğrafyası Beşiktaşlı Yahyâ Efendi Menâkıpnâmesi’nde İstanbul 33 Meryem BABACAN Ağazâde Örfi Divânı’nda Edirne 43 Çağdaş ALBAYRAK Edirneli Gülşenî Şâirler 49 Uğurtan YAPICI Nabizâde Nâzım’ın Zehra Romanında tematik Kurgu ve Natüralist İzler 61 Arif ÖZGEN Mai ve Siyah ile Aşk-ı Memnu Romanlarında Aşk ve Nesne İlişkileri 71 Bilal KÖKSAL Edebiyât-ı Cedîde Karşısında Ahmed Râsim 97 Ömrüm IŞIKAY Yakup Kadri’nin Kiralık Konak ve Bir Sürgün Romanlarında Yer Alan Fransızca Unsurlar 111 Perihan KAYA Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban Romanında Şiirsel Dil 119 Gülden SÜRÜCÜ İmparatorluğun Dil Projesi Olarak Osmanlıca 129 İsmail Teoman GÜNEŞ Yabız-Yablak Kavram İşaretleri Üzerine 135 Nurullah ŞAHİN “Evet, Hayır” Söylemi Üzerine 151 Zeliha TUĞUZ Birleşik Fiillerin Gösterge Kuramına Göre Tasnifi 161 Osman AKTEKER Bir Edebiyat Terimi Olarak “Metafor” ve Kavramsal Alanı Üzerine 169 Kayhan ŞAHAN Modern İnsanın Kendine Yolculuğu: Arketipçi Eleştiri Bağlamında Kolları Bağlı Odysseus 173 Derya ŞAHİNER Adalet Ağaoğlu’nun Bileyici ve Gün Üç Dakika Hikâyelerinde Ritmik Oluşum 189 Servet GÜNDOĞDU Dilin İki Ekseni Açısından Hilmi Yavuz’un “Taormina” Adlı Anlatısı: Metonimi Değil Mi Hocam? 199 Atiye Gülfer KAYMAK Geç- Fiili Üzerine 205 Serap KARAKILIÇ AKI 848 Geçmişten Günümüze Türkçede Evirmek Fiili ve Ailesi 221 Didem AKYILDIZ Orhun Abidelerindeki Bir Cümle Hakkında: “Ķanıng Subça Yügürti, Süngüküng Taġça Yatdı.” 229 Gül YILMAZ “Konuşmak” Sözünün Tarihî Gelişimi Üzerine Bir Etimoloji Denemesi 237 Necati İlhan KARA Maitrisimit Nom Bitig Temelinde Eski Uygur Türkçesinde Bol- Fiilinin Anlam ve İşlevleri 241 Gizem KUNDURACI Geçmişten Beyaz Cama Yansıyan Gelenek: Komedi Dükkânı 249 Aysun DURSUN Âşıklar Beyazperdede: Sözlü Kültür Ürünlerinin Sinemaya Uyarlanışı Üzerine Bir İnceleme 255 Elif Serra ŞAMLIOĞLU Barış Manço Anlatılarında Metinlerarası İlişkiler 261 Semih ÇELİK Geleneksel Halk Kültürü Bağlamında Ali Tufan Kıraç 269 Uğur BAŞARAN Kıbrıs Türk Halk Kültüründe Otostop Kültürü Üzerine Bir Deneme 275 Mustafa BAŞKONUŞ Ermeni (Gregoryan) Kıpçakçasıyla Yazılmış Tarihi Bir Belge: Kamanets Vakayinamesi 279 Abdulkadir ÖZTÜRK Eski Tıbb'ın Cevheri:"Cevher-i Tıbb” 289 Kudret Safa GÜMÜŞ Çağatay Türkçesine Ait Üç Destan 293 Erhan TAŞBAŞ - Aymira MARAT KIZI Elimizdeki Hazar Dönemi Eserleri Nelerdir? 305 Pınar ÖZDEMİR A Study Of The Uyghur Chaghatay Text Of A Four Language Inscrıptıon In A Mosque Buılt By The Emperor Qıanlong Of The Qıng Dynasty In Pekıng 319 Ahmet HOJAM Beşiktaş Kadısı Abdülkerîm Nûrî Efendi ve Tarihmanzumeleri Mecmuası ile Tercüme-i Ahvâl’i 333 Kamil Ali GIYNAŞ 16. yy’de Yazılmış Alegorik Bir Metnin Penceresinden Bugüne Bakış 341 Berrin ÖZER Son Asır Şairlerinden Rizeli Âtıf Efendi ve Yaktığı Söylenilen Dîvân’ı 353 Serpil MUTLU Seyf-i Sarayi veKadi-i Manyas’ın Gülistan Tercümelerinin Karşılaştırılması 361 Hazin Hayal İÇEL 849 Alaaddin Sabit Bosnalı’nın M. Fuzuli Adına Elyazmalar Enstitüsü’nde Bulunan «Külliyat»ı Hakkında 367 Şehla HALILLI Tersten Yansıyan Aynalar: Orhan Pamuk’un Romanlarında Geleneğin Yansıtılış Biçimi 371 Büşra SÜRGİT To God Belongs The East And The West: Macro-Dialogue In Orhan Pamuk’s Novel My Name Is Red 383 Katerina POSOHOVA Fars Edebiyatında Orhan Pamuk 389 Haleh ESTEKANCHİ Modernizm ve Postmodernizm Arasında Kalan Bir Yazar:Oğuz Atay 395 Piotr KAWULOK Konya’nın Geleneksel Eğlence Kültürü:Fener Alayı ve Şivlilik 403 Ayşegül SARI Mersin Abdalları Halk Kültürü 409 Döndü CAN Osmaniye’de Haftanın Günleri ile İlgili İnanış ve Pratikler 421 Ecehan Lütfiye TÜLÜCE XIX. Yüzyıl Âşık Şiirinde İstanbul İmgesi 427 İbrahim GÜMÜŞ Balıkesir Örneğinde Kasaplık Mesleği Üzerine Folklorik Bir Çalışma 433 Ensar KILIÇ-Sinem AYDIN-Alime TURGUT-Hatice Burcu GÜNGÖR Nazan Bekiroğlu’nun Kitaplarına Ad vermesi ve Gelenek 445 Seyfettin YILDIZ Nazan Bekiroğlu Romanlarında Kadın Algısı ve Feminizm 453 Serhan İŞSEVER-Ebru AKPINAR Sema Kaygusuz’un “Yüzünde Bir Yer” Romanında ‘İncir’ 457 Ayşe ÖZKAN Ayfer Tunç’un Kapak Kızı Romanında Toplumsal Cinsiyet Rolleri 465 Deniz DEPE Adalet Ağaoğlu’nun Romanlarında Eğitim ve Eğitimciye Bakış Açısı 477 Fatma CEYLAN The Word - Meaning In Russian Structural Semasiology 487 DinaraUMEROVA Тюркская Тайна Рун 493 Наргиз Гусейн Junggodiki Aliy Mekteplerde Türkologiyige Munasiwetlik Derslerning Oqutulush Ehwalinuqtiliq Uyghur Til-Edebiyatining Ötülüsh Ehwali Tonushturulidu 511 Asime ILHAM Üniversite Öğrencilerinin Dil Tutumları Üzerine Toplumdilbilimsel Bir İnceleme 517 KadirYALINKILIÇ 850 Древнетюркский Лексический Слой В Азербайджанских Говорах Грузии 529 Эльнур Вугар Алиев Tanzimat Romanında Otoriter Anneler 533 Ensar KESEBİR Yaprak Dökümü Romanı Örneğinde İyi Kadın İmgesinin Çözülüşü 547 Elif ÖKSÜZ Cemal Süreya Şiirinde Anne Teması 557 Emine KELİSMAİL Edebiyatla Sosyolojinin Kesiştiği Yerlerden Biri: “Sadakat”, “Çöplüğün Generali” ve “Muz Sesleri” Romanlarında Evlilik ve Evlilik Dışı İlişkiler 563 Abdullah KOÇAL Şehnâme-i Mehmed-i Sâlis 569 Ayşenur KAZDAL - Sevda BALTAKIRAN Müellifi Meçhul Manzum Bir Edebnâme Üzerine 575 İsmail AVCI Manzum Ayet ve Hadis Çevirileri İçeren Orijinal Bir Divan: Fevzî’nin Vesîletü’l-İrfân’ı 589 Necmettin AKAY Vekâyi’ü’l-Fuzalâ’nın Tezkire Kısmı’nın Önemi ve Dönem Tezkireleri Arasındaki Yeri 601 Burcu KARAKAYA İslâm Öncesi ve İslâm Çevrsinde Ortaya Çıkan Oğuznâmelerde Oğuz Kağan’ın Eşlerinin Tasviri 611 Neslihan ÇELİK El-Ferec Ba’de’ş-Şidde’nin I. Cildindeki Hikâyelerde Geçen Kıyafet Değiştirme Motifi Üzerine 615 Çetin YILDIZ Türk Halk İnanışları ve Halk Danslarında Kartal Motifi 621 Hüseyin AKSOY Türk Halk Kültüründe Yenik Bir Düşman: Pire 631 Hidayet AYDIN Bir Osmanlı Şairinin Eleştirisi 641 Adnan OKTAY Süreli Yayınlar Bağlamında Klasik Türk Edebiyatı Araştırmalarının Seyri 649 İbrahim KOLUNSAĞ Eski Türk Edebiyatı Araştırmacılarının Konu Tespitinde Karşılaştıkları Güçlükler ve Bazı Öneriler 655 Soner TULUM Çağdaş Uygurca’daki Ad Çekimi Ekleri ile Türkçe’deki Ad Çekimi Eklerinin Karşılaştırılması ve Eski Uygurca’daki İzleri 661 Zemire AHMET 851 Bir Karşılıklı Anlaşılabilirlik Problemi:Türkiye Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesi Arasında Yalancı Eş Değer Kelimeler 665 Abdullah ELCAN Azerbaycan Ağızlarında Görülen Bazı Morfolojik Özellikler Üzerine 675 İsmail SÖKMEN-Buket GÖK Türkçe ve Kırgızcadaki Batı Kökenli Ortak Kelimeler 679 Anipa SAMATOVA Âsaf Hâlet Çelebi’nin Şiirlerindeki “Nigâr-ı Çîn” İmgesinin Kaynağı ve Mânâsı Üzerine 693 Can ŞEN Tarancı'da, 'Ayna' Metaforunu Tasavvuf Felsefesi Bağlamında Okuma Denemesi 699 Melek AYDOĞAN Ömer Lütfi Mete’nin Edebi Eserlerinde Ahlak İmgesi 705 Ahmet Savaş ÇOLAK Kıbrıs Türk Edebiyatı’nın İlk Kadın Şairlerinden Urkiye Mine Balman ve Şiirlerine Dair 711 Çağın ZORT Her Doğu Şehri Birbirine Benzer: Mark Twain’in Türkiye Seyahati Kitabının Oryantalist Söylemleri 719 Filiz FERHATOĞLU Adakale Masallari ve Eğitimsel İşlevleri 727 Pınar KASAPOĞLU AKYOL Masalların Varyantlaşması Üzerine Bir Deneme: Çorum’dan Derlenen Bir Hansel ve Gretel Varyantı 739 Selma ÖZSEMERCİ Türk Gölge Tiyatrosunda Perde Güzelleri 747 Ayşegül ÖZASLAN Seyyâh, Halk ve Mugayir: Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Yer Alan Aykırı Figürlerin Anlatımı ve Toplum Nezdindeki Algısının Günümüz Türkiyesi ile Karşılaştırması 753 Ercan AKYOL Ninnilerin İşlev ve Performans Özelliklerine Göre Değişimi 765 Büşra KOCAADAM C. Aytmatov’un “Dağlar Devrildiğinde” Romanında Kader Meselesi 771 Mirgül TEKEŞOVA Azərbaycan Memuar Ədəbiyyatinin İnkişaf Mərhələləri 779 Lalə Əfəndiyeva Ahmed Paşa’nın ve Nedîm’in Gazellerinde Saç 785 Atiye SARIOĞLU Divan Şiirinin Kara İncisi: Hind Ülkesi ve Klasik Türk Şiirinde Hind Metaforu 797 Hasan DOĞAN Klasik Türk Şiirinde Bilgeliğin Simgesi: Aristo 811 Mustafa DOLAT 852 Fehîm-i Kadîm Dîvânı’nda Savaş Âletlerine Dair Kültürün Kullanımı 819 Ersin BAYRAM Klasik Türk Şiirinde Sevgiliye Hitap: Cânâ Redifli Gazeller 835 Bilal GÜZEL – CİLT 2 – VOLUME 2 – Türkçe Sözlüklerde Ortak Kavram Alanı Oluşturan Sözcüklerin Tanımlarına Anlambilimsel Bir Bakış 861 İbrahim KARAHANCI Ortak Türkçe Kontekstinde Eski Uygur Yazıtı Huastuanift’te Kelimelerin Leksik-Semantik Özellikleri 867 Gatibe VAGIFKIZI GULIYEVA Dilbilim Yönünden Pekiştirme Sıfatları 873 Erol ÇAMYAR Oğuz Grubu Türk Dillerinde Semantikal Yolla İsim Yapımı 881 Şebnem HASANLİ Oğuzname’de Cümlenin Maksat ve İntonasiyaya Göre Tipleri 887 Nicat YAQUBOV İran’da Karakoyun Bölgesindeki Türklerde Eski Türklerin Dili, İnancı ve Geleneklerinin İzleri 893 Gheis Ayaz EBADİ İran Azerbaycanında Türkçe Yazan Halk Edebiyatcısı Ali Zaferhah’ın Hayatına ve Yaradıcılığına Bir Bakış 897 Alirıza MUKADDEM Urmiye Halkı Arasında Mevcut Bazı Türk Halk İnançlarına Bir Bakış 903 Sahar SHAKORI Turfan Uygurlarından Kalan Bir Belge Tanıklığında Uygurlarda Evlat Edinme Geleneği 909 Banu SITKI ÖZKUL Ölmeden Önceki Son Görüşme Işığında Dağlarca’da Çocuk ve Allah ile Son Yapıtları Arasında Çocuk Temasının İşleniş Farkları 919 Tuğçe GÜL Mustafa Ruhi Şirin’in Çocuk Kitaplarında Geleneksel Anlatı İzleri 927 Mehlika KARAGÖZOĞLU Necdet Neydim’in “Sen Islık Çalmayı Bilir Misin?” Şiir Kitabı Işığında Çocuk Şiiri 937 Pınar YOLLU İki Kadın Şairin Öleyazmaları: Sylvia Plath ve Nilgün Marmara’nın Ölüm Etrafında Ördükleri Kelimeler 947 Hande KUŞULUOĞLU Tezer Özlü’nün Üç Öyküsünde Gözlenen Ölüm Kaygısı 955 Nevruz GÜRGÖZ Tanpınar’ın Kaleminden Tarihî Hadiselerin Şekillendirdiği İstanbul Mahalleleri: “Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler, Huzur” 961 Zeliha NAZİK 853 Türk Edebiyatı Romanlarında Çarşaf Unsurunun Tematik Sınıflandırılması 969 Havva BOZKURT Varlığın Ses Bulmuş Hali: Çeng ve Ney 975 Ceren KARAKUŞ Şeyh Gâlib’in Estetik Anlayışı: Hüsn 981 Nilüfer TANÇ Rızaeddin Remzî Er-Rifâî’nin Kasîde-i Ferîde Şerhi 987 Hande BÜYÜKKAYA YEŞİLTAŞ Verdî Kâsım ve Tasavvufî Dünyası 997 Armağan ZÖHRE Yunus Emre Divanı Işığında Tarihî Türk Lehçelerindeki İkilemelere Genel Bir Bakış 1005 Hasan TUNCA Kansu Gavrî’ nin Türkçe Dîvânı’nda Eşitlik Hâli Ekinin Anlam ve İşlevi Üzerine 1015 Güler KAÇAR “–(I)Ş-/-(U)Ş-” Eki; Türkiye Türkçesinde “Yardım ve Yarış Etmek” 1021 Erkan DEMİR +lAyIn Eki Üzerine 1033 Kübra YILDIRIM Dadaloğlu’nun Şiirlerinde Göç ve İskan Olgusu 1039 Mehmet Emre ÇELİK Çorum Alaca İlçesi Koçhisar Köyü’nde Zorunlu Göç Nedeniyle Yaşatılamayan Folklor ve Halk Edebiyatı Ürünleri Sorunu Üzerine Bir İnceleme 1047 Özgün DURAK Çorum Hatışoğlu Konağı Örneğinden Hareketle Köy Odaları Üzerine Bir İnceleme 1051 Hatice İLHAN İzmir’deki Cumhuriyet Dönemi Mezar Taşı Sözlerinin Dili 1057 Ezgi SIRTI Nimri Dede’nin Şiirleri Üzerine Tematik Açıdan Bir Değerlendirme 1077 Erdem AK Köl Tigin ve Bilge Kağan Yazıtlarındaki “Ot Sub Kılmak” Deyimi Üzerine 1083 Bahadır GÜNEŞ Gagauz Atasözü ve Deyimlerinde Arkaik Kelimeler 1091 Esra KARAKAŞ Türk Edebiyatında Kullanılan Arapça Darb-ı Mesellere Dâir Önemli Bir Eser: Safvetü’l-Kelâm 1099 Muhammed WEYSO Türkiye Türkçesi Atasözlerinde Karşıtlamaya İlişkin Bir Sınıflandırma 1107 Merve YORULMAZ Tercüman ve Osmanlı Basını 1119 Yılmaz ÖZKAYA 854 Tanzimat’tan Günümüze Türk Romanında Temel Çatışma Unsurları 1123 Gülşah ŞİŞMAN Refik Halid Karay’ın Romanlarında Toplumsal Değişim 1137 Mehmet Onur HASDEDEOĞLU II. Dünya Savaşının Türk Hikâye ve Romanına Etkileri 1151 Hande SONSÖZ Cumhuriyet Dönemi Türk Çocuk Tiyatrosunda (1923 – 1950) Padişahlık Kurumu ve Atatürk Kültü 1165 Ayça OKURLAR Kıpçak ve Eski Anadolu Türkçesinde Fiil Çekimlerindeki Benzerlikler Üzerine Bir İnceleme 1175 Ahmet AKGÜL Türk Dillerinde Zaman Ekleri Benzer ve Farklı Yönleriyle 1185 Gülnare ALİYEVA Türkçede Art Zamanlı ve Eş Zamanlı Benzerlik Çekimi 1191 Hulusi Okan AKKAYA Türkçede Orta Çatı 1203 Serpil AYTUTTU Anametinsel Dönüşümler Bağlamında Turan Oflazoğlu’nun “Korkut Ata” Oyununda Dede Korkut Tesiri 1217 Nuh BEKTAŞ “Savun Sevdam Sen Savun” Üzerinde Bir Üslûp Çözümlemesi Örneği 1223 Pınar ÇAKIR Nazlı Eray’ın “Bekleme Ustası” Adlı Hikâyesinin Anlatım Teknikleri Bakımından İncelenmesi 1229 Merve ÖZDEMİR Orhan Kemal’in Gurbet Kuşları ve Necip Mahfuz’un Midak Sokağı Adlı Romanlarının Karşılaştırılması 1235 Fatma EKREN SÖNMEZ Su Kasidesi’nin Göstergebilimsel Açıdan İncelenmesi 1245 Zeynep BAYRAKTAROĞLU Nâ’ilî’nin Bir Gazelinin Şerhi ve Yapısalcılık Açısından İncelenmesi 1257 Nagehan UÇAN EKE Klâsik Metinlerin Nazar Duaları: Takrîzler ve Yenipazarlı Vâlî’ye Yazılan Takrîzler Üzerine 1273 Nagihan GÜR Türk Edebiyatında Heft Peyker Mesnevileri ve Hayâtî’nin Heft Peyker’i 1281 Bahadır SÜRELLİ Osman Nevres Dîvânı’nda Sosyal Hayat 1291 Eda TOK 855 Nâbi Sûr-Nâmesi’nde Raks 1295 Mehmet ERDEM Nâilî Şiirinin Penceresinden “Eğlenceye Hikmetle Bakmak” 1303 Özer ŞENÖDEYİCİ Hayriyye ile Lutfiyye Arasında İlim Bahsi 1319 Makbule ÖZMEN Füzulinin Əsərlərində Cəmiyyət, Təhsil Və Sosial Ədalət 1331 Aynurə MAHMUDOVA Karaçay-Malkar Nart Destanlarında Mitolojik Motifler 1339 Zeynep ASLAN Altay Destanlarından Kozın Erkeş Destanı ile Tahir ile Zühre Hikâyesi’nin Mukayesesi 1349 Gülşen DERELİOĞLU Sırp ve Türkiye Türklerinin Kültürlerinde Albastı 1359 Ana İVANCEVİÇ KILIÇ Gılgamış Destanı’nda Kaos’tan Kozmos’a Bir Yöneliş 1365 Gülsüm ÇAKIR Türkçe Tarih Konulu Metinlerin Kelime Hazinesi Bakımından İncelenmesi 1375 Raynur HAMİDULLİN Mukaddimetü’l-Edeb’de Kadın Süs Malzemelerine İlişkin Söz Varlığı 1379 Sezen ÖZKAN Türk Dilinde Şeytanı Adlandırmak 1385 Hüseyin YILDIZ Modern Ermenice’nin Söz Varlığında Türkçe Ödünçleme Sözcüklerin Kavram Alanlarına Göre Sınıflandırılması 1399 Emine TEMEL Türkçede Kullanılan Rüzgar İsimleri 1407 Birol YÜKSEL Ahmet Haşim’in Şiirlerinde Bir İmgelem Olarak “Su” 1419 Pürlen KALELİ M.Şəhriyarin Anadilli Şeirlərinin Bəzi Poetik Xüsusiyyətləri 1427 Ruhəngiz MƏMMƏDOVA Cahit Sıtkı Tarancı’nın Şiirlerinde Eşyanın Halleri 1431 Selin KARACAN Unutulmuş Bir Öykücü: Ayhan Bozfırat 1439 Onur AYKAÇ Aramak Dergisinde Edebi Eleştiriler 1449 Emel AYDIN Kutadgu Bilig 1463 Ceyda ÖZCAN 856 Kutadgu Bilig’de Âyetler 1467 Obam Cemal BAYAR Kutadgu Bilig’de Allah ile İlgili Kavram İşaretleri 1493 Nur ERGİN Kutadgu Bilig’deki Farsça Kelimeler Üzerine 1505 Nurşat BİÇER Köktürk Ötüken-Uygurdan Divânü Lügati’t Türk ve Kutadgu Bilige Anlam Değişmeleri 1517 Eda GÜL Somut Olmayan Kültürel Miras: Karagöz Öğreniyorum Projesi 1521 Betül Havva YILMAZ Türkiye’de Halkbilimi’nin Üniversitelerdeki Son Durumu ve Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi 1527 Osman Nuri YÜCE Ücreti Karşılığında Geleneğin Başkası Adına İcra Edilmesi: Sanal Anıt Dünyaları 1531 Tuna YILDIZ Geleneğin Güncellenmesi Bağlamında Gaziantep’te Geleneksel Meslekler 1535 Mustafa DUMAN POSTER BİLDİRİLER 1541 Cahit Sıtkı Tarancı’nın Abbas Hikâyesi Üzerine Bir İnceleme 1543 Abdullah UYAR Çağdaş Türk Lehçeleri ile İlgili Sözlük Problemi 1545 Adem YELOĞLU Ayla Kutlu’nun Romanlarında Aile ve Evlilik Hayatında Kadın 1547 Alime Nihan ATABEK Karahanlı Dönemi’nde "Kıl-, Et-“ Fiileri Çerçevesinde Oğuz Türkçesi 1549 Asiye Figen KALKAN – Seda ÖZTÜRK – Tuba NAR Gölgesizler Romanında Varoluşçuluk 1551 Ayşegül AYIK Anadolu’da Alevi-Bektaşî Edebiyatı 1553 Bayram ÇETİNER Bekir Fahri İdiz ve “Jönler” Romanı Üzerine Bir Deneme 1555 Beste Semiha BAHÇECİ Nedim ve Yahya Kemal’in Gözünde İstanbul 1557 Canan GÜRDAL Ahlâkî Açıdan Tanzimat Hikâye ve Romanlarında Mürebbiyeler 1559 Cansu YAĞCI - Necla KARAGÖZ Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun Kadınları 1561 Cemile KAYGISIZ 857 Bir Dönemin Çığlığı: M. Akif Ersoy 1563 Çağrı TEMİZ Mukaddimetü’l-Edeb Adlı Eserde Oğuzca Kullanımlar Üzerine Bir Araştırma 1565 Çiğdem YAVUZ Tevfik Fikret’in Şiirlerinde Kadın 1567 Demet ÇALIŞKAN Zafer Şenocak’ın Tehlikeli Akrabalık Romanında Kimlik Sorunu 1569 Deniz YAVUZ Halk Kültürü Bağlamında Yaşar Kemal’in Binboğalar Efsanesi 1571 Ebru AKBABA Fantastik Bir Film Kurgusu Olarak ‘Hüsn ü Aşk’ 1573 Emine EROĞLU Türkmen Türkçesinde Ses Olayları - Ünlü Düşmeleri 1575 Emine Serap BOZKURT Sındırgı’da Günümüzde Çocuk Sağlığı ile İlgili Uygulamalar ve İnanışlar 1577 Fatmanur ACAR - F. Dilara PORTAKAL Yaseminler Tüter Mi, Hala?’da Kıbrıs İzleği 1579 GÖKHAN BAYRAKTAR Nazan Bekiroğlu’nun “Lâ: Sonsuzluk Hecesi” Adlı Kitabındaki Tematik Unsurlar 1581 Gül Nihal GÖRDÜ Roman Kahramanları Örneğinde Batılılaşmada Yanlış Yorumlar 1583 Gülsev GÖKDEMİR – Esma Nur SEÇKİN Uyanıştan Duruluşa: Ümit Yaşar Oğuzcan'ın Şiirlerinde Yalnızlık ve Ölüm Teminin Yaşamsal İzleri 1585 Yasemin KURUÇAY-Gülşah GÖKSU Kardaş Edebiyatlar Dergisinin Türk Dünyasındaki Yeri 1587 Gülşah Yücedağ Kitap Adlarının Oluşumunda Etkili Olan Unsurlar ve Kara Kitap Örneği 1589 Hanife ÇİÇEKLİ - Nurgül ÇELİK Mahtumkulu Divanı ile Tarama Sözlüğü verileri Işığında Tarihî Oğuz Lehçeleri Arasında Sözlüksel Benzerlikler 1591 Hicran YEŞİLDERE Hitit Üniversitesindeki Gençler ile Nazar Üzerine Bir İnceleme 1593 Kadriye ALKAN Selim ileri’nin Bodrum Dörtlemesi Romanlarında Aydın Sorunları Üzerine Bir Çalışma 1595 Lüzme SARIYILDIZ Kaybolan Değerlerin Kitabı Beyaz Gemi 1597 Mehmet DÖNMEZ Necip Fazıl Kısakürek’in “Çile”sinde Rüya ve Hakikat 1599 Meliha ÖZHAN 858 Topluma Değil İnsana Dair Bir Oyun: Vüs’at O. Bener ve Ihlamur Ağacı 1601 Melike Saba AKIM Yûnus Emre’nin Şiirlerinde İnsanın Trajik Durumu 1603 Mine KARATAŞ “Gece”nin Anlatıcıları 1605 NESLİHAN KÖSEDAĞ Dil ve Yazı İlişkisi 1607 Nilay ATAÇ Kutadgu Bilig’de Çocuk ve Eğitimi 1609 Nilüfer SERİN Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli ve Wıllıam Faulkner’in Ses ve Öfke’sinde Kurgu, İmge ve Gerçeklik 1611 Nurcan ANKAY Klâsik Türk Şiiri’nde Hallâc-ı Mansûr 1613 Oğuzhan OĞUZTÜRK Peyami Safa’nın Eser ve Yazılarında Kadın Tipi 1615 Ömer Faruk SALAR Hayâlî Bey Divânı’nda Sâkî 1617 Ömür Zehra YILMAZ Kutadgu Bilig’de Kalıplaşmış İfadeler (Deyimler-Atasözleri) 1619 Özge SÖNMEZLER Fehîm-i Kadîm Divanında Renk Sembolizmi 1621 Özgür SEFER Kurmaca Bir Tarih: Boğazkesen 1623 Özlem İBİŞ YILMAZ Karılar Koğuşu Adlı Romanda Suç ve Kadın 1625 Öznur GÖZMEN Türk Dilinin Yaşı Meselesi 1627 Pınar LİMANLIK Kazak ve Kırgız Kahramanlık Destanlarındaki Yardımcı Tipler Üzerine Bir Araştırma 1629 Pınar ZALOĞLU Yahya Kemal’in Anılarında İstanbul 1631 Seçil YÜKSEL Yahya Kemal Beyatlı’nın Bestelenmiş Şiirleri 1633 Seda TİLEKLİ Yûnus’taki Yaratıcı Aşk ve “Çıktım Erik Dalına Anda Yedim Üzümü” Bağlamında Değişim ve Dönüşüm 1635 Seda UYANIK Namık Kemal’in Özker Yaşın Üzerindeki Etkisi 1637 Sedat KURT 859 Tarihi Türk Şivelerinde Doğa ve Doğa Olayları Adları 1639 Selda SERİN Adana Yöresinde Halk Hekimliği ve Ocaklık Geleneği ile İlgili Uygulamalar 1641 Seren SAĞLAM Ahmet Rasim’in Şehir Mektupları’nda İstanbul’da Gündelik Yaşam 1643 Sevinç ÜSTÜN Uşak Halk Kültüründe Hıdrellez Kutlamaları 1645 Sevinç ULAŞ - Ceylan ÖZTÜRK Gün Olur Asra Bedel Romanında Kullanılan Simgesel Anlatımlar 1647 Sinan YENİAY Devletmemmet Azadı’nın Mahtumkulu’na Tesiri Üzerine Bir Değerlendirme 1649 Soner SAĞLAM Konya’da Bir Gelenek: Diş Hediği ve Gizli İşlevleri 1651 Süleyman ESENBOĞA - Sinem TOKER Hüseyin Su Hikayeciliği 1653 Şeyma TORUNTAY Postmodern Bir Tasavvuf Romanı Olarak “Suskunlar” 1655 Taner BAYRAM Üç Tepe Üç Roman/ Üç Tepe Üç Dönem 1657 Tuğba GÜZELIŞIK - Derya UÇAN - Yasemin GÜLER Mit, Efsane ve Masal Türlerinin Karşılaştırılması 1659 Tuğba ÖZBEK Hasan Ali Toptaş’ın Bin Hüzünlü Haz Adlı Eserinin Dil ve Üslup Yönünden İncelenmesi 1661 Tuğba SARIAL Beyaz Manto ve Denizin Getirdiği Özgürlük 1663 Tuğba TEPE Nasreddin Hoca Fıkralarındaki Kadın Kahramanlar ile Bektaşi Fıkralarındaki Kadın Kahramanların Karşılaştırılması 1665 Tuğrul ŞAHİN Nâbî ve Mehmet Akif’in Birer Şiirleriyle “Hikmet” Üzerine 1667 Yasemin BAŞOĞLU Arguvan Türküleri 1669 Yusuf Emre ASLAN Fantastik Bir Roman Olarak Harry Potter ve Felsefe Taşı 1671 Yusuf ERSİN Kara Kitap’ta Anlatım Edimi Problemi 1673 Zehra DELER Türk Dünyası Epik Anlatmalarında Göç Terimi ve Kavramı 1675 Zeynep AKDENİZ 861 TÜRKÇE SÖZLÜKLERDE ORTAK KAVRAM ALANI OLUŞTURAN SÖZCÜKLERİN TANIMLARINA ANLAMBİLİMSEL BİR BAKIŞ İbrahim KARAHANCI Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ÖZET Bu bildiride, birtakım Türkçe sözlüklerde ortak kavram alanı oluşturan sözlükbirimlerin (madde başlarının) tanımlanmasına anlambilimsel bir bakış yapılacaktır. Sözlükler hazırlanırken, sözlük hazırlayıcılarının sözlükbirimlerin tanımlanması konusunda kullandıkları yöntem ve ölçütler oldukça önemlidir. Dilbilim çevrelerince kabul edilmiş herhangi bir yöntem ve ölçüt kullanmadan yapılan tanımlar; eksik, yanlış veya çelişkili olabilecektir. İncelediğimiz Türkçe sözlüklerdeki sözcükler ( süt ürünleri adları) üzerinden ortaya koyacağımız anlambilimsel bakış açısıyla konuya dikkatleri çekmeye çalışacağız. ABSTRACT In this article, Turkish dictionaries of the dictionary unit (per item) which constitutes mutual concept area of semantics to be defined will be a glance. Prepare glossaries, dictionaries prepared to pass the definition of dictionary of methods and criteria they use is very important. Any method adopted by linguistics environment without using the definitions and criteria; incomplete, incorrect or it will be contradictory. We will tell over words (dairy products nouns) which are in Turkish dictionaries, we'll make sure about the semantics point of view we will try to attract attention. Sözlüklerde sözlükbirimlerin tanımlanması konusunda 1 anlambilimsel yöntem ve ölçütlerin kullanılması gerekliliği ortadadır. Bu yazının amacı, belirlediğimiz genel Türkçe sözlüklerdeki sözlükbirim tanımlarını anlambilimsel ölçütlere göre değerlendirmektir. Bunun için piyasada tercih edilen beş Türkçe sözlük ve ortak kavram alanı oluşturan (süt ürünleri) dört sözlükbirim (yoğurt, ayran, peynir ve kefir) belirlenmiştir. Çalışmanın yöntemine gelince birinci adımda; söz konusu sözlüklerden, ortak kavram alanı oluşturan sözlükbirimlerin tanımları tek tek tespit edilecek, bu tanımlardan ilgili gösterge anlam bileşenlerine ayrılacak, tespit edilen anlambirimcikler bir tabloya aktarılacak ve ardından bir değerlendirme yapılacaktır. İkinci adımda ise; ortak kavram alanı oluşturan sözlükbirimlerin tanımlarından çıkarılan anlambirimcikler bir araya getirilecek ve sözlüklere göre genel bir değerlendirme yapılacaktır. 2 A. Ortak kavram alanı oluşturan (süt ürünleri) sözlükbirimlerin, sözlüklere göre tanımları ve anlambirimcikleri 1. “Yoğurt” 1.1. Sözlüklere göre “yoğurt” sözlükbiriminin tanımları Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir süt ürünü 3 Maya katılarak koyulaştırılmış süt ürünü 4 Ekşi bir maya karıştırılarak hususi surette koyulaştırılmış süt: Koyun, inek, manda yoğurdu 5 İçine maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı süt ürünü 6 Sütün mayalanmasından meydana gelen, beyaz, koyu kıvamda bir süt ürünü 7 1 Boz, E., (2006), “Sözlük ve Sözlükçülük Sorunları” Türkçenin Çağdaş Sorunları, Ankara, Edit. G. Gülsevin-E. Boz, Gazi Kitabevi, s.1-44. 2 Toklu, O., (2003) Dilbilime Giriş, Ankara, Akçağ Yayınları, s.102-103. 3 www.tdk.org.tr (Türk Dil Kurumu-Güncel Türkçe Sözlük) 4 Ayverdi, İ., (2006), Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, s. 3430. 5Rado, Ş., (1968), Hayat Küçük Ansiklopedi, İstanbul, Hayat Yayınları, s. 1254. 6 Püsküllüoğlu, A., (1994), Arkadaş Türkçe Sözlük, Ankara, s. 1180. http://www.tdk.org.tr/ İBRAHIM KARAHANCI– TUDOK 2010 862 1.2. “Yoğurt” sözlükbiriminin tanımlarından çıkarılan anlambirimcikler “Yoğurt” göstergesinin anlam bileşenleri dört maddede sıralanmıştır. Bu maddeler: 1- Yoğurdun yapılışında kullanılan hammaddeler 2- Yoğurdun fiziksel özellikleri 3- Yoğurt türleri 4- Yoğurdun yapılış şekli Tanımlardan elde ettiğimiz anlambirimcikleri ise şunlardır: A11: Hammaddesinin süt olması A21: Sütün mayalanıp koyulaştırılması suretiyle elde edilmesi A31: Beyaz renkli ve kıvamlı olması A41: Birçok çeşidinin mevcut olması Sözlüklerde yapılan “yoğurt” tanımları, yukarıda belirlediğimiz anlambirimciklere göre şöyle tabloya dökülebilir: SÖZLÜK A11 A21 A31 A41 TDK + + + - AYVERDİ + + - - RADO + + - + PÜSKÜLLÜOĞLU + + + - MEB + + + - A: Anlambirimcik, 1: Anlambirimcik sayısı, 1: Anlam sayısı 1.3. Değerlendirme Tabloya bakıldığında “yoğurt” sözlükbirimi için bir anlamda toplam 4 (dört) anlambirimcik kullanılmış. A11 ve A21 anlambirimcikleri bütün sözlüklerde ortaktır. A31 anlambirimciği TDK, Püsküllüoğlu ve MEB’de vardır. A41 anlambirimciği ise yalnızca Rado’ da mevcuttur. TDK, Rado, Püsküllüoğlu ve MEB 3 (üç) anlambirimcikten oluşurken sadece Ayverdi 2 (iki) anlambirimcik kullanmıştır. 2. “Ayran” 2.1. Sözlüklere göre “ayran” sözlükbiriminin tanımları 1.Süt veya yoğurt yayıkta çalkalanarak yağı alındıktan sonra kalan sulu bölüm 2.Yoğurdun sulandırılıp çalkalanmasıyla yapılan içecek 8 1.Yayıkta çalkalanan yoğurdun yağı alındıktan sonra kalan sulu kısmı 2.Yoğurdun sulandırılması ile elde dilen içecek 9 Dövülüp yağı alınmış ve su karıştırılmış yoğurt, ayran 10 1.Yoğurdun, yayıkta çalkalanıp yağı alındıktan sonra kalan sulu bölümü 2.Yoğurda su katıp iyice özeyerek 11 hazırlanan içecek 12 Yoğurdun, yayıktan çalkalanıp alındıktan sonra geriye kalan sulandırılmış kısım 13 2.2. “Ayran” sözlükbiriminin tanımlarından çıkarılan anlambirimcikler “Ayran” göstergesinin anlam bileşenleri, birinci anlam için ilk üç maddede, ikinci anlam içinse son maddede sıralanmıştır. Bu maddeler: 1- Ayranın yapımında kullanılan hammaddeler 2- Ayranın yapılış şekli 3- Ayranın fiziksel özellikleri 4- Ayranın ne tür bir besin olduğu Tanımlardan elde ettiğimiz anlambirimcikleri ise şunlardır: A11: Hammaddesinin süt veya yoğurt olması A21: Yayıkta çalkalanmak suretiyle meydana gelmesi A31: Yoğurdun dövülmesiyle yapılması A41: Çalkalanıp veya dövüldükten sonra yağının alınması 7 Kurul,(1995), Örnekleriyle Türkçe Sözlük (MEB), Ankara, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, s. 3228. 8 www.tdk.org.tr (Türk Dil Kurumu-Güncel Türkçe Sözlük) 9 Ayverdi, İ., (2006), s.235. 10 Rado, Ş., (1968), s.89. 11özemek: yoğurt, pekmez vb. koyu şeyleri suyla inceltmek, sulandırmak. (TDK-GTS) 12 Püsküllüoğlu, A., (1994), s.116. 13 Kurul, (1995), s.201. http://www.tdk.org.tr/ ORTAK KAVRAM ALANI OLUŞTURAN SÖZCÜKLERİN TANIMLARINA ANLAMBİLİMSEL BİR BAKIŞ 863 A51: Sulu olması A62: Yoğurttan yapılması A72: Yoğurda su katıldıktan sonra çalkalanması A82: Bir içecek türü olması Sözlüklerde yapılan “ayran” tanımları, yukarıda belirlediğimiz anlambirimciklere göre şöyle tabloya dökülebilir: SÖZLÜK A11 A21 A31 A41 A51 A62 A72 A82 TDK + + - + + + + + AYVERDİ + + - + + + + + RADO + - + + - + + - PÜSKÜLLÜOĞLU + + + - + + + + MEB + + - + + + - - 2.3. Değerlendirme Tabloya bakıldığında “ayran” sözlükbirimi için iki farklı anlamda toplam 8 (sekiz) anlambirimcik kullanılmış. Püsküllüoğlu dışındaki diğer sözlükler ikinci anlam vermişlerdir. A11 ve A62 anlambirimcikleri bütün sözlüklerde ortaktır. A21 ve A51 TDK, Ayverdi, Püsküllüoğlu ve MEB’de geçmektedir. A31 anlambirimciği ise yalnızca Rado ve Püsküllüoğlu’ nda kullanılmıştır. TDK, Püsküllüoğlu ve Ayverdi sözlükleri toplam yedişer anlambirimcikle en geniş şekilde tanımlamışlardır. MEB ise bu sözlükbirim için 5 (beş) anlambirimcik kullanarak en dar tanıma sahip sözlük olmuştur. 3. “Peynir” 3.1. Sözlüklere göre “peynir” sözlükbiriminin tanımları Maya ile katılaştırılarak sütten yapılan ve birçok türü olan besin 14 Sütün, bu işe mahsus bir maya ile mayalanıp katılaştırılması suretiyle elde dilen birçok çeşidi bulunan meşhur yiyecek 15 Sütten çıkarılan ve bir maya ile katılaştırılan madde ki, pek çok çeşidi vardır 16 Süte peynir mayası katıp katılaştırma yoluyla yapılan ve birçok çeşidi bulunan besin 17 Sütü mayalayıp katılaştırarak yapılan ve birçok çeşidi olan besin 18 3.2. “Peynir” sözlükbiriminin tanımlarından çıkarılan anlambirimcikler “Peynir” göstergesinin anlam bileşenleri üç maddede sıralanmıştır. Bu maddeler: 1- Peynirin yapılış şekli 2- Hammaddesi 3- Peynir türü ve çeşitliliği Tanımlardan elde ettiğimiz anlambirimcikler şöyle: A11: Hammaddesinin süt olması A21: Süte maya katılarak yapılması A31: Katılaştırılması A41: Birçok türünün olması A51: Bir besin çeşidi olması Sözlüklerde yapılan “peynir” tanımları, yukarıda belirlediğimiz anlambirimciklere göre şöyle tabloya dökülebilir: SÖZLÜK A11 A21 A31 A41 A51 TDK + + - + + AYVERDİ + + + + + RADO + + + + - PÜSKÜLLÜOĞLU + + + + + MEB + + + + + 14 www.tdk.org.tr, (Türk Dil Kurumu-Güncel Türkçe Sözlük) 15 Ayverdi, İ., (2006), s.2501. 16 Rado, Ş., (1968), s.994. 17 Püsküllüoğlu, A., (1994), s.849. 18 Kurul,(1995), s.2301. http://www.tdk.org.tr/ İBRAHIM KARAHANCI– TUDOK 2010 864 3.3. Değerlendirme Tabloya bakıldığında “peynir” sözlükbirimi için bir anlamda toplam 5 (beş) anlambirimcik kullanılmış. A11 ve A21 ve A41anlambirimcikleri bütün sözlüklerde ortaktır. A31 anlambirimciği TDK dışında,A51 anlambirimciği ise Rado dışında bütün sözlükbirimlerde yer almaktadır. Ayverdi, Püsküllüoğlu ve MEB dörder tanımla bu sözlükbirim için en geniş tanımı yapmıştır. 4. “Kefir” 4.1. Sözlüklere göre “kefir” sözlükbiriminin tanımları Özel bir maya mantarıyla keçi veya inek sütünün mayalanmasıyla hazırlanan ekşi içecek 19 1.Kefir mayasının sütle karıştırılıp bekletilmesiyle elde edilen ve tedavi maksadıyla kullanılan, ekşi ayran lezzetinde şifalı içecek 2.Birtakım bakteriler ihtiva eden karnabahar görünüşlü bir maya 20 Sütten yapılan alkollü bir Türk içkisi 21 Keçi ya da inek sütünden, özel bir maya mantarıyla hazırlanan, hafifçe alkollü, ekşi içecek 22 (Püsküllüoğlu 1994:608) Sütün, özel bir maya mantarı kullanılarak mayalanması yoluyla hazırlanan hafif alkollü, ekşi ve gazlı bir Türk içeceği 23 4.2. “Kefir” sözlükbiriminin tanımlarından çıkarılan anlambirimcikler “Kefir” göstergesinin anlam bileşenleri, birinci anlam için ilk dört maddede, ikinci anlam içinse son üç maddede sıralanmıştır. Bu maddeler: 1- Kefirin yapılış şekli 2- Kefirin hammaddesi 3- Kefirin tadı 4- Kefirin kullanım alanı 5- Kefirin içeriği 6- Kefirin görünümü 7- Kefirin türü Tanımlardan elde ettiğimiz anlambirimcikler şöyledir: A11: Hammaddesinin süt olması A21: Özel bir maya mantarıyla yapılması A31: Sütle karıştırılıp bekletilerek yapılması A41: Hafif veya normal düzeyde alkollü olması A51: Ekşi olması A61: Bir içecek türü olması A72: Birtakım bakteriler içermesi A82: Karnabahar görünümlü olması A92: Bir maya çeşidi olması Sözlüklerde yapılan “kefir” tanımları, yukarıda belirlediğimiz anlambirimciklere göre şöyle tabloya dökülebilir: SÖZLÜK A11 A21 A31 A41 A51 A61 A72 A82 A92 TDK + + - - + + - - - AYVERDİ + + + - + + + + + RADO + - - + - + - - - PÜSKÜLLÜOĞLU + + - + + + - - - MEB + + - + + + - - - 4.3. Değerlendirme Tabloya bakıldığında “kefir” sözlükbirimi için iki farklı anlamda toplam 9 (dokuz) anlambirimcik kullanılmış. Ayverdi dışındaki diğer sözlükler ikinci anlam vermemiştir. Birinci anlamda A11 ve A61 anlam birimciği bütün sözlüklerde ortaktır.A21, A51anlambirimcikleri TDK, Ayverdi, Püsküllüoğlu ve MEB’ de; A41 anlambirimi Rado, Püsküllüoğlu ve MEB’ de; A31 ise sadece 19 www.tdk.org.tr (Türk Dil Kurumu-Güncel Türkçe Sözlük) 20 Ayverdi, İ., (2006), s.1221. 21 Rado, Ş., (1968), s. 696. 22 Püsküllüoğlu, A., (1994), s. 608. 23 Kurul, (1995), s.1614. http://www.tdk.org.tr/ ORTAK KAVRAM ALANI OLUŞTURAN SÖZCÜKLERİN TANIMLARINA ANLAMBİLİMSEL BİR BAKIŞ 865 Ayverdi’ de geçmektedir. Ayverdi kefir sözcüğünün tanımı için ilk anlamda 5 (beş) ikinci anlamda 3 (üç) anlambirimcikle en geniş tanımı yaparken, Rado tek anlamda sadece 3 (üç) anlambirimcikle en kısa tanımı yapmışıtr. B. Ortak kavram alanı oluşturan (sütürünleri) sözlükbirimleri, tüm anlambirimciklerine göre genel bir değerlendirilme Birinci adımda belirlediğimiz anlambirimcikleri birleştirerek ortak anlambirimcikler olarak şöyle sıralayabiliriz: A1: Hammaddesinin süt olması A2: Sütün mayalanması ile oluşturulması A3: Beyaz renkli ve kıvamlı olması A4: Birçok türünün olması A5: Çalkalanmak suretiyle meydana gelmesi A6: Sulu olması A7: Yoğurttan yapılması A8: Katılaştırılması A9: Bir içecek türü olması A10: Bir besin çeşidi olması A11: Özel bir maya mantarıyla yapılması A12: Sütle karıştırılıp bekletilerek yapılması A13: Hafif veya normal düzeyde alkollü olması A14: Ekşi olması A15: Birtakım bakteriler içermesi A16: Karnabahar görünümlü olması A17: Bir maya çeşidi olması Yukarıda sıraladığımız anlambirimciklerin ortak kavram alanı oluşturan sözlükbirimlere göre dağılımlarını şöyle tablolaştırabiliriz: ANLAMBİRİMCİK (A) YOĞURT (Y) AYRAN (AY) PEYNİR (P) KEFİR (K) Y1 AY1 AY2 P1 K1 K2 A1 + + - + + - A2 + - - + - - A3 + - - - - - A4 + - - + - - A5 - + + - - - A6 - + - - - - A7 - - + - - - A8 - - - + - - A9 - + + - + - A10 - - - + - - A11 - - - - + - A12 - - - - + - A13 - - - - + - A14 - - - - + - A15 - - - - - + A16 - - - - - + A17 - - - - - + İBRAHIM KARAHANCI– TUDOK 2010 866 Değerlendirmeler 1- Bütün sözlükbirimlerde A1 anlambirimciği ortaktır. 2- Yoğurt ve peynirin tanımlarında A2 ve A4 anlambirimcikleri ortaktır. 3- A9 anlambirimciği Ayran1, Ayran2 ve Kefir1 sözlükbirimlerinde ortaktır. 4- Peynir ve kefirin birinci anlamlarında 5’er (beş) anlambirimcik, yoğurt ve ayranın birinci anlamlarında 4’er (dörder) anlambirimcik kullanılmıştır. 5- Ayran ve kefirin ikinci anlamlarında 3’er (üçer) anlambirimcik kullanılmıştır. 6- Hiçbir tanımda eski, yakın ve mecaz anlam kullanılmamıştır. Sonuç Her iki adımda yapmış olduğumuz tespitlere göre, sözlükler arasında ortak kavram alanı oluşturan sozlükbirimlerin tanımlarında kullanılan anlambirimciklerin sayılarında bir tutarlılık yoktur. Ayrıca buradan çıkarılacak bir başka sonuç ise sözlükbirimlerin tanımlarında ortak kavram alanı oluşturan sözlükbirimleri bir arada değerlendirmenin gerekliliğidir. Kaynakça Ayverdi, İlhan, (2006), Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul. Boz, Erdoğan, (2006), “Sözlük ve Sözlükçülük Sorunları” Türkçenin Çağdaş Sorunları, Edit. G. Gülsevin-E. Boz, Gazi Kitabevi, Ankara. Boz, Erdoğan, (2009), “Sözlükbirimlerin Tanımlanmasına Anlambilimsel Bir Bakış”, Turkish Studies,Volume 4/4 Summer Kurul, (1995), Örnekleriyle Türkçe Sözlük (MEB), Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara. Püsküllüoğlu, Ali, (1994), Arkadaş Türkçe Sözlük, Ankara. Rado, Şevket, (1968), Hayat Küçük Ansiklopedi, Hayat Yayınları, İstanbul. Toklu, Osman,(2003), Dilbilime Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara. www.tdk.gov.tr Türk Dil Kurumu – Güncel Türkçe Sözlük (19.08.2010). http://www.tdk.gov.tr/ 867 ORTAK TÜRKÇE KONTEKSTİNDE ESKİ UYGUR YAZITI HUASTUANİFT’TE KELİMELERİN LEKSİK-SEMANTİK ÖZELLİKLERİ Gatibe VAGIFKIZI GULIYEVA Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi M. Fuzuli adına Elyazmaları Enistitüsü Özeti Türkolojinin ödevlerinden biri de eski türk yazıtlarının leksik katını araştırarak köktürkeçenin manevi ve maddi mirascısı olan çağdaş türk lehçelerinin sahip olduğu leksik zenginliklerin tarihini ve bu günkü durumunu aydınlatmaktır. Eski metinlerde kullanılan yabancı kelimelerin tatkikata celp edilmesi hem türk dilleri ile diğer dil sistemleri arasındakı karşılıklı tarihi alakaların, münasebetlerin öğrenilmesi hususunda da aktüeldir, hem de ortak tükce probleminin halli, milletin etnogenezine aid bazı aktüel meselelerin çözümü bakımından da önemlidir.. Bu anlamda Orhon ve Eski Uygurca olarak iki grupa ayrılmış eski türk yazıtlarının dil özelliklerinin mükayeseli incelenmesi türk dillerinin teşekkül bulduğu en eski devirleri ortaya çıkarmakta, tarihi leksikanın en eski katını muayyen etmekte muhim faktörlerdendir. Eski Uygur yazıtı Huastuanift’te kullanılan kelimelerin leksik semantik mana gruplarına göre karşılaştırmalı tahlili çağdaş türk dillerinin tarihi luğat terkibini, kelimelerin inkişaf tarihini, etimolojisini muayyen etmekte, ana türkçede kullanılan ayrı ayrı kelimelerin çağdaş türkcelerdeki muhtelif mana çalarlarının aktiveliğini aydınlaştırmakta, araştırma sonucunda tesbit edilen kelimelerin günümüzde hangi mevkide olduğunu söylemekte bize yardım ediyor. Bu yazıt mazmun ve hitabına göre Orhun yazıtlarından farklı anlam yüküne sahip olsa da, başka alfabede yazıya alınsa da köktürkcenin dil hususiyyetlerini, dil normalarını kendinde muhteva ediyor. Bu bakımdan yazıtdakı leksik-semantik kelime gruplarına yalnız linguvistik aspketten değil, hem de cografi ve tarihi prizmadan yaklaşarak, kelimeler tarihi- mükayeseli, tarihi-etimolojik, tasviri, statistik, areal- arazi metodlarıyla incelenmiş, kelimelerin kuruluş ve tıpı muayyenleştirilerek şarhlar verilmeye çalışılmıştır. Bildiride Eski Uygurca olan Huastuanıft yazıtındaki ayrı ayrı leksik-semantik özellikli kelimelerin hem eski tükçemizde - köktürçedeki kullanım hususiyyetlerine, bu kelimelerin çağdaş turkçelerdeki ( Türküye, Azerbaycan, Uygur, Kazak, Uzbek ve b.) durumuna, izlenim hususlarına dikkat edilmiştir. Abstract One of the duties of turkology is researching lexical layer of the ancient Turkish monuments and elucidating history of lexical fertility of the contemporary Turkish dialects, which are moral and material heritage of Gokturkish and today’s position. Detailing the relations between Orhon and ancient Uigur is important from the standpoint of researching history of contemporary Turkish languages, solving the common Turkish problem and some urgent questions about people’s ethnogeny. Drawing the alien words used in old texts is also important from the standpoint of the mutual historical relations among Turkish and other language systems. That’s why, the comparative research of the language features of the ancient Turkish monuments which is divided into two groups – Orhon and ancient Uigur is a main factor to rediscover the prehistoric period of Turkish languages formed during them and to determine the most ancient layer of the historical lexicology. We meet word groups with different semantic features of the ancient periods in Huastuanift monument. The comparative research of lexical-semantic sense groups of these words helps to linguists to determine the historical vocabulary, history of growth of the words and etymology of the contemporary Turkish languages. From this point of view the lexical-semantic word groups in this monument have been approached not only from the linguistics aspect, also from the geographical and historical side researching the words with historical-comparative, historical-etymological, descriptive, statistical and area-local methods and determined and explained the structures and sorts of the words. In the article have been given the statistical table of the words differed for their lexical-semantic features in monument and paid attention to their features of utilization in our ancient Turkish language – and the position of these words in the contemporary Turkish (Turkish, Azeri, Uigur, Kazakh, Uzbek and others) languages. Eski Türklerin sosyal hayatının, sahip olduğu eski ve büyük tarihinin, manevi birliğinin muhteşem aynası olan Eski Türk yazıtları Türk kültür ve dil tarihini, devletçilik geleneklerini, edebiyatını öğrenmek, araştırmak bakımından esas kaynaklardır. Türkün tarihi, siyasi ve kültürel hayatı, sosyal görüşleri, dini etikadları hakkında bizlere zengin bilgiler sunan ve en eski edebi dil kanunlarını yansıtan Türk yazıtları mezmun ve mühtevasına, forma ve mensubiyetine göre ayrı ayrı devirlerden ve tarihi muhitlerden bizlere ulaşan miraslarımızdır. Eski türk yazıtları iki büyük grupa ayrılıyor: 1. Orhun-Yenisey yazıtları; 2.Uygur yazıtları. 1.Eski uygurlar ve eski uygur yazıtları hakkında bir kaç kelime: Günümüze kadar ulaşan ortak türk yazıtları arasında orhun yazıtlarından sonra ikinci büyük qrubu eski uygur yazmaları oluşturuyor. Eski devir kültürel hayat seviyesiyle seçilen ve Ortak Türk tarihinde kendi devletcilik ananeleri olan uygurlar, GATIBE VAGIFKIZI GULIYEVA– TUDOK 2010 868 hem de devrine göre yüksek mertebeye ermiş kendi dilinin olmasıyla diğer türk halklarından seçiliyorlar. İlkin zamanlar uygurlar da Orhun alfabesini kullanmışlar.Tarihe küçük bir seyahat: M.ö. 1100. yıldan itibaren eski türk tayfaları ilk yurtlarını terk ederek Altaylara inmiş, Türkistanı (Doğu ve Batı) kendilerine mesken etmişlerdi. M. ö. IV-III yüzyılda hem Batıda, hem de Doğuda türklerin nüfuzu artmağa başladı. İrtış çayının ve Hazar denizi etrafında yaşayanlar batı türkleri, Doğuda, Merkezi Asyanın seçkin yerlerinde ve Kuzey batı Çinde yaşayanlar doğu türkleri adlanıyordu. Miladi 48. yılda Batı Hun İmparatorluğunun dağılmasından sonra 19 kabileden oluşan türk kabileleri Çindeki karmaşadan istifade ederek Tukyu ve Tabkaç devletlerini kurdular. 557. yılına kadar hükümranlık eden Tabkaç devletine ayrı ayrı türk boyları, habile uygur türkleri de dahildi. 1 Büyük İpek yolunun uygur meskenleri ve şehirlerinin arasından geçmesi uygurlarla başka halklar arasında ister-istemez kültürel ve siyasi alakaların meydana gelmesine esas veriyordu. Şu alakalar zaman-zaman uygurların yaşam tarzına, dünyagörüşlerine, dini bakışlarına ve genellikle yazı medeniyetlerine etkisini gösteriyordu. Sogdların Merkezi Asyada meskunlaşması sogd medeniyetinin, sogd dilinin ve yazı sisteminin Buharadan Çin saddına kadar olan büyük bir arazide yayılmasına neden oldu. 2 Doğu Türkistanda, Moğolistanda, Merkezi Asyada ve Toharıstanda buddizmin, Merkezi Asyanın türk devletlerinde ve Çinde maniheyizmin, habile, Merkezi Asyanın bazı arazilerinde hiristianlığın yayılmasında sogd kolonyalarının büyük etkisi olmuştur. Mesela, uygur kabilelerinin bir kısmı VII asra kadar Göktürk alfabesini, başka bir kısmı, demek olar ki, ekseriyyeti VIII yüzyılın sonlarından başlayarak sogdlardan aldıkları ve türk ses sistemine uygunlaştırdıkları ve “uygur alfabesi ” ismiyle tanınan yazını, ateşperestlik inançına tapınan bazı uygur kabileleri mani yazısını, budda dinine inanan ve arazice Hindistan’la sınırda yerleşen bazı kabileler hindi, brahmi yazısını kullanmışlar. Uygur kabileleri zaman zaman yeni dini inançların etkisine uğruyor, kabul edilen her bir etikad teşfik için alfabeni de değişmeği taleb ediyordu. Alfabelerde olan değişkenlik, leksik terkibe çok yansımamış, sadece bazı terim ve dini anlamlı kelimeler dilde aks olunmuş, konuşma ve yazma dili Göktürkçe kalmıştır. Uygur türklerinin kullandıkları dil köktürkce idi. Bu tüm türk halkları için resmi edebi dil olmuştur. Edebi dil halkın bütün tabakalrına aid olan ve aktiveliğini kayb etmeğen dildir. Edebi dil halk dilinin en yüksek gelişmiş forması olduğu gibi, hem de halkın, milletin çokasırlık tarihi süresince nutuk yaratacılığının mükemmel sonucudur, halkın, milletin sevgiyle, kayğıyla, muhafazakarlıkla koruduğu kültürel değerdir. 3 Sayıca daha fazla olan eski uygur yazmaları, eski metinler çağdaş türk dillerinin fonetik, grammatik yapısının, leksik katının gelişme yollarının incelenmesinde büyük önem taşıyor. İlim, sanat, toplumsal münasebetler açısından tüm Türkistanı kendi etkisı altında bırakan uygur türkleri hem de ortak türkçemizin gelişmesinde ve tekmilleşmesinde önemli rol oynamıştır. Çünkü diger eski türk yazıtlarından farklı olarak uygur yazmaları kagıt üzerine yazılmış, bu manada taş bitiklerde kısa anlatım için kısaltmalara, kelime azlıgına maruz kalmamıştır. Uygur yazıtlarının öyrenilmesi genellikle XIX asrın 20’li yıllarından başlamış, bununla da uygurşinaslığın temeli koyulmuştur. Yazıtların incelenmesi ilk olarak eski metinlerin neşri, transkripsiyonu, tercümesi işi şeklinde olsa da, sonralar bu alandakı tahliller yazıtların fonetik kuruluşunu, gramerini, leksik katını da kapsamaya başladı. Bu alanda önemli araştırmaların yapılmasında Rusya, Almanya, İngiltere, Japonya, Türkiye, Fransa, Polonya, Kazakistan ve başka ülke türkologlarının hizmetleri büyüktür. 2.“Huastuanift” veya “Maniheylerin pişmanlık duası”: Uygur yazmaları içinde en çok dikkati celb eden yazıt eski uygur türklerinın dini dünyagörüşlerini kendisinde yansıtan manihey dini mazmunlu “Huastuanift” isimli yazıttır. Bu yazıt hem dini, hem dili, hem de muhtava bakınından türk kültür, dil ve din tarihini inceleyen araştırmacılar için değerlidir. Türkoloji edebiyatta “Maniheylerin pişmanlık duası” gibi de tanımlanan dini mazmunlu bu yazıtın yazılma tarihi hala tartışılıyor. Bır grup türkologlar mesela, W.W.Radloff 4 , T.Talipov 5 ve S.E.Malov 6 gibi türkologlar yazıtın Merkezi Asyada islamın yayılmasından daha önceler, yani: miladi V-VI y.yıllarda meydana geldiği fikrindedirler. Bazı bilim adamları ise örneğin L.V. Dmitriyeva ise yazıtın islamdan sonra VII-VIII y.yıllarda yazıya alındığını farz ediyor. 7 Aslında leksik 1 Gumilev, L., (1967), Drevnie tyurki, Moskova, s.15, 103, 105, 159, 183. 2 Klyaştornıy, S.G., (1964), Drevneturkskie runiçeskie pamyatniki kak istoçnik po istorii Sredney Azii, Moskva, s. 78-100 3 Talipov, T., (1972), Razvitie fonetiçeskoy strukturı uygurskogo yazıka, Alma-Ata, Nauka, s. 38-41. 4 Radloff, W.W., (1909), Chuastuanit das Bussgebete der manichair, St. Petersburg; Radloff W.W, (1911), Nachtrage zem Chuastuanit (Chuastuanivt) dem Bussgebete der Manichaer, St.Petersburg. 5 Talipov, T., (1972), Razvitie fonetiçeskoy strukturı uygurskogo yazıka, Alma-Ata, Nauka. 6 Malov, S. E., (1951), Pamyatniki drevnetyurkskoy pismennosti: tekstı i issledovaniya, M.- L. 7 Dmitriyeva, L. V., (1963), “Xyastuanift”, Tyurkologiçeskie issledovaniya, Moskova, Leningrad. HUASTUANİFT’TE KELİMELERİN LEKSİK-SEMANTİK ÖZELLİKLERİ 869 ve gramer yapısına göre yazıtın Göktürkçeye yakınlıgını ve bu yüzden daha erken zamanlarda yani miladi V- VI y.yıllarda kaleme aldındıgını söyleye biliriz. 8 Yazıt eski uygur dilinde, iki alfabede (hem eski uygur, hem de manihey) yazıya alınmıştır. Abidenin tatkikine XIX yüzyılın sonlarından başlanılmıştır.Bu sahada önemli araştırmalar ilk zamanlar genellikle Avrupa türkologlarının payına düşse de, az sonra Türkiyede ve başka türk dilli devletlerde de şuna yönelik araştırmalar yapılmıştır. Uygur türklerinin muayyen zaman döneminde manihey, budda, hiristiyan ve islam dinini kabul etmeleri, onların ard arda hem manihey, hem brahma-hindi, hem de arap alfabesinden istifade etmelerine neden olmuştur. Manihey dini mazmunlu yazılar V-VI asırların dil hususiyetlerini ifade ediyor. Şunu söylemek lazım ki, manihey etikadının kabul edilmesi yeni alfabenin , tarihte uygur alfabesi gibi tanınan alfabenin meydana çıkmasına neden oldu. Bir çok manihey, sonradan budda, hiristyan ve arap-müsliman metinleri, habile Turfan hukuk evrakları şu alfabe ile yazılmıştır. Tercume edildiğine göre sogd menşeli sözler de kullanılsa dahi, şu yazıtlar dil hususiyetlerine, özelliklerine göre Göktürk yazıtlarından az seçiliyor. Yazıt 3 nushada bize ulaşmıştır. Bunlardan uygur alfabesi ile yazılmış olanı Sankt Petersbourg’da Şarkiyyat Enstitüsünde muhafaza ediliyor. Bu nüsha 1908 yılında A.A.Dyakov tarafından Turfan yakınlığında bulunmuş ve 1909 yılında Ssnkt Petersbourg’da W.W.Radloff tarafından neşr edilmiştir. Manihey alfabesi ile olan nüshalar ise biri London nüshasını 1907 yılında A.Steyn Dunhanda, Berlin nüshasını 1907 yılında A.Grünvedel Turfanda bulmuş: her iki nüshanı A.Le Kok Berlinde ve Londonda yayınlamıştır. 9 Yazıtı 1950’li- 60’lı yıllarda S.Y. Malov, L.V.Dmitriyeva, P. Asmussen, S.Himran, Kosimcon Sadikof 10 , L.Tuquşeva 11 transkipsiya, gramer incelemesi, tercüme ve notlarla tahlile celb etmişler. Her üç nushada eskikler vardır. Berlin nushasında kelime sonunda ı, i, u, ü ünlüleri çift yazılmıştır ki, bu da hemen kelimelerin diğerlerine nisbette daha uzun telaffuz edilmesini bildiriyor. Bazı kelimelerde ise söz sonunda gelen a, e, i ünlülerinden sonra h sesi ilave olunmuştur. Sankt-Peterbourg nushasında d, t harflerinden başka diğer ünsüzlerin ifedesine yazıda fark koyulmamıştır. 12 Böylece yazıt hem eski uygur yazıtlarının dilini hatırlatıyorsa, diger özellikleriyle ondan uzaklaşıyor. Mesela, bu nüshada kök kelimelerde d sesi “z” ve ya “y” sesine dönüşmemiştir. ədgü- iyi, adak-ayak, adrıl-ayrılmak; geriundun yalnız eskı varyantlarından istifade edilmiştir: oluruğma – oturan, mesken salab; yükünügme- sitayiş eden veb. Bunu hem de yazıtda kullanılan sayımlar hakkında da söylemek olar. Yazmada rast gelinen sayım bildiren kelimeler Göktürk ve başka dini mazmunlu uygur yazıtlarda kullanılan saylardan farklı değildir. Lakin yazıtta kullanılan bazı kelimeler (örneğin: manastar, farzand, dintar) ve eski türkçemiz için yabancı olan “x”, “f” sesleri gerçekten de yazıtın tercume sseri olduğunu kanıtlıyor. 3.“Huastuanift”te leksik semantik kelime grupları: “Huastuanift”in leksik tutumunu, söz varlığını inceleyerek onun ortak türk tarihindeki mevkiini, önemini dikkata çekmek, söz terkibinin özel hususiyyetlerini göz önüne koymak, burda kullanılan eski türk kelime ve ifadelerin çağdaş türk lehcelerindeki durumunu az da olsa muayyenleştire bilmek dogrultuusundayız. Yazıtın leksikoloji bakımdan incelenmesi çağdaş türkçemizin leksik katının gelişme tarihini, kelimelerin menşeyini ve habile eski söz katının çağdaş türkçedeki mevkiini aydınlaştırmaya, hem de şu kelimelerin günümüzdeki şekil ve anlam yükünün nasıl olduğunu öğrenmekte bize yardımcı oluyor. Genellikle bunu söyleyelim ki, “Huastuanift”in dilinin araştırılması zamanı malum oluyor ki, burda kullanılan sozcüklerin küçük bir kısmı çağdaş türkcemiz için tam arkaikleşmiş, bir kısmı dialekt ve şivelerde mıhafaza olunmuş, diğer kısmı ise çağdaş türk lehcelerinde bazı fonetik, morfolojik ve anlam değişikliğine uğrayarak kullanılmaktadır. Ancak şunu da söyleyelim ki, bazı sözcükler bir dil için arkaik seciyye taşıyorsa da, diğer bir türk lehcesi için günümüzde bile kendi aktiveliyini muhafaza etmektedir. Bundan dolayı her hangi bir dilin tarihi gelişim yollarını araştırarken edebi dil kanunlarıyla beraber hem de dilin ayrı ayrı şivelerini, mahalli özelliklerini, cografi pernsiblerden ileri gelen farklılıklarını da tahlile yöneltmek gerekir. Malumdır ki, dialekt ve şiveler bu veya diğer şekilde önceki dilin elmatlerini, hususiyyetlerini muayyen kadarıyla kendinde muhafaza ediyor. “Maniheylerin pişmanlık duası” V-VI asır uygur türklerinin yaşam tarzıyla, sosyal görüşleriyle alakadar olan en çok kullanılan kelime ve deyimleri, onların dini dünyagörüşlerini yansıtan terimleri ihtiva ediyor. Yazıtın leksik katı inecelenerken aydınlaştı ki, onun kelime ehtiyatı Göktürk yazıtlarıyla aynıdır. Farklı 8 Guliyeva, G., (2001), Ümumtürk-uygur abideleri ve “Huastuanift”, Bakı, İlmi aktarışlar, III. Toplu, Filologiya, Tarih, İncesenet; s. 203 9 Guliyev, E., (1993),Eski türk yazılı abideleri muntehabatı, Bakı, Bakı Universitesi; s. 124 10 Sodikov, K., (2006), Turkiy yozma yodqorliklar tili: Adabiy tilninq yuzaqa kelişi ba tiklanişi, Toşkent. 11 Tuguşeva, L.Y., (1972), Poetiçeskie pamyatniki drevnix uygurov, Tyurkologiçeskiy sbornik, Moskova 12 Şükürlü, E., (1993), Gedim türk yazılı abidelerinin dili, Bakı, Maarıf, s. 35-36 GATIBE VAGIFKIZI GULIYEVA– TUDOK 2010 870 boyutlar ise daha çok cografi yerleşimden ve dış etkilerden oluşmuştur. Bu yazıtta ve habile diger uygur elyazmalarında kullanılan yabancı kelime grubları genellikle dini ayrı ayrı inancları yansıtıyor. Yazıtta kullanılan kelimelerin leksik-semantik, yani anlamlarına göre aşagıdakı gibi tanımlamayı uygun gördük: 1.Eşanlamlı kelimeler (sinonimus); 2.Zıt,karşıt anlamlı kelimeler (antonimler); 3. Omonimler. “Huastuanift”te sinonim ve antonim kelime grupları daha çok uslubi ve sanat anlatım özellikleriyle alakalıdır. Yani bu ve diger eski yazıtlarda kullanılan eşanlamlı ve zıt anlamlı kelimeler daha çok ekspressiv etkini güclendirmek, söylenen fikrin etkisini daha da yükseltmek amacıyla kullanılmıştır. 1.Eşanlamlı kelime grupları: Yavlak (kötü) –anığ, çulvı Süzinligin – kutluğ (kutlu, mukaddes) Ögümüzni- sakınçımıznı (düşünce, fikir, agıl) Suy- yazuk (günah, suç) Yazıntı- yangıltı (şaşmak, yanılmak, yanlış yapmak) Örnekler: neçe öküş yavlak çulvı sav sözledimiz (Huast.27 ) Eski yazıtlarda, habile “Huastuanift”te eşanlamlı kelimeler bu niteliği kazanmak için uzun süre bir yol kat etmişler. Başka sözle tanımlasak, “tam eşanlamlı” niteliği taşıyan sözcüklerin saptanması , bu ögeler, başlanğşçta farklı anlamlarda oldukları ve bu öezlliği kazanıncaya kadar uzun bir zamanın, genellikle yüzyılların geçmesi gerektiği için, dilin o çağlarrdan daha eskilere uzandığı konusunda bizlere ipuçları veren bir ölçüt elde edebiliriz. 13 2.Zıt, karşıt anlamlı kelime grupları: (Antonimler): “Huastuanift” yazıtında ve habile diger eski türk yazıtlarında anlatımı, deyimi güçlü kılan, dolayısıyla ordakı bedii dilin tesir gücünü arttıran özelliklerden biri de birbirine zıt-karşıt kavramların, yani antonim kelimelerin bir arada, cümle içinde sıkca kullanılmasıdır. Kuruğ – öl, Anığ – arığ, karak – yaruk, yaruk-karak (ışık- nur), enili –içili (büyük- küçük), edgüg- anığağ (iyi-kötü), uluğça- kiçikçe, (ulu- kiçik) gök – yer, tirgüdser- ölürser (diriltse- öldürse), bilib- bilmetin. Örnek: bis türlüg uluğka kiçikke (Huast.49); yaruklı karalı kaltı yiring (Huast.81). 3.Omonimler- aynı şekil yapısı olub, ayrı ayrı anlamlı kelimeler: genellikle mutakim mana çaları oluşturmakla yaranna bu tür kelime tipleri, bazen de ses evezlenmesi , metateza, mana daralması vey genişlenmesi gibi muhtalif yollarla yeni anlam kazanıyor. Bu tür kelimeler “Huastuanift” te yaygın olmasa da, kullanılmıştır. Tengri kelimesi yazıtda hem tanrı, Allah, jem gök, sema, hem de nur anlamlarında kullanmıştır. Tutmak kelimesi yazıtda hem asıl anlamdında tutmak, hem icra etmek, oruc tutmak manalarında kullanılmıştır. Oğlan kelimesi hem orjinal anlamında oğlan, hem coçuk, hem de muhafızaçı anlamında kullanılmıştır. Biliq kelimesi hem bilik, hem de düşünce, fikir anlamlarında kullanmıştır. Suy kelimesi genelde suç, günah, bazen de sub kelimesine eş olarak su anlamında kullanılmıştır. Baş kelimesi hem baş- kafa anlamında, hem de baş- büyük, başçı anlamında yazıtta sık kullanılmıştır. Arığ kelimesi bazen yoksul, bazen de kötü, pislik anlamlarında kullanılmıştır. Örnek: söngüşüb balık başlık boltı- savaşıb başından yaralandı (Huast.5); Bu kelime gruplarından başka yazıtta bir çok kelime türleri kullanılımıştır. Yazıtta kullanılan kelimelerin gruplara bölünmesinde morfolojik unsurlardan gramatik elametler iştirak etmir, burda yalnız sözün ifade ettiği lüğevi mana, leksik gösterici esas olmuştur. İfade ettiği leksik anlamına göre kelişmeleri hem de böyle sıralaya biliriz: İnsan ve canlı varlıkları ifade eden kelime türleri: Tengri, dintar, yalavaç, igid, oglan, uluğ, başlığ, adaş, kadaş, burkan, tarkan, veb. Nesne ve cansız varlıkları, insan teninin uzuvlarını ifade eden kelimeler: Agaç, ot, oot, kün, ay, tiş, til, köz, adak, kulkak, elig, yol, yıl, yılan, yiltiz, yaruk, uçuğma, yaruk, tınlığka, orddu. Soğut anlamlı kelime grupları: köngül, yazıntımız, yazuk, suyı, süzinligin, kutluğ, alkıs, ötükümüz, tamu, orddu, yavlak, kutluğ, süzünligin ve b. Elamet bildiren kelimeler: Karağ, kuruğ, edgüg, anığ, öküş, tözü, yangulı, yaruklı, öl, mengigü ve b. 13 Aksan, D., (2000), En eski türkçenin izlerinde Orhun ve Yenisey Yazıtları üzerinde sözcükbilim, anlambilim ve biçembilim incelemelerinin aydınlattığı gerçekler, I. Baskı, İstanbul, Simurg, s. 67-69 HUASTUANİFT’TE KELİMELERİN LEKSİK-SEMANTİK ÖZELLİKLERİ 871 Hereket, iş anlamlı kelimeler: unıtı, kokgıttımız, yontı, kaltı, kelti, söngüştü, boltı, katılıp, toğmış, tirgüdser, ölürser, tidimiz, söylep, sözledimizi, adrıltık, erti, ötünür, körüp, biltimiz, esidip, sakınur, kılur, barmadı, kuvladımız, urkittimiz, tayantımız, erinip. Sectiğimiz kelimelerin gruplara bölünmesinde morfolojik unsurlardan gramatik elametler iştirak etmir, burda yalnız sözün ifade ettiği lüüevi mana, leksik gösterici esas olmuştur. Yukarıda gösterdiyimiz kelimelerin büyük bir kısmı çagdaş türk lehcelerinde halen kullanmaktadır. Mesela güünümüzde kullanılan fiillerin büyük bir kısmı az değişiklilerle kendi aktivliğini tüm türk lehcelerinde muhafaza etmiştir. Bunlara aşagıdakı kelime türlerini örnek göstere biliriz: arıg//arı, bilig//bilik, öz//kenti,kentü, köngül// könül, gönül, tamuğ//tamuğ, kisig//kisi, kişi, oğlan, esid, kaltı, kuvla, tiş, el, köz//göz, kulkak, körüp//görüb, igid, yangulı, uluğ//ulu, kiçikge//kiçik, yılan, yol, yir//yer, yiltiz ve bu gibi bir çok fiil, sayım, elamet bildiren eski türkçe kelimeler çağdaş türkcemizin leksik katının esasını oluşturmuştur. Bunu kayd etmek gerekir ki, dilin tarihi gelişim sürecinde tabi ki söz katında muayyen değişimler ortaya çıkacaktır. Bu açıdan eski türk kelimelerinin çağdaş durumunu eks ettirmek için bazı prensiplere dayanmak lazım. Genellikle oluşan bu degişimlerin tip ve özlliklerinin muhtalifliğinden dolayı eski türk leksik katına aid eolan kelimeleri 3 grupa böle biliriz: 1. ilkin anlam ve şekil yapısını koruyan kelimeler; 2. ilkin anlamını muhafaza ederek, şekil yapısını değişen, ayrı ayrı fonetik varyantlarda kullanılan kelimeler; 3. ilkin anlamını ve şekil yapısını kayb ederek, ilkin anlamın az yakın mana oluşturan, veya asemantikleşen kelimeler. Eski yazıtların söz varlığu tahlil edince görüyoruz ki, çağdaş türk lehcelerinin leksik katı türk halklarının ortak teşekkül ve tekamül tarihini, ortak kültür ve dil sistemini kendinde yansıtıyor. Bu anlamda Maniheylerin pişmanlık duası olan Huastuanift de uygur türklerine mensub olsa da kapsadığı ettiği kelime katı, dil özellikleri bakımından Göktürkcenin selefi olarak ortak kültürümüzün, türk tefekkürünün, manevi aleminin, ortak ana dilimizin en değerli kaynağıdır. Kaynakça Aksan, D., (2000), En eski türkçenin izlerinde Orhun ve Yenisey Yazıtları üzerinde sözcükbilim, anlambilim ve biçembilim incelemelerinin aydınlattığı gerçekler, I. Baskı, İstanbul, Simurg. Dmitriyeva, L. V., (1963), “Xyastuanift”, Tyurkologiçeskie issledovaniya, Moskova, Leningrad. Klyaştornıy, S.G., (1964), Drevneturkskie runiçeskie pamyatniki kak istoçnik po istorii Sredney Azii, Moskva Guliyev, Ebülfez, (1993), Eski türk yazılı abidelerinin muntahabatı, Bakı, Bakı Unıversiteti. Guliyeva G., (2001), Ümumtürk-uygur abideleri ve “Huastuanift”, Bakı, İlmi aktarışlar, III. Toplu, Filologiya, Tarih, İncesenet. Gumilev, Lev, (1967), Drevnie tyurki, Moskova. Malov, Sergey Efimoviç, (1951), Pamyatniki drevnetyurkskoy pismennosti:tekstı i issledovaniya,M.- L. Radloff, Wilhelm, (1909), Chuastuanit das Bussgebete der manichair, St. Petersburg. Radloff Wilhelm (1911), Nachtrage zem Chuastuanit (Chuastuanivt) dem Bussgebete der Manichaer, St.Petersburg. Sodikov, Kosimcon, (2006), Turkiy yozma yodqorliklar tili: Adabiy tilninq yuzaqa kelişi ba tiklanişi, Toşkent. Talipov, Tahircan, (1972), Razvitie fonetiçeskoy strukturı uygurskogo yazıka, Alma-Ata, Nauka. Tuguşeva, L.Y., (1972), Poetiçeskie pamyatniki drevnix uygurov, Tyurkologiçeskiy sbornik, Moskova. Şükürlü, Elisa, (1993), Gedim türk yazılı abidelerinin dili, Bakı, Maarıf. 873 DİLBİLİM YÖNÜNDEN PEKİŞTİRME SIFATLARI Erol ÇAMYAR Ordu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ÖZET Türkçenin anlatım gücünü arttıran, kendine özgü niteliklerinden biri de pekiştirme olgusudur. Pekiştirmeler, dilde ad, sıfat, belirteç gibi görevleri üstlenen sözcüklerin başına ön seslerindeki iki sesin /p/, /m/, /r/, /s/, seslerle oluşturduğu bir hecenin eklenmesiyle gerçekleştirilir. Pekiştirmeler diğer dillerde pek nadir bulunan veya bulunmayan ses unsurlarıdır. Bu nitelik Türkçenin 8. Yüzyıldan itibaren başlayıp günümüze kadar süregelen bir olgudur. Türkçenin en eski kaynaklarından başlayarak her zaman pekiştirmeleri görebiliyoruz. Dilimiz uzun bir zaman dilimi boyunca Arapça ve Farsçanın tesiri altında kaldığından ve bu dillerde pekiştirme olmadığından dilimizin birçok özelliği üzerinde durulmamıştır. Anahtar kelimeler: Türkçe grameri, pekiştirme sıfatları, isimler; m, p, r, s ünsüzleri. ABSTRACT Turkish language to reinforce the fact that increases the power of expression is a feature unique.Consolidate, in the language of names, of adjectives, the addition of markers to the beginning of a syllable, which sounds in the syllable in front of two sound-p, m, r, s-sound is created with, to perfor. Consolidate, are sound elements, so they are very few or no other languages do not have. This feature on Turkish language beginning in eighth century and continuing to the present is a fact. Turkish languages, starting from the oldest sources we can always see consolidation. Our language, a long time under the influence of Arabic and Persian languages and remained in the consolidation that has focused on this feature Keywords:Turkish grammar,reinforcement adjectives, names; m, p, r, s of consonants. Türkçe isim, sıfat, zarf, edat, fiil gibi sözcük ve sözcük türetme işlevi bakımından oldukça elverişli bir dil yapısına sahiptir. Özellikle sondan eklemeli bir dil yapısına sahip olduğu için sözcük türetmede avantajlı bir dil olduğu söylenebilir. Türkçenin ikileme ile birlikte diğer dillerde pek sık rastlanmayan bir özelliği ise pekiştirmedir. Pekiştirme, bir kelimenin cümle içindeki anlam zenginliğini ve söyleyişini kuvvetlendirmektir. Apaydınlık, dosdoğru, kapkaranlık, sımsıkı, yapayalnız vb.pekiştirmelerinde görüldüğü gibi onlara; aydınlık, doğru, karanlık, sıkı, yalnız kelimelerinden daha güçlü daha zengin bir anlam derinliği ve söyleyiş kuvveti kazandırmakla birlikte ses özelliği de katmaktadır. M. Hakkı Suçin “Türkçe ve Arapça İkilemelerde Sözcük Dizilişi ve Ses Benzeşmesi” başlıklı çalışmasında Klasik Arapça geleneğinde ikilemelerin çoğunlukla itbâ’ (artlama,tabi etme), bazen de muzâvece (çiftleştirme) terimiyle ifade edildiğini; Klasik Arapça dilcilerinin ikilemeler konusunu te’kîd ve takviye (pekiştirme) çerçevesinde ele aldığını, fakat konu hakkında bağımsız eserler yazanların da olduğunu belirtmektedir. 1 Mehmet Hakkı Suçin’in diğer bir yargısına göre ise pekiştirmenin adlandırılışı şöyledir: Klasik Arap dilcilerine göre itbâ’, anlamı pekiştirmek ve ifadede ahenk yaratmak için bir kelimenin kendisinden önceki başka bir kelimeyle uyaklı bir şekilde kullanılmasıdır. 2 Bu tanımdan hareketle Mehmet Hakkı Suçin ‘in de dediği gibi iki sonuç çıkarılabilir: Bunlardan birincisi ikilemelerin pekiştirme işlevi vardır; ikincisi ise pekiştirmelerin şiirsel bir ahenk taşımaktadır. İkilemeler anlam yönünden pekiştirmelerle hemen hemen aynı özelliği taşırlar. Bu nedenle ikilemelerin pekiştirme özelliği yargısı buna dayandırılmaktadır ama “her ikileme pekiştirme özelliği taşıyor” yargısına varılamaz. Suçin, çalışmasında İbn Fâris’in, günümüzde genellikle “fosilleşmiş” olan ikilemeleri (itbâ’), bir kelimeyi pekiştirmek ve güçlendirmek amacıyla aynı ölçüde uyaklı başka bir kelimeyi kullanmak 3 şeklinde tanımladığına değinmektedir. Zeynep Korkmaz ise Gramer Terimleri Sözlüğü adlı eserinde pekiştirme 1 Suçin, M. H., (2006), “Türkçe ve Arapça İkilemelerde Sözcük Dizilişi ve Ses Benzeşmesi”, Akev Akademi Dergisi, Sayı: 28, s. 282. 2 Suçin, M. H., (2006), s. 283. 3 Suçin, M. H., (2006), s. 290 EROL ÇAMYAR – TUDOK 2010 874 kavramını kök kelimenin belirttiği özelliği çeşitli yollarla yoğunlaştırma 4 şeklinde ifade etmektedir. Türkçede pekiştirme yapılırken cümle içinde anlamca ön plana çıkarılmak istenen, anlam ve ses bakımından pekiştirilen sıfat, zarf, edat görevli kelimelerdir. Bu pekiştirme sadece /m/, /p/, /r/, /s/ ünsüzleriyle değil, ünsüz ikizleşmeleri ve ikilemelerle de yapılmaktadır. Ayrıca {+A} pekiştirme ekiyle ve küçültme eki {-Cık} ile de zaman zaman pekiştirme yapılabilmektedir. Türkçede pekiştirmeli sıfat türü sadece kelimenin ilk hecesinden sonra pekiştirme ünsüzlerinden uygun olanının getirilmesiyle meydana gelmez. Diğer pekiştirme türlerinde de olduğu gibi küçültme eki olan {-CIk} ve {+A} pekiştirme ekiyle, ünsüz ikizleşmeleriyle ve ikilemeler gibi çeşitli yollarla da yapılabilir. Pekiştirilen sözcüklerin büyük bir kısmı konumuz olan sıfatlar, özellikle de niteleme sıfatları üzerine yapılmaktadır. Ahat Üstüner,pekiştirme amacıyla ortaya çıkan ikizleşmenin en çok zarf, sıfat ve edat görevli kelimelerde görüldüğünden ve ses düşmesine bağlı ikizleşme gibi görülen kelimelerin cümlede bu görevi yaptıklarından 5 bahsetmektedir. Ünsüz ikizleşmeleri günlük konuşma dilimizde de kullanılmakta; amma> ama, amman>aman , eyyi> iyi gibi ünsüz ikizleşmeleri bugün hala konuşma dilinde görülmektedir. Türkçede kelimeler pekiştirilirken /m/, /p/, /r/, /s/ ünsüzlerinin yeterli olmadığı, bunlar yapı olarak farklı görünseler de anlamca aynı olduğu söylenebilir. Ünsüz ikizleşmelerinde kullanılan kelimeler çoğunlukla halk söyleyişine dayalıdır. Günlük konuşma dilinde önem arz eden kelimeler halk dilinde ünsüz ikizleşmesi şekliyle yani diğer bir tanımla pekiştirme göreviyle kullanılır. Ünsüz ikizleşmesi pekiştirme ile aynı anlamı tam olarak vermeyebilir ama birbirinden de çok uzaktır denilemez. Hatta bazen bu şekildeki ünsüz ikizleşmeleri kalıcı olmuştur. Anadolu ağızlarında bu şekilde kalıplaşmış, pekiştirilmiş kelimeler de bulanabilir. Örneğin; emmi “amca”, sekkiz “8” gibi kelimeleri bunlardan sayılabilir. Ünsüz ikizleşmesi sonucu oluşan kelimeler incelendiğinde bazen ses düşmesi veya ünsüz benzeşmesi gibi görülebilir. Fakat pekiştirme etkisinin var olduğu kelimeler de olabilmektedir. Pekiştirme Sıfatlarının Tarihçesi ve Tarihî Türk Lehçelerinde Pekiştirme: Türkçede anlamı yoğunlaştırmak, anlatımı etkili kılmak, kelimeyi doğru telaffuz etmek ve güzel konuşmak, dinleyici ve okuyucuyu anlatımın akışına bağlamak için pekiştirmeye başvurulduğu en eski kaynaklarda bile görülmektedir. Bu konuda Ahmet Caferoğlu Uygur Türklerinin kıpkırmızı pekiştirmesini kıpkızıl şeklinde dediklerinden bahseder. 6 Türkçe kökeni çok eski tarihlere uzanan bir dildir. Bu yüzden Türkçe alanında bir konu araştırılırken ilk yazılı eserlere kadar gidilmelidir. Pekiştirme sıfatlarının da gelişim sahası Türklerin ilk yazılı eserleri kabul edilen Orhun Yazıtlarına değin uzanmaktadır. Orhun Abidelerinde pekiştirmeler genel itibariyle sıfat görevinde kullanılmıştır. Pekiştirme yapılırken kendi başına bir kelime ile yapılır. adınçıg bark: bambaşka türbe adınçıg bediz: bambaşka resim 7 İslamiyet dönemi geçiş eserlerinde de bolca pekiştirme kullanılmıştır. kap kara: kapkara kıp kızıl: kıpkırmızı-kıpkızıl top tolu: dopdolu tüp tüz: düpdüz 8 Eski Uygur Türkçesinde de pekiştirmeler kullanılmış olup Yeni Uygur Türkçesine zemin hazırlanmıştır. Kutadgu Bilig’ de pekiştirme eki olarak kullanılan {–gIl} ekiyle birlikte bir de {+A} pekiştirme ekinin kullanıldığı görülür. Üstüner ,”{+A} eki bazen de {-gIl} ekiyle kullanıldığını” 9 belirtmektedir. Ayur tur kadaşın gürin körgile / Ziyaret kılıp sen yana yangıla K.B.( Birde ilave etti: kardeşinin mezarını bir gör, onu ziyaret edip öyle geri dön.) 10 Eski Uygur sözlüğündeki bazı pekiştirmelere bakalım: algukun: büsbütün tolun: dopdolu 4 Korkmaz, Z., (1992), Gramer Terimleri Sözlüğü ,Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, s.121 5 Üstüner, A., (2000), “Türkçede Fonetik Pekiştirmeden Kaynaklanan Ünsüz İkizleşmeleri”, Çeşme-İzmir, Dördüncü Uluslar Arası Türk Dil Kurultayı, s.8. 6 Caferoğlu, A., (1993), Uygurca- Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul,Enderun kitapevi ,s.116. 7 Ergin, M., (2007), Orhun Abideleri,İstanbul, Boğaziçi Yayınları,s.6. 8 Arat, R.R., (1979), Kutadgu Bilig III, İstanbul, Edebiyat Fakültesi Basımevi, s.221-480. 9 Üstüner, A.,(2000), s.192. 10 Arat, R., (1985), Kutadgu Bilig II Çeviri, Ankara, İ. Üniv. Edebiyat Fak. Basım evi, s.451 DİLBİLİM YÖNÜNDEN PEKİŞTİRME SIFATLARI 875 andıran: büsbütün. Tamamıyla yüp: büsbütün, tamamıyla kızkızıl: kıpkızıl , kıpkırmızı tözü: hepsi, tamamı 11 Kaşgarlı Mahmud ise, Divanü Lügat’it Türk’te Türkçede pekiştirmeye geniş yer vermiştir. Kitabından pekiştirme hecelerini ep, üp, köm ve ters biçimleriyle açıklamıştır. Türk dilinde Oğuzca ve Çiğilcegibi lehçelerde pekiştirme ayrı ayrı biçimlerde kullanılmıştır. Örneğin , ep edgü neng yang e peyi, “ gerçekten iyi bir nesne” anlamında iken Oğuzlar bembeyaz değil ep ak demişlerdir. 12 Yine Kaşgarlı Mahmud ,Oğuzların yuvarlak bir şeyi betimlerken aşırı vurgu yapmak isterlerse tes tegirme dediklerinden bahsederek bu kuralın bu şekilde kullanılmasını aykırı bir durum kabul eder. Ona göre Türk lehçelerinin çoğunda kural, renkler ya da bir şeyin özellikleri anlatılırken pekiştirme yapılmak istendiğinde sözcüğün ilk hecesi alınması ve bunun /P/ ile birleştirilmesidir; ancak Oğuzlar /m/ ile birleştirir. Örneğin Türkler“derin kurşini” rengini anlatmak için köp kök derken, Oğuzlar köm kök derler. Kök ,”kurşini” anlamına gelir. Türkler, ilk yazacı (k) alır ve bunu /p/ sesiyle birleştirir, pekiştirme sıfatı olarak köp derler, daha sonra rengin adını (kök) söylerler. Oğuzlar, / p/’yi / m/’ye çevirerek “derin kurşini” için köm kök derler. Türkler sarı’ya “sarıg”, açık sarı’ya “sap sarıg” derler. İlk hece alınmış ve pekiştirme sıfatını oluşturmak için /p/ ile birleştirilmiş ve sonra arkasına rengin adı eklenmiştir. Boş yer, açık arazi’ ye yazıdenilmiştir. Betimlemeyi pekiştirmek için yap yazı: geniş bir açık arazi denir. Bütün pekiştirmeler bu kurala göre yapılır. 13 Divan-ı Lügat’it Türk’te kullanılan birkaç pekiştirme sıfatı örnekleri şöyledir: ap ak: çok sag bir beyaz köm kök: derin kurşini(oğuz lehçesi). diğer türkler köp kök tes: tes tegirme essiz-essiz kişi: yüzsüz, arsız, utanmaz adam. 14 s’ nin katmerlenmesi pekiştirme içindir. üp ürüng: bembeyaz- saf beyaz. {üp} eki renkler için kullanılan bir pekiştirme ilgecidir. arrıg : arrıg nen: pek temiz nesne. r’nin tekrarlanması pekiştirme içindir. Harezm Türkçesinde pekiştirme sıfatlarını önekler oluşturmaktadır. op-pak, kop- kara…” 15 XIV. yüzyılda Ebu Hayyan pekiştirme olayına, “ Harflerin Yekdiğeriyle Tebdili Meselesi” başlığı altında değinmekte “ab + ak” biçiminde apak = ap + ak = “bembeyaz”sözcüğünü örnek olarak vermektedir. 16 Eski Türkiye Türkçesinde sıfatlar, mukayese sıfatı (comparatif-karşılaştırma), tekid sıfatları ( intefsitif- berkitme), küçültme sıfatları( tasgir-diminitif) vb. Çeşitli guruplara ayrılır. Bunlardan tekid sıfatları yani günümüz Türkçesiyle pekiştirme sıfatlarını karşılar.. Berkitme sıfatlarından bir kısmı, sıfatın ilk hecesine /p/,/s/,/m/,/r/ konsonantlarından birinin eklenmesiyle meydana gelen hecenin sıfat önüne getirilip birleştirilmesiyle yapılmaktadır. Bazen de sıfatın tekrarlanmasıyla yapılır. toptolu: toptolu tiryakdüpdüz: düpdüz (tüptüz) çepçevre: çepçevre dürlü dürlüodlar kanlu kanlu yaşlar 17 Dede Korkut Hikâyeleri’nde ap alaca, sapa sağ, yapa yalnız, kap kayalar gibi pekiştirilmiş ifadelere rastlanır. Yine aynı eserde pekiştirmeler /m/, /p/, /r/, /s/ünsüzleriyle kurulmuştur. Fakat bu ünsüzler tek başına değil sonrasında bir ünlü ile kullanılmıştır: Oğlanın kırk günde yarası onuldu, sapasağ oldu. Apalaca kalkanını ver bana 18 Verilen örneklerden öğrendiğimize göre bugün kullanılan pekiştirmeli kelimelerimiz 16. yüzyıla kadar az çok değişik biçimde kullanılmıştır: apansız, apak, büsbütün, çepçevre, düpdöz, gömgök, yapyassı… vb. Yine bu yüzyıllarda bugün pek kullanılmayan bazı pekiştirilmiş kelimelerin dilde bulunduğu görülür: besberaber, dipdöz, yapyalıncak , zırzıbıldak… Hülasa, Arapçanın ve Farsçanın Türkçe üzerindeki hâkimiyetinin artmaya başladığı 16. yüzyıldan itibaren ikilemeli kelimeler de gittikçe daha az kullanılmaya başlanılmıştır. Bu kelimeler de aydın dilinden çıkmıştır. Halk dilinde kullanılmaya başlanılmıştır. Çağatay Türkçesinde bol pekiştirilmiş sözcükler kullanılmıştır. Ap-ak >apak, bom-boz >bomboz, top- togrı >dopdoğru, kıp-kırmızı >kıpkırmız , kıp-kızıl >kıpkızıl, tip-tik >dimdik , yap-yaşıl< yemyeşil , tüp- tüz 11 Caferoğlu, A., (1993), Eski Uygur Sözlüğü, İstanbul, Enderun Kitapevi, s.8-199. 12 Muallimoğlu, N., (2003), Türkçe Bilen Aranıyor,İstanbul, Avcıol Basım Yayım ,s.510. 13 Yurtsever, S. T., (2005), Divan-ı Lügat’it Türk- Kaşkarlı Mahmut, İstanbul, Kabalcı Yayınevi,s.43. 14 Yurtsever, S. T., (2005), s.145-671. 15 Hacıeminoğlu, N., (1997), Harezm Türkçesi ve Grameri, Ankara, İst. Üniversitesi Edebiyat Fak.Yayınları, s. 58-79 16 Caferoğlu, A., (1930), Hayyan; Kitab al- İdrak Li-lisan al Atrak, İstanbul, Enderun Kitapevi, s.148 17 Timurtaş, F., (1977), Eski Türkiye Türkçesi –Gramer Metin Sözlük, İstanbul, İst. Üniv. Edb. Fak. Yay. s. 90. 18 Gökyay, O., (1994), Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul ,Dergah Yayınları,s.38-116. EROL ÇAMYAR – TUDOK 2010 876 >dümdüz, çup-çukur >çupçukur, yum- yumalak >yusyuvarlak,köm- kök >gömkök, kopkara >kapkara…. 19 Osmanlı Türkçesi döneminde bugün kullanılan pekiştirmeli sözcüklerin, az çok değişiklerle, hemen hepsinin varlığını görebiliyoruz: Apansız, appak, bisbütün, çepçevre, desdeğirmi, düpdüz, gömgök, gösgötürü, yapyassı” vb. 20 Osmanlı Türkçesi döneminde kullanılan pekiştirmeler için Bergamalı Kadri’nin “Müyessirey-Ül-Ulüm” adlı kitabıdır. Hatiboğlu, Bergamalı Kadri’ nin, kitabının “Ma’lum-ı İsm-i Tafzil “ bölümünde kıbkızıl, gömgök, kabkara, abbak, yimyeşil, sabsarı 21 örneklerini de verdiğini belirtiyor. Çağdaş Türk Lehçelerinde Pekiştirme Örnekleri Azerbaycan Türkçesinde eski Türkçeye nadiren bir yakınlık görülür, pekiştirme sıfatlarında. Özellikle Güney Azerbaycan Türkçesinde kullanılan gıpgırmızı> kıpkırmızıpekiştirme sözcüğü hem Azerbaycan Türkçesinin dilimize en yakın dil olduğunu hem de kullanılan kelimenin bugün bile kullanıldığını göstermektedir. Azerbaycan Türkçesinde pekiştirme, Türkiye Türkçesinde olduğu gibidir. Örneğin; gömgöy> yemyeşil, düpdünya> tüm dünya, ağ appak> tertemiz-bembeyaz, gömgöy> masmavi, ged teze: taptaze pekiştirmeleri gibi. 22 Özbekçeye baktığımızda, yineleme sıfatlarının yanında pekiştirme sıfatlarının da kullanıldığı görülür. Yaxşi yaxşi> güzel güzel, kipkizil >kıpkızıl, >göp-gara> kap-kara vb. 23 Yeni Uygurlar da pekiştirme , /-p/ ekinin ilk seslemin sonuna getirilmesiyle yapılır. Tap taza> taptaze, appak> bembeyaz, appak sakallik> bembeyaz sakallı vb. 24 Kazaklarda pekiştirme yapılırken Türkiye Türkçesinde olduğu gibi sıfatın ilk hecesine /-p/ sesi getirilir. Ap-ak “apak”, kıp-kızıl “kıpkızıl” pekiştirmeleri gibi. Tatarlarda ise Türkiye Türkçesinde olduğu gibi benzer pekiştirmeler kullanılır. Ak, kızıl, al, sapsarı, zenger, yeşilden çiçekler. Her tarafka temli isler çiçekli bu çiçekler. 25 Karaçay – Balkar, üstünlük, pekiştirme “ em, bek, düm, cıng” ekleri getirilerek yapılır. em ulu: en büyük cıng kızıl: kıpkızıl 26 Tuvinlerde ise pekiştirme üç şekilde yapılır: a) Eklerle: -kır, -gır, ıngır ( kızıl-gır “kızkızıl”) b) Sözcüklerle: en, dıka, halçök ( en kızıl “ en kızıl “ ) c) yinelemeler: Türkiye Türkçesinde olduğu gibi ilk seslemin yinelenmesi ile pekiştirme yapılır. ( sap- sarık “ sapsarı”, ap-ak “apak”) 27 Başkurtlarda pekiştirme yapılırken yukarıdaki dillerden farklı bir pekiştirme şekli görülmemektedir. Bu dilde de hemen hemen aynı eklerle pekiştirme yapılır. İkilemelerle de pekiştirme yaparlar. Kıpkızıl: kıpkızıl olo olo öyğer: büyük büyük evler 28 Türkmence sıfat grubunda pekiştirme sıfatları; pekiştirmeli tekrarlar ve söz tekrarları olmak üzere iki şekilde yapılmaktadır. Ep-esli “çok, sar-sarı”; beyik-beyik “büyük büyük”, ulı ulı “yüksek yüksek” , sar- sarı “sapsarı”, göm- ğök “dosdoğru” çım- ğızıl “ kıpkırmızı” 29 Verilen örnekler dilbilim yönünden incelendiğinde, pekiştirmeli sözcükler zaman içinde pekiştirme biçimlerinde değişikliğe uğramışlardır. Bazıları da kullanımdan düşmüştür. Besberaber, dipdinsüz, yapyalıncak gibi pekiştirmeler bugün pek sık kullanılmamakla birlikte aydın dilinden de düşmüştür. XVI. Yüzyıldan sonra pekiştirmelerin yapısında bir değişiklik gözlenir. Hatta bu yüzyıldan sonra Türk lehçelerinde kullanılan pekiştirmelerin yapı olarak ve söyleyiş olarak bir takım değişikliklere uğramıştır. Bunda gerek kültürel ve sosyal hayatın değişmesi gerek başka bir dilin etkisinde kalınması etkili olmuştur. Türkçemizde bazı sözcüklerin başına kendi yapılarından oluşmuş /m/,/p/,/r/,/s/ seslerinden birinin 19 Karaağaç,G., (2003), Çağatayca El Kitabı, Ankara, Akçağ yay., s. 79. 20 Hatiboğlu, V., (1973), Pekiştirme ve Kuralları, Ankara, TDK Yayını, s.15. 21 Hatiboğlu, V., (1973), s. 60-61. 22 Bozkurt, F., (1999), Türklerin Dili, Ankara, Kültür Bakanlığı yay., s. 400 23 Bozkurt, F., (1999), s. 479. 24 Kurban, İ., (1995), Yeni Uygur Sözlüğü, Ankara, TDK yay., s.15-448. 25 Bozkurt, F., (1999), s. 631. 26 Bozkurt, F., (1999), s. 707. 27 Bozkurt, F., (1999), s. 737-738. 28 Bozkurt, F., (1999), s. 662. 29 Çeviren: Kargı Ölmez, Z., (2003), Türkmence El Kitabı, İstanbul, Kültür Bakanlığı Yay., s.176. DİLBİLİM YÖNÜNDEN PEKİŞTİRME SIFATLARI 877 sözcüğün başına eklenerek meydana gelen pekiştirme sıfatları üzerinde gramercilerimiz çeşitli yargılara vararak pekiştirme sıfatları konusunda aydınlatılmayan kısımlara değinmişlerdir. Pekiştirme sıfatları konusunda çalışma yapan bazı gramercilerimize göre pekiştirme sıfatları, önek alan, bazı gramercilerimize göre sıfat tamlaması, bazı gramercilerimize göre de birleşik sıfat konumundadır. “Bazı niteleme sıfatlarının ilk sesli harfine kadar olan kısmı /m/, /p/, /r/, /s/ harflerinden yakışanı ile bir önek haline gelerek sıfatın başına eklenir. Bembeyaz, kıpkızıl, dosdoğru, sapsarı, dümdüz.” 30 Bu açıklamaya göre pekiştirme bir önek olarak düşünülmektedir. Türkçede ise önekyoktur. Bu durumda bir çelişki göze çarpabilir. Muharrem Ergin’e göre ise şöyledir: ”… Bu gruba tekrarlama yolu ile yapıldığı, aşağı yukarı mana ve fonksiyon bakımından da tekrara benzediği için tekrar dinilir. Fakat vurgu bakımından, birincisi ikincisinin manasına kuvvet veren iki unsurun asıl ve yardımcı unsur bakımından bunların tekrar olmadıklarını, sıfat tamlamasına benzediklerini de belirtmeliyiz…” 31 Pekiştirme sıfatlarının incelenmesiyle ilgili bir diğer görüş ise Enver Naci Gökşen tarafından ortaya konulmuştur: “Eklemeli pekiştirme sıfatlarının başındaki parçayı önek olarak değil de bileşik sıfatyapmaya yarayan bir sıfat öğesi saymak, Türkçemizin yapısına elbette daha uygun düşer…” 32 Apacı, besbeter, dipdiri, kıpkızıl, sipsivri, yemyeşil gibi pekiştirmeler Gökşen’in söylediğine göre eklemeli bileşik pekiştirme sıfatlarına girmektedir. Bu şekilde ki pekiştirmelerimiz önek olarak görülmekten ziyade Türkçenin de gramer yapısı göz önüne alındığında eklemeli bileşik pekiştirme olarak görülmesi daha uygundur. Haydar Ediskun ise eklemeli pekiştirme sıfatları üzerine şöyle bir yargısı vardır: “ Bazı sıfatların, isimlerin ve onomatopelerin ilk hecesinde, birinci sesli harfe kadar olan öğe alınır; bu öğenin sonuna – uyarına göre- /p/,/m/,/r/,/s/ harflerinden biri getirilerek elde edilen o niteleme sıfatının başına eklenir. Beyaz’dan bembeyaz,kuru’dankupkuru…” 33 Pekiştirme sıfatları ile ilgili bir diğer yargı ise Sema Aslan tarafından ele alınmıştır: “…{-CIk} eki vasıf veya tarz anlamı taşımayan asıl isimlere getirildiğinde gerçekten de kelimenin anlamına küçültme sevgi ifadesi katar.(kedicik, Mehmetçik…). Ancak aynı ek, sıfatlara yani vasıf isimlere eklendiğinde, küçültme işlevi yerini pekiştirme ve kuvvetlendirme işlevine bırakmaktadır.” 34 {-CIk} eki niteleme sıfatlarına eklendiğinde, sağladığı anlam bakımından farklı bir özellik gösterir: örneğin; sıcacık çay sıfat tamlamasında {-CIk} eki çayisminin niteleme durumdadır. Ayrıca anlam itibariyle pekiştirmeli sıfat özelliğini de taşımaktadır. Sema Aslan’ın diğer görüşüne göre ise şöyle:” {-CIk} ekinin grubun diğer üyelerinden farklılığı, eklendiği sıfatın taşıma derecesini artırmasıdır. İncecik kız tamlamasında kızın bir hayli ince olduğu, sıcacık çaytamlamasında çayın oldukça sıcak olduğu , kısacık elbise tamlamasında ise elbisenin boyunun bir hayli kısa olduğu anlaşılır.” 35 Bu sıfat tamlamalarına bakıldığında yapı olarak pekiştirme ile bir ilgisi olmadığını söyleyebiliriz. Tamlamalar anlamsal olarak ele alındığında pekiştirme ile aynı görevi üstlendiği göze çarpar. Çünkü incecik, kısacık, sıcacık sıfatları kendisinden sonra gelen ismin anlamını yoğunlaştırmışlardır. Sıfatlardaki küçültme kavramına bir diğer görüş ise Tahsin Banguoğlu’ndan gelmiştir. “Vasfı küçük ve hafif dereceleriyle gösteren sıfatlara küçültme sıfatları diyoruz. Bunlar vasıflama sıfatlarına {-CA}, {-rAk}, {-CIk} ,{-CAk} ekleri getirilerek yapılır” 36 Örnekleri verilen küçültme sıfatlarından çıkarılacak belirli sonuç, bazı küçültme sıfatlarının kendi anlamları dışında pekiştirme görevi de üstlenmiş olmasıdır. Her küçültme sıfatından pekiştirme yapılamayacağı gibi her niteleme sıfatında da pekiştirme yapılamayabilir. Çünkü her niteleme sıfatı pekiştirilmeye elverişli değildir. Örneğin; yalancı ’dan pekiştirme yapılamaz. Kırmızı renk sözcüğünden pekiştirme yapılır ama eş anlamlısı olan al renginden pekiştirme yapılamamaktadır. Bunun gibi birçok örnek gösterilebilir. Türkçede pekiştirme yapılırken sadece belli eklerle veya seslerle yapılır demek bazen imkânsız oluyor. Çünkü Türkçenin de gramer yapısına dayandırılarak, Türkçede pekiştirme gerçekten de çok farklı eklerle de yapılabiliyor. Bu yazıda da pekiştirme üzerine yapılan çalışmalar göz önüne alınarak Türkçede pekiştirmelerin değişik yönlerini ele almaya çalışacağız. Türkçede pekiştirme göreviyle kullanılan bir diğer ek ise {+A} pekiştirme ekidir. Bu ek üzerine çalışma yapan Ahat Üstüner’e göre şöyledir:” Türkçede 30 Gencan, T. N., (1979), Dilbilgisi, Ankara, TDK Yayınları, s.121. 31 Ergin, M., (1962), Türk Dilbilgisi, İstanbul, Bayrak Yayınları, s. 357. 32 Gökşen, E. N., (Şubat-1964), “Eklemeli Pekiştirme Sıfatları”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C. XIII,s. 279-282. 33 Ediskun, H., (1963), Yeni Türk Dilbilgisi, İstanbul, Remzi Kitap Evi, s.155. 34 Aslan, S., (Mart- 2002), Türkiye Türkçesinde Küçültme ve Pekiştirme Kavramları, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C.2002/1, s. 224- 228. 35 Aslan, S., ( Mart-2002), s. 226. 36 Banguoğlu, T., (1996), Türkçenin Grameri, Ankara, TDK Yayınları, s.120-123. EROL ÇAMYAR – TUDOK 2010 878 pekiştirme eki göreviyle eskiden beri kullanılan bir {+A} ekinin varlığı bilinmektedir. Tarihi Türk yazı dillerinde ve bir kısım çağdaş Türk lehçelerinde kelime bünyesinde yalnız başına veya bir kısım eklerle birleşmiş olarak kullanılan {+A} pekiştirme(te’kid) ekinin kullanımı, Türkiye Türkçesi ağızlarında da yaygın bir şekilde devam etmektedir…” 37 Üstün’ün açıklamasında akıllara edat olan “A!” gelebilir. Fakat pekiştirme olan {+A} ile edat olan “A!” arasında bir benzerlik yoktur. Çünkü edat olan “A!” ya cümle sonunda ya da cümle başında kullanılır; cümleye şaşkınlık, dikkat çekme veya çeşitli kuvvet verici anlamlar yükler. A kızım ! A bey! şeklinde örnekler verilebilir. Bu durum en eski yazılı eserlerimizde de bulunmaktadır. Çünkü {+A}, pekiştirme eki göreviyle Türkçenin en eski kaynaklarında geçmektedir. {+A} pekiştirme ekinin Eski Uygur Türkçesi metinlerinde, hitap gruplarından sonra yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir: Ay yeklere! ( Ey şeytanlar!), Ay buyruka! ( Ey kumandan !) 38 {+A} pekiştirme eki Türkiye Türkçesinde çeşitli ek ve kelimelerle birlikte kullanılır. Bunlar gerek cümle sonunda, zarf-fiil ekiyle, zarflarla, şart kipiyle, emir kipiyle, bağlaçlarla, edatlarla, zamirlerle kullanılabilirler. Bu şekilde pekiştirmenin alanı biraz daha genişlemiş oldu. Burada dikkat edilmesi gereken durum şudur: {+A} pekiştirme eki edat olarak cümle başında olduğunda seslenme ünlemi ve soru cümlelerinin başına geldiğinde pekiştirmegöreviyle üstlenirken cümle sonuna geldiğinde hayret, uyarı, kuvvetlendirme gibi görevleri üstlenir. Araştırmacılarımızın görüşlerine ve verdiği örnekler incelendiğinde zaman zaman bazı farklılıklar görülebilir. Bunun nedeni Türkçenin gramer yapısının çok geniş olması ve anlam yönünden esnek olmasıdır. Dilbilgisi kitaplarında genellikle pekiştirme yapılırken /m/, /p/, /r/, /s/ konsonantları ile yapılabileceği bunun dışında bir kuralın Türkçenin gramer kuralına uymayacağı kimi zaman karşımıza çıkabilir. Özellikle pekiştirme sıfatları konusu Türkçede en eski yazılı kaynaklarda yer almasına rağmen birçok yönü son zamanlarda incelenmektedir. Türk dünyası gramercilerimiz bu konuda çeşitli kaynak taramaları sonucunda, Türkçenin bilinmeyen bir başka niteliğini gün yüzüne çıkarma çabası içerisindedirler. Bu niteliklerden biride pekiştirme konusudur. Pekiştirme konusunda çalışma yapan gramercilerimizin yaptığı tanımlamalara bakılırsa ilk başta pekiştirmenin, pekiştirme sıfatlarının /m/, /p/, /r/, /s/ ünsüzleriyle yeterli kalmadığını, dahası Türkçede pekiştirme yapısının ilk yazılı eserlerimizden bugüne kadar geldiğini söylenilebilir. Tabi ki yapı olarak yüzyıllara göre farklılık gösterdiği ve bu farklılığın 16. Yüzyıldan sonra daha belirginleştiğini, günümüzde de bazı pekiştirmelerin kullanımdan düştüğünü belirtmek yanlış olmaz. Pekiştirmeler sadece /m/, /p/, /r/, /s/ ünsüzlerinden ibaret değildir. Yukarıdaki gramercilerimizin yaptığı tanımlamalar ve yargılara göre küçültme eklerinin sıfatın derecesini artırmadığını aksine küçülttüğünü ve anlam bakımından da sözcüğe sevgi , acıma ve küçültme anlamı kattığını belirtmek gerekir. Küçültme eklerinden olan {–CIk} eki ise diğer küçültme eklerinden ayrı tutularak sıfatlarda pekiştirme yapma yönünden farklılık göstermektedir. {–CIk} ekinin bu farklılığını şöyle ifade edelim: “Eklendiği sıfatın anlam derecesini artırması yönünden diğer küçültme eklerinden farklı olduğunu gösterir.” Bu tanımlama pekiştirme olgusunun /m/,/p/,/r/,/s/ den bağımsız olduğunu da gösterir. Yeşil elbise sıfat tamlamasında elbisenin olduğundan daha yeşil olduğunu belirtmek için yemyeşil elbise pekiştirmeli sıfat tamlamasını kullanır. Burada yeşil sıfatının pekiştirilmiş özelliğini vurgulamak gerekir. Pekiştirme ünsüzleri olan /m/, /p/, /r/, /s/ , {-CIk} ekiyle yaptığımız sıfat pekiştirmelerinin, anlam itibariyle hemen hemen aynı anlamı ifade ettiği söylenemez. Bu durumda en kuvvetli pekiştirme /m/, /p/ ,/r/, /s/ konsonantlarıyla yapılandır. Şöyle ki: Kısacık elbise> kıpkısa elbise, sıcacık oda> sımsıcak oda, daracık yol> dapdar yol tamlamalarında görüldüğü gibi iki tamlama arasında bir farklılık hissedilir. Buna rağmen {–CIk} ekini pekiştirme yapan bir olarak da kullanmaktayız. Her iki tamlamanın her ne kadar birbirine çok yakın olduğunu söyleyemesek de birbirinden ayrı iki tamlama olarak da söyleyemeyiz. Bu konuda Sema Aslan’ın {–CIk} eki üzerine öne sürdüğü bir görüşe göre; “…pekiştirilmiş sıfatların {–CIk} ekini de alarak anlam yönünden daha da kuvvetlendiğini” 39 belirtmektedir. Yukarıda örneğini verilen durum belli niteleme sıfatlarında yapılmaktadır. Özellikle dar, ince, küçük vb. Sıfatlarda görülmektedir. 37 Üstüner, A., (2000), “Türkçedeki +-A Pekiştirme Ekinin Türkiye Türkçesi Ağızlarında Kullanılışı”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.10, s.190. 38 Üstüner, A., (2000), s.191. 39 Aslan, S., ( Mart-2002), s.226. DİLBİLİM YÖNÜNDEN PEKİŞTİRME SIFATLARI 879 Pekiştirme yapılırken dört konsonanttan biri (/m/, /p/, /r/, /s/) kullanılır. Ancak Türkçede pekiştirme yapılırken bu kuralın dışına çıkılmaz mı? Türkçedeki pekiştirme gramer yapısının kesin bir kuralı var mı? Mehmet Ali Ağakay, bununla ilgili bir yargıya varmıştır:… Hangi harfin getirileceği bir kurala bağlamak mümkün değildir. 40 Buraya kadar yapılan açıklamalarda da pekiştirmelerin farklı yollarla da elde edilebileceği ancak çok eskiden beri /m/, /p/, /r/, /s/ ünsüzleri üzerine kurulduğunu, günümüzde de bu şekilde devam ettiği sonucu çıkarılır. Nitekim Tahir N. Gencan, kelimelerdeki ilk hecenin açık olarak alınıp /m/, /p/, /r/, /s/ seslerinden biriyle kapatılması işleminin bu seslerden yakışanı ile yapıldığını, Haydar Ediskun da sesin uyarına göre seçildiğini dilbilgisi kitaplarında söylemekle bu işin kuralsız ve rastgele olamayacağına 41 işaret etmiştir.” Pekiştirme ve pekiştirme sıfatları konusunda birçok gramercimiz benzer ve farklı görüşlerde bulunmuştur. Bazılarına göre pekiştirme rastgele yapılmazken bazılarına göre de ses uygunluğuna göre yapılır. Dünya dillerinde, ön ek, iç ve son ek olmak üzere üç tür ek vardır. Türkçe sondan eklemeli bir dil olmasına rağmen bazen önekli kelimeler barındırdığı da görülebilir. Bu durum Türkçenin yabancı dillerden etkileşimini göstermektedir. Hatice şahin, Türkçede yabancı dillerden alınma önekli sözcüklerin bulunduğunu, bu durumun araştırmacılarımızı