Psikoloji Bölümü / Department of Psychology
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6789
Browse
Browsing Psikoloji Bölümü / Department of Psychology by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 19 of 19
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access Başarılı ve Başarısız Mizahın Özgüven ve Yeterlilik Algıları Açısından İncelenmesi(Muş Alparslan Üniversitesi, 2019) TIRNOVA, BİGE ZEYNEP OKTUĞBu araştırma, başarılı ve başarısız mizahın etkilerinin, algılanan özgüven ve yeterlilik açısından incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Başarılı ve başarısız mizahın sergilendiği iki farklı işe alım mülakatı, bir kadın ve bir erkek aday tarafından canlandırılmıştır. Oluşturulan dört durum (Başarılı mizah-kadın; başarılı mizah-erkek; başarısız mizah-kadın; başarısız mizah-erkek) dört ayrı kısa film olarak çekilmiş ve 255 psikoloji lisans öğrencisine izletilmiştir. İzlenen dört durumun, özgüven ve yeterlilik algıları açısından oluşturduğu farklar eşleştirilmiş örneklemler t-testi ile incelenmiştir. Algılanan özgüven açısından fark oluşmazken, başarılı mizah sergileyen kadın ve erkek adayın yeterlilik düzeyinin, başarısız mizah durumuna nazaran daha yüksek olarak algılandığı belirlenmiştir. Başarılı mizah sergilenmesi durumunda, cinsiyetin anlamlı bir fark yaratmadığı, ancak başarısız mizah durumunda, erkek adayın yeterlilik düzeyinin kadın adaya nazaran daha düşük algılandığı görülmüştür.Publication Open Access Büyüme Korkusu ile Erken Dönem Uyumsuz Şemalar ve Algılanan Ebeveynlik Biçimleri Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi(Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDEN; ATEŞ, NİDABu çalışmanın amacı büyüme korkusu ile erken dönem uyumsuz şemalar ve algılanan ebeveynlik biçimleri arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Çalışma 18-35 yaş arasında olan ve İstanbul’da yaşayan 400 kişilik bir örneklem grubu ile yapılmıştır. Demografik Bilgi Formu, Büyüme Korkusu Ölçeği (BKÖ), Young Şema Ölçeği Kısa Formu (YŞÖ-KF3) ve Young Ebeveynlik Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda büyüme korkusu ile duygusal yoksunluk, başarısızlık, karamsarlık, sosyal izolasyon/güvensizlik, duyguları bastırma, iç içe geçme/bağımlılık, ayrıcalıklılık/yetersiz özdenetim, terkedilme, kusurluluk, tehditler karşısında dayanıksızlık ve yüksek standartlar şemaları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu saptanmıştır. Algılanan ebeveyn biçimleri bakımından ise büyüme korkusu ile cezalandırıcı, kötümser/endişeli, aşırı izin verici/sınırsız, aşırı koruyucu/evhamlı, küçümseyici/kusur bulucu olarak algılanan babaya ilişkin ebeveynlik biçimleri arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Büyüme korkusu ile cezalandırıcı, aşırı koruyucu/evhamlı, duygusal bakımdan yoksun bırakıcı, küçümseyici/kusur bulucu ve kuralcı/kalıplayıcı olarak algılanan anneye ilişkin ebeveynlik biçimleri arasında da pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Özetle, genel olarak anne ve baba tarafından algılanan ebeveynliğin büyüme korkusunu etkilediği ve iki şema (kendini feda, cezalandırıcılık) dışında erken dönem uyumsuz şemalarla büyüme korkusunun ilişkili oldukları sonucuna ulaşılmıştır.Publication Open Access Büyüme Korkusu ile Psikolojik Belirtiler Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(Kırgızi̇stan-Türki̇ye Manas Üni̇versi̇tesi̇, 2020) Ateş, Nida; YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDENBu çalışmanın amacı büyüme korkusu ile psikolojik belirtiler arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu amaç doğrultusunda büyüme korkusu kavramı, bağımsız yaşama hazırlık ve sorumluluğu içselleştirmede zorlanma, evlenmeye karşı olumsuz tutum, sosyal-duygusal yalnızlık, romantik ilişkiyi sürdürmede zorlanma alt boyutları ile ele alınmıştır. Çalışma, 18-35 yaş aralığında bulunan, İstanbul’da yaşayan, 201 kadın ve 199 erkek olmak üzere toplam 400 kişiyle gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak Demografik Bilgi Formu, Kısa Semptom Envanteri ve Büyüme Korkusu Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda büyüme korkusu ile psikolojik belirtilerden hostilite, somatizasyon, olumsuz benlik, depresyon ve genel semptom ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Büyüme korkusunun bağımsız yaşama hazırlık ve sorumluluğu içselleştirmede zorlanma, romantik ilişkiyi sürdürmede zorlanma ve sosyal duygusal yalnızlık alt boyutları ile hostilite, somatizasyon, olumsuz benlikle ilgili belirtileri, depresyon ve genel semptom ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Büyüme korkusunun evliliğe karşı olumsuz tutum alt boyutu ile ise sadece depresyon düzeyi ve genel semptom ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Kadınlar ve erkekler arasında hem büyüme korkusu hem de psikolojik belirtiler açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. Katılımcıların çalışıp çalışmama durumuna göre psikolojik belirtileri incelendiği zaman sadece olumsuz benlikle ilgili belirtileri ve genel semptom ortalamaları açısından aralarında anlamlı farklılık olduğu saptanmıştır.Publication Open Access Çocukluk Çağı Travmaları ile Suça Yönelik Tutumlar Arasındaki İlişkide Psikopatolojik Belirtilerin Paralel Çoklu Aracı Rollerinin İncelenmesi(Galenos Yayınevi, 2024) ERBAY, AYHANAmaç: Çocukluk çağı travmaları ile suça yönelik tutumlar arasındaki ilişkide psikopatolojik belirtilerin aracı bir etkiye sahip olup olmadığının analiz edilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Belirtilen amaca ulaşabilmek adına ilişkisel tarama modelinden hareket edilmiş, uygunda örnekleme tekniğiyle Ocak 2023-Ocak 2024 tarihlerini kapsayan bu çalışmaya 18 yaşından büyük toplamda 391 kişi çevrimiçi ortamda katılım sağlamıştır. Çocukluk çağı travmaları ile suça yönelik tutumlar arasındaki ilişkide psikopatolojik belirtiler paralel çoklu aracılık rolü analizi ile incelenmiştir. Bulgular: Çocukluk çağı travmalarının suça yönelik tutumlar üzerinden doğrudan bir etki yaratmadığı gözlenmiştir. Benzer şekilde çocukluk çağı travmalarının kontrol edildiği ve psikopatolojik belirtilerin suça yönelik tutumlar üzerindeki etkileri incelendiğinde hiçbir psikopatolojik belirtinin doğrudan şiddete yönelik tutumlar üzerinde etkiye sahip olmadığı ancak kişilerarası duyarlık ve düşmanlık belirtilerinin dolaylı olarak ilişkiyi güçlendirme olasılığına sahip olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Suça yönelik tutumlarda bireysel özellikler veya deneyimlenen travmaların tetiklediği bir mekanizmadan öte içinde yaşanılan ailenin, mahallenin ve toplumun bireye etkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı psikopatolojik özellikler veya geçmiş dönemki travmaların ise suça yönelimi ancak toplumsal şartlar uygunsa tetiklediği sonucuna ulaşılmıştır.Publication Open Access COVİD-19 Pandemi Dönemi Sürecinde Bireylerin Bilişsel Esneklik Düzeyi İle Belirsizliğe Tahammülsüzlük İlişkisinde Algılanan Sosyal Destek Düzeyinin Biçimlendirici Rolünün Gelişimsel Eğride İncelenmesi(Pamukkale Üniversitesi, 2024) Özden, Eda; ERMİŞ, ECE NAZTüm dünya ile ülkemizi de derinden etkileyen Covid-19 pandemisi, son yılların en önemli küresel krizlerinden biri olmuştur. Bu krizle beraber bireylerin yaşamlarında da büyük değişimler meydana gelmiştir. Bu çalışmanın amacı, Covid-19 pandemi döneminde bireylerin bilişsel esneklik düzeyi ile belirsizliğe tahammülsüzlük ilişkisinde algılanan sosyal destek düzeyinin biçimlendirici rolünün gelişimsel eğride incelenmesidir. Çalışmaya 18-65 yaş aralığında bulunan 300 birey katılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, bireylerin bilişsel esneklik düzeyi ile belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bilişsel esneklik düzeyi arttıkça, belirsizliğe tahammülsüzlük azalmaktadır. Araştırmada cinsiyet, yaş, medeni durum, gelir düzeyi değişkenlerinin belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyine göre anlamlı bir farklılık yaratmadığı gözlenmiştir. Çalışmada eğitim durumu lise ve altı olan katılımcıların belirsizliğe tahammülsüzlük düzeylerinin eğitim durumu lisans ve lisansüstü olan katılımcılara göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu görülmektedir. Katılımcıların yaşanılan şehir değişkeni ile belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi arasında anlamlı bir farklılık oluşturduğu gözlenmiştir. Sivas ve Adana’da yaşayan katılımcıların belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi İstanbul şehrinde yaşayan katılımcılara göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu görülmektedir. Bilişsel esneklik düzeyi ile belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi arasındaki ilişkide algılanan sosyal desteğin düzenleyici bir etkisinin bulunmadığı görülmektedir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda pandeminin yarattığı belirsizlik, kaygı ve olumsuzlukların ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin azaltılması konusunda koruyucu ruh sağlığı çalışmaları ve yeni müdahale programları geliştirilmesi bireyler üzerindeki sorunlarının azaltmasına yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Bu sayede bireyin yaşamında meydana gelen değişimlerin ve sıkıntıların karşısında tahammülünü ve dayanıklılığını artırabilir.Publication Open Access COVID-19 Pandemisinde Kadına Yönelik Yakın Partner Şiddetinin Boyutu ve İlişkili Risk Etkenleri(Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği, 2021) YÜCE, ARZU ERKAN; ve diğer yazarlar...Publication Open Access Ebeveynleri Boşanmış Yetişkin Bireylerin Kişilerarası İlişkilerinde Bağlanma Modelleri ile Ayrılma Kaygısının İlişkisi(Muş Alparslan Üniversitesi, 2019) Yaşa, Ceren; YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDENÇalışmada ebeveynleri boşanmış 21 yaş ve üzeri 151 yetişkin bireyin kişilerarası ilişkilerindeki bağlanma modelleri ve ayrılma kaygıları çeşitli değişkenler açısından incelenmiştir. Çalışmada; boşanmadan sonra babasının ilgisinde azalma olduğunu bildiren katılımcıların kayıtsız bağlanma düzeyleri yüksektir. Boşanma sonra babalarının ikinci bir evlilik yaptığını belirten katılımcıların kayıtsız bağlanma düzeylerinin daha yüksek olduğu yine çalışmada, cinsiyete göre bağlanma modelleri ve ayrılma kaygısı düzeylerinin farklılaşıp farklılaşmadığı araştırma soruları kapsamında incelenmiş olup, kadınların ayrılma kaygısı düzeylerinin daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Güvenli bağlanma düzeyi erkeklerde kadınlara oranla daha yüksektir. Aynı zamanda ayrılma kaygısı ile kayıtsız, korkulu ve saplantılı bağlanma modelleri arasında pozitif; güvenli bağlanma modeli ile arasında ise negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur.Publication Open Access Gençlerin Kişilik Özellikleri ile Yaşlılara Karşı Tutumları Arasında Yaşam Boyu Öğrenmenin Düzenleyici Rolünün İncelenmesi(Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, 2021) ERMİŞ, ECE NAZBu çalışmanın amacı gençlerin kişilik özellikleri ile yaşlılara karşı tutumları arasındaki ilişkide yaşam boyu öğrenme düzeyinin düzenleyici rolünü incelemektir. Araştırma tesadüfi örneklem metodu ile seçilen yaşları 17 ile 29 yaşları arasında 278 üniversite öğrencisi ile yapılmıştır. Ayrıca gençlerin yaşlılara dair tutumlarının, yaşa, cinsiyete, bir yaşlı kimse ile bir süre aynı evi paylaşmış olup olmamalarına göre değişip değişmediği incelenmiştir. Çalışmada, Yaşlılara Karşı Tutum Ölçeği, 5 Faktör Kişilik Özellikleri Ölçeği kısa formu ve Yaşam Boyu Öğrenme Ölçeği kullanılmıştır. Yapılan t-testi analizleri sonucunda kadın ve erkekler arasında yaşlılığa ilişkin tutumlar açısından istatistiksel açıdan bir fark yoktur. Gençlerin bir dönem bir yaşlı yaşayıp yaşamama durumları yaşlılara ilişkin tutumlarında anlamlı bir fark yaratmamaktadır. Pearson korelasyon analizi sonucunda gençlerin yaşları ile yaşlılara dair tutumları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Gençlerin uyumluluk ve dışadönüklük kişilik özellikleri ile yaşlılara dair tutumları arasında pozitif yönlü istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Yaşam boyu öğrenme düzeyinin bu ilişkileri düzenleyici rolü istatistiksel olarak anlamlıdır. Yapılan regresyon analizi sonucunda gençlerin nevrotiklik özellikleri ile yaşlılara dair tutumları arasında negatif yönlü istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Yaşam boyu öğrenme düzeyinin bu ilişkiyi düzenleyici rolü istatistiksel olarak anlamlıdır. Araştırmanın güçlü yönleri, sınırlılıkları ve katkıları ilgili alan yazın ışığında tartışılmıştır.Publication Open Access Intimate Partner Violence During the COVID-19 Pandemic: An Online Survey(Klinik Psikiyatri Dergisi, 2023) Güngör, Ekin Sönmez; Karaman, İmran Gökçen Yılmaz; Erim, Burcu Rahsan; Güvenç, Hasibe Rengin; Ergül, Ceylan; Laçiner, Kerem; Oruç, Gamze Akçay; Altun, Fatmagül Dikyar; ERKAN, ARZU; Erzin, Gamze; Toprak, Ebru; Akvardar, YıldızObjective:Intimate partner violence (IPV) against women is a human rights violation and a public health concern. The incidence of IPV increases in mass events such as epi-demics. The aim of this study was to assess the nature and the extent of IPV among women in Turkey; to iden-tify the associated factors, and mental health outcomes during the COVID-19 pandemic. Method:The study has a cross-sectional, descriptive design. An online self -report survey, based on World Health Organization guid-ance on epidemiological studies to assess IPV, was con-ducted among women between 09.01.2021 and 09.02.2021. The survey had 69 questions which covered sociodemographic characteristics, relationship history, types of violence and mental well-being. Inclusion crite-ria were being over the age of 18, and having a spouse/partner during the pandemic. Participation was on voluntary basis. 1372 women were included in the analysis. Results:Around a third (30.7%) of participants were exposed to any type of violence before the pan-demic, with most common form being emotional vio-lence, and this rate remained unchanged during the pan-demic, despite the time spent with partners were expect-ed to increase due to isolation measures. 61 women (4.4%), mostly university graduates living in cities, reported being subject to violence for the first time dur-ing the pandemic. 31.2% of them were cases of digital violence. Lower level of education, younger age and partner's alcohol and substance use was associated with IPV, and IPV was associated with poorer mental well-being. Discussion:Despite the public health measures taken during the pandemic (e.g. lockdowns), where women would have spent more time isolated with their partners, rates of IPV did not change from pre-pandemic to pandemic. This outcome needs to be compared with findings from other contexts. Strategies to prevent IPV is of utmost importance for the protection of mental well-being of women and the society during and after the pandemic.Publication Open Access İşyerinde Mizah Yoluyla Başa Çıkmanın Etik Liderlik ile İşten Ayrılma Niyeti Arasındaki İlişkide Üstlendiği Rol(Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) TIRNOVA, BİGE ZEYNEP OKTUĞBu çalışmanın amacı, işyerinde mizah yoluyla başa çıkma becerilerinin, etikliderlik ile işten ayrılma niyeti arasındaki ilişkide üstlendiği rolü incelemektir. Çalışma, iş yaşamındaki bir takım güçlüklerin aşılmasında mizahın rolünün anlaşılması bakımından önemlidir. Araştırmanın örneklemini İstanbul’da hizmet sektöründe faaliyet gösteren kurumlarda çalışan 192 kişi oluşturmaktadır. Elde edilen bulgular, etik liderlik ile işten ayrılma niyeti arasında negatif bir ilişki olduğunu göstermiştir. Yapılan hiyerarşik regresyon analizlerinin sonuçları iseişyerinde mizah yoluyla başa çıkma eğiliminin, etik liderlik ile işten ayrılmaniyeti arasındaki ilişkide düzenleyici rol üstlendiğini ortaya koymuştur. Etik liderliğin yüksek olduğu durumlarda, iş yerinde mizah yoluyla başa çıkmabecerilerinin işten ayrılma niyetinde bir fark yaratmadığı, ancak etik liderliğindüşük olduğu durumlarda, çalışanların işyerinde mizah yoluyla başa çıkma becerileri arttıkça, işten ayrılma niyetlerinin azaldığı tespit edilmiştir.Publication Open Access A Mediator Role of Social Media Attitudes on the Relationship of Problematic Internet Use With Social Safeness and Pleasure in Adolescents(Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Aydoğmuş, Emine Nur Akpınar; YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDENThe purposes of this study are to examine whether or not there is a mediatorrole of social media attitudes on the relationship with problematic internet use and socialsafeness and pleasure of adolescents and to lead new studies. 461 high school students whowere educated (9th, 10th, 11th and 12th grades) at high schools located in Erzurum, Turkeyin the 2016 -2017 academic year were enrolled in this study. In order to analysing the data,frequency distribution, t Test, Pearson Product Moment Correlation Coefficient andHierarchical Regression Analyses were used by using SPSS 21.0. In order to collect datafrom the participants “Problematic Internet Usage Scale – Adolescent”, “Social Safenessand Pleasure Scale”, “Social Media Attitudes Scale” and also to get demographicalinformation “Demographical Information Form” were used. At the end of the study, themeaningful mediator role of social media attitudes (sub dimensions are social competenceand need for sharing) on the relationship between problematic internet use and socialsafeness and pleasure on adolescents was seen. Also, there were positive relationshipsbetween social safeness and pleasure and social media attitudes; problematic internet useand social media attitudes. Beside there was a negative relationship between social safenessand pleasure and problematic internet use.Publication Open Access Mobbing (İşyerinde Zorbalık) Mağdurlarının Sosyodemografik Özellikleri, İş Yaşamı ve Ruh Sağlıkları Açısından İncelenmesi: Olgu Serisi(Galenos Yayınevi, 2019) DENİZ, DERYAAmaç: Çalışmanın amacı, mobbing yaşantısı ile İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana-bilim Dalı Polikliniği’ne başvuran ve buradaki muayeneleri sonrasında haklarında sosyal inceleme raporu hazırlanması istenen 34 hastanın verilerinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Olgulara ait mobbing süreci, sosyodemografik özellikler ve işyeri bilgileri için klinik görüşme ile elde edilen bilgiler kullanılmış olup psikiyatrik tanıları için İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndaki muayeneleri sonrasında aldıkları tanılar esas alınmıştır. Toplamda 34 kişiye ait verilerin deskriptif analizleri yapılmıştır. Bulgular: Olguların %67,6’sı kadın,%32,4’si ise erkek cinsiyetindedir. Yaşları 31 ile 62 arasında değişmektedir (Ortalama=42,18 yıl). Olguların 20’si bekâr, 12’si evli, 2’si ise boşanmıştır. 3 kişi lise, 11 kişi lisans, 10 kişi ise yüksek lisans mezunudur. 24 kişi kamu sektöründe (%70,6) 10 kişi özel sektörde (%29,4) çalışmaktadır. İş tecrübeleri 5 ile 35 yıl arasında değişmektedir. Mobbinge maruz kalma süre ortalamaları 31,6 ay olarak saptanmıştır. Olguların %91,2’si (31 kişi) dikey mobbinge maruz kaldığını belirtmiştir. Olgulardan 16’sı öğretmen, 7 kişi akademisyen, 2 kişi sağlık çalışanı, 4 kişi hizmet sektörü çalışanı, 2 kişi devlet memuru, 2 kişi sivil toplum kuruluşu çalışanı, 1 kişi ise avukattır. En yüksek oranlı mobbing yöntemi kendini gösterme ve iletişim oluşumunun engellenmesi olarak saptanmıştır (%79.4). 33 kişi psikiyatri muayeneleri sonrasında en az 1 tanı almış olup 5 kişi yaygın anksiyete bozukluğu ya da panik bozukluk, 29 kişi majör depresyon ya da depresif bozukluk, 13 kişi ise travma sonrası stres bozukluğu tanısı almıştır. Sonuç: Mobbing sürecinin ruh sağlığı üzerinde yarattığı tahribat ve bozulmalar ele alındığında bu durumun ciddi bir saldırı niteliği taşıdığı ve insan eliyle meydana getirilen travmalardan biri olarak değerlendirilmesi gerektiği söylenebilir. Mobbingle ilgili sektörel ve bireysel risk faktörlerini belirle-mek için daha geniş örneklemli çalışmalara ihtiyaç vardır.Publication Open Access Organizational Citizenship Behavior: The Other Side of the Coin(Marmara Üniversitesi, 2022) ERBAY, ELİF ÖZGE; Üçok, Dilay IşılayThe study aims to discover the probable roles of cultural characteristics in the relationship between organizational citizenship behavior (OCB) and workplace ostracism which is a critical phenomenon among employees. It was designed in a causal model claiming that there are moderating effects of collectivism and belief in collective emotions in the relationship between OCB and workplace ostracism. 309 employees were included randomly in Turkey, and correlation and regression analyses were conducted to test the hypothesis. Unlike similar studies and the expected relationship in our hypotheses, OCB and workplace ostracism were found negatively correlated. Moreover, neither organizational collectivism nor employees’ belief in collective emotions had a moderating role in this relationship. The study showed that the dark side of the OCB does not work for the Turkish culture, although its collectivist features. It is evident that globalization makes the collectivist organizations’ strict norms and rules more flexible and loosens the employees’ collectivist beliefs. Regardless of the cultural characteristics, the study also underlines that workplace ostracism should be prevented with appropriate management strategies like encouraging employees to be engaged in citizenship behaviors.Publication Open Access A Randomized-Controlled Trial of EMDR Flash Technique on Traumatic Symptoms, Depression, Anxiety, Stress, and Life of Quality With Individuals Who Have Experienced a Traffic Accident(Frontiers Media SA, 2022) Yaşar, Alişan Burak; Konuk, Emre; KAVAKCI, ÖNDER; Uygun, Ersin; Gündoğmuş, İbrahim; Taygar, Afra Selma; Uludağ, EsraThe Flash Technique of Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) is widely recognized for its effectiveness in reducing the effects of emotional responses associated with traumatic memories. Using a randomized-controlled trial methodology, this study attempts to establish the efficacy of the EMDR Flash Technique. This study's sample includes volunteers who were involved in traffic accidents and were given the randomized EMDR Flash Technique and Improving Mental Health Training for Primary Care Residents (mhGAP) Stress management module. The participants were given a socio-demographic data form, the Depression-Anxiety-Stress 21 scale (DASS-21), the Impact of Event Scale-Revised (IES-R), and the WHOQOL Quality of Life scale. Participants were evaluated using measurements taken before and after the application, as well as a one-month follow-up. The mean age of the participants was 36.20 (11.41) years and 82.1% (n = 32) were female. The DASS-21 Anxiety (eta(2) = 0.085), IES-R Intrusion (eta(2) = 0.101), Avoidance (eta(2) = 0.124), Total (eta(2) = 0.147), and WHOQOL-BREF Psychological (eta(2) = 0.106) score improvements of the EMDR Flash Technique group were shown to be statistically significant when compared to the mhGAP group. However, no statistically significant difference in the DASS-21 Depression, Stress, Impact of Event Scale-Revised Hyperarousal WHOQOL-BREF General Health, Physical, Social Relationships, and Environment component scores was reported between the two groups. The present study's findings clearly demonstrate that the EMDR Flash technique, when applied to persons involved in traffic accidents, is successful in improving anxiety, intrusion, avoidance, total traumatic stress, and mental quality of life symptoms for at least 1 month. We believe that these findings will improve the reliability and applicability of the EMDR Flash Technique, which was tested for the first time in a clinical randomized-controlled trial (RCT).Publication Open Access Reliability and Validity of Attentional Style Questionnaire: Turkish Form(Hacettepe University, 2024) Yüksel, Müge; BELET, EDA ÖZTÜRK; Acar Bulut, Özlem; Nurlu, Merve; Çetintaş, SeydaAttention is an important part of cognitive and perceptual processes. Attention includes both external processes related to the environment and internal processes such as heredity. In addition, measuring attention processes, which have two dimensions, top-down and bottom-up, is important in terms of both learning processes and determining some psychopathologies. Based on this, it was aimed to adapt the Attention Style Questionnaire (ASQ) into Turkish in this study. The study group includes of 372 university students. Data collection materials included personal information form, Attention Styles Questionnaire and Control Dimension of Self-regulation Scale. Language validity and criterion-related validity analysis were performed for validity studies. Confirmatory factor analysis and test-retest analysis were utilized for reliability studies. The two-factor structure in the original structure of the scale was confirmed through confirmatory factor analysis results. Furthermore, the ASQ was found to be highly correlated with the Control Dimension of Self-regulation Scale. According to the findings obtained for reliability, Cronbach's alpha coefficients were found as .81 for the cognitive avoidance sub-dimension and .70 for the focusing sub-dimension. Test-retest correlation coefficients were determined as .76 for the cognitive avoidance sub-dimension and .75 for the focusing sub-dimension. Research results indicate that Attention Style Questionnaire is a reliable and valid measurement tool in determining the style of the attention to university students in Türkiye.Publication Open Access Sociodemographic and Clinical Factors Affecting Treatment Adherence in Adults with Attention Deficit and Hyperactivity Disorder(Aves, 2022) ERKAN, ARZU; Kılıç, Özge; Semerci, BengiBackground: This study aims to explore sociodemographic and clinical factors affecting medication adherence in adults with attention deficit and hyperactivity disorder and elicit dysfunctional domains and comorbidities with a focus on gender differences. Methods: Patients were recruited from 2 specialty clinics using chart records in a natural treatment design. Adult attention deficit and hyperactivity disorder self-report scale, Diagnostic Interview for attention deficit and hyperactivity disorder in adults, was applied. Adherence is defined if the patient declared >= 80% adherence to medication throughout the last 8-12 weeks. Results: From 205 attention deficit and hyperactivity disorder patients (male =112 female = 93 (age (median) min-max = 29 (18-56)), 29% were non-adherent to attention deficit and hyperactivity disorder medication. In the multivariate analysis, having 2 or more comorbid disorders (P = .009), dysfunctions in academic/work (P= .049), and dysfunctions in family and other relationships (P = .047) increased the likelihood of adherence. Adherence rates did not significantly differ between methylphenidate and atomoxetine (P= .405). Women were more likely to have 2 or more comorbid psychiatric disorders (P = .004) and dysfunctions in social relationships (P= .001), free time activities, hobbies (P < .001), self-confidence, and self-image (P < .001). Results: Nearly one-third of adult patients with attention deficit and hyperactivity disorder did not adhere to medication treatment. Comorbid psychiatric disorders and dysfunctions in life domains appear to increase the likelihood of adherence to attention deficit and hyperactivity disorder medications, possibly through increasing motivation for treatment. The effect of cognitive-behavioral therapy on compliance with attention deficit and hyperactivity disorder medication should further be explored with prospective controlled studies. Conclusion: We suggest that future longitudinal studies use objective measures of adherence and confirm the role of dysfunctional life domains and comorbid psychiatric disorders as correlates of medication adherence.Publication Open Access Sosyal Biliş ve Düşünme İhtiyaci Kavramlarının Üst Bilişsel Farkındalığı Yordayıcı Etkilerinin Gelişimsel Olarak İncelenmesi(Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) ERMİŞ, ECE NAZ; Artar, MügeBu çalışmada üstbilişsel farkındalığı etkileyen olası faktörleri (sosyal biliş ve düşünme ihtiyacı) cinsiyet ve eğitim süreci gibi demografik değişkenlerle birlikte farklı yaş gruplarına göre gelişimsel olarak (beliren yetişkinlik ve genç yetişkinlik yaş dönemleri) incelemek amaçlanmıştır. Kültür Üniversitesi’nde okuyan rastlantısal örnekleme yöntemi ile seçilen farklı sınıf düzeyi ve yaş aralıklarında bulunan 19-29 yaşları arasında 228 kadın ve 215 erkek olmak üzere 443 kişilik bir örneklem grubu belirlenmiştir. Araştırmanın amacı ve hipotezleri temel alınarak iki bağımsız örneklemli t testine göre anlamlılık seviyeleri saptanmıştır. Tek ve çift yönlü varyans analizleri, çoklu regresyon analizi, pearson çarpım moment korelasyon analizi uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre kadınlar ve erkeler arasında üstbilişsel farkındalık açısından kadınların lehine istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Kadınların üstbilişsel farkındalık puanları erkeklerden fazladır. Yapılan tek yönlü varyans analizi sonucuna göre, 3 ayrı gruba ayrılan yaş değişkeninde, bu grupların üstbilişsel farkındalık toplam puanları açısından aralarında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Düşünme ihtiyacı ve üstbilişsel farkındalık arasında negatif bir ilişki bulunmuştur. Düşünme ihtiyacı ve sosyal bilişin üstbilişsel farkındalığı yordayıcılığında, düşünme ihtiyacı ters orantılı bir şekilde yordarken, sosyal bilişin üstbilişsel farkındalık üzerinde yordayıcı etkisine rastlanılmamıştır. Çalışma, zihin kuramı, sosyal davranış ile düşünüş ve üstbilişsel araştırmaların birleşerek yaşam boyu üstbiliş gelişimi çalışmalarının oluşumuna katkı sağlayacağı düşünüldüğü için önem taşımaktadır.Publication Open Access Üniversite Öğrencilerinin Beden Algısı ve Yaşamda Anlam Duygularının Yaşlılığa İlişkin Tutumları Üzerine Etkilerinin İncelenmesi(Muş Alparslan Üniversitesi, 2021) ERMİŞ, ECE NAZBu araştırma gençlerin beden algıları ve hayatın anlamına dair algıları ile yaşlılara dair tutumları arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma tesadüfi örneklem metodu ile seçilen yaşları 18 ile 29 arasında 278 üniversite öğrencisi ile yapılmıştır. Ayrıca öğrencilerin yaşlılara dair tutumlarının, cinsiyete, aile tiplerine, bir yaşlı yakınları ile aynı evi paylaşmış olup olmamalarına, yaşlılık dönemine dair bilgi düzeylerine, yaşlı yakınları ile görüşme sıklıklarına, yaşlı yakınlarının fiziksel görünüşlerinin iyi olup olmamasına ve aktif bir iş ya da hobi gibi bir uğraşlarının olup olmasına göre değişip değişmediği incelenmiştir.Yapılan t-testi, varyans ve korelasyon analizleri sonucunda öğrencilerin beden algıları ile yaşlılara dair tutumları arasında pozitif yönlü istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca gençlerin yaşlılık dönemine dair bilgi düzeylerinin yaşlılara dair tutumlarını farklılaştırdığı tespit edilmiştir.Publication Open Access Utandıran Diğeri Ölçeği-2’nin Türkçe Formunun Psikometrik Özellikleri(Klinik Psikoloji Araştırmaları Derneği, 2021) Yıldırım, Jülide Ceren; KOZAK, EKİN DOĞA; Türkaslan, Kutlu KağanKendilik bilinci duyguları kişinin davranışlarını iyi veya kötü olarak değerlendirmesi sonucuoluşan, belirli bir öz-farkındalık hali gerektiren duygulardır. Bu duygulardan biri olarak kabuledilen utanç duygusunun kişinin diğer insanların zihninde nasıl biri olduğuyla ilişkilendirilenboyutu dışsal utanç olarak tanımlanır. Bu çalışmada, kişinin diğer insanların kendisi hakkındakigörüşlerini düşünerek deneyimlediği dışsal utanç duygusunu ölçen Utandıran Diğeri Ölçeği-2’ninTürkçe uyarlaması yapılmıştır. Çalışmada 403 katılımcı yer almıştır (266 kadın, 137 erkek; Ort.yaş= 23.38, S = 6.50). Araştırma kapsamında katılımcılara uygulanan ölçek paketi; Utandıran DiğeriÖlçeği-2’nin Türkçe formunun yanı sıra Demografik Bilgi Formunu, Rosenberg Benlik SaygısıÖlçeğini, Depresyon, Anksiyete ve Stres Ölçeğini, Sürekli Suçluluk ve Utanç Ölçeğini,Kişilerarası Duyarlılık Ölçeğini ve Yaşam Doyum Ölçeğini içermektedir. Gerçekleştirilen açımlayıcı faktör analizinin bulguları, Utandıran Diğeri Ölçeği-2’nin Türkçe formunun yedi maddedenve özgün ölçekle uyumlu olarak tek faktörden oluştuğunu göstermektedir. Ölçeğin iç tutarlılıkdeğerinin oldukça iyi düzeyde olduğu (α = .85) bulunmuştur. Geçerlilik analizi bulguları; Türkçeformun utanç, suçluluk, gurur, kişiler arası duyarlılık, depresyon, anksiyete, stres ve yaşam doyumu değişkenleri ile anlamlı ve beklenen yönde ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Elde edilenbulgular, Utandıran Diğeri Ölçeği-2’nin Türkçe formunun dışsal utancı ölçmek için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir. Bu yönüyle, Utandıran DiğeriÖlçeği-2'nin dışsal utanç duygusuna odaklanacak ileriki çalışmalar için alanyazına önemli birkatkı sunacağı düşünülmektedir.