Psikoloji Bölümü / Department of Psychology
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/6789
Browse
Browsing Psikoloji Bölümü / Department of Psychology by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 59
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Metadata only 1997-2005 Yılları Arasında İstanbul’da Öğretmenlerin Öğrencilere Uyguladığı Şiddetin İncelenmesi(2006) Mertoğlu, Münevver; 165897Publication Embargo Publication Metadata only 31. Kuruluş Yıldönümünde Milli Eğitim Vakfı(2012) Mertoğlu, Münevver; 165897Publication Metadata only Aile İçinde, Şiddet Uygulayan Erkeklerin Mağduriyetleri(2012-08) Mertoğlu, Münevver; 165897Publication Embargo Algılanan Örgütsel Destek İle Duygusal Emek Davranışları Arasındaki İlişkide Algılanan Örgütsel Prestijin Biçimlendirici Etkisi(2013) Oktuğ, Bige Zeynep; 110961Bu araştırmanın amacı çalışanlar tarafından algılanan örgütsel destek ile çalışanların sergiledikleri duygusal emek davranışları arasındaki ilişkide, algılanan örgütsel prestijin biçimlendirici rolünü incelemektir. 210 satış elemanı ile gerçekleştirilen çalışmanın sonuçları, algılanan örgütsel destek ile yüzeysel rol yapma davranışı arasında negatif yönde, derinlemesine rol yapma ve samimi duyguları sergileme davranışları arasında ise pozitif yönde ilişki olduğunu, algılanan örgütsel prestijin, algılanan örgütsel destek ile yüzeysel rol yapma ve samimi duyguları sergileme davranışları arasındaki ilişkilerde biçimlendirici rol oynamadığı, ancak algılanan örgütsel destek ile derinlemesine rol yapma davranışı arasındaki ilişkiyi biçimlendirdiğini ortaya koymuştur.Publication Open Access Başarılı ve Başarısız Mizahın Özgüven ve Yeterlilik Algıları Açısından İncelenmesi(Muş Alparslan Üniversitesi, 2019) TIRNOVA, BİGE ZEYNEP OKTUĞBu araştırma, başarılı ve başarısız mizahın etkilerinin, algılanan özgüven ve yeterlilik açısından incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Başarılı ve başarısız mizahın sergilendiği iki farklı işe alım mülakatı, bir kadın ve bir erkek aday tarafından canlandırılmıştır. Oluşturulan dört durum (Başarılı mizah-kadın; başarılı mizah-erkek; başarısız mizah-kadın; başarısız mizah-erkek) dört ayrı kısa film olarak çekilmiş ve 255 psikoloji lisans öğrencisine izletilmiştir. İzlenen dört durumun, özgüven ve yeterlilik algıları açısından oluşturduğu farklar eşleştirilmiş örneklemler t-testi ile incelenmiştir. Algılanan özgüven açısından fark oluşmazken, başarılı mizah sergileyen kadın ve erkek adayın yeterlilik düzeyinin, başarısız mizah durumuna nazaran daha yüksek olarak algılandığı belirlenmiştir. Başarılı mizah sergilenmesi durumunda, cinsiyetin anlamlı bir fark yaratmadığı, ancak başarısız mizah durumunda, erkek adayın yeterlilik düzeyinin kadın adaya nazaran daha düşük algılandığı görülmüştür.Publication Embargo Bilgisayar temelli rehabilitasyonun epilepsi hastalarının bilişsel işlevlerine etkileri(2017) Bingöl, Ayhan; Kurt, Elif; ; ŞANDOR, SERRA; 107162; 264847; 3000Amaç: Kriptojenik ve semptomatik fokal epilepsi tanısı almış olgularda, bilişsel kayıpların yavaşlatılması ve başa çıkma stratejilerinin geliştirilebilmesi için yürütülen bilişsel rehabilitasyon programlarının uygulanması ve rehabilitasyon öncesi ve sonrasında bilişsel işlevleri, nöropsikolojik testler aracılığıyla değerlendirilerek, uygulanan rehabilitasyon programının etkilerinin test edilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Epilepsi Polikliniği’nde tedavi gören 32 hasta arasından, çalışma kriterlerine uygun olan 9 hastaya ardışık 8 hafta boyunca, haftada bir kez psikolog eşliğinde bilgisayar destekli bilişsel rehabilitasyon programı uygulanmıştır. Programın etkisi, rehabilitasyondan önce ve 3 ay sonra uygulanan nöropsikolojik değerlendirme puanlarının karşılaştırılmasıyla değerlendirilmiştir. Bulgular: Yaş ortalaması 36.2±10.7 olan hastaların rehabilitasyon öncesi ve sonrası test skorları sırasıyla; Stroop-1 12.22±2.72; 11.55±4.36, Stroop-2 14.55±4.95; 15.55±9.20, Stroop-3 34.11±15.59; 26.44±12.25, Uzamsal Hatırlama Testi-1 14.22±5.99; 15.88±6.79, Uzamsal Hatırlama Testi-2 4.22±2.94; 6.88±2.93; Seçici Hatırlama Testi-1 55.88±11.95; 56.0±7.0, Seçici Hatırlama Testi-2 8.77±3.83; 8.77±2.72, Sayı Sembolleri Testi 38.33±19.31; 37.66±24.35, Leksikal Sözel Akıcılık 25.77±11.3; 33.66±14.47, Semantik Sözel Akıcılık 15.77±4.52; 17.88±5.88 olarak bulunmuştur. Yapılan analizler sonucunda, Stroop-3, Uzamsal Hatırlama Testi-2 ve Leksikal Sözel Akıcılık testlerinin bilişsel rehabilitasyon öncesi ve sonrası puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmiştir (p<0.05). Hastaların Beck Depresyon Envanteri’nden aldıkları puanlar da, rehabilitasyon programı sonrasında anlamlı olarak azalmıştır (p<0.05). Sonuç: Bilişsel rehabilitasyon sonrası dikkati sürdürme, yürütücü işlevler, bilgi işleme hızı, sözel akıcılık ve görsel bellekte düzelme saptanmış, sözel öğrenme üzerinde değişiklik gözlenmemiştir. Bu çalışma bilişsel rehabilitasyon çalışmaları ile epilepsi hastalarında görülen farklı bilişsel işlev bozulmalarında bir gelişme sağlanabileceğini göstermektedir. Bu konu ile ilgili daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.Publication Embargo Bireycilik/Toplulukçuluk ile Bireysel Yenilikçilik Eğilimi Arasındaki İlişkide İçsel Motivasyonun Biçimlendirici Rolü(2013-12) Oktuğ, Bige Zeynep; YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDEN; 110961; 107268Bu araştırmanın amacı bireycilik/toplulukçuluk ile bireysel yenilikçilik eğilimi arasındaki ilişkide içsel motivasyonun etkisini incelemektir. 138 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilen çalışmanın bulgularına göre bireycilik ile bireysel yenilikçilik arasında anlamlı düzeyde pozitif; toplulukçuluk ile bireysel yenilikçilik arasında anlamlı düzeyde negatif ilişki vardır. Araştırmanın temel amacı doğrultusunda içsel motivasyonun yedi alt boyutundan, “ilgi duyma/hoşlanma”, “algılanan yeterlilik”, ”algılanan seçme hakkı”, “değer/fayda”, “çaba/önem” boyutlarının, bireycilik ile bireysel yenilikçilik eğilimi arasındaki ilişki üzerindeki etkileri ve “baskı/gerilim”, “olumsuz iş algısı” boyutlarının toplulukçuluk ile bireysel yenilikçilik eğilimi arasındaki ilişki üzerindeki etkileri incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre içsel motivasyonun yalnızca “algılanan yeterlilik” boyutunun, bireycilik ile bireysel yenilikçilik eğilimi arasındaki ilişkiyi güçlendirdiği ortaya konmuştur. Toplulukçuluk ile bireysel yenilikçilik eğilimi arasındaki ilişkide içsel motivasyonun yalnızca “baskı/gerilim” boyutunun güçlendirici etkisi olduğu saptanmıştırPublication Open Access Büyüme Korkusu ile Erken Dönem Uyumsuz Şemalar ve Algılanan Ebeveynlik Biçimleri Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi(Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDEN; ATEŞ, NİDABu çalışmanın amacı büyüme korkusu ile erken dönem uyumsuz şemalar ve algılanan ebeveynlik biçimleri arasındaki ilişkilerin incelenmesidir. Çalışma 18-35 yaş arasında olan ve İstanbul’da yaşayan 400 kişilik bir örneklem grubu ile yapılmıştır. Demografik Bilgi Formu, Büyüme Korkusu Ölçeği (BKÖ), Young Şema Ölçeği Kısa Formu (YŞÖ-KF3) ve Young Ebeveynlik Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda büyüme korkusu ile duygusal yoksunluk, başarısızlık, karamsarlık, sosyal izolasyon/güvensizlik, duyguları bastırma, iç içe geçme/bağımlılık, ayrıcalıklılık/yetersiz özdenetim, terkedilme, kusurluluk, tehditler karşısında dayanıksızlık ve yüksek standartlar şemaları arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu saptanmıştır. Algılanan ebeveyn biçimleri bakımından ise büyüme korkusu ile cezalandırıcı, kötümser/endişeli, aşırı izin verici/sınırsız, aşırı koruyucu/evhamlı, küçümseyici/kusur bulucu olarak algılanan babaya ilişkin ebeveynlik biçimleri arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Büyüme korkusu ile cezalandırıcı, aşırı koruyucu/evhamlı, duygusal bakımdan yoksun bırakıcı, küçümseyici/kusur bulucu ve kuralcı/kalıplayıcı olarak algılanan anneye ilişkin ebeveynlik biçimleri arasında da pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Özetle, genel olarak anne ve baba tarafından algılanan ebeveynliğin büyüme korkusunu etkilediği ve iki şema (kendini feda, cezalandırıcılık) dışında erken dönem uyumsuz şemalarla büyüme korkusunun ilişkili oldukları sonucuna ulaşılmıştır.Publication Open Access Büyüme Korkusu ile Psikolojik Belirtiler Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(Kırgızi̇stan-Türki̇ye Manas Üni̇versi̇tesi̇, 2020) Ateş, Nida; YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDENBu çalışmanın amacı büyüme korkusu ile psikolojik belirtiler arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu amaç doğrultusunda büyüme korkusu kavramı, bağımsız yaşama hazırlık ve sorumluluğu içselleştirmede zorlanma, evlenmeye karşı olumsuz tutum, sosyal-duygusal yalnızlık, romantik ilişkiyi sürdürmede zorlanma alt boyutları ile ele alınmıştır. Çalışma, 18-35 yaş aralığında bulunan, İstanbul’da yaşayan, 201 kadın ve 199 erkek olmak üzere toplam 400 kişiyle gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak Demografik Bilgi Formu, Kısa Semptom Envanteri ve Büyüme Korkusu Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda büyüme korkusu ile psikolojik belirtilerden hostilite, somatizasyon, olumsuz benlik, depresyon ve genel semptom ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Büyüme korkusunun bağımsız yaşama hazırlık ve sorumluluğu içselleştirmede zorlanma, romantik ilişkiyi sürdürmede zorlanma ve sosyal duygusal yalnızlık alt boyutları ile hostilite, somatizasyon, olumsuz benlikle ilgili belirtileri, depresyon ve genel semptom ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Büyüme korkusunun evliliğe karşı olumsuz tutum alt boyutu ile ise sadece depresyon düzeyi ve genel semptom ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Kadınlar ve erkekler arasında hem büyüme korkusu hem de psikolojik belirtiler açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. Katılımcıların çalışıp çalışmama durumuna göre psikolojik belirtileri incelendiği zaman sadece olumsuz benlikle ilgili belirtileri ve genel semptom ortalamaları açısından aralarında anlamlı farklılık olduğu saptanmıştır.Publication Embargo Büyüme Korkusu Ölçeği'nin (BKÖ) Geliştirilmesi: Geçerlilik ve Güvenirlik Çalışması(2018) Ateş, Nida; YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDEN; 245905; 107268Bu araştırmanın amacı, 18-35 yaş arasındaki kişilerin normal gelişim süreçleri içinde büyümek ve yetişkin olmakla ilgili korkularını ölçecek bir ölçek geliştirmektir. Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA), Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) ve test tekrar test güvenirlik analizleri için üç ayrı çalışma grubu üzerinden toplam 733 kişi ile çalışma yürütülmüştür. AFA sonucunda varyansın % 58.16’sını açıklayan 14 madde ve 4 faktörden oluşan bir yapı elde edilmiştir. DFA sonucuna göre maddelerin faktör yüklerinin .51 ile .87 arasında değiştiği görülmektedir. DFA sonucunda uyum indeksi değerleri χ²= 247.03, χ²/df= 3.48; RMSEA=0.073, GFI=0.93, CFI=0.93, IFI=0.93, SRMR= 0.056 olarak bulunmuştur. Bu değerler modelin kabul edilebilir uyum düzeyinde olduğunu göstermektedir. Ölçeğin tümü için elde edilen iç tutarlılık katsayısı ise .75 olarak belirlenmiştir. Ölçeğin madde toplam korelasyonlarının .24 ile .56 arasında değiştiği görülmüştür. Araştırmadan elde edilen bulgular Büyüme Korkusu Ölçeği’nin psikoloji alanında kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir.Publication Metadata only Çatışma Çözme Eğitiminin 6. Sınıf Öğrencilerinin Çatışma Çözme Becerilerine ve Özsaygı Düzeylerine Etkisi(2018-07) Ateş, Nida; Taşören, Aslı Burçak; 245905; 108723Bu araştırmada, çatışma çözme eğitim programının ortaokul altıncı sınıf düzeyindeki öğrencilerin, çatışma çözme becerilerine ve özsaygı düzeylerine etkisi incelenmiştir. Araştırma, çatışma çözme eğitim programının etkinliğini test etmek amacıyla, İstanbul ili, Avcılar ilçesi bir özel okulda okuyan, ortaokul altıncı sınıf düzeyindeki 15'i deney, 15'i kontrol grubunda olmak üzere toplam 30 öğrenciyle yürütülmüştür. Araştırmada, ön test-son test-izleme testi kontrol gruplu desen kullanılmıştır. Deney grubundaki 15 öğrenciye Çatışma Çözme Eğitimi verilmiş, kontrol grubuna ise, herhangi bir uygulama yapılmamıştır. Eğitim programı uygulanmadan önce ve sonra, deney ve kontrol gruplarının çatışma çözme davranışları Çatışma Çözme Davranışını Değerlendirme Ölçeği (ÇÇDDÖ) ile, özsaygı düzeyleri ise Coopersmith Özsaygı Envanteri (CÖE) ile değerlendirilmiştir. Deney grubuna verilen çatışma çözme eğitimi tamamlandıktan 1 hafta sonra kontrol grubuyla birlikte her iki gruba da son test olarak ÇÇDBÖ ve CÖE verilmiştir. Uygulanan eğitim programı sonrasında kazanılan çatışma çözme becerilerinin ve değişeceği düşünülen özsaygı düzeylerinin, kalıcı bir etkiye sahip olup olmadığım test etmek amacıyla son testin uygulanmasından 4 hafta sonra, izleme çalışması yapmak amacıyla deney ve kontrol gruplarına tekrar ÇÇDBÖ ve CÖE uygulanmıştır. Bulgulara bakıldığında, çatışma çözme eğitim programının sonucunda, deney grubundaki öğrencilerin, çatışma çözme becerileri ve özsaygı düzeylerinin yükseldiği görülmüştür. Çatışma çözme eğitim programına katılmayan kontrol grubunun olumlu çatışma çözme becerileri ve özsaygı düzeylerinde ise bir farklılık gözlenmemiştir.Publication Metadata only Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunan Tutuklu ve Hükümlüler İçin, Öfke Kontrolü Programlarının Önemi, Öfke-Suç İlişkisi(2017-07) Mertoğlu, Münevver; 165897Publication Metadata only Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar(2018) Mertoğlu, Münevver; 165897Publication Metadata only Çocuğa Yönelik Şiddet Araştırmaları ve Bir Örnek Model(2017) Mertoğlu, Münevver; 165897Publication Metadata only Çocukların Sorun Davranışları ile Başetme(2013) Mertoğlu, Münevver; 165897Publication Open Access Çocukluk Çağı Travmaları ile Suça Yönelik Tutumlar Arasındaki İlişkide Psikopatolojik Belirtilerin Paralel Çoklu Aracı Rollerinin İncelenmesi(Galenos Yayınevi, 2024) ERBAY, AYHANAmaç: Çocukluk çağı travmaları ile suça yönelik tutumlar arasındaki ilişkide psikopatolojik belirtilerin aracı bir etkiye sahip olup olmadığının analiz edilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Belirtilen amaca ulaşabilmek adına ilişkisel tarama modelinden hareket edilmiş, uygunda örnekleme tekniğiyle Ocak 2023-Ocak 2024 tarihlerini kapsayan bu çalışmaya 18 yaşından büyük toplamda 391 kişi çevrimiçi ortamda katılım sağlamıştır. Çocukluk çağı travmaları ile suça yönelik tutumlar arasındaki ilişkide psikopatolojik belirtiler paralel çoklu aracılık rolü analizi ile incelenmiştir. Bulgular: Çocukluk çağı travmalarının suça yönelik tutumlar üzerinden doğrudan bir etki yaratmadığı gözlenmiştir. Benzer şekilde çocukluk çağı travmalarının kontrol edildiği ve psikopatolojik belirtilerin suça yönelik tutumlar üzerindeki etkileri incelendiğinde hiçbir psikopatolojik belirtinin doğrudan şiddete yönelik tutumlar üzerinde etkiye sahip olmadığı ancak kişilerarası duyarlık ve düşmanlık belirtilerinin dolaylı olarak ilişkiyi güçlendirme olasılığına sahip olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Suça yönelik tutumlarda bireysel özellikler veya deneyimlenen travmaların tetiklediği bir mekanizmadan öte içinde yaşanılan ailenin, mahallenin ve toplumun bireye etkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı psikopatolojik özellikler veya geçmiş dönemki travmaların ise suça yönelimi ancak toplumsal şartlar uygunsa tetiklediği sonucuna ulaşılmıştır.Publication Open Access COVİD-19 Pandemi Dönemi Sürecinde Bireylerin Bilişsel Esneklik Düzeyi İle Belirsizliğe Tahammülsüzlük İlişkisinde Algılanan Sosyal Destek Düzeyinin Biçimlendirici Rolünün Gelişimsel Eğride İncelenmesi(Pamukkale Üniversitesi, 2024) Özden, Eda; ERMİŞ, ECE NAZTüm dünya ile ülkemizi de derinden etkileyen Covid-19 pandemisi, son yılların en önemli küresel krizlerinden biri olmuştur. Bu krizle beraber bireylerin yaşamlarında da büyük değişimler meydana gelmiştir. Bu çalışmanın amacı, Covid-19 pandemi döneminde bireylerin bilişsel esneklik düzeyi ile belirsizliğe tahammülsüzlük ilişkisinde algılanan sosyal destek düzeyinin biçimlendirici rolünün gelişimsel eğride incelenmesidir. Çalışmaya 18-65 yaş aralığında bulunan 300 birey katılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, bireylerin bilişsel esneklik düzeyi ile belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bilişsel esneklik düzeyi arttıkça, belirsizliğe tahammülsüzlük azalmaktadır. Araştırmada cinsiyet, yaş, medeni durum, gelir düzeyi değişkenlerinin belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyine göre anlamlı bir farklılık yaratmadığı gözlenmiştir. Çalışmada eğitim durumu lise ve altı olan katılımcıların belirsizliğe tahammülsüzlük düzeylerinin eğitim durumu lisans ve lisansüstü olan katılımcılara göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu görülmektedir. Katılımcıların yaşanılan şehir değişkeni ile belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi arasında anlamlı bir farklılık oluşturduğu gözlenmiştir. Sivas ve Adana’da yaşayan katılımcıların belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi İstanbul şehrinde yaşayan katılımcılara göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu görülmektedir. Bilişsel esneklik düzeyi ile belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi arasındaki ilişkide algılanan sosyal desteğin düzenleyici bir etkisinin bulunmadığı görülmektedir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda pandeminin yarattığı belirsizlik, kaygı ve olumsuzlukların ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin azaltılması konusunda koruyucu ruh sağlığı çalışmaları ve yeni müdahale programları geliştirilmesi bireyler üzerindeki sorunlarının azaltmasına yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Bu sayede bireyin yaşamında meydana gelen değişimlerin ve sıkıntıların karşısında tahammülünü ve dayanıklılığını artırabilir.Publication Open Access COVID-19 Pandemisinde Kadına Yönelik Yakın Partner Şiddetinin Boyutu ve İlişkili Risk Etkenleri(Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği, 2021) YÜCE, ARZU ERKAN; ve diğer yazarlar...Publication Open Access Ebeveynleri Boşanmış Yetişkin Bireylerin Kişilerarası İlişkilerinde Bağlanma Modelleri ile Ayrılma Kaygısının İlişkisi(Muş Alparslan Üniversitesi, 2019) Yaşa, Ceren; YILDIRIM, MELİS SERAY ÖZDENÇalışmada ebeveynleri boşanmış 21 yaş ve üzeri 151 yetişkin bireyin kişilerarası ilişkilerindeki bağlanma modelleri ve ayrılma kaygıları çeşitli değişkenler açısından incelenmiştir. Çalışmada; boşanmadan sonra babasının ilgisinde azalma olduğunu bildiren katılımcıların kayıtsız bağlanma düzeyleri yüksektir. Boşanma sonra babalarının ikinci bir evlilik yaptığını belirten katılımcıların kayıtsız bağlanma düzeylerinin daha yüksek olduğu yine çalışmada, cinsiyete göre bağlanma modelleri ve ayrılma kaygısı düzeylerinin farklılaşıp farklılaşmadığı araştırma soruları kapsamında incelenmiş olup, kadınların ayrılma kaygısı düzeylerinin daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Güvenli bağlanma düzeyi erkeklerde kadınlara oranla daha yüksektir. Aynı zamanda ayrılma kaygısı ile kayıtsız, korkulu ve saplantılı bağlanma modelleri arasında pozitif; güvenli bağlanma modeli ile arasında ise negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »